TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İBRAHİM TİKAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/39417)
Karar Tarihi: 13/10/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M.Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Raportör
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
İbrahim TİKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya kurum içinde atmış olduğu bir slogandan dolayı disiplin cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün, başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu birtakım suçların yanı sıra 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 302. maddesinde yer alan devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu kapsamında da hükümlü olup başvuru tarihinde İzmir 2 No.lu F tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/5/2018 tarihli içtima kararı kapsamında hazırlanan müddetnameye göre başvurucunun hapis cezası ömür boyu infaz edilecektir.
9. Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığınca (Disiplin Kurulu) başvurucunun da aralarında bulunduğu toplam on beş tutuklu/hükümlü hakkında 15/7/2017 tarihinde tutulan tutanağa istinaden "gereksiz olarak marş söyleme veya slogan atma" eyleminde bulundukları gerekçesiyle disiplin soruşturması başlatılmıştır.
10. 15/7/2017 tarihinde üç infaz koruma memurunun imzaladığı tutanakta, farklı odalarda kalan söz konusu kişilerin saat 21.00'de "Baskılar bizi yıldıramaz, biji serok apo, keyfi uygulamalara son." şeklinde slogan atmaları nedeniyle Kurumun genel işleyişini aksattıkları ve gereksiz gürültüye yol açtıkları belirtilmiştir. Bunun üzerine 17/7/2017 tarihinde disiplin soruşturması başlatılmıştır. 18/7/2017 tarihinde üç gün içinde savunmasını vermesi başvurucudan istenmiştir.
11. Başvurucunun da aralarında bulunduğu kişilerin sözlü olarak savunma vermek istemesi üzerine 24/7/2017 tarihinde başvurucunun savunması sözlü olarak alınmıştır. Sözlü savunma sırasında ifade veren kişiler belirtilen tarihte slogan attıklarının doğru olduğunu, ancak "Baskılar bizi yıldıramaz, keyfi uygulamalara son." şeklinde slogan atmadıklarını ileri sürmüşler; attıkları sloganın İmralı'da uygulanan baskıların kaldırılması amacıyla "Biji serok apo" şeklinde olduğunu, söz konusu sloganı da Kurumdan kaynaklanan herhangi bir şeyi protesto etme amacıyla atmadıklarını beyan etmişlerdir.
12. Disiplin Kurulunca 25/7/2017 tarihinde yapılan değerlendirme neticesinde Olay Tutanağı'nda belirtilen sloganın atılmadığı, buna karşın söz konusu kişilerin ifadelerinde beyan ettikleri sloganı attıkları, bu şekilde slogan atma eyleminin gerçekleştiği kabul edilmiştir. Bu kapsamda eylemin 29/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un (Kanun) 42. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamında belirtilen hükme uyduğu gerekçesiyle -daha önce kaldırılmamış disiplin cezası olmayanlar bakımından- 1 ay mektup, faks, telgraf almak ve yollamaktan, telefon etmekten yoksun bırakma disiplin cezası verilmiştir. Başvurucunun da aralarında bulunduğu on iki kişi hakkında ise Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bir üst ceza uygulanması gerekmiş, slogan atma eylemini tekrarlamaları sebebiyle Kanun'un 43. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince 2 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası verilmiştir.
13. Başvurucu, disiplin cezası verilmesi dolayısıyla İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Başvurucu İnfaz Hâkimliğine yazdığı dilekçede soruşturmanın kanunda belirtilen sürelere uygun yapılmadığı, atılan slogandan dolayı disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
14. İzmir 1. İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 14/8/2017 tarihinde tensip zaptı düzenlemiştir. Tensip zaptının ilgili kısmı şu şekildedir:
"1- ... 25/07/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı yasa ile değişik 4675 sayılı infaz hakimliğinin 6. maddesi uyarınca süresi içerisinde verilen itiraz dilekçesi nedeniyle adı geçen h/t'ların konuya ilişkin hakim huzurunda beyanlarının tespitine,
2- İtiraz edenlerin ifade tespiti için duruşma gününde ve saatinde hazır edilmeleri için İzmir 2 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yazı yazılmasına
..."
15. Bu kapsamda ayrıca savunması alınacak kişilerin sayıca çok olması, adli tatil tarihine kadar belirlenen duruşma günlerinin dolu olması, adli tatil süresine kadar duruşma haricî gelen işlere ilişkin kararların yazılması zorunluluğu, duruşma hâkiminin de adli tatilden yararlanacak olması ve adli tatil süresi içine duruşmalı işlerin konulmamasına yönelik genel uygulamanın dikkate alındığı tensip zaptında ifade edilmiş; duruşmanın 21/9/2017 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir. Tensip zaptı başvurucuya 15/8/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. İzmir İl Jandarma Komutanlığı Buca Kırıklar Özel Tip Cezaevi Bölük Komutanlığının 20/9/2017 tarihinde İnfaz Hâkimliğine sunduğu dilekçede, duruşmanın ses ve görüntü bilişim sistemi (SEGBİS) aracılığıyla yapılması talep edilmiştir. Bu kapsamda mevcut görev yoğunluğu ile bunun gerektirdiği personel ihtiyacı, alınan istihbari nitelikteki bilgiler doğrultusunda bölücü terör örgütü mensupları tarafından Ceza İnfaz Kurumuna ve personeline yönelik eylem yapılabileceği, bölücü terör örgütü mensuplarınca Buca'da yapılan bombalı saldırı sonucunda ortaya çıkan terör tehdidi gözönüne alınarak terör örgütü üyeliği kapsamında tutulan on beş hükümlü/tutuklu ile birlikte yapılacak duruşmanın SEGBİS yoluyla yapılması istenmiştir.
17. İnfaz Hâkimliği, söz konusu talebi değerlendirmek üzere 20/9/2017 tarihinde duruşma açmıştır. Yukarıda gösterilen gerekçeler yanında SEGBİS yoluyla ifade alımının -itiraz edenler bakımından- yeni bir ceza tayinine yol açmayacak olması dikkate alınmış, ayrıca Yargıtay kararlarına göre SEGBİS yoluyla ifade alımının uygun görülen bir gerekçeye dayandığını ifade edilerek başvurucunun da aralarında bulunduğu on beş kişinin duruşmada bizzat hazır edilmelerinden vazgeçilmesine ilişkin karar verilmiştir.
18. Bu kapsamda duruşmanın icra edileceği tarih ve saatte on beş kişinin Ceza İnfaz Kurumunun SEGBİS salonunda hazır edilmesinin istenmesine, SEGBİS yoluyla ifade vermek istemeyenler bakımından bu haktan vazgeçmiş sayılacaklarının itiraz edenlere tebliğ edilmesine ilişkin karar verilmiştir. Aynı gün tebligat yapılmıştır.
19. Bir sonraki günde yapılan duruşmada kimlik tespiti öncesi başvurucu, SEGBİS yöntemiyle savunma vermek istemediğini ve duruşmada hazır olmak istediğini, mahkemeye gelmek istediğini, talebi kabul edilirse savunma vereceğini bildirmiş; başka bir beyanı olmadığını da ifade etmiştir. İnfaz Hâkimliği, başvurucunun ve başvurucuyla benzer söylemlerde bulunan diğer on üç kişinin savunma hakkından vazgeçmiş sayılmasına dair karar vermiştir. Bir tutuklunun bu arada tahliye edilmesi nedeniyle duruşma 19/10/2017 tarihine ertelenmiştir.
