TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YAŞAR KOŞAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/14189)
|
|
Karar Tarihi: 28/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin Özgür SEVİMLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Yaşar KOŞAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Esra DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuki
olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; kanunun suç saymadığı
fiillerden dolayı silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan
mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle suçların ve cezaların kanuniliği
ilkesinin, adil yargılanma ile mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 7/5/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Kamu makamları ve yargı organları
-olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun
yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü
(FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir
yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sonrasında Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi tarafından FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle
açığa alınan öğretim elemanları hakkında 19/8/2016 tarihinde suç duyurusunda
bulunulmuştur. Olay tarihinde anılan Üniversitenin Tıp Fakültesinde yardımcı
doçent olarak görev yapan başvurucu da hakkında suç duyurusunda bulunulan
kişiler arasında yer almaktadır.
11. Başsavcılık tarafından silahlı terör örgütüne üye
olma suçundan yürütülen söz konusu soruşturma kapsamında başvurucu 18/4/2017
ila 19/4/2017 tarihlerinde Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğünde gözaltında
kalmıştır.
12. Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun
FETÖ/PDY'ye üye olma suçunu işlediği iddiasıyla Kahramanmaraş 3. Ağır Ceza
Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.
13. Başvurucu, Mahkemenin 23/11/2017 tarihli kararıyla
silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan 1 yıl 13 ay
hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
14. Anılan hükme yönelik istinaf başvurusu Gaziantep
Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince 7/3/2018 tarihinde esastan
reddedilmiştir.
15. Başvurucu 7/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 29.
maddesi ile değişik 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
286. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereği, madde metninde belirtilen suçlar
bakımından bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyiz
edilebilmesi mümkün hâle geldiğinden başvurucu temyiz yoluna başvurmuştur.
Temyiz incelemesi bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla devam
etmektedir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. 7188 sayılı Kanun'un 29. maddesi şöyledir:
"5271 sayılı Kanunun 286 ncı
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(3) İkinci fıkrada belirtilen temyiz
edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile aşağıda sayılan suçlar nedeniyle
verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz edilebilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
10. Silâhlı örgüt (madde 314),
...
b) Terörle Mücadele Kanununun 6 ncı
maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan suçlar.
...”
18. 5271 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
" ...
f) 286 ncı maddenin üçüncü fıkrasında
yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde
talep etmek koşuluyla aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince
verilmiş kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanır. Bu bendin uygulandığı
hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, 100 üncü madde uyarınca
tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece
mahkemesince değerlendirilir."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 28/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu; suç şüphesi olmaksızın yakalanmasına ve
gözaltına alınmasına karar verildiğini, bu karar üzerine hukuka aykırı bir
şekilde yakalandığını ve gözaltına alındığını belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
21. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B.
No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
22. Anayasa Mahkemesi, yakalama ve gözaltına alınmanın
hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği
tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına
atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası
açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır
(Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet
Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez
ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
23. Somut olayda başvurucu yönünden yakalama ve gözaltı
tedbirlerinin hukuki olmadığına ilişkin iddiayla ilgili olarak yukarıda anılan
kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal
İddiaları
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu, Bank Asyadaki altın hesabını kimsenin
talimatı olmaksızın açtırıp bu hesaba para yatırdığını, örgüte yardım kastıyla
altın hesabının açıldığının ve bu hesaba para yatırıldığının varsayıma dayalı
olarak kabul edildiğini, hesap açtırıp para yatırdığı tarihlerde bu Bankanın
devletin denetimi altında ve yasal olarak faaliyet yürüttüğünü, suçun manevi
unsuru olan kast ile ilgili olarak Mahkemece bir araştırma
yapılmadığını, benzer durumdaki kişiler hakkında beraat kararı verildiği hâlde
kendisi hakkında mahkûmiyete hükmedildiğini belirterek suçların ve cezaların
kanuniliği ilkesinin, adil yargılanma ile mülkiyet haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüş; ihlal tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
26. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat hatırlatılarak
7188 sayılı Kanun'un 31. maddesi gereğince istinaf aşamasında kesinleşmiş bazı
cezalar yönünden temyiz kanun yoluna başvurma olanağının sağlandığı,
başvurucunun temyiz kanun yoluna başvurduğu ve temyiz incelemesinin henüz
sonuçlanmadığı ifade edilmiştir. Anılan düzenleme ile silahlı örgüt suçunun da
dâhil olduğu bazı suçlardan Kanun'un yayım tarihinden önce kesinleşmiş
mahkûmiyet kararlarına karşı Kanun'un yayım tarihinden itibaren on beş gün
içinde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı getirildiği vurgulanmıştır. Temyiz
kanun yoluna başvurulması hâlinde başvurucunun bireysel başvuru dilekçesinde
belirttiği hak ihlali iddialarının etkin bir iç hukuk yolu olan Yargıtay ilgili
ceza dairesinin temyiz incelemesi ile değerlendirilebileceği hususu
gözetildiğinde başvurunun koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun
olmadığının kabul edilmesi gerektiği değerlendirmesine yer verilmiştir.
