TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAKAN TEZEL BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/37679)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Ferhat YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Hakan TEZEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucu tarafından gönderilmek istenen faksın sakıncalı bulunarak gönderilmemesine
karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/11/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım taleplerinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu, hırsızlık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından
Dinar T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak
bulunmaktadır.
11. Başvurucu başka bir ceza infaz kurumunda bulunan arkadaşına
faks göndermek istemiştir.
12. Bir sayfadan oluşan faksta; muhatabın gönderdiği mektubu
aldığından, faks, acele posta servisi dışındaki iletilerin gönderilmediğinden
ve içeriklerinden korktuklarından bahsedilmektedir. Diğer yandan faksın
muhatabının daha önce yazdığı mektubunda bahsettiği cezaların infazına ilişkin
bir kanun taslağından söz edilmekte ve bu yasa taslağının yürürlüğe girmesinin
kendilerinin lehlerine olduğu, iktidardakilerinin başka seçeneklerinin
olmadığı, cephe eksiltmeleri gerektiği, sistemin sürdürülemez durumda olduğu
belirtilmektedir. Faksın son bölümünde ise "Kafanı
iyi gün kötü gün dostları gibi artık bu topraklarda tedavülden kalkmış
değerlere takma. Farklı formatlarda hareket edeceğiz. Kimsenin bilmediği,
törede, yasada, tasada, akılda, yüreklerde olmayan. Şahit olanların
gerçeklerini değiştirecek formatlarda. O nedenle rahat ol. Bırak helak
olacaklar düşünsün. Bilirsin uyumayı sevmem, mesai saatlerimiz yoktur, her gün,
günün her dakikası mesaimiz, kendi işimizi de kendimiz görürüz. Elhamdülillah.
Unutmayalım ki bu kokuşmuş düzenin şartlarında dışarıda olan ancak özgür
olmayan milyonların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Şimdilik yatacağız ama
zincirlerimizi kırmış yatacağız" ifadelerine yer verilmiştir.
13. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin
Kurulu) 6/9/2017 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla faksın
gönderilmemesine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde; faks içeriğinde
işleyişe aykırı düşüncelere yer verildiği, hukuki merciler adına ithamda
bulunulduğu, Ceza İnfaz Kurumunun idaresi hakkında asılsız suçlamalara yer
verildiği vurgulanmak suretiyle 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü) 91.
maddesine göre faksın tamamının alıcısına gönderilmediği belirtilmiştir.
14. Başvurucu tarafından anılan karara karşı Salihli İnfaz
Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan şikâyet başvurusu 20/9/2017 tarihli
kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde; öncelikle faksın infaza ilişkin bir
kanun taslağından söz edilmek amacıyla yazıldığı ancak faksta yer alan "aps, itm, faks dışındaki iletileri
göndermiyorlar, çünkü içeriklerinden korkuyorlar. Şimdilik korkuları ile
başbaşa kalsınlar", "iktidardakilerin başka seçenekleri de yok. Cephe
eksiltmeleri lazım" şeklindeki ifadelerin kurumların
saygınlığına zarar verecek nitelikte bulunduğu, ceza infaz kurumlarında
disiplin ve düzenin sağlanmasının mevzuat gereğince zorunlu olduğu
vurgulanmıştır.
15. Başvurucu tarafından bu karara karşı Salihli Ağır Ceza
Mahkemesine yapılan itiraz 25/10/2017 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararda,
İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye
yer verilmiştir.
16. Başvurucu 14/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. Ahmet
Temiz (B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 10/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; arkadaşına göndermek istediği faksın tamamının
gönderilmemesi nedeniyle haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğini, sakıncalı
bulunan ifadelerin üzeri çizilerek faksın gönderilebileceğini, faksın tamamının
gönderilmemesinin demokratik bir toplumda gereklilik ve ölçülülük ilkelerine
uygun olmadığını ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde; başvurucu tarafından gönderilmek istenen
faksın sakıncalı görülerek muhatabına gönderilmemesine karar verilmesinin
Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin
önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı
olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğu ifade
edilmiştir. Ayrıca Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi
kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği, kararlardaki tespit ve
sonuçların Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte
olmadığı veya adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik
içermediği belirtilmiştir. Bununla birlikte somut olayda haberleşme
hürriyetinin ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçları ile
ceza infaz kurumunun düzeni, güvenliği ve suçun önlenmesi meşru amacı
temelindeki kamu yararı arasındaki denge gözetilerek sınırlandırıldığı görüşüne
yer verilmiştir. Diğer yandan başvurucu hakkında verilen kararların olağanüstü
yönetim usullerinin uygulandığı bir zamanda verilmiş olması dikkate alınarak
başvurucu hakkında uygulanan tedbirin hukuki olup olmadığı yönündeki
incelemenin Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılması gerektiği
vurgulanmıştır.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; başvurunun
Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında incelenmemesi gerektiğini, Mahkemece
demokratik toplumda gereklilik ve ölçülülük ilkeleri bağlamında inceleme
yapılması gerektiğini, faksın sakıncalı bulunan kısımlarının çıkartılarak da
gönderilebileceğini, Bakanlık görüşünü kabul etmediğini belirtmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği faksın sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme
hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, § 23;
Ramazan Vural, B. No: 2013/1148,
7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B.
No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin,
B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24; Kahraman
Güvenç, B. No: 2013/2072, 3/2/2016, § 20). Somut başvuruda da bu
durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
24. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme
hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
25. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı
sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 22. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın,
ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar
açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır (Ahmet Temiz, § 36).
