TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEYNEP ÖZBAY BAŞARI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/17029)
|
|
Karar Tarihi: 16/6/2022
|
R.G. Tarih ve Sayı: 17/8/2022-31926
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Ali Erdem ŞAHİN
|
Başvurucu
|
:
|
Zeynep ÖZBAY BAŞARI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun söylemleri
nedeniyle kınama cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 30/5/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 1985 doğumlu olup başvuruya konu olayların
yaşandığı tarihte Yüksek Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu Aksaray İl Müdürlüğüne
bağlı Gülşah Hatun Yurt Müdürlüğünde yurt yönetim memuru olarak görev
yapmaktadır. Başvurucu aynı zamanda anılan Yurt Müdürlüğünün yetkili harcama
mutemetliği görevini de sürdürmektedir.
6. Görev alanında kalan bazı belgeleri hazırlamadığı,
konuya ilişkin olarak Yurt yönetimince hazırlanan belgeleri imzalamadığı,
sürekli rapor ve izin kullandığı gerekçesiyle başvurucu hakkında 2016 yılının
muhtelif aylarına dair bir tutanak tanzim edilmiştir. Anılan tutanakta,
başvurucunun idarenin işleyişini kasten sekteye uğratarak çalışma düzenini
bozduğu iddia edilmiştir.
7. Bu çerçevede başvurucunun idarenin iş ve işlemlerinin
yürütülmesini engelleyecek davranışlarda bulunduğu, devlet memuru olarak
görevlerini yerine getirmekten imtina ettiği, çalışmaktan ve sorumluluktan
kaçtığı, çalışma ortamındaki düzeni bozduğu, personel sıkıntısının olduğu
dönemlerde sık sık rapor aldığı, izin işlemlerini dahi iletişim yollarını
tıkayarak, amiri ile görüşmeden yazılı şekilde talep ettiği, sürekli
çevresindeki çalışanları suçlayan, çalışma ortamındaki huzur ve güveni bozmaya
yönelik tutum ve davranışları olduğu ve işleri kasıtlı olarak güçleştirdiği
iddialarıyla başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
A. Disiplin
Soruşturması Süreci
8. Disiplin soruşturması sürecinde başvurucunun "ödeme
evraklarını imzalamadığına ve görevini yapmayarak işleri zorlaştırdığına"
ilişkin iddialar hakkında başvurucu ile aynı yurtta görev yapan personel S.G.
ve S.Ç.nin ifadelerine başvurulmuştur. S.G. ve S.Ç. ifadelerinde genel olarak
başvurucunun görev ve sorumluluklarını yerine getirmediğini, izin ve rapor
kullanarak iş ve işlemlerin durmasına neden olduğunu, bu sorunlar nedeniyle
işyerinde huzursuz bir ortam oluştuğunu ve verimlilik kaybı yaşandığını
belirtmiştir. Anılan ifadeleri Yurt Müdür Vekili G.E.A. raporlaştırmış ve
raporunda kendisinin başvurucu tarafından tarafsız olmamakla itham edildiğini
de belirtmiştir.
9. Soruşturma raporunda öncelikle başvurucu hakkında
ileri sürülen sağlık raporu ve izin taleplerinin konu edildiği iddialar
değerlendirilmiş olup kanuna ve kurum mevzuatına aykırı bir durum
bulunmadığından yapılacak herhangi bir işlem olmadığı sonucuna varılmıştır.
Raporun teklif kısmında ise başvurucunun görevi kapsamında imzalaması gereken
belgeleri imzalamadığı, kasıtlı olarak görevini yerine getirmeyerek idarenin
işleyişini güçleştirdiği sonucuna ulaşıldığından 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (C)
bendinin (a) alt bendi uyarınca 1/8 oranında aylıktan kesme cezası ile
cezalandırılması, başvurucunun personel sıkıntısının olduğu dönemlerde bile
"Sürekli istifa edeceğim, diyerek izin talebinde bulunduğu",
izin verilmediği durumlarda da sürekli rapor alarak çalışmaktan ve
sorumluluktan kaçtığı, "sürekli çevresindeki çalışanları suçladığı",
idareye karşı cephe alarak söz ve davranışlarıyla iletişimi kopardığı, amirleri
ve iş arkadaşlarıyla uyum içinde çalışmadığı, iş arkadaşları üzerinde yılgınlık
oluşturduğu, bu ve benzeri hareketleri nedeniyle çalışma ortamının huzurunu
bozduğu sonucuyla yine aynı Kanun'un (B) bendinin (l) alt bendi uyarınca kınama
cezası ile cezalandırılması gerektiği belirtilerek sonuç itibarıyla anılan
cezalardan en ağırı olan aylıktan kesme cezası teklif edilmiştir.
