TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
DERYA ÖZBEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/9516)
Karar Tarihi: 21/9/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucular
1. Derya ÖZBEN
2. Günay ÖZBEN
3. Yunus Emre ÖZBEN
Vekili
Av. Eyüp Salih ÇOLAK
4. Dilek GENÇ
5. Emine GENÇ
6. Esma GENÇ
7. Gönül ÖZTÜRK
8. Güldane ÖZTÜRK
Av. Nilgün KEPOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, batan bir yük gemisine yönelik arama kurtarma faaliyetleri yürütmek üzere görevlendirilen botun hava koşulları ve denizin durumu dolayısıyla batması sonucu bottaki personelin yaşamını yitirmesi olayıyla ilgili olarak Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün hem yönetim kurulu üyesi hem de genel müdürü yardımcısı olan iki kişi hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurucular Dilek Genç, Esma Genç, Emine Genç, Gönül Öztürk ve Güldane Öztürk tarafından yapılan 2018/9516 sayılı başvuru 29/3/2018 tarihinde, 2018/29637 sayılı başvuru ise 14/9/2018 tarihinde yapılmıştır. Başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben tarafından yapılan 2018/11397 sayılı başvuru 12/4/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Başvurular arasındaki konu yönünden bağlantı nedeniyle 2018/29637 sayılı bireysel başvuru dosyasının 2018/9516 sayılı başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2018/9516 sayılı başvuru dosyası üzerinden yapılmasına ve 2018/29637 sayılı başvuru dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca 2018/9516 ve 2018/11397 sayılı başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvurular arasındaki konu yönünden bağlantı nedeniyle Bölüm incelemesi aşamasında 2018/11397 sayılı bireysel başvuru dosyasının 2018/9516 sayılı başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2018/9516 sayılı başvuru dosyası üzerinden yapılmasına ve 2018/11397 sayılı başvuru dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerine, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere ve başvurucular Dilek Genç, Emine Genç ve Esma Genç’in bir başka yakınlarıyla birlikte yaptıkları 2014/3944 sayılı bireysel başvuru dosyasındaki bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. 4/12/2012 tarihinde Şile açıklarında seyreden bir geminin batması üzerine olay yerine en yakın istasyon olan Şile’de konuşlu Kıyı Emniyeti-7 hızlı tahlisiye (can kurtarma) botu (7 numaralı bot) ile başka bot ve römorkörler olay yerinde arama kurtarma çalışmaları gerçekleştirmek üzere görevlendirilmiştir.
11. Arama kurtarma çalışmalarına ilişkin yürütülen operasyon; Genel Müdür S.O., Genel Müdür Yardımcıları Ü.A., C.A. ve B.O.Ö., Daire Başkanları A.D. ve L.K., İşletme Müdürü M.Ç, Şube Müdürü S.H.B., Şube Müdürü Vekili F.Ö.Ö., Başenspektör (denetçi) vekili N.K. ve kaptan B.B. tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanmıştır.
12. Saat 10.35’te 7 numaralı botun kaptanı R.Ç. hava muhalefeti nedeniyle limandan çıkamadığını bildirmiştir. Saat 11.40’ta 3 numaralı botun kaptanı S.D. mürettebatın deniz tutması sonucu iş göremez hâle geldiğini, bu nedenle istasyona geri döndüğünü ve bir başka römorkörün gönderilmesi gerektiğini bildirmiştir.
13. Saat 12.30’da 7 numaralı botun yedek vardiyası göreve çağrılmış ve kişilerin beyanlarına göre saat 14.30 civarında vardiya değişimi yapılmıştır. 7 numaralı botun yedek vardiyasında kaptan C.Ö., yağcı T.S., usta gemici A.K. ve makinist M.G. görev yapmaktadır.
14. Dört kazazedenin olay mahallinden canlı olarak kurtarıldığının rapor edilmesi üzerine saat 14.55’te operasyonu yürüten kriz masası tarafından canlı kazazede bulunma olasılığının yüksek olduğu belirtilerek 7 numaralı botun kaptanından çalışmalara katılması istenmiştir. Kriz masasında tutulan tutanağa göre kaptan C.Ö., havanın çok sert olduğunu ancak kurtarma sahasına intikal etmeyi deneyeceğini bildirmiştir.
15. 7 numaralı bot saat 15.01’de hareket etmiş, saat 15.16’da botun makinelerinin durduğu bildirilmiş ve saat 15.21’de botun kayalıklara çarparak parçalandığı anlaşılmıştır. A.K. kazadan sağ kurtarılmış, kaptan C.Ö., yağcı T.S., makinist M.G. ve personeli kurtarmaya çalışan bir sivil hayatını kaybetmiştir. Müteveffa C.Ö. başvurucu Günay Özben’in eşi, başvurucular Yunus Emre Özben ile Derya Özben’in babasıdır. Müteveffa M.G. başvurucu Dilek Genç’in eşi, başvurucu Esma Genç’in oğlu, diğer başvurucuların ise kardeşidir.
A. Başvuruya Konu Olay Hakkında Yürütülen Ceza Soruşturmaları İle Ön İncelemelere İlişkin Süreç
16. Şile Cumhuriyet Başsavcılığı meydana gelen olay hakkında bir ceza soruşturması başlatmıştır.
