TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HÜSEYİN BAĞIR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/19297)
Karar Tarihi: 10/5/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucular
Hüseyin BAĞIR ve diğerleri [bkz. ekli tablo]
Başvurucular Vekili
Av. Gamze YALÇIN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ilgili mevzuat uyarınca hak sahibi olarak tespit edilen depremzedelere kalıcı konut tahsis edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır.
3. Komisyon, başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
4. Ekli listenin (B) sütununda gösterilen başvurular incelenen başvuruyla birleştirilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Diyarbakır ve çevresinde 6/9/1975 tarihinde meydana gelen depremde başvuruculara veya murislerine ait evler yıkılmıştır.
9. Deprem nedeniyle evi hasar görenler 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun hükümleri uyarınca hak sahibi kabul edilmiştir. Buna göre söz konusu depremdeki ağır hasar ve yıkık binalardan dolayı 8.159 aile hak sahibi statüsü elde etmiştir. Ayrıca 1975 ve 1976 yıllarında Hani, Kulp ve Lice ilçeleri ile köylerinde geçici ve kalıcı nitelikte toplam 7.115 konut tamamlanıp hak sahiplerine teslim edilmiştir.
10. Diyarbakır Valiliğinin (İdare) oluşturduğu komisyonca hazırlanan ve hak sahibi olarak kabul edilenlere ait isim listesinde başvurucular veya murisleri de yer almaktadır. Başvurucular 7269 sayılı Kanun uyarınca hak sahibi olduklarını belirterek kendilerine konut veya kredi verilmesi istemiyle 2017 yılında İdareye başvuruda bulunmuştur. Başvurucuların talebi reddedilmiştir.
11. Başvurucular; İdarece düzenlenen hak sahipliği listesinde kendilerinin veya murislerinin adının bulunduğunu, bugüne kadar kendilerine veya murislerine herhangi bir konut teslimi yapılmadığını öne sürerek Diyarbakır İdare Mahkemelerinde (İdare Mahkemeleri) idari işlemin iptali istemiyle muhtelif tarihlerde davalar açmıştır.
12. İdare Mahkemeleri muhtelif tarihlerde verdikleri kararlarla davaları reddetmiştir. Kararların gerekçesinde 7269 sayılı Kanun uyarınca hak sahibi olduğu tespit edilen başvuruculara prefabrik deprem konutu teslimi yapıldığı vurgulanmış, 7269 sayılı Kanun'da afet sebebiyle hak sahiplerine teslim edilecek konutların betonarme-kârgir olması gerektiği yolunda bir düzenlemenin bulunmadığı ifade edilmiştir. Kararlarda sonuç olarak başvuruculara kalıcı konut tahsis edilmesi ve kredi verilmesi yolunda yapılan başvuruların reddedilmesinin hukuka aykırı olmadığı belirtilmiştir.
13. Başvurucuların istinaf istemleri Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) tarafından kesin olarak reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. Sedat Şanlı, B. No: 2018/6812, 3/7/2019, §§ 22-43.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Anayasa Mahkemesinin 10/5/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
16. Başvurucular, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucular, 7269 sayılı Kanun kapsamında hak sahibi oldukları hâlde kalıcı nitelikte konut tahsisi yapılmaması nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile diğer bazı anayasal güvencelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde, başvurucuların hak sahipliğinin kanun gereği çok uzun süre önce sona ermiş olması sebebiyle başvuruların Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca İdare Mahkemesi ve Danıştay tarafından ilgili mevzuat uyarınca dava konusu işlemin incelendiği ve hukuka aykırılık görülmediği ifade edilmiş, adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkı yönünden yapılacak değerlendirmede ilgili mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
20. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, 1975 yılında başlayan mağduriyetin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 2012 yılından sonra da devam etmesi sebebiyle zaman bakımından yetki sorununun bulunmadığını ileri sürmüştür. Başvurucular bunun dışında genel itibarıyla başvuru formlarındaki iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
21. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların bütün şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun bulunmuştur.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi Sedat Şanlı kararında benzer şikâyeti zaman bakımından yetkisi kapsamında görmüştür. Anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır.
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
25. Anayasa Mahkemesi eldekine benzer iki başvuruyu Mehmet Harman (B. No: 2017/34154, 3/7/2019) ve Sedat Şanlı kararlarında incelemiştir. Mehmet Harman kararında keyfilik veya bariz takdir hatası içermediği tespit edilen yargı kararlarında, ilgili kişilerin hak sahibi olarak tespit edilmesinin yanında 7269 sayılı Kanun'un 40. maddesine göre ayrıca borçlandırmanın ilanı tarihinden itibaren iki ay içinde borçlandırma yapmasının da zorunlu olduğunun kabul edildiğine işaret edilmiştir. Kararda, başvurucunun depremin gerçekleştiği 1975 yılından İdareye başvuruda bulunulduğu 2016 yılına kadar geçen sürede kendisine konut tahsisi yapılması için herhangi bir girişimde bulunduğunu ortaya koyamadığı vurgulanarak deprem sebebiyle kendisine konut tahsis edilmesi yönünde meşru bir beklentiye sahip olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Mehmet Harman, §§ 81-86).
26. Buna karşılık, 7269 sayılı Kanun'da konut tahsisi için öngörülen şartları yerine getirdiğinin hem idare hem de derece mahkemelerince kabul edildiği Sedat Şanlı kararında, derece mahkemelerince yapılan tespitler gözetilerek başvurucunun 35. madde kapsamında korunması gereken bir menfaatinin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır (Sedat Şanlı, § 50).
27. Anayasa Mahkemesi konu ile ilgili olarak İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) tarafından 9/2/2017 tarihinde verilen karara değinmiş ve söz konusu kararda 7269 sayılı Kanun'da afet sebebiyle hak sahiplerine teslim edilecek konutların betonarme-kârgir olması gerektiği yolunda bir düzenleme bulunmadığına vurgu yapıldığına işaret etmiştir. Anılan olayda başvurucunun murisine fiilî olarak bir konut teslim edildiğine dikkat çeken Anayasa Mahkemesi, İDDK kararında idarenin kalıcı prefabrik konut teslim etmekle kanuni yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabul edildiğini belirtmiş; Danıştayın bu yorumunun keyfî olmadığını ve bariz takdir hatası içermediğini ifade etmiştir (Sedat Şanlı, §§ 59, 60).
28. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi aradan kırk dört yıl geçtiği hâlde başvurucuya teslim edilen konut yönünden bir tapu verilip verilmediğinin araştırılmadığının, başvurucuya fiilî olarak bir konut teslimi yapıldığı kabul edilmiş ise de bu konuta ilişkin tapunun verilip verilmediğinin belirsiz olduğunun altını çizmiştir. Sözü edilen kararda, konutu edinme yönünde 7269 sayılı Kanun hükümlerine dayalı olarak meşru bir beklentisi olan başvurucunun bu beklentisinin karşılandığından söz edilebilmesi için mülkiyet belgesi niteliği taşıyan tapu kaydının kendisine verilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Kararda sonuç olarak başvurucuya teslim edilen konutun tapu kaydının başvurucu adına düzenlenip düzenlenmediği araştırılmadığından mülkiyet hakkının korunmasına dair usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği değerlendirilmiştir (Sedat Şanlı, §§ 61, 62).
29. Mevcut başvuruda anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Giderim Yönünden
31. Başvurucular; ihlalin tespit edilmesi, maddi ve manevi tazminat ile yeniden yargılamaya hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
32. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
33. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
34. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli listenin (D) sütununda gösterilen İdare Mahkemelerine GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuların tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
F. 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/5/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.