10. Başvurucu savunmasında soruşturmanın tarafsız olarak
yürütülmediğini, görevlendirmeye ilişkin belgelerin tarafına tebliğ
edilmediğini, "il müdürü tarafından baskıya maruz kaldığını ve baskılar
sonucu kanunen hakkı olan memuriyetten çekilme hakkını kullanmayı düşündüğünü,
bu durumu ise sadece yurt müdür vekili Ş.G. ile paylaştığını ve anılan hakkı
dile getirmenin suç teşkil etmediğini", personel sıkıntısı veya planlamasının
görevi olmadığını, izin alamadığı dönemlerde rapor almadığını, rahatsızlığından
dolayı rapor kullandığını, bu konuda bir soruşturma geçirmediğini, memurlar ve
idare ile farklı konulardan kaynaklanan fikir ayrılıkları olduğunu
belirtmiştir.
11. Soruşturma sonucunda başvurucunun aylıktan kesme
cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup başvurucunun itirazı üzerine
görevlendirmeye ilişkin herhangi bir yazının başvurucuya tebliğ edilmediği
gerekçesiyle anılan cezanın kaldırılmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine
başvurucunun soruşturma raporuna konu diğer ceza olan kınama cezası ile
cezalandırılmasına disiplin amirince karar verilmiş olup anılan karara karşı
yapılan itiraz Disiplin Kurulunca reddedilmiştir.
B. Başvurucunun
Disiplin Cezasına İlişkin İşleme Karşı Açtığı İptal Davası Süreci
12. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının
iptali istemiyle Aksaray İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme,
davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinin
ilgili kısmı şu şekildedir:
"Olayda, davacının izin talebinde
bulunması ve rapor almasının mevzuat hükümleri uyarınca bir hak olması, yıllık
izinlerin amirinin uygun bulacağı zamanlarda toptan ve ihtiyaca göre kısım
kısım kullanılabileceği, ayrıca hastalık raporlarının gerçekliği konusunda
tereddüt edilmesi durumunda hakem hastaneye sevk etme imkanı olması nedeniyle
çalışmaktan ve sorumluluktan kaçma şeklinde değerlendirilemeyeceği, öte
yandan disiplin cezasına dayanak teşkil eden diğer iddiaların sübut
bulmadığının anlaşılması karşısında, bu yönleriyle davacının eylemlerinin
çalışma ortamındaki düzen, huzur ve güveni bozmaya yönelik tutum ve davranışlar
olmadığı sonucuna varıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık
görülmemiştir".
13. Davalı idare, davanın kabulü kararına karşı istinaf
talebinde bulunmuştur. Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (BİM)
istinaf başvurusunun kabulüne, istinafa konu kararın kaldırılmasına ve davanın
reddine kesin olarak karar vermiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Uyuşmazlık konusu olayda, her ne
kadar davacının muayene ve kabul komisyonunda görevlendirilmesinin bulunmadığı
anlaşılmakta ve yıllık izin, sağlık raporu kullanmasına yasal bir engel
bulunmamakta ise de soruşturma kapsamında alınan ifadeler ve yapılan
tesbitlerden, davacının personel ihtiyacı olduğu dönemlerde sürekli olarak
istifa edeceğini söylemek ve sık sık yıllık izin, rapor almak ve bazı ödeme
evraklarını imzalamaktan imtina etmek, çevresindekileri suçlamak şeklindeki tutum
ve davranışları nedeniyle mesai arkadaşlarında yılgınlık oluşturduğu, davacının
tutum ve davranışlarıyla çalışma ortamını ve huzurunu bozduğu anlaşıldığından,
657 sayılı Kanunun 125/B-l maddesi kapsamına giren fiili nedeniyle verilen
kınama cezasında mevzuata ve hukuka aykırılık, dava konusu işlemin iptaline
ilişkin istinafa konu mahkeme kararında ise hukuka uyarlık
bulunmamaktadır".
