TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZDERİCİ İNŞAAT SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/10330)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu
NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Özderici İnşaat San. ve Tic. Ltd.
Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Yıldırım
KESER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uyuşmazlığın bedeli temyiz sınırının üzerinde
olmasına karşın kesin nitelikte karar verilerek temyiz hakkının elinden
alınması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; davacı ile benzer durumda iş akdi
feshedilen kişilerin yargılamada tanık olarak dinlenmesi suretiyle hukuka
aykırı karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ve
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, inşaat işleriyle iştigal eden bir limited şirkettir.
7. Başvurucunun yüklenicisi olduğu bir konut projesinde O.D.
isimli şahıs 4/5/2011 ile 2015 yılı Ekim ayı arasında inşaat ustası olarak
çalışmıştır.
8. Bu kişi, başvurucuya karşı İstanbul Anadolu 9. İş
Mahkemesinde (Mahkeme) işçilik alacağından kaynaklanan alacak davası açmıştır.
Dava ile 11.183,90 TL kıdem tazminatı, 6.678,40 TL ihbar tazminatı, 25.133,71
TL fazla çalışma ücreti, 2.092,20 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti,
7.787,66 TL hafta tatili ücreti, 250 TL ücret alacağı talep edilmiştir. Bölge
Adliye Mahkemesince dava değeri toplam 53.325,87 TL olarak belirtilmiştir.
9. Mahkeme 17/7/2017 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne
karar vermiştir. Mahkeme 11.183,90 TL kıdem tazminatı, 6.678,40 TL ihbar
tazminatı, 158,96 TL ücret alacağı, 25.133,71 TL fazla çalışma ücreti, 2.092,20
TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti, 7.787,66 TL hafta tatili ücreti
alacağının başvurucudan alınarak davacıya ödenmesine karar vermiştir.
10. Buna göre ilk olarak davacı işçinin iş akdine davalı
işverence haklı sebep olmaksızın son verildiği, davacının ihbar tazminatına hak
kazandığı tespit edilmiştir. Mahkeme ayrıca fazla çalışmalarını, ulusal bayram
ve genel tatiller ile hafta tatillerinde çalışmalarını ispatladığını ve
hesaplanan miktardan %30 oranında hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini
kabul etmiştir. Bunun yanında işverence davacıya ücretlerinin tam ve eksiksiz
olarak ödendiği belgelenmediği ve ispatlanmadığından davalı tarafça ödendiği
ispat edilemeyen ücret alacaklarının hüküm altına alınması gerektiği
vurgulanmıştır. Mahkeme son olarak davalı işverenin davacı işçiye yıllık
ücretli izinlerini tam ve eksiksiz kullandırdığını ispatlayamadığı gibi
kullandırmadığı yıllık izinlerin ücretlerini tam ve eksiksiz olarak ödediğini
ispatlayamadığını belirtmiştir.
11. Taraflarca karara karşı istinaf talebinde bulunulmuş,
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 8/3/2018 tarihinde ilk derece
mahkemesinin kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar vermiştir. Daire
11.183,90 TL kıdem tazminatı, 6.678,40 TL ihbar tazminatı, 158,96 TL ücret,
25.133,71 TL fazla çalışma ücreti, 797,05 TL genel tatil ücreti, 7.787,66 TL
hafta tatili ücreti alacağına hükmetmiştir. Buna göre başvurucu aleyhine
hükmedilen alacak miktarı toplam 51.739,68 TL'dir.
12. Daire; tanıkların yılbaşı tatili ve dinî bayram günlerinde
çalışılmadığını, bu günler dışındaki genel tatil günlerinde mesai yapıldığını
beyan ettiklerine işaret etmiştir. Ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda
yılbaşı tatili dikkate alınmadan hesaplama yapılmakla birlikte dava
dilekçesinde ücret kesintisi iddiası bulunmadığı gibi maktu ücret karşılığı
çalışıldığının iddia edildiği gözetilerek hesaplamada 1 Ocak tarihi ile
birlikte dinî bayram ve arife günleri de dışlanmak suretiyle davanın kısmen
kabulüne kesin olarak karar
verilmiştir.
