TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.A. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/21771)
|
|
Karar Tarihi: 29/5/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
A.A.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama
tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması,
tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluğa ilişkin incelemelerin hâkim/mahkeme
önüne çıkarılmaksızın yapılması, savcılık görüşünün bildirilmemesi ve
tutukluluğa ilişkin kararların doğal hâkim güvencesine sahip olmayan,
bağımsızlık ve tarafsızlık güvencelerinden yoksun sulh ceza hâkimliklerince
karara bağlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının;hukuka
aykırı bir şekilde üzerinde, konutta ve işyerinde
arama yapılması nedeniyle özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının;
ceza infaz kurumundaki birtakım uygulamalar ve tutulma koşulları nedenleriyle
de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 27/4/2017 ve 10/5/2017 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Yapılan incelemede 2017/23185 numaralı başvurunun aynı kişi
tarafından, aynı konuyla bağlantılı olarak yapıldığının anlaşılması nedeniyle
2017/21771 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu
makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün
arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son
yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya
Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine
yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
10. Adana Adliyesinde hâkim olarak görev yapan başvurucu
hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 13/10/2016 tarihinde FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla
soruşturma başlatılmıştır.
11. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) İkinci Dairesi
13/10/2016 tarihinde başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına, HSYK Genel
Kurulu ise 15/11/2016 tarihinde başvurucunun meslekten ihracına karar
vermiştir.
12. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının başvurucunun da aralarında
olduğu bir kısım şüpheli hakkında soruşturma işleminin yapılması yönündeki
yazısı üzerine başvurucu, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla
17/10/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
13. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bu soruşturma
kapsamında başvurucunun işyerinde 14/10/2016 tarihinde, evinde ise 19/10/2016
tarihinde arama yapılmıştır. Başvurucunun gözaltına alındığı sırada üzerinde de
arama işlemi gerçekleştirilmiştir.
14. Başvurucu 18/10/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle Adana
4. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliği aynı
tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanmasına karar vermiştir.
15. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesi gerektiğini belirterek 10/11/2016
tarihinde yetkisizlik kararı vermiştir. Yetkisizlik kararının gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi
olmaktan haklarında soruşturma yürütülen [başvurucunun da
aralarında olduğu] şüpheliler hakkında atılı
suçlardan Cumhuriyet Başsavcılığınız tarafından da ayrıca soruşturmanın
yürütüldüğü, soruşturmalar arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu,
soruşturmaların birleştirilerek sonuçlandırılmasının gerektiği, şüpheliler
hakkında ilk usulü işlemlerin Cumhuriyet Başsavcılığınızca yapıldığı, CMK [Ceza
Muhakemesi Kanunu] 13/3 maddesi uyarınca bu
sebeple de Cumhuriyet Başsavcılığınızın yetkili olduğu..."
16. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 6/1/2017 tarihli ve 29940
Mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 680 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin 7. maddesi ile 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu'nun 93/1. maddesinde hâkim ve savcıların kişisel suçları
hakkında soruşturma yapma yetkisinin ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu
bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığına ait
olduğu şeklinde değişiklik yapılmış olması gerekçesiyle 11/1/2017 tarihinde
yetkisizlik kararı vererek dosyayı Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir.
17. Gaziantep 1. Sulh Ceza Hâkimliği 10/3/2017 tarihinde,
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 7/3/2017 tarihli talebi üzerine
başvurucunun tutukluluk durumunu incelemiş ve
tutukluluğunun devamına karar vermiştir.
18. Başvurucu, anılan karara 24/3/2017 tarihinde itiraz etmiş;
Gaziantep 2. Sulh Ceza Hâkimliği 7/4/2017 tarihinde itirazın kesin olarak
reddine karar vermiştir.
19. Başvurucu, anılan kararı 10/4/2017 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
20. Başvurucu -2017/21771 sayılı başvuru yönünden- 27/4/2017
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. Gaziantep 1. Sulh Ceza Hâkimliği 10/4/2017 tarihinde,
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının aynı tarihli talebi üzerine başvurucunun
tutukluluk durumunu incelemiş ve tutukluluğunun
devamına karar vermiştir.