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 657 sayılı Kanun’un “Disiplin cezalarının
çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” kenar başlıklı 125.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devlet memurlarına verilecek
disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller
şunlardır:
…
B - Kınama : Memura, görevinde ve
davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.
Kınama
cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
…
l) Kurumların huzur, sükün ve çalışma
düzenini bozmak."
B. Uluslararası
Hukuk
15. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) devletin kamu
hizmetinde çalışan memurları yönünden sadakat yükümlülüğü öngörmesinin, ayrıca
onlara ödev ve sorumluluklar yüklemesinin memurların statüleri gereği meşru bir
durum olduğunu belirtmiştir. Fakat kamu görevlilerinin de birey olduğunu,
siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal
yönlerinin bulunduğunu ve bu doğrultuda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
(Sözleşme) 10. ve 11. maddelerinden yararlandıklarının şüpheden uzak olduğunu
da ifade etmiştir. Bununla birlikte memurun bulunduğu konum ve görev yaptığı alanla
ilgili olarak ödev ve sorumluluk derecesinin belirlenmesinde ulusal makamların
bir takdir marjı olduğunu da eklemiştir (İsmail Sezer/Türkiye, B. No:
36807/07, 24/3/2015, §§ 52-54; Vogt/Almanya [BD], B. No: 17851/91,
26/9/1995, §§ 51-53; Ahmed ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No:
22954/93, 2/9/1998, §§ 53, 54; Otto/Almanya (k.k.), B. No: 27574/02,
24/11/2005).
16. AİHM, kamu görevlilerine verilen disiplin cezalarıyla
güdülen meşru amacın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği yönünden yalnızca
cezanın bir kuralla öngörülmüş olmasını yeterli bulmamakta; somut bir
değerlendirmenin varlığını aramaktadır. Bu bağlamda kamu görevlilerinin
cezalandırılan eylemlerinin kamu hizmetlerinin sürekliliğini ya da gereği gibi
yerine getirilmesini etkilemek veya görev yapılan devlet kurumunun itibarını
zedelemek gibi cezayı gerekli kılan sonuçlara sebep olduğunun açıkça
gösterilmesi gerektiğini belirtmektedir (Kula/Türkiye, B. No: 20233/06,
19/6/2018, §§ 48, 49).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 16/6/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu; kullandığı izinlerin idarenin onayına tabi
olduğunu, rahatsızlığı dolayısıyla rapor kullandığını ve raporlar hakkında herhangi
bir soruşturmayla karşılaşmadığını belirterek kullandığı izin ve raporların
diğer memurlardan farklı olarak çalışma huzurunu bozma iddiasına konu
edilmesinin eşitlik ilkesini, kanunen hakkı olan memuriyetten çekilme hakkını
kullanmayı dile getirmesi ve müdür vekilinin dilekçesini kayda alırken zorluk
çıkarması üzerine bu durumun suç olduğunu belirtmesi başta olmak üzere konuyla
ilgili tutum ve davranışlarının aleyhine yorumlanmasının ifade özgürlüğünü,
soruşturma sürecinde savunma hakkının kısıtlanmasının ise adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun
ifade özgürlüğüne ve adil yargılanma hakkına yönelik bir müdahalenin bulunup
bulunmadığı, bu takdirde müdahalenin meşru bir amacının olup olmadığı, şikâyete
konu edilen disiplin cezasının belirtilen meşru amaç ile orantılı olup
olmadığı, bu anlamda idare ve derece mahkemeleri kararlarının ilgili ve yeterli
gerekçeler içerip içermediği hususu değerlendirilirken Anayasa ve ilgili
mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü
koşullarının da dikkate alınmasının faydalı olacağı belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 26. maddesinde
düzenlenen ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
21. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz,
yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
23. Başvurucunun çalıştığı kurumun huzur ve çalışma
düzenini söylemleriyle bozması nedeniyle kınama cezası ile cezalandırılmasının
ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu değerlendirilmiştir.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
24. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine... ilkesine aykırı olamaz.”
25. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme,
Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun olma koşullarını sağlayıp sağlamadığının
belirlenmesi gerekir.
26. 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci
fıkrasının (B) bendinin (l) alt bendinin kanunla sınırlama ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan müdahalenin kamu hizmetlerinin
verildiği alanlarda huzurun ve çalışma düzeninin sağlanmasına yönelik
önlemlerin bir parçası olduğu, Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı anlaşılmıştır.
