TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FUNDA AKDENİZ GEÇER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/16685)
|
|
Karar Tarihi: 11/2/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Funda AKDENİZ GEÇER
|
|
|
2. Hayriye GEÇER
|
|
|
3. Mümtaz GEÇER
|
Vekilleri
|
:
|
1. Av. Hüseyin AYGÜN
|
|
|
2. Av. Gökhan GÜNAYDIN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, zorla kaybedilme iddiası nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ve yakınların zorla kaybedilmesi ile ilgili
olarak yetkili makamların hareketsiz kalması nedeniyle kötü muamele yasağının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere
göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular 18/3/2017 tarihinde istihbarat
görevlileri tarafından zorla kaybedildiği iddia edilen M.G.nin yakınlarıdır.
M.G. istihbarat kurumunda çalışmaktayken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeleri ile irtibatı tespit edildiğinden 19/7/2016
tarihinde görevinden uzaklaştırılmış, 26/9/2016 tarihinde olağanüstü hâl kanun
hükmünde kararnamesi uyarınca kamu görevinden ihraç edilmiştir.
7. UYAP üzerinden yapılan incelemeye göre Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) tarafından M.G. hakkında
diğer şüphelilerle birlikte FETÖ/PDY üyeliği isnadıyla soruşturma açılmış, M.G.
yönünden yürütülen soruşturma 7/12/2016 tarihinde tefrik edilerek bir başka
numaraya kayden soruşturmaya devam edilmiştir.
8. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 28/10/2016
tarihinde nöbetçi sulh ceza hâkimliğinden M.G. hakkında adli kontrol kararı
verilmesi talep edilmiştir. Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğince
8/10/2016 tarihinde diğer şüphelilerle birlikte M.G. hakkında yurt dışına çıkış
yasağı adli kontrol tedbirine karar verilmiştir.
9. Başvurucuların başvuru formunda iddia ettiklerine göre
M.G. 18/3/2017 tarihinde kız kardeşini ziyarete gitmekteyken dört sivil araç
tarafından takip edildiğini fark etmiş, araçların model ve plakalarını bir
kâğıda yazarak kendisine bir şey olması hâlinde bu bilgileri yetkili makamlara
iletmelerini söyleyerek kâğıdı kız kardeşine vermiş ve kız kardeşinin evinden
çıktıktan sonra zorla kaybedilmiştir.
10. M.G.nin eşi olan başvurucu Funda Akdeniz Geçer
19/3/2017 tarihinde eşinin hayatından endişe ettiğini belirterek Polis
Amirliğine kayıp başvurusunda bulunmuştur. M.G.nin babası olan başvurucu Mümtaz
Geçer ise 20/3/2017 tarihinde Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığına müşteki
olarak beyanda bulunmuş, beyanında oğlunun kaybolduğunu, olayla ilgili olarak
şüphelendiği birinin bulunmadığını bildirmiştir.
11. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 21/4/2017
tarihinde olay hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Yapılan soruşturmada, kayıp
olan şahsın tüm aramalara rağmen bulunamadığı,
Müştekinin şikayet konusunun kayıp olan
eşinin bulunmasını talep ettiği, müştekinin eşinin emniyet müdürlüğünce
arandığı, aranmasına devam edildiği, emniyet kayıtlarında da kayıp şahıs olarak
geçtiği,
Şu an itibariyle herhangi bir adli olay
olmadığı, olduğu takdirde her an olaya emniyet ve ilgili savcılığın el koyacağı
anlaşılmakla..."
12. Başvurucuların karara karşı yaptıkları itiraz, Ankara
1. Sulh Ceza Hâkimliğince 16/1/2018 tarihinde
reddedilmiştir.
13. Başvurucular ret kararını 5/6/2018 tarihinde
öğrendiklerini beyan etmiş olup 20/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 4/12/2020
tarihinde Anayasa Mahkemesine iletilen, başvurucular vekili tarafından tarih
yazılmamış olarak sunulan ek dilekçeyle başvurucular; M.G.nin 14/7/2018
tarihinde Suriye'den ülkemize giriş yapma girişiminde bulunduğu gerekçesiyle
Türk Silahlı Kuvvetleri Sınır Hudut Birliği tarafından Hatay/Kumlu İlçe
Jandarma Komutanlığına teslim edilerek gözaltına alındığını, 18/7/2018
tarihinde ise Savcılığa sevk edildiğini, ardından tutuklandığını, hâlen ceza
infaz kurumunda tutuklu bulunduğunu, silahlı terör örgütüne üye olma ve
devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk
amacıyla temin etme suçlarından Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ağır Ceza
Mahkemesi) yargılandığını bildirmiştir. Dilekçede başvurucular ayrıca
iddialarının yargılama sırasında diğer sanıkların anlatımlarıyla doğrulanması
üzerine zorla kaybedilme ve bu süreçte yaşananlara dair yeniden Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, soruşturmanın derdest olduğunu
ifade etmiştir.
15. Dilekçe üzerine UYAP üzerinden yapılan inceleme
neticesinde iddianamede M.G.nin istihbarat kurumunda görev yaparken
FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasında da yer aldığı, mahrem öğrenci olarak örgüt
üyeliği ve siyasal casusluk faaliyetlerinde bulunduğu iddialarına yer verildiği
ve gerçekleştirdiği eylemlerin anlatıldığı tespit edilmiştir. M.G. hakkındaki
müsnet suçlardan görülen Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama derdesttir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 11/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İncelemenin
Kapsamı Yönünden
17. Başvurucular; aylardır haber alamadıkları
yakınlarının zorla kaybedilmesi nedeniyle yaşam hakkının koruma ve öldürmeme
yükümlülüklerinin, olay hakkında hiçbir araştırma yapılmadan bir ay sonra
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle de etkili soruşturma
yükümlülüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
18. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili
bölümü şöyledir:
"Herkes,
yaşama... hakkına sahiptir."
19. Anayasa'nın "Devletin temel amaç ve
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri,
…Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B No: 2012/969, 18/9/2013, §
16).
21. Bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin
uygulanabilmesi için gerekli şartlardan biri de doğal olmayan bir ölümün
gerçekleşmesidir. Bununla birlikte başvurucuya karşı gerçekleştirilen eylemin
niteliği ve failin amacı gibi somut olayın koşulları dikkate alınarak ölüm
olayının gerçekleşmediği bazı durumların da yaşam hakkı çerçevesinde
incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014,
§ 20).
22. Anayasa Mahkemesi Hasibe Meşe (B. No:
2015/7748, 7/2/2019, §§ 57-61) ve Alya Demir ve Mehmet Demir (B. No:
2015/7584, 7/2/2019, §§ 46-50), Bubo Çeviren ve diğerleri (B. No:
2015/16290, 13/6/2019, §§ 86-88), Mehmet Ata Deniz ve diğerleri (B. No:
2015/13893, 13/6/2019, §§ 52-55) başvurularında zorla kaybedilme olayına dair
ihlal iddialarının da Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkı kapsamında incelenebileceğini belirtmiştir.
23. Somut başvuruda, zorla kaybedildiği iddia edilen
M.G.nin 14/7/2018 tarihinde yakalanıp tutuklanmasının ardından ceza infaz
kurumuna yerleştirildiği, dolayısıyla hayatta olduğu anlaşıldığından başvurunun
yaşam hakkı kapsamında incelenmesi mümkün değildir. Başvurucuların yakınlarının
zorla kaybedildiğine ve zorla kaybedilme ile ilgili olarak yetkili makamların
hareketsiz kaldığına yönelik şikayetleri ise kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
ilekötü muamele yasağı kapsamında incelenecektir.
B. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
24. Başvurucular kayıp olan yakınlarının akıbetine
ilişkin soruşturmada yetkili makamların hareketsiz kalması nedeniyle kendileri
açısından kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
25. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence
altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir..."