2. Değerlendirme
27. 7188 sayılı Kanun'un 29. maddesiyle 5271 sayılı
Kanun'un 286. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra uyarınca -temyiz
edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile- sayılan suçlar nedeniyle verilen
bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz edilebilecektir.
Anılan fıkrada sayılanlar arasında 5237 sayılı Kanun'da geçen ''silâhlı
örgüt'' (314. madde) suçu da yer almaktadır.
28. 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesi ile 5271 sayılı
Kanun'a eklenen geçici 5. maddeye göre de 5271 sayılı Kanun'un 286. maddesinin
(3) numaralı fıkrasında yapılan düzenleme -on beş gün içinde talep etmek
koşuluyla- aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince verilmiş
kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanacaktır.
29. Yukarıda belirtilen değişiklikler gözetildiğinde
başvurucu hakkındaki kesinleşmiş hükmün -belli sürede başvurmak koşuluyla-
temyiz edilebilme olanağına kavuştuğu anlaşılmaktadır.
30. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son
cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri
sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal
başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir."
32. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel
başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların
öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve
Cennet Yeşilyurt, § 16).
33. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu
makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için
gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
§ 17).
34. Başvuru yollarının tüketilip tüketilmediği, ilke
olarak Anayasa Mahkemesine başvurunun yapıldığı tarihteki duruma bakılarak
değerlendirilir. Ancak Anayasa Mahkemesi bazı durumlarda bireysel başvuru
yapıldıktan sonra oluşturulan yeni başvuru yollarının tüketilmesi gerektiğine
de karar verebilir. Özellikle belli konulardaki sorunlara çözüm bulmak amacıyla
sonradan oluşturulmuş bir yol söz konusu ise ikincillik ilkesi, o konudaki temel
hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarının -bu yol vasıtasıyla- öncelikle idari
ve yargısal makamlarca değerlendirilmesine imkân tanınmasını gerekli kılabilir
(bazı değişikliklerle bkz. Sait Orçan, B. No: 2016/29085, 19/7/2017, §
35).
35. Her hâlükârda bir başvuru yolunun tüketilmesinin
gerekli olması için ulaşılabilir olması, ihlal iddiaları yönünden makul bir
başarı şansı sunması ve yeterli giderim sağlaması gerekir. Dolayısıyla bireysel
başvuru yapıldıktan sonra yeni bir başvuru yolunun oluşturulması hâlinde
Anayasa Mahkemesinin görevi söz konusu başvuru yolunun düzenleniş şekli
itibarıyla ulaşılabilir olup olmadığını, ihlal iddiaları yönünden makul bir
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama niteliğini haiz olup olmadığını
değerlendirmektir (Sait Orçan, §§ 36, 37).
36. Somut olayda 7188 sayılı Kanun ile 5271 sayılı
Kanun'un 286. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra kapsamındaki suçlarla ilgili
olarak daha önce bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerince verilen kesin
nitelikteki kararlar bakımından temyiz kanun yolu açılmıştır. Sonradan açılan temyiz
kanun yolunun ulaşılabilir olmadığı ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı
şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunmadığı söylenemez.
Sonradan açılan bu yol, usul hukukundaki temyiz kanun yolunun başvuru süresi ve
belli sınırda kalan cezalar açısından genişletilmiş şeklini oluşturmaktadır.
37. Sonuç olarak anılan başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı açıktır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 28/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.