TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERCAN TUNÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/15196)
|
|
Karar Tarihi: 3/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Muzaffer KORKMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ercan TUNÇ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve buna
bağlı olarak denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma talebinin reddedilmesi
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ayrımcılık yasağının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma ve görevi
yaptırmamak için direnme suçlarından ayrı ayrı hapis cezasına mahkûm edilmiş ve
kesinleşen bu cezaları (kapatılan) Diyarbakır6. Ağır Ceza Mahkemesinin
19/6/2013 tarihli kararı ile içtima edilerek toplam 7 yıl 30 aylık hapis
cezasının infazına başlanmıştır.
10. Bandırma 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
cezası infaz edilen başvurucu, koşullu salıverilme tarihine bir yıl kala
5/3/2018 tarihinde açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve kalan cezasının
denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz edilmesi talebinde bulunmuştur.
11. Bandırma 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu
Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı 9/3/2018 tarihli kararı ile
başvurucunun talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Ceza İnfaz Kurumumuzda PKK Sol
Terör Örgütünden hükümlü olarak bulunan Ercan TUNÇ'un 5/3/2018 tarihinde
Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı dilekçe de Açık Ceza İnfaz
Kurumuna ayrılma ve Denetim Serbestliğe ayrılma talebine istinden yapılan
incelemede; Hükümlü Ercan TUNÇ'un Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Görevi
Yaptırmamak İçin Direnme suçundan 7 Yıl 30 Ay hapis cezası aldığı uyap
kayıtlarının tetkikinden anlaşılmıştır. Açık Ceza İnfaz Kurumuna Ayrılma
Yönetmeliğinin 6 (ç) maddesine 'Terör ve örgütlü suçlardan hükümlü olup, mensup
oldukları örgütten ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit
edilenlerin koşullu salıverilme tarihine bir yıldan az süre kalması' halinde
hükümlünün durumu İdare ve Gözlem Kurulunca değerlendirilir hükmü uyarınca
dosyası kurulumuz tarafından incelenmiştir. Yapılan incelemede; hükümlünün PKK
Sol Terör Örgütünden ayrılmak istediğine dair talepte bulmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle hükümlü Ercan TUNÇ'un Açık Ceza İnfaz Kurumuna ayrılma ve Denetimli
Serbestliğe ayrılma talebinin REDDİNE...[karar verildi.]"
12. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, Bandırma
İnfaz Hâkimliğinin 23/3/2018 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Hükümlü Ercan TUNÇ'un Silahlı Terör
Örgütüne Üye Olma, Görevi Yaptırmamak İçin Direnme suçundan Diyarbakır
(Kapatılan) 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250 ile görevli)'in 2013/294 D.iş
sayılı kararı ile içtimaen 7 Yıl 30 Ay hapis cezası suçundan cezasını infaz
etmekte olduğu, Açık Ceza İnfaz Kurumuna Ayrılma Yönetmeliğinin 6 (ç) maddesine
'Terör ve örgütlü suçlardan hükümlü olup, mensup oldukları örgütten
ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenlerin koşullu
salıverilme tarihine bir yıldan az süre kalması' halinde açığa
ayrılabilecekleri, hükümlünün örgütten ayrılmak istediğine dair dilekçesinin
olmadığı... gerekçesiyle hükümlünün itirazının reddine karar vermek [gerekmiştir.]"
13. Başvurucunun ret kararına itirazı ise Bandırma Ağır
Ceza Mahkemesinin 6/4/2018 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Tüm dosya kapsamı birlikte
değerlendirildiğinde; incelenen Bandırma İnfaz Hakimliğinin dosyası, dosyadaki
mevcut belgeler ve tüm dosya içeriğine göre, Bandırma İnfaz Hakimliğinin 23/3/2018
tarih, 2018/464 Esas ve 2018/601 Karar sayılı kararının usul ve yasaya uygun
olduğu anlaşılmakla, yerinde görülmeyen hükümlü Ercan Tunç'un itirazının
reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..."
14. Bu karar başvurucuya 20/4/2018 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 30/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Başvurucu, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin
12/2/2019 tarihli koşullu salıverilme kararına dayalı olarak 13/2/2019
tarihinde tahliye edilmiştir.
17. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını
karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
18. 14/4/2020 tarihli ve 7242 sayılı Kanun'un 18.
maddesiyle değiştirilen 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Açık ceza infaz
kurumları" kenar başlıklı 14. maddesinin -anılan değişiklik öncesi
başvuruya konu hukuki süreçte uygulanan- ilgili hükümleri şöyledir:
"(1) Açık ceza infaz kurumları,
hükümlülerin iyileştirilmelerinde, çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine
öncelik verilen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan,
güvenlik bakımından kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen
kurumlardır. Açık ceza infaz kurumları ihtiyaca göre ayrıca; a) Kadın açık ceza
infaz kurumları, b) Gençlik açık ceza infaz kurumları,
Şeklinde kurulabilir.
