TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KENAN KOÇER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/1926)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat GÜVEN
|
Başvurucu
|
:
|
Kenan KOÇER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması, tutukluluk incelemeleri sonucunda verilen kararlar
ile savcılık görüşünün tarafına tebliğ edilmemesi ve mesleği nedeniyle hakkında
öngörülen özel soruşturma usulünün uygulanmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının; tutukluluk şartları nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabul edilmesine karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
6. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu
makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün
arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son
yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine
yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
B. Başvurucuya İlişkin
Süreç
8. Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta olan başvurucu,
Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan yürütülen bir
soruşturma kapsamında 20/7/2016 tarihinde Mersin Emniyet Müdürlüğünde gözaltına
alınmıştır.
9. Başvurucunun ifadesi 20/7/2016 tarihinde Mersin Cumhuriyet
Başsavcılığında alınmıştır. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de
hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde, eğitim hayatı boyunca ve meslek
hayatına başladıktan sonra FETÖ/PDY ile hiçbir bağının olmadığını beyan
etmiştir.
10. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı 20/7/2016 tarihinde
tutuklanması istemiyle başvurucuyu Mersin 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik)
sevk etmiştir. Başvurucunun sorgusu Hâkimlik tarafından aynı gün yapılmıştır.
Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
11. Hâkimlik 21/7/2016 tarihinde başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı
şöyledir:
" ...[diğerleri] ve Orhan Koçer'in üzerine atılı silahlı terör
örgütüne üye olma veanayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarının
vasıf ve mahiyeti, haklarında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut
delillerin ve tutuklama nedenlerinin bulunması, aleyhlerine mevcut adli
bulgular, delillerin tamamen toplanmamış olması, suçun kanundaki ceza miktarı,
suçun CMK.nın 100. Maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, verilmesi
beklenen ceza ile tutuklamanın ölçülü olması ve adli kontrolün yetersiz kalacağının
anlaşılması nedenleri ile CMK.nın 100 ve devamımaddeleri uyarınca ayrı ayrı
tutuklanmalarına ... [karar verildi.]"
12. Dosya yetkisizlik kararı ile son olarak Adana Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmiştir.
13. Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliği 17/11/2017 tarihli tutukluluğun
gözden geçirilmesine yönelik yaptığı incelemede, başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar vermiştir.
14. Başvurucu anılan karara itiraz etmiş, itirazı inceleyen
Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği kararı yerinde bularak itirazı 27/11/2017
tarihinde kesin olarak reddetmiştir.
15. Başvurucu, itirazın reddine dair kararı 5/12/2017 tarihinde
öğrendiğini beyan etmiş ve 3/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Başsavcılığın 23/1/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucunun
silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması
istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açılmıştır.
17. İddianamede, başvurucunun örgütsel nitelikli eylemleri
bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu
suçlamalara esas olarak tanık beyanlarında başvurucunun örgüt üyesi olduğu
yönündeki ifadelerin yer almasına ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
tarafından ihraç edilmesi olgularına dayanılmıştır.
18. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin
hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"... FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün
örgüt yapısı ile çalışma sistemi düşünüldüğünde şüphelinin FETÖ/PDY Silahlı
Terör Örgütü ile organik bağ kurduğu, hakim olan şüphelinin hiyerarşik ilişki
içerisinde örgütün amacına bilerek ve isteyerek faliyetlerine katıldığı,
böylelikle devletin güvenliğine, anayasal düzene ve hukuki düzenin işleyişine
karşı suç işlemek için kurulmuş silahlı terör örgütüne üye olmak suretiyle
üzerine atılı olan ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma‘ suçunu işlediği ve
hakkında Cumhuriyet Başsavcılığımızca kamu davası açılmasına yetecek kuvvetli
suç şüphesinin ve somut delilin bulunduğu ... [anlaşılmıştır.]"
19. Başvurucu hakkındaki yargılamaya Adana 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin (Mahkeme) E.2018/44 sayılı dosyasında başlanmış ve yargılamanın
31/1/2018 tarihli celsesinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.
20. Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi 20/11/2018 tarihli kararıyla
başvurucuya yüklenen suçun işlendiğinin sabit olmaması gerekçesiyle
başvurucunun beraatine karar vermiştir.
21. Başsavcılık anılan karara karşı istinaf talebinde
bulunmuştur.
22. Başvurucu hakkında yürütülen yargılama bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi
önünde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. İlgili hukuk için bkz. Salih Sönmez, B. No: 2016/25431,
28/11/2018, §§ 33-56.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; üzerine atılı suç ile bir ilgisinin
bulunmadığını, suç işlediğine dair hiçbir delilin olmadığını, buna rağmen keyfî
bir şekilde tutuklanmasına karar verildiğini ve mesleği nedeniyle hakkında
uygulanması gereken özel soruşturma usulünün uygulanmadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
26. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklamanın hukuki
olmadığı şikâyetiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesince -2017/34603- sayılı
başvuruda Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından -28/12/2018- tarihinde
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden mükerrer
başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer olması nedeniyle reddine karar
verilmesi gerekir.
2. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, tutukluluğa itiraz ile tutukluluk hâlinin gözden
geçirilmesine ilişkin incelemelerin dosya üzerinden değerlendirildiğini
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
30. Anayasa Mahkemesi Salih
Sönmez kararında tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılması
ve/veya makul sürede hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetini incelemiştir.
Anayasa Mahkemesi anılan kararda inceleme tarihi itibarıyla başvurucunun
hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak verilecek bir
ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacağını
ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş, bu durumda yalnızca
kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin
tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği
sonucuna varmıştır.
31. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür ihlal
iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru
yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel
başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun
durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu
tespitini yapmış ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır.
32. Somut olayda başvurucu 21/7/2016 tarihinde tutuklanmış ve tutuklandıktan
sonra ilk kez tahliyesine hükmedildiği 31/1/2018 tarihinde yapılan duruşmada
mahkeme önüne çıkmıştır. Başvurucunun hâkim/mahkeme önüne çıkmadığı süre
yaklaşık on dokuz aydır.
Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir
durum söz konusu değildir.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğa İtiraz
İncelemesinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu, tutukluluk incelemeleri yapılırken alınan
Savcılık görüşünün kendisine bildirilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
35. Anayasa Mahkemesi Devran
Duran ([GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112) kararında;
tutukluluk incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünün şüpheli veya
sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem taşımadığını, içeriğinde başvurucunun
cevap vermesini gerektirmeyen ve daha önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan
bahsedilmeyen durumlarda savcılık görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin
önemli bir zarara da neden olmadığını ifade etmiştir.
36. Somut olayda, tutukluluk incelemeleri sırasında alınan
Savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve
eklerinde bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve daha
önce haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu dile getirilmemiştir. Ayrıca
tutukluluğun devamı kararlarının Savcılık görüşüne dayanılarak verildiği
yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları
bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
37. Açıklanan gerekçelerle anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluğun Gözden
Geçirilmesi Kararlarının Tebliğ Edilmemesine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
38. Başvurucu; tutukluluğun gözden geçirilmesi kararlarının
tebliğ edilmediğini ve bu nedenle tutukluluğa etkili itirazda bulunamadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
39. Anayasa Mahkemesince, tutuklu bulunan kişilerin ilgili yargı
makamlarına sunmuş oldukları tahliye taleplerinin makul bir süre içinde
değerlendirilmeyerek sonuçsuz bırakılması nedeni ile Anayasa'nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrası kapsamında güvence altına alınan serbest bırakılmayı isteme
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu
kararlarda söz konusu iddiaların 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca
tazminat talebinde bulunulmadan bireysel başvuru konusu yapıldığından başvuru
yollarının tüketilmediği sonucuna varılmıştır (Cafer
Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018 §§ 34-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018,
§§ 34-40).
40. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına
İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
42. Başvurucu; soruşturma dosyasındaki gizlilik kararı nedeniyle
suçlamalara ilişkin delillere erişemediğini, atılı suçla ilgili fiillerin ve
somut delillerin kendisine gösterilmediğini, soruşturma dosyasındaki bilgi ve
belgelere erişiminin engellendiğini belirterek savunma hakkının kısıtlandığını,
tutukluluğa etkili bir şekilde itiraz edemediğini, bu durumun silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine aykırı olduğunu iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
43. Somut olayda kısıtlama kararının ne zaman kaldırıldığı belli
değil ise de 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca
en geç iddianamenin kabul edildiği 31/1/2018 tarihinde kanun gereği
kısıtlamanın sona erdiği değerlendirilmiştir.
44. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime yönelik
olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum
bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini birçok
kararında incelemiştir. Bu kararlarda, öncelikle yakalanan veya tutuklanan
kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki iddiaların
bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat edilen
suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu bağlamda
başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları bilip
bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 168-176; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144,
14/7/2015, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık
ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257).
45. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin
kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa ilişkin
dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde
başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar ve
bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip olduğu, tutukluluk durumuna
karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı
görülmektedir.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
6. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
47. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tahliye
taleplerinin ve itirazlarının -tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve
yeterli gerekçe olmadan reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
48. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe
Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
49. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
50. Somut olayda, bireysel başvuruda bulunduktan sonra 31/1/2018
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğunun makul
süreyi aştığı ve tutukluluk incelemesinin sonucunda verilen kararların
gerekçesiz oluğu iddialarına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
52. Başvurucu; kendisinde astım, bronşit ve alerjik rinit
hastalığı olması nedeniyle tutuklu kalmasının kötü muamele yasağını ihlal
ettiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
53. Başvuru konusu olayda ileri sürülen kötü muamele yasağına
yönelik şikâyetiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesince -2017/34603- sayılı
başvuruda Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından -28/12/2018- tarihinde
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden mükerrer
başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer olması nedeniyle reddine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1.Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
2. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutukluluğa itiraz incelemesinde alınan Savcılık görüşünün
bildirilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve
kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutukluluğun gözden geçirilmesi kararlarının tebliğ
edilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 27/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.