logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Osman Kürşat Türkcan [1.B.], B. No: 2018/17279, 21/9/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OSMAN KÜRŞAT TÜRKCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/17279)

 

Karar Tarihi: 21/9/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Hilal YAZICI

Başvurucu

:

Osman Kürşat TÜRKCAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; eğitim gören çocuklarla hafta sonu görüş ile eşle mahrem görüş taleplerinin reddedilmesi nedenleriyle aile hayatına saygı hakkının, ceza infaz kurumu koşullarına ilişkin şikâyetlerin incelenmemesi nedeniyle karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) Kurma veya Yönetme suçu şüphesiyle Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutukludur.

3. Başvurucu 1/12/2017 tarihinde İnfaz Kurumuna dilekçe yazarak koğuş kapasitesinin çok üzerinde tutuklu ve hükümlü olması sebebiyle yerde yatmak zorunda kaldığını, bu kalabalıklık sebebiyle tuvalet ve banyo kullanımında sorunlar yaşandığını, hijyen koşullarının çok kötü olduğunu, bu durumlara bağlı olarak sağlık sorunları yaşadığını belirtmiştir. Ayrıca, revir kullanımı için yazdığı dilekçelere cevap alamadığını, verilen sıcak suyun asgari sağlıklı yaşam koşulları için yeterli olmadığını, aşırı kalabalık sebebiyle üniversite sınavlarına hazırlanamadığını, savunmasını hazırlayamadığını ve koğuşta sürekli kavgalar yaşandığını ifade ederek bu koşulların düzeltilmesine ilişkin talepte bulunmuştur. Başvurucu dilekçesinde ayrıca, eşle mahrem görüşme hakkından yararlandırılması ve üç çocuğundan ikisinin eğitimi devam ettiği için aile görüşünün hafta sonu yaptırılmasını talep etmiştir.

4. İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı 1/12/2017 tarihli kararında başvurucunun mahrem görüşme ve açık ve kapalı görüşünün hafta sonu yaptırılması talebinde bulunduğunu ifade etmiştir. Mahrem görüşün ödül olarak düzenlendiğini, Kurumda haftanın altı günü açık ve kapalı görüşlerin planlandığı ve yaptırıldığını belirterek, çeşitli terör örgütleri ile ilgili tutuklu ve hükümlülerin Kurumda barındırılmakta olması, Kurumun fiziki koşulları ve personel sayısı ile kapasitenin üzerinde tutuklu ve hükümlü olmasını dikkate almak suretiyle başvurucunun taleplerinin, asayiş ve güvenlik açısından sorunlar yaşanmasına sebep olacağını değerlendirmiş ve talepleri reddetmiştir.

5. Başvurucu, Düzce İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurarak İnfaz Kurumunun taleplerinin çoğu hakkında hiçbir cevap vermediğini, sadece iki şikâyetini inceleyerek ret kararı verdiğini, şikâyetlerinin incelenmeyerek görmezden gelindiğini belirtmiş ve infaz kurumu koşullarına ilişkin şikâyetlerini tekrar dile getirerek itirazda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği karar gerekçesinde İnfaz Kurumunun kararına yer vermiş, başvurucunun şikâyetinin mahrem görüşme ve hafta sonu görüş yaptırılması talebine ilişkin olduğunu ifade etmiş ve bu taleplerin tutuklu ve hükümlü sayısı ve sirkülasyonu, Kurumun fiziki koşulları ve personel sayısı dikkate alındığında taleplerin asayiş ve güvenlik açısından sorun yaratacağını değerlendirerek başvurucunun itirazını 19/1/2018 tarihinde reddetmiştir.

6. Başvurucu, Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesine başvurarak gerek İnfaz Kurumu gerekse İnfaz Hâkimliğinin şikâyetlerini incelemediğini, sadece iki konudaki şikâyetini inceleyip ret kararı verdiğini ifade etmiş, ceza infaz kurumu koşullarına ilişkin şikâyetlerini tekrar belirtmiş ve karara itiraz etmiştir. Mahkeme, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğunu değerlendirerek 20/4/2018 tarihli kararıyla itirazı reddetmiştir.

7. Nihai karar, başvurucuya 2/5/2018 tarihinde tebliğ edildikten sonra başvurucu 31/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. İLGİLİ HUKUK

8. Anayasa Mahkemesi eşle mahrem görüşme talebi ile ilgili ulusal ve uluslararası hukuku Alaattin Akdemir [GK] (B. No: 2018/33588, 6/2/2020, § 14-32) ve M.Ç. ([GK], B. No: 2017/34600, 6/2/2020, §§ 22-40) kararlarında, eğitim gören çocuklarla hafta sonu görüşme talebiyle ilgili ulusal ve uluslararası hukuku Orhan Alagöz (B. No: 2017/26845, 20/9/2018, §§ 13-23) kararında, karar hakkı ile ilgili ulusal ve uluslararası hukuku Bayram Ali Devecioğlu (B. No: 2017/39387, 15/9/2020) kararında incelemiştir.

9. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’nun 4. maddesi şöyledir:

“İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır:

1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tabi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.

4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar vermek.

5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.

Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır.”

10. 4675 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“(2) Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.”

III. DEĞERLENDİRME

A. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Öğrenim Gören Çocuklarla Hafta Sonu Görüşme Talebi Yönünden

11. Başvurucu, çocuklarının öğrenim görüyor olması sebebiyle açık ve kapalı görüşlerinin hafta sonu olacak şekilde düzenlenmesi taleplerinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak keyfî gerekçelerle reddedildiğini, bu sebeple özel hayat ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

12. Bakanlık görüşünde, başvurucunun çocuklarıyla hafta sonu görüşme taleplerine ilişkin şikâyetlerin, bu konudaki talepleri üzerine karar veren yargı mercilerinin kararlarının sonucuna ilişkin olduğu, ret kararlarının keyfî gerekçelere dayanmadığı, hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığına işaret ederek başvurunun kabul edilemez olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özünde çocuklarıyla hafta sonu görüşmesine izin verilmediği iddiası yer almakta olduğundan başvurucunun iddialarının aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

14. Başvurucunun eğitim gören çocukları ile hafta sonu görüşme taleplerini idarece reddedilmesi ve itiraz üzerine yapılan yargılamalar 15 Temmuz 2016 gecesi meydana gelen silahlı darbe teşebbüsünün ardından Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016 tarihinden itibaren ilan edilen olağanüstü hâl (OHAL) süreci içerisinde gerçekleşmiştir. Ancak gerek İnfaz Kurumunun taleplerin reddi gerekse derece mahkemelerince yapılan yargılamalarda müdahalenin dayanağı olarak OHAL dönemine ilişkin bir işlem gösterilmemiştir.

15. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi Orhan Alagöz kararında, OHAL döneminde, öğrenim gören çocuklarla hafta sonu görüş talebinin reddedilmesine ilişkin şikâyeti incelemiştir. Buna göre ziyaret hakkının sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemenin OHAL ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğu değerlendirilmiştir. Bu çerçevede başvurucunun öğrenim gören çocuklarıyla görüştürülmesine ilişkin ziyaret hakkının sınırlandırılmasının incelenmesi sırasında Anayasa'nın 15. maddesi de dikkate alınacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle sınırlamanın Anayasa'nın 13. ve 20. maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 193-195, 242; Orhan Alagöz; § 30).

16. Buna göre OHAL koşullarında kamu düzeninin korunması, ceza infaz kurumunun güvenliğini ve disiplinini sağlama amacı doğrultusunda -isnat edilen suçun ağırlığı da dikkate alınarak- başvurucunun çocuklarıyla olan ilişkisinin sürdürülmesini engellemeyen hafta sonu ziyaret hakkının sınırlandırılması yönünde alınan tedbirle yapılan müdahalenin meşru amaç taşıdığı ve orantılı olduğu sonucuna varılmıştır (Orhan Alagöz, §§ 27-52). Mevcut başvuruda da anılan karardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

17. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Eşle Mahrem Görüşme Talebi Yönünden

18. Başvurucu; eşle mahrem görüşme talebinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak keyfî gerekçelerle reddedildiğini, bu sebeple özel hayat ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

19. Bakanlık görüşünde, başvurucunun eşiyle mahrem görüş taleplerine ilişkin şikâyetlerin, yargı mercilerinin kararlarının sonucuna ilişkin olduğu, ret kararlarının keyfî gerekçelere dayanmadığı, hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığına işaret ederek başvurunun kabul edilemez olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

20. Anayasa Mahkemesi Alaattin Akdemir ve M.Ç. kararlarında, eşle mahrem görüşme talebinin reddedilmesi şikayetini incelemiştir. Anılan kararlarda, ceza infaz kurumlarının güvenliği ve düzeninin sağlanmasıyla sınırlı olarak mahpusların aile hayatlarının korunması için hangi tedbirlerin alınacağı ve bu tedbirlerin nasıl uygulanacağı konusunda kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisinin olduğunu, bu bağlamda mahpusların aileleriyle açık ve kapalı ziyaret, mektupla ve telefonla haberleşme gibi imkânlara yeterince sahip olup olmadıklarının önem taşıdığını, aile hayatına saygı hakkının belirtilen asgari imkânlar dışında hükümlü ve tutukluların ayrıca eşleriyle mahrem görüşme yapmalarına imkân sağlanması şeklinde açık bir güvence sağlamadığını ve devletin mahrem görüşme imkânını düzenleyip düzenlememe konusunda geniş takdir yetkisine sahip olduğunu değerlendirmiştir (M.Ç., § 54; Alaattin Akdemir, § 45).

