TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ZEYNEP ÇAMLICA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/17858)
Karar Tarihi: 2/5/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportörler
Hilmi Can TURAN
Mustafa Eyyub DEMİRBAŞ
Başvurucu
Zeynep ÇAMLICA
Vekili
Av. Şenay TAVUZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, zımni ret üzerine açılan tam yargı davasının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Arka Plan Bilgisi
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) olduğu sonucuna ulaşmıştır (darbe teşebbüsü ve arkasındaki FETÖ/PDY'ye ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-36; FETÖ/PDY'nin mali yapılanmasına ilişkin genel bilgiler için bkz. Hamdi Akın İpek, B. No: 2015/17763, 24/5/2018, §§ 15-22).
9. OHAL tedbirleri kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle, terör örgütleriyle bağlantılı görülen sağlık kurumları, vakıf ve dernekler, vakıf yükseköğretim kurumları, eğitim kurumları, öğrenci yurtları ve dershanelerin faaliyetlerine son verilmiştir. Bu çerçevede 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamesi'nin (667 sayılı KHK) 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendiyle Şifa Üniversitesi (Üniversite) kapatılmıştır. Aynı maddenin (2) numaralı fıkrası uyarınca, kapatılan vakıf yükseköğretim kurumları, öğrenci yurtları ve dershanelere ait olan taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz olarak devredilmiştir.
B. Somut Başvuruya İlişkin Olaylar
10. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
11. Başvurucu, Şifa Üniversitesine bağlı misafirhane ve kız öğrenci yurdunda işçi olarak çalışmakta iken 12/1/2016 tarihinde işten çıkarılmıştır.
12. Üniversite, işten çıkarma neticesinde başvurucuya bazı işçilik alacakları ödememiş; bir kısmı için vadeleri 31/5/2016 ile 31/3/2017 arasında olan on bir senet vermiştir.
13. Başvurucu, söz konusu senetlerden 31/5/2016 ve 30/6/2016 tarihli olanlar için -Üniversite tarafından ödenmediğinden- 15/7/2016 tarihinde İzmir 19. İcra Dairesinde (icra dosyası 2016/10243) icra takibi başlatmıştır. Tahsilat gerçekleşmeden 667 sayılı KHK ile Üniversite kapatılmıştır.
14. Başvurucu; OHAL KHK'ları ile kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının borç ve yükümlüklerine ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlara ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat etme imkânı sağlayan 17/8/2016 tarihli ve 29804 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin yürürlüğe girmesi sonrasında icra takibi devam ederken işçilik alacağına ilişkin olarak Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile İzmir Defterdarlığına 29/8/2016 tarihinde başvurmuş, Vakıflar Bölge Müdürlüğü 6/10/2016 tarihli cevabı ile talebi reddetmiş, İzmir Defterdarlığı başvuruya cevap vermemiştir.
15. 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (675 sayılı KHK) 16. maddesinin ikinci fıkrasında 17/8/2016 tarihinden önce başlatılan icra takipleri hakkında düşme kararı verileceğine hükmedildiğinden başvurucunun Üniversiteye karşı başlattığı icra takibi 9/5/2017 tarihinde düşme karar verilerek kapatılmıştır.
16. Başvurucu, 675 sayılı KHK ile davaları veya icra takipleri düşen davacı ve alacaklılara yönelik olarak, düşme kararının tebliğinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içinde ilgili idari makama başvurulmasına ilişkin yeni başvuru yolu öngörülmesi nedeniyle ilgili yargı yerince düşme kararı verilmesini beklemeden 12/12/2016 tarihinde idareye Üniversiteden alacaklarına ilişkin yeni bir başvuru yapmış; idare tarafından cevap verilmemesi üzerine 6/4/2017 tarihinde zımni ret işleminin iptaline ve alacağına karşılık olarak kendisine verildiğini beyan ettiği on bir senedin tamamının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talebiyle idare mahkemesinde dava açmıştır.
17. İzmir 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 14/7/2017 tarihli kararı ile süresinde açılmadığı gerekçesiyle istinaf yolu açık olmak üzere davanın reddine hükmetmiştir (E.2017/620, K.2017/1249). Kararda; başvurucu tarafından idareye yapılan 12/12/2016 tarihli ikinci başvurunun süreyi canlandırmadığı, başvurucunun 670 sayılı KHK'nın yürürlüğe girdiği 17/8/2016 tarihinden sonra 29/8/2016 tarihinde yaptığı ilk başvurudan itibaren altmış günlük zımni ret ve dava sürelerinin hesaplanması gerektiği, davanın süresinde açılmadığı ifade edilmiştir. Mahkeme, senetlerden ikisi yönünden icra takibi yapıldığı hususunu incelememiş, icraya konu edilmeyen diğer senetler yönünden ise ayrı bir değerlendirme yapmamıştır.
18. Başvurucu, istinaf kanun yoluna başvurmuş; İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi 8/3/2018 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun reddine kesin olarak hükmetmiştir. Başvurucu, İstinaf Mahkemesi kararını 9/5/2018 tarihinde tebliğ almıştır.
19. Başvurucu 6/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 670 sayılı KHK'nın "Devir işlemlerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" (1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan varlık); her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(2) Bu madde kapsamında devralınan varlıklardan nakit ve diğer hazır değerler emanet, diğer varlıklar ise nazım hesaplarda izlenir. Nazım hesaplarda izlenen varlıklardan elden çıkarılanların tutarı emanet hesaplarına alınır. Ödenmesine karar verilen borçlar bu emanetlerden ödenerek kalan tutar bütçeye gelir kaydedilir.
(3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
(4) Birinci fıkra kapsamında tespite konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden itibaren başlar.
..."
21. 675 sayılı KHK'nın "Dava ve takip usulü" kenar başlıklı 16. maddesi şöyledir:
" (1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(2) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.
(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz."
22. 670 sayılı KHK'nın "Devir işlemlerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 5. maddesi 8/2/2018 tarihli ve 7091 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun ile aynen kanunlaşmıştır.
23. 675 sayılı KHK'nın "Dava ve takip usulü" kenar başlıklı 16. maddesi 6/2/2018 tarihli ve 7082 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun ile kanunlaşmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Anayasa Mahkemesinin 2/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
25. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur. Adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; 667 sayılı KHK ile işçilik alacağına ilişkin olarak aleyhinde icra takibi başlattığı Üniversitenin kapatılması üzerine 29/8/2016 tarihinde Vakıflar Bölge Müdürlüğüne ve Defterdarlığa başvurduğunu, 675 sayılı KHK ile icra takibi düşen alacaklılara ilişkin bir başvuru yolunun öngörülmesi üzerine, bir hak kaybına uğramamak için icra takibinin düşme kararı tarafına tebliğ edilmeden idareye 12/12/2016 tarihinde yeni bir başvuru yaptığını, bu nedenle davaya ilişkin hak düşürücü sürelerin ikinci başvuru tarihinden itibaren hesaplanması gerektiğini, Mahkemenin süre yönünden davanın reddine hükmetmesinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde; başvurucunun icra takibine konu senetler ile icra takibi başlatılmamış senetler arasında bir ayırım yapmaksızın Üniversiteden alacaklarının tamamına yönelik olarak 12/12/2016 tarihinde yapılan başvurunun idare tarafından zımnen reddedildiği gerekçesi ile dava açtığını, icra takibi başlatılmamış alacaklar yönünden idarece bir karar verilmesi beklenmeksizin dava açılamayacağı ifade edilmiştir.
28. Bakanlık görüşünde ayrıca icra takibi başlatılmış senetler yönünden icra takibinin düşmesine ilişkin kararın kendisine tebliğ edilmesinden sonra idareye başvurabileceği ve idarenin başvurucu aleyhinde karar vermesi durumunda kararın iptali için başvurucunun dava açma olanağı olduğu belirtilmiş yani hem icra takibine uğrayan alacaklar yönünden hem takibi başlatılmamış alacaklar yönünden başvuru yollarının tüketilmediği ifade edilmiştir.
C. Değerlendirme
29. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
31. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
32. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33). Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
33. Somut olayda davanın süre aşımından reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
34. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
35. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma (meşru amaç) ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
37. 6/1/1982 tarihli 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesinde ilgililerin haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurmasını takiben altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayıldığı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerinde dava açabileceği öngörülmüştür.
