TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ARİF SAMİ CEBECİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/6350)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Burak FIRAT
|
Başvurucular
|
:
|
1. Arif Sami
CEBECİ
|
|
|
2. Ersin
UYSAL
|
|
|
3. Yaşar
ARDUÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa
KILIN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sendikal gerekçelerle iş sözleşmeleri feshedildiği
hâlde sendikal tazminat taleplerinin reddedilmesi nedeniyle sendika haklarının;
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 31/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2016/6350, 2016/6351 ve 2016/6352 numaralı bireysel başvuru
dosyaları, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle
2016/6350 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar
verilmiş ve inceleme 2016/6350 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden
yapılmıştır.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Kısa adı Lastik-İş olan Türkiye Petrol, Kimya ve Lastik
Sanayii İşçileri Sendikası (Sendika) 1949 yılında kurulmuş, şu anda Türkiye
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonuna bağlı olarak petrol, kimya ve lastik
iş kollarında faaliyet göstermek üzere örgütlenen sendikadır.
10. Başvuruculardan Arif Sami Cebeci ve Ersin Uysal formen,
Yaşar Arduç ise mekanikçi olarak S.R.A.L.S. A.Ş.de
(Şirket) çalışmakta iken toplu iş sözleşmesi yapabilmek için Sendikaya üye
olmuşlardır. Başvurucuların iş sözleşmeleri 21/4/2015 tarihinde 22/5/2003
tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 17. ve 18. maddeleri uyarınca performans düşüklüğü gerekçesiyle
feshedilmiştir.
11. Başvurucular 6/5/2015 tarihinde sözleşme feshinin sendikal
nedenlerle yapıldığının tespiti ile sendikal tazminata hükmedilmesi istemini
içeren dilekçelerle Çankırı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmışlardır. Dava
dilekçelerinde, başvurucuların iş sözleşmelerinin sendikal faaliyette
bulunmaları nedeniyle feshedildiği ileri sürülmüştür. Başvurucular, toplu iş
sözleşmesi yapabilmek için Sendikaya üye olduklarını ve örgütlenme çalışması
yürüttüklerini; bu durumun işveren tarafından öğrenilmesinin ardından performans düşüklüğü perdesiyle haksız
yere iş akitlerine son verildiğini ifade etmişlerdir.
12. Ayrıca başvurucular, fabrika müdürleri ve yetkilileri
tarafından tüm işçilere yönelik olarak Sendikanın yerildiğini ve işçilerin
geleceğini kötü yönde etkileyeceğinin söylendiğini, işçilerin toplu ve bireysel
olarak tehdit edildiğini belirtmişlerdir. İş akitlerinin feshedilmesinin
akabinde diğer Sendika üyelerinin istifaya zorlandığını ifade eden başvurucular
bu kadar çok çalışanın birden Sendika üyeliğinden istifa etmesinin feshin
sendikal nedenlerle yapıldığının kanıtı olduğunu öne sürmüşlerdir.
13. İlk derece mahkemesi 5/11/2015 tarihli kararlarıyla davaları
kabul etmiş ve iş sözleşmesi feshinin sendikal sebeplere dayanması nedeniyle
18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun
25. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca başvuruculara bir yıllık brüt
ücretleri tutarında sendikal tazminat ödenmesine hükmetmiştir.
14. Kararların gerekçesinde, öncelikle başvurucuların
performanslarının düştüğünün işveren tarafından ispatlanamadığı tespiti
yapılmıştır. Mahkeme; 6356 sayılı Kanun'un 25. maddesinin (5) numaralı fıkrası
uyarınca, iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi
hâlinde 4857 sayılı Kanun'un 21. maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin
işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata
karar verileceğini hatırlattıktan sonra başvurucuların sendikal faaliyet
nedeniyle işten çıkarılıp çıkarılmadıklarını irdelemiştir. Mahkeme, dinlenen
tanıkların başvurucuların Sendikaya üyesi oldukları için iş sözleşmelerinin
feshedildiğinin işyerinde konuşulduğunu belirttiklerini ve Sendikanın yetki
tespitinden sonra dört arkadaşlarının işten atılmasının yarattığı korku nedeniyle
Sendikadan istifaların arttığı yönündeki beyanlarının Sendikadan ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığından alınan bilgilerle uyumlu olduğunu vurgulamıştır.
