TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MERAL AKŞENER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/4905)
Karar Tarihi: 30/6/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Fatma Burcu NACAR YÜCE
Başvurucu
Meral AKŞENER
Vekili
Av. Feridun BAHŞİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, siyasi parti üyeliğinden çıkarılma cezasının iptali için açılan davada verilen ret kararının usul ve kanuna aykırı olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) üyesi iken 2015 Genel Seçim'in ardından 543 delegenin noter onaylı imzalarıyla Genel Merkezden olağanüstü kurultay toplanmasını talep etmiş ve genel başkan adayı olmuştur.
7. 19/6/2016 tarihinde toplanan MHP Olağanüstü Kurultayı'nda 8/11/2009 tarihli 9. Olağan Büyük Kurultayı'nda kabul edilen Parti Tüzüğü'nün bazı maddelerinde değişikliğe gidilmiştir.
8. Bu arada Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, tüzük değişikliğinin yürürlüğünün durdurulması ile ilgili olarak ihtiyati tedbir kararı vermiştir.
9. Başvurucu, bu süreçte Parti Merkez Disiplin Kurulunun 8/9/2016 tarihli kararı ile Parti disiplinine aykırı eylemlerde bulunduğu gerekçesiyle 2009 tarihli Parti Tüzüğü'nün 78. maddesinin 4. fıkrasının (c), (e), (h), (g), ve (i) bentleri uyarınca üyelikten kesin çıkarma cezası ile cezalandırılmıştır.
10. Başvurucunun Parti Disiplin Kuruluna yaptığı itiraz 7/10/2016 tarihli karar ile reddedilmiştir.
11. Başvurucu, üyelikten çıkarma cezasına karşı Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) itiraz yoluna başvurmuştur.
12. Başvurucu; itiraz dilekçesinde, Parti Tüzüğü'ne göre genel başkanın bir parti üyesini doğrudan doğruya Merkez Disiplin Kuruluna sevk yetkisinin bulunmadığını, yine disiplin kurullarında görev yapan bir kişinin Partinin herhangi bir kurulunda veya organında görev yapamayacağını, Partiyi avukat olarak temsil eden Parti Merkez Disiplin Kurulu Başkan Vekili'nin kararda imzasının bulunduğunu, Merkez Disiplin Kurulu Genel Sekreteri'nin soruşturma sürecinde yazılı ve görsel basına aleyhinde beyanlarda bulunması nedeniyle Kurulda görev alamayacağını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca Parti Tüzüğü'nün ilgili maddelerinin 19/6/2016 tarihli Olağanüstü Büyük Kurultay'da yürürlükten kaldırıldığını ancak ihraç sürecinin yürürlükten kaldırılan Tüzük hükümlerine göre işletildiğini, yine disiplin soruşturmasında isnat edilen fiil ve eylemlerin neler olduğunun, her fiil ve eylemin Tüzük'ün 11. maddesinin hangi bendini ihlal ettiğinin açıkça belirtilmediğini, bu yönüyle savunmasının usulüne uygun alınmadığını ve kararın hukuka aykırı verildiğini belirtmiştir.
13. Mahkeme 15/12/2016 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Mahkemenin gerekçesinde; tüzük değişikliği ile ilgili itirazda bulunulduğu, Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından tedbir yoluyla tüzük değişikliğinin yürürlüğe girmeyeceği hususunda karar verildiği, bu nedenle değerlendirmenin önceki Tüzük hükümlerine göre yapılması gerektiği belirtilmiştir. Gerekçede ayrıca Parti Tüzüğü'nün 73. maddesinin 6. fıkrasında disiplin kurulu üyelerinin hangi durumlarda görev alamayıp hangi toplantılarda oy kullanamayacaklarının hüküm altına alındığı, bir kısım Disiplin Kurulu üyesinin açıklamalarının Disiplin Kurulu üyeliğine engel oluşturmayacağı, bu durumun bu kişilerin Disiplin Kurulunda karar almalarına ve oy kullanmalarına engel teşkil etmediği ifade edilmiştir.
14. Mahkeme ayrıca başvurucuya gönderilen savunma istem yazısında; isnat edilen fiil ve eylemlerin neler olduğunun ve Parti Tüzüğü'ne göre hangi hükümlerin ihlal edildiğininbelirtildiğini, 22/4/1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 57. maddesinde belirtilen hususlar yönünden şeklî bir inceleme yapıldığını, esasa yönelik bir değerlendirmede bulunulmadığını, bu nedenle de başvurucunun Disiplin Kurulu kararlarının esas yönünden incelenmesi yönündeki taleplerinin anılan Kanun maddesinin açık hükmü ve yerleşik Yargıtay uygulamaları da dikkate alınarak değerlendirilemediğini belirtmiştir. Mahkeme netice olarak MHP Merkez Disiplin Kurulunun 8/9/2016 tarihli kararının kanuna, Parti Tüzüğü'ne şekil ve usul yönünden uygun olduğunu belirterek başvurucunun itirazını kesin olarak reddetmiştir.
15. Nihai karar 9/1/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 19/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir."
17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) örgütlenme özgürlüğünün hem sivil hem politik yönünün bulunduğunu fakat bir siyasi partiye üyelik konusunun Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrası kapsamında medeni hak ve yükümlülük olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir (Lovric/Hırvatistan, B. No: 38458/15, 4/4/2007, § 55).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; üyelikten çıkarılma işleminin usul ve kanuna aykırı olduğunu, itirazında dayandığı somut delillere rağmen Mahkemece olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmadan ret kararı verildiğini belirterek Anayasa'nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun esas itibarıyla disiplin soruşturması sürecinin ve verilen cezanın adil olmadığından, işlemin iptali için açtığı davanın hatalı şekilde reddedildiğinden şikâyet ettiği ve münhasıran adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü görüldüğünden başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.
21. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
23. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin de kapsamına girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
24. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin Sözleşme’nin 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, § 22).
25. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olmasının gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Adnan Oktar, B. No: 2012/917, 16/4/2013, § 21).
26. Siyasi partilerin örgütlenme özgürlüğünün öznesini oluşturdukları hususunda tartışma bulunmamaktadır. Bununla birlikte siyasi partiler diğer örgütlerden farklı olarak politik amaçlarla faaliyet göstermektedir. Siyasi partilerin temel hedefi seçim yoluyla siyasi iktidarı elde etmektir. Dolayısıyla siyasi partiler politik yönü ağır basan örgütler mahiyetindedir. Bu nedenle siyasi partilere üyelik, medeni bir hak olmaktan ziyade siyasi bir haktır (Sinan Oğan, B. No: 2017/32685, 2/6/2020, § 36).
27. AİHM de siyasi partiye üyelikle ilgili meselelerin medeni hak ve yükümlülük ile ilgili olmadığını ve buna ilişkin uyuşmazlıkların Sözleşme'nin 6. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsamının dışında olduğunu kabul etmektedir (bkz. § 17).
28. Bu durumda medeni hak ve yükümlülüklerle ilgisi olmadığı anlaşılan başvuru konusu siyasi parti üyeliğinden çıkarılmaya ilişkin uyuşmazlık çerçevesinde dile getirilen adil yargılanma hakkına dair şikâyetlerin Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanının dışında kaldığı ve bireysel başvuruya konu yapılamayacağı sonucuna varılmıştır (benzer yönde bkz. Sinan Oğan, § 38).
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkına ilişkin iddiaların konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.