TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN YILDIRIM BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2016/32116)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Fatih HATİPOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin YILDIRIM
|
Vekili
|
:
|
Av. Uygar ERGİN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve
tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının; tek kişilik odada tutulma nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 8/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından bu kararda incelenen iddialar
haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna karar verilmiş, bu iddialar
yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde
son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169,
20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da
bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin
de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının
bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında
gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 51, 350).
10. Başvurucu, Bakanlıkta müsteşar yardımcısı olarak
görev yaparken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından 18/1/2010
tarihinde Yargıtay üyeliğine seçilmiştir.
11. Başsavcılık 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen
darbe teşebbüsü ile ilgili olarak örgüte üye olduğu değerlendirilen Yargıtay,
Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve HSYK üyeleri hakkında cebir ve şiddet kullanarak
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya
değiştirmeye teşebbüs etme, FETÖ/PDY'yi kurma, yönetme ve üye olma suçlarından
16/7/2016 tarihinde soruşturma başlatmıştır.
12. Başvurucu, Başsavcılığın talimatıyla 20/7/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucunun ifadesi 21/7/2016 tarihinde
Başsavcılıkta alınmıştır. Başvurucu ifadesinde özetle FETÖ/PDY ile herhangi bir
bağlantısının olmadığını ve darbeye karışmadığını belirterek suçlamaları kabul
etmemiştir.
14. Başsavcılık başvurucuyu terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanması istemiyle 21/7/2016 tarihinde Ankara Sulh Ceza
Hâkimliğine sevk etmiştir.
15. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte
başvurucunun sorgusunu yapmıştır. Başvurucu sorgudaki ifadesinde özetle FETÖ/PDY
ile herhangi bir şekilde bağlantısının olmadığını ifade ederek suçlamaları
kabul etmemiştir.
16. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği 21/7/2016 tarihinde
başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar
vermiştir.
17. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz,
Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 3/8/2016 tarihinde benzer gerekçelerle
kesin olarak reddedilmiştir.
18. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 11/9/2016 tarihinde başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar vermiş, anılan karara başvurucunun yaptığı
itiraz Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 10/10/2016 tarihinde
reddedilmiştir. Başvurucu anılan kararı 31/10/2016 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
19. Öte yandan başvurucu, tutuklandıktan sonra Sincan T
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuş; Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem
Kurulunun 7/9/2016 tarihli kararı ile güvenlik nedeniyle tek kişilik odaya
alınmıştır. Başvurucu, tek kişilik odaya alınması işleminin kaldırılması için
19/9/2016 tarihinde Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Ankara
Batı İnfaz Hâkimliği 23/9/2016 tarihinde başvurucunun talebinin reddine karar
vermiştir.
20. Başvurucu anılan karara karşı Ankara Batı 2. Ağır
Ceza Mahkemesine itirazda bulunmuş, Mahkeme 21/10/2016 tarihinde başvurucunun
itirazının kesin olarak reddine karar vermiştir. Başvurucu anılan kararı
8/11/2016 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
21. Başvurucu 8/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
22. Başsavcılık kamu davası açılması için Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben 6/11/2016 tarihinde fezleke düzenlemiştir.
23. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 15/12/2017 tarihli
iddianamesiyle başvurucunun terör örgütü yöneticisi olma suçundan cezalandırılması
istemiyle hakkında kamu davası açmıştır.
24. Yargıtay 9. Ceza Dairesi (Daire) iddianameyi kabul
etmiş ve E.2017/116 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
25. Daire 15/1/2020 tarihinde yaptığı duruşmada
başvurucunun terör örgütü yöneticisi olma suçundan 17 yıl 4 ay hapis
cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Daire hükümle birlikte
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
26. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla temyiz mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Ceza Genel Kurulunda derdesttir.
27. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, Ceza İnfaz Kurumundan
başvurucunun tek kişilik odada tutulduğu sürece ilişkin ayrıntılı bilgi talep
etmiştir. Ceza İnfaz Kurumu, Anayasa Mahkemesinin sorduğu tüm hususlara ilişkin
olarak 23/7/2019 tarihli yazı ile cevap vermiştir. Söz konusu cevabın ilgili
kısmı şöyledir:
"Adı geçen Kurumumuzda 22/07/2016
tarihinden bu yana Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan Tutuklu olarak
bulundurulmaktadır.
Adı geçen Tutuklunun 07/09/2016
tarihinden bu yana A Blok T1 Alt Nolu Tek Kişilik Odasında bulundurulduğu
anlaşılmıştır.
T1 Alt Oda koğuşunun resmi kapasitesi
Tek Kişidir.
T1 Alt Odasının Fiziki Boyutları AVLU
69,18 m², Oda 12,29 m², Wc Banyo 2,75m²ve havalandırma Penceresi boyutları
125/125 cm dir.
Oda Koğuşlarda Koku, Akma, Elektrik
Arızası v.b nedenlerden dolayı bakım/onarıma ihtiyaç olması durumunda, Hükümlü
ve tutukluların yazılı ve sözlü olarak bildirmeleri yada kurum personeli
tarafından tespit edildiğinde Ceza İnfaz Kurumu Teknisyenleri marifetiyle bakım
onarım işleri acele suretle yapılmaktadır.
İlgili Oda içerisinde tutukluların
kullanımına uygun bir adet Mutfak Evyesi, Mutfak Dolabı, Masa ve Sandalye bulunmaktadır.
Odadan bağımsız 4 adet tekli odaya ait
69,18 m² Açık Havalandırma bulunmakta olup, günde İki buçuk saat faydalanması
sağlanmaktadır.
Banyo ve bulaşık İhtiyacı için odalara
kişi başı günlük olarak 40 lt Sıcak su ve 120 lt soğuk su süre sınırlaması
bulunmaksızın haftanın yedi günü sağlanmaktadır.
Ceza İnfaz Kurumumuzda Günde iki kez
Sabah saat. 08.00 'de veAkşam saat. 20.00 'de Odalarda sayım yapılmaktadır.
Adı geçen Tutuklu hakkında tanzim edilen
psikososyal raporları ekte sunulmuş olup, Sağlığı yönünden Ceza İnfaz Kurumuna
getirilmesine müteakip 22/07/2016 tarihli ilk muayenesi ve kurumumuzda
bulundurulduğu süre içerisinde tedavisinin takibine yönelik tüm belgeler ekte
sunulmuştur.
Adı geçenin kurumumuzda bulundurulduğu
süre içerisinde yapmış olduğu Açık ve Kapalı görüş gün ve saatlerine ilişkin
belgeler ile Telefonla görüşmesine ilişkin belgeler ekte sunulmuştur.
Kurumumuzun 24/08/2016 tarih ve
2016/5215 sayılı idare ve gözlem kurulu kararınca;
...
... tutuklu hükümlülerin eğitim ve kütüphane
talepleri ... karşılanmaktadır. Adı geçenin kurumumuzda bulundurulduğu süre
içerisinde ailesi tarafından getirilmiş ve kurumumuz kütüphanesinden tarafına
verilen kitap ve eserlere ilişkin belge ekte sunulmuştur.
Yukarıda açıklanan hususlar ile adı
geçen tutuklunun Kurumumuzda Acil Yardım Butonu bulunan Tek Kişilik Oda/Koğuşda
Acil sağlık hizmetlerinden Yedi gün Yirmi Dört saat yararlanabildiği,
içerisinde Tuvalet, Banyo, Mutfak Dolabı ve Tezgahının bulunduğu odasında TV. izleyebildiği
günde iki buçuk saat havalandırma imkanından yararlandırıldığı, kurumumuzun
Revir, Kantin, Telefon, Açık Görüş ve Avukatı ile Görüşme, Berber, Çamaşırhane
gibi tüm hizmetlerden kurumumuzun güvenlik ve fiziki imkanları da dikkate
alınarak faydalandırıldığı yapılan araştırmalar neticesinde
anlaşılmıştır."