(2) Hükümlülerin açık cezaevlerine
ayrılmalarına ilişkin esas ve usûller yönetmelikte gösterilir..."
19. 7242 sayılı Kanun'un 46. maddesiyle değiştirilen 5275
sayılı Kanun'un "Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın
infazı" kenar başlıklı 105/A maddesinin -anılan değişiklik öncesi
başvuruya konu hukuki süreçte uygulanan- (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(Ek: 5/4/2012-6291/1 md.) (1)
Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını
sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla;
a) Açık ceza infaz kurumunda cezasının
son altı ayını kesintisiz olarak geçiren,
b) Çocuk eğitimevinde toplam cezasının
beşte birini tamamlayan,
koşullu salıverilmesine bir yıl veya
daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu
salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri
uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hükümlü hakkında
hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak, infaz hâkimi tarafından karar
verilebilir."
20. 2/9/2012 tarihli ve 28399 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Açık Ceza İnfaz Kurumuna Ayrılma Yönetmeliği'nin "Kapalı
kurumdan açık kuruma ayrılacak hükümlüler" kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili hükümleri şöyledir:
(1) Hükümlülerden;
a) (Değişik:RG-22/8/2015-29453) Toplam
(Değişik ibare:RG-22/2/2017-29987) cezaları on yıldan az olanlar bir ayını, on
yıl ve yukarı olanlar ise onda birini kurumlarda infaz edip, iyi hâlli olan ve
koşullu salıverilme tarihine yedi yıl veya daha az süre kalanlar,
...
açık kurumlara ayrılabilir.
(2) Açık kurumlara ayrılabilmek için,
ayrıca;
...
ç) Terör ve örgütlü suçlardan hükümlü
olup, mensup oldukları örgütten ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla
tespit edilenlerin koşullu salıverilme tarihine bir yıldan az süre kalması,
şartı aranır..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 3/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
22. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; silahlı terör örgütüne (PKK) üye olma ve
görevi yaptırmamak için direnme suçlarından aldığı hapis cezasının bir kısmının
infaz edildiğini, kalan cezasının denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak
infaz edilmesi amacıyla açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinde bulunduğunu,
bu talebinin örgütten ayrılma dilekçesi vermemesine bağlı olarak açık ceza
infaz kurumuna ayrılma şartının oluşmadığı gerekçesiyle reddedildiğini
belirtmiştir. Başvurucu, açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinin
reddedilmesine bağlı olarak denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma
imkânının da ortadan kalktığını belirtmiş ve hukuka aykırılık arz eden bu durum
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile özel hayata ve aile hayatına
saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde; denetimli serbestlik tedbirinden
yararlanma hakkının bütün hükümlüler tarafından istisnasız olarak
kullanılabilen bir hak olmadığı, anılan tedbirin yalnızca koşulları sağlayanlar
bakımından uygulandığı ve şartları sağlamadığı görülen başvurucunun söz konusu
iddiasının değerlendirilmesinde bu durumun gözetilmesinin uygun olacağı ifade
edilmiştir.
2. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin özü, açık ceza infaz kurumuna
ayrılma talebinin reddedilmesine bağlı olarak denetimli serbestlik tedbirinden
yararlanma imkânınınortadan kalkmasına yöneliktir. Bu itibarla bu kısımdaki
iddiaların Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
26. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya
konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda
gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar
sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının
kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan
herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B.
No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
27. Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ilk istisnası "Mahkemelerce verilmiş hürriyeti
kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak
belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet
kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik tedbirlerinin uygulanması
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali olarak kabul edilmeyecektir.
28. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak
Anayasa'nın 19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Bununla birlikte
Anayasa'nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun
bırakılmaya karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine
getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah
Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38). Bu itibarla Anayasa Mahkemesince,
hükümlülerin ceza infaz kurumlarında kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı
olarak etkileyen durumların Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul
edilmiştir (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, § 26). Mahkeme
tarafından verilen bir mahkûmiyet kararının infazının sağlanması ve bu bağlamda
ceza infaz kurumunda tutulma süresi bakımından ceza mahkemesinin kararına uygun
hareket edilmesi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının korunması açısından
zorunludur. Dolayısıyla hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacakları sürenin
mahkûmiyet kararına ve ilgili mevzuata uygun olması Anayasa'nın 19. maddesinin
ikinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında güvence altına alınmıştır (İbrahim
Uysal, § 32).
