logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Akif Çendek [2.B.], B. No: 2016/72351, 30/6/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AKİF ÇENDEK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/72351)

 

Karar Tarihi: 30/6/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Duygu KALUKÇU

Başvurucu

:

Akif ÇENDEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/11/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul edilemez olduğuna, başvurunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından Bölüm'e gönderilmesine ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).

11. Başvurucu, en son Sayıştay başdenetçisi olarak görev yapmıştır. 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) üzerinden 19/7/2016 ve 16/8/2016 tarihlerinde başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye mensubiyetinin bulunduğuna dair isimsiz ihbar mektupları gönderilmiştir.

12. Başvurucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan soruşturma başlatılmış ve bu kapsamda gözaltına alınmıştır. Başvurucunun ifadesi 24/10/2016 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde (Emniyet) alınmıştır. İfade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle eğitim hayatının tamamını devlet okullarında tamamladığını, sadece 2003 yılında bir sene boyunca örgüte müzahir olduğu değerlendirilen Maltepe Dershanesine gittiğini, bu süreç boyunca bir defaya mahsus olmak üzere Kadir Gecesi programına katıldığını, bunun haricinde herhangi bir etkinliğe katılmadığını belirtmiştir. Başvurucu; ifadesinin devamında Gümrük Müsteşarlığında stajyer kontrolör olarak, Sayıştayda ise denetçi ve başdenetçi olarak görev yaptığını, örgütsel iletişime hizmet eden herhangi bir uygulamayı telefonuna ya da bilgisayarına yüklemediğini, himmet adı altında örgüte adına para toplamadığını, kimsenin de kendisinden böyle bir talepte bulunmadığını, örgütün toplantılarına katılmadığını, Bank Asyada hesabının olmadığını, Digitürk aboneliğinin bulunduğunu ancak aboneliğini iptal ettirmediğini, meslek hayatı boyunca herhangi bir adli ya da idari soruşturma geçirmediğini beyan etmiştir.

13. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca silahlı terör örgütü yöneticiliği suçundan tutuklanması istemiyle 27/10/2016 tarihinde Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.

14. Başvurucunun sorgusu Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince aynı tarihte yapılmış, sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu, Emniyetteki ifadesine benzer şekilde beyanlarda bulunmuştur.

15. Hâkimlik, sorgu sonucunda başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunması, şüphelilerin kaçma şüphesi altında olduğunu gösteren somut olguların bulunması, delilleri yok etme gizleme değiştirme ihtimalini gösteren olguların bulunması ve süphelilere isnat edilen suçun niteliği, atılı suçun CMK'nın 100/3 maddesinde öngörülen suçlardan oluşu ve atılı suç ile tutuklama tedbirinin orantılı bir tedbir niteliğini taşıması dikkate alınarak şüpheliler ... ve AKİF ÇENDEK'in isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ... TUTUKLANMASINA ..."

16. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği 9/11/2016 tarihinde itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir. Başvurucu anılan kararı aynı tarihte öğrendiğini bildirmiş ve 25/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Öte yandan başvurucu, soruşturmanın devamı sürecinde 29/10/2016 tarihinde 3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden çıkarılmıştır.

18. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 19/10/2017 tarihinde soruşturmanın geldiği aşama, mevcut delil durumu, başvurucunun ByLock kullanıcısı olduğuna dair tespitin bulunmaması ve tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak başvurucunun tahliyesini talep etmiştir.

19.Bunun üzerine başvurucu, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/10/2017 tarihli kararıyla tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...İncelenen dosya kapsamına göre şüphelinin şüphelinin sabit ikametgah sahibi olduğu, soruşturmanın geldiği aşama ve mevcut delil durumu itibariyle (toplanan deliller itibariyle şüphelinin BYLOCK kullanıcısı olduğuna dair tespit bulunmaması ve tutuklu kaldığı süre gözetilerek) tutuklama tedbirinin devamının artık gereksiz olduğu kanaatine varılmakla, şüpheli AKİF ÇENDEK ... hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebinin KABULÜ İLE şüpheli hakkındaki ... tutuklama kararının KALDIRILMASINA..."

20. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 9/6/2020 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. İddianamede başvurucuyla ilgili yapılan değerlendirmeler şöyledir:

-Başvurucu, 675 sayılı KHK ile meslekten çıkartılmıştır.

- Mali Suçları Araştırma Kurulu tarafından düzenlenen 25/4/2017 tarihli raporda, hakkında aynı suçtan işlem tesis edilen M.E. ile 1 defa toplamda 1.000 TL ve B.K. ile 1 defa toplamda 600 TL para transferinin bulunduğu belirtilmiştir.

- Başvurucu hakkında ihbarda bulunan ve 17/10/2017 tarihinde tanık olarak ifadesine başvurulan S.S.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"Bana sormuş olduğunuz 19/07/2016 başvuru tarihli Bimer başvurusunu ben gönderdim. Akif Çendek'i tanırım. Kendisi benim eşimin Halasının oğlu olur. Uzun yıllardır akrabam olması nedeniyle tanışırız ve görüşürüz. Lise yıllarını bilmemekle beraber İstanbul da Marmara Üniversitesinde okuduğu dönemde Fetö'ye ait yurt ve evlerinde kaldığını biliyorum. Akrabalık nedeni ile zaman zaman bir araya geldiğimizde kendisinin Fetullah Gülen'i öven konuşmaları yapması nedeniyle aramızda tartışmalar da oldu. 17-25 Aralık sürecinden sonra da benzer konuşmalara devam etti. Bundan dolayı kendisi ile görüşmeyi kestim. Bildiğim kadarıyla eşiyle de cemaat vasıtası ile evlenmiştir. Sayıştay'da bulunduğu dönemlerde de benzer işlerine devam etmiştir. Bildiğim kadarıyla da örgütün toplantılarına katılır. İsmini hatırlayamadığım Keçiörende olduğunu bildiğim bir cemaat abisi ile görüşüyordu. Halen de bu kişi ile görüştüğünü biliyorum ancak bu kişiyi tanımıyorum. Zaman zaman mali konularda da bu kişiye danıştığını biliyordum. Kendisi ile aramda bir husumet yoktur. Himmet şeklinde örgüte para yardımında bulunduğunu bizzat bilmiyorum. Ancak örgütle ilgili kişilere zaman zaman yardım yaptığını duydum ..."

- Başvurucu hakkında ihbarda bulunan ve 15/4/2019 tarihinde tanık olarak ifadesine başvurulan M.F.K.nın beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"BİMER Başbakanlık İletişim Merkezine gönderilen 16/8/2016 tarih[li] ... başvuruda 2003-2012 yılları arasında lisede 3. Lise hazırlıkta bir yıl, üniversitede yarım yıl ve mezun olduktan sonra da yarım yıl FETÖ içinde bulunmuş 17-25 Aralık kumpası olmadan 1 yıl öce bu örgütle ilişkisini koparmış bir vatandaş olarak anlatacaklarımda isimlerini vereceğim şahısların halen FETÖ ile bir ilişkileri varsa bu kişilerin tespit edilmesi ve gereğinin yapılmasını arz ederim...Lise 1. sınıfta FETÖ mensupları ile tanıştım lise 1. sınıfta bizim öğrenci grubundan sorumlu şahıs Akif Çendek (marmara işletme mezunu sayıştayı kazandı)...idi...Lise 1. sınıfta İstanbul ili Bağcılar semtinde Fettullah Gülen yapılanmasına ait evlerde şu an adreslerini hatırlayamadığım üniversite öğrencilerinin bulunmuş olduğu evlere ders çalışmaya gidiyordum. Bu evler genelde Askeri okullara öğrenci hazırlayan evlerdi ve askeri okullara hazırlanan öğrencilere vasıflı talebe deniliyordu...2003 yılında Lise 1. sınıfta gittiğim evde öğrenci grubundan sorumlu olan şahıs Akif Çendek (marmara işletme mezunu sayıştayı kazandı)..idi..."

- BİMER aracılığıyla gizli olarak yapılan 19/7/2016 tarihli ihbarda, başvurucunun örgüte bağlı olduğu, örgütün okullarında okuduğu, örgüte maaşından bağışta bulunduğu şeklinde beyanda bulunulmuştur.