IV. İLGİLİ
HUKUK
28. 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin
(5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu madde ile 100 üncü madde
gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir."
29. 5271 sayılı Kanun'un "Şüpheli veya sanığın
salıverilme istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"Soruşturma ve kovuşturma
evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir."
30. 5271 sayılı Kanun'un “İtiraz usulü ve inceleme
mercileri” kenar başlıklı 268. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kararına itiraz edilen hâkim veya
mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç
gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir."
31. 5271 sayılı Kanun'un "Karar" kenar
başlıklı 271. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:
"Merciin, itiraz üzerine verdiği
kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama
kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir."
32. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği
Kanunu'nun "Amaç ve kapsam" kenar başlıklı 1. maddesinin
ikinci fıkrası şöyledir:
"Bu kanun, ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya
bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve
kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz
hâkimliklerine ilişkin hükümleri kapsar."
33. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliklerinin
görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" (1) İnfaz hâkimliklerinin
görevleri şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz
kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri ,yerleştirilmeleri,
barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin
sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve
tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem
veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak,
...
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan
konulara ilişkin hükümler saklıdır."
34. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğine
şikâyet ve usulü" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla
ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere
aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten
itibaren on beş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde
şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya
infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya ceza infaz
kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği
dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine
gönderilir. Sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana
verilir.
...
Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan
işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi
giderilmesi güç veya imkânsız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin
açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem
veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."
35. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğince şikâyet
üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"... Şikâyet başvurusu üzerine
infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir;
ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet
hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir;
ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı
görüşünü alır. Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü
veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp
değerlendirdikten sonra kararını verir. Hükümlü veya tutuklu, savunmasını,
hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte
veya avukatı aracılığıyla yapabilir. İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda
hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti
yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da
faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
...
İnfaz hakiminin kararlarına karşı
şikayetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir
hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz
yoluna gidilebilir."
36. İlgili hukuk için ayrıca bkz. Raşit Konya, B.
No: 2017/26780, 28/6/2018, §§ 15-30; Timur Demir, B. No: 2018/33190, 9/5/2019,
§§ 14-31.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
37. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
38. Başvurucu; somut bir delil olmaksızın gerekçesiz bir
kararla tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklama kararında tutuklama
nedenlerinin somut gerekçelerle açıklanmadığını, kaçma şüphesinin olmadığını,
Yargıtay üyeleri ile ilgili öngörülen usule ilişkin güvencelerin hiçbirine
riayet edilmeksizin, yetkili ve görevli olmayan mahkemece tutuklandığını, tüm
bu nedenlerle tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca tutukluluğun makul
süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
39. Bakanlık görüşünde, öncelikle 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesinde düzenlenen tazminat davası açılmadan başvuru yapıldığından
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı
verilebileceği ileri sürülmüş; Anayasa Mahkemesi tarafından esastan inceleme
yapılacak olması durumunda ise başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında
açıklanan gerekçeler ile tutukluluk hâlinin devamına dair kararlarda değinilen
hususların ve eylemlere ilişkin olarak dayanılan delillerin içeriği dikkate
alındığında kuvvetli suç şüphesinin, kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine
yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin bulunduğu, ayrıca
soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve
önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı
sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür.
Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi
bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki
olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul
edilemez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
40. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundakine
benzer iddialarda bulunmuştur.
2. Değerlendirme
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru
yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
42. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük)
"Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru
yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
43. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı
fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir.
44. Başvurunun süresinde yapılmış olması, her aşamada
dikkate alınması gereken usule ilişkin şarttır (Yasin Yaman, B. No:
2012/1075, 12/2/2013, § 18).
45. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukta geçen
sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı
durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir.
Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece
mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137,
2/7/2013, § 66).
46. Dolayısıyla suç isnadına bağlı şikâyetlere ilişkin
iddiaların dile getirildiği bir bireysel başvurunun ilk derece yargılaması
devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları
tüketildikten sonra başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin
Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).
47. Bu bağlamda bir suç isnadına bağlı olarak
tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun, tutukluluk hâlinin
devamı kararı sonrasında yapılması durumunda söz konusu karara itiraz edilmiş
ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapılması gerekmektedir.
48. Somut olayda Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından
11/9/2016 tarihinde verilen tutukluluk hâlinin devamına dair karara
başvurucunun yaptığı itirazın Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından
10/10/2016 tarihinde reddedildiği ve anılan kararın 31/10/2016 tarihinde
başvurucuya tebliğ edildiği/öğrenildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 19). Bu nedenle
bireysel başvurunun nihai karar olan itirazın reddine dair kararın öğrenildiği
31/10/2016 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Buna
göre nihai kararın öğrenilmesinden itibaren otuz gün geçtikten sonra 8/12/2016
tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle kararın öğrenilmesinden
itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun süre aşımı
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
50. Başvurucu; tutuklanarak konulduğu ceza infaz
kurumunda diğer mahpuslar ile birlikte koğuşta kalmakta iken talebi olmamasına
rağmen mevzuata aykırı şekilde tek kişilik odaya konulduğunu, bu kapsamda bir
kısım sosyal ve kültürel etkinlik ile spor etkinliğinden yararlandırılmadığını
ve tecrit edildiğini, bu nedenlerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
51. Bakanlık görüşünde; başvurucunun Kurum
kütüphanesinden yararlandırıldığı, havalandırma alanını kullanabildiği, aile
fertleri ve avukatları ile belli periyotlarla görüşebildiği, kaldığı odanın
yeterli büyüklükte penceresi ile duş ve tuvaletinin bulunduğu belirtilmiştir.
Ayrıca somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği ve süresi, amacı
ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun
tek kişilik odada tutulmasının asgari ağırlık eşiğini aşan bir muamele olarak
değerlendirilmesinin mümkün olmadığı belirtilerek şikâyetlerin açıkça
dayanaktan yoksun olduğu yönünde görüş ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde,
bu kapsamda başvurucunun Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı tek
kişilik odanın toplamda 12,29 m² büyüklüğünde olduğu, 2,75 m² büyüklüğünde
bağımsız lavabo ve tuvaletinin, 125x125 cm büyüklüğünde bir havalandırma
penceresinin bulunduğu, odadan bağımsız 69,18 m² büyüklüğünde avlusunun mevcut
olduğu ve başvurucunun günlük 2 buçuk saat havalandırmadan faydalandırıldığı,
ayrıca tutulduğu tek kişilik odanın içinde birer adet mutfak dolabı, masa ve
sandalye bulunduğu ve odasında televizyon izleyebildiği belirtilmiştir.
52. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru
formundakine benzer iddialarda bulunmuştur.
2. Değerlendirme
53. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
54. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini, yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
55. Diğer taraftan Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi
bir sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve
cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele
yasağının mutlak mahiyeti nedeniyle Anayasa’nın 15. maddesinde belirtilen savaş
veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna
öngörülmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi benzer bir düzenleme ile
kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan
Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).
56. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar,
ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz
ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler
kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, §
90). Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılırken (İbrahim Uysal, B.
No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla
birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda
sahip olunan haklar sınırlanabilir. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet
veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar veya tutuklular için sağlanacak
şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana,
§§ 35, 36).
57. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul
edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu
idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi
yönetim hataları veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Ceza
infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden
mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar
geniş bir alanda değerlendirilmelidir. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki
davranışların mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan
kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma
sokmaması gerekir (Turan Günana, §§ 37, 39).