17. Anılan soruşturma kapsamında alınan müşteki ve tanık beyanlarında, hava ve deniz şartları uygun olmamasına karşın kaptan C.Ö. ve personelinin iş akitlerinin feshedilmesi ile tehdit edilmek suretiyle denize açılmaları yönünde zorlandıklarını belirten ifadeler yer almaktadır:
i.A.K.nın 11/12/2012 tarihli ifadesi şöyledir:
“...Ben Kıyı Emniyet Müdürlüğünde Deniz Hizmetleri Daire başkanlığında usta gemici olarak hizmet yapmaktayım. 04/12/2012 tarihinde batan gemideki personelleri kurtarmak için açılan Kıyı Emniyet Müdürlüğüne ait deniz kazasına uğrayan botta bulunmakta idim... Botu denize hazırlarken [C.Ö.nün] birkaç kişi ile konuştuğunu duydum. Onlara bizi motive edeceklerine tehdit ediyorlar. Yani bizi zorla denize çıkartıyorlar şeklinde sözler sarf etti. Ardından bot ile beraber açıldık. Gelen dalgalar sebebi ile yaklaşık 5 m. yukarıya kalktıktan sonra 5 m. yükseklikten aşağıya düştük. O anda kullanmış olduğumuz bot stop etti. Bot tekrar çalışmadan diğer dalgalar geldi. Ben botun kıyıya vuracağını anladığımdan aşağıya atladım... [Ordino memuru B.Ç.ye] iş emrini vermesini söyleyen böyle durumlarda toplanan kriz masasıdır. [K]riz masasında toplanan genel müdürler, muavinleri daire başkanları, enspektörler geminin pozisyonunu, hava durumunu, yerin koşullarını değerlendirerek kurtarma botunun açılması ile ilgili bir karara varırlar... [K]endi isteğimle ve görevim sebebi ile o gün bota bindim...”
ii. A.K. 26/12/2012 tarihinde alınan ifadesinde ise botun stop etmesinden sonra C.Ö.nün telefonda konuştuğu bir kişiye “Al işte! Çıktık karaya gidiyoruz, tekne parçalanacak. Şimdi iş [sözleşmemi] feshedin.” dediğini söylemiştir.
iii. Genel Müdürlükte memur olarak çalışan C.S.nin ifadesi şöyledir:
“...Eski eşim olan [T.S.den] yaklaşık bir yıl önce resmi olarak boşandım. Bir tane ortak çocuğumuz vardır... Ben ... kriz masasının hemen karşısında bulunan odada işimizi icra etmekte iken tüm olanları duydum. Genel Müdür [S.O.] kriz masasında bulunuyordu. Enspektör [N.K.] telefon ile konuşurken telefonda bu havada denize çıkılmaz demesi üzerine [S.O.] ona çıkacaklar şeklinde sözler sarf ediyordu. Hatta bir ara çıkacaksınız ulan çıkmazsanız istifanızı yarın masamda hazır istiyorum. Hatta apoletlerinizi sökerim şeklinde sözler sarf ediyordu. Bunları kendi kulaklarım ile duydum... [D]enize çıkan Kıyı Emniyet 7 botu kendi isteğiyle çıkmamıştır...”
iv. Kendisi de bir gemi kaptanı olan tanık F.G. verdiği ifadesinde olay günü C.Ö. ile telefonda konuştuğunu, C.Ö.nün söylediğine göre başka kaptanların hava muhalefetinden dolayı denize açılamayacaklarını söylemeleri nedeniyle izinde olan C.Ö.ye batan gemideki gemi adamlarını kurtarma çalışmalarına katılması yönünde baskı yapıldığını ve C.Ö.nün korunma ekipmanı, kurtarma ekibi ve kara desteği olmadan kötü hava şartlarında göreve çıkması için zorlandığını beyan etmiştir.
v. R.Ç. dalga yüksekliği nedeniyle liman ağzından öteye gidemediğini, inisiyatif kullanarak botu limana çektiğini, C.Ö.nün kendi inisiyatifi ile denize açıldığını, kadrolu olarak çalışmaları nedeniyle sözleşmelerinin feshedilmesi gibi bir durumun olmadığını ifade etmiştir.
vi. 7 numaralı botta çarkçı olarak çalışan A.Ç. kendilerine baskı yapılmadığını, R.Ç.nin inisiyatif kullanarak botu limana çektiğini, denize açılma konusundaki takdirin Genel Müdürlüğe ait olduğunu ancak denize açıldıktan sonra karar verecek kişinin kaptan olduğunu, olay günü C.Ö.nün kendisine “Bana ‘Botu burdan çıkartmazsan akibetini sen düşün!’ diyorlar.” dediğini açıklamıştır.
vii. Başvurucu Günay Özben; olay günü izinli olan eşinin sözleşmesinin feshedilmesi ile korkutularak göreve çağrıldığını, eşimin istemeyerek evden çıktığını ve internette hava raporlarına bakarak “Bu havada denize çıkılmaz. Benim de çocuklarım var, adamlarımın da.” dediğini söylemiştir.
viii. Başvurucu Esma Genç’in ifadesi şöyledir:
“... [O]ğlum 3 gün izinde idi ancak daha sonra [Ş]ile[’]de deniz kazası nedeni ile oğlumu aradılar saat 11 gibi aramaya başladılar oğlum telefonda ısrarla izinde olduğunu söylüy[o]rdu fakat aramaya devam ettiler kaptanla konuştular kaptan oğluma gelmezsen sözleşmeni fes ederim diyerek hala evdemisin şerefsiz demişler, bunun üzerine kaptanı kıramayıp denize çıktı ve bizede 12 yıllık arkadaşım çıkmayıp ne yapayım dedi hatta telefonda konuştuğu kaptana internetten hava durumuna bakarak riski göze alıyormusun şeklinde soru da sormuştu kaptan da oğluma bu havada çıkamasakta gider bakarız demiş...”
ix. M.G.nin babası O.G., oğlunun telefonda konuştuğu bir kişiye telefonda “Bu havada çıkılır mı, denizde dalgayı görmüyor musunuz, orada çalışanlar çıkmıyor da bizi neden çağırıyorsunuz?” dediğini ve gelen telefon aramaları üzerine oğlunun hazırlanarak evden çıktığını ifade etmiştir.