Bütün bu hususları birlikte değerlendiren Mahkeme, işveren tarafından yapılan
fesih işlemlerinin sendikal nedene dayandığı sonucuna ulaşmıştır.
15. Yargıtay, işe iade davalarında ilk derece mahkemesi
tarafından verilen hükme katılmadığında, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek
yeni ve kesin nitelikte bir hüküm kurmaktadır. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi
(Daire) 20/1/2016 tarihinde ilk derece mahkemesi kararının bozularak ortadan
kaldırılmasına karar vermiştir. Daire başvuranların iş sözleşmelerinin geçersiz
olarak feshedildiğini tespit etmekle birlikte bu feshin sendikal nedene
dayandığının ispatlanamadığı sonucuna ulaşmıştır. Daire bu nedenle ilk derece
mahkemesinden farklı olarak başvurucular lehine sendikal tazminata
hükmetmemiştir.
16. Nihai kararlar 9/3/2016 tarihinde başvurucular vekiline
tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucular 31/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 6356 sayılı Kanun’un "Sendika
özgürlüğünün güvencesi" kenar başlıklı 25. maddesi şöyledir:
“(1)
İşçilerin işe alınmaları; belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, belli
bir sendikadaki üyeliği sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri veya herhangi
bir sendikaya üye olmaları veya olmamaları şartına bağlı tutulamaz.
(2)
İşveren, bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya
ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya
son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Ücret, ikramiye, prim ve
paraya ilişkin sosyal yardım konularında toplu iş sözleşmesi hükümleri
saklıdır.
(3)
İşçiler, sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya
işverenin izni ile iş saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetlerine
katılmaları veya sendikal faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz
veya farklı işleme tabi tutulamaz.
(4)
İşverenin (…) yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir
yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir.
(5)
Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun
(…), 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş
sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857
sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe
başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar
verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun
21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. İşçinin
4857 sayılı Kanunun yukarıdaki hükümlerine göre dava açmaması ayrıca sendikal
tazminat talebini engellemez.
(6) İş
sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiası ile açılacak davada, feshin
nedenini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Feshin işverenin ileri sürdüğü
nedene dayanmadığını iddia eden işçi, feshin sendikal nedene dayandığını
ispatla yükümlüdür.
(7)
Fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat
etmekle yükümlüdür. Ancak işçi sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde
gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren davranışının nedenini ispat
etmekle yükümlü olur.
...”
B. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre çalışanlar veya
işçiler yaptırıma veya ayrımcılığa maruz kalmadan bir sendikaya üye olma
hususunda serbest olmalıdırlar (Danilenkov ve
diğerleri/Rusya, B. No: 67336/01, 30/7/2009, § 123).
20. AİHM, Tek Gıda İş
Sendikası/Türkiye (B. No: 35009/05, 4/4/2017) kararında, işverenin
sendika üyeliğinden ayrılma tehdidine boyun eğmeyerek sendika üyeliğini
sürdüren kırk işçinin iş akdinin ekonomik nedenler ve mesleki yetersizlikler
gerekçe gösterilerek feshedilmiş olmasını sendika özgürlüğü yönünden
incelemiştir.
i. Anılan karara konu olayda mahkemeler 2004 yılı Temmuz
ile Aralık ayları arasında verdikleri kararlarda
işçilerin sendika üyeliği sebebiyle işten çıkarıldığı sonucuna ulaşmış ve
işçilerin işe iadelerine ya da bir yıllık brüt aylıklarına denk tazminatın
işveren tarafından işçilere ödenmesine hükmetmiştir. İşveren, tazminat ödeme
seçeneğini tercih ederek işçileri işe başlatmamış ve netice olarak davalı
işverene ait işyerinde başvurucu sendika üyesi hiçbir işçi kalmamıştır (Tek Gıda İş Sendikası/Türkiye, §§ 17-22).
