TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞENNUR ACAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/9370)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Şennur ACAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Ayten İZMİRLİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluyu ziyarete gelen aile bireyinin ziyaret
düzenini bozduğu gerekçesiyle bir yıl süreyle ziyaretten men edilmesi nedeniyle
aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1/12/2016 tarihinde Sincan 2 No.lu F Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunan eşini ziyarete
gitmiştir.
10. Ceza İnfaz Kurumuna girişi sırasında yapılan arama ve
kontrollerde başvurucunun sol eline birtakım bilgiler yazmış olduğu tespit
edilmiştir. 1/12/2016 tarihli tutanakta başvurucunun elinin fotoğrafının
çekildiği, eli yıkattırıldıktan sonra eşiyle görüştürüldüğü belirtilmiştir.
11. Ceza İnfaz Kurumunun "Bilgi
Notu" başlıklı yazısında başvurucunun eline yazmış olduğu
yazıda "Vahapoğlu bş.yard. Mağdur
Komisyonu MHP başı, M. Erdoğan sormak istediği bir şey var mı? Komutan
dinlenmesi merak ettiğini ifade, yapabileceğimiz hakim ve savcılarla görüşüp
öncelikli yargılama, adil yargılama istiyoruz, hakimlerin kendi iradesi"
ifadelerinin yazılı olduğu bildirilmiştir. Başvurucu da yazıların bulunduğu sol
elinin bir fotoğrafını çektiğini ve bireysel başvuru formu ekine eklediğini
beyan etmiştir. Bireysel başvuru formu ekinde bulunan söz konusu fotoğrafta
aynı yazıların yer aldığı görülmüştür.
12. Ceza İnfaz Kurumunun 1/12/2016 tarihli kararıyla,
başvurucunun ziyaret için beklediği sırada görevli memurlardan kalem alarak
eline birtakım yazılar yazdığı, söz konusu yazıların örgütsel haberleşme notu
olduğu değerlendirilerek Ceza İnfaz Kurumunun güvenliğini tehlikeye düşüren
davranışı nedeniyle on iki ay süreyle başvurucunun ziyaretten men edilmesine
karar verilmiştir.
13. Başvurucu, söz konusu ziyaretten men kararının kaldırılması
için Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) müracaat etmiştir.
Başvurucu dilekçesinde; eşi ile görüşme yaparken neler söyleyeceğini unutmamak
amacıyla eline notlar aldığını, infaz koruma memurunun durumu fark ederek elini
yıkamasını istediğini, elini yıkamasına rağmen yazıların tam olarak çıkmadığını
belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, notların örgütsel haberleşme notu olmadığı için
eşiyle kapalı görüş gerçekleştirmesine izin verildiğini, buna rağmen görüş
sonlandırıldıktan sonra on iki ay süreyle ziyaretten men edilmesi kararı
verildiğini, yasaklama kararının hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını beyan
etmiştir.
14. İnfaz Hâkimliğinin 14/12/2016 tarihli kararıyla başvurucunun
talebi reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, başvurucunun güvenlik tedbirlerine
aykırı davranışta bulunduğu anlaşıldığından verilen kararın usul ve yasaya
uygun olduğu belirtilmiştir.
15. Başvurucu bu karara karşı Ankara Batı 2. Ağır Ceza
Mahkemesine itirazda bulunmuştur. Mahkemenin 10/1/2017 tarihli kararıyla
başvurucunun itirazı reddedilmiştir.Nihai karar başvurucuya 2/2/2017 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 24/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Ziyaret
ve görüşlerde uyulacak esaslar" kenar başlıklı 86. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Kapalı ve açık ceza infaz kurumlarına
ziyaret veya görüşe gelen resmî heyet ve özel kişiler, kurum güvenliğini
tehlikeye sokacak davranışlarda bulunamaz, kurum güvenliği için alınan ve
uygulanan yasal ve idarî tedbirlerin değiştirilmesini isteyemezler.
...
(8) Ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan
heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhâl son verilir.
Suç oluşturan davranışlar, ilgili idarî ve adlî makamlara bildirilir. Görüşme
hakkına sahip özel kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan
tedbirlere aykırı davranışları ve istekleri nedeniyle görüşme hakları, kurumun
en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir. Mevzuatın avukatlar
bakımından getirdiği hükümler saklıdır.”
18. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Tüzük'ün 129. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
“Ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan
heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhâl son verilir.
Suç oluşturan davranışlar, ilgili idarî ve adlî makamlara bildirilir. Görüşme
hakkına sahip kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere
aykırı davranışları ve istekleri nedeniyle görüşme hakları, kurumun en üst
amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir. Mevzuatın avukatlar
bakımından getirdiği hükümler saklıdır.”
19. 7/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri
Hakkında Yönetmelik'in (Ziyaret Yönetmeliği) 5. maddesinin birinci fıkrasının
(o) bendi şöyledir:
“Ziyaret ve görüşlerde, kurallara uymayan
heyet ve kişilerin ziyaret ve görüşmeleri sürdürmelerine derhal son verilir.
Suç oluşturan davranışlar, kurum idaresince tutanakla tespit edilerek, ilgili
adlî ve idarî makamlara bildirilir. Görüşme hakkına sahip özel kişilerin kurum
güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı istek ve davranışları
nedeniyle görüşme hakları, ceza infaz kurumunun en üst amirince bir aydan bir
yıla kadar kısıtlanabilir…”
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar
başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz
konusu olabilir."
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre özel hayata
saygı hakkı, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini
geliştirme hakkı anlamında bir özel hayatı
güvence altına almaktadır. Bu yönü ile birlikte değerlendirildiğinde bahsi
geçen hak, ilişki kurmak ve geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas
kurma hakkını da içermektedir (Özpınar/Türkiye,
B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45; Oleksandr
Volkov/Ukrayna, B. No: 21722/11, 9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88,
16/12/1992, § 29).
22. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular Sözleşme kapsamında kalan
temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No.2), B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69; Gülmez/Türkiye,
B. No:16330/02, 20/5/2008, § 46). Aile hayatına saygı hakkının temel
unsurlarından biri ceza infaz kurumu makamları tarafından hükümlü ve
tutukluların yakın ailesiyle iletişimini sürdürmesini sağlayacak tedbirlerin
alınmasıdır (Messina/İtalya (No. 2),
B. No: 25498/94, 28/9/2000, § 61; Kurkowski/Polonya,
B. No: 36228/06, 9/4/2013, § 95).
23. AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı gösteriyorsa bir tutuklunun
özel bir hapishane rejimine veya sınırlayıcı ziyaret düzenlemelerine tabi
tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi kapsamındaki hakkına müdahale teşkil
eder ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali anlamına gelmez (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008,
§ 123).
24. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir.
Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik sınırlamalar
makul ve ölçülü olmalı, Sözleşme'nin 8. maddesinin ikinci fıkrasındaki
koşullara uygun olmalıdır (Aile ziyaretlerinin kısıtlanmasıyla ilgili olarak
bkz. Khoroshenko/Rusya [BD], B.
No: 41418/04, 30/6/2015, § 123; Mozer/Moldova
Cumhuriyeti ve Rusya [BD], B. No: 11138/10, 23/2/2016, § 190; Öcalan/Türkiye (No. 2), B. No:
24069/03..., 18/3/2014, § 164).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; eline yazdığı notların kesinlikle örgüt
haberleşmesi niteliğinde olmadığını, eşiyle görüşmesinin engellenmesinin kanuni
dayanağının bulunmadığını ve meşru amaç da taşımadığını, Ceza İnfaz Kurumunun
güvenliğini tehlikeye atacak bir davranışta bulunmadığını, bir yıllık görüş
yasağının özel ve aile hayatı bakımından çok ağır ve ölçüsüz olduğunu
belirtmiştir.Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumundaki personel tarafından yanlı ve
gerçeğe aykırı olarak tutulan tutanağın esas alınmasıyla kendisine yaptırım
uygulandığını, kamera kayıtlarının incelenmesi ve olay yerinde bulunan
kişilerin tanıklığına başvurulması gerekirken yeterli araştırma yapılmadan
karar verildiğini, derece mahkemeleri kararlarının hiçbir gerekçe içermediğini ifade
etmiştir. Bu nedenlerle başvurucu özel ve aile hayatına saygı hakkının, adil
yargılanma hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde; söz konusu ziyaretten men kararının
Kanun ve Tüzük hükümlerine uygun olduğu, Anayasa’da yer alan hak ve
özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı veya adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan
tarzda açık bir keyfîlik içermediği belirtilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne verdiği cevap dilekçesinde
Bakanlık görüşündeki değerlendirmelere katılmadığını beyan etmiş ve önceki
şikâyetlerini tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
29. Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz...."
30. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci
fıkrasında güvence altına alınmıştır. Söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8.
maddesi çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki
karşılığını oluşturmaktadır. Başvurucunun eşiyle görüşmesinin kısıtlanmasından
kaynaklanan tüm şikâyetlerinin ve yargısal sürece ilişkin usule dair
iddialarının ilgili maddi hakkın esasıyla ilgili inceleme kapsamında
değerlendirilmesi gerekmekte olupbaşvuru Anayasa’nın 20. maddesinde yer alan
aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmelidir (İbrahim Aksoy, B. No: 2015/16346,28/6/2018, § 33).
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
32. Başvurucunun tutuklu olan eşiyle bir yıl süreyle
görüşmesinin kısıtlanması aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
33. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
34. Yukarıda tespit edilen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 20. maddesini
ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir (Bülent
Polat [GK], B. No:
2013/7666, 10/12/2015, § 104; Tevfik Türkmen
[GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016,
§ 68; Bülent Kaya [GK], B. No:
2013/2941, 11/5/2016, § 80).
i. Kanunilik
35. Başvurucu eşiyle görüşmesinin kısıtlanması işlemine dayanak
teşkil eden mevzuat hükümleri (bkz. §§ 17-19) dikkate alındığında müdahalenin
kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu görülmektedir (İbrahim Aksoy, § 40).
ii. Meşru Amaç
36. Söz konusu müdahalenin kamu düzeni ve suç işlenmesinin
önlenmesi genel amacı çerçevesinde Ceza İnfaz Kurumunda güvenliğin ve
disiplinin sağlanması şeklinde meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
37. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre demokratik toplum
düzeninin gerekleri kavramı, öncelikle ilgili hak yönünden getirilen
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını,
başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini
göstermesini gerektirmektedir. Demokratik
toplum düzeninin gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir
toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik
olmasını ifade etmektedir (AYM,E.2016/179,K.2017/176, 28/12/2017; Haluk Öktem [GK], B. No:2014/13433,
13/10/2016, § 49; Erhun Öksüz [GK],
B. No: 2014/12777, 13/10/2016, § 53; G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §
56; Ata Türkeri, B. No:
2013/6057, 16/12/2015 § 44; Salim Onur Şakar, B. No: 2015/2711,
21/9/2017,§ 35).
38. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin
gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla
birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Ölçülülük ilkesinin
amacı temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının
önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi, sınırlama
için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade
eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmak bakımından
zorunlu olmasına işaret eden zorunluluk ve araçla amacın orantısız bir ölçü
içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesi anlamına
gelen orantılılık unsurlarını içermektedir (Bülent
Polat, § 106; Tevfik Türkmen
[GK], § 70; Bülent Kaya [GK], § 82). Bu ilke, şüphesiz
tüm temel hak ve özgürlüklere yapılacak müdahaleler bakımından geçerlidir.
39. Belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp
yapılmadığının tespiti için müdahale teşkil eden önlemin temelini oluşturan
meşru amaç karşısında bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde
bulundurulması, kamunun veya kimi zaman başka bir bireyin menfaati ile
müdahalenin süjesi olan bireyin menfaati arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının
belirlenmesi gerekmektedir (Bülent Kaya
§ 83; Tevfik Türkmen, § 71; Bülent Polat, § 107).
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
40. Anayasa Mahkemesi, bir çok kararında disiplini bozacak
faaliyetleri önlemeye yönelik hukuki düzenlemeler olmadan bir ceza infaz
kurumunda düzen sağlanamayacağına dikkat çekmiş ve söz konusu ceza infaz
kurumunun idaresi ve güvenliği olduğunda müdahale ile hak arasında makul bir
denge kurma konusunda kamu gücünü kullanan makamların geniş bir takdir
yetkisine sahip olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesinin rolü başvuruya
konu müdahalenin, olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayanarak
yapıldığının ve keyfî olmadığının denetlenmesini kapsar (Özkan Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014 §§
50-51, 53; Hasan Koç, B. No:
2014/6506, 5/4/2017, § 13; Mehmet Koray
Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 51).