20. İnfaz Hâkimliği, diğer kişinin de beyanlarını aldıktan sonra soruşturmanın kanunda öngörülen sürelere uygun olarak yapıldığını belirterek şikâyeti 2/11/2017 tarihinde reddetmiştir. Gerekçede; ceza infaz kurumunun toplu bir yaşam alanı olması, kurumda barındırılan tutuklu ve hükümlülerin farklı suç gruplarından oluşması, kurum düzen ve disiplinin salt bu nedenle dahi bozulacak olması dikkate alınmıştır. Bu kapsamda 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesindeki genel unsurun oluştuğu ve diğer yandan da bu genel unsurun oluşması karşısında slogan atmanın başlı başına bir disiplin suçu olarak tanımlanmasına göre bu eylemin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
21. İnfaz Hâkimliğinin kararı 7/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, 14/11/2017 tarihinde itirazda bulunmuştur. Başvurucunun itiraz dilekçesi şu şekildedir:
"2. Ağır Ceza Mahkemesine
İzmir
İzmir 1. İnfaz Hâkimliğinin 2017/4151 Esas 2017/5772 no.lu kararına itiraz ediyor, iptalini talep ediyorum.
Gereği için bilginize sunulur."
22. İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi 22/11/2017 tarihinde itiraza konu kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek itirazı kesin olarak reddetmiştir.
23. Başvurucu 6/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. 5275 sayılı Kanun’un "Disiplin cezalarının niteliği ve uygulama koşulları" kenar başlıklı 37. maddesi şöyledir:
“Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır.
Suç oluşturan eylemlerden dolayı açılan kamu davası, disiplin soruşturması yapılmasını ve cezanın uygulanmasını engellemez.”
25. 5275 sayılı Kanun’un "Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama" kenar başlıklı 42. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi şöyledir:
“(1) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar mektup, faks ve telgraf almak ve yollamaktan, televizyon izlemekten, radyo dinlemekten, telefon etmekten ve diğer iletişim araçlarından yararlanmaktan tamamen veya kısmen yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bu cezayı gerektiren eylemler şunlardır:
…
e) Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak,
…”
26. 5275 sayılı Kanun’un "Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma" kenar başlıklı 43. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar ziyaretçi görüşüne çıkarılmamasıdır.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu, slogan atmanın bir suç olmadığını, A.Ö. üzerinde tecrit olduğunu, bunu protesto etmek için slogan attığını, herhangi bir gelişme olmadığı için tepkisini bu şekilde dile getirdiğini, Kurum güvenliğini tehlikeye sokan bir durum olmadığını ve ifade hürriyetinin ihlal edildiğini belirtmiştir.
29. Bakanlık görüşünde ifade özgürlüğüyle ilgili genel ilkelere yer verildikten sonra Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuya ilişkin kararları belirtilmiş, başvurucunun gerçekleştirdiği eylem neticesinde disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal etmediği görüşü ifade edilmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
31. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
32. Öte yandan ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
33. 5275 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde, öngörülebilir ve ulaşılabilir bir şekilde gereksiz olarak marş söyleme veya slogan atma eylemine karşılık gelen disiplin yaptırımı kabul edildiğinden başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin kanuni dayanağının olduğu açıktır. Slogan atma nedeniyle başvurucuya disiplin cezası verilmesinin ceza infaz kurumu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması, suçun önlemesi amacıyla yapıldığı, bunun da Anayasa’nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Ancak bu sınırlandırmaların da Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkelerine uygun olması gerekir (demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkelerine ilişkin açıklamalar için bkz. Murat Karayel (5), §§ 38-41).
34. Anayasa Mahkemesi -5275 sayılı Kanun’un 37. maddesini de dikkate aldığında- ceza infaz kurumunda yalnızca slogan atılmasının aynı Kanun'un 42. maddesinde öngörülen disiplin suçunu oluşturabilmesi için yeterli olmayıp bu eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44). Bununla birlikte ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması için, özellikle terör örgütüne bağlılığı canlı tutmaya katkıda bulunabilecek toplu eylemlere karşı daha hassas olunması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığını da ifade etmiştir (Murat Karayel (5), § 46). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun gerçekleştirdiği slogan atma eyleminin Kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
35. İlk olarak belirtilmelidir ki olay günü başvurucu ve diğer bazı hükümlü ya da tutuklular bir protesto gösterisi gerçekleştirmiştir. Başvurucuyla birlikte terör suçundan dolayı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu anlaşılan hükümlü/tutuklu toplam on beş kişi, A.Ö.nün ceza infaz kurumundaki koşullarını protesto etmek için olay günü saat 21.00'de slogan atmıştır.