13. Nihai karar 22/3/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu 2/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun ''Temyiz edilebilen kararlar'' kenar
başlıklı 361. maddesi olay tarihindeki şekliyle şöyledir:
''(1) Bölge adliye mahkemesi
hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının
iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay
içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
(2) Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki
yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir."
15. 20/7/2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle,
anılan maddenin birinci fıkrasında yer alan “bir
ay” ibaresi “iki hafta”
şeklinde değiştirilmiştir.
16. 6100 sayılı Kanun’un ''Temyiz
edilemeyen kararlar'' kenar başlıklı 362. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
''(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki
kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a) Miktar veya değeri yirmi beş bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.
...
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda
alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, yirmi beş bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul
edilmeyen bölümü yirmibeşbin Türk Lirasını geçmeyen
tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu
takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz
edebilir.''
17. 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 42. maddesi ile
bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile ikinci fıkrasında yer alan “yirmibeşbin”
ibareleri “kırk bin” şeklinde
değiştirilmiştir.
18. 18/6/2009 tarihli ve 5910 sayılı Türkiye İhracatçılar
Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 346.
maddesinin ''İstinaf dilekçesinin reddi'' kenar başlıklı 346. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
''(1) İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten
sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme
istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü
maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden
ilgiliye tebliğ eder.
(2) Bu
ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna
başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı
takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine
gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine
ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli
incelemeyi yapar.''
19.
6100 sayılı Kanun’un 366. maddesinin ''Kıyas yoluyla uygulanacak hükümler '' kenar başlıklı 346. maddesi şöyledir:
''(1) Bu Kanunun istinaf yolu ile ilgili 343
ilâ 349 ve 352 nci maddeleri
hükümleri, temyizde de kıyas yoluyla uygulanır.''
20. 11/11/2017 tarihli ve 30237 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nin (Sıra No: 484) ilgili kısımları
şöyledir:
"Bilindiği üzere, 213
sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (B) fıkrasında
“Yeniden değerleme oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı
dâhil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Türkiye İstatistik Kurumunun Yurt
İçi Üretici Fiyat Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu
oran Maliye Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilan edilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm uyarınca yeniden değerleme oranı 2017
yılı için % 14,47 (ondört
virgül kırkyedi) olarak tespit edilmiştir.
...
Tebliğ olunur."
B. Yargıtay Kararları
21. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 19/1/2017 tarihli ve
E.2016/32610, K.2017/557 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, ücret alacağı, fazla mesai ile ulusal
bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini
istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Mahkemece, davalının temyiz istemi hakkında,
17.10.2016 tarihli ek karar ile temyiz isteminin kesinlik sınırının altında
kaldığından temyizin reddi kararı verilmiş, davalı bu kararı süresinde temyiz
etmiştir. Dosya içeriğinden, mahkemenin bozma aşamasından sonra yaptığı
yargılama ile davacı tarafın menfi tespit davasının kabulüne karar verdiği,
iptal konusu olan senet miktarının 31.775,04 TL olmakla davalının temyiz konusu
yaptığı alacak miktarının kesinlik sınırının üzerinde olduğu anlaşıldığından davalının
temyizinin reddi doğru değildir. Mahkemenin 17.10.2016 tarihli temyiz isteğinin
reddine ilişkin kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar verildi.
...''
22. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 28/11/2018 tarihli ve
E.2016/6245, K.2018/8364 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
'' Mahkemece, davanın davalı Hazine ve davalı Fazlıca
Köyü Tüzel Kişiliği yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı
Balıkesir Valiliği İl Mera Komisyonu yönünden dava şartı oluşmadığından reddine
karar verilmiştir.
Mahkeme kararı, 14.11.2014 tarihinde davacı
asile tebliğ edilmiş, davacı vekili hükmü 02.12.2014 tarihinde temyiz
edilmiştir. Mahkemece, 05.06.2015 tarihinde temyizin süresinden sonra yapıldığı
gerekçesi ile "temyiz talebinin süre yönünden reddine" karar
verilmiş, bu ek kararın 04.08.2015 tarihinde davacı vekiline tebliği üzerine,
davacı vekili tarafından 10.08.2015 tarihinde temyiz edilmiştir.