ii. AİHM; işçilerin ödenen tazminatın yeterliliğini,
sendika hakkının kullanımına yönelik işveren tarafından yapılacak müdahalelerde
caydırıcılık özelliğine sahip olup olmadığı bakımından incelemiştir. Söz konusu
başvuruda başvuran sendika, tazminatın caydırıcı bir nitelik taşımaması
nedeniyle işverenin işe iade yerine tazminat ödeme seçeneğini tercih ettiğinden
ve bunun sonucunda toplu görüşme ve toplu sözleşme yapma yetkisini elde
edemediğinden şikâyet etmiştir (Tek Gıda İş
Sendikası/Türkiye, § 48).
iii. AİHM, işverenin tazminat ödeme seçeneğini tercih etmesi
nedeniyle sendikasızlaşma sürecinin yaşandığını ve sonuç olarak sendikanın o
işyerinde üyesinin kalmadığını vurgulamıştır (Tek
Gıda İş Sendikası/Türkiye, § 54).
iv. AİHM bu kaybın sendika yönünden sendikal
faaliyetlerinin özünü zedeleyen bir sınırlama mahiyetinde olduğunu tespit etmiş
ve ulusal mahkemelerin müdahalenin ölçülülüğüyle ilgili daha detaylı gerekçeler
sunmalarını gerektirdiğine işaret etmiştir. AİHM, somut olayda derece
mahkemesinin haksız işten çıkarma için kanun tarafından müsaade edilen asgari
tutarda tazminata hükmederken-örneğin işten çıkarılan işçinin aldığı ücretin
düşüklüğünü ve işveren şirketin ekonomik gücünün büyüklüğünü dikkate almak
suretiyle- tutarın önleyici etkisi üzerinde titiz bir inceleme yaptığına dair
hiçbir işaretin bulunmadığını belirtmiştir (Tek
Gıda İş Sendikası/Türkiye, § 55).
v. AİHM, işverenin işten çıkarılan işçilerin işe
iadelerini reddetmesinin ve işverenin çalışanları haksız yere işten
çıkarmasının önlenmesi bakımından yetersiz miktarda tazminata hükmetmesinin
derece mahkemelerince yorumlandığı biçimiyle kanuna aykırı olmadığını not
etmiştir. AİHM ilgili kanunun -derece mahkemesince uygulandığı şekliyle-
başvurucu sendikanın çalışanları üyeliğe ikna etme hakkını toplu işten çıkarma
yoluyla bertaraf eden işveren için caydırıcı etki doğuracak yeterlilikte bir
ceza dayatmadığı sonucuna ulaşmıştır. AİHM'e göre
sonuç olarak somut olayda ne yasama ne de mahkeme, başvuran sendikanın
çalışanları sendikaya üye olmaya ikna etme ve bu suretle toplu görüşme imkânı
elde etme hakkının kullanımının güvenceye bağlanması pozitif yükümlülüğünü ifa
etmiştir. Bu nedenle başvurucu sendika ile işverenin yarışan menfaatleri
arasında makul denge kuralamamıştır (Tek Gıda İş Sendikası/Türkiye, § 56).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 28/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Sendika Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
22. Başvurucular, toplu iş sözleşmesi yapabilmek için Sendikaya
üye olduklarını ve örgütlenme çalışması yürüttüklerini; bu durumun işveren
tarafından öğrenilmesinin ardından performans düşüklüğü bahanesiyle iş
akitlerine son verildiğini vurgulamışlardır. Ayrıca başvurucular, fabrika
müdürleri ve yetkilileri tarafından tüm işçilere yönelik olarak Sendikanın kötü
bir şey olduğu ve işçilerin geleceğini kötü yönde etkileyeceğinin söylendiğini,
işçilerin toplu ve bireysel olarak tehdit edildiğini belirtmişlerdir. İş
akitlerinin feshedilmesinin akabinde diğer Sendika üyelerinin istifaya
zorlandığını ifade eden başvurucular bu kadar çok çalışanın birden Sendika
üyeliğinden istifa etmesinin feshin sendikal nedenlerle yapıldığının kanıtı
olduğunu ifade etmişlerdir. Başvurucular sonuç olarak adil yargılanma hakkı ile
sendika özgürlüğünün ihlal edildiğinden yakınmışlardır.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Abbas Akçay ve
diğerleri, B. No: 2015/2790, 23/5/2018, § 26). Başvurucuların
iddialarının özünün iş akitlerinin sendikal nedenlerle feshedildiğine ilişkin
olduğu anlaşıldığından adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının da
bir bütün olarak sendika hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
24. Anayasa’nın “Sendika
kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin ilgili fıkraları
şöyledir:
“Çalışanlar
ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve
menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve
üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme
haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten
ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik,
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla
sınırlanabilir.
