TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AZİM ÇİĞİL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/39439)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Azim ÇİĞİL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'a göre aleyhe koruma kararı
verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu ile S.K. evlilik dışı birlikte yaşamışlar ve
başvurucu ile S.K.nın 17/2/2017 tarihinde A.A.Ç. adında bir çocukları
doğmuştur.
7. S.K. 18/9/2017 tarihinde; psikolojik şiddete, hakaret ve
tehdide maruz bırakıldığını belirterek İstanbul Anadolu 1. Aile Mahkemesinden
(Mahkeme) tedbir uygulanmasını talep etmiştir. Talep dilekçesinde, başvurucunun
S.K.ya "canı gönülden tek duam ve
dileğim, Allah A.nın canını bir an önce de olsa senin gibi o...nun
kahpelikleriyle uğraşmayayım. İnşallah ölür de senini gibi o...yla hiç bir
bağlantım kalmaz." şeklinde bir cep telefonu mesajı gönderdiği
belirtilmiştir. S.K.; uzaklaştırma, çocukla kişisel ilişkinin kaldırılması ve
iletişim araçlarıyla rahatsız edilmemesi tedbirlerinin uygulanması talebinde
bulunmuştur.
8. Mahkeme 19/9/2017 tarihinde talebi kabul etmiş, S.K.nın
şikâyeti üzerine başvurucu hakkında 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a), (c), (d) ve (f) bentleri uyarınca üç ay süreyle
geçerli olmak üzere başvurucunun, lehine tedbir istenen S.K.ya, yakınlarına,
tanıklarına ve -kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere-
çocuklarına karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda
bulunmamasına, iletişim araçlarıyla veya sair surette onları rahatsız
etmemesine, lehine tedbir istenenin bulunduğu konuta, okula ve işyerine
yaklaşmamasına karar verilmiştir.
9. Başvurucunun yeterli bir araştırma yapılmadan karar verildiği
yönündeki itirazı, tedbirin olayla uyumlu ve kanuna uygun olması gerekçe
gösterilerek İstanbul Anadolu 2. Aile Mahkemesinin 3/11/2017 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
10. Nihai karar 9/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu
11/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesi şöyledir:
“(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak
aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer
tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:
a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet
tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda
bulunmaması.
...
c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları
konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.
...
d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin,
şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki
kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.
...
f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya
sair surette rahatsız etmemesi.
...”
12. 6284 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (3) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için,
şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir
kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını
gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 10/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu; 6284 sayılı Kanun kapsamında İstanbul Anadolu 1.
Aile Mahkemesi tarafından önleyici tedbir olarak aleyhinde koruma kararı alındığını,
itirazının üst mahkeme tarafından reddedildiğini, tedbir kararının sözlü
beyanları alınmaksızın, dosya üzerinden ve savunma hakkı tanınmadan, gerekçesiz
bir biçimde verildiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma ile kişi özgürlüğü ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu hakkında verilen söz konusu
tedbirlerin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile bir ilgisi görülmediğinden
başvurucunun bütün iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
16. Anayasa Mahkemesi koruma kararına yapılan itirazda, ileri
sürülen iddia ve delillerin kararda tartışılmaması nedeniyle gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bir başvuruyla ilgili
değerlendirmesinde bu konudaki genel ilkeleri tespit etmiştir. 6284 sayılı
Kanun’un 5. maddesinde bazı önleyici koruma tedbirlerinin örnekleyici olarak
belirlendiği; 8. maddenin (3) numaralı fıkrasında, Kanun’un 4. maddesinde
belirtilen ve hâkim tarafından verilebilen koruyucu tedbir kararları için
şiddetin varlığı hususunda delil veya belge aranmayacağının belirtildiği
açıklanmıştır. Bunun yanında ağırlıklı olarak aleyhine tedbir kararı verilen
kişinin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı niteliği olan ve Kanun’un 5.
maddesinde düzenlenen önleyici tedbir kararları için böyle bir ayrıksı durum
öngörülmediğini, tedbir kararları ile bir tarafın vücut dokunulmazlığı veya
yaşam hakkı gibi kişi için olmazsa olmaz hak ve menfaatlerin korunması
amaçlanırken diğer taraftan özellikle mahkemece verilen veya onaylanan önleyici
tedbirlerle kişi hak ve özgürlüklerine önemli ölçüde sınırlamalar getirileceği
vurgulanmıştır (Salih Söylemezoğlu,
B. No: 2013/3758, 6/1/2016, § 34-36).
17. Tedbir kararlarının verildiği anda infaz kabiliyetini haiz
olması nedeniyle Kanun’da amaçlanan acil
müdahale olgusunun bu aşamada sağlanmış olacağı, bu amacın
gerçekleşmesi adına kararda şiddetin var olduğuna yönelik kanaate nasıl
ulaşıldığının açıklanması yani gerekçe açısından daha esnek bir yaklaşım
usulünün benimsenebileceği açıklanmıştır. Ancak bu yaklaşıma ait sınırın
olayların özelliğine göre adil yargılanma hakkının temel esaslarına zarar
vermeyecek düzeyde belirlenmesinin de gerekli olduğu, bu kapsamda söz konusu
kararlarda yer verilen gerekçelerde, ileri sürülen zarar riski ve olgulara göre
talebin ilgili mevzuat çerçevesinde kabul görmesi için temel unsurları taşıyıp
taşımadığının ortaya konmasının yeterli olacağı belirtilmiştir. Aciliyet
unsurunun ortadan kalktığı ve başvurucunun itirazlarını sözlü olarak sunamadığı
itiraz aşamasında ise mahkemenin tek taraflı iddiaya dayanılarak verilen
tedbirlerin yerindeliğini, itiraz edenin ileri sürdüğü beyan ve deliller
çerçevesinde her iki taraf için öngörülen hak ve menfaat dengesini de gözeterek
değerlendirmesi gerektiği kabul edilmiştir (Salih
Söylemezoğlu, § 39- 40).
18. Bu tespitler ışığında somut olayda Mahkemenin mesaj
içerikleri ve lehine tedbir istenilenin beyanlarına dayanarak başvurucu
aleyhine 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (c),
(d) ve (f) bentleri uyarınca önleyici tedbir kararı verdiği anlaşılmıştır. 6284
sayılı Kanun'da öngörülen amaç dikkate alındığında bu konuda tam kanaate
ulaştırıcı, kesin bir delil aranmasına gerek bulunmadığı, nitekim Mahkemenin
gerekçeli kararında bu hususa değinildiği, başvurucunun itiraz dilekçesinde
tedbir kararına dayanak olguların varlığını bertaraf edecek, ayrıca
değerlendirilmesini gerektirecek herhangi bir hususun ileri sürülmediği
anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle başvurucu tarafından itiraz merciince
tedbire dayanak iddiaların tartışılmasını gerektirecek nitelikte bir delilin
dosyaya sunulmadığı, bu açıdan itiraz mercii tarafından tedbir kararına atıf
yapılarak değerlendirme yapılmasının makul görülebileceği, bu nedenle başvuru
konusu olayda adil yargılanma hakkını ihlal edici bir durumun bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.