TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERDAL OĞUZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/10567)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Erdal OĞUZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, hükümlünün üç kişilik ziyaretçi listesi
oluşturma talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 5/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Kocaeli 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum) hükümlü olarak bulunmaktadır.
9. Başvurucu 9/1/2018 tarihinde Kuruma verdiği dilekçede
yaklaşık üç yıldır ziyaretçi hakkından yararlanamadığını belirterek isimlerini
verdiği üç kişinin ziyaretçi listesine eklenmesini talep etmiştir.
10. Kurum İdare ve Gözlem Kurulunun 17/1/2018 tarihli
kararıyla mevzuatta yer alan 60 günlük sürede başvurulmadığı gerekçesiyle
başvurucunun talebi reddedilmiştir.
11. Başvurucu söz konusu karara karşı Kocaeli İnfaz
Hâkimliğine şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 27/2/2018
tarihinde şikâyet başvurusunu reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği kararının
gerekçesinde 17/06/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik (Ziyaret
Yönetmeliği) hükümlerine göre ziyaretçi listesinin ziyaretle ilgili hususların
hükümlüye tebliğinden itibaren altmış gün içinde Kuruma verilmesi gerektiği,
başvurucunun bu süre geçtikten sonra talepte bulunmuş olması nedeniyle talebin
reddi gerekeceği ifade edilmiştir.
12. Başvurucunun bu karara karşı itirazı Kocaeli 1. Ağır
Ceza Mahkemesinin 20/3/2018 tarihli kararıyla işlemlerin usul ve kanuna uygun
olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu karar, başvurucuya 30/3/2018 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 5/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Zahit Şahin, B.
No: 2013/4708, 20/4/2016, §§ 18-24; Mehmet Sevik, B. No: 2017/24068,
18/7/2018, §§14, 15.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
16. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata
Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu, idare tarafından altmış günlük süreye
ilişkin olarak kendisine bir bildirim yapılmadığını, talebinin sadece süreye
dayalı olarak reddedilmesinin hakkaniyete uygun olmadığını belirtmiştir.
Ziyaretçi listesinin reddi nedeniyle yakınlarıyla iletişim kurmasının
engellendiğini vurgulayan başvurucu kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Bakanlık görüşünde başvurucunun hak ihlaline ilişkin
itirazlarının yargı makamlarınca incelendiği, ilgili ve yeterli gerekçeler
sunularak reddedildiği ifade edilmiştir.
19. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki iddiaları tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
20. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak
Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği ve korunması" kenar
başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz.”
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
Anayasa Mahkemesinin benzer kararları dikkate alınarak başvurucunun ziyaretçi
listesi oluşturma isteminin reddedilmesi nedeniyle görüşme hakkının
kısıtlandığı ve bu suretle dış dünya ile sağlıklı bir ilişki kurmasının
engellendiği yolundaki iddiası Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel
hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (Mehmet Sevik, § 23; Yasemin
Kaymaklı, B. No: 2016/14898, 12/9/2019, § 19).
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Müdahalenin
Varlığı
23. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği kararlarında,
ceza infaz kurumlarında ziyaretçi listesinde değişiklik yapılması talebinin
reddi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasını
incelemiştir. Anayasa Mahkemesi ziyaretçi listesinde değişiklik yapılması
talebinin reddedilmesinin özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil edeceği
sonucuna varmıştır (Mehmet Zahit Şahin, § 42; Mehmet Sevik, § 26;
Yasemin Kaymaklı, § 25).
24. Somut olayda uyuşmazlık, başvurucunun ziyaretçi
listesine üç kişinin eklenmesi talebinin reddedilmesinden kaynaklanmaktadır.
Başvuruya konu kararın ceza infaz kurumunda hükümlü bulunan başvurucunun dış dünya
ile iletişim kurması ve sosyal ilişkilerinin sınırlandırılması yönünde etkiler
doğurması nedeniyle özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna
varılmıştır.
ii. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
25. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
26. Anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 20. maddesini ihlal
edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve
somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
27. Başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebinin
reddi işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate alındığında
müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu
değerlendirilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, §§ 47-56; Mehmet Sevik,
§ 29).
(2) Meşru Amaç
28. Müdahalenin kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi
genel amacı çerçevesinde, ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve disiplinin
sağlanması şeklinde meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin,
§ 57; Mehmet Sevik, § 30).
(3) Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Genel
İlkeler
29. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, §
36).
30. Hükümlü ve tutukluların ziyaret hakkı
değerlendirilirken ceza infaz kurumlarının güvenliğinin ve düzeninin sağlanması
ile hükümlü ve tutukluların dış dünyayla iletişim kurmaları ve sosyalleşmeleri
suretiyle iyileştirilmesi ilkeleri arasında makul bir dengenin kurulması
gerekir (Mehmet Zahit Şahin, § 62).
31. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan
müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm
koşulları dâhilinde olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir.
Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği suçun ve
tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Mehmet Zahit Şahin,
§ 63). Bu bağlamda başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı hakkının kısıtlanması
bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük
ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı
olacaktır (Mehmet Zahit Şahin, § 64; Ahmet Temiz, B. No:
2013/1822, 20/5/2015, § 68).