21. Bununla birlikte 5275 sayılı Kanun'un 51. maddesi ile mahpuslara belirli koşulların yerine getirilmesi kaydıyla ve teşvik esasına dayalı olarak eşleriyle mahrem görüşme yapma imkânının tanındığı görülmektedir. Dolayısıyla kanun koyucunun hükümlü ve tutukluların aile hayatına saygı hakkının korunması kapsamında getirdiği bu güvencenin yerine getirilmesinde yukarıda değinilen adil dengenin sağlanıp sağlanmadığı belirlenmelidir (M.Ç., § 55; Alaattin Akdemir, § 46).

22. Aile hayatına saygı hakkı, müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazların sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya konulabilmesi olanağının tanınmasını da kapsamaktadır. Aile hayatına saygı hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda sağlandığından söz edilebilmesi için yargı makamlarının kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Bu zorunluluk idarenin kendisine tanınan takdir yetkisini objektif olarak kullanıp kullanmadığının ve keyfî veya olaya uygun düşmeyen bir değerlendirmede bulunup bulunmadığının yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilmesi bakımından da önemlidir (M.Ç., § 56; Alaattin Akdemir, § 47).

23. 5275 sayılı Kanun'un 51. maddesinde mahpuslar için ödüllendirme sistemi düzenlenmiştir. Buna göre mahpuslar, ceza infaz kurumu içinde veya dışındaki genel durumları, eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine katılımları, ceza infaz kurumu düzenine karşı tutumları ile verilen işlerdeki gayretleri değerlendirilmek suretiyle Kanun'da sayılan teşvik esaslı ödüllerden yararlanabilmektedir. Ödüllendirme sisteminin usul ve esasları ile bu ödüllerden yararlanmanın kapsam ve şartları ise, suç türleri dikkate alınarak Ödül Yönetmeliği'nde belirlenmiştir (M.Ç., § 57; Alaattin Akdemir, § 48).

24. Ödül Yönetmeliği'ndeki ilkelere göz atılacak olursa öncelikle ödüllendirmenin bir hak değil teşvik esaslı ayrıcalık olduğu, ödüllendirmede ceza infaz kurumunun fiziki yapısı, personel sayısı, mali ve sosyal imkânları ile mevcut doluluk durumunun dikkate alınacağı anlaşılmaktadır. Öte yandan mahpusun ödüllendirilebilmesi için disiplin cezası almamış veya cezasının kaldırılmış olması, Ödül Yönetmeliği'nin 8. maddesinde belirtilen tutum ve davranışların bir veya birkaçını sergilemesi, diğer davranış türlerine de açıkça aykırı davranmaması gerekmektedir (M.Ç., § 58; Alaattin Akdemir, § 49).

25. Kapsam dâhilindeki ödüllerden biri olan eşle mahrem görüşme, evli mahpusların en geç üç ayda bir kez olmak üzere üç saatten yirmi dört saate kadar eşleri ile ceza infaz kurumu veya eklentilerinde personelin yakın nezareti olmaksızın mahrem şekilde görüşmesine imkân tanıyan özel bir ziyaret türüdür (M.Ç., § 59; Alaattin Akdemir, § 50).

26. 5275 sayılı Kanun'un 51. maddesi ödüllendirme konusunda karar alma yetkisini Kurula tanımıştır. Kurulun ödüllendirme konusunda kendisine tanınan takdir yetkisini kullanırken mahpusun kişisel özelliklerini, tutum ve davranışlarını, İnfaz Kurumunun imkânlarını ve güvenliğini de gözönünde bulunduracağı kuşkusuzdur (M.Ç., § 60; Alaattin Akdemir, § 51).

27. Somut olayda başvurucunun ödül talebini ilettiği kamu makamları, İnfaz Kurumunun kapasitesi, mevcudu, fiziki yapısı ve personel sayısı kurumda barındırılmakta olan çeşitli terör örgütlerine ilişkin suçlar kapsamında tutuklu ve hükümlülerin bulunması gibi unsurları dikkate alarak öncelikle ceza infaz kurumunun güvenliği yönünden değerlendirme yapmıştır.

