TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADEM YILDIRIM VE
DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/1332)
|
|
Karar Tarihi: 29/5/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Zehra
GAYRETLİ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Adem YILDIRIM
|
|
|
2. Ali
YILDIRIM
|
|
|
3. Aydın
ADAK
|
|
|
4. Bülent
KURŞUN
|
|
|
5. Çınar
DUMAN
|
|
|
6. İsmail
GÖRPÜZ
|
|
|
7. Mehmet
SAYİN
|
|
|
8. Mehmet
Şerif ZEYDAN
|
|
|
9. Mıstık COŞKUN
|
|
|
10. Murat
KALUOĞLU
|
|
|
11. Mustafa
PATAN
|
|
|
12. Osman
YILDIZ
|
|
|
13. Sedat
TEMİZ
|
|
|
14. Uğur
KANKUR
|
Vekili
|
:
|
Av. Orhan
ASLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında esaslı talep ve görüşlerin
değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 2/1/2018 ve 9/1/2018 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. 2018/1366, 2018/1344, 2018/1357, 2018/4442, 2018/1360,
2018/1362, 2018/1365, 2018/1363, 2018/1361, 2018/1358, 2018/1356, 2018/1364 ve
2018/1345 numaralı bireysel başvuru dosyalarının konu yönünden hukuki irtibat
nedeniyle 2018/1332 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine;
incelemenin 2018/1332 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine
ve diğer başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunulmasına gerek bulunmadığını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 26/10/2009 tarihli
iddianamesi ile başvurucular hakkında pek çok ülkede faaliyet gösteren Hizb-ut Tahrir isimli örgütün üyesi olma ve ruhsatsız silah
bulundurma suçlarından cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır.
9. İstanbul (Kapatılan) 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/1/2013
tarihli kararıyla başvurucuların terör örgütü üyesi olma suçundan 6 yıl 3 ay
hapis cezası ile cezalandırılmalarına, ayrıca başvuruculardan Sedat Temiz'in
ruhsatsız silah bulundurma suçundan 5 ay hapis ve 400 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"...Hizb-üt
Tahrir terör örgütünün amacı, Türkiye yapılanması, amaca ulaşmak için tespit
ettikleri yöntemleri, dosyada mevcut olan belge ve bilgiler hep birlikte değerlendirildiğinde,Hizb-üt Tahrir isimli örgütün Türkiye
Cumhuriyetinin Anayasasının 2.maddesinde belirtilen 'Türkiye Cumhuriyeti
toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içersinde
insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayalı demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir' şeklinde
tarif edilen devletin temel niteliklerini değiştirerek yerine Şer-i esaslara
dayalı 'Raşidi Hilafet' olarak adlandırılan bir
hilafet devleti kurmayı amaçladığı bu amaca varmak maksadıyla bir çok kişiyi
örgüt üyesi olarak kazandığı, bu kişilere yemin ettirerek örgüt faaliyetlerinde
kullandığı anlaşılmaktadır.
Örgütün bu amacı gerçekleştirmek maksadıyla
illegal bir yapılanma içerisine girdiği, örgüt sorumlularının talimatları
doğrultusunda basın açıklamaları, örgüte eleman kazandırma maksadıyla sohbet ve
toplantılar (HALAKA) düzenlediği, sempatizanların halakalarda
eğitilerek örgüte üye kazandırma ve bu tür faaliyetler ile gerekli güç ve
sayıya ulaştığında mevcut Anayasal düzeni değiştirmeyi hedeflediği tespit
edilmiştir.
Hizb-üt Tahrirörgütünün yapısı incelendiğinde,
Türkiye'de mevcut Anayasal düzeni değiştirerek yerine Şer-i esaslara dayalı Raşidi Hilafet olarak adlandırılan bir devlet kurmayı
amaçladığı, bu amaca varmak maksadıyla bir çok kişiyi örgüt üyesi olarak
kazandığı, bu kişilere yemin ettirerek örgüt faaliyetlerinde kullandığı, daha
önce bu örgüte yönelik Türkiye'de yapılan operasyonlarla örgütle ilişkisi olan
yaklaşık 400 kişinin tespit edildiği, haklarında davalar açıldığı, örgüte
yönelik 26.07.2009tarihinde ülke genelinde eşzamanlı yapılan operasyondaörgütle bağlantılı 165 kişinin yukarıda
ayrıntısı zikredilen silah,mermi ve örgütsel
malzemelerle birlikte yakalandığı,farklı illerde
yakalanan şahısların birbirleriyle irtibatlı veorganize
bir şekilde çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda; örgütün daha geniş bir
taban desteği sağlamak gayesiyle eğitim ve propaganda faaliyetlerini
yoğunlaştırdığı, kadrolaşma çalışması yaparak örgüt üyelerinin sempatizanları
dini sohbet adı altında toplayarak örgütün ve amacının propagandasını yapıp,
örgüte eleman kazandırmak, bu şekilde kitleleşmek hususunda faaliyetler
yürüttüğü, internet sitelerinde örgüt propagandasını ve bildirileri
yayınladığı, Köklü Değişim ve benzeri dergilerde örgüt amacının propagandasının
yapıldığı, yapılan operasyonda elde edilen bir kısım örgütsel notlarda bazı
örgüt üyelerinin benzer amaçlar için örgütlenen terör örgütleriylegörüşmeler
yaptığının, diğer ülkelerde faaliyet gösteren kişilerle işbirliğiiçerisinde
olduğu belirlenmiştir.
Hizb-üt Tahrir terör örgütüne yönelik Türkiye'de değişik illerdegeçmiş dönemde yapılan operasyonlar neticesinde
yakalanan örgüt mensubu sanıklar hakkında verilen mahkeme kararlarında
bazılarında anılan örgütün TCK.nun 314.maddesi
kapsamında 'silahlı örgüt' olarak nitelendirildiği, bazı kararlarda ise anılan
örgütün TCK.nun 316. maddesi kapsamında'suç
için anlaşma' hükmüne uygun bir yapılanma içerisinde olduğu yönünde
değerlendirmelerde bulunulmuştur.
29.12.2003 tarihinde Adana 2 nolu DGM.nin 2003/ 240 Esas
sayılı kararıyla Hizb-üt Tahrir örgütünün 4928 S.K.nun 20. maddesi ile değiştirilen 3713 S.K.nun 1. maddesinde belirtilen terör örgütü tanımına
uymadığı yönünde vermiş olduğu kararın, 19.04.2004 tarihinde Yargıtay 9.Ceza
Dairesi tarafından 2004/ 1586 Esas ve 2004/ 1433 Karar no
ile 'Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini
zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacıyla kurulmuş terör örgütü
niteliğinde olduğu gözetilerek, sanığın hukuki durumunun buna göre değerlendirilmesi'
gerekçesiylebozulduğu, anılan karardan da yüksek Yargıtay'ınHizb-üt Tahrir örgütünü terör örgütü olarak
nitelendirdiği, anlaşılmıştır.
Sanıkların aşağıda ayrı ayrı hukuki
durumlarının değerlendirilmesinde anlatılacağı üzere, esasen sanıkların
ekseriyeti Hizb-ut Tahrir örgütünün üyesi olduklarını
ve nihai amaçlarının 'Raşidi hilafet' devleti kurmak
olduğunu ve tüm dünya Müslümanlarının kurulacak bu devlet çatısı altında
toplanmasını gerektiğini ancak teröre bulaşmadıklarını söylemektedirler. Yukarıda
numarası belirtilen yargıtay içtihadı ışığında
değerlendirildiğinde, yeni bir devlet kurmayı amaçlayan kişilerin mevcut
Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmadan bunu başaramayacakları eşyanın
tabiatındandır. Ayrıca sanıkların düzenlemek istedikleri konferansı halifeliğin
kaldırıldığı güne denk getirerek Türkiye'de belli bir güce ulaşmaları nedeniyle
Türkiye yapılanmasını duyurma amacına yönelik olduğu düşünüldüğünde örgütün
belli bir örgütsel güç ve sayıya ulaştığında da silahlı mücadeleye başvuracakları
izahtan varestedir..."
10. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 19/10/2017 tarihli kararı ile
hüküm onanmıştır. Başvurucular onama kararından 10/1/2018 tarihinde haberdar
olduklarını beyan etmişlerdir.
11. Başvurucular 2/1/2018 ve 9/1/2018 tarihlerinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
12. Emniyet Genel Müdürlüğünün Hizb-ut
Tahrir örgütüne ilişkin raporu ve bu örgütle ilgili mahkeme kararları için Yılmaz Çelik ([GK], B. No: 2014/13117,
19/7/2018, §§ 23-29) kararına bakılabilir.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. İlgili hukuk kaynakları için Yılmaz Çelik (aynı kararda bkz. §§ 30, 31) kararına
bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 29/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucular; Hizb-ut Tahrir
isimli oluşumun bir terör örgütü olmadığını, bu oluşumun şiddet içeren herhangi
bir faaliyetinin bulunmadığını belirterek silahlı terör örgütü üyesi olma
suçundan mahkûmiyetlerine karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca ilk derece
mahkemesinin Hizb-ut Tahrir örgütünün bir terör
örgütü olmadığına dair muhtelif yargı kararlarına niçin itibar etmediğini,
yasal olarak hâlen piyasada bulunan dergi ve kitapların ne şekilde suç
oluşturduğunu da gerekçeli kararında açıklamadığını iddia etmişlerdir.
B. Değerlendirme
16. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Yılmaz Çelik (aynı kararda bkz. §§ 45-62)
kararında incelemiştir. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin kararlarında Hizb-ut Tahrir'in bir terör örgütü olarak kabul edilmesine
ilişkin olarak yeterli bir değerlendirme yapılmadığını ve derece mahkemelerinin
bazı şablon cümlelerin tekrarı görünümünde olan kararlarını hangi temele
dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtmediklerini tespit etmiştir.
Anayasa Mahkemesi ilave olarak derece mahkemelerinin ve Yargıtayın
Hizb-ut Tahrir örgütünün bir terör örgütü olup
olmadığına yönelik hiç değilse bir kere değerlendirmede bulunması,
gerekçelerini başvurucunun temel iddiaları ile mahkemelerin resen tespit
edecekleri ve yargılamanın doğasının gerektirdiği sorulara cevap verebilecek
nitelikte hazırlaması gerekirken bunu yapmadıkları sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme
bu gerekçeyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
19. İlk derece mahkemesinin başvurucuların mahkûmiyetine ilişkin
kararının gerekçesi ile Yargıtay ilamı incelendiğinde Hizb-ut
Tahrir'in bir terör örgütü olarak kabul edilmesine ilişkin olarak yeterli bir
değerlendirme yapılmadığı, başvurucuların bu yöndeki iddialarının gerekçede
tartışılmadığı, mevcut başvuruda da anılan Yılmaz
Çelik kararından ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı sonucuna
ulaşılmıştır. Bu nedenle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
21. Başvurucular, ihlalin tespiti ve tazminata hükmedilmesi
taleplerinde bulunmuşlardır.
22. Başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar
haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut
başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
23. Bu durumda Yılmaz Çelik
kararında da belirtildiği üzere (aynı kararda bkz. § 69) gerekçeli karar
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama
ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece
mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme
kararının ortadan kaldırılmasından ve ihlal kararı verilmesinin nedenlerini
gideren Anayasa Mahkemesinin belirttiği ilkelere uygun yeni bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere (Kapatılan) İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyalarının
devredildiği mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
24. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
25. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 4.125,8 TL harçtan ve
2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 6.600,8 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkı ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesinin (E.2009/306, K.2013/11) dosyalarının devredildiği
mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
D. 4.125,8 TL harçtan ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam6.600,8 TL TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.