32. Demokratik bir toplumda, güvenliğin ve disiplinin
sağlanması amacıyla ceza infaz kurumlarına gelebilecek ziyaretçilerin sayısının
sınırlandırılması mümkün olmakla birlikte hükümlü ve tutukluların öznel
durumlarının da dikkate alınması ve bu hususta somut olayın koşullarının
gerektirdiği esnekliğin temin edilmesi gerekir. Bu anlamda ceza infaz
kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanmasındaki kamu yararı ile tutuklu
ve hükümlülerin sosyal ilişkiler kurabilmelerindeki bireysel yarar arasında
makul bir denge gözetilmelidir (Mehmet Sevik, § 34).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
33. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve Ziyaret Yönetmeliği'nde hükümlü ve
tutuklulara üç kişilik ziyaretçi isim listesinde zorunlu hâllerde değişiklik
yapabilme olanağı verilmiş, zorunlu hâllerin neler olduğu konusu uygulamaya
bırakılarak bu konuda esneklik sağlanmıştır. Ziyaret Yönetmeliği'nde zorunlu
hâller "ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutuklunun nakli ya
da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği
gibi" denmek suretiyle sınırlı sayıda değil örnekleme yoluyla belirtilmiştir.
Dolayısıyla uygulamada, bu belirtilen hâller dışında da zorunlu hâller
kapsamında nitelendirilebilecek durumlarla karşılaşılması mümkün olup bunun
takdiri kamu makamlarına bırakılmıştır (Mehmet Zahit Şahin, §§ 53, 66).
34. Somut olayda başvurucunun ziyaretçi listesine üç
kişinin eklenmesi yolundaki talebi Ziyaret Yönetmeliği'nde belirtilen altmış
günlük süre içinde sunulmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Anayasa'nın 13.
maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlanabilir. 5275
sayılı Kanun'da ziyaretçi isim listesinin bildirilmesi için herhangi bir hak
düşürücü süre öngörülmemiştir. Ziyaret Yönetmeliği'nde ziyaretçi isimlerinin
ziyaretle ilgili hususların tebliğ edildiği tarihten itibaren altmış gün içinde
bildirilmesi öngörülmüş ancak bildirim için tanınan sürenin niteliği
belirtilmemiştir. Ayrıca Yönetmelik'te sürenin geçmesinden sonra bildirimde
bulunulmasına engel oluşturan bir kurala da rastlanmamıştır. Bu durumda
Yönetmelik'te belirtilen sürenin hak düşürücü değil düzenleyici süre olarak
yorumlanması gerektiği anlaşılmaktadır. Olayda derece mahkemelerinin
Yönetmelik'teki altmış günlük süreye ilişkin katı yorumu başvurucunun ceza
infaz kurumunda kaldığı süre boyunca ziyaretçi belirleme ve kabul etme hakkından
yararlanamaması sonucunu doğurmuştur. Bu şekilde ziyaret hakkına getirilen
kısıtlamanın hükümlü ve tutukluların dış dünyayla iletişim kurması ve
sosyalleşmesi suretiyle iyileştirilmesi ilkelerine uygun düştüğü söylenemez
(benzer yönde bkz. Mehmet Sevik, § 36).
35. Bunun yanı sıra Ziyaret Yönetmeliği'nin 9.
maddesinde, ceza infaz kurumu yönetimince gerekli görülmesi hâlinde bildirilen
ziyaretçiler hakkında ziyarette bulunmalarında sakınca olup olmadığına dair
kolluk aracılığıyla araştırma yapılacağı, sakıncalı görülenlere ziyaret izni
verilmeyeceği ve yeni ziyaretçinin bildirilmesinin isteneceği düzenlenmiştir.
Dolayısıyla kamu makamlarının başvurucunun ziyaretçi olarak görüşmek istediği
kişiler hakkında kolluk vasıtasıyla araştırma yapma, kurumun güvenliği ve
disiplini bakımından uygun görülmeyenlere ziyaret izni vermeme yetkisi
bulunmaktadır. Bu nedenle kamu makamlarının bu şekildeki geniş takdir yetkisi
gözetildiğinde başvurucunun talebinin salt altmış günlük sürenin geçtiğinden
bahisle reddedilmesinin özel hayata saygı hakkı ile kamu güvenliği amacı
arasında adil denge sağlamaktan uzak olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle
başvurucunun ziyaretçi listesine iki kişinin eklenmesi talebinin reddedilmesi
suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli
gerekçelere dayandırılmadığı, müdahalenin demokratik toplum düzeninde gerekli
bir müdahale olmadığı sonucuna varılmıştır (benzer yönde bkz. Mehmet Sevik,
§ 37).
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir
veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
38. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve 6.000
TL tazminat talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir
(Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
40. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
41. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
42. İncelenen başvuruda İnfaz Hâkimliğinin mevzuat
hükümlerini katı bir şekilde yorumlaması nedeniyle başvurucunun özel hayata
saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme
kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
43. Bu durumda özel hayata saygı hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli İnfaz Hakimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
44. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için özel hayata saygı hakkının ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine, tazminata
ilişkin diğer taleplerin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğin özel hayata saygı hakkına yönelik
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (E.2018/467, K.2018/1196) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.