TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/14190)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Ali Rıza SÖNMEZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet ASLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğun devamı
yönündeki kararlara itirazların değerlendirilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aşması ve tutukluluğa itirazlarının değerlendirilmemesi nedenleriyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiaları bakımından kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna
karar verilmiştir.
5. Komisyon ayrıca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
karar vermiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Kamuoyunda bilinen ismiyle
şike soruşturması sürecindeki (anılan soruşturmalara ilişkin
bilgiler için bkz. Aziz Yıldırım,
B. No: 2014/1957, 23/7/2014, §§ 9-13) bazı eylemler dolayısıyla başvurucu da
dâhil olmak üzere çok sayıda şüpheli hakkında İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca (Başsavcılık) bir soruşturma başlatılmıştır.
10. Olay tarihinde İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve
Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak çalışan
başvurucu, anılan soruşturma kapsamında 19/4/2016 tarihinde gözaltına
alınmıştır.
11. Başsavcılık 22/4/2016 tarihinde, başvurucuyu -başka şüphelilerle
birlikte- silahlı terör örgütüne üye olma ve haberleşmenin gizliliğini ihlal
etme suçlarından tutuklanması istemiyle İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
etmiştir.
12. Başvurucunun sorgusu İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinde
22/4/2016 ile 23/4/2016 tarihlerinde yapılmıştır.
13. Hâkimlik, sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma ve haberleşmenin gizliliğini ihlal etme suçlarından
tutuklanmasına karar vermiştir.
14. İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği 23/5/2016 tarihinde,
Başsavcılığın talebi üzerine başvurucunun da aralarında bulunduğu çok sayıda
şüphelinin tutukluluk durumunu incelemiş ve haberleşmenin
gizliliğini ihlal etme suçundan tutukluluğun uzatılması talebinin reddi ile
başvurucunun bu suçtan tahliyesine, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
ise tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
15. Başsavcılığın 1/12/2016 tarihli iddianamesiyle başvurucunun
da aralarında bulunduğu yüz sekiz şüpheli hakkında silahlı terör örgütü kurma
veya yönetme, silahlı terör örgütüne üye olma, resmî belgede sahtecilik,
haberleşmenin gizliliğini ihlal etme, iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları dinleme ve kaydetme, özel
hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa
etme suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer
ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
16. İddianame, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme)
tarafından 9/12/2016 tarihinde kabul edilmiş ve Mahkemenin E.2016/62 sayılı
dosyası üzerinden yargılamaya başlanmıştır.
17. Mahkemenin 9/3/2018 tarihli ara kararıyla başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar
verilmiştir. Anılan karar başvurucuya 16/3/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu tutukluluğun devamına ilişkin bu karara 20/3/2018
tarihinde itiraz etmiştir.
19. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi 29/3/2018 tarihinde
itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir. Söz konusu karar başvurucuya
3/4/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 24/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
21. Mahkeme 12/4/2019 tarihli duruşmada başvurucunun da
aralarında bulunduğu bir kısım sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tahliyesine karar vermiştir.
22. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. İlgili hukuk için bkz. Salih
Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 8/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; tutukluluğun devamına karar veren Mahkemenin her
seferinde aynı matbu gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini, ret kararlarında
somut gerekçelerin gösterilmediğini ve tutukluluğun makul süreyi aştığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde özetle kabul edilebilirlik yönünden
başvurucunun 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141.
maddesindeki tazminat yolunu tüketmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Esastan
inceleme yapılacak olması durumunda ise Bakanlık; başvurucunun tutukluluk
süresinin, içinde yer aldığı soruşturma ve kovuşturmanın yoğunluğu, niteliği
çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, bu bağlamdatutukluluk hâlinin
devamı hususunda verilen kararlardaki gerekçelerin tutukluluğun devamının
hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı kılacak özen ve içerikte
olduğunu, bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli
olduğunu, başvurucunun tutukluluğunun keyfî olarak devam ettirildiğinin
savunulamayacağını ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun bu
bölümdeki iddialarının özünün tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelik olduğu
anlaşılmakla şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası
bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
28. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
29. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun kanunda
öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun devam
eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, § 46).
30. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
31. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 12/4/2019
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincillik niteliği
ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi aştığına
ilişkin iddianın yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğun Devamı
Yönündeki Kararlara İtiraz Taleplerinin Değerlendirilmediğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu, tutukluluğun devamı yönündeki kararlara itiraz
taleplerinin değerlendirilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde özetle kabul edilebilirlik yönünden
başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesindeki tazminat yolunu tüketmesi
gerektiği ileri sürülmüştür. Esastan inceleme yapılacak olması durumunda ise
Bakanlık; başvurucunun tutukluluğuna yaptığı itirazların yargılamanın geldiği
aşamanın gerektirdiği şartlar doğrultusunda değerlendirildiğini ve yeterli
görülen gerekçelerle reddedildiğini, bu anlamda tutukluluğa yapılan itirazların
değerlendirilmediği şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun ve kabul edilemez
bulunması gerektiğini ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
35. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
36. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine
karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda
maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân
sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğa itirazın geç değerlendirildiği ya
da sürüncemede bırakıldığı şikâyetleri ile ilgili olarak bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilmiş ya da hükümlü hâle
gelmiş başvurucular yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa anılan yolun
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye
olmuş başvurucular yönünden bkz. Cafer
Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018,
§§ 37-40;hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden bkz. Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394,
31/10/2018, §§ 57-60).
37. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun devamı yönündeki kararlara itiraz taleplerinin
değerlendirilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 8/9/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.