29. Öte yandan 7242 sayılı Kanun'un 46. maddesiyle
değiştirilen 5275 sayılı Kanun'un 105/A maddesinin anılan değişiklik öncesi
başvuruya konu hukuki süreçte dikkate alınan hükümlerine göre hükümlülerin dış
dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve
güçlendirmelerini temin etmek amacıyla açık ceza infaz kurumunda cezasının son
altı ayını kesintisiz olarak geçiren ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya
daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde cezalarının koşullu
salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri
uygulanmak suretiyle infazına ceza infaz kurumu idaresince hükümlü hakkında
hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak infaz hâkimi tarafından karar
verilebileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin hükümlülerin ceza infaz
kurumunda geçirecekleri süreyi kısalttığı açıktır (Mithat Bakikuşağı,
2013/4682, 17/9/2014, § 35).
30. 5275 sayılı Kanun'un 105/A maddesi, infaz hâkiminin
takdir yetkisi ve belirlenecek yükümlülükler çerçevesinde hükümlülerin infaz
rejiminin şeklini belirleyip cezalarının bir kısmının denetimli serbestlik
tedbiri uygulanarak ceza infaz kurumu dışında geçirmelerini sağlamaktadır.
Anılan kural uyarınca hükümlünün talebi ve kanuni şartlar oluşmuş olsa dahi
infaz hâkimi tedbirin uygulanması talebini reddedebilecektir. Dolayısıyla bütün
hükümlüler için Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hapis cezasının tamamının
veya bir kısmının denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması suretiyle infaz
edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile denetimli serbestlik
tedbiri kararı, yetkili infaz hâkiminin takdir yetkisinde olduğundan tedbirin
Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında güvence
altına alındığından bahsetmek mümkün değildir. Öte yandan başvurucunun
denetimli serbestlikten yararlanamaması, hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün
süresini de uzatmamaktadır (Mithat Bakikuşağı, § 38).
31. Belirtilen bu düzenlemelere göre denetimli serbestlik
tedbirinin uygulanması için hapis cezasının süresi ve açığa ayrılmış olma
koşulu yerine getirildikten sonra ceza infaz kurumu idaresinin iyi hâl raporu
düzenlemesinin ardından başvurulan infaz hâkiminin tedbirin uygulanması yönünde
karar vermesi gerekmektedir. Dolayısıyla denetimli serbestlik tedbiri kararı,
yetkili infaz hâkiminin takdir yetkisinde olduğundan Anayasa'nın 19. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi kapsamında güvence altına alınmamıştır.
32. Somut olayda başvuruya konu kararlar -daha önce
anlatıldığı üzere- temel olarak açık ceza infaz kurumuna ayırma talebinin
reddine ilişkindir. Başvurucu açık ceza infaz kurumuna ayrılmış olsaydı bile
infaz kurumunca hazırlanmış iyi hâl raporu ve infaz hâkimliğinin kararı olmadan
kendisine doğrudan denetimli serbestlik tedbiri uygulanamayacağı için kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik açık ve görünür bir ihlalin bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle açık ve görünür bir ihlal
olmadığı anlaşılmakla başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Ayrımcılık
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
34. Başvurucu; açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinin
reddedilmesi nedeniyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamada bulunulmamıştır.
2. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda
başvurucuların, başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal
edildiği ve buna ilişkin gerekçelerin ve delillerin neler olduğunu açıklama yükümlülüğünün
bir gereği olarak başvuru formu titizlikle doldurulmalı, hangi hakların ihlal
edildiği ve ihlal iddiasının dayanağı olan tüm olaylar gösterilmeli, başvuruyu
aydınlatacak ve hükmün esasını etkileyecek argümanları destekleyici tüm
belgeler başvuru dilekçesine eklenmelidir. Şayet bir belge elde edilememişse
bunun da nedenleri açıklanmalıdır.
37. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi
ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 14. maddesinde düzenlenen
ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak
değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer
alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan
Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33). Ayrımcılık iddiasının
incelenebilmesi için başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik
farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil
vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan
Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).
38. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği
takdirde Anayasa Mahkemesi başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu
gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı
konusunda Anayasa Mahkemesinde yeterli kanaat oluşması, başvurucu tarafından
ileri sürülen iddiaların niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta, başvuru
hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve
eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları
yapması zorunludur (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 23).
39. Somut olayda başvurucu, ihlal iddialarını soyut ve
genel ifadelerle ileri sürmüş; kendisine hangi temelde hangi sebeple ayrımcılık
yapıldığına ilişkin olarak yeterli bir açıklama yapmamış ve bu iddiasını
kanıtlamaya elverişli belgeleri başvuru dosyasına eklememiştir. Dolayısıyla
anılan şikâyetin temellendirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 3/12/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.