36. İkinci olarak söz konusu eylemin kalabalık bir grup tarafından gerçekleştirildiği unutulmamalıdır. Ayrıca eyleme katılan kişilerin tamamının terör suçlarından tutuklu ya da hükümlü olduğu da dikkatle değerlendirilmesi gereken olgudur.
37. Ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması için toplu eylemlere karşı daha hassas olunması gerektiği konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Eylemin slogan atarak gerçekleştirilmiş olması bu durumu değiştirmemektedir. Özellikle terör örgütü temelinde hareket edilmesi hâlinde bu durum daha da bariz olarak ortaya çıkmaktadır. Başvuru konusu olayda, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan mahkûm olan başvurucu diğer on dört kişiyle birlikte terör örgütü (eski) liderinin ceza infaz kurumundaki şartlarının tecrit niteliğinde olduğunu iddia ederek slogan atmıştır. Protestoya konu olayın bir terör örgütü liderinin tutulma koşullarına yönelik olması ve bu protestonun toplu olarak belirli bir organizasyon içinde yapılması Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından Kurumun düzeni ve güvenliği açısından tehdit olarak değerlendirilmiştir.
38. Toplu hâlde slogan atan, disiplini bozacak şekilde birlikte hareket eden mahpusların terör suçlarından hükümlü ya da tutuklu oldukları gözönüne alındığında söz konusu eylemin terör örgütüne bağlılığı canlı tutmaya katkıda bulunabilecek toplu ve sistematik eylem niteliğinde olduğu da gözetilmelidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Şükrü Yıldız, B. No: 2015/18720, 9/5/2018, § 27).
39. Sonuç olarak başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunmanın gerektirdiği sorumluluğa uygun davranmaması nedeniyle verilen cezanın zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı, başvurulan yöntemden beklenen fayda ile Ceza İnfaz Kurumundaki disiplinin sağlanması arasındaki dengenin kurulduğu sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan bu tehdide yönelik olarak Ceza İnfaz Kurumu idaresi, çok ağır olduğu söylenemeyecek bir disiplin cezası ile düzenin ve güvenliğin bozulmasını engellemeye yönelik hareket etmiştir. Nitekim daha önce hakkında disiplin cezası tesis edilmeyen kişilere 1 ay mektup, faks, telgraf almak ve yollamaktan, telefon etmekten yoksun bırakma disiplin cezası verilmiştir (ölçülülük noktasında benzer yönden bir değerlendirme için bkz. Hurşit Çetin, B. No: 2013/2610, 6/10/2015, § 55). Bununla birlikte başvurucunun da aralarında bulunduğu on iki kişinin daha önce de slogan atma eylemlerinde bulunması ve haklarında kaldırılmamış disiplin cezalarının olması dikkate alınmıştır. Bu gerekçelerle 5275 sayılı Kanun'un 42., 43. ve 48. maddeleri uyarınca verilen 2 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasının da ölçülü olmadığı söylenemez (ölçülülük noktasında benzer yönden bir değerlendirme için bkz. Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 25).
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
41. Somut olayda ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlalin olmadığı açıktır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
43. Başvurucu; İnfaz Hâkimliğinin duruşmada hazır bulunmak suretiyle savunmasını almadığını, böylece kendini etkili şekilde savunma imkânından mahrum bırakıldığını belirterek savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
44. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı olduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip olduğu, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.
45. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında iddialarını yinelemiştir.
46. Anayasa'nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında, duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
48. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
49. Somut olayda başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü iddiayı itiraz kanun yolu sürecinde dile getirmediği (bkz. § 21), bu iddiasına ilişkin bilgi veya belge sunmadığı, böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmaktadır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Adli yardım talebinin kabulü ile geçici olarak muaf tutulan 257,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvurucudan TAHSİLİNE 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.