TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
VEYSEL KARANİ KAZAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/19595)
Karar Tarihi: 3/5/2023
R.G. Tarih ve Sayı: 20/10/2023-32345
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Mehmet ALTUNDİŞ
Başvurucu
Veysel Karani KAZAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, defterdarlık uzmanlığı kadrosuna geç atama yapılmasından dolayı parasal hak kayıplarının karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Elâzığ Defterdarlığı Muhasebe Müdürlüğünde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak çalışmakta iken Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından 26/2/2011 tarihinde yapılan muhasebe uzmanlığı yazılı sınavına katılmıştır. Sınavda sorulan soruların bir kısmı Ankara 13. İdare Mahkemesinin 20/4/2012 tarihli kararıyla, bir kısmı ise Ankara 9. İdare Mahkemesinin 29/11/2013 tarihli kararıyla iptal edilmiştir.
9. 26/9/2011 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 17. maddesi ile muhasebe uzmanlığı kadro ünvanı defterdarlık uzmanlığı olarak değiştirilmiştir.
10. Katıldığı sınavda önce başarısız olarak değerlendirilen başvurucu, iptal kararları sonrası yeniden yapılan değerlendirmede başarılı sayılarak gerekli eğitim ve tez aşamalarını tamamlayıp 5/11/2015 tarihinde defterdarlık uzmanlığı kadrosuna naklen atanmıştır.
11. Başvurucu geç atanması nedeniyle 15/1/2012-15/10/2015 tarihleri arasındaki (46 aylık) döneme ilişkin defterdarlık uzmanlığı kadrosuna ait mali hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesi talebiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine Elâzığ İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde kendisiyle aynı sınava giren emsallerinin 15/1/2012 tarihinden itibaren defterdarlık uzmanlığı kadrosunun mali haklarından yararlandığını, idarenin hatalı soru hazırlamasının ve bu soruların mahkeme kararıyla iptal edilmesinin hizmet kusuru teşkil ettiğini belirtmiştir. Başvurucu geçmişe dönük kırk altı aylık döneme ilişkin parasal kaybının yasal faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir.
12. Mahkeme 15/11/2016 tarihli kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme kararında tam yargı davalarına konu zararların gerçekleşmiş ya da gerçekleşmesi kesin zararlar olduğu, dolayısıyla başkaca varyasyonların bir araya gelmesi suretiyle ulaşılacak bir sonuç için bu olasılıkların zaten gerçekleşeceği kabulüyle tazmin yoluna gidilmesinin mümkün olmadığına vurgu yapılmıştır. Somut olayda davacı açısından kesin bir zararın varlığından bahsedilemeyeceği zira davacının emsalleri ile birlikte sözlü sınava çağrılması durumunda bu kısımda başarılı olup olmayacağının, burayı geçerek eğitim süreçlerine dâhil edilmesi durumunda ise o dönemki eğitim sonu sınavından veya tez çalışmasından başarı ile çıkıp çıkamayacağının ve her hâlde adaylık sürecini başarıyla bitirip bitiremeyeceğinin kesin olmadığı belirtilmiştir.
13. Mahkemenin davanın reddine ilişkin kararına yönelik istinaf başvurusu Gaziantep Bölge İdare Mahkemesince (Bölge İdare Mahkemesi) 19/4/2018 tarihli kararla kesin olarak reddedilmiştir.
14. Başvurucu, nihai hükmü 30/5/2018 tarihinde öğrendikten sonra 29/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Mevzuat Hükümleri
15. 19/7/2001 tarihli ve 24467 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü Muhasebe Uzmanları Görev ve Çalışma Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) ek 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir (Mülga):
"(1) Yaş şartı hariç, muhasebe uzman yardımcılığı giriş sınavına katılabilmek için gerekli şartları taşıyan ve son üç yıl olumlu sicil almış olan Bakanlık personelinden, Yönetmeliğin 30 uncu maddesinde belirtilen sınav konularından yazılı ve sözlü olmak üzere Genel Müdürlükçe yapılan özel sınavı kazananlardan Maliye Yüksek Eğitim Merkezinde yapılacak uzmanlık eğitiminde başarılı olanlar, muhasebe uzmanı kadrolarına atanabilirler. İki defa sınava girip atanmaya hak kazanamayanlar bir daha bu sınava katılamazlar.
...
(10) Sınavda başarılı olanlar Maliye Yüksek Eğitim Merkezinde yapılacak uzmanlık eğitimine alınırlar. Uzmanlık eğitimi; temel mesleki eğitim ve tez dönemi olmak üzere iki dönemden oluşur ve süresi altı aydan az olamaz.
(11) Temel mesleki eğitim, Genel Müdürlükçe belirlenen konularda yapılır. Temel mesleki eğitim döneminde başarılı olabilmek için, adayların her dersten yapılacak sınavlarda ayrı ayrı (100) puan üzerinden en az (70) puan almaları zorunludur. Temel mesleki eğitim puanı, derslerden alınan puanların aritmetik ortalamasıdır.
(12) Temel mesleki eğitim dönemini başarı ile tamamlayanlara tez hazırlattırılır. Tez konuları gerektiğinde adayların tercihleri de dikkate alınarak temel mesleki eğitimin tamamlandığı tarihi izleyen en geç bir ay içerisinde belirlenerek adaylara bildirilir.
(13) Bildirim tarihinden itibaren en geç üç ay içerisinde teslim edilen tezler, Genel Müdürlükçe oluşturulacak komisyon tarafından en geç bir ay içerisinde değerlendirilir ve tezi kabul edilen adaylar muhasebe uzmanı kadrosuna atanırlar.
(14) Başarı sırası, yazılı ve sözlü sınava ilişkin puanlar ile temel mesleki eğitim puanının aritmetik ortalamasına göre belirlenir."
16. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“İdari dava türleri şunlardır:
…
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları
…”
17. 2577 sayılı Kanun'un "İptal ve tam yargı davaları" kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."
2. Bölge İdare Mahkemesi Kararları
18. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 2/3/2018 tarihli ve E.2017/3692, K.2018/660 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Ankara Defterdarlığı Yatırım İzleme ve Kordinasyon Başkanlığı'nda Defterdarlık Uzmanı olarak görev yapan davacı tarafından, kurumdaki daha önceki kadrosu ile halen görev yaptığı kadronun 15.01.2012-15.11.2015 tarihleri arasında kalan 46 aylık mali hak kayıplarının yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin; davalı idarenin hatalı sorular hazırladığı gerekçesiyle hizmet kusuruna neden olduğu, idarenin hatalı işlemleri nedeniyle görevine geç başladığı, eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı iddia edilerek iptali ile 15.01.2012-15.11.2015 tarihleri arasındaki 46 aylık mali hak kayıplarının yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan davada; hukuka aykırılığı yargı kararıyla saptanan işlemler nedeniyle ilgililerin yoksun kaldığı parasal hakların tazmini Anayasa'nın 125. maddesi uyarınca zorunlu olduğundan; davacının 15.01.2012-15.11.2015 tarihleri arasında yararlanamadığı Defterdarlık Uzmanı unvanına dayalı mali haklarının davalı idarece hesaplanarak davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, tazmin talebinin kabulü ile davacının 15.01.2012-15.11.2015 tarihleri arasında mahrum kaldığı mali haklarının idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi yönünde Ankara 5. İdare Mahkemesince verilen 30/10/2017 gün ve E:2016/908, K:2017/3032 sayılı kararın; kadrosuz memur çalıştırmanın mümkün bulunmaması nedeniyle davacının fiilen işgal etmediği kadro için yapılacak ödemelerden yararlanmasına olanak bulunmadığı ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
İstinafa konu idare mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından istinaf başvurusunun reddine; istinaf aşamasında yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 53,00 TL yargılama giderinin başvuruda bulunan üzerinde bırakılmasına; posta gideri avansından artan miktarın istinaf talebinde bulunan tarafa iadesine 02/03/2018 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi..."
19. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 20/2/2018 tarihli ve E.2017/2017, K.2018/374 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Bolu ili Gerede Kaymakamlığı Mal Müdürlüğünde veznedar olarak görev yapmakta iken Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü'nce yapılan Muhasebe Uzmanlığı Özel Sınavının yazılı bölümünde sorulan hatalı sorular nedeniyle uzman olarak çalışamadığı aylara ilişkin maddi kaybının karşılanması talebiyle idareye yapmış olduğu başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile veri hazırlama kontrol işletmeni kadrosu ile halen görev yaptığı kadronun 15/01/2012 - 13/11/2015 tarihleri arasındaki mali hak kayıplarının yasal faizi ile birlikte tazminen ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; davacının emsalleri ile birlikte 15/01/2012 tarihinden itibaren Defterdarlık Uzmanı unvanına atanmaması ve dolayısıyla da bu unvanın mali haklarından yararlanmamasına neden olan işlemin 26/02/2011 tarihinde yapılan yazılı sınav sonucunda başarısız sayılmasına ilişkin işlem olduğu, bu sınavda sorulan bir kısım sorunun yargı kararı ile hukuka aykırı olarak iptal edilmiş olduğu gözönünde bulundurulduğunda, iptal edilen işlem nedeniyle davacının 15/01/2012-15/11/2015 tarihleri arasında yararlanamadığı, Defterdarlık Uzmanı unvanına dayalı mali haklarının yasal faizi ile birlikte hesaplanarak davacıya ödenmesi isteminin idarece kabulü gerekirken, bu yöndeki 30/11/2015 tarihli davacı başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, davacının dava konusu işlem nedeni ile mahrum kaldığı 15/01/2012-13/11/2015 tarihleri arasında kalan mali hak kayıplarının idareye başvuru tarihi olan 30/11/2015 tarihinden itibaren işletilerecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi yönünde Ankara 9. İdare Mahkemesince verilen 02/01/2017 gün ve E:2016/1126, K:2017/9 sayılı kararın; davalı idare tarafından, davacının yalnızca yazılıdan başarılı kabul edildiği sözlü ve tez aşamalarından henüz başarılı olmadığı, davacı tarafından ise, vekili olduğu ve dava lehlerine sonuçlandığı halde vekalet ücretine hükmedilmediği ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
Açıklanan nedenlerle; davalı idarenin istinaf başvurusunun reddine, davacının avukatlık ücretine yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 990,00 TL vekalet ücreti ile istinaf aşamasında yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 123,95 TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, istinaf aşamasında davalı idarece yapılan 38,25 TL yargılama gideninin ise davalı idare üzerinde bırakılmasına; posta gideri avansından artan miktarın istinaf talebinde bulunan taraflara iadesine 20/02/2018 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi..."
20. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesinin 21/11/2017 tarihli ve E.2017/327, K.2017/2820 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... Batman ili, Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğünde Defterdarlık uzmanı olarak görev yapan davacının, Defterdarlık Uzmanlığı kadrosuna geç atanması sebebiyle 15/01/2012-15/10/2015 tarihleri arasında 46 aylık döneme ait mali hak kayıplarının yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle yapılan 01/02/2016 günlü başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile 15/01/2012-15/10/2015 tarihleri arasında 46 aylık döneme ait mali hak kayıplarının yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; Batman İdare Mahkemesi'nce verilen 13/12/2016 gün ve E:2016/529, K:2016/1423 sayılı 'dava konusu işlemin iptaline, davacının 15/01/2012-15/10/2015 tarihleri arasında mahrum kaldığı mali haklarının idareye başvuru tarihi olan 01/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine' ilişkin kararın; hukuka ve mevzuata aykırı olduğu, davacının geçmişe dönük kazanılmış hakkının bulunmadığı, davanını reddi gerektiği, ileri sürülerek istinaf yoluyla incelenip bozulması istenilmektedir.
Batman İdare Mahkemesi'nce verilen 13/12/2016 gün ve E:2016/529, K:2016/1423 sayılı karar hukuka uygun bulunduğundan istinaf başvurusunun reddine 21/11/2017 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi..."
B. Uluslararası Hukuk
21. Uluslararası Hukuk için bkz. Demet Demirel ve diğerleri [GK], B. No: 2019/12998, 1/12/2022, § 17.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Anayasa Mahkemesinin 3/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; İdarenin muhasebe uzmanlığı giriş sınavında sorduğu hatalı soruların mahkeme kararıyla iptal edildiğini, İdarenin hizmet kusurunun bu şekilde ortaya konulduğunu belirtmiş; defterdarlık uzmanlığına ait mali haklara İdarenin kusurlu davranışı nedeniyle geç ulaştığını iddia etmiştir. Başvurucu, kendisiyle aynı durumda olan birçok kişinin geçmişe dönük olarak defterdarlık uzmanlığına ait mali haklarını mahkeme kararıyla ulaştığını belirterek kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini belirtmiştir. Başvurucu; bölge idare mahkemelerinin aynı konuda farklı kararlar verdiğini, kendisine atfedilebilecek bir kusurun olmadığını, gecikmeden kaynaklanan parasal hak kayıplarının karşılanmamasının mülkiyet hakkını ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde, başvurucunun farklı bölge idare mahkemeleri arasında içtihat farklılığı oluştuğunun farkında olduğu ancak 6/1/1982 tarihli ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 3/C maddesinin (c) fıkrası uyarınca bu içtihat farklılıklarının giderilmesi için kullanabileceği başvuru yolunu kullanmadığını, bu anlamda etkili başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediğini ve başvurunun kanun yolu şikâyeti olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu; Bakanlığın görüşüne karşı beyanında kanun yollarının tüketildiğini, aynı olaya ilişkin bölge idare mahkemesi kararlarının çelişkili olduğunu belirtmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özü, muhasebe uzmanlığı giriş sınavı sorularının mahkeme kararıyla iptali nedeniyle atamasının gecikmesine ve buna bağlı olarak defterdarlık uzmanlığı için öngörülen parasal haklardan yoksun kalmasına yöneliktir. Başvurucunun tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
28. Başvurucunun defterdarlık uzmanlığı kadrosuna bağlanan parasal hakları idari sürecin olağan akışı içinde kendi emsallerinin atandığı 15/1/2012 tarihinden itibaren elde edemeyeceğinin düşünülmesi için bir neden bulunmamaktadır. Bu nedenle defterdarlık uzmanlığı kadrosuna bağlanan parasal hakların başvurucu yönünden meşru bir beklentiye dönüştüğü sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Demet Demirel ve diğerleri, §§ 32,33).
29. Bu durumda başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamına giren bir ekonomik değeri veya en azından böyle bir değeri elde etme yönünde meşru beklentisinin bulunduğu değerlendirilmiştir.
b. Müdahalenin Varlığı ve Türü
30. Anayasa'nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ve ondan tasarruf etme, onun ürünlerinden yararlanma olanağı verir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma, mülkün semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53).
31. Anayasa’nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas eden diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa'nın mülkiyet hakkına müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, §§ 55-58).
32. Somut olayda veri hazırlama kontrol işletmeni olan başvurucunun defterdarlık uzmanlığına atanması gecikmiştir. Başvurucu, atamasının geciktiği dönemde defterdarlık uzmanlığı kadrosuna bağlı olarak elde edeceği parasal haklardan mahrum kalmıştır. Dolayısıyla atamanın geciktirilmesi aynı zamanda başvurucunun mülkiyet hakkına da müdahale teşkil etmiştir. Mülke erişimin engellenmesi biçiminde tezahür eden müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi uygun görülmüştür.
c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
33. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
34. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62). Bu bağlamda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenmelidir.
35. Anayasa'nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir. Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkelerin düzenlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde de hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği temel bir ilke olarak benimsenmiştir. Buna göre mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde dikkate alınacak öncelikli ölçüt, müdahalenin kanuna dayalı olmasıdır. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır (Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49).
36. Somut olayda başvurucunun defterdarlık uzmanlığına atama sürecinin gecikmesinin nedeni sınav sorularının İdare tarafından hatalı sorulmasıdır. Anılan sınav sorularının hukuka aykırı olduğu istinaf denetiminden geçmiş mahkeme kararlarıyla saptanmıştır. Bu aşamada Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi gereken husus mahkeme kararıyla iptal edilen sorulardan kaynaklı atama sürecinin gecikmesi nedeniyle ortaya çıkan zararların telafi edilip edilmediğidir.
37. Sınav sorularının mahkemelerce iptal edilmesi sonucu başvurucunun defterdarlık uzmanlığı kadrosuna atanması gecikmiş ve başvurucu 46 ay boyunca bu kadroya ait mali haklardan yararlanamamıştır. Somut olayda mağduriyetin gerçek manada ortadan kalkabilmesi için başvurucunun defterdarlık uzmanlığı kadrosuna atanmasının 46 ay gecikmesi nedeniyle uğradığı zararlarının karşılanması gerekir. Başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik ihlalin giderilmesi amacıyla tam yargı davası açtığı anlaşılmıştır. Bazı idare mahkemeleri başvurucu ile emsal durumda olanların parasal hakların ödenmesine hükmetmiştir ve bu kararlar istinaf denetiminden geçerek kesinleşmiştir (bkz.§§ 18-20). Ancak somut olayda davanın reddine yönelik İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusu Bölge İdare Mahkemesince reddedilmiştir. Bu durumda başvurucunun defterdarlık uzmanlığı kadrosuna atanmasının 46 ay gecikmesi nedeniyle uğradığı mağduriyet tam olarak giderilmemiştir.
38. Hukuk devletinde idare, hukuka aykırı olarak tesis ettiği işlemlerin sebep olduğu ihlalleri giderme yükümlülüğü altındadır. İdare; eski hâle getirme (restitutio in integrum) ilkesi gereğince kişiyi, hukuka aykırı işlem tesis edilmemiş olsaydı kişi hangi durumda olacaksa ona mümkün olduğunca en yakın konuma getirmekle yükümlüdür. Bu açıdan İdarenin başvurucuyu defterdarlık uzmanlığına atamak suretiyle ihlali giderme hususundaki yükümlülüğünü bütünüyle ifa ettiği söylenemeyecektir. İhlalin tam olarak giderildiğinden söz edilebilmesi için hukuka aykırı gecikme yaşanmamış olsaydı idari sürecin olağan akışı içinde başvurucu hangi tarihte defterdarlık uzmanlığına atanacaksa o tarihten itibaren oluşan parasal hak kayıplarının da karşılanması gerekir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Narin Nihal Parlak, B. No: 2019/16487, 3/3/2022, § 39).
39. Ayrıca İdarenin tesis ettiği işlemle hak ve özgürlüklerini ihlal ettiği başvurucuların uğradığı mali kayıpları telafi etmekle yükümlü kılınması hukuka aykırı işlem tesis edilmemesi konusunda kamu görevlileri yönünden caydırıcı bir etki de gösterebilecektir. Anayasa'nın 5. maddesi devlete, hak ve özgürlüklerin ihlalinin önlenmesi için caydırıcı tedbirler alma ödevi de yüklemektedir. İdare Mahkemesinin yorumu başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahale sebebiyle oluşan kayıplarının tam olarak telafi edilmesini önlediği gibi tazminat davasının hukuka aykırı işlem tesis edilmesine karşı caydırıcılık sağlama özelliğini de etkisiz hâle getirmiştir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Demet Demirel ve diğerleri, § 46).
40. Sonuç olarak defterdarlık uzmanlığına geç atanma nedeniyle uğradığı mali hak kayıplarının giderilmemesi nedeniyle başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. Giderim Yönünden
42. Başvurucu, ihlalin tespiti ile miktar belirtilmeksizin maddi zararlarının karşılanması talebinde bulunmuştur.
43. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
44. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
45. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Elâzığ 2. İdare Mahkemesine (E.2016/245, K.2016/1078) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin talebinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harcın başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.