18. Şile Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Genel Müdürlük personelinin hayatını kaybetmesi hususunda taksirle ölüme sebebiyet verilip verilmediği, taksir var ise kusurluların kimler olduğunun kusur oranları ile birlikte tespit edilmesi için bir iş güvenliği uzmanı, bir uzak yol kaptanı, bir gemi inşa ve yüksek makine mühendisinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
19. Bilirkişi heyeti tarafından havanın, denizin, personelin ve botun durumu değerlendirilmiş; kılavuzlara göre 4,5 metreden fazla dalga yüksekliği bulunması hâlinde botun seyrinin güvenliği olmadığı, kazanın olduğu gün ise dalga yüksekliğinin 5 metreyi bulduğu, bir başka ifade ile 7 numaralı botun mevcut deniz ve hava koşullarında seyre uygun olmamasına karşın denize açılması konusunda görevlendirildiği tespit edilmiştir. Bilirkişilere göre dalga yüksekliğinin 5 metreyi bulduğu somut olayda duruma uygun olmayan tahlisiye botları yerine kurtarma/açık deniz römorkörleri ile helikopterlerin kullanılması gerekmektedir. Botun motorunun stop etmesinin sebebi ise botun olması gerekenden yüksek hızda seyretmesi sonucu dalga tepesinden atladığında su jetinin su ile temasının kesilmesi olarak belirtilmiştir. Anılan raporda; meydana gelen kaza ve ölüm olayında asli unsurun hava koşulları olduğu, makinist M.G.nin %10, kaptan C.Ö.nün %40, hava ve deniz durumu ile dalga yüksekliği gözönüne alındığında römorkör ve helikopterler yerine göreve uygun olmayan tahlisiye botlarını görevlendiren kişi veya kişilerin %50 görev kusuru bulunduğu belirtilmiştir.
20. Şile Cumhuriyet Başsavcılığınca, taksirle birden fazla kişinin ölümüne görev sebebiyle neden olmak suçu isnadıyla 4/12/2012 tarihinde gerçekleştirilen operasyonu bizzat yürüten ve tutulan tutanakta imzası bulunan Genel Müdür S.O. ile Genel Müdür Yardımcıları Ü.A. ve B.O.Ö. dâhil on bir kişi hakkında soruşturma izni verilmesi Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından (şimdiki adıyla Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı) talep edilmiştir.
21. Ulaştırma Bakanlığında görevli bir müfettiş ile bir müfettiş yardımcısı tarafından yapılan ön incelemede ilgili yerlerden gerekli belgeler getirtilmiş ve pek çok kişinin ifadesine başvurulmuştur. Bu başvuru için önem taşıyan ifadeler aşağıda yer almaktadır.
i. 3 numaralı botun kaptanı S.D.nin anlatımına göre olay günü şunlar yaşanmıştır:
- Saat 10.05’te N.K. Kilyos açıklarındaki bir gemiye yardım edilmesi yönünde S.D.ye talimat vermiştir. S.D. ve ekibi botla istasyondan ayrılmış ancak hava koşulları bot için tehlike oluşturmuştur. S.D. telefonla aradığı N.K.ya durumu izah edip istasyona geri dönme isteğini bildirmiştir. N.K. “Hayır, dönemezsin!” diyerek önceki talimatı yinelemiştir. Daha sonra S.D.yi telefonla arayan A.D. “Hayır, gideceksin!” demek suretiyle S.D.den görevini yapmasını istemiştir. S.D. botu tehlikeye attıklarını ifade edip dönüşe geçeceğini söylemiştir. Bunun üzerine A.D. güvenli bir yerde beklenmesi talimatını vermiş, bir süre sonra da yardım sinyali aldıkları Şile açıklarındaki bir gemiye yardım edilmesini istemiştir. Bot yola çıkmış ancak Riva açıklarında can salı denize düşme tehlikesiyle karşılaşmış, basınç alarmı sürekli çalmaya başlamış ve makine personelini deniz tutmuştur. N.K.yı telefonla arayan S.D., durumu ortaya koyup dönmesi gerektiğini ifade etmiştir. N.K. arayacaklarını söyleyerek telefonu kapatmıştır. Daha sonra botun telefonunu arayan A.D. olası tehlike konusunda S.D.yi dinlemiş ancak yine de gitmek için şartları zorlamasını istemiştir. S.D.nin dönme isteğini tekrar etmesi üzerine telefonun hoparlörünü açan N.K. S.D.ye durumu yeniden izah etmesini söylemiştir. S.D. durumu tekrar izah etmiş ancak Genel Müdür S.O., S.D.ye bağırarak bir şeyler söylemiştir. S.D. kendisine söylenen sözleri anlamamıştır. A.D. “Gideceksin o kadar!” diyerek telefonu kapatmıştır. A.D.yi telefonla arayan S.D. personelin sürekli kustuğunu ve yola devam etmelerinin tehlikeli olduğunu ifade etse de A.D. “Kan kussunlar gideceksin!” demiştir. S.D. inisiyatif kullanarak dönüşe geçmiştir. Şube Müdürü A.A. telefonla aradığı S.D.ye “Kime sordun da döndün?” diye sormuştur. Botun dönmesi üzerine bot personelinin tamamının değiştirilmesi ve hafta tatilinde olan personelin çağrılması yönünde talimat verilmiştir. Bot saat 14.20 sıralarında Kaptan M.Y. ve Kaptan S.D. idaresinde hafta tatilinden gelen ekiple birlikte yeniden denize açılmıştır.
ii. S.D.ye göre karayel rüzgârlarına açık sığ bir liman olması ve dönen dalgaların kırılma yapması nedeniyle Şile Limanı, kötü hava koşullarında girip çıkması çok riskli bir limandır. Olay günü Şile Limanı’nın ağzındaki dalga yüksekliği 7 metreden fazladır.
iii. 3 numaralı botta makinist olarak görevli M.K.Y., S.D.ye yapılan baskıyı doğrulamıştır.
iv. C.S. ceza soruşturması kapsamına verdiği ifadeye benzer beyanda bulunmuştur.
v. Şile Kara Tahlisiye İstasyonu Reisi Z.O., olay günü havanın normal seyir şartları dışında olduğunu, C.Ö.nün neden denize açılmak istediğini bilmediğini, daha önce benzer hava koşullarında mendirekten çıkan bir gemiye şahit olmadığını ve olay günü mendirek ağzındaki dalga yüksekliğinin 7-8 metre olduğunu beyan etmiştir.
vi. Şile Kara Tahlisiye İstasyonu Reisi Yardımcısı H.Y., hava koşularının 7 numaralı bot için ciddi tehlike arz ettiğini, rüzgârın çok şiddetli olduğunu, botun limandan çıkmasının neredeyse imkânsız olduğunu ve botun neden denize açılmak istediğini anlamadığını söylemiştir.
vii. Şile Kara Tahlisiye İstasyonu Reisi Yardımcısı A.R.B., Z.O. ile benzer beyanda bulunmuştur.
viii. N.K. ve A.D. 7 numaralı botun yedek vardiyasının kriz masasının kararıyla çağrıldığını ve operasyonu kriz masasında görevli kişilerin yönettiğini ifade etmiştir.
