TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
E.S.G. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/4528)
|
|
Karar Tarihi: 29/5/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucular
|
:
|
E.S.G.
|
Vekili
|
:
|
Av. Kemal
VURALDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uyuşmazlığın esası incelenmeksizin davanın usulden
reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu 19/6/2013 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi
ile Ankara'da faaliyet gösteren bir inşaat firmasından daire satın almış,
sözleşmede 31/5/2015 tarihinde dairenin teslim edileceği yazılmıştır.
7. Başvurucu; dairenin teslimatının 11/9/2015 tarihinde ve
yaklaşık üç ay on bir günlük gecikmeyle gerçekleştiğini, dava konusu yerde bir
aylık rayiç kira bedelinin 2.000-3.000 TL arasında değiştiği dikkate
alındığında yaklaşık 10.000 TL kira bedelinden yoksun kaldığını belirterek
fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla 1.000 TL'nin tahsili için
inşaat şirketine tazminat davası açmıştır.
8. Ankara 13. Tüketici Mahkemesi 22/1/2016 tarihli kararında
7/1/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 68.
maddesine göre dava değeri itibarıyla davaya Tüketici Hakem Heyetinin bakmakla
görevli olduğunu belirterek dava şartı yokluğu nedeniyle usulden ret kararı
vermiştir.
9. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 21/11/2016
tarihli kararı ile onanmıştır.
10. Onama kararı 26/12/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiş, başvurucu 11/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 29/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
12. Başvurucu; somut davaya konu alacak miktarının yargılama
sırasında toplanacak delillere göre belirlenebileceğini, bu nedenle davayı
belirsiz alacak davası olarak açtığını, alacağın fazlaya ilişkin kısmı saklı
tutulması hâlinde dava dilekçesinde talep edilen miktara göre görev hususunun
değerlendirilmesinin yanlış olduğu yönünde Yargıtay kararı olduğunu, Mahkemenin
buna rağmen dava dilekçesinde belirtilen miktar üzerinden değerlendirme yaparak
davayı reddettiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca temyiz dilekçesinde aynı
konuya ilişkin emsal Yargıtay kararını sunarak itirazını dile getirdiğini ancak
Yargıtayın iddialarını cevaplamadan hükmü onadığını, Yargıtayın önceki içtihatlarından döndüğüne ilişkin bir
açıklamada da bulunmadığını, farklı kararların hukuki belirsizliğe yol açtığını
belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir
14. Başvurucunun ileri sürdüğü ihlal iddialarının niteliği
nazara alınarak başvurunun anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri
yönünden incelenmesi gerekir.
15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara
uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına
alınmıştır.
16. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun
başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik
kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini
taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek
nitelikte olsa bile Kanun’da belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez
bulunabilecektir (K.V. [GK], B.
No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).
17. Kanun’da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların
kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür. Anayasal önem olarak adlandırılabilecek
olan birinci koşul başvurunun Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya
temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem
taşımaması, kişisel önem olarak
adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise başvurucunun önemli bir zarara
uğramamasıdır (K.V., § 57).
18. Anayasa hükümlerinin yorumlanması açısından önem taşıma
unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla daha önce
yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte
Anayasa Mahkemesi, bir meseleyle ilgili olarak daha önce Anayasa’nın ilgili
hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları dikkate alarak yeniden
yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye ilişkin başvurunun
anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir(K.V., § 63).
19. Anayasa’nın uygulanması açısından önem taşıma unsurunda ise
Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından başvurunun önem taşıdığının
söylenebilmesi için kamu makamları ve derece mahkemelerinin belli bir meseleye
ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi yorumlarından farklı olması ve bu
farklılığın da önemli olması gerekir (K.V.,
§ 64).
20. Kişisel önemin bulunmaması koşulu ise -başvurucunun içinde
bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere- her olayın kendine özgü koşulları
dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi
tarafından değerlendirilir (K.V.,
§§ 66, 67).
21. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda
mahkemeye erişim hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiş; mahkemeye erişim
hakkının, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının
güvenceleri arasında yer aldığını ifade etmiştir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28; Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
51; Ş.Ç., B. No: 2012/1061,
21/11/2013, § 28; Kenan Yıldırım ve Turan
Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 41).
22. Anayasa Mahkemesi, mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlık
ve uyuşmazlık kapsamında bir talebin mahkeme önüne taşınabilmesi ve bunların
etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, bir
kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını (Özkan Şen, § 52) ya da kişinin bizatihi
mahkemeye başvurmuş olmasını anlamsız hâle getiren sınırlamaların mahkemeye
erişim hakkını ihlal edebileceğini kararlarında vurgulamıştır (İbrahim Can Kişi, B. No: 2012/1052,
23/7/2014, § 31).
23. Buna göre Anayasa Mahkemesinin sıklıkla uygulanmış açık
içtihatlarının bulunduğu ve kapsamı yakarıda açıklanan mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun genel bir soruna işaret etmediği
gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı
sonucuna varılmıştır.
24. Somut olayda, maddi zarar olarak nitelenebilecek olan somut
davanın değeri olan 1.000 TL tutarındaki tazminat miktarının mali durumuna
ciddi anlamda zarar verdiği ve kendisi için ne denli önemli olduğu hususlarında
başvurucunun herhangi bir açıklamasının olmadığı da gözetildiğinde başvuru
konusu miktarın başvurucu açısından önemli bir zarar olduğu kanaatine
ulaşılamamıştır.
25. Yukarıda açıklanan gerekçelerle başvurunun Anayasa'nın
yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da
önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varılmaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle anayasal ve kişisel önemden yoksun
olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
29/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.