58. Yukarıda ifade edilen tüm hususların yanında ilave
olarak bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamında
ihlal oluşturması için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olmasının
gerektiğini ifade etmek gerekir. Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı
somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda
muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve
sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 23).
59. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumlarında hükümlü ya
da tutuklu statüsüyle tutulan kişilerin hücre hapsine alınmasının ya da diğer
tutulanlardan ayrılmasının tek başına Anayasa'nın 17. maddesine aykırı bir
durum oluşturmadığını önceki kararlarında belirtmiştir. Buna göre disiplinin
sağlanması, güvenlik gerekçesi veya ayrı tutulan kişiyi diğer tutulan
kişilerden korumak kaygısıyla bu tür uygulamalar yapılması mümkündür (Turan
Günana § 43; Ahmet Yeter, B. No: 2014/5100, 16/2/2017, § 39). Ayrıca
tek başına tutma tedbirinin sadece güvenlik veya disiplini sağlama kaygısıyla
değil mahpusların devam eden soruşturmalarda hileli iş birliği yapmalarını veya
dışarıdakilerle yeni bir suç işlemek için iş birliği yapmalarını önleme gibi
amaçlarla uygulanması da mümkündür (Raşit Konya, § 44).
60. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ceza infaz kurumlarında tutulma
koşullarını değerlendirirken başvurucular tarafından ileri sürülen somut
olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi ve
bu kapsamda önlemlerin şiddeti, süresi, amacı ve bireyler için sonuçlarının
birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de kabul etmiştir (Turan Günana,
§ 38). Dolayısıyla her başvuruda somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin
niteliği ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi
değerlendirilmelidir.
61. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul
edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bu bağlamda tek kişilik
bir odada tutulmaya ilişkin koşullar olayın kendine özgü koşullarına göre kötü
muamele yasağı kapsamında gerçek bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Bununla
birlikte bu koşulların söz konusu uygulamanın niteliğinden kaynaklanan ve
özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin
ötesinde asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir (Raşit Konya,
§ 50)
62. Somut olayda başvurucu, terör örgütü üyesi olduğu
gerekçesiyle tutuklanarak
ilgili düzenlemeler gereğince, bir
bölümü yüksek güvenlikli ceza infaz kurumu statüsünde olan Sincan T Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur. Başvurucunun tutulduğu odanın hücre statüsünde
bir oda olmaması, büyüklüğü, havalandırma penceresi, tuvalet ve duş için
ayrılmış uygun ve yeterli bölümlere sahip olması gibi özellikleri dikkate
alındığında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen Avrupa
Cezaevi Kurallarına (Raşit Konya, §§ 14-27) uygun koşullarda bulunduğu
anlaşılmaktadır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Raşit Konya, § 46; Timur
Demir, § 45).
63. Ayrıca başvurucunun açık havaya çıkma imkânından
günde ortalama iki saat olmak üzere en az bir diğer tutuklu/hükümlü ile ortak
bir avluyu kullanmak suretiyle faydalandırıldığı, tek başına tutulduğu süre
boyunca ailesi ve avukatı ile açık ve kapalı çok sayıda görüş ve telefon
görüşmesi gerçekleştirdiği anlaşılmıştır (bkz. § 27). Sonuç olarak tek kişilik
odada tutulmuş olmakla birlikte ailesiyle, dış dünyayla ve diğer tutulanlarla
iletişimi bütünüyle kesilmeyen başvurucunun duyusal ve sosyal olarak izole
edildiği sonucuna ulaşılması mümkün görülmemiştir (benzer yöndeki karar için
bkz. Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 33). Dolayısıyla
başvurucunun şikâyet ettiği tutulma koşulları bakımından kötü muamele yasağı
çerçevesinde aranan asgari ağırlık derecesine ulaşılmadığı sonucuna
varılmıştır.
64. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin
bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve
tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLEkarar verildi.