Dava, mera komisyonu kararının iptali isteğine
ilişkindir.
1- Hukuki nitelikleri itibariyle Devletin
hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olan meralar özel mülkiyete konu
olamazlar. Bu nedenle de mülkiyeti devlete ait olan yerlere ilişkin davayı
Hazine açabileceği gibi meraların sınırları içinde bulunduğu ve yararlanma
hakkı olan köy tüzel kişilikleri ve belediyelerin de dava açma hakları vardır.
Somut olayda, gerçek kişi davacının bu davayı açma ehliyeti bulunmadığından
sonucu itibariyle doğru olan mahkeme kararının gerekçesinin bu şekilde
düzeltilerek onanması gerekmiştir.
...''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 28/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; dava değerinin temyiz sınırının üzerinde olmasına
karşın kesin nitelikte karar verilerek temyiz hakkının elinden alındığını
belirterek etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
25. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun istinaf kararının temyiz
edilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili
başvuru hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyette bulunduğu anlaşılmaktadır.
Ancak başvurucunun şikâyetinin özü Bölge Adliye Mahkemesi kararının miktar
itibarıyla temyize tabi bir karar ile ilgili verilen kararın kesin olması
nedeniyle temyiz isteğinin esastan incelenememesidir. Bu nedenle belirtilen
ihlal iddiası ilgili olduğu mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
27. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi
nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal
makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine
ilişkin iddiaların öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu
makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
28. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir başvuru yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal
mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve
kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve
başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, § 17).
29. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi
için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin
başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması
gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını
giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir
nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması
gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan
beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını
düzeltici bir vasıf taşımayan veya ölçülü olmayan birtakım şekli koşulların
öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan
başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577,
16/2/2017, § 39).
30. Başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesi kararına konu olan
uyuşmazlık miktarının (51.739,68 TL) temyiz incelemesi için öngörülen yasal
sınırın (2018 yılı için 47.530 TL) üzerinde olmasına rağmen kararın kesin
olarak verildiğini belirtmiştir.
31. Bununla birlikte kararın temyize tabi olduğunu düşünen
başvurucunun 6100 sayılı Kanun'un 366. maddesi yollamasıyla 346. maddesine göre
Bölge Adliye Mahkemesince kesin olarak verilen kararla ilgili temyiz dilekçesi
verme hakkı mevcut olup bu dilekçesinin reddi hâlinde ret kararına karşı temyiz
yoluna başvurabilmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay da kararın temyize tabi
olduğunu tespit ettiğinde dilekçenin reddi kararını kaldırarak esas yönünden
inceleme yapabilmektedir (bkz. §§ 14, 15).
32. Somut olayda başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesince kesin olarak verilen karara karşı aksi iddiayla temyiz yoluna başvurma
imkânı olmasına rağmen ihlal iddialarını doğrudan bireysel başvuruda dile
getirmiştir. Dolayısıyla başvuruya konu ihlal iddiasını giderebilecek yukarıda
değinilen hukuk yolları tüketilmeden bireysel başvuruya konu yapılabilmesi
mümkün bulunmamaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
35. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
36. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Komisyon)
tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
37. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
38. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 35, 36).
39. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduklarına karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
41. Başvurucu, yargılama aşamasında davacı ile benzer durumda iş
akdi feshedilen kişilerin yargılamada tanık olarak dinlenmesi suretiyle
aleyhine hukuka aykırı karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
43. Somut olayda başvurucunun bu yöndeki itirazlarını temyiz
aşamasında ileri sürmediği saptanmıştır. Bu durumda başvurucunun başvuru
yollarını usulüne uygun olarak tüketerek bireysel başvuruda bulunduğunu
söylemek mümkün değildir.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının başvuru
yollarının tüketilmemesi, nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
28/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.