38. Davanın süreden reddine ilişkin kararın 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (2) numaralı fıkrasına dayandığı görülmüştür. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
39. Yargısal başvuruların bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde, kanun yolu başvurularında süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacının bulunduğuna işaret etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ertuğrul Dalbaş, B. No: 2014/7805, 25/10/2017, § 59).
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
40. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya fiilî sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, § 52).
41. Mahkemelerin dava açma süresine ilişkin usul kurallarını uygularken kişilerin mahkemeye erişimlerini engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde aşırı şekilcilikten kaçınmaları gerekir.
42. Öte yandan bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği, ilgili mevzuatı yorumlamak derece mahkemelerinin görevi olup Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda incelediği husus Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğidir. Bu kapsamda dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi olmayıp Anayasa Mahkemesi, dava açama süresinin başlatıldığı tarihle ilgili olarak derece mahkemelerinin yorumlarının Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal edip etmediğini incelemektedir.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Somut olayda işçilik alacakları kapsamında olduğu iddia edilen alacak hakkında on bir adet senet düzenlenmiştir. Başvurucu senetlerden ikisi ile ilgili olarak 17/8/2016 tarihinden önce icra takibi başlatmışsa da kalan dokuz senet için icra takibi başlatamadan borçlu Kurum kapatılmıştır. Başvurucu 670 sayılı KHK kapsamında 29/8/2016 tarihinde alacaklarının bildirimi bağlamında ilgili idarelere başvurmuş, Vakıflar Bölge Müdürlüğünce herhangi bir ödeme yapılmayacağına ilişkin 6/10/2016 tarihli işlem tesis edilmiştir. İzmir Defterdarlığınca ise başvuruya cevap verilmemiştir. Gelişen süreçte 675 sayılı KHK ile davaları veya icra takipleri düşen davacı ve alacaklılara yönelik olarak yeni bir başvuru yolu öngörülmesi nedeniyle başvurucu, 12/12/2016 tarihinde ilgili idareye Üniversiteden olan alacaklarına ilişkin yeni bir başvuru yapmış; idarenin buna cevap vermemesi üzerine 6/4/2017 tarihinde zımni ret işleminin iptaline ve başvuru konusu alacağın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talebiyle idare mahkemesinde dava açmıştır.
44. Dava, süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Mahkeme dava açma süresinin belirlenmesinde başvurucunun 29/8/2016 tarihinde 670 sayılı KHK’nın 5. maddesi kapsamında İdareye yaptığı müracaatı esas almıştır. Mahkeme başvuruyu 2577 sayılı Kanun’un 10.maddesi kapsamında bir başvuru kabul edip, davanın, idarenin ret cevabının tebliğinden ya da başvurunun 60 gün içinde cevap verilmemek suretiyle zımnen reddedilmesi halinde zımni ret tarihinden itibaren 60 günlük yasal süre içerisinde açılması gerektiğini belirterek davanın süresinde açılmadığını değerlendirmiştir.
45. 670 sayılı KHK’nın“Devir işlemlerine ilişkin tedbirler” kenar başlıklı 5. maddesinin (4) numaralı fıkrası ile OHAL KHK’ları ile kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının borç ve yükümlülüklerine ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği 17/8/2016 tarihinden itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edileceği, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük sürenin kapatma tarihinden itibaren başlayacağı kurala bağlanmıştır. Anılan düzenlemede hak iddiasında bulunanların kanaat getirici belgelerle ilgili idareye başvurmaları gerektiğine yönelik bir düzenleme yapılmış ancak bu müracaatın hak sahiplerince ne kapsamda değerlendirilmesi ve müracaat sonrası hangi durumda nasıl hareket etmeleri gerektiğine ilişkin ayrıntılı bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
46. 29/10/2016 tarihinde yürürlüğe giren 675 sayılı KHK’nın “Dava ve takip usulü” kenar başlıklı 16. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında 670 sayılı KHK’nın yürürlük tarihi olan 17/8/2016 tarihinden önce 670 sayılı KHK kapsamında belirtilen kurumlara karşı açılmış olan davalar ve başlatılmış olan icra takiplerinin 670 sayılı KHK’nın 5. maddesinde belirtilen dava şartı yokluğu nedeniyle reddedileceği belirtilmiştir. Aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında ise birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı KHK’nın 5. maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceğinin belirtileceği, idari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabileceği düzenlenmiştir.
47. Yukarıda da belirtildiği üzere öncelikle vurgulanmalıdır ki, başvuru konusu olayda aynı işçilik alacağına yönelik olmak üzere düzenlenmiş on bir adet senedin ikisi hakkında 17/8/2016 tarihinden önce başlatılmış bir icra takibi bulunmaktadır. Başvurucunun takibe konu senetler yönünden 670 sayılı KHK’nın 5. maddesi kapsamında başvuruda bulunmasına engel bir durum olmadığı gibi yapılan başvurunun devam eden icra takiplerine menfi bir etkisinin bulunmadığı da açıktır. 675 sayılı KHK, davası veya takibi devam eden davacı ve alacaklılara 670 sayılı KHK’dan ayrı olarak yeni bir yol getirmiştir. Başvurucunun da, 675 sayılı KHK kapsamında olduğu kuşku bulunmayan icra takibi devam eden iki senet de dahil olmak üzere 12/12/2016 tarihinde yeni bir başvuru yaptığı görülmüştür. Her ne kadar İdare Mahkemesince 670 sayılı KHK’nın 5.maddesi kapsamında yapılacak başvurularda hak düşürücü sürenin belirlenmiş olduğu, başvurucu açısından idareye bildirim süresinin 17/8/2016 tarihinde başladığı ve bu sürenin 16/10/2016 tarihinde sona erdiği ve söz konusu hak düşürücü sürenin dolmasından sonra 12/12/2016 tarihinde yapılan başvurunun geçmiş olan dava süresini ihya etme olanağı bulunmadığı ifade edilmişse de,675 sayılı KHK’nın devam eden icra takipleri ve davalar yönünden yeni bir başvuru imkanı getirdiği, başvurucunun da bu kapsamda idareye başvuru yaptığı ve zımni ret üzerine süresinde dava açtığı nazara alındığında Mahkemenin bu yöndeki gerekçesine itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
48. Öte yandan olağan dönemde özel kişiler arasında işçilik alacağı nedeniyle doğan ihtilafların ve bir alacak için düzenlenmiş senetlerin icrasının ve yine bu kapsamda doğacak ihtilafların çözüm yerinin adli yargı yerleri olduğu, adli yargıda düzenlenmiş olan hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin 2577 sayılı Kanun’da belirlenmiş sürelere nazaran daha uzun olduğu bilinmektedir. KHK ile kapatılmak suretiyle idareye devredilen kurumların aktif ve pasifleri üzerindeki idare etme yetkisinin 670 sayılı KHK’nın 5.maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Maliye Bakanlığına verilmesi nedeniyle adli yargıya tabi bir ihtilafın olağanüstü dönem koşullarında idari yargıya tabi kılındığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte anılan düzenlemede yukarıda da belirtildiği üzere kapatılan ve idareye devredilen kurumlardan hak talebinde bulunanların 670 sayılı KHK gereğince belirlenen altmış günlük hak düşürücü sürede ilgili idareye müracaat etmeleri öngörülmekte ve fakat bu müracaat sonrası idarenin ve hak talebinde bulunanların nasıl bir yol izleyeceklerine ilişkin açık bir düzenleme yer almamaktadır. Hal böyle olunca olağan dönemdeadli yargıya tabi bir uyuşmazlığın olağanüstü dönem koşullarında idari yargıya tabi tutulmuş olması ve ilgili mevzuatında dabu yönde açık bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasına rağmen 670 sayılı KHK uyarınca alacağının tespit edilmesi ve tahsili amacıyla süresinde idareye müracaat ettiği tartışmasız olan başvurucunun davasının 2577 sayılı Kanun’un 10.maddesinde belirtilen sürede açılmadığından bahisle yeterince gerekçe de gösterilmeden reddedilmesinin aşırı katı ve şekilci bir yorum olduğu sonucuna varılmıştır.
49. Bu itibarla başvurucu tarafından işçilik alacağının tespiti ve ödenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurunun reddi (idarelerden biri zımnen diğeri ise açıkça reddetmiştir) üzerine açtığı davanın Mahkemece aşırı katı ve şekilci uygulanması suretiyle süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı, bu nedenle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
51. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Yeniden yargılama ile yeterli giderim sağlanacağından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla İzmir 1. İdare Mahkemesine (E.2017/620, K.2017/1249) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.