28. Mahrem görüşmenin mahpusların aile hayatlarını sürdürmeleri bakımından her hâl ve koşulda tanınması gereken, mahpuslar için aile hayatına saygı hakkının olmazsa olmaz bir unsuru olmadığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da kabul edilmiştir. Bununla birlikte mahrem görüşme, ödül mahiyetinde ve belli koşullara tabi olan bir imkân olarak düzenlenmiştir. Somut olayda başvurucunun bu imkândan yararlanma talebinin olayın koşullarına göre makul ve kabul edilebilir nedenlere dayalı olarak reddedildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca başvurucunun (hafta sonu görüş yapabilme dışında) açık ve kapalı ziyaret, mektup ve telefonla haberleşme gibi aile bağlarını canlı tutan diğer imkânlardan yararlanamadığı yönünde iddialarının bulunmadığının da altı çizilmelidir.

29. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

30. Başvurucu; bireysel başvuru dilekçesinde de dile getirdiği bulunduğu koğuşun kalabalık oluşu ve bunun ortaya çıkardığı sorunlara ilişkin şikâyetlerinin idare ve yargı mercilerince incelenmediğini, bu bağlamda uygun yaşam koşullarına yönelik taleplerinin karşılanmaması sebebiyle Anayasa'nın 17. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

31. Bakanlık görüşünde esas olarak adil yargılanma hakkı yönünden bildireceğini açıklamalarda bulunulmuştur. Bakanlık ilk olarak ceza infaz kurumlarının uluslararası standartlar çerçevesinde planlanıp yapılandırıldığına ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. İnfaz Kurumundan alınan bilgiye istinaden başvurucunun barındırıldığı koğuşlarda 1 adet duş, 2 adet tuvalet ve lavabo, mutfak dolabı ve mutfak tezgâhı bulunduğu, koğuşun yatakhane kısmının (üst kat) 44.3 m², bahçe kısmının (havalandırma) 31 m², ortak yaşam alanının (alt kat) (banyo ve tuvaletler hariç) 18.4m² olduğu, kurumda barındırılan hükümlü/tutukluların gün doğumu ve gün batımı saatleri arasında havalandırma kısmından yararlandırıldığı, ayrıca ortak yaşam alanında havalandırma kısmına açılan 2 adet, yatakhane (üst kat) kısmında ise 4 adet pencere bulunduğunu ifade etmiştir. Adil yargılanma hakkı yönünden ise başvurunun bir suç isnadı veya disiplin cezasına ilişkin olmadığı, başvurucunun şikâyetlerinin netice itibarıyla yargı kararlarının sonucuna ilişkin ve kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğunu ifade ederek açıkça dayanaktan yoksun olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bakanlık ayrıca başvurucunun bazı talepleri hakkında karar verilmediği iddiasına ilişkin olarak ise yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde cevap verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamayacağını, ileri sürülen tüm iddialara cevap vermek zorunda olmayan derece mahkemelerinin davanın esas sorunlarını incelenmiş olduğunu değerlendirmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

32. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü, ceza infaz kurumu koşullarının iyileştirilmesi yönünde dile getirdiği bazı talepleri ile ilgili olarak idare ve yargı mercilerince değerlendirme yapılmak suretiyle olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesidir. Bu sebeple belirtilen ihlal iddiaları mahiyeti itibarıyla karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

34. Anayasa Mahkemesi Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri (B. No: 2013/583, 10/12/2014) kararında ceza infaz kurumlarındaki uygulamalara ilişkin şikâyetlerin medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olduğunu, infaz hâkimliklerinin ise tutuklu/hükümlüler ile cezaevi idaresi arasında meydana gelebilecek uyuşmazlıkları çözüme kavuşturan ve kendi yargılama usulü çerçevesinde kesin karara ulaştıran bir yargı mercii olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında şikâyetin konu bakımından yetki kapsamında ve kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. Mevcut başvuruda da başvurucunun şikâyetlerinin ceza infaz kurumu koşullarına ilişkin medeni hak ve yükümlülükler kapsamında olduğu ve infaz hâkimlikleri ve ilgili kanun yolunun bu tür uyuşmazlıklarda uyuşmazlığın esasının incelenebildiği kesin karara ulaştıran yargı mercileri olduğu sonucuna ulaşılmıştır (bkz. Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, §§ 26-44).