Sendika kurma hakkının kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir…”
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
26. Somut olayda özel bir şirkette çalışan başvurucuların iş
akdinin sendikal faaliyette bulundukları gerekçesiyle feshedildiği iddia edilmektedir.
İş sözleşmelerinin feshi işveren ile başvurucular arasındaki bir uyuşmazlık
olup bu duruma devletin herhangi bir müdahalesi söz konusu değildir.
Dolayısıyla somut olaydaki başvurunun Anayasa'nın 51. maddesiyle devlete
yüklenen pozitif yükümlülükler kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
27. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak
amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı toplumun önemli bir
bileşenidir. Ayrıca böyle bir örgüt,
devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara
sahiptir. İstihdam alanında kendi üyelerinin menfaatlerinin korunmasını
amaçlayan örgütler olan sendikalar, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için
kolektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğü olan
örgütlenme özgürlüğünün önemli bir parçasıdır. Sendika hakkı da çalışanların
bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme
serbestisini gerektirmekte ve bu niteliğiyle bağımsız bir hak değil örgütlenme
özgürlüğünün bir şekli veya özel bir yönü olarak görülmektedir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri
[GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 75; Tayfun
Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014,§§ 31,
32, Abbas Akçay ve diğerleri, §
29).
28. Anayasa’nın 51. maddesinde güvenceye bağlanan sendika hakkı,
demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır.
Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif
oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük
bireylere siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını topluluk hâlinde
gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da çalışanların bireysel ve ortak
çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini
gerektirmekte ve bu niteliğiyle örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak
görülmektedir (AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015; Anıl Pınar ve Ömer Bilge, B. No:
2014/15627, 5/10/2017, § 34).
ii. Somut Olayın
Değerlendirilmesi
29. Somut olaydaki uyuşmazlık, başvurucuların iş sözleşmelerinin
sendikal nedenlere dayalı olarak feshedilip feshedilmediğine ilişkindir.
30. İlk derece mahkemesi, başvurucuların iş akitlerinin feshine
gerekçe olarak gösterilen performans düşüklüğünün işveren tarafından somut
verilerle ortaya konamadığını tespit etmiştir. Bu husus, Daire tarafından da
kabul edilmiştir. Ancak Daire, ilk derece mahkemesinin başvurucuların sendikal
nedenlerle işten çıkarıldıkları tespitine katılmamıştır. Daire, başvurucuların
iş sözleşmelerinin sendikal nedenlerle feshedildiği iddialarının
ispatlanamadığı değerlendirmesinde bulunmuştur.
31. Anayasa'nın 51. maddesinde düzenlenen sendika hakkı, bu
hakka yönelik kamu gücü tarafından gerçekleştirilen müdahalelerin yanı sıra
kimi durumlarda özel hukuk kişilerince yapılan müdahalelere karşı da anayasal
koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla sendika hakkı devlete, müdahalede bulunmama
biçimindeki negatif yükümlülüğün yanı sıra üçüncü kişilerden gelebilecek
müdahalelere karşı ilgiliye koruma sağlama şeklindeki birtakım pozitif
yükümlülükler de yüklemektedir (Anıl Pınar
ve Ömer Bilge, § 36).