Geriye müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup
olmadığının belirlenmesi kalmaktadır.
27. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2007/4,
K.2007/81, 18/10/2007; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015,
§§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72).
Derece mahkemeleri, bireylerin fikirlerini ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme
hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru
amaçlar arasında adil bir denge sağlamalıdır (Bekir Coşkun, §§ 44, 47,
48; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 58, 61, 66). Derece
mahkemeleri söz konusu dengelemeyi yaparken ve ifade özgürlüğüne yapılan
müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını
değerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir (Kemal Kılıçdaroğlu,
B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 57). Bununla birlikte kamu gücünü kullanan
organlar değerlendirmelerinde ifade özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için
yaşamsal önemde olduğunu gözönünde bulundurmak zorundadır (Bekir Coşkun,
§§ 33-35; Mehmet Ali Aydın, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No:
2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
28. Somut olayda başvurucunun çalıştığı Yurt
Müdürlüğündeki görev ve sorumluluklarını yerine getirmemesi temelinde oluşan
sorunlar nedeniyle hakkında disiplin soruşturması başlatılmış (bkz. §§ 6, 7),
başvurucunun çalışma ortamının huzur ve düzenini bozduğu gerekçesiyle kınama
cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir (bkz. §§ 9, 11). Yargılama
neticesinde ilk derece mahkemesinin verdiği disiplin cezasının iptali yönündeki
karar istinaf yolunda BİM tarafından kaldırılarak davanın reddine kesin olarak
karar verilmiştir (bkz. §§ 12,13). Bu anlamda derece mahkemeleri arasında
sübuta ilişkin değerlendirme farklılıkları bulunduğu görüldüğünden hak ihlali
iddiasının değerlendirilmesinde öncelikle BİM kararının hangi gerekçelere
dayandığının ve bu gerekçelerin ne ölçüde ifade özgürlüğünün kapsamında kaldığının
irdelenmesi gerekir.
29. BİM kararında; imzadan imtina etmek, sürekli istifa
edeceğini söylemek, çevresine suçlamalarda bulunmak, sık sık izin ve rapor
kullanmak gibi birden fazla gerekçeye dayanılarak başvurucunun mesai
arkadaşları üzerinde yılgınlık oluşturduğu sonucuna varıldığı, bu durumun da
çalışma ortamını ve huzurunu bozduğu belirtilmiştir (bkz. § 13). Anılan
gerekçelerden imzadan imtina etmek eylemi nedeniyle başvurucuya daha önce
aylıktan kesme cezası verildiği ancak cezanın görevlendirmeye ilişkin tebliğ
evrakı eksikliği nedeniyle kaldırıldığı, personel sıkıntısının olduğu
dönemlerde izin ve rapor kullandığı iddiası hakkında ise hukuka aykırı bir
durumun bulunmadığının soruşturma raporunda belirtildiği görülmüştür. Bu
nedenle BİM tarafından her ne kadar bahse konu gerekçelere dayanılmış olsa da
disiplin cezası gerekçesinin başvurucunun "sürekli olarak istifa
edeceği söyleminde bulunması ve çevreye karşı suçlayıcı tutum ve davranışlar
sergilemesi" eylemlerinden ibaret olduğu değerlendirilmiştir.
30. Anayasa Mahkemesinin çok sayıdaki kararında altını
çizdiği gibi kamu görevlisi olmak -sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve
avantajların yanında- bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer
kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirmektedir. Kişi
kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği
ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılır, kamu
hizmetinin kendine has özellikleri bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılar (İhsan
Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38; Cem Özaydın, B. No:
2017/26800, 13/1/2022, § 36; Elif Güneysu, B. No: 2017/31733, 7/10/2021,
§ 42). Bu bağlamda devletin kamu hizmetinde çalışan memurlarına bir bağlılık
görevi getirmesi, ödev ve sorumluluklar yüklemesi memurların statüleri gereği
meşru kabul edilebilir bir durumdur (Hasan Güngör, B. No: 2013/6152,
24/2/2016, § 49; Ömer Yalçın, B. No: 2017/30798, 29/9/2020, § 27; Zeki
Çınar, B. No: 2016/3585, 12/6/2019, § 35). Ancak kamu görevlisinin geçimini
sağlamak için büyük ölçüde kamu idaresine bağımlı oluşu, idarenin anılan meşru
menfaatlerin ötesine geçmesi ihtimaline karşı çalışanları savunmasız
bırakabileceği unutulmamalıdır.
