TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAVAŞ ÇALAN VE TUBA GEZEN ALPEROĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/18903)
|
|
Karar Tarihi: 13/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucular
|
:
|
1.Savaş ÇALAN
|
|
|
2. Tuba GEZEN ALPEROĞLU
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Özcan ÖGE
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ilave tediye alacağının tahsili amacıyla
açılan davanın Yargıtay daireleri arasında süregelen görüş ayrılığı dolayısıyla
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 28/5/2018 ve 24/7/2018 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2018/23792 numaralı başvuru dosyasının hukuki ve fiilî
irtibat nedeniyle 2018/18903 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine,
incelemenin 2018/18903 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer dosyanın
kapatılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu Tuba Gezen Alperoğlu, Muradiye Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında (Vakıf) 10/10/2012 ile 8/4/2014 tarihleri
arasında çalışmıştır. Başvurucu Savaş Çalan ise Siverek Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakfında (Vakıf) 1/11/2012 tarihinden itibaren hizmet akdine dayalı
olarak çalışmaktadır.
10. Başvurucular, kamu personeli olduklarını ileri
sürerek 4/7/1956 tarihli ve 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde
Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun uyarınca her bir yıllık
çalışma süresi içinde ödenmesi gereken iki aylık tutarındaki ilave tediye
alacağının ödenmesi amacıyla Vakıflar aleyhine ayrı ayrı dava açmıştır.
11. Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesi iş mahkemesi
sıfatıyla yapmış olduğu yargılama sonunda 14/9/2017 tarihli kararla
başvurucu Tuba Gezen Alperoğlu'nun davasının reddine karar vermiştir.
Gerekçeli kararda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun
(Yargıtay İBK) 9/6/2017 tarihli kararı ile vakfın 6772 sayılı Kanun gereğince
kamu kurumu niteliğinde olmadığı vurgulanarak karar verildiği açıklanmıştır.
12. Başvurucu istinaf yoluna başvurmuştur. Erzurum Bölge
Adliye Mahkemesi (BAM) 6. Hukuk Dairesi 18/1/2018 tarihli kararla Yargıtay İBK
kararına göre Vakfın 6772 sayılı Kanun gereğince kamu kurumu niteliğinde
olmadığını belirterek istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
13. Başvurucu temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 22.
Hukuk Dairesi 22/3/2018 tarihli kararla başvurucunun temyiz talebini reddetmiştir.
14. Siverek 1. Asliye Hukuk Mahkemesi de yapmış olduğu
yargılama sonunda 30/5/2017 tarihli kararla başvurucu Savaş Çalan'ın açtığı
davanın kabulüne karar vermiştir. Gerekçeli kararda davacının davalı Vakfa
bağlı olarak 2012 yılında çalışmaya başladığı, davalı Vakfın kamu kurumu
niteliğinde olduğu, 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlarda çalışanlara
her yıl için ilave tediye ödeme yapılacağı belirtilmiştir.
15. Davalı istinaf yoluna başvurmuştur. Gaziantep BAM 7.
Hukuk Dairesi 9/1/2018 tarihli kararla Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin emsal
kararlarına göre Vakfın 6772 sayılı Kanun gereğince kamu kurumu niteliğinde
olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararını ortadan kaldırmış ve
davanın reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 22.
Hukuk Dairesinin 10/5/2018 tarihli kararıyla başvurucunun temyiz talebi
reddedilmiştir.
17. Başvurucular 28/5/2018 ve 24/7/2018 tarihlerinde
bireysel başvurularda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
18. İlgili hukuk için bkz. Yasemin Bodur, B. No:
2017/29896, 25/12/2018, §§ 14-32.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
20. Başvurucular, Yargıtayın 9. Hukuk Dairesinin
kendileri ile aynı statüde bulunan kişileri kamu işçisi olarak kabul edip ilave
tediye alacağına hak kazandıkları yönündeki kararlarına rağmen Yargıtay 22.
Hukuk Dairesinin bu kişileri kamu işçisi olarak kabul etmemesi nedeniyle ilave
tediye alacağı isteklerinin reddine karar verdiğini belirtmiştir. Söz konusu
görüş ayrılığının BAM'ları da etkilediğinden yakınmışlardır. Başvurucular, aynı
statüdeki işçiler için açılan davalarda ilave tediye alacaklarının ödenmesi
yönünde karar verilirken daha sonra vakfın kamu kurumu olmadığı gerekçesiyle
taleplerinin reddine karar verildiğini belirterek adil yargılanma haklarının ve
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların farklı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma
haklarının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddialarının özünün
adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma
hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Yasemin
Bodur (anılan kararda bkz. §§ 35-45) kararında ortaya konulmuştur. Anılan
kararda Anayasa Mahkemesinin kanunilik ilkesi bağlamındaki görevinin, hukuk
kurallarının birden fazla yorumunun varlığının hukuki belirlilik ve
öngörülebilirliği etkileyip etkilemediğini tespit etmek olduğu belirtilmiştir.
Bu noktada derece mahkemelerinin hukuk kurallarını yorumlamasından kaynaklanan
içtihat farkının süregelen bir hâl aldığı durumlarda uygulamadaki
tutarsızlıkları ortadan kaldıracak nitelikteki tedbirlerin önemine işaret
edilmiştir. Hukukun üstünlüğü ilkesi gereği devletin, aynı yargı koluna dâhil
mahkemeler arasındaki derin ve süregelen içtihat farklılıklarını ortadan
kaldırabilecek nitelikte bir mekanizmayı kurmak ve bu mekanizmanın etkin bir
şekilde işleyişini sağlayacak düzenlemeler yapmakla yükümlü olduğu ifade
edilmiştir.
24. Aynı kararda Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ve sonradan
bu görev verilen (kapatılan) Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin, anılan vakıf
çalışanlarının kamu işçisi olduğuna ve şartları uygunsa ilave tediye
alacağından yararlanacaklarına dair kararlar verdiği belirtilmiştir. Buna
karşılık olarak Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin anılan vakıfların özel hukuk
tüzel kişisi statüsüne sahip olduğunu ve dolayısıyla kamu personeli sıfatı
bulunmayan çalışanlarının ilave tediyeden yararlanmayacağını istikrarlı olarak
hüküm altına aldığı ifade edilmiştir. Yargıtay daireleri arasındaki derin ve
süregelen içtihat farkının faaliyete giren istinaf mahkemesi niteliğindeki bölge
adliye mahkemesi daireleri arasında da sürdürüldüğü saptanmıştır (Yasemin
Bodur, §§ 48, 50).
25. Anılan kararda sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı
çalışanlarının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmayacağı hususunda
süregelen içtihat farklılığının derinleşmiş ve sürekli bir nitelik kazanmış
olduğu, bu durumun davaların somut özelliğinden kaynaklanmadığı ve bu durumun
ortadan kaldırılmasını sağlayacak içtihadı birleştirme kararı gibi elverişli
bir mekanizma işletilmemesi nedenleriyle varılan sonucun başvurucu için
öngörülemez olduğu ve yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna
ulaşılmıştır (Yasemin Bodur, § 52).
26. Diğer taraftan, başvurucunun hizmet akdi ile
çalıştığı Vakfın niteliğini de ele alan Yargıtay İBK'ya rağmen Yargıtay daireleri,
söz konusu kararın vakıfların niteliğini belirlemekle birlikte çalışanların
statüsüne ilişkin bir tespit içermediği görüşünden hareketle önceki görüşleri
doğrultusunda kararlar vermeye devam etmiştir (Yasemin Bodur, §§ 20,
23).
27. Somut başvurunun da aynı hususa ilişkin olması ve Yasemin
Bodur kararından ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması nedeniyle
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucular; ihlalin tespiti, maddi ve manevi
tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
30. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
31. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
32. Bununla birlikte 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilirken idari eylem ve işlem niteliğinde karar
verilemez. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine
hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının yerine geçerek
işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı ilgili
mercilere gönderir (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, §
57).
33. Anayasa Mahkemesince Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Somut olaylarda
ihlalin aynı hukuki nedene dayalı olarak benzer konumdaki kişiler tarafından
açılan davalarda aradan geçen uzun zamana rağmen Yargıtay daireleri arasındaki
görüş farkının ortadan kaldırılıp uygulama birliğinin sağlanmamasından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle ihlal, başvurucuların aynı
anda iki farklı yorumu yürürlükte bulunan ve bu nedenle belirlilik kriterini
taşımayan bir hukuk kuralına tabi tutulmasından kaynaklanmaktadır.
34. Anayasa Mahkemesince yapılan ihlal tespitinin derece
mahkemesi kararının sonucuna yönelik olmadığının ve derece mahkemesince varılan
sonuçtan bağımsız olduğunun altı çizilmelidir. Hâl böyle olunca ihlalin giderilmesi
için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Aksi durum,
yani ihlalin giderim şekli olarak yargılamanın yenilenmesine hükmedilmesi, bu
yorumlardan birine üstünlük tanınarak taraflardan bir lehine tercihte
bulunulması anlamına gelebilecektir. Bu da var olan ihlali gidermeyeceği gibi
derece mahkemesinde görülen uyuşmazlığın diğer tarafı aleyhine yeni ihlallerin
doğmasına yol açabilecektir. Dolayısıyla somut olayda, yargılamanın yenilenmesi
ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte bir yol olarak kabul
edilemeyeceğinden başvurucular lehine uygun bir tazminata hükmedilmesi yeterli
bir giderim sağlayacaktır.
35. Bu itibarla adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvuruculara net 10.000 TL manevi tazminatın ayrı ayrı ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
36. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvuruya konu olayda böyle bir illiyet
bağı bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç
tutarının başvuruculara ayrı ayrı, 3.000 TL vekâlet ücretinin müştereken
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara net 10.000 TL manevi tazminatın AYRI
AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç tutarının başvuruculara AYRI AYRI,
3.000 TL vekâlet ücretinin MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Siverek 1. Asliye
Hukuk Mahkemesi (E.2016/49, K.2017/330) ile Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2016/272, K.2017/188) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.