32. Sendika hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülükler,
devletin koruyucu ve düzeltici önlemler almasını gerektirebilmektedir. Sendika
hakkının korunması pozitif yükümlülüğü devlete, üçüncü kişilerin ve özellikle
işverenin çalışanların sendikaya üye olma ve sendikal faaliyette bulunma
haklarını kullanmayı engelleyici davranışlarından kaçınmasına yönelik ve sırf
bu haklarından yararlandıkları gerekçesiyle yaptırıma tabi tutulmalarını,
ayrımcılığa maruz kalmalarını önleyici tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Bu
çerçevede alınacak tedbirlerin üçüncü kişilerin ve özellikle işverenin
çalışanların sendika hakkına müdahalede bulunmaları bakımından caydırıcı
nitelik taşıması gerekir. Öte yandan üçüncü kişiler tarafından sendika hakkına
müdahale edilmesi durumunda müdahaleye karşı itirazların öne sürülebileceği ve
müdahalenin sonuçlarının giderilmesi açısından gerçek ve etkili koruma temin
edecek hukuksal mekanizmaların oluşturulması gerekiyorsa tazminat ve benzeri
giderimler için dava açma imkânının getirilmesi devletin pozitif
yükümlülüklerindendir (Anıl Pınar ve Ömer
Bilge, § 37; Abbas Akçay ve
diğerleri, § 32).
33. Bu bağlamda devletin çalışanları üçüncü kişilerin
müdahalelerine karşı koruyucu ve müdahale olması durumunda da düzeltici önlem
almaması veya alınan önlemlerin yetersiz ve caydırıcı bir karakter taşımaması
durumunda pozitif yükümlülüğün ihlal edildiği sonucuna ulaşılabilir (Anıl Pınar ve Ömer Bilge, § 38).
34. Sendikal hak ve özgürlüklerin temelini çalışanların özgürce
sendika kurabilmeleri, kendi özgür iradeleri ile herhangi bir kaygı taşımadan
bu sendikalara üye olabilmeleri ve sendikal faaliyette bulunmaları oluşturur.
Bu bağlamda 6356 sayılı Kanun’un 25. maddesi işçilerin sendikal faaliyetlerine
önemli güvenceler sağlamaktadır. Anılan madde kapsamında işçilerin sendikal
faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkarılmaları veya farklı işleme tabi
tutulmaları yasaklanmış; işverenin buna aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin
bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedileceği
belirtilmiştir. Yine aynı maddede, sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi
hâlinde işçinin dava açma hakkına sahip olduğu ve iş sözleşmesinin sendikal
nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde işçinin başvurusu, işverenin
işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata
karar verileceği kurala bağlanmıştır.
35. İlk derece mahkemesi, tanık beyanları ile bu beyanları
doğrulayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından ve ilgili Sendikadan alınan
bilgiler ışığında gerçekleşen fesihlerin sendikal bir nedene dayandığına kanaat
getirmiştir. Sendikanın 17/4/2015 tarihinde yetki tespitinde bulunduğunu ve
yetki tespitine yapılan itirazın derdest olduğunu belirten Mahkeme, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığınca verilen bilgilerde 17/4/2015 tarihinde işyerindeki
toplam 335 işçinin 178'inin Sendika üyesi olduğunu kaydetmiştir. Sendikadan
9/7/2015 tarihinde alınan bilgilerde de iş akitlerinin feshedildiği 21/4/2015
tarihinde 188 işçinin Sendika üyesi olduğu, bu tarihten itibaren toplam 146
üyenin istifa ettiği belirtilmiş; bu istifaların 102'sinin aynı yıl Nisan
ayının son haftasında gerçekleştiği bildirilmiştir.
36. İlk derece mahkemesi, başvurucuların iş sözleşmelerinin
Sendikanın yetki tespiti talebinden hemen sonra feshedildiğine, fesih
işleminden sonra kısa bir süre içerisinde Sendikadan yoğun bir istifa süreci
yaşandığına ve bu hususların tanık beyanlarını doğruladığına dikkat çekerek
başvurucuların iş sözleşmelerinin feshinin sendikal nedene dayandığı sonucuna
ulaşmıştır.