- BİMER aracılığıyla gizli olarak yapılan 19/7/2016 tarihli ihbarda, başvurucunun FETÖ/PDY mensubu olduğu ve şüphelinin halen örgütü desteklediği şeklinde beyanda bulunulmuştur.

21. Başvurucu hakkındaki soruşturma bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Kanun Metinleri

22. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

 (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

...

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)

..."

B. Yargıtay Kararları

23. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14/1/2019 tarihli ve E.2018/3259, K.2019/207 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

"Bir hücre evi ya da en küçük örgüt biriminin sorumlusu erkekler için 'abi', kadınlar için 'abla'dır. Abilik örgütte hocalık makamıdır. Hiyerarşiye göre üst tabaka belirler ve görevine son verir. Üyeler abiye itaat etmek mecburiyetindedir. Lider ve abilerin alttakiler tarafından seçimi söz konusu olmaz ve onaylamalarına da gerek yoktur. Abilik dokunulmazdır."

24. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 4/7/2018 tarihli ve E.2018/1520, K.2018/2237 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

"... FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarınca kullanılan kriptolu iletişim ağı ByLock'u kullandığı, dosyada ifadesi bulunan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan M.B.'nin beyanlarından da anlaşılacağı üzere, örgüt içerisinde Kartepe bölgesinden sorumlu ve lisans mezunlarını askeri okullara hazırladığı belirtilen sanık ile ilgili hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı ..."

25. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 16/1/2018 tarihli ve E.2017/3415, K.2018/495 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

"...FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün diğer örgütlerden farklı kendine özgü eleman kazanma, örgütlenme, gizliliği sağlama amaçlı iletişim sistemi ve diğer örgütlerden farklı bir faaliyet sistemi vardır. Genel olarak eleman temini okul-dersane üzerinden sağlanmakta, sohbet adı altında yapılan örgütsel toplantılarla örgütsel bilinç verilip, örgütsel bağın canlı tutulmasına çalışılmakta, himmet adlı nakdi yardımlar ve diğer faaliyetler ve hukuka aykırı yöntemlerleörgüte gelir temin edilmektedir..."

26. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 5/12/2019 tarihli ve E.2018/4735, K.2019/7776 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

"...Askeri mahrem yapılanmasında yer alan bir örgüt mensubunun hayatını dört evrede özetlemek mümkündür. Bunlar şu şekildedir:

- Birinci evre; Işık Evi,

 - İkinci evre; Hususi/Özel ev,

- Üçüncü evre; Askeri okullardaki eğitim süreci,

- Dördüncü evre; Birim yapılanması,

Çocuk yaşta örgüte kazandırılan öğrenciler, talebe evlerinden alınarak mahrem yapı dışındaki kişilerin bilmediği ve sadece mahrem hizmetlerde kullanılan özel evlere yerleştirilmektedir.

Örgüt mensupları, ortaokul ve lise dönemlerinden itibaren düzenli olarak örgüt liderinin ses veya görüntü kaydı haline getirilmiş vaazlarını, kitaplarını sohbet toplantılarında dinlemekte, izlemekte ve okumaktadır. Sohbet toplantıları, örgüt tarafından masum dini faaliyetler gibi gösterilmeye çalışılarak ardındaki örgütsel fikir ve idealler gizlenmektedir. Oysaki bu toplantılarda, dini kılıf altında ya da buzdağının görünmeyen yüzünü oluşturan kısımlarında örgütsel bir bakış açısı kazandırılmaktadır.

...