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna
ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
27. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına
sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol
açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir
hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."
28. Anayasa Mahkemesi kötü muamele yasağına ilişkin bu
tür şikâyetleri incelediği başvurularda; hakları ihlal edilen kişinin aile
üyelerinin olaydan dolayı ruhsal çöküntü ve üzüntü yaşamalarının kendileri için
kaçınılmaz bir sonuç olduğunu, bu nedenle Anayasa'nın 17. maddesinin bu kişiler
bakımından ihlal edilebilmesi için söz konusu durumun yeterli olmadığını, aile
bireylerinden birinin mağdur olup olmamasının yaşadıkları üzüntüden farklı bir
boyut kazandıracak özel faktörlerin başvuruda var olup olmadığına bağlı
olduğunu ifade etmiştir (Engin Gök ve diğerleri, B. No: 2013/3955,
14/4/2016, §§ 49-54).
29. Diğer taraftan bir bireysel başvurunun kabul
edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli
olmayıp ihlalden doğrudan veya dolaylı olarak etkilendiğini yani mağdur
olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna
etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk
statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No:
2013/8479, 6/2/2014, § 24).
30. Buna göre aile bireylerinin kötü muamele yasağı
bakımından mağdur statüsünde olabilmeleri için ölüm olayı nedeni ile kaçınılmaz
olarak yaşadıkları üzüntü farklı bir boyut ve şekil kazanmış olmalıdır (Seyfullah
Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017, § 121).
31. Öncelikle belirtmek gerekir ki başvurucuların iddia
ettikleri üzere yakınlarından on beş ay boyunca haber alamamaları hâlinde bu
durumun üzüntüye yol açacağı açıktır. Ancak somut başvuruda yakınlarının başına
gelen olaylara tanık olduklarına, yakınlarının akıbeti ile olanlar hakkında
yetkili mercilere yıllar boyunca pek çok kez başvuruda bulunmalarına rağmen bir
sonuç alamadıklarına ilişkin herhangi bir bilgi ve bulguya rastlanmamıştır.
32. Diğer yandan başvurucuların şikâyeti hakkında
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütülmüş olup yetkili
makamların hareketsiz kalması gibi bir durum somut başvuruda bulunmamaktadır.
Nitekim başvurucuların olay hakkında ikinci kez şikayetçi olmaları
üzerineCumhuriyet Başsavcılığı tarafından diğer bir soruşturmanın açıldığı ve
derdest olduğu başvurucular tarafından bizzat sunulan ek dilekçeyle dile
getirilmiştir.
33. Değinilen hususlar bir bütün olarak gözetildiğinde
olayın ve yetkili makamların başvurucuların taleplerine verdikleri karşılığın
içeriğinin ve tarzının somut olayın kendine özgü koşulları bağlamında
başvurucuların kötü muamele yasağı bakımından mağdur olduklarını gösterir
mahiyette bir özellik taşımadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla
başvurucuların kötü muamele yasağı bakımından mağduriyetlerinin söz konusu
olmadığı sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
35. Başvurucular uzun süredir devam eden zorla kaybedilme
hâli nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesi, gözaltına alınıp uzun süredir
haber alınamayan şahıslar bakımından başvurucuların iddialarına benzer olarak
ileri sürülen iddiaları kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
incelemiştir (bkz. Mehmet Ata Deniz ve diğerleri, §§ 76-78).
37. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
38. Başvurucuların ileri sürdükleri, kamu makamları
tarafından yakınlarının gözaltına alındığı ve zorla kaybedildiği iddialarının
adli/idari makamlar tarafından verilmiş bir karar ile kesin olarak ortaya
konulmamış olduğu, şahsın gözaltına alındığına dair makul şüphenin ötesinde kanıt
bulunmadığı gözetilerek, belirtilen iddialar yönünden başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekmektedir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 11/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.