37. Daire, Sendika üyesi işçilerin sayısının işyerindeki toplam
işçi sayısına oranla yeterli çoğunluğu sağlayamadığını belirtmekle yetinmiş, ne
hangi tarihteki oranı esas alarak bu sonuca vardığını ortaya koymuş ne de ilk
derece mahkemesinin dayandığı olgulara -tanık beyanları, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı ile Sendikadan alınan bilgiler, kısa sürede gerçekleşen çok
sayıda istifa- yönelik bir değerlendirme yapmıştır.
38. Başvuru konusu olay bakımından önem taşıyan husus,
başvurucuların sendikal nedenlerle işten çıkarıldıkları gerekçesiyle açtıkları
davalarda devletin pozitif yükümlülüğünün gerektirdiği şekilde yargısal bir
inceleme yapılıp yapılmadığının ve özellikle derece mahkemesi kararlarının
konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin tespitidir (Anıl Pınar ve Ömer Bilge, § 44).
39. Somut olayda ilk derece mahkemesince ilgili delil ve
olguların değerlendirilmesi sonucu edinilen ve detaylı olarak gerekçelendirilen
kanaate dayanan hüküm, Daire tarafından gerekçesiz bir şekilde bozularak
ortadan kaldırılmıştır. Devletin pozitif yükümlülükleri, işveren tarafından
yapılan müdahaleye ilişkin olarak usule ilişkin güvenceler kapsamında
oluşturulan yargısal mekanizmaların etkili bir şekilde işletilmesini ve derece
mahkemelerinin konuyla ilgili ve yeterli gerekçe ortaya koymasını
gerektirmektedir. İlk derece mahkemesinin kapsamlı olduğu anlaşılan
değerlendirmesine karşın Dairenin gerekçesiz bir şekilde kararı bozarak ortadan
kaldırması ve ilk derece mahkemesinin yerine geçerek tesis ettiği yeni bir
hüküm ile sadece feshin geçersiz olduğunu kesin olarak karara bağlaması
nedeniyle temyiz aşamasında yeterli bir yargısal inceleme yapıldığı söylenemez.
Bu nedenle devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna
ulaşılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 51. maddesinde güvence
altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
41. Başvurucular, altı yıla yakın süredir devam eden yargılama nedeniyle
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
42. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında;
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Adalet
Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna (Tazminat Komisyonu) başvuru
imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve
yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden
inceleyerek etkililiğini tartışmıştır.
43. Anılan kararda özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali
külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle
ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir
başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân
tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması
nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu
hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa
Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı
şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat
Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin
bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak
başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı
vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35-36).
44. Mevcut başvurularda söz konusu kararda ulaşılan sonuçtan
ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
47. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin uygulanmasına ilişkin
kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet Doğan
[GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60.
48. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi
talebinde bulunmuşlardır. Başvurucular bu taleplerinin kabul edilmemesi hâlinde
ayrı ayrı 68.400 TL maddi, 80.000 TL manevi tazminat talep etmişlerdir.
49. Anayasa Mahkemesi başvurucuların sendikal tazminat
taleplerine ilişkin Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından yeterli yargısal
inceleme yapılmaması nedeniyle devletin pozitif yükümlülüklerini yerine
getirmediği değerlendirmesinde bulunarak sendika hakkının ihlal edildiği
sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Daire kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
50. Bu durumda sendika hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Yargıtay 22. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
51. Sendika hakkına yönelik başvuru açısından yeniden
yargılamaya karar verilmesinin başvuruculara yeterli tatmin sağladığı
değerlendirildiğinden sendika hakkına yapılan müdahale nedeniyle maddi tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
52. Sendika hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca yeniden
yargılamaya karar verilmesiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 5.500 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 718,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.193,50 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin sendika hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Yargıtay 22. Hukuk
Dairesine (E.2015/35632, K.2016/1202; E.2015/35633, K.2016/1203; E.2015/35634,
K.2016/1204) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvuruculara net 5.500 TL manevi tazminatın AYRI AYRI
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 718,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.193,50 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.