22. Başvurucu, anılan karara 19/4/2017 tarihinde itiraz etmiş;
Gaziantep 2. Sulh Ceza Hâkimliği 25/4/2017 tarihinde itirazın kesin olarak
reddine karar vermiştir.
23. Başvurucu, anılan kararı 26/4/2017 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
24. Başvurucu -2017/23185 sayılı başvuru yönünden- 10/5/2017
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
25. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı 30/6/2017 tarihli
iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden
bahisle cezalandırılması istemiyle Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesinde
(Mahkeme) kamu davası açmıştır.
26. Mahkeme 11/7/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar
vermiş ve E.2018/143 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
27. Mahkeme 4/5/2018 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine
karar vermiştir.
28. Yapılan yargılama sonucunda Mahkeme, 26/2/2019 tarihli kararıyla
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası
ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
29. Hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla davanın istinaf incelemesi devam
etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
30. İlgili hukuk için bkz. Salih
Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56) başvurusu hakkında
verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 29/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu; tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesini
gösteren somut delillere yer verilmediği gibi adli kontrol hükümlerinin neden
yetersiz kalacağının da açıklanmadığını, kararda tutuklama nedenlerinin
varlığına ilişkin somut bir açıklamaya yer verilmediğini, işlendiği iddia
edilen birtakım eylemlerin o tarihte suç oluşturmadığını belirterek suçta ve
cezada kanunilik ilkesinin, ifade hürriyetinin, adil yargılanma ile kişi
hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Başvurucu ayrıca soruşturma tarihi itibarıyla hâkim
olduğunu, bu nedenle ilgili mevzuatta belirtilen özel soruşturma usulüne
uyularak hakkındaki soruşturmanın yürütülmesi gerektiğini ancak hakkında
öngörülen özel soruşturma usulüne aykırı davranılarak yetkisiz ve görevsiz
mercilerce, genel hükümlere göre hakkında soruşturma yürütülüp tutuklama
tedbirine başvurulduğunu, darbe teşebbüsünden yaklaşık üç ay sonra gözaltına
alınmış olması da dikkate alındığında olayda kendisi için suçüstü hâlinin
mevcut olmadığını ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
34. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasıyla
ilgili olarak bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle
ilgili olarak daha önce 2017/27914 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm İkinci
Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu
şikâyet yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
2. Soruşturma Dosyasına
Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu; soruşturma dosyasında gizlilik kararının
bulunması nedeniyle hakkındaki suçlamalara ilişkin hiçbir bilgi ya da belgenin
kendisine gösterilmediğini, tutuklama açısından kuvvetli suç şüphesinin
varlığına dair hiçbir delilin kendisine açıklanmadığını, bu nedenlerle etkin
itirazda bulunamadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
37. Başvuru konusu olayda ileri sürülen soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla
ilgili olarak bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle
ilgili olarak daha önce 2017/27914 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm İkinci
Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu
şikâyet yönünden de mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeden
yoksun olduğunu, bu kararlarda tutuklama nedenlerinin somut olgulara dayalı
olarak açıklanmadığını, kendisi yönünden bir kişiselleştirme yapılmadığını ve
adli kontrolün yetersiz kalma nedenlerinin gösterilmediğini, hakkında yürütülen
soruşturmada uzun bir süredir iddianame düzenlenmediğini, dolayısıyla somut
hiçbir neden gösterilmeden matbu gerekçelerle sürdürülen tutukluluğun makul
süreyi aştığını belirterek adil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
40. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013 § 16). Somut olayda ihlal iddialarının özü
itibarıyla tutukluluğun uzun sürmesine, yargılamanın tutuklu devam
ettirilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun bu başlık
altındaki iddiaları Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında
değerlendirilmiştir.
42. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
44. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
45. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141.
maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili
bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,
§§ 33-45).
46. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 4/5/2018
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğunun makul
süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketmeden
bireysel başvuru yaptığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
48. Başvurucu, tutukluluk durumunun ve tutukluluğun devamı
kararlarına yaptığı itirazlarının kendisi dinlenmeden, dosya üzerinden
incelendiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
49. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme
önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin başvurular bakımından bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla kişi hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış ise
asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu
olduğunu kabul etmiştir (Salih Sönmez,
§§ 166-177). Somut olay bakımdan 18/10/2016 tarihinde tutuklanıp 4/5/2018
tarihinde hâkim/mahkeme önüne çıktığı anlaşılan başvurucunun bu kapsamdaki şikayeti bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir
durum mevcut değildir.
50. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Sulh Ceza Hâkimliğinin
Bağımsız ve Tarafsız Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
51. Başvurucu; tutukluluğa ilişkin kararları veren sulh ceza
hâkimliklerinin kapalı devre sistem içinde faaliyet gösterdiklerini, doğal
hâkim ilkesine uygun bir nitelik taşımadıklarını, bağımsız, tarafsız ve etkili
bir başvuru mercii olmadıklarını belirterek adil yargılanma ile kişi hürriyeti
ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
52. Başvuru konusu olayda ileri sürülen sulh ceza hâkimliğinin
bağımsız ve tarafsız olmadığı iddiasıyla ilgili olarak bireysel başvuruda
bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikayetiyle ilgili olarak daha önce
2017/27914 sayılı dosya üzerinden İkinci Bölüm İkinci Komisyon tarafından
yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul
edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikayet yönünden de mükerrer başvuru niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
6. Cumhuriyet Savcısının
Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
54. Başvurucu, Savcılık görüşünün tarafına bildirilmediğini
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
55. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru
konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak
başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde
belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçelerle deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014,
§§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No:
2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).
56. Somut olayda başvurucu, her iki başvuruda da soyut olarak
Cumhuriyet savcısı görüşünün kendisine bildirilmediğini ileri sürmüştür. Ancak
başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği her iki tutukluluğun devamı kararı
ile bu kararlara itiraz üzerine verilen kararlar incelendiğinde Cumhuriyet
savcısından görüş alındığına dair bir bilginin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
Yani başvurucu bu iddiasını soyut bir şekilde ileri sürmüş, Savcılık görüşü
alındığına dair hiçbir kanıtlayıcı bilgi ya da belgeyi bireysel başvuru
dosyalarına eklememiştir. Bu itibarla başvuruya konu ihlal iddialarıyla ilgili
deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını kanıtlamak ve hangi Anayasa hükmünün
ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını
ortaya koymak yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu bu
yükümlülüğü yerine getirmemiştir.
57. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu bölümdeki iddiasını
temellendirmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata Saygı ile
Konut Dokunulmazlığı Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
58. Başvurucu; hukuka aykırı bir şekilde üzerinde, konutunda ve
aracında arama yapıldığını belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
59. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı
haklarının ihlal edildiğine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu bölümdeki
iddialarının bu kapsamında incelenmesi gerekir.
60. Anayasa Mahkemesi Hülya
Kar ([GK], B. No: 2015/20360, 27/2/2019) kararında, koruma
tedbirlerinin maddi hakları ihlal ettiği iddiaları yönünden bireysel başvuruda
yapılması gereken denetimin sınırlarını çizmiştir. Koruma tedbirine karar veren
makamların tedbir uygulanmasının gerekliliğine dair daha iyi değerlendirme
yapabilecek konumda olmaları nedeniyle geniş takdir yetkisine sahip oldukları
kabul edilmiştir. Bu doğrultuda ancak koruma tedbiri nedeniyle uğranılan
zararın kaçınılmaz olandan ağır sonuçlara yol açtığının veya keyfî
uygulandığının ilk bakışta anlaşılacak kadar açık olduğu hâllerde esas yönünden
makamların daha ileri bir değerlendirme yapması gerektiği kabul edilmiştir
(ilkeler için bkz. Hülya Kar, §§
21-46).
61. Somut olayda başvurucu hakkında başlatılan bir soruşturma
kapsamında başvurucunun üzerinde, evinde ve işyerinde arama yapıldığı
görülmektedir (bkz. § 13). Başvurucu bu tedbir nedeniyle özel hayata ve aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir. Söz konusu tedbirin
bir soruşturma kapsamında maddi gerçeğin ortaya çıkmasını temin etmek amacıyla
gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
62. Koruma tedbirine yönelik şikâyetlerde Anayasa Mahkemesi
kararın verildiği dönemin şartlarını dikkate alır. Başvuruya konu koruma
tedbiri maddi gerçeğin ortaya çıkmasını temin etmek amacıyla ve suç şüphesi
bulunan hâllerde uygulanmıştır. Söz konusu tedbir öngörülebilir ve kesin bir
hukuki düzenlemeye dayanmaktadır ve başvurucuya itirazlarını sorumlu makamlar
önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağı tanınmıştır. Bundan başka
tedbir, süreklilik arz eder biçimde uygulanmamıştır.
63. Başvuru konusu koruma tedbirinin türü, süresi, uygulanma
tarzı ve kişinin yaşamı üzerindeki etkileri birlikte değerlendirildiğinde
başvurucunun uğradığı zararın kaçınılmaz olandan ağır olduğu veya koruma
tedbirinin keyfî uygulandığı değerlendirilmemiş; başvurucu da bireysel başvuru
formunda aksini kanıtlayacak bir açıklamada bulunmamıştır.
64. Özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarına yönelik
bir ihlalin olmadığının açık olması nedeniyle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
C. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
65. Başvurucu; bulunduğu ceza infaz kurumlarında koğuş
kapasitesinin olması gerekenden daha fazla olduğunu, ceza infaz kurumu
koşullarının kötü muamele oluşturduğunu, kapalı ve açık görüş ile telefonla
görüşme haklarının kısıtlı bir şekilde kullandırıldığını, özellikle açık görüş
sırasında birtakım insanlık dışı muamelelere maruz kaldığını, ceza infaz
kurumunda insani ihtiyaçların gereği gibi karşılanmadığını ve tüm bu hususların
işkence ve kötü muamele yasağının ihlali anlamına geldiğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
66. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin bu
başlık altındaki şikâyetlerinin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında kötü muamele
yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
67. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, §§ 16, 17).
68. Ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin
şikâyetler yönünden ilgili mevzuat (ilgili mevzuat için bkz. Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/01/2018, §§ 47-50) gereğince başvurucunun iddialarını
iletebileceği ve yapıldığını iddia ettiği kötü muameleye derhâl son verilmesini
isteyebileceği idari ve yargısal mercilerin bulunduğu görülmektedir. İlgili
hükümler kapsamında başvurucu, şikâyetlerini öncelikle yetkili yargısal
mercilere iletip tutulma yeri ve koşulları sebebiyle kötü muameleye maruz
bırakıldığını ileri sürebilecek ve bu koşulların en kısa zamanda uygun hâle
getirilmesini isteyebilecekken bu yollara başvurmamıştır (benzer yöndeki bir değerlendirme
için bkz. Mehmet Baransu,
B. No: 2015/8046, 19/11/2015, § 30). Başvurucunun şikâyetleri dikkate
alındığında mevcut başvuru yollarının ulaşılabilir, şikâyetleri açısından
telafi imkânına sahip ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığının söylenebilmesini
mümkün kılan bir sebep bulunmadığından başvuru yollarının tüketilmesi kuralına
istisna tanınmasını gerektiren bir durumun da olmadığı görülmektedir (benzer
yöndeki bir değerlendirme için bkz. Didem Tütenk, B. No: 2013/7525, 10/6/2015, §§ 40, 41).
69. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerini ve varsa bu konudaki
kanıtlarını süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere iletmeden, hak ihlali
iddialarını öncelikle bu makamların değerlendirmesini ve çözüme kavuşturmasını
beklemeden doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu
anlaşılmaktadır.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Tutuklamanın hukuki olmamasından dolayı kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
2. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasından dolayı kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
3. Sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız hâkim
ilkelerine aykırı olmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru
olması nedeniyle REDDİNE,
C. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşmasından dolayı kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın
yapılmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Savcılık görüşünün bildirilmemesinden dolayı kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Arama işlemlerinden dolayı özel hayata saygı ile konut
dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 29/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.