TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FIRAT KILINÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/2796)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hikmet Murat AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Fırat KILINÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Burak HAYBAT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, sürücü belgesinin geçici olarak alınmasına
karşı yapılan itirazda kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddiaya
ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 5/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1986 doğumlu olup başvuru formunda
mesleğinin yüksek mühendis olduğunu ifade etmiştir.
9. Başvurucu 22/7/2017 tarihinde İstanbul'un Fatih
ilçesinde trafik ekiplerince alkol kontrolü amacıyla durdurulmuştur. Hususi
otomobil kullanan araç sürücüleri için alkol sınırı 0,50 promildir. Saat
01.48'de nefes ölçümü sonucunda çıkan teknik rapora göre başvurucu 2,79 promil
alkollüdür.
10. Teknik cihazla yapılan ölçüm sonucunda ortaya çıkan
promil miktarı dikkate alınarak başvurucu hakkında hem idari hem de cezai süreç
başlatılmıştır.
A. Başvurucu
Hakkındaki Cezai Süreç
11. Başvurucu, nöbetçi Cumhuriyet savcısının talimatıyla
ilgili polis merkezine sevk edilmiştir. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu'nun 179. maddesi kapsamında başvurucunun şüpheli sıfatıyla ifadesi
alınmıştır. Başvurucu, trafik kontrolüne girmeden yaklaşık beş dakika önce
boğaz rahatsızlığı nedeniyle ağız spreyi kullandığını ve ağız spreyinin alkol
içerdiğini ileri sürmüştür.
12. Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunda başvurucunun ilgili
polis merkezinden ATK'ya sevk edildiği, 22/7/2017 günü saat 03.35'te çıkan ATK
raporuna göre tespit edilen alkol miktarının 0 promil olduğu belirtilmiştir.
Başvurucu aynı gün serbest bırakılmıştır.
13. Başvurucu hakkında 19/9/2017 tarihinde anılan suç
kapsamında iddianame düzenlenmiştir. Duruşma günü olarak 7/12/2017 tarihi
belirlenmiştir.
14. Söz konusu tarihte yapılan duruşmada başvurucunun
savunması alınmış, bu arada geçen süre içinde dosyaya yazılı beyanda
bulunulmuştur. Ayrıca duruşma sırasında bir adli tıp uzmanı da bilirkişi olarak
dinlenilmiştir.
15. İstanbul 22. Asliye Ceza Mahkemesi, üzerine atılı
suçu işlemediği sabit olduğu gerekçesiyle başvurucu hakkında beraat kararı
vermiştir. 7/12/2017 tarihli kararın gerekçesine dayanak olan hususlar
duruşmada dinlenilen bilirkişinin beyanları ile olaydan iki saat sonra
başvurucunun alkolsüz olduğunu belirten ATK raporudur. Karar, kanun yolu
denetiminden geçmeksizin kesinleşmiştir.
B. Başvurucu
Hakkındaki İdari Süreç
16. Kolluk görevlilerince 22/7/2017 günü saat 01.48'de
düzenlenen tutanağa göre başvurucunun ehliyeti alkollü olarak araç kullandığı
gerekçesiyle 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun
48. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca altı ay süreyle geri alınmıştır. Ayrıca
aynı madde uyarınca başvurucu hakkında 2918 sayılı Kanun'un ek 3. maddesi de
gözetilerek 876 TL idari para cezası tesis edilmiştir.
1. İdari Para
Cezasına Karşı Yapılan İtirazla İlgili Süreç
17. Başvurucu 3/8/2017 tarihinde nöbetçi İstanbul Sulh
Ceza Hâkimliğine başvurarak hakkında tesis edilen 876 TL idari para cezasının
iptalini talep etmiştir.
18. İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği 1/11/2017 tarihli
kararıyla başvurucu hakkında tesis edilen idari yaptırım kararının
kaldırılmasına kesin olarak karar vermiştir. Gerekçede; yukarıda aktarılan
olayların bir kısmına değinildikten sonra kalibrasyonu 10/11/2017 tarihine
kadar devam eden alkol ölçüm cihazı ile kontrol yapıldığı ancak olaydan
yaklaşık iki saat sonra başvurucunun ATK'ya sevk edildiği ve yapılan ölçümde
başvurucunun 0 promil alkollü olduğunun tespit edildiği vurgulanmıştır. Daha
sonra ATK'nın uygulamalarına göre kandaki alkol oranının her saat yaklaşık 0,15
promil düştüğünün kabul edildiği hatırlatılarak somut olayda çok daha yüksek
bir düşüşün söz konusu olması nedeniyle başvurucunun ağız spreyi kullandığı
yönündeki savunmasına itibar edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
2. Sürücü
Ehliyetinin Alıkonulmasına Karşı Yapılan İtirazla İlgili Süreç
19. Başvurucu 7/8/2017 tarihinde yine nöbetçi İstanbul
Sulh Ceza Hâkimliğine başvurarak ve ATK'nın raporundan bahsedip bu sefer sürücü
ehliyetinin geçici olarak alıkonulması kararının iptalini talep etmiştir.
Başvurucu söz konusu dilekçede; iş hayatı gereği her gün araba kullanmak zorunda
olduğunu, iş hayatının sekteye uğradığını hatta işinden kovulma tehlikesiyle
dahi karşı karşıya kaldığını belirtmiştir. Bu sebeple öncelikle yürütmenin
durdurulmasını talep etmiştir. Daha sonra 11/8/2017 tarihinde başvurucu,
sunduğu ek dilekçede Sürücü Belgesi Geri Alma Tutanağı'na karşı açılan
davalarda görevli mahkemelerin sulh ceza hâkimliklerinin olduğuna dair
Uyuşmazlık Mahkemesi ve Yargıtay kararlarını eklemiştir.
20. İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü tarafından
4/9/2017 tarihinde sunulan cevap dilekçesinde; sulh ceza hâkimliklerinin söz
konusu olayda görevli olmadığı, görevli yerin idare mahkemelerinin olduğu,
itirazın süresinde yapılmadığı, 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun'la
değişik 2918 sayılı Kanun'un 48. maddesi uyarınca başvurucunun herhangi bir
sağlık kuruluşuna sevk edilmediği belirtilmiştir.
21. Başvurucu 5/10/2017 tarihinde idarenin cevabına karşı
beyanda bulunmuştur. Bu kapsamda sulh ceza hâkimliklerinin görevli olduğuna
dair ek beyan dilekçesini sunduğunu hatırlatmış, itiraz süresinin son gününün
hafta sonuna denk gelmesi nedeniyle itirazı süresinde yaptığını belirtmiş,
ayrıca ATK'nın raporuna değinerek diğer savunmanın da yerinde olmadığını ileri
sürmüştür.
22. (Kapatılan) İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliği
20/11/2017 tarihinde itirazı reddetmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şu
şekildedir:
"...
Her ne kadar muteriz itirazını 5326
sayılı kanunun 27. maddesine göre belirtilen 15 (on beş) günlük süre içerisinde
yapmış ve hakkında düzenlenen idari cezanın iptalini talep etmiş ise de;
muterizin sunduğu itiraz dilekçesi ve ekleri, ceza tutanağını düzenleyen
kurumca verilen cevabi yazıdaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, 22/07/2017
tarihinde yapılan alkol kontrolünde 34 ... plakalı araç sürücüsü Fırat
Kılınç'ın 2,79 promil alkollü olduğu, alkol ölçümünde kullanılan cihazının
10/11/2017 tarihine kadar kalibrasyon ayarları yapıldığı, İstanbul Trafik
Denetleme Şube Müdürlüğü A Bölgesi Trafik Denetleme Ekipler Amirliği tarafından
22/07/2017 tarihli, 317247 sıra numaralı geçici olarak sürücü belgesi geri alma
tutanağına itiraz idari para cezasının usul ve yasaya uygun olduğu, muteriz
vekilinin dilekçesinde ileri sürülen itiraz sebeplerinin ceza tutanağının
aksini ispata yeterli olmadığı, bu sebeple dilekçe ve ceza tutanağı arasında çelişki
olduğundan itirazın reddine karar verilmesi gerekmiştir."
23. Başvurucu, söz konusu karara karşı (kapatılan)
İstanbul 14. Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde itirazda bulunmuştur. İtiraz
dilekçesinde başvurucu, başvurucu hakkında aynı konu sebebiyle daha önce tesis
edilen idari para cezasının iptal edilmesine ilişkin İstanbul 12. Sulh Ceza
Hâkimliğince verilen kesin nitelikteki karardan da bahsetmiştir.
24. İtiraz mercii, (kapatılan) İstanbul 13. Sulh Ceza
Hâkimliği kararının yerinde olduğunu belirterek itirazı 22/11/2017 tarihinde
kesin olarak reddetmiştir.
