TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
FURKAN SOYSAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/5812)
Karar Tarihi: 20/12/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Gülbin AYNUR
Başvurucu
Furkan SOYSAL
Vekili
Av. Mustafa KAMALAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesinden ilişiğin kesilmesi nedeniyle eğitim-öğrenim ve kamu hizmetine girme haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, 2011 yılında Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesinde (Fakülte) eğitim ve öğrenime başlamıştır.
7. Başvurucunun Fakülteye kayıt yaptırdığı tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre Fakülteden mezun olanlar emniyet teşkilatında uygun kadrolara atanabilmektedir (bkz. §§ 15,17).
8. Başvurucu, Fakültedeki eğitimine devam ederken 4/4/2015 tarihinde çeşitli kanunlarda yapılan değişikliklerle ve söz konusu kanun değişiklikleriyle uyumlaştırma çalışmaları kapsamında ilgili diğer mevzuatta yapılan değişikliklerle Polis Koleji kapatılmış; Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi ise Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğü (PAEM) şeklinde farklı bir statü ile yeniden yapılandırılmıştır (bkz. §§ 16,18).
9. Mevzuat değişiklikleri uyarınca 4/4/2015 tarihi itibarıyla Fakültenin faaliyetine son verilmesi nedeniyle 12. sınıf öğrencisi iken ve mezun olmak üzereyken başvurucunun okuldan ilişiği kesilmiştir.
10. Başvurucu, Fakülteden ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle 27/5/2015 tarihinde idari yargıda dava açmıştır.
11. Ankara 13. İdare Mahkemesi 26/2/2016 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun Fakülteden ilişiğinin kesilmesinin Kanun hükmü gereği olduğu, yürütme organına bu hususta bir yetki tanınmadığı, bu sebeple dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
12. Karar Danıştay Sekizinci Dairesinin 9/11/2016 tarihli onama kararı ile kesinleşmiştir.
13. Nihai karar 9/1/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 8/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 25/4/2001 tarihli ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu'nun 27/3/2015 tarihli ve 6638 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 48. maddesi ile ilga edilen 21. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Fakülteyi başarı ile bitiren öğrencilere lisans diploması verilir ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu ile tespit edilen rütbedeki amir sınıfına nasbedilerek ihtiyaç duyulan kadrolara atanırlar."
16. 4652 sayılı Kanun'a 6638 sayılı Kanun'un 43. maddesiyle eklenen geçici 7. madde şöyledir:
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte başka bir işlem yapılmasına gerek kalmaksızın Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürlüğüne dönüştürülür ve geçici 6 ncı madde hükümleri çerçevesinde yapılacak atamalarla kadroları tamamlanır.
Fakülte öğrencileri, Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenecek üniversitelerin iktisadi ve idari bilimler fakültelerine tercihlerine göre yerleştirilirler. Yerleştirme yapılacak fakültelerin kontenjanları ile yerleştirmeye ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenir."
17. 4652 sayılı Kanun'un 30. maddesine dayanılarak hazırlanan ve olay tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17/8/2008 tarihli ve 26970 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliği'nin 43. maddesi şöyledir:
"(1) Fakülteyi başarı ile bitiren öğrencilere, Başkan ve Dekan tarafından imzalanan Güvenlik Bilimleri Fakültesi Lisans Diplaması verilir ve uygun kadrolara atanırlar."
18. 16/7/2015 tarihli ve 29418 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliği’nin "Öğrenci kaynakları" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"(1)PAEM’in öğrenci kaynağı şunlardır;
a) Meslekte fiilen iki yılını dolduran ve kırkbeş yaşından gün almamış lisans mezunu polis memurları, başpolis memurları ve kıdemli başpolis memurları.
b) Emniyet mensubu olmayan lisans mezunları veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar.
c) İlgili devletlerle yapılacak ikili anlaşmalara bağlı olarak alınacak yabancı uyruklu öğrenciler."
19. Aynı Yönetmelik'in 43. maddesi şöyledir:
"17/8/2008 tarihli ve 26970 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Polis Akademisi Başkanlığı Güvenlik Bilimleri Fakültesi Giriş ve Eğitim-Öğretim Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol’ünün 2. maddesinin ilgili kısmı söyledir:
"Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Sözleşme'nin ek 1 No.lu Protokol'ünün 2. maddesindeki düzenleme uyarınca taraf devletlerin belirli bir zamanda var olan eğitim kurumlarına erişim hakkını garanti ettiklerini, buna karşılık kendilerini belirli bir tipte veya seviyede eğitimi kurmak ya da desteklemekle yükümlü kılacak bir hakkı kabul etmediklerini ifade etmektedir (Belçika Eğitim Dili Davası, B. No: 1474/62, 1677/62, 1691/62, 1769/63, 1994/63, 2126/4, 23/7/1968, §§ 3, 4). Diğer bir ifadeyle AİHM'e göre taraf devletlerin belli eğitim kurumlarını kurma veya destekleme görevi bulunmamaktadır. Ancak devletler, kurdukları veya destekledikleri eğitim kurumlarına etkili bir şekilde erişimi sağlama yükümlülüğü altındadır (Ponomaryovi/Bulgaristan, B. No: 5335/05, 21/6/2011, § 49).
