TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
KAZIM ÜNAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/22785)
Karar Tarihi: 19/11/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Fatih HATİPOĞLU
Başvurucu
Kazım ÜNAL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/7/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından bu kararda incelenen şikâyet haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna karar verilmiş, bu şikâyet yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabul edilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında başvurucu 26/4/2018 tarihinde İzmir'de gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucunun ilk ifadesi aynı tarihte İzmir Emniyet Müdürlüğünde kolluk tarafından alınmıştır. Başvurucu emniyetteki savunmasında özetle;
i. 1998 yılında Kocaeli Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünü kazandığını ve 2000 yılında buradan mezun olduğunu, üniversite eğitimi süresince okuldan arkadaşlarıyla kiraladıkları evde kaldığını, mezun olduktan sonra 2013 yılına kadar taksi şoförlüğü yaptığını ve zaman içinde açık öğretim fakültesinde eğitimini dört yıla tamamladığını, 2013 yılında Zaman gazetesinde şoför olarak işe girdiğini, sonrasında da Dünya Gençlik Merkezi isimli yerde şoförlük yaptığını, toplamda bir buçuk yıl çalıştığını, 17-25 Aralık operasyonlarından sonra 2014 yılının başlarında istifa ederek işten ayrıldığını, buradan ayrıldıktan sonra da değişik yerlerde şoför olarak çalıştığını, yaklaşık yedi aydır da İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığını ifade etmiştir.
ii. Herhangi bir dernek, vakıf ya da sivil toplum kuruluşu üyesi olmadığını ve ticari işletmede ortaklığının da bulunmadığını belirtmiştir.
iii. Hiçbir zaman FETÖ/PDY'ye ait yurtlarda veya evlerde kalmadığını, büyük oğlunun -kendisi Zaman gazetesinde çalışırken personel indirimi olduğu için-ilkokul 3. ve 4. sınıfı Özel Işık Aktaş Yamanlar İlkokulunda okuduğunu, işten ayrıldıktan sonra devlet okulunda eğitim görmeye devam ettiğini, küçük oğlunun da devlet okulunda eğitim gördüğünü, çocuklarının hiçbir zaman yurtlarda kalmadığını ifade etmiştir.
iv. Örgüte müzahir herhangi bir gazete, dergi vb. yayına aboneliğinin bulunmadığını, Bank Asyada hesabının olduğunu ve sadece Bankanın kredi kartını kullandığını, bunun dışında Bankaya herhangi bir para yatırma işlemi yapmadığını ifade etmiştir.
v. FETÖ/PDY ile ya da bu örgütün mensupları ile hiçbir bağlantısının bulunmadığını, iş ilanına istinaden başvuru yapması üzerine işe alındığını, hiç kimsenin referansının bulunmadığını, hiçbir zaman FETÖ/PDY'nin sohbet toplantılarına katılmadığını ve örgüt adına ulaştırılmak üzere kendisinden para talep eden kimsenin de olmadığını, pasaportunun bulunmadığını ve hiç yurt dışına çıkmadığını ifade etmiştir.
vi. [M.A.] isimli kişiyi tanımadığını, şoförlük yapması sebebiyle tanımadığı kişilerin kendisini arayabildiğini, bu kişinin de bu nedenle aramış olabileceğini, görüşme içeriğini hatırlamadığını ifade etmiştir.
vii. Aynı otelde aynı tarihlerde konakladıkları tespit edilen kişileri [M.A.] ve [S.A.yı] tanımadığını ve onların kim olduklarını da bilmediğini ifade etmiştir.
viii. Kendi adına kayıtlı bulunan telefon hattını uzun zamandır kullandığını, başka telefon hattının bulunmadığını ayrıca FETÖ/PDY'nin kriptolu haberleşme programlarını kullanmadığını veya telefonuna yüklemediğini ifade etmiştir.
ix. Zaman gazetesinde çalıştığı dönemde hiçbir zaman sorumlu olmadığını, sadece şoförlük yaptığını ve gazete dağıtmadığını, bu yöndeki beyanları kabul etmediğini ifade etmiştir.
12. Başvurucu ifadesi alındıktan sonra aynı tarihte Başsavcılığa sevk edilmiştir. Başsavcılık başvurucuyu terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 26/4/2018 tarihinde İzmir Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
13. İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte başvurucunun sorgusunu yapmıştır. Başvurucu sorgudaki ifadesinde emniyetteki savunmasına benzer şekilde beyanda bulunmuş ve suçlamaları kabul etmemiştir.
14. İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler [F.Ö.] ve Kazım Ünal'ın üzerlerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunu işlediklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut delillerin bulunduğu, şüphelilerin tutuklanmalarına karar verilmesinin kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suç işlenmesinin önüne geçilmesi için de gerekli olduğu, bir diğer yandan eylemin meydana geliş şekline nazaran yasadaki yaptırım miktarı dikkate alındığında şüphelilerinbu aşamada serbest bırakılmaları halinde kaçacakları hususunda şüphe oluşturduğu, esasen Anayasanın 90. maddesi uyarınca ülkemiz için de bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ve bu maddenin yorumuyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tutukluluk tedbiri konusundaki yerleşik karar ve gerekçelerinde, kişilerin kaçma riskinin bulunması, kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla tutukluluk tedbirinin uygulanabileceğinin belirtilmiş olduğu, iş bu soruşturma dosyasında da AİHM'nin belirttiği bu kriter ve ölçütlerin mevcut olduğu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde tutuklamadan beklenen gayenin adli kontrol hükümleri ile sağlanamayacak olması dikkate alınarak 5271 Sayılı CMK' nın 100. ve devamı maddelerine göre tutuklanmalarına ... karar verildi."
15. Başvurucunun tutuklama kararına 26/4/2018 tarihinde yaptığı itiraz, İzmir 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 10/5/2018 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
16. Başsavcılık 4/5/2018 tarihli iddianame ile başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
17. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY'nin yapılanmasına ve faaliyetlerine ilişkin açıklamalar yapılmış, sonrasında başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir. Başsavcılık, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer almak suretiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğini iddia etmiştir. Bu bağlamda iddianamede; başvurucunun, hakkında FETÖ/PDY yöneticisi olma suçundan soruşturma yürütülen M.A. ile iki kez telefon irtibatının bulunduğu, örgütle iltisaklı kişilerle aynı tarih aralığında aynı otelde konakladığı, FETÖ/PDY ile irtibatlı işyerlerinde çalışma kaydının bulunduğu ve FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma yürütülen M.A.B.nin şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde "Kazım Ünal 2013-2014 yıllarında FETÖ/PDY Hatay İli Çankaya Eyaleti Altıntaş Bölgesi yapıya ait gazete sorumlusuydu. Şu anda 30-35 yaşlarındadır. Evlidir" şeklindeki beyanına yer verilmiştir.
18. İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 21/5/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve Mahkemenin E.2018/281 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı tensip incelemesi sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
19. Başvurucunun tutuklama kararına 28/5/2018 tarihinde yaptığı itiraz İzmir 18. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 4/6/2018 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
20. Başvurucu, anılan kararı 19/6/2018 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
21. Başvurucu 18/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Mahkeme 13/9/2018 tarihinde yaptığı ilk duruşmada başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu savunmasında Savcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunmuştur.
23. Mahkeme aynı duruşmada M.A.B.yi tanık olarak dinlemiştir. Tanık M.A.B.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığı tanıyorum. 2014 yılı mayıs ayından sonra örgüt tarafından muhasebecilik görevi ile görevlendirildim. Hatay ili Çankaya eyaleti altıntaş bölgesinde muhasebeci olarak görevlendirildim. O dönem içerisinde iki ya da üç kez karşılaştım. Altıntaş bölgesinde örgüte bağlı medya kuruluşlarından olan Zaman gazetesi sorumlusuydu. Bölgeden ve esnaflardan gelen gazete aboneliklerinin takibini yapıyordu. Para işlerini yapıp yapmadığını bilmiyorum fakat genelde bölgeden gazete aboneliği başlatılacağı zaman listeler kendisine iletiliyordu. Ayrıca kendisini Konak Yağhaneler Köstence Köprüsü civarında ofis benzeri bir yerde kendisi gibi gazete aboneliği işi ile sorumlu olanların bulunduğu yerde abone listesini kendisine teslim etmiştim. Bu şekilde de bir kaç kez gördüm. Ben kendisinin gazetede şoför olarak çalıştığını bilmiyorum kendisini iki ya da üç kez gördüm.