25. Bireysel başvuruya konu nihai karar 6/12/2017
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 5/1/2018 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
26. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun "Kararların gerekçeli olması" kenar başlıklı 34.
maddesi şöyledir:
"(1) Hâkim ve mahkemelerin her
türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında
230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da
gösterilir.
(2) Kararlarda, başvurulabilecek kanun
yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir."
27. 2918 sayılı Kanunu’nun "Alkol, uyuşturucu
veya uyarıcı maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı" başlıklı 48.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri
almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri
yasaktır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin
kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla,
kollukça teknik cihazlar kullanılır.
...
Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin
üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili
bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü
belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü
olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır.
Alkollü olarak araç kullanma nedeniyle sürücü belgesi geri alınan kişiye, son
ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; ikinci defasında
877 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgeleri iki yıl süreyle,
üç veya üçten fazlasında ise, 1.407 Türk Lirası idari para cezası verilir ve
sürücü belgeleri her seferinde beşer yıl süreyle geri alınır. Sürücü
belgelerinin herhangi bir nedenle geçici olarak geri alınmış olması hâlinde
belirtilen süreler, geçici alma süresinin bitiminde başlar.
Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin
üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza
Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.
...
Alkollü olarak araç kullanması nedeniyle
son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde sürücü
belgeleri ikinci defa geri alınan sürücüler Sağlık Bakanlığınca, usul ve
esasları İçişleri, Millî Eğitim ve Sağlık bakanlıklarınca çıkarılacak
yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine; üç veya
üçten fazla geri alınan sürücüler ise psiko-teknik değerlendirmeye ve
psikiyatri uzmanının muayenesine tabi tutulurlar.
Sürücü belgelerinin geçici geri alma
işlemleri bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan görevliler tarafından yapılır.
Bu madde hükümlerine göre geri alınan
sürücü belgesinin iade edilebilmesi için; ilgili kişi hakkında trafik
kurallarına aykırılık dolayısıyla bu Kanun hükümlerine göre verilmiş olan idari
para cezalarının tamamının tahsil edilmiş olması; uyuşturucu veya uyarıcı madde
alması nedeniyle sürücü belgesi geri alınanların ayrıca sürücü olmasında
sakınca bulunmadığına dair resmi sağlık kurumlarından alınmış sağlık kurulu
raporunun ibraz edilmesi şarttır.
Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı
maddelerin tespiti için kullanılacak teknik cihazların sahip olacağı asgari
koşullar ile diğer usul ve esaslar yönetmelikte gösterilir”
28. 18/7/1997 tarihli ve 23053 mükerrer sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin "Alkol,
uyuşturucu veya uyarıcı maddeler etkisi altında araç sürme yasağı"
kenar başlıklı 97. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Uyuşturucu veya uyarıcı
maddeleri almış olan sürücüler ile kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin
üzerinde olan hususi otomobil sürücülerinin ve kanlarındaki alkol miktarı 0.20
promilin üstünde olan diğer araç sürücülerinin karayolunda araç sürmeleri
yasaktır.
Trafik görevlilerince sürücüler her
zaman alkol kontrolüne tabi tutulabilirler. Uyuşturucu veya uyarıcı madde
kontrolü ise durumundan şüphe edilen sürücüler üzerinde yapılır.
Trafik görevlilerince sürücülerin alkol
oranlarının tespitinde aşağıdaki usul ve esaslar uygulanır:
a) Sürücülerin alkol oranlarının
tespitinde; tarih, saat ve ölçüm sonucu ile cihaza ait seri numarasını gösterir
çıktı verebilen ve kalibrasyon ayarı yapılmış teknik cihazlar kullanılır.
b) Yapılan ölçüm sonucunda yasal
sınırların üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüye 2918
sayılı Kanunun 48 inci maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen miktarlarda
idari para cezası verilerek, son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye
doğru beş yıl içinde sürücü belgeleri birinci defasında altı ay, ikinci
defasında iki yıl, üç veya üçten fazlasında ise her seferinde beşer yıl süreyle
geri alınır.
c) Teknik cihaz kullanılmasını kabul
etmeyen sürücüye 2918 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasında
belirtilen miktarda idari para cezası verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle
geri alınır.
ç) Yasal sınırların üzerinde alkollü
olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler ile teknik cihaz kullanılmasını
kabul etmeyen ve bu nedenle hakkında işlem yapılan sürücüler araç kullanmaktan
men edilir.
d) Yapılan tespit sonucunda 1,00
promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen ve 2918 sayılı Kanunun 48 inci
maddesine göre işlem yapılan sürücüler, haklarında ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümlerine göre adli işlem yapılmak
üzere mahalli zabıtaya teslim edilir.
e) 1,00 promilin altında alkollü
olmasına rağmen, alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare
edemeyecek durumda olduğu tutanakla tespit edilen sürücü, hakkında ayrıca 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümlerine göre
adli işlem yapılmak üzere mahalli zabıtaya teslim edilir.
f) Teknik cihazla yapılan ölçüm sonucuna
itiraz edilmesi durumunda tekrar ölçüm yapılmaz, yapılan işlemlere itiraz
30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 27 nci maddesi kapsamında
ilgili mahkemelere yapılır.
..."
29. 31/10/2011 tarihinde içişleri bakanının onayı ile
yürürlüğe giren Trafik Denetimlerinde ve Trafik Kazalarında Alınacak Önlemlere
İlişkin Yönerge’nin "Alkol test cihazı kullanımı ve ölçüm işlemi"
başlıklı 30. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi halihazırda şu
şekildedir:
"Ölçülen değerin gerçek alkol
düzeyi olması için, alkol alımı ile ölçüm yapılan zaman arasında en az 20
dakikalık zaman geçmiş olmasına özen gösterilir. [Sürücü alkol aldıktan hemen
sonra alkol testine tabi tutulur ise, sonuç yüksek bir değer çıkabilmektedir.
Bunun nedeni, cihaza nefes üflenirken, ağız içerisinde (dişlerde, damakta,
dilde) bulunan alkolün de gönderilmesidir. Bu değere ağız alkolü denilmektedir.
Alkolmetre ile ölçüm yapan personel, ağız alkolü etkisinden arındırılmış ve
doğrudan akciğerlerin derinliklerinden üflenmiş nefes olmasını sağlamak için,
sürücünün son alkolü alma süresi üzerinden en az 20 dakika geçmesi beklenilmelidir.]"
30. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 24/12/2019 tarihli ve
E.2019/5794 K.2019/12223 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...incelenen dosyada; olay gecesi
aracı ile seyir halinde iken durdurulan sanığın saat 23:35'te alkolmetre ile
yapılan ölçümde 1,00 promil alkollü olduğu, savunmasında yaklaşık yarım saattir
araç kullanmakta olduğunu beyan ettiği ve yerleşik Adli Tıp uygulamalarında
kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte alkol oranının her saat ortalama
15 promil azaldığı kabul edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde 1,00
promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sanığın, güvenli
sürüş yeteneğini kaybettiği ve dolayısıyla atılı suçtan mahkumiyetine karar
verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde beraatine karar
verilmesi..."
31. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 14/1/2020 tarihli ve
E.2019/2639 K.2020/451 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...Dosya içeriğine göre olay günü,
sanığın idaresindeki otomobille, meskun mahalde, gündüz vakti, tek yönlü parke
kaplama yolda seyri sırasında, T şeklindeki kavşağa geldiğinde geçiş önceliğine
uymayarak aracının ön sağ kısmıyla, gidiş yönüne doğru sağdan gelen motorlu
bisikletin ön sol kısmına çarptığı, sanığın asli kusurlu şekilde bir kişinin basit
tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiği ve Adli
Tıp uygulamalarına göre kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte alkol
oranının her saat ortalama 0,15 promil azaldığının kabul edildiği
gözetildiğinde sanığın olaydan yaklaşık 30 dakika sonra yapılan alkol
muayenesine göre 95 promil alkollü olduğu gözetildiğinde sanığın kaza anında
güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak şekilde 100 promil üstünde alkollü
olarak araç kullandığı tespit edildiği olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar
yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak
oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın kusur
durumuna ve lehe olan hükümlerin uygulanması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının
reddi ile hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
32. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
33. Başvurucu, hakkında açılan ceza davasından beraat
etmesine ve alkollü araç kullanması sebebiyle düzenlenen idari para cezasının
iptal edilmesine rağmen ehliyetinin alıkonulmasına yaptığı itirazın
reddedilmesinin gerekçeli karar hakkını ihlal eder nitelikte olduğunu
belirtmiştir. Bunun yanında çelişkili ve farklı kararlar verilmesinin hukuki
güvenlik ilkesiyle bağdaşmadığını da ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
34. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucu hakkında verilmiş kararların süregelen herhangi bir içtihada
dayanarak verilmediği ve somut olay özelinde verilmiş kararlar olduğu
gözetilerek başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında
gerekçeli karar hakkı bakımından incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
36. Başvurucunun ileri sürdüğü ihlal iddialarının
niteliği nazara alınarak başvurunun kabul edilebilirlik kriterlerinden biri
olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden incelenmesi
gerekir.
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların
kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması
ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular
ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
38. Anayasa Mahkemesi, idari para cezasından kaynaklanan
başvurularda gerekçeli karar hakkı yönünden anayasal ve kişisel önemden yoksun
olma kriteri kapsamında uygulanan ilkeleri Mustafa Mümin Bulun (B. No:
2016/6890, 25/12/2016, §§ 11-23), F.N.G., (B. No: 2014/11928, 21/6/2017,
§§ 29-61), Emek Yapı Yat. İnş. Tic. Ltd. Şti. (B. No: 2014/19521,
5/12/2017, §§ 15-29), Ali Rıza Ak (B. No: 2015/15965, 27/6/2018, §§
15-27) kararlarında göstermiştir. Diğer taraftan ticari yük taşımacılığı
yapmadığı ve buna ilişkin resmî bir kaydı olmadığı hâlde alkollü olarak araç
kullandığı gerekçesiyle idari para cezasıyla cezalandırılmanın suç ve cezaların
kanuniliği ilkesinin ihlal ettiğine ilişkin Bülent Sağlam (B. No:
2014/6225, 28/6/2018) başvurusunda da yine Anayasa Mahkemesi aynı şekilde
anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı
vermiştir. Başvuru konusu olayın Anayasa hükümlerinin yorumlanması ve uygulanması
açısından öneminin bulunmadığı zira gerekçeli karar hakkına ilişkin birçok
başvurunun Anayasa Mahkemesince daha önceden karara bağlandığı açıktır. Ancak
mevcut başvurunun kişisel önem bakımından yukarıda anılan kararlarla benzer
nitelikte olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim Bülent Sağlam başvurusunda
maddi ve manevi toplam zararın 2.273 TL olduğu, Emek Yapı Yat. İnş. Tic.
Ltd. Şti. başvurusunda ise söz konusu zararın maddi nitelikte ve 3.000 TL
olduğu başvuru formlarında belirtilmiştir. Diğer başvurularda da sadece trafik
para cezası miktarı (189 TL ve 129 TL) kadar zarar olduğu ifade edilmiştir. Söz
konusu olayda ise başvurucu, salt sürücü belgesinin geri alınması
nedeniyle şikâyette bulunmakta ve sürücü belgesinin geçici olarak geri alınması
nedeniyle iş hayatının sekteye uğradığını dilekçesinde ileri sürmektedir.
39. Bireyin sürücü belgesi olmaksızın araç kullanımına
izin verilmediği düşünüldüğünde söz konusu hususun bireyi günlük hayatta önemli
ölçüde dezavantajlı bir pozisyona düşürebilecek nitelikte olduğu kabul
edilmelidir. Bunun yanında bu sürenin ilk etapta altı ay olarak belirlenmesi,
son ihlalin gerçekleştiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde ikinci
kez alkollü bir şekilde araç kullanılmasının tespiti hâlinde ise geri alma
süresinin iki yıla çıkması, bu beş yıllık süre içinde sürücü belgeleri ikinci
ve üçüncü defa geri alınanlar hakkında 2918 sayılı Kanun'un 48. maddesinin on
birinci fırkasında yer alan ek tedbirlerin uygulanması ayrıca dikkate
alınmalıdır. Bu nedenle başvuru konusu edilen idari yaptırımın başvurucuyu
önemli bir zarara uğratmadığı söylenemeyecektir.
40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
41. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda
gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi
özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın
sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek
nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara
mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir
(Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm
Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25,
26; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin
Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958,
22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894,
15/12/2015, §§ 54-59;Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847,
9/3/2016, §§ 36-48).
42. Derece mahkemesinin aynı maddi veya hukuki olguyla
ilgili olarak başka bir yargı merciinin vardığından farklı bir sonuca ulaşması
hâlinde bunun dayanaklarını gerekçeli kararında göstermesi kendisinden
beklenir. Anayasa'da güvenceye bağlanan tüm temel hak ve özgürlüklerin
yorumunda gözetilmesi gereken temel bir ilke olarak düzenlenen hukuk devleti
ilkesi, yargı organlarının aynı maddi veya hukuki olgularla ilgili olarak
çelişkili kararlar vermekten mümkün olduğunca kaçınmasını gerekli kılar. Aynı
maddi veya hukuki vakıalarla ilgili olarak farklı kararlar verilmesi hukuk
devleti ilkesini zedeleyebileceği gibi kişilerin hukuka olan inancını da
zayıflatabilir. Bu nedenle bir maddi veya hukuki vakıa ile ilgili olarak başka
bir yargı mercii tarafından bir kimse lehine karar verildiği ancak diğer bir
yargı merciinin aynı olgu hakkında farklı bir sonuca ulaştığı durumlarda bunun
gerekçesinin belirtilmesi gerekir. Yargı merciinin bu gibi durumlarda gerekçe
gösterme yükümlülüğü, kişilerin hukuka olan güvenlerinin sarsılmaması için
hayati öneme sahiptir (Mehmet Okyar, B. No: 2017/38342, 13/2/2020, §
29).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
43. Başvurucu, alkollü olarak araç kullandığı iddiasıyla
hakkında tesis edilen idari para cezasının iptalini istemesinden dört gün sonra
bu sefer aynı konu sebebiyle ve süresi içinde sürücü ehliyetini geri almak için
itirazda bulunmuştur. İdari para cezasının iptali istemi İstanbul 12. Sulh Ceza
Hâkimliğince, sürücü belgesinin geri alınması işleminin iptaline yönelik itiraz
ise (kapatılan) İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliğince ayrı ayrı incelenmiştir.
44. İdari para cezasının İstanbul 12. Sulh Ceza
Hâkimliğince, başvurucu hakkında yürütülen ceza soruşturması kapsamında
alındığı anlaşılan ATK raporuna değinilerek iptal edildiği anlaşılmıştır.
İtiraz, idari para cezasının miktarı dikkate alınarak kesin olarak hükme
bağlanmıştır. Buna karşın daha sonra (kapatılan) İstanbul 13. Sulh Ceza
Hâkimliğince teknik cihazın kalibrasyonunun güncel olduğuna ve ileri sürülen
itiraz sebeplerinin Ceza Tutanağı'nın aksini ispata yeterli olmadığına
dayanılarak başvurucunun sürücü ehliyetinin geri alınmasına yönelik itirazın
reddedildiği anlaşılmaktadır.
45. Bireysel başvuruya konu itiraz sürecinde başvurucunun
ATK raporundan bahsettiği açıktır. Bunun yanında henüz karar verilmeden önce bu
rapora dayanılarak idari para cezasının kesin olarak iptal edildiğini belirtmek
gerekir. Hâkimlik tarafından yapılan itiraz incelemesinde ise salt olarak
teknik cihazın kalibrasyonun güncel olmasına dayanılarak itiraza konu sürücü
belgesine elkoyma işleminin hukuka uygun olduğu belirtilmiş ve başka bir
gerekçeye yer verilmeden başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
46. Hâkimliğin itirazın reddi kararının gerekçesinde
-başvurucunun tüm iddialarını gerekçelendirmek zorunda olmamakla birlikte-
başvurucunun itirazına temel teşkil eden, sonuca etkili olabilecek iddiası
hakkında değerlendirme yapılmayarak bunun yanıtsız bırakılması kararda yeterli
gerekçe bulunduğunun kabul edilmemesi sonucunu doğuracaktır. Kanun yolu
merciinin de esasa dair bir değerlendirme yapmadığı, başvurucunun itirazının
reddine karar verdiği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak itirazı reddeden Hâkimliğin
kararının hakkaniyete uygun makul bir gerekçe içerdiğinden bahsedilemez. Bu
nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
48. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
49. Başvurucu ihlalin tespitiyle birlikte 5.000 TL maddi,
10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
50. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
51. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi,
ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan, §§ 55, 57).
52. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
53. İncelenen başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme (hâkimlik)
kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
54. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili merciye gönderilmesine karar verilmesi
gerekmektedir.
55. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi
gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarını giderilmesi bakımından yeterli
görüldüğünden başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3,600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere (kapatılan) İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliği (D. İş 2017/3237) yerine
bakmakla görevli hâkimliğe GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.