22. Ön inceleme sonunda hazırlanan 22/6/2013 tarihli raporda; personelin tamamı hakkında 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında soruşturma izni talebinde bulunulmuş ise de Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün bir kamu iktisadi teşekkülü olması nedeniyle kurum personelinin 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında yer aldığı, söz konusu KHK’nın 11. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi gereği genel müdür ve yönetim kurulu üyeleri dışındaki personel hakkında soruşturma izni alınmasına gerek bulunmadığı ve resen soruşturma yürütülebileceği, değerlendirmenin Genel Müdür S.O. hakkında yapıldığı belirtilmiş ve başlıca şu tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur:
- Gemi kullanım kılavuzunda 7 numaralı botun 9 bofor şiddetindeki rüzgâra dayanıklı olduğu belirtilmiş ise de botun klas hizmetlerini yürüten firmaya göre bot azami 6 bofor deniz şiddetine kadar emniyetli seyre müsaade etmektedir ve 4,5 metreyi aşan dalga yüksekliği varsa bot çalıştırılmamalıdır.
- Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan hava tahmine ilişkin bilgilere göre olay günü denizdeki dalga yüksekliği yer yer 5 metreyi bulmuştur. Kurtarma operasyonuna katılan botların jurnallerinde ise gün içindeki dalga yüksekliğinin 2-7,5 metre arasında değiştiği belirtilmiştir (Söz konusu jurnallere göre saat 15.00 sıralarında rüzgârın şiddeti 7-8 bofordur.). Bu değerler botun klas kuruluşunun denize açılabilmek için belirlediği sınırların dışındadır.
- Hava muhalefeti kriz masası yetkilerince bilinmektedir.
- R.Ç.nin tecrübe eksikliğinin olmaması ve vardiya değişikliği talebinin de bulunmaması karşısında normal koşullarda aynı botta ertesi gün göreve başlayacak C.Ö.nün neden vardiyaya çağrıldığı anlaşılamamaktadır.
- Göreve çıkması konusunda C.Ö.ye baskı yapıldığı yönünde ciddi emareler bulunmaktadır.
23. Zikredilen raporda sonuç olarak S.O. hakkında soruşturma izni verilmesinin icap ettiği kanaati bildirilmiştir.
24. 24/6/2013 tarihinde Ulaştırma Bakanı tarafından seyir emniyeti ve gemi kurtarma ile ilgili her türlü hizmeti ifa etmenin ve denizde can tehlikesine uğramış kimselere yardım etmenin Genel Müdürlüğün asli görevi olduğu, teknenin denize ve yola elverişli durumda olduğu, botun seyir yapmasına mâni bir havanın olmadığı, ayrıca geminin, yolcunun ve mürettebatın emniyetinin sağlanması yönünde karar alma ve uygulama noktasında kaptanın bütün kurallar ve emirlerin üzerinde yetki ve sorumluluğa sahip olduğu gerekçeleriyle S.O. hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir.
25. Şile Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından anılan karara yapılan itiraz, Ankara Bölge İdare Mahkemesince ön inceleme raporu ve eki belgelerin hazırlık soruşturması yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlikte olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
26. Şile Cumhuriyet Başsavcılığı, S.O. hariç olmak üzere operasyon nedeniyle tutulan tutanakta isimleri yazılı kişilerin ifadelerini almıştır. Bu ifadelere göre denize açılma konusundaki takdir yetkisi kaptana ait olduğundan bu konuda C.Ö.ye baskı yapılmamıştır. S.O. herhangi bir kaptanla telefonda görüşmemiş, olay saatindeki dalga yüksekliği 5 metreye ulaşmamıştır. Hava tahminine göre olay günü dalga yüksekliği en fazla 4,5 metredir. Olay yerindeki rüzgârın şiddeti 3-5 bofordur ve bu şiddetteki bir rüzgâr ancak 2-2,5 metre dalgaya sebep olabilir. Nitekim olay saatinde bazı botlar denize açılabilmiştir.
27. Soruşturma izni verilmemesinden dolayı soruşturma yapılması imkânının bulunmaması nedeniyle şüpheli S.O. hakkında kamu adına takibata yer olmadığına karar veren Şile Cumhuriyet Başsavcılığı, tutanak mümzi diğer on kişi hakkında taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçundan kamu davası açılması için düzenlediği fezlekeyi İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) göndermiştir.
28. Cumhuriyet Başsavcılığı, Şile Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan fezlekeye dayanarak aralarında Ü.A. ve B.O.Ö.nün de bulunduğu on kişi hakkında İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) nezdinde kamu davası açmıştır.
29. Başvurucuların davaya katılma istekleri Ceza Mahkemesince kabul edilmiştir.
30. Yargılama sırasında sanıklardan Ü.A. ve B.O.Ö.nün suç tarihinde yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları anlaşılmış olup Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla soruşturma izni alınması için talepte bulunulmuş ve bu sanıklar yönünden davanın durdurulmasına karar verilmiştir.
31. Cumhuriyet Başsavcılığı, Ulaştırma Bakanlığından Ü.A. ve B.O.Ö hakkında soruşturma izni verilmesini talep etmiştir.
32. Ulaştırma Bakanlığında görevli bir başmüfettiş (Bu müfettiş S.O. hakkında düzenlenen ön inceleme raporunu düzenleyenlerden birisidir.) tarafından hazırlanan 29/2/2016 tarihli raporda;
i. Ü.A. ile B.O.Ö.nün kurtarma operasyonu nedeniyle düzenlenen tutanağı genel müdür yardımcısı sıfatlarıyla imzaladıkları, yönetim kurulu üyeliği görevinin ifası sırasında işlenen suçlar soruşturma iznine tabi olsa da genel müdür yardımcılığı görevinin ifası sırasında işlenen suçların soruşturma iznine tabi olmadığı, bununla birlikte soruşturma izni istenmesi nedeniyle ön inceleme raporunun hazırlandığı,
ii. Deniz operasyonları ve tahlisiye ile bakım ve onarım faaliyetlerinin haklarında soruşturma izni istenen kişilere idari yönden bağlı olmayan Deniz Hizmetleri Dairesi Başkanlığının görevinde kaldığı,
iii.Ü.A. ile B.O.Ö.nün olaya etkide bulunduğuna veya kriz yönetimi sırasında herhangi bir talimat verdiğine ilişkin hiçbir bulgu veya emare bulunmadığı, ayrıca bilirkişi raporunda sözü edilen kişilerin isimlerinin geçmediği açıklanarak Ü.A. ile B.O.Ö. hakkında soruşturma izni verilmemesi gerektiği belirtilmiştir.
33. Ulaştırma Bakanı, Ü.A. ile B.O.Ö. hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.
34. Cumhuriyet Başsavcılığı 6/5/2016 tarihinde soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara itiraz etmiştir.
35. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (İdari Dava Dairesi), ön inceleme raporu ve eki belgelerin isnat edilen eylemden dolayı soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlikte olmadığı gerekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazı 7/11/2017 tarihinde reddetmiştir.
36. Bu arada Anayasa Mahkemesi daha önce bahsi geçen 2014/3944 sayılı bireysel kapsamında, hakkında soruşturma izni istenen S.O.nun atılı suçu işlemiş olabileceğine dair teknik bulgularla desteklenen ciddi emarelere rastlanmış olmasına karşın soruşturma izni verilmemesi nedeniyle anılan kamu görevlisi hakkındaki adli sürecin sona ermesinin meydana gelen ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmesinin önünde engel teşkil ettiği gerekçesiyle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.
37. Ceza Mahkemesince yapılan yargılamanın 13/3/2018 tarihli celsesinde soruşturma izni verilmemesi kararına yapılan itirazın reddedildiği açıklanmıştır.
38. İdari Dava Dairesinin kararı üzerine başvurucular Dilek Genç, Esma Genç, Emine Genç, Gönül Öztürk ve Güldane Öztürk 29/3/2018 tarihinde; başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben ise 12/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
39. Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma izni verilmediği gerekçesiyle 19/4/2018 tarihinde Ü.A. ve B.O.Ö. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) vermiştir. Başvurucular Dilek Genç, Esma Genç ve Emine Genç’in başka hususlar yanında Ü.A. ve B.O.Ö hakkında açılmış dava kapsamında soruşturma izni talep edildiğini ve bu nedenle kovuşturmasızlık kararı verilemeyeceğini belirterek kovuşturmasızlık kararına yaptıkları itiraz, İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 31/7/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kovuşturmasızlık kararına başvurucu Yunus Emre Özben tarafından da itiraz edilmiştir ancak bu itiraz hakkında karar verilip verilmediği tespit edilememiştir.
40. Zikredilen Hâkimlik kararı üzerine başvurucular Dilek Genç, Esma Genç, Emine Genç, Gönül Öztürk ve Güldane Öztürk 2018/29637 sayılı bireysel başvuruyu yapmıştır.
41. Anayasa Mahkemesinin daha önce bahsi geçen ihlal kararı doğrultusunda S.O. hakkında taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçundan Ceza Mahkemesi nezdinde kamu davası açılmış ve bu dava diğer sanıklar hakkında mevcut dava ile birleştirilmiştir.
42. Ceza Mahkemesi; uzak yol kaptanı, gemi başmühendisi ve iş güvenliği uzmanından oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden sanıkların olayın meydana gelmesinde kusurlarının olup olmadığı hususunda rapor almıştır.
43. Bilirkişi heyetinin hazırladığı 5/11/2018 tarihli raporda olay gününe ilişkin hava ve deniz koşulları bakımından şu tespit ve değerlendirmelerde bulunulmuştur:
- Gemi Kullanım Kılavuzu’nda 7 numaralı botun 9 bofor şiddetindeki rüzgâra dayanıklı olduğu belirtilmiştir. Geminin klas hizmetlerini yürüten firmanın ön inceleme kapsamında verdiği cevabın dikkate alınır yönü bulunmamaktadır. Klas kurallarına göre rüzgâr şiddetinin 8 boforu aştığı durumlarda 7 numaralı botun çalışması uygun değildir. 8 bofor şiddetindeki rüzgârda dalga yüksekliği 5,5-7,5 metre aralığındadır. Ne var ki olay günü rüzgâr şiddeti en fazla 6 bofor şiddetine ulaşmıştır. Olay anındaki rüzgâr ise en fazla 5 bofor şiddetindedir. Kriz masası meteorolojik sensörlerden gelen bilgileri gerçek zamanlı olarak takip etmiştir. Operasyonda görevli botların jurnal kayıtları sadece gözleme dayalıdır. Görüntü kayıtları üzerinden yapılan ölçümlere göre olay anında Şile Limanı’ndaki dalga yüksekliği ortalama 4,07 metredir.
44. Bilirkişilere göre kriz masası, kurtarma operasyonuna katılan diğer botlardaki gemi adamlarının yorulmuş olabileceğini ve kazazedelerin ölümün eşiğinde olduğunu değerlendirerek 7 numaralı botu görevlendirmiştir. Genel Müdürlüğün vardiya listesine göre olay günü vardiyada bulunması gereken kişi zaten C.Ö.dür. Ayrıca operasyonun zafiyete uğramaması için 7 numaralı botun yedek vardiyası için yapılan görevlendirmelerin normal karşılamak gerekir. Kaptan geminin ve seferin emniyetini tehlikeye atacak nitelikteki talimatları yerine getirmek zorunda değildir. Nitekim daha önce ağır hava ve deniz koşullarını öne sürerek denize çıkmayan bir kaptan ceza almamıştır. Olay C.Ö.nün kusuruyla meydana gelmiştir ve sanıkların olayın meydana gelmesinde hiçbir kusuru bulunmamaktadır.
45. Yaptığı yargılama sonunda Ceza Mahkemesi, soruşturma izni verilmemesi nedeniyle sanıklar Ü.A. ve B.O.Ö. hakkındaki davanın düşürülmesine ve kusurlarının bulunmaması nedeniyle diğer sanıkları beraatine karar vermiştir. Bu kararın ilgili kısmı şöyledir:
“...[O]layın oluşuna uygun bulunan bilirkişi heyet raporuna mahkememizce de itibar edilmekle, bilirkişi heyet raporu, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, göreve çıkıp çıkmama konusunda tüm insiyatifin kap[t]ana a[it] olduğu, hava ve deniz şartlarının her an değişmesinin en iyi vardiyadaki personelce değerlendirilebileceği, meydana gelen kazada kişilere yükletilebilecek bir kusurun bulunmadığı kanaatine varılmakla [B.O.Ö. ve Ü.A. dışındaki sanıkların beraatine]; .. soruşturma izni [verilmemesi nedeniyle kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden] ... [B.O.Ö. ve Ü.A.] açısından ... davaların düşürülmesine ... [karar verilmiştir.]”
46. Başvurucular Ceza Mahkemesince verilen karar aleyhine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine (İstinaf Dairesi) istinaf başvurusu yapmıştır.
47. İstinaf Dairesi, istinaf başvurusunu 7/1/2020 tarihinde esastan reddetmiştir.
48. Başvurucuların temyiz istemini inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesi 4/7/2023 tarihinde, düşme kararına yönelik temyiz talebini reddedip verilen beraat kararlarını onamıştır.
B. Tazminat Davasıyla İlgili Süreç
49. Başvurucular Dilek Genç, Emine Genç ve Esma Genç yakınlarının ölümüyle sonuçlanan olay nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararların tazmini için 1/8/2013 tarihinde başka yakınlarıyla birlikte Genel Müdürlük aleyhine İstanbul 12. İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) nezdinde dava açmıştır. Söz konusu davada başvurucu Dilek Genç için hem maddi hem manevi tazminat, diğer başvurucular için sadece manevi tazminat talep edilmiştir.
50. Başvurucular Dilek Genç, Emine Genç ve Esma Genç’in birlikte dava açtıkları kişilerden birinin ölümü nedeniyle başvurucular Güldane Öztürk ile Gönül Öztürk de yargılamada mirasçı olarak yer almıştır.
51. İş Mahkemesinin kusur durumunun belirlenmesi için bilirkişi olarak görevlendirdiği, bir üniversitenin makine mühendisliği fakültesinde görevli Prof. Dr. M.V. tarafından hazırlanan 21/3/2016 tarihli raporda başvurucuların yakını M.G.nin ölümünde Genel Müdürlüğün %50, kaptan C.Ö.nün %40, M.G.nin ise %10 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Rapora göre Genel Müdürlük, çalışma koşullarına bakıp can güvenliği olmadığını tespit ederek ağır hava ve deniz koşullarında kurtarma seferine çıkılmaması yönünde karar almaması nedeniyle olaydan sorumludur.
52. İsimleri zikredilen başvurucuların maddi zarara uğrayıp uğramadıkları konusunda da bir bilirkişiden rapor alan İş Mahkemesi, Genel Müdürlük tarafından maddi tazminata mahsuben ölen M.G.nin eşine yapılan ödeme ile Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından M.G.nin eş ve çocuklarına bağlanan aylık gelirleri dikkate alarak maddi tazminat taleplerini reddetmiş ancak başvurucu Dilek Genç için 70.000 TL, başvurucu Esma Genç için 20.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir. İş Mahkemesi ayrıca yargılama sırasında ölen davacı için de 20.000 TL manevi tazminat takdir ettiğinden aralarında başvurucular Esma Genç, Gönül Öztürk ve Güldane Öztürk’ün de dâhil olduğu mirasçılar söz konusu manevi tazminattan miras payları ölçüsünde istifade edeceklerdir.
53. Sözü edilen karara karşı davanın tarafları istinaf başvurusu yapmıştır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 15/2/2023 tarihinde, istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tespit edilen eksikler nedeniyle yeniden tahkikat yapılarak sonucuna göre yeni bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
54. Başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben 2/9/2015 tarihinde, Genel Müdürlük aleyhine İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesi nezdinde tazminat davası açmıştır. Bu davada başvurucular, ölenin desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle uğradıkları zararın tazminini istemiştir.
55. İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesince yapılan yargılamada birden fazla bilirkişi raporu alınmış ve bu raporlarda Genel Müdürlüğün sorumluluğu ile ilgili farklı değerlendirmeler yapılmıştır ancak Genel Müdürlüğün kusursuz olduğunu ifade eden herhangi bir bilirkişi raporu bulunmamaktadır.
56. İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile 5.111,47 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak başvuruculara ödenmesine kesin olarak karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
57. İlgili hukuk için bkz. Dilek Genç ve diğerleri [GK], B. No: 2014/3944, 1/2/2018, §§ 27-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
58. Anayasa Mahkemesinin 21/9/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
59. Başvurucular Dilek Genç, Esma Genç, Emine Genç, Gönül Öztürk ve Güldane Öztürk 29/3/2018 tarihinde yaptıkları başvuruda; İdari Dava Dairesinin Şile Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporunu, 22/6/2013 tarihli ön inceleme raporunu ve Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği iddianameyi dikkate almadan karar verdiğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Aynı başvurucular 14/9/2018 tarihinde yaptıkları başvuruda ise Ü.A. ve B.O.Ö. hakkında açılmış bir davanın bulunması ve bu dava kapsamında soruşturma izni talep edilmesi nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmasızlık kararı veremeyeceğini, soruşturma izni verilmemesi nedeniyle yaptıkları bireysel başvurunun sonucunun Hâkimlikçe beklenmesi gerektiğini ve kovuşturmasızlık kararına yaptıkları itirazda dile getirdikleri hususlar dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini öne sürmüşlerdir.
60. Başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben, Şile Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporundaki kusur tespitine rağmen Ü.A. ve B.O.Ö. hakkında soruşturma izni verilmediğini, soruşturma izni verilmemesi yönündeki kararın makul ve adil bir gerekçesinin bulunmadığını, İdari Dava Dairesinin yetersiz inceleme yaptığını ve İdari Dava Dairesi kararının kesin olmasının başvuru hakkını kısıtladığını belirterek gerekçeli karar, hakkaniyete uygun yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
B. Değerlendirme
61. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının yaşam hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
62. Anayasa’nın iddiaların değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama... hakkına sahiptir.”
63. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
64. Daha önce bahsi geçen Dilek ve Genç ve diğerleri başvurusunda;
- Soruşturma izni verilmemesi nedeniyle hakkında soruşturma izni istenen kişi yönünden adli sürecin sona erdiği, bu durumda sorumluların belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesi ve kamu görevlilerinin sorumlulukları altında meydana gelen ölüm olayı nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlayacak etkililikte bir soruşturma yürütülüp yürütülmediğinin tespiti açısından bir kısım sanık hakkında devam eden ceza yargılaması nedeniyle başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna ulaşılamayacağı,
- Bilirkişi ve ön inceleme raporları dikkate alındığında kamu makamlarına atfedilen kusurun hava ve deniz durumuna uygun olmayan tahlisiye botlarının arama ve kurtarma çalışmasında görevlendirilmesi olduğu, anılan iddiaların -olası sonuçların farkında olunmasına rağmen- tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemlerin alınmaması kapsamında kaldığı, bu durumda etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün somut olay yönünden ceza soruşturmasını gerekli kılmadığının söylenemeyeceği ve soruşturma izni alınamaması nedeniyle olayda sorumluluğu bulunduğu iddia edilen bir kişi hakkında adli sürecin sona ermesinden şikâyet edilen başvuru açısından ceza davası dışındaki hukuk yollarının devam ediyor olmasının kabul edilebilirlik koşulları üzerinde etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır (anılan kararda bkz. §§ 56-58).
65. Bu başvuru da aynı olay nedeniyle yapılmış olup sözü edilen değerlendirmelerin bu başvuru için de geçerli olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca başvurunun kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden tespit edilememiştir. Bu nedenle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
66. Anayasa’nın 17. maddesinin kendisine yüklediği pozitif yükümlülüklerin usule ilişkin yönü uyarınca devlet, şüpheli her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bağımsız bir soruşturma yürütmesi gerekir. Yürütülecek bu soruşturmanın temel amacı yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını, kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen ya da diğer bireylerin fiilleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 54).
67. Anılan usul yükümlülüğü, olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali gidermek, dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
68. Kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin soruşturma yükümlülüğü açısından farklı bir yaklaşım benimsenebilir. Bu kapsamda yaşam hakkının veya vücut bütünlüğünün ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59). Bununla birlikte bu tür eylemler nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu, yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi bireylerin hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşam hakkının ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60).
69. Diğer taraftan ceza soruşturmasının amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermesini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun araçların kullanılmasını gerektirir. Anayasa’nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
70. Kamu görevlilerinin görevlerini devlet adına ifa etmeleri ve görevlerinin ifası ile ortaya çıkan birtakım durumlarla bağlantılı olarak sık sık şikâyet edilme ve soruşturma tehdidi altında olma riski ile karşı karşıya olmaları nedeniyle haklarında adli soruşturma yürütülmesinin belirli bir makamın iznine bağlanması, hukuk devletinde makul görülebilir (Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, B. No: 2013/7907, 21/4/2016, § 106). Nitekim Anayasa’nın 129. maddesinin altıncı fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılmasının -kanunla belirlenen istisnalar dışında- kanunun gösterdiği idari mercinin iznine bağlı olduğu hüküm altına alınmıştır (Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, § 107).
71. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi çerçevesinde Anayasa kurallarının bir arada ve hukukun genel ilkeleri gözönünde tutularak uygulanması zorunlu olduğundan etkili soruşturma yükümlülüğünü ve kamu görevlilerinin soruşturulmasının izin şartına bağlı olmasını düzenleyen kurallar bütününün birbiriyle uyumlu bir şekilde yorumlanması gereklidir (Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, § 108).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
72. Başvurucular, Ü.A. ve B.O.Ö. hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle başvuru yapmıştır. Bu durumda 4483 sayılı Kanun kapsamında soruşturma izni alınması prosedürünün soruşturmanın etkililiği üzerindeki sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
73. Soruşturma izni prosedürünün amacı, kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı ileri sürülen iddia ve şikâyetler nedeniyle gereksiz ithamlarla karşılaşmamaları, bu şekilde her türlü korku ve endişeden uzak tutulmaları yoluyla kamu hizmetlerinin aksamaması için iddia olunan suçlar bakımından ceza soruşturmasına geçilmeden önce bir ön inceleme yapılmasıdır. Ön inceleme, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri isnat olunan bir suç konusunun soruşturulması kapsamında yetkili idari merciler tarafından gerçekleştirilen ve sonucunda idari veya adli yönden işlem yapılması için soruşturma açılmasına gerek olup olmadığı biçiminde bir karara varmak üzere yürütülen idari bir incelemedir. Bu incelemede isnat edilen suç konusu eylemin gerçekliği genel hatları ile kapsam ve niteliği, çerçevesi, delillerinin neler olduğu gibi hususlar araştırılır. Amaç, suçun varlığına ilişkin iddianın ve maddi olayın durumunun ilgili hakkında yargılama yapılmak üzere soruşturma açılmasını gerektirecek nitelikte olup olmadığı konusunda takdir kullanmayı sağlayabilecek bir araştırma yapılmasıdır. Ön inceleme raporunun soruşturma izni vermeye yetkili merciyi bağlayıcı bir niteliği bulunmamakla birlikte bu rapor üzerine verilecek olan soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararlarda gerekçe gösterilmesi kanuni bir zorunluluktur (Dilek Genç ve diğerleri, § 77).
74. Gerek idari nitelikteki ön incelemenin gerekse soruşturma izni verilmemesi işlemine karşı yapılan itirazları değerlendiren idari yargı organlarınca yapılacak inceleme ve değerlendirmelerin soruşturma izni prosedürünün ceza yargılamasının işleyişini geciktirecek ve soruşturmanın etkin şekilde yürütülmesine engel olacak şekilde uygulanmasına ya da kamu görevlilerinin ceza soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimi oluşmasına izin vermeyecek şekilde yapılmasına özen gösterilmesi gerekmektedir (Dilek Genç ve diğerleri, § 78).
75. Başvuru konusu olayda Ü.A. ile B.O.Ö. hakkında bir ön inceleme yapılmış ve bu incelemeye istinaden düzenlenen raporda, anılan kişilerin kurtarma operasyonu nedeniyle düzenlenen tutanağı genel müdür yardımcısı sıfatlarıyla imzaladıkları, yönetim kurulu üyeliği görevinin ifası sırasında işlenen suçlar soruşturma iznine tabi olsa da genel müdür yardımcılığı görevinin ifası sırasında işlenen suçların soruşturma iznine tabi olmadığı belirtilmiştir. Buna rağmen İdari Dava Dairesi, Ü.A. ve B.O.Ö. hakkında soruşturma yapılabilmesi için izin gerekip gerekmediği konusunda herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Oysa kurtarma operasyonu nedeniyle oluşturulan kriz masasında Ü.A. ve B.O.Ö. dışında başka bir yönetim kurulu üyesi görevli olmadığı gibi sözü edilen kişiler operasyona ilişkin tutanağı genel müdür yardımcısı sıfatıyla imzalamışlardır.
76. Öte yandan soruşturma izni istenmesi nedeniyle hazırlandığı ifade edilen ön inceleme raporunda, Ü.A. ile B.O.Ö.nün olaya etki ettiğine veya kriz yönetimi sırasında herhangi bir talimat verdiğine ilişkin hiçbir bulgu veya emare bulunmaması, ayrıca bilirkişi raporunda sözü edilen kişilerin isimlerinin geçmemesi nedeniyle Ü.A. ile B.O.Ö. hakkında soruşturma izni verilmemesi gerektiği ifade edilmiş; bu rapora istinaden Ulaştırma Bakanlığı soruşturma izni vermemiştir. Cumhuriyet Başsavcılığının anılan karara yaptığı itiraz da ön inceleme raporu ve eki belgelerin isnat edilen eylemden dolayı soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlikte olmadığı gerekçesiyle İdare Dava Dairesi tarafından reddedilmiştir. Ne var ki S.O. hakkında yürütülen ön inceleme kapsamında ifadelerine başvurulan N.K. ve A.D., 7 numaralı botun yedek vardiyasında görevli kişilerin kriz masasının kararıyla çağrıldığını ve operasyonu kriz masasında görevli kişilerin yönettiğini beyan etmiştir. Bu ifadelere göre kriz masasında görevli Ü.A. ve B.O.Ö. kriz yönetiminin karar alma süreçlerine katılmıştır. Ayrıca Şile Cumhuriyet Başsavcılığınca yaptırılan bilirkişi incelemesinde tahlisiye botlarını görevlendiren kişi veya kişilerin %50 görev kusuru bulunduğu belirtilmiştir. O hâlde soruşturma izni prosedürünün ceza yargılamasının işleyişini geciktirecek ve soruşturmanın etkin şekilde yürütülmesine engel olacak şekilde uygulanmasına ya da kamu görevlilerinin ceza soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimi oluşmasına izin vermeyecek şekilde uygulanıp uygulanmadığını araştırmayan İdari Dava Dairesince yapılan incelemenin etkili soruşturma ilkeleriyle bağdaştığı söylenemez. Bir kez daha ifade etmek gerekir ki bireylerin hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşam hakkının ihlaline neden olabilir.
77. Olayda etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi gerektiğine yönelik bu tespit, bilirkişi raporunda kusurlu oldukları yönünde tespit bulunan kişiler hakkında yürütülecek adli sürecin mutlaka bir dava açılması ya da açılan davanın belli bir hükümle sonuçlanması gerektiği anlamına gelmeyip sorumluların tespit edilmesini ve hesap vermelerini sağlayacak uygun araçların etkili şekilde kullanılması gerekliliğine işaret etmektedir (Dilek Genç ve diğerleri, § 82; Abdülkadir Yılmaz ve diğerleri (2), B. No: 2016/13649, 29/1/2020, § 91).
78. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
79. Ulaşılan sonuç ve soruşturma izninin aralarında Ü.A. ve B.O.Ö.nün de bulunduğu on kişi hakkında açılan kamu davası kapsamında istendiği dikkate alınarak Ü.A. ve B.O.Ö. hakkında verilen kovuşturmasızlık kararı yönünden ayrı bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
80. Başvurucular Dilek Genç, Esma Genç, Emine Genç, Gönül Öztürk ve Güldane Öztürk yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunmuşlar ancak tazminat talep etmemişlerdir. Başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben ise yargılamanın yenilenmesi talebi yanında ayrı ayrı 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
81. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
82. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
83. İncelenen başvuruda İdari Dava Dairesinin Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği dikkatli ve özenli inceleme şartını yerine getirmemesi nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunu ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda, İdari Dava Dairesince yapılan incelemenin niteliği itibarıyla yargılama faaliyeti olmadığı dikkate alınarak yaşam hakkının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre yapılması gerekenlere hükmedilmelidir. Bu sebeple isnat edilen eylem nedeniyle ilgililer hakkında soruşturma yapılması maksadıyla soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararın kaldırılması ve Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın kabulü için kararın bir örneğinin İdari Dava Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
84. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben’in uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yaşam hakkının usul boyutunun ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben’e müştereken net 60.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
85. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 589,40 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.389,40 TL yargılama giderinin başvurucular Dilek Genç, Esma Genç, Emine Genç, Gönül Öztürk ve Güldane Öztürk’e; 294,70 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.094,70 TL yargılama giderinin ise başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben’e müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının usul boyutuna ilişkin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için gerekli işlemlerin yapılması amacıyla yargılama dosyasıyla birlikte Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesine (E.2017/425, K.2017/672) iletilmek üzere İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/450, K.2019/34) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben’e net 60.000 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 1. 589,40 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.389,40 TL yargılama giderinin başvurucular Dilek Genç, Esma Genç, Emine Genç, Gönül Öztürk ve Güldane Öztürk’e MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
2. 294,70 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.094,70 TL yargılama giderinin başvurucular Günay Özben, Yunus Emre Özben ve Derya Özben’e MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.