26. Disiplin Kurulu, başvurucunun gönderdiği faksın sakıncalı
olduğunu değerlendirerek faksa elkonulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla
anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucuların haberleşme
hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 37-46) kararında, somut olayda da
uygulanan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından
yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını
oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı tespit edilmiştir.
Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin
ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
28. Somut olayda Disiplin Kurulunca faksın alıkonulma sebebi
olarak faks içeriğinde Ceza İnfaz Kurumu işleyişine aykırı düşüncelere yer
verildiği, hukuki merciler adına ithamda bulunulduğu, idare hakkında asılsız
suçlamalara yer verildiği hususları gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun
faksının denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu
düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında
asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın
haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru
bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet
Temiz, §§ 47-51).
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların
gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının
ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer
verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli,
sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık
bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü
sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen
gösterilmelidir.
30. Ayrıca ceza infaz kurumu yetkilileri, mektup gönderme ve
almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya
ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara
yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351,
16/9/2015, § 66).
31. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan
Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun
tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı
Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az birini içermesi,
özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da yeterli düzeyde
gerekçelendirilmesi gerekmektedir.
32. Başvuru konusu faksın muhatabının, başvurucunun başka bir
ceza infaz kurumunda bulunan arkadaşı olduğu görülmektedir. Faksın,
başvurucunun arkadaşının yazdığı mektuba cevap olarak yazıldığı ve içeriğinde
infaza ilişkin bir kanun taslağından bahsedildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 12).
33. Somut olayda faksın alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu
kararında, başvuruya konu faks içeriklerinde yer alan hangi sözlerin muhatabına
ulaştırılmasının ne suretle sakıncalı olduğu açıklanmadan, faks içeriğinde
işleyişe aykırı düşüncelere yer verildiği, hukuki merciler adına ithamda
bulunulduğu, kurum idaresi hakkında asılsız suçlamalara yer verildiği
belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği kararında ise faksın bir kanun taslağını
yorumlama amacıyla yazıldığı vurgulanmış ancak faks içeriğindeki birtakım
ifadelerin (bkz. § 14) kurumların saygınlığına zarar verecek nitelikte olduğuna
işaret edilmiş buna rağmen faksın tamamının neden gönderilmediğine ilişkin bir gerekçe
üretilemeden şikâyet başvurusunun reddine karar verilmiştir.
34. Başvurucunun, arkadaşının daha önce gönderdiği bir iletiye
cevaben yazdığı ve kendilerini de ilgilendiren bir kanun taslağı ile ilgili bir
kısım yorumlarını paylaşmak amacıyla göndermek istediği faksın tamamının
sakıncalı olduğuna ilişkin ve somut tespitlere dayalı yeterli bir gerekçe
gösterilmemiştir. İnfaz Hâkimliğince sakıncalı bulunan ifadeler belirtilmesine
rağmen, faksın tamamının alıkonulmasını gerektirecek boyutta ceza infaz kurumunda
düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan özel ve olağanüstü koşulların bulunduğunu,
başka bir ifade ile haberleşme hakkının kötüye kullanıldığını ikna edebilecek
herhangi bir gerekçeye yer verilmemiştir. Bu kapsamda somut olayda suçun
önlenmesine, disiplinin ve ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik
kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere dayalı olarak ortaya
konulmadığı sonucuna varılmıştır.
35. Kaldı ki İnfaz Hâkimliğince sakıncalı bulunan bazı
ifadelerden bahsedilmiş ancak faksın tamamının neden sakıncalı görüldüğü
gerekçelendirilmemiştir. Faksın bazı kısımlarında eleştiri ve tehdit içeren
ifadelere yer verilmiş olduğu gözlense de (bkz. § 12, 14), iletinin
gönderilmesindeki esas amacın daha önce muhatabın göndermiş olduğu mektupta yer
alan infaza ilişkin olduğu anlaşılan kanun taslağından ve kendileri hakkında ne
şekilde düzenlemelere yer verildiğinden bahsetmek olduğu anlaşılmaktadır. Bu
itibarla faksın sakıncalı bulunan kısımlarının okunmayacak şekilde karalanarak
gönderilmesi mümkün iken tamamına el konulmasının ölçülü olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
36. Dolayısıyla başvurucu tarafından gönderilmek istenen faksın
alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahale amaçlanan
hedefler açısından orantısız olup demokratik toplum gereklerine uygun değildir.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
39. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve 3.000 TL
tazminat talebinde bulunmuştur.
40. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ( [GK], B. No: 2014/8875,
7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer
bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir
(Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
41. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine
karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz
edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani
ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle
ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan
karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması,
varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu
bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
42. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder.
Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı
olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir (Mehmet Doğan,
§§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2),
§§ 57-59, 66-67).
43. İncelenen başvuruda ulaşılan ihlal sonucunun İnfaz Hâkimliği
tarafından verilen haberleşme hürriyetine ilişkin güvenceleri gözetmeyen ve bu
bağlamda yeterli ve ilgili gerekçe içermeyen karardan kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
44. Bu durumda başvurucunun haberleşme hürriyetine yönelik
ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
45. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme
kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için
haberleşme özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 2.000 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğin haberleşme hürriyetine yönelik ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Salihli
İnfaz Hâkimliğine (E.2017/1033, K.2017/1089) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.