35. Buna göre Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı içerisinde olduğu ve Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetki alanı içerisinde olması nedeniyle başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. Öte yandan Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak karar hakkına ilişkin güvencelere uyulup uyulmadığının esas yönünden yapılacak incelemede değerlendirilmesi gerekmektedir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

36. Anayasa’nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar. Öte yandan Sözleşme'yi yorumlayan AİHM de Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkeme hakkı şeklinde genel bir hakkı düzenlediğini kabul etmekte ve bu hakkın karar hakkını da içerdiğini ifade etmektedir (İbrahim Demiroğlu, B. No: 2017/15698, 26/7/2019, § 54; Bayram Ali Devecioğlu, B. No: 2017/39387, 15/9/2020, § 47).

37. Adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir. Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Zira dava hakkını kullanan bireyin asıl amacı davanın sonunda, uyuşmazlık konusu ettiği talebinin esasıyla ilgili olarak bir karar elde edebilmektir. Bir başka ifadeyle dava sonucunda şayet bir karar elde edilemiyorsa dava açmanın da bir anlamı kalmayacaktır. Öte yandan karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence altına almaz. Bu hak aynı zamanda dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir (İbrahim Demiroğlu, § 55; Bayram Ali Devecioğlu, § 48).

38. Somut olayda başvurucu bulunduğu koğuşun kalabalık olması, sıcak su imkânlarının yetersiz oluşu, tuvalet ve banyonun yetersizliği, yemeklerin yetersizliği ve asgari sağlık koşullarına ilişkin şikâyetleri hakkında karar verilmemesini bireysel başvuruya konu etmiştir.

39. 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesi infaz hâkimliklerine, hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması gibi esas itibarıyla infaz kurumlarında tutuklu ve hükümlülerin yaşam koşullarıyla ilgili işlem veya faaliyetler kapsamındaki şikâyetleri incelemek ve karara bağlamakla görevlendirilmiştir. İnfaz hâkimlikleri bu tür şikâyetleri incelerken gerektiğinde ilgili kişi veya kurumlardan bilgi ve belge talep edebilme, resen araştırma yapma ve duruşma yapma yetkisine sahiptir. Kanun koyucu bu yetkileri tanıyarak söz konusu şikâyetlerin esastan çözüme kavuşturulmasını amaçladığı kabul edilmelidir.

40. Başvurucunun İnfaz Kurumu, İnfaz Hâkimliği ve ilgili Ağır Ceza Mahkemesi önünde ayrı ayrı dile getirdiği şikâyetlerin bir kısmının hiçbir şekilde dikkate alınmayarak adeta başvurucunun itiraz dilekçesinin içeriğinin yeniden belirlendiği ve incelemenin bu yeni şikâyetler üzerinden yapıldığı görülmektedir. Başvurucunun şikâyetlerinin esaslı olup olmaması, somut temellere oturtulup oturtulmadığı veya incelenmesini gerektirmeyen veya reddedilmesini gerektiren başkaca sebeplerin olup olmamasından bağımsız olarak 4675 sayılı Kanun'un açıkça ifade ettiği üzere bu tür şikâyetlerin infaz hâkimlikleri önünde karara bağlanacak şikâyetler olduğu, dolayısıyla incelenmeleri gerektiği kabul edilmelidir.

41. Bu kapsamda başvurucunun bulunduğu İnfaz Kurumunda yaşam koşullarının iyileştirilmesine ilişkin şikâyetlerinin İnfaz Hâkimliğine sunduğu dilekçesinin esaslı bir bölümünü oluşturduğu görülmektedir. Söz konusu şikâyetlerin esasını karara bağlamakla görevlendirilmiş İnfaz Hâkimliğinin şikâyetlerle ilgili sessiz kalmak suretiyle olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapmadığı anlaşıldığından, başvurucunun yargılama sonucunda karar elde etme hakkından yoksun bırakıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim

43. Başvurucu ihlalin tespiti vetazminat talebinde bulunmuştur.

44. İncelen başvuruda adil yargılanma hakkı bağlamında karar hakkının ihlal edildiği ve ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

45. Öte yandan yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi başvurunun koşullarında yeterli bir giderim oluşturduğundan başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Düzce İnfaz Hâkimliğine (E.2018/13, K.2018/98) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Osman Kürşat Türkcan [1.B.], B. No: 2018/17279, 21/9/2023, § …)
   
Başvuru Adı OSMAN KÜRŞAT TÜRKCAN
Başvuru No 2018/17279
Başvuru Tarihi 31/5/2018
Karar Tarihi 21/9/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru; eğitim gören çocuklarla hafta sonu görüş ile eşle mahrem görüş taleplerinin reddedilmesi nedenleriyle aile hayatına saygı hakkının, ceza infaz kurumu koşullarına ilişkin şikâyetlerin incelenmemesi nedeniyle karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Ceza infaz kurumu uygulamaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Mahkemeye erişim hakkı İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi