TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
VAHİT GÜLLÜ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/20362)
Karar Tarihi: 22/9/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucu
Vahit GÜLLÜ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; gözaltı sürecinde kötü muamele yasağının, ceza yargılaması ile tutukluluk süreçleri nedeniyle de adil yargılanma, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde subay olarak görev yapmaktayken 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimi sonrasında gözaltına alınmıştır. 18/7/2016 tarihinde müdafi ile yalnız görüştürüldüğü anlaşılan başvurucu 19/7/2016 tarihinde tutuklanmış ve akabinde kamu görevinden ihraç edilmiştir.
3. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme başta olmak üzere birçok suç isnadıyla tutuklu yargılanan başvurucu, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/6/2019 tarihli hükmü uyarınca anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet, nitelikli öldürme suçundan 9 kez ağırlaştırılmış müebbet, nitelikli öldürmeye teşebbüs suçundan 19 kez 16 yıl hapis cezası ve kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 16 yıl hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Hükmün istinaf incelenmesinde olduğu ve başvurucunun hükümözlü olarak Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu anlaşılmıştır (15 Temmuz darbe girişimine ilişkin arka plan bilgisi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017).
4. Farklı sağlık kurumları tarafından 16/7/2016-19/7/2016 tarihleri arasında başvurucu hakkında düzenlenen genel adli muayene raporlarında -birbiriyle örtüşecek şekilde- başvurucunun şikâyetinin olmadığı, çenesinde 2 cm laserasyon (sıyrık, yırtık), sağ kolunda 4-5 cm laserasyon tespit edildiği kayıt altına alınmıştır.
5. Başvurucu 24/4/2018 tarihli dilekçesi ile gözaltı sürecinde kendisine kötü muamelede bulunulduğu, işkenceye, linç girişimine ve psikolojik şiddete maruz kaldığı iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde ilgili kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
6. Başsavcılık, ilgili emniyet birimlerinden görüntü kayıtları ile konuya ilişkin bilgi, belge, tutanak, rapor vb. evrak talep etmiştir. Konuya ilişkin evrak Başsavcılığa sunulmuş ancak darbe girişimi esnasında meydana gelen elektrik kesintisi nedeniyle kamera kayıtları temin edilememiştir. Başsavcılık soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Karar gerekçesinde, büyük yıkıma ve can kaybına neden olan darbe girişimine katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınan ve genel adli muayenesinde hafif sıyrık dışında başka bir yarası olmadığı anlaşılan başvurucunun soyut iddiası dışında kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli şüphenin bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun karara yönelik itirazı da reddedilmiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 21/3/2019 tarihinde tebellüğ etmesinin ardından 15/4/2019tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Komisyon tarafından aralarında kişi yönünden irtibat bulunan 2018/20362 ile 2019/14455 numaralı başvuruların birleştirilmesine ve başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu, gözaltı sürecinde kafası dâhil muhtelif yerlerine tekme ve yumruk atılması suretiyle fiziksel şiddet gördüğünü, elleri kelepçeli olarak sıcak asfalta yatırıldığı için vücudunda yanıklar oluştuğunu, psikolojik şiddete, baskıya, linç teşebbüsüne maruz kaldığını ileri sürmüştür. Konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadını sunan Adalet Bakanlığı başvurucunun gözaltına alınmasından uzun bir süre geçtikten sonra kötü muamele iddiasında bulunduğunu, süreçte doktor raporlarının incelendiğini, adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığını beyan etmiştir. Başvurucu karşı beyan dilekçesinde başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
10. Başvurunun bu kısmı kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
11. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan, maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir. Kötü muamele iddialarının savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilebilmesi için iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmesi gerekmektedir. Söz konusu gereklilik sağlanmadığında mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek mümkün değildir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018).
12. Somut olayda başvurucunun darbe girişiminde bulunan grup içinde olduğu şüphesiyle darbe teşebbüsünden hemen sonra gözaltına alındığı, gözaltına alınan kişilerin çokluğu nedeniyle birden fazla kişiyle birlikte tutulduğu anlaşılmıştır. Ayrıca darbe girişiminin yaşandığı dönemde çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiği, özellikle başvurucunun da bulunduğu Ankara'da büyük bir yıkım yaşandığı, kaos ve çatışma ortamının hâkim olduğu da gözönünde tutulmalıdır (detaylı aktarım için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri). Bu koşullar altında güvenlik gerekleri doğrultusunda zanlılara kelepçe takılmasının, zor kullanılmasının makul bir tedbir olduğunu ve buna bağlı iz/sıyrıkların kötü muamele yasağının ihlali için aranan asgari ağırlık derecesini aşan bir muamele olmadığını hatırlatmak gerekir.
13. Başvurucu; kendisine yumruk ve tekme ile fiziksel şiddet uygulandığını, kalıcı şekilde yaralandığını, vücudunda yanıkları olduğunu ileri sürmekte ise de hakkında düzenlenen genel adli muayene raporlarında darp ve cebir izine rastlandığı yönünde bir bulgu bulunmamakla birlikte çenesinde ve kolunda tespit edilen laserasyon dışında kötü muamele iddiasını doğrulayacak bir tespit yapılmadığı görülmüştür. Başvurucunun maruz kaldığını iddia ettiği tekme, tokat atılması suretiyle husule gelen darp ve şiddet eylemi ile hekim muayenesi sonunda yapılan tespitin uyumlu olduğu söylenemez. Bir başka ifadeyle başvurucunun gözaltı dönemi ile ilgili olarak sunduğu tıbbi rapordaki tespit başvurucunun kötü muamele iddiası ile örtüşmemektedir. Bu bağlamda darbe teşebbüsü sonrası çok sayıda kişi ile birlikte gözaltına alınan/gözetim altında tutulan başvurucuya kelepçe takılması ve gözaltına alınma sırasında darp olarak nitelenmesi mümkün görünmeyen sıyrık/yırtıkların meydana gelmesi kötü muamele bağlamında asgari ağırlık derecesini aşan bir müdahale olarak nitelenemeyecektir.
14. Başvurucu ayrıca maruz kaldığı muamelenin doktorlar tarafından bilinmesine karşın raporlara geçirilmediğini belirtmekte ise de kötü muamele iddialarını destekleyen bir veri (tanık delili vs.) ortaya koyamamıştır. Yine başvurucunun sözlü/psikolojik şiddet iddialarını destekleyen bir veri dosya kapsamında bulunmamaktadır. Tüm bu tespitlere göre başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
16. Başvurucunun sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin iddiasının Mehmet Baransu (2) (B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97) kararı, gözaltının hukuki olmadığına ilişkin iddiasının Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72) kararı, tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasının İrfan Gerçek (B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45) kararı, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiasının Kadir Ayhan (B. No: 2020/20083, 10/3/2021, §§ 44-60) kararı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Ahmet Sil (2) (B. No: 2017/20969, 28/6/2018, §§ 36-40) kararı doğrultusunda kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması ve başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 22/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.