[sanığın "... gazetede şoför olarak çalışırken bütün dağıtım bürolarını geziyordum beni bu şekilde görmüş olabilir mi? " şeklindeki sorusu üzerine]
"Benim sanığı gördüğüm mekan örgüte bağlı Konak'ta Eşrefpaşa'da üç katlı bir binada örgüte bağlı toplantıların yapıldığı binada kendisi ile karşılaştım. Kendisi bana oranın bölgecisi tarafından o bölgenin gazete aboneliğinden sorumlu olarak tanıtıldı. Bir defa abone listesini verdim. Ben zaten o bölgenin muhasebe işine üç veya dört ay baktım."
24. Mahkeme 13/9/2018 tarihli duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
25. Mahkeme 13/11/2018 tarihli duruşmada A.A.yı tanık olarak dinlemiştir. Tanık A.A.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ben sanığı taksicilik yaptığı için tanırım. Bizim Alsancak'ta cafemiz vardı. Ayrıca sanık benim komşumdur. Sanık benim evimde yakalandı. Sabaha 06.00-07.00 civarı ben işten geliyordum. Eşim çocuğu okula gönderecekti. Bende hava daha aydınlanmamış olduğu için eşim ve oğluma bakıyordum. Dışarıda bir kalabalık gördüm. Eşime bakmak için aşağıya indim, kapı açıktı. Yukarı çıkarken sanık ile denk geldik 'Ne oldu falan' dedim, o da 'Bilmiyorum, galiba beni arıyorlarmış' dedi. Sanık ile beraber içeriye girdik, balkondan dışarıya bakmak amacıyla içeriye girdik. Balkonda bizi polisler gördü, yukarıya geldiler."
26. Cumhuriyet savcısı 13/11/2018 tarihli duruşmada esasa ilişkin mütalaasını sunmuştur. Mütalaanın ilgili kısmı şöyledir:
"İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne 02/08/2016 tarihinde yapılan ihbarda sanığın toplantılara gittiğini ve para topladığının bildirilmesi üzerine sanık hakkında soruşturma yürütülerek kamu davası açıldığı,
Duruşmada dinlenen tanık [M.A.B.nin] ... şeklinde beyanda bulunduğu,
İzmir Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 22/02/2018 tarihli tutanak başlıklı raporda;
Sanığın üzerine kayıtlı GSM hattı ile FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tepe yöneticilerinden [M.A.]ile 2013 yılında 2 kez görüşme kaydının bulunduğunun,
Sanığın FETÖ irtibatı olduğu belirlenen şirketlerde SGK kaydının olduğunun,
Sanığın FETÖ irtibatlı tesiste 2015 yılında konaklama kaydının olduğunun belirlendiği,
Bank Asya'nın 03/10/2018 tarihli yazısı ekinde gönderilen ve sanığa ait olan hesap özeti incelendiğinde sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü yöneticilerinin talimatına uygun bir hesap hareketinin bulunmadığının belirlendiği,
İzmir Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 28/08/2018 tarihli raporda sanığın ByLock kaydının bulunmadığının belirlendiği,
Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün 22/06/2018 tarihli yazısında sanığa ait dijital materyal kaydının olmadığının bildirildiği,
SGK İl Müdürlüğü'nün 11/06/2018 tarihli yazısında sanığın SGK kayıtlarının gönderildiği,
İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün 07/06/2018 tarihli yazısı ve eklerinde sanığın örgütle ilişkili herhangi bir eğitim kaydına rastlanmadığının belirtildiği,
İzmir İl Dernekler Müdürlüğü'nün 01/06/2018 tarihli yazısında sanığın örgütle bağlantılı dernek üyelik kaydının bulunmadığının belirtildiği,
Sanığın lehinde ve aleyhindeki deliller birlikte değerlendirildiğinde, SGK kaydının evinin geçimini sağlamak amacıyla çalışmak zorunda olan kişilerin bu çalışmasının tek başına silahlı terör örgütü üyesi olma suçu için delil olarak kabul edilemeyeceği, tepe yöneticilerden [M.A.] ile telefon irtibatının örgütsel mahiyette olduğuna yönelik bir iddianın bulunmadığı, konaklama kaydının da aynı şekilde silahlı terör örgütü üyesi olma suçu için delil olarak kabul edilmediği, soyut ihbarın herhangi bir eylem ve olay içermediği, bu deliller dışında tanık [M.A.B.nin] beyanının da tek başına delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığından sanığın üzerine atılı suçtan mahkum olması için her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunamadığından delil yetersizliğinden beraatine karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur."
27. Mahkeme 13/11/2018 tarihli duruşma sonunda başvurucunun tahliyesine ve başvurucu hakkında yurt dışına çıkamama şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir.
28. Mahkeme 30/4/2019 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İzmir SGK İl Müdürlüğünün 08/05/2018 tarihli cevabi yazı içeriğinin incelemesinden; sanığın Bera Özel Eğitim ve Yurt Hizm. Turz. San.ve Tic. A.Ş, Yıldıztepe Eğitim Basım Yayın Dağ. Paz. Tur. Tic. A.Ş, Dünya Gençlik Merkezi Derneği isimli örgüte bağlı kurumlarda çalışma kaydının bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu kapsamda sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne bağlı kurumlarda çalıştığı anlaşılmakla, örgüt için insan kaynağı sağlanan, örgüt için gelir oluşturan, örgüte bağlı kitap, kırtasiye ve matbaa şirketlerinin ürünlerinin pazarlandığı ve istihbari bilgi toplama merkezi niteliğinde olan yerlerde çalışmasının sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının değerlendirilmesi açısından delil olarak kabulü gerekmektedir. Sanığın bu yerlerde çalışmasının ekonomik ve sosyal gerçekliklerle açıklanamayacağı, zira sanığın tek bir yerde değil, örgüte ait 3 ayrı yerde çalıştığı, sanığın bu şekilde örgüte bağlı kurumlarda çalışma istek ve iradesini ortaya koyduğu yönünde Heyetimizde tam bir vicdani kanaat hasıl olmuştur.
Tanık [M.A.B.nin] mahkememizdeki beyanına göre; ... sanığın Altıntaş bölgesinde örgüte bağlı medya kuruluşlarından olan Zaman Gazetesi sorumlusu olduğunu, bölgeden ve esnaflardan gelen gazete aboneliklerinin takibini yaptığını, para işlerini yapıp yapmadığını bilmediğini, fakat genelde bölgeden gazete aboneliği başlatılacağı zaman listelerin kendisine iletildiğini, Konak Yağhaneler Köstence Köprüsü civarında ofis benzeri bir yerde kendisi gibi gazete aboneliği işi ile sorumlu olanların bulunduğu yerde abone listesini kendisine teslim ettiğini, bu şekilde de bir kaç kez gördüğünü, sanığın kendisine oranın bölgecisi tarafından o bölgenin gazete aboneliğinden sorumlu olarak tanıtıldığını, bir defa abone listesini verdiğini beyan ettiği anlaşılmış olup; tüm dosya kapsamından sanığın Zaman Gazetesinde çalıştığının sabit olduğu, tanığın beyanlarının da sanığın Zaman Gazetesindeki çalışmalarına ilişkin olduğu, ayrıca tanık anlatımlarının yer, zaman ve kişi gibi somut veriler içerdiği anlaşılmakla dosya kapsamına uygun düşen ve sanığa iftira atmasını gerektirir sebep bulunmayan tanık anlatımlarına itibar edilmesi gerektiği yönünde Heyetimizde tam bir vicdani kanaat hasıl olmuştur.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün bir mensubu olarak, örgütün ideolojisi ve stratejisi doğrultusunda hareket ettiği, örgüt için insan kaynağı sağlanan, örgüt için gelir oluşturan, örgüte bağlı kitap, kırtasiye ve matbaa şirketlerinin ürünlerinin pazarlandığı ve istihbari bilgi toplama merkezi niteliğinde olan yerlerde çalıştığı, sanığın Altıntaş bölgesinde örgüte bağlı medya kuruluşlarından olan Zaman Gazetesi sorumlusu olduğu, bu kapsamda örgütün lider ve yöneticilerinin talimatlarına istinaden, bağlılık ve kararlılıkla, örgütün organik yapısına dahil olup süreklilik arz eden şekilde bir emir komuta zinciri içerisinde, kendisine biçilen görevi yerine getirmek için hareket ettiği, FETÖ/PDY tepe yöneticilerinden olan ... [M.A.] isimli şahsın adına kayıtlı olan .. ve ... numaraları ile kendi adına kayıtlı olan ... GSM numarası ile2 (iki) kez irtibat kurduğu, İzmir ili Karaburun ilçesi Asya Otelcilik Turizm isimli yerde 12/09/2015 günü ile 13/09/2015 günü arasında FETÖ/PDY şüphelisi 2 (iki) şüpheli şahısla konaklama kaydının bulunduğu, soruşturma kapsamında İzmir 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2018/2977 Değişik İş Numaralı kararına istinaden 20/04/2018 tarihinde yapılan eş zamanlı operasyon kapsamında sanığın komşusu [A.A.nın] banyosunda yakalandığı, İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/401 Esas sayılı dosyası içeriğine göre; sanığın oğlu [F.Ü.nün] örgütün talebe evi olan 'ihlas evi'nde kaldıklarının ve gün içerisinde gelip gittiklerinin tespit edildiği, bu kapsamda yukarıda ifade bulan suçun unsurlarının sanık açısından oluştuğu mahkememizce kabul edilmiş, sanığın tamamen inkara yönelik olan savunmasına yukarıda açıklandığı üzere delillerin mahiyeti ve ispat gücü anlamında mahkememizde bir tereddüt yaşanmadığından itibar edilmemiştir."
29. Karar başvurucu tarafından istinaf edilmiştir.
30. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla istinaf mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
31. İlgili hukuk için bkz. Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu; somut bir delil olmaksızın gerekçesiz bir kararla tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklama kararında tutuklama nedenlerinin somut gerekçelerle açıklanmadığını, kaçma şüphesinin olmadığını tüm bu nedenlerle tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin ortaya konulduğu ileri sürülerek tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile İstanbul Anadolu Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.
35. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
36. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
B. Değerlendirme
37. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
38. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
39. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
41. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
42. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
43. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Özterzi, §§ 85-90; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
44. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
45. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'ye mensubiyeti olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
46. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
47. İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucunun 15 Temmuz darbe teşebbüsünü gerçekleştiren FETÖ/PDY'nin üyesi olduğuna dair kuvvetli şüphelerin bulunduğu belirtilmiş ve başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların dosyada bulunduğu sonucuna varılmıştır (bkz. § 14).
48. İddianamede ise hakkında FETÖ/PDY yöneticisi olma suçundan soruşturma yürütülen M.A. ile başvurucunun iki kez telefon irtibatının bulunduğu, örgütle iltisaklı kişilerle aynı tarih aralığında aynı otelde konakladığı, FETÖ/PDY ile irtibatlı işyerlerinde çalışma kaydının bulunduğu olgularına ve FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma yürütülen M.A.B.nin şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde başvurucunun Zaman gazetesi abonelik sorumlusu olduğu yönündeki beyanlarına dayanılarak başvurucunun örgüt hiyerarşisi içinde yer aldığı iddia edilmiştir (bkz. § 17).
49. Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir kararında ve sonrasında verdiği birçok kararda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik somut olgular içeren anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75, benzer nitelikteki tanık beyanlarının kuvvetli belirti olarak kabul edildiği diğer kararlar arasından bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52, Recep Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43).
50. Anayasa Mahkemesi, kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olmasının mutlaka gerekli olmadığını zira tutukluluğun amacının, yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek olduğunu, buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiştir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 73; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4 /12/ 2013, § 71).
51. Dolayısıyla soruşturma makamlarınca başvurucunun örgütle irtibatlı olan Zaman gazetesinin abonelik sorumlusu ve örgütle bağlantısının olduğuna dair beyanlar içeren tanık ifadesinin tutuklamanın hukukiliği bağlamında başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suç işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
52. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
53. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26), darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye mensubiyet nedeniyle ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 271; Selçuk Özdemir, § 78).
54. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).
55. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup (bkz. § 31) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 32; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
56. Somut olayda İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun vasıf ve mahiyetine, suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, suça ilişkin kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına, delillerin toplanmamış olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 14).
57. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
58. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
59. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
60. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı söylenemeyecektir.
61. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
62. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde)bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.