Askeri Mahrem Yapılanmada örgüt, özel olarak seçip yetiştirdiği elemanlarını Askeri Okullara sokarak dikey büyüme stratejisini takip etmekte, Emniyet Mahrem Yapılanmasında olduğu gibi sızdırdığı bu elemanlarını kullanarak kendi örgütüne mensup olmayan öğrencileri saflarına çekerek yatay büyüme stratejisini uygulamadığı görülmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin eğitim birimlerine giren öğrencilerin örgütsel görevi hedef üniteye girmekle sonlanmaz. Öğrenci sınavı kazandıktan sonra, kendisini hazırlayan abisi ya da onun yerine görevlendirilen başka bir abi ile takibi yapılır. Bu abiler vasıtasıyla hedef ünitelere sokulan örgüt mensubu öğrencilerle sık sık görüşülür. İrtibatın hiçbir zaman koparılmadığı FETÖ mensuplarının sadakatlerine göre gruplara ayrılarak eğitim hayatları boyunca bir an olsun boş bırakılmadan verilen görevleri yerine getirmesi istenir. Öğrenci okulu bitirene kadar bu işlemler, bu şekilde büyük bir gizlilikle devam eder."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 30/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu; hakkındaki örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmediğini, soruşturma kapsamında hakkında hiçbir somut delil olmadığını, sabit ikametgâh sahibi olduğunu, kaçma şüphesi olmadığını ve tutuklanması için kuvvetli suç şüphesi bulunmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları dikkate alınarak sulh ceza hâkimlikleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.

30. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ifade edilmiştir.

31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

32. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

33. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

34. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü

fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Genel İlkeler

35. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, §§ 54-60; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-69.

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

37. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

38. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının tutuklama talep yazısında veya Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunduğu genel olarak belirtilmiş fakat bunlara ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Başvurucu hakkındaki soruşturmanın devam ettiği görülmektedir.

39. Bununla birlikte bireysel başvuruya konu soruşturma dosyası kapsamında başvurucu hakkında 19/7/2016 ve 16/8/2016 tarihli iki adet isimsiz ihbar evrakının bulunduğu anlaşılmıştır. Söz konusu ihbar evraklarında; başvurucunun 2003 yılında askerî okullara öğrenci hazırlayan evlerde lise öğrencilerinden sorumlu abi olarak görev yaptığı, üniversite döneminde örgüte ait evlerde ve yurtlarda kaldığı ve meslek hayatına devam ettiği süreçte de örgüt ile bağlantısını devam ettirdiği, Ankara'nın Keçiören ilçesinde bulunan ve örgüt içinde abi olarak görev yapan bir kişi ile irtibatlı olduğu, mali konularda bu kişiye danıştığı, örgüt liderini öven bayanlarda bulunduğu, örgütün illegal yönünün ortaya çıkmaya başladığı dönemden sonra da bu tarz beyanlarda bulunmaya devam ettiği yönünde ifadelere yer verilmiştir.

40. Soruşturma sürecinde ihbarda bulunan kişilerin kimlikleri tespit edilmiş ve tanık olarak beyanlarına başvurulmuştur. Tanıkların ifadelerinde, ihbar evraklarında ileri sürdükleri hususları tekrar ettikleri ve başvurucuyu teşhis ettikleri görülmektedir. Bu çerçevede başvurucunun askerî okullara öğrenci hazırlayan örgüt evlerinde 1. sınıf lise talebelerinden sorumlu şahıs olarak görev aldığına ilişkin tanık beyanı her ne kadar 2003 yılına işaret etmekte ise de hem üstlendiği ileri sürülen görevin mahiyeti hem de örgüt ile bağlantısını ilerleyen süreçte de devam ettirdiğine dair diğer tanık beyanının varlığı nedeniyle söz konusu tanık beyanlarının FETÖ/PDY ile başvurucu arasında örgütsel bir ilişki olduğuna-dolayısıyla başvurucunun suç işlediğine- dair kuvvetli belirtinin bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim Yargıtayın yakın zamanda vermiş olduğu kararlarda da örgütün askerî yapılanmasına yönelik eleman yetiştirme stratejisi ve bu strateji kapsamında askerî okullar öncesi dönemin önemi izah edilmiş, anılan süreçte görev alan kişilerin yapılanma içindeki yeri detaylı bir şekilde anlatılmıştır (bkz. §§ 23-26).

41. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir,§§ 78, 79).

42. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.

43. Somut olayda Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken delilleri etkileme ve kaçma ihtimalinin bulunmasına, başvurucunun üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlardan olmasına dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

44. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

45. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

46. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 30/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Akif Çendek [2.B.], B. No: 2016/72351, 30/6/2020, § …)
   
Başvuru Adı AKİF ÇENDEK
Başvuru No 2016/72351
Başvuru Tarihi 25/11/2016
Karar Tarihi 30/6/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi