TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YILMAZ TAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/2617)
|
|
Karar Tarihi: 2/12/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Hikmet Murat AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Yılmaz TAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Hayri HAKÖVER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; yargılamanın makul sürede tamamlanması ve
eksik inceleme sonucunda hüküm verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının,
yargılama süresince tutukluluğun devamına ilişkin karar verilmesi nedeniyle de
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 18/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen ek bilgilere
göre olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel
Başvurudan Önceki Olaylar
7. Başvurucunun eşi olan maktulenin 18/4/2011 tarihinde
öldürülmesi nedeniyle başvurucu ve iki kişi hakkında soruşturma başlatılmıştır.
8. 3/9/1977 doğumlu başvurucu, (kapatılan) Mersin 1. Sulh
Ceza Mahkemesince 19/4/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
9. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu hakkında
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 82. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının d) bendi kapsamında 7/2/2012 tarihinde iddianame
düzenlenmiştir. Bununla birlikte iddianamede, başvurucunun alınan raporlara
göre 5237 sayılı Kanun'un 32. maddesi kapsamında akıl hastalığına sahip olduğu
ve cezai sorumluluğunun olmadığı ayrıca belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucu
hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi ve başvurucu
hakkında 5237 sayılı Kanun'un 57. maddesi uyarınca koruma ve tedavi amaçlı
olarak güvenlik tedbirine hükmolunması talep edilmiştir. Diğer iki şüpheli
hakkında ise 7/2/2012 tarihinde Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya
yer olmadığına dair ek karar verilmiştir.
10. Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 17/2/2012
tarihinde tensip zaptını düzenlemiştir. İlk duruşma 20/4/2012 tarihinde
yapılmıştır.
11. İlk derece mahkemesindeki yargılama süreci 13/10/2015
tarihinde 25. celsede sona ermiştir. Mahkeme söz konusu suçun haksız tahrik
altında ve suçun işlendiği sırada başvurucunun fiille ilgili davranışlarını
yönlendirme yeteneğinin azaldığına kanaat getirerek başvurucuyu neticeten 16
yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm etmiştir. Mahkeme, isnat olunan suçun vasıf ve
mahiyeti ile verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın süresine binaen başvurucunun
hükmen tutuklanmasına da karar vermiştir.
12. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 18/9/2017 tarihinde hükmü
bozmuştur. Bozma gerekçesi; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına usulen dava
ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve mağdur ile katılanlar için
öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilmesine
dayanmaktadır. Aynı kararda başvurucunun ceza infaz kurumundan dilekçe
göndererek cezanın onanmasını talep ettiği anlaşılmakla başvurucu müdafiinin
temyiz isteminin reddine de karar verildiği görülmüştür.
13. Bozma kararına uyularak Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının katılma isteminin kabulüne karar verilmiştir. 19/12/2017 tarihinde
başvurucu hakkında yine aynı hüküm verilmiş, aynı gerekçelerle başvurucu hükmen
tutuklanmıştır.
14. Başvurucu 18/1/2018 tarihinde bireysel başvuru
yapmıştır.
B. Bireysel
Başvuru Sonrası Süreç
15. Temyiz incelemesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi;
başvurucunun akıl hastası olup olmadığı hususu ile ilgili alınan raporlar
arasında çelişki bulunduğunu, başvurucunun Adli Tıp Üst Kuruluna gönderilerek
muayenesinin yapılıp rapor alınması gerektiğini belirterek 16/4/2019 tarihinde
ikinci kez bozma kararı vermiştir.
16. Bozma sonrası 29/5/2019 tarihli tensip zaptında
başvurucunun tutukluluğunun devamına ilişkin karar verilmiştir. Ayrıca tensip
zaptına göre Yargıtayın bozma kararı doğrultusunda dosyanın rapor için İstanbul
Adli Tıp Kurumu Üst Kuruluna gönderilmesine dair karar verildiği
anlaşılmaktadır.
17. 16/7/2019 tarihinde yapılan duruşmada bozmaya
uyulmuştur. Duruşma sonunda dosyanın rapor için İstanbul Adli Tıp Kurumu Üst
Kuruluna gönderilmesi hususunda yazılan müzekkere cevabının ve dava dosyasının
dönüşünün beklenmesine ilişkin karar alınmıştır. Başvurucunun üzerine atılı
suçlamayla ilgili mevcut delil durumu, suçlamanın katalog suçlardan oluşu ve
adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı gerekçesiyle başvurucunun tahliyesi
yönündeki taleplerin reddi ile tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karar
verilmiştir.
18. 22/10/2019 tarihli bir sonraki duruşmada dosyanın
Adli Tıp Kurumundan dönmediği anlaşılmıştır. Bu celsede başvurucu müdafii,
başvurucunun uzun süreden beri tutuklu olduğunu belirtmiştir. Bu kapsamda ilk
kararın 13/10/2015 tarihinde verildiğini, ikinci karar tarihinin 19/10/2017
olduğunu, üçüncü tensip zaptının 2019 yılında düzenlendiğini ifade etmiştir.
Dolayısıyla Yargıtaydaki inceleme süreleri çıktığında ilk derece mahkemesinde
geçen sürenin beş yılı geçtiği belirtilerek tahliye talep edilmiştir. Yukarıda
anılan gerekçelerle (bkz. § 17) başvurucunun tahliye edilmesi yönündeki istem
yine reddedilmiş ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
19. 3/12/2019 tarihinde yapılan duruşmada da dosyanın
Adli Tıp Kurumundan dönmediği anlaşılmıştır. Yine aynı gerekçelerle (bkz. § 17)
başvurucunun tahliye edilmesi yönündeki istem reddedilmiş ve tutukluluk hâlinin
devamına karar verilmiştir. Duruşma, 27/2/2020 tarihine ertelenmiştir.
20. Başvurucu müdafii 4/12/2019 tarihinde tutukluluğun
devamı yönündeki karara itiraz etmiştir. Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesi
5/12/2019 tarihinde talebi reddetmiş, talebin itirazen incelemesi için dosyanın
itiraz mercii olan Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar
vermiştir.
21. Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi; başvurucunun üzerine
atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklu kalınan süre, suçun
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan suçlardan olması dikkate alınarak 12/12/2019
tarihinde, tutuklamaya yapılan itirazın reