TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.Ş.T. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/17073)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportörler
|
:
|
Burak Cenk İLHAN
|
|
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
M.Ş.T.
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat ÖZKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, vekâlet ücretinin yapılan düzenlemeyle azaltılması
nedeniyle mülkiyet hakkının; gözaltı tedbiri nedeniyle ödenen tazminatın
yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; adli kontrol
tedbirine dayalı tazminat talebinin değerlendirilmemesi nedeniyle de adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 26/2/2004 tarihinde doğmuş olup olay tarihinde
çocuktur. Başvurucu, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) yürüttüğü
bir soruşturma kapsamında 21/3/2017 tarihinde saat 14.00'da gözaltına alınmış;
22/3/2017 tarihinde imza vermek suretiyle adli kontrol şartı ile serbest
bırakılmıştır.
8. Başsavcılık 6/4/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucu
hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, görevi yaptırmamak için direnme,
toplantı ve yürüyüşlere silah veya 23. maddede belirtilen aletlerle katılma
suçlarından aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
9. İddianame Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
21/4/2017 tarihinde kabul edilerek E.2017/138 sayılı dosya üzerinden kovuşturma
aşaması başlamıştır.
10. Mahkeme 20/9/2017 tarihinde yaptığı duruşmada, üzerine atılı
suçlardan başvurucunun beraatine karar vermiş, karar istinaf kanun yoluna
başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
11. Başvurucu 9/10/2017 tarihli dilekçesiyle 4/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesi uyarınca haksız yere
gözaltında kalması nedeniyle 7.000 TL maddi, 8.000 TL manevi tazminatın gözaltı
tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsili talebiyle dava
açmıştır.
12. Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi 28/2/2018 tarihinde 46,80 TL
maddi tazminat ve 100 TL manevi tazminatın gözaltı tarihi olan 21/3/2017
tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte başvurucuya
verilmesine, ayrıca kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla
yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 845 TL vekâlet
ücretinin de ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Mahkememize açılan iş bu davanın
20/10/2017 tarihinde,kesinleşme tarihiitibariyle CMK'nın 141/1 maddesinde
yazılı bir yıl içinde ve süresinde açıldığı, davacının yerleşim yerinin
bulunduğu yer olan Adana Mahkemelerinde açılmış olduğu, davacının
gözaltındakaldığı süreye ilişkin mahsup işleminin yapılmadığı, gelen yazı
cevapları ve UYAP üzerinde yapılan araştırmalara göre davacı tarafından iş bu
davaya konu gözaltı sebebiyle başka mahkemelerde açılmış bir tazminat davası
kaydının olmadığı, tüm bu açıklamalar doğrultusunda davacının haksızgözaltı
nedeniyle tazminata hak kazandığı mahkememizce kabul edilmiştir.
Davacının, 29/9/29017 tarihli vekaletname ile
vekiline, CMK'nın 141. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız koruma tedbiri
nedeniyle tazminat talep etme konusunu içerirözel yetki verdiğianlaşılmıştır.
17/1/2018 tarihli duruşmada davacı vekili
maddi tazminata hükmedilmesi halinde asgari ücret tarifesi üzerinden
hesaplanmasına muvafakatleri olduğunu bildirmekle;davacının gözaltı kaldığı
süreye ilişkin olarak çalışma bakanlığı tarafından belirlenen davacının en
azkazanılabileceği kabul edilen aylık ve günlük asgariücret esas alınarakve
mahkememiz tarafından yapılan hesaplamada davacının1 gün gözaltındakalması
nedeniyleoluşangünlükmaddi gelir kaybı;
2017 yılı için asgari ücret tarifesine göre
aylık asgari ücretin 1.404.06 TL olduğu, aylık olarakücretin belirlenmiş olması
nedeniyle aylık ücret 30 gün üzerinden değerlendirilmiş ve günlük olarak
hesaplandığında 46.80 TL'ye denk geldiği anlaşılmış, yapılan hesaplamalar
neticesinde davacının 1 gün için 46.80 TL maddi zarara uğradığı kanaatine
ulaşılmış ve bu tazminata davacı vekilinintalebinde belirttiği üzere haksız
gözaltı tarihi olan 21/3/2017 ' den itibaren yasal faiz işletilmesine karar
verilmiştir.
Manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak
kullanılamayacağı, davacının üzerine atılı suçun niteliği, gözaltında kaldığı
süre, sosyal ve kişisel durumu, özgürlüğün önemibirlikte değerlendirildiğinde
100 TL manevi tazminatın makul ve makbul bir miktar olduğu,bu tazminata da dava
dilekçesinde talep edildiği üzere haksız gözaltı tarihi olan 21/3/2017 den
itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.
694 sayılı KHK ile tazminat davalarında
vekalet ücretine ilişkin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'u 142.maddeye
eklenen düzenlemede dikkate alınarak 845TL vekalet ücretine hükmedil[mesine
karar verilmiştir]."
13. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. Adana Bölge
Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi 3/5/2018 tarihinde istinaf başvurusunun
esastan reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Yerel Mahkemece verilen hükme karşı
istinaf yoluna başvurulmakla, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç
tarihine göre dosya görüşüldü:
İstinaf başvurusunun reddi nedenleri
bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini
yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin
herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi
bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu,
eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tiplerine
uyduğu, cezaların kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığından,
İstinaf başvurusunda bulunan davacı vekilinin
ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, istinaf başvurusunun esastan
reddine,dosyanın hükmü veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine [karar
verildi]."
14. Başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesinin kararını 28/5/2018
tarihinde öğrenmiştir.
15. Başvurucu 5/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. M.E.,
B. No: 2018/696, 9/5/2019, §§ 15-25.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
18. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını
karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında
davacı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen
işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen
davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamayacağının 25/8/2017 tarihli
ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (694 sayılı KHK)
ile belirlendiğini, böylelikle ağır ceza mahkemelerinin vekâlet ücretinin alt
sınırının sulh ceza hâkimliği vekâlet ücreti seviyesine düşürüldüğünü, ağır
ceza mahkemesinde görülen bir davadaki vekâlet ücretinin sulh ceza hâkimliğinde
görülen bir davanın seviyesine düşürülmesinin hakkaniyet, orantılılık, eşitlik
ilkelerine aykırı olduğunu, ağır ceza mahkemesinde görülen bir dava olmasına ve
avukatıyla 4.360 TL (ağır cezalık işler için öngörülen miktar) üzerinden
vekâlet sözleşmesi yapmasına rağmen sulh ceza hâkimliği vekâlet ücreti olan 845
TL vekâlet ücretine hükmedildiğini, bu suretle belirli bir ücretten yoksun
bırakıldığını belirterek ayrımcılık yasağı ile adil yargılanma ve mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Adil yargılanma hakkı bağlamında medeni hak
ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda lehe hükmedilen vekâlet ücretinin
oranına ilişkin bir güvence bulunmadığı (Aksaray
Tır Nakliyat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2017/36736,
19/9/2018, § 86) gibi lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesinin mahkemeye erişim
hakkıyla da bir ilgisi yoktur. Başvurucu, lehine az vekâlet ücretine
hükmedilmesinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer güvencelere tesir
ettiğini de ortaya koyabilmiş değildir. Bu nedenle adil yargılanma hakkına
yönelik bir müdahalenin bulunmadığı açık olduğundan başvurucunun şikâyetlerinin
tamamı mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
22. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No:
2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35.
maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaatinin olup
olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, §
26; İhsan Vurucuoğlu, B. No:
2013/539, 16/5/2013, § 31).
23. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet
hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal
varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20).
24. Belirli durumlarda bir ekonomik
değer veya icrası mümkün bir alacak
iddiasıyla oluşan meşru bir beklenti,
Anayasa'nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma alanında yer
alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Meşru beklenti; makul bir
şekilde ortaya konmuş, icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta
belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren,
yerleşik ve istikrarlı bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip
nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece
ulusal hukukta mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı
meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (İslam Şahin, B. No: 2014/7280, 21/1/2016, § 29; Uğur Çelik, B. No: 2015/20244, 15/6/2016,
§ 24).
25. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 168.
maddesinin üçüncü fıkrasına göre avukatlık ücretinin takdirinde hukuki yardımın
tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife
esas alınır. Dolayısıyla kişinin vekâlet ücreti dolayısıyla mülkiyet hakkına
sahip olup olmadığı kararın verildiği tarihteki duruma göre
değerlendirilmelidir. 694 sayılı KHK ile yapılan değişiklik öncesinde
yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 14. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında Tarifenin
üçüncü kısmı gereğince avukatlık ücretine hükmolunacağının, ancak hükmolunacak
avukatlık ücretinin aynı tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün on ikinci
sırasındaki ücretten az olamayacağının belirtildiği görülmektedir. Bu düzenleme
dikkate alındığında başvurucunun karar tarihinde alacağı vekâlet ücreti en az
4.360 TL olacaktır. 694 sayılı KHK'da ise ödenecek miktarın tarifede sulh ceza
hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza
mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla
olamayacağı belirtilmiştir. Derece mahkemesi de bu hükmü dikkate alarak sulh
ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen 845 TL'nin başvurucuya
ödenmesine karar vermiştir.
26. Somut olayda 694 sayılı KHK'dan sonra da yürürlükte bulunan
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin yerine özel hüküm niteliğinde ve daha üst
bir norm olan 694 sayılı KHK'nın uygulanacağı açıktır (M.E., § 37). Dolayısıyla karar tarihinde
başvurucunun 4.360 TL vekâlet ücreti alabilmesinin hukuki bir temeli
bulunmamaktadır. Hukuki bir temeli bulunmayan bu iddianın meşru bir beklenti
oluşturmayacağı da açıktır. Öte yandan başvurucu, avukatıyla 4.360 TL üzerinden
anlaştığını iddia etmiş olsa da bu vekâlet ücreti müvekkil ve vekil arasında
yapılan vekâlet sözleşmesinin bir sonucudur ve burada bir kamu müdahalesi
olmadığı için devletin sorumluluğunu gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Bu
açıklamalar doğrultusunda başvurucunun, mevcut bir mülkü veya mülkü edinmeye
yönelik meşru bir beklentisi olduğunu kanıtlayamadığından Anayasa'nın 35.
maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin korumadan yararlandırılmasının
mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu; haksız gözaltı nedeniyle ödenen maddi ve manevi
tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu, haksız gözaltı nedeniyle lekelenme
hakkı ihlal edildiğinden bu ihlali giderecek orantıda bir maddi ve manevi
tazminat hükmedilmediğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin üçüncü
fıkrasının ilgili kısmı ile dokuzuncu fıkrası şöyledir:
"... Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak
suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun
şartlarını kanun gösterir.
...
Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan
kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre,
Devletçe ödenir."
30. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa'nın kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkını düzenleyen 19. maddesi kapsamında incelenmesi
gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
32. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konulduktan sonra
ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır. Maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci
fıkralarında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunan kişilere
tanınan güvencelere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir (Safkan Aydoğdu, B. No: 2014/7498,
5/4/2017, § 43).
33. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu
esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat
hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade
edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan "bu
esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler" ifadesi ile
maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın
kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya
üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci
ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan
zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan
Aydoğdu, § 44).
34. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi
için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında
bir işleme tabi tutulup tutulmadığının derece mahkemelerince ya da Anayasa
Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Bu bağlamda kişinin Anayasa'nın 19.
maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi
tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun
genel prensiplerine göre ödenmediği veya bir tazminat imkânının bulunmadığı
tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına
alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olacaktır.
35. Kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında
belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri
tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat
miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır.
36. Derece mahkemelerinin tazminat için somut olayın koşullarına
göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan
önemsiz miktarda bir tazminat Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına
aykırı olacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer
davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır.
Bununla birlikte hükmedilen miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda
verilmesine hükmettiği tazminat miktarından düşük olması tek başına Anayasa'nın
19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği anlamına gelmez. Tazminatın
Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığını
değerlendirirken somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması
gerekir.
37. Somut olayda başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma
kapsamında bir gün gözaltına alınmış; kovuşturma sonucunda beraatine karar
verilmiştir. Başvurucu bunun üzerine haksız olarak gözaltına alınması nedeniyle
uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini için 5271 sayılı Kanun uyarınca
tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkeme başvurucunun haksız olarak gözaltına
alındığını kabul etmiş ve başvurucuya 46,80 TL maddi, 100 TL manevi tazminat
ödenmesine karar vermiştir. Dolayısıyla burada yapılacak inceleme tazminat
miktarının yeterli olup olmadığının belirlenmesiyle sınırlı olacaktır.
38. Somut olayda derece mahkemesi, yapılan yargılama sırasında Adana
İl Emniyet Müdürlüğünden başvurucunun sosyal ve ekonomik durumunun
araştırılmasını istemiştir. Seyhan İlçe Emniyet Müdürlüğünün raporunda;
başvurucunun ortaokul öğrencisi olduğu için çalışmadığı, bu nedenle yıllık,
aylık veya yevmiyesinin olmadığı belirtilmiştir. Mahkeme yaptığı yargılama
sonucunda aylık asgari ücreti otuz gün üzerinden değerlendirerek hesaplanan -1
gün için 46,80 TL- maddi tazminatın ödenmesine karar vermiş olup derece
mahkemesince toplanan deliller doğrultusunda belirlenen maddi tazminat
miktarının davanın koşullarında orantısız olduğu söylenemeyecektir.
39. Ancak 100 TL'lik manevi tazminat, Anayasa Mahkemesinin
benzer davalarda belirlediği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde
düşüktür. Anayasa Mahkemesi, gözaltının hukuka aykırı olması nedeniyle bugüne
kadar bir ihlal kararı vermemiştir. Ancak Mehmet
Baydan (B. No: 2014/16308, 12/4/2018, § 84) kararında başvurucu,
herhangi bir suç isnadı olmaksızın polislerce karakolda kısa bir süre (36
dakika) tutulmuştur. Anayasa Mahkemesi başvurucunun şikâyete konu tutulma
hâlinin Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
müdahale edilmesine imkân tanınan durumların hiçbirine girmediği sonucuna
varmış ve başvurucuya 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
Dolayısıyla bu kararın somut olay bakımından ölçü alınabileceği
anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği
tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte tazminat miktarının somut
olayın koşullarında -başvurucunun çocuk olması da gözönünde bulundurulduğunda-
tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu anlaşılmaktadır.
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu
fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
D. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu; hakkında verilen adli kontrol tedbiri konusunda
tazminat davasında herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, kendisine herhangi
bir tazminat ödenmediğini, adli kontrol nedeniyle uğradığı mağduriyetin
karşılanmadığını ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
42. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesi şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucuların anılan iddialarının tamamının adil yargılanma hakkı
kapsamında gerekçeli karar hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
44. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra
İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
45. Somut olayda başvurucunun uygulanan adli kontrol tedbiri
nedeniyle tazminat davası açmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucu
bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yargısal mercilere
usulüne uygun olarak iletmemiştir.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
47. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
48. Başvurucu 20.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur. Başvurucu, ayrıca ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılmasını istemiştir.
49. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkeler belirlenmiştir.
50. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun tespit edilebilmesi için öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet
Doğan, §§ 57, 58).
51. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususlarında derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
52. Gözaltı işlemi nedeniyle başvurucuya ödenen manevi
tazminatın düşük olması gerekçesiyle Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu
fıkrasındaki tazminat hakkının mahkeme kararı neticesinde ihlal edildiği
sonucuna varılmış ise de Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki
tazminat hakkının ihlali ile ilgili olarak yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar görülmemiş, başvurucuya 5.000 TL manevi tazminatın ödenmesine
karar verilmiştir.
53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.000 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Koruma tedbiri nedeniyle verilen tazminat miktarının az
olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamındaki tazminat
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiğine iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Koruma tedbiri nedeniyle verilen tazminat miktarının az
olması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
E. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlali
nedeniyle başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.