41. Ceza infaz kurumlarında suç ve düzensizliğin önlenmesi ve
güvenliğin sağlanması bakımından ziyaretçilerin görüşmeleri sırasında sıkı
kuralların uygulanması demokratik bir toplumda makul karşılanmalıdır. Aynı
şekilde tutuklu veya hükümlünün ailesi kanalıyla suç ve terör örgütleriyle
iletişimini sürdürmesi tehlikesini önleyecek tedbirlerin alınması da ihtiyaç
olarak görülmelidir. Somut olayda başvurucunun tutuklu olan eşini ziyaretten
bir yıl süreyle men edilmesine karar verilmiştir. Ziyaretten men kararında
başvurucunun eline birtakım yazılar yazdığı, söz konusu yazıların örgütsel
haberleşme notu olduğunun değerlendirildiği, başvurucunun bu davranışının Ceza
İnfaz Kurumunun güvenliğini tehlikeye düşüren davranış olarak nitelendirildiği
gerekçesine yer verilmiştir. Bu bakımdan olayda başvurucunun tutuklu eşine
aktarmak üzere eline yazı yazması şeklindeki davranışının ceza infaz kurumuna
giriş ve çıkışta uyulması gereken kurallara aykırı görülerek ziyaretten men
yaptırımı uygulanmasının makul olduğu, yeterli bir temele ve gerekçeye sahip
olduğu anlaşılmaktadır.Bu durumda uygulanan söz konusu kısıtlamanın demokratik
toplum gereklerine uygun olduğu anlaşılmaktadır.
42. Bununla birlikte müdahalenin ölçülü olup olmadığı da ortaya
konulmalıdır.İlgili mevzuatta ziyaret ve görüşlerde kurallara uymayan kişilerin
bir aydan bir yıla kadar ziyaretten men edilmesi konusunda ceza infaz kurumunun
en üst amirine takdir yetkisi tanınmıştır. Başvurucu eline yazı yazdığı
nedeniyle en üst sınır olan bir yıl süreyle eşini ziyaretten yasaklanmıştır.
Ancak olayda başvurucunun elindeki yazılar ziyaret yapmasından önce Ceza İnfaz
Kurumu görevlileri tarafından farkedilmiştir ve elini yıkaması sağlandıktan
sonra eşiyle kapalı görüş yaptırılmıştır. Buna göre Ceza İnfaz Kurumu idaresi
tarafından başvurucunun davranışının yarattığı riskin bir yıl süreyle
ziyaretten yasaklanmasını gerektirecek boyutta görülmemiş olduğu
anlaşılmaktadır. Ziyaretten yasaklama kararında başvurucunun daha önce ziyaret
kurallarına aykırı başka davranışları olduğundan söz edilmediği gibi
yasaklamanın en üst hadden verilmesinin gerekçesi de açıklanmamıştır. Diğer bir
ifade ile tutuklu ve yakınları için büyük önem taşıyan görüşme hakkının üst
sınır olan bir yıl süreyle sınırlandırılmasının niçin gerekli olduğu konusunda
ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulmamıştır. Bu durumda başvurucunun söz
konusu eylemine nazaran tutuklu eşiyle bir yıl süreyle görüşmekten yoksun
bırakılmasının manevi sonuçları, eylemin niteliği ve ağırlığı bakımından
orantılı olduğundan söz edilemez. Bunun yanı sıra derece mahkemelerinin
kararlarında da başvurucunun en üst had olan bir yıl süreyle ziyaretten men
edilmesinin orantılılık yönünden değerlendirilmediği görülmektedir.Derece
mahkemelerinin kararlarında sadece başvurucuya yaptırım uygulanmasına neden
olan olaylardan bahsedilmiş, ancak ziyaretten yasaklamanın niçin üst sınır olan
bir yıl süreyle olmasının gerektiği veya bu sürenin orantılı olup olmadığı
hususunda açıklama ve gerekçeye yer verilmediği, bu bakımdan sınırlama ile
ulaşılabilecek kamu yararı ile temel hak ve özgürlüğü sınırlanan başvurucunun
kaybı arasında adil bir denge gözetilmediği anlaşılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence
altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucu ihlalin tespit edilerek yeniden yargılama
yapılmasına ve 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep
etmiştir.
46. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkeler belirlenmiştir.
47. Mehmet Doğan
kararında özetle; uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin
ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet
Doğan, §§ 57-58).
48. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ziyaret hakkının bir yıl
süreyle kısıtlanmasının orantısız olması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Bu durumda ihlal, idari bir işlemden
kaynaklanmaktadır. Ancak işleme karşı açılan davada derece mahkemelerince
ihlalin tespiti ve giderimi sağlanamadığından ihlalin aynı zamanda mahkeme
kararından da kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Anayasa
Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla bir yıllık ziyaret kısıtlamasının
uygulanarak sona ermiş olduğu gözetildiğinde ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Ancak eski hâle getirme
ilkesi çerçevesinde aile hayatına saygı hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile
hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.257,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Batı İnfaz
Hâkimliğine (14/12/2016 tarihli ve E.2016/5841, K.2016/5875 sayılı karar)
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
27/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.