31. Somut olayda başvurucu, görevini tam ve zamanında
yapmadığına yönelik iddialara karşı 657 sayılı Kanun'un 20. ve 94. ila 98.
maddelerinde düzenlenen kamu görevinden çekilme hakkını kullanmayı gündeme
getirmiştir. Şüphesiz bu durum bağlı bulunulan amirde veya kurumda
memnuniyetsizliğe ya da çalışma arkadaşları arasında uyumsuzluğa neden
olabilir. Nitekim başvurucu, söz konusu söyleminin tabi olduğu statü hukuku
kapsamında (bkz. § 30) çalışma ortamını olumsuz yönde etkilediği gerekçesiyle
disiplin cezası ile cezalandırılmış ve BİM kararı ile bahse konu işlem aynı
gerekçeyle hukuka uygun bulunmuştur. Başvurucunun ifadelerine bakıldığında
anılan söylemiyle kendisine yöneltilen iddiaların ciddiyetini ve içinde
bulunduğu duygu durumunu ortaya koyarak (bkz. § 10) idarenin meşru menfaatlerin
ötesine geçmesi ihtimaline karşı savunmasız kalmamayı (bkz. § 30) hedeflediği
görülmektedir. Bu anlamda başvurucu bu hareketiyle herhangi bir disiplin
yaptırımına muhatap olmamak adına hareketsiz kalmak yerine karşılaşabileceği
sonuçlara rağmen görüşlerini açıklayarak disiplin cezası ile karşı karşıya gelmiştir.
Buna göre başvurucunun somut olayda hareketsiz kalmaması, bir başka deyişle
kendi kendini sansürlememesi (otosansür) nedeniyle cezalandırıldığı ve bu
durumun ise ifade özgürlüğü üzerinde negatif bir etkiye yol açtığı
söylenebilir.
32. Başvuru konusu olaydaki bir diğer iddia ise
başvurucunun çevreye karşı suçlayıcı tutum ve davranışlarda
bulunmasıdır. Somut olayda, başvurucu ve idare arasında başvurucunun bazı
belgelere ilişkin görev ve sorumluluklarını yerine getirmediği iddiası
üzerinden bir anlaşmazlık yaşandığı, soruşturma sonucunda ise başvurucunun
anılan konularda görevli olduğunun yazıyla kendisine bildirilmediği
anlaşıldığından hakkında uygulanan aylıktan kesme cezası kaldırılmıştır (bkz. §
11). Şu hâlde haksızlığı soruşturma sonucunda teyit edilen iddialardan dolayı,
başvurucunun tavır ve davranışlarında -çalışma arkadaşları tarafından olumsuz
olarak değerlendirilebilecek- birtakım değişikliklerin görülmesinin
anlaşılabilir olduğu kabul edilmelidir.
33. Disiplin uygulamaları devlet organizasyonu içinde
düzenin sağlanması ve korunması, memurun görevine bağlanması, hizmetlerin en
etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için kullanılır; bu uygulamaların
hukuki gerekçeleri ve sonuçları vardır. Disiplin uygulamalarının nihai hedefi,
sağlanan düzen sayesinde verimli bir çalışma ortamının ve nihai olarak da kamu
yararının sağlanmasıdır. Bu bakımdan disiplin cezaları memurların görevlerini
layıkıyla ve uyum içinde yerine getirmesi için önemli bir araçtır (Ayfer
Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, B. No: 2018/24874, 31/3/2022, § 53). Öte
yandan disiplin cezalarının münhasıran memurların görevleriyle ilgili olması
disiplin cezaları hakkında yapılan değerlendirmelerin ciddiyetini
azaltmamaktadır. Çünkü düşünce açıklamaları karşılığında uygulanan disiplin cezalarının
kamu görevlilerinin temel hak ve özgürlükleri üzerinde bir caydırıcı etki
oluşturacağı açıktır (Mehmet Alanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15462,
29/9/2021, § 49; Şah İsmail Harmancı, B. No: 2018/15359, 17/11/2021, §
41).
34. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi daha önceki
kararlarında, düşünce açıklamaları nedeniyle kamu görevlileri hakkında verilen
disiplin cezalarına ilişkin olarak idarenin ve bu tür cezaların hukuka
uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin -subjektif yorumlardan kaçınmaları
için- yapmaları gerekenleri açıklamıştır. Somut olayda başvurucunun söylemi ve
tavırları ile (bkz. § 29) çalıştığı kurumun huzur, sükûn ve çalışma düzenini
bozduğunun kabul edildiği de gözönüne alındığında idare ve yargı mercilerinden
en azından şu değerlendirmeleri yapmaları beklenir:
i. Söz konusu ifade özgürlüğü olduğu için devlet
memurlarının da birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla
ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olma haklarının bulunduğu
gözardı edilmemelidir (Hasan Güngör, § 49; Ömer Yalçın, § 27; Zeki
Çınar, §§ 34, 35).
ii. Somut olayın koşullarında kamu görevlisinin düşünce
açıklamasını kamu görevi statüsünün ve görev yaptığı alanın kendisine sağladığı
unvanı dâhil herhangi bir olanağı kullanarak yapmış ise bunun gösterilmesi
gerekir (kamu görevinin niteliğine ilişkin olarak bkz. Adem Talas [GK],
B. No: 2014/12143, 16/11/2017, § 47).
iii. Buna ilaveten kamu görevlisinin yaptığı bir düşünce
açıklamasının kamu hizmetlerinin sürekliliğini, etkinliğini, verimliliğini ya da
gereği gibi yerine getirilmesini ne şekilde etkilediğinin ve cezayı gerekli
kılan -devlet organizasyonu içinde düzenin bozulması, hizmetlerin
yürütülememesi gibi- sonuçların neler olduğunun veya bu tür sonuçlara neden
olmasının kuvvetle muhtemel olduğunun ortaya konulması gerekir (disiplin cezası
ile cezalandırılabilmeleri için kamu görevlisinin fiillerinin memuriyetini
etkilediğinin gösterilmesi gerekliliğine ilişkin olarak bkz. Yasin Agin ve
diğerleri [GK], B. No: 2017/32534, 21/1/2021, §§ 61, 63; Levent Tunçel,
B. No: 2017/34185, 16/3/2022, §§ 42, 44; Disiplin hukukunun amaçları için bkz. Ayfer
Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, § 53),
iv. Hükmedilen disiplin cezasıyla kamusal önemi bulunan
objektif amaca ulaşılabileceği, başka bir deyişle kamu görevlisinin
cezalandırılmasının zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiği gösterilmeli;
düşünce açıklamasının kamu görevini etkileme derecesiyle orantılı bir disiplin
cezasına hükmedilmedir (Mehmet Alanç ve diğerleri, § 45; Şah
İsmail Harmancı, § 37; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, § 45).
v. Değerlendirmeler oldukça açık, spesifik ve tekil
olarak yapılmalıdır (bireyselleştirilmiş değerlendirme zorunluluğuna ilişkin
olarak bkz. Şah İsmail Harmancı, § 41).
35. Somut olayda, başvurucuyu cezalandıran idarenin ve
nihai kararı veren BİM'in gerekçeleri dikkatli bir şekilde ele alınmıştır. Buna
karşın hem idare hem de BİM başvuruya konu söylem, tutum ve davranışların
çalışma ortamının huzurunu bozduğunu belirtmek dışında yukarıda sıralanan
değerlendirmelerden hiçbirini yapmamıştır.
36. Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında ifade
özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan
kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26.
maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. İfade özgürlüğüne yapılan bir
müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi
için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli
olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No:
2014/1577,25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, §
56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019,
§ 120).
37. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında
değerlendirmelerinde Anayasa Mahkemesinin kabul ettiği standartları uygulamayan
idare ve BİM'in başvurucunun bir disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu
toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ilgili ve yeterli
bir gerekçe ile ortaya koyduğunun kabul edilmesi mümkün olmamıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan müdahalenin Anayasa’nın 26.
maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
39. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi ile birlikte
40.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
40. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması
gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama
kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan
[GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2),
B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK],
B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
41. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak
başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
Bölge İdare Mahkemesinin ilgili dairesine göndermek üzere Aksaray İdare
Mahkemesine (E.2017/456, K.2017/1478) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 16/6/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.