22. AİHM; önemine rağmen eğitim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devlet tarafından düzenleme yapılmasını gerektirdiğinden bazı kısıtlamalara tabi olabileceğini kaydetmiştir (Belçika Eğitim Dili Davası, § 5; Leyla Şahin/Türkiye, [BD], B. No: 44774/98, 10/11/2005, § 154). AİHM; eğitim kurumlarını düzenleyen kuralların toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin farklı düzeylerine has özelliklere göre zaman ve mekânda değişiklik gösterebileceğini, dolayısıyla ulusal makamların bu konuda belli bir takdir payından yararlandığını belirtmektedir (Belçika Eğitim Dili Davası, § 3; Leyla Şahin/Türkiye, § 154).
23. AİHM, getirilen sınırlamaların "hakkın özüne zarar verecek ve etkililiğini azaltacak" genişlikte olmaması gerektiğini belirtmekte; bunu temin etmek amacıyla da sınırlamaların ilgili kişiler açısından "öngörülebilir" olduğuna ve "meşru bir amaç güttüğüne" ikna olması gerektiğine işaret etmektedir (Leyla Şahin/Türkiye, § 154). Ancak AİHM'e göre devlet, Sözleşme'nin 8. ile 11. maddelerinde olduğunun aksine ek 1 No.lu Protokol'ün 2. maddesi kapsamında bir meşru amaçlar listesi ile bağlı değildir (Catan ve diğerleri/Moldova ve Rusya [BD], B. No: 43370/04, 8252/05 ve 18454/06, § 140). AİHM, bir sınırlamanın ancak kullanılan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunduğu takdirde bu türden bir kısıtlamanın ek 1 No.lu Protokol'ün 2. maddesi ile uyumlu olacağını kabul etmektedir (Leyla Şahin/Türkiye, §154).Devletin bu alandaki takdir aralığı eğitimin ilgili kişiler ve toplumun geneli için taşıdığı önemin derecesine ters orantılı şekilde seviyesine bağlı olarak artar (Ponomaryovi/Bulgaristan, § 56).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 20/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Eğitim ve Öğrenim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, Fakülteye kayıt yaptırdığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre Fakülteden mezun olanların emniyet teşkilatı kadrolarına polis amiri olarak doğrudan atanabildiklerini hatırlatmaktadır. Gerek meslek edinme güvencesi gerekse eğitim masraflarına aile katkısının en aza indirgenmesi noktasında sağladığı avantajlar nedeniyle Fakültede eğitim almayı tercih ettiğini belirten başvurucu bu hususlarda haklı bir beklenti içine girdiğini, bu beklentisinin korunmasının hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğunu ifade etmektedir. Başvurucu, yaklaşık dört yıl eğitimine devam edip mezuniyet aşamasına geldiği sırada öğretim döneminin bitmesi ve mezun olması dahi beklenmeden okuldan ilişiği kesilmek suretiyle eğitimine son verilerek tüm kazanılmış haklarından yoksun bırakıldığından şikâyet etmektedir. İlişik kesme işleminin iptali istemiyle açtığı davada da etkili bir yargılama yapılmayarak davasının reddedildiğini belirten başvurucu, eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü Fakülteden ilişiğinin kesilmesi nedeniyle buradaki eğitim ve öğrenimine devam edememesidir. Bu itibarla belirtilen ihlal iddiaları eğitim ve öğrenim hakkı kapsamında incelenmiştir.
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
28. Anayasa'nın "Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" kenar başlıklı 42. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir."
29. Anayasa'nın 42. maddesinin birinci fıkrasında kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı belirtilmek suretiyle "eğitim hakkı" herkes yönünden güvenceye bağlanmıştır. Eğitim hakkı, kamu ve özel eğitim kurumlarını kapsadığı gibi eğitimin ilk, orta ve yükseköğrenim seviyelerini de kapsar. Anayasa’da yer alan eğitim ve öğrenim hakkı, kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif ödevini yüklemektedir (Adem Öğüt ve diğerleri, B. No: 2014/20527, 22/11/2017,§ 44).
30. Anayasa'nın anılan maddesinde düzenlenen eğitim hakkı belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına erişimin sağlanmasını ve bu eğitim kurumlarına devam edebilmeyi teminat altına almaktadır. Bununla birlikte bu hak, devlete belli bir eğitim kurumu kurma ödevi yüklemediği gibi devletin var olan eğitim kurumlarını kaldırmasına veya statülerinde değişiklik yapmasına da engel teşkil etmemektedir (Adem Öğüt ve diğerleri, § 45; benzer yönde değerlendirme için bkz. Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 68).
31. Somut olayda başvurucunun devam etmekte olduğu eğitim kurumundan ilişiğinin kesilmesi eğitim hakkına yönelik bir müdahale teşkil etmektedir.
32. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
33. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen; kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 42. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Dolayısıyla başvurucunun eğitim hakkına yapılan müdahalenin, söz konusu koşullara uygun olup olmadığının tespiti gerekir.
34. Somut olayda başvurucunun Fakülteden ilişiğinin kesilmesi, Fakültenin PAEM'e dönüştürülmesine ve burada öğrenimine devam eden öğrencilerin Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenecek üniversitelerin iktisadi ve idari bilimler fakültelerine tercihlerine göre yerleştirilmelerine ilişkin düzenlemeler öngören 4652 sayılı Kanun'un, 6638 sayılı Kanun'un 43. maddesiyle eklenen geçici 7. maddesine dayanmaktadır. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna varılmıştır.
35. Anayasa'nın 42. maddesinde eğitim hakkının sınırlandırılmasına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bununla birlikte eğitim hakkının mutlak ve sınırsız bir hak olduğu düşünülemez. Nitekim anılan maddenin ikinci fıkrasında yer verilen "Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir." ifadesi ile devlete bir takdir alanı yaratılmıştır. Eğitim hakkının Anayasa'nın "sosyal ve ekonomik haklar" bölümünde düzenlendiği hususu da gözetildiğinde devlete tanınan bu takdir hakkının özünde bir "sınırlama" yetkisi de içerdiği anlaşılmaktadır. Öte yandan Anayasa'da, diğer haklardan farklı olarak eğitim hakkının sınırlanması hususunda kanun koyucuyu bağlayan belli bir meşru amaçlar listesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun eğitim hakkının sınırlanması hususundaki takdir aralığının geniş olduğu ifade edilebilir. Ancak kanun koyucunun bu yetkisini kullanırken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan "kamu yararı"nı gözetmesi gerektiği açıktır (Adem Öğüt ve diğerleri, § 53).
36. 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nda ve 4652 sayılı Kanun'da 6638 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önceki hükümler uyarınca Polis Akademisinde öğrenci yetiştirmek üzere lise seviyesinde Polis Koleji; lisans düzeyinde ise Güvenlik Bilimleri Fakültesi açıldığı, anılan eğitim kurumlarına ilişkin mevzuat incelendiğinde bunların açılmasındaki temel amacın polis amiri yetiştirmek olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonra kanun koyucu polis amiri alım koşulları yönünden sistem değişikliğine gitmiş ve polis amiri ihtiyacını anılan kurumlardan karşılama yönündeki politikasından vazgeçerek söz konusu kurumların kapatılmasına/yeniden yapılandırılmasına ilişkin yasal düzenleme yapmıştır. Bu kapsamda 6638 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle Polis Kolejinin kapatıldığı ve Polis Akademisi Başkanlığı bünyesindeki Fakültenin ise PAEM şeklinde farklı bir hukuki statüde yeniden yapılandırıldığı görülmektedir.
37. 6638 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde lise düzeyinde olan Polis Koleji ile dört yıllık eğitim veren Fakültenin kuruluş amaç ve gereklerinin günümüz şartlarında ortadan kalktığı; düzenleme ile emniyet teşkilatında istihdam edilecek personelin eğitim maliyetinin düşürülmesi, çağdaş ülkelerde olduğu gibi bir eğitim sistemi oluşturulması ve emniyet teşkilatında çok başlılık yaratan tüm eğitim kurumlarının Polis Akademisine bağlanmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Bu yönüyle 6638 sayılı Kanun’la anılan konuyla ilgili yeni bir sistemin oluşturulmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Gerek kamu güvenliği gerekse kişilerin bireysel güvenliğini doğrudan sağlamaya yönelik emniyet hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesinde bu hizmetlere uygun personel seçme sisteminin oldukça etkili olduğu dikkate alındığında anılan amacın kamu yararı ile örtüştüğü tartışmasızdır (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 272, 273).
38. Uygulanmasına geçilen bu yeni sistemin doğal bir sonucu ve gereği olarak lisans düzeyinde eğitim veren Fakültenin faaliyetine son verilmesinin ve bunun neticesinde hâlihazırda öğrenim gören öğrencilerin ilişiğinin kesilmesinin yukarıda değinilen kamu yararının gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmaktadır.
39. Somut olayda başvurucunun Fakülteye girdiği dönemde yürürlükte olan mevzuata göre Fakülte mezunlarına emniyet teşkilatı kadrolarına polis amiri olarak doğrudan atanma hakkı tanınmışken -başvurucu henüz Fakültedeki öğrenimine devam etmekte iken- yapılan mevzuat değişikliğiyle bu hak ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca başvurucunun Fakülteden ilişiği kesilerek kendisine buradan mezun olma imkânı da tanınmamıştır.
40. Başvurucunun başka yüksek öğretim kurumları yerine Güvenlik Bilimleri Fakültesini tercih etmesinde ve buna göre eğitim ve iş kariyerini planlamasında, yürürlükte bulunan mevzuata güvenerek buradan mezun olduğunda polis amiri olacağı yönündeki beklentisinin de etkili olduğu yadsınamaz. Ancak emniyet hizmetlerinin hem kamu güvenliği hem de bireylerin kişisel güvenlikleri yönünden taşıdığı kritik önem, bu hizmet alanında köklü ve yapısal değişiklikler getiren yeni sisteme ilişkin kurallara birtakım istisnaların -başvurucunun Fakülteye devam etme ve buradan mezun olma hakkının saklı tutulması gibi-öngörülmesine imkân tanımayabilir. Bir başka ifadeyle başvurucunun böyle bir beklentiye sahip olmasının sistem değişikliğinin bütün yönleriyle etkin bir şekilde ve bir an önce hayata geçirilmesinin önünde engel teşkil edebileceği düşünülemez.
41. Bireysel başvuruya konu olayda emniyet teşkilatında istihdam edilecek personelin seçimi ve eğitimi gibi hususlarda köklü ve yapısal değişiklikler içeren söz konusu sistemin oluşturulması ile ulaşılmak istenen kamu yararının, başvurucunun Fakülteden mezun olarak akabinde de polis amiri olarak atanma yönündeki beklentisinin gözetilmesindeki bireysel yarara nazaran baskın bir nitelik taşıdığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte kişilerin önceki mevzuatın yürürlükte kalacağı yönündeki güvenlerine dayalı olarak ortaya çıkabilecek kayıplarını mümkün olduğunca telafi edebilecek/dengeleyebilecek birtakım güvence ve imkânlara da sahip olmaları gerekir.
42. Bu bağlamda somut olayda belirtilen düzenlemelerle başvurucunun her konudaki eğitim ve öğrenime erişmesine değil sadece Fakültenin kapatılması nedeniyle bu eğitim kurumundaki eğitim ve öğrenime erişimine bir sınırlama getirilmiş, öte yandan başvurucunun Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenecek üniversitelerin iktisadi ve idari bilimler fakültelerine tercihlerine göre yerleştirilmesine imkân tanınmıştır (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017; §§ 281-283). Ayrıca başvurucunun polis amiri olma yönündeki beklentisine ilişkin olarak da ilerleyen süreçte ilgili eğitim alanının gerektirdiği niteliklere en uygun adayların seçilebilmesi amacıyla getirilen sınavlara katılmak ve mevzuatta öngörülen diğer şartları da sağlamak kaydıyla PAEM'de eğitim almasının önünde de bir engel söz konusu değildir. Bu nedenle somut olayda eğitim ve öğrenim hakkının kullanımını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına engel oluşturan bir durumdan söz edilemez. Dolayısıyla başvurucunun önceki mevzuatın yürürlükte kalacağı yönündeki güvenine dayalı olarak ortaya çıkabilecek kayıplarını mümkün olduğunca telafi edebilecek/dengeleyebilecek yeterli güvence ve imkâna sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
43. Buna göre Fakülteden ilişiğinin kesilmiş olmasının-yukarıda açıklandığı üzere sahip olduğu güvence ve olanaklar dikkate alındığında- başvurucuya aşırı ve katlanılamaz bir külfet yüklemediği, belirtilen sistem değişikliği ile sağlanmak istenen kamu yararının gerçekleştirilmesi amacıyla başvurucunun eğitim hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
44. Bu durumda başvurucunun eğitim ve öğrenim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
45. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kamu Hizmetine Girme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
46. Başvurucu, Fakülteden ilişiğinin kesilmesi nedeniyle çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü Fakülteden mezun edilmemesi nedeniyle emniyet teşkilatı kadrolarına atanamamasıdır. Bu itibarla belirtilen ihlal iddiası kamu hizmetine girme hakkı yönünden incelenmiştir.
48. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
49. Bireyin kamu hizmetine girme hakkı Anayasa’nın 70. maddesinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de düzenlenen haklardan değildir. Dolayısıyla başvurucunun başvuru formunda ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü kamu hizmetine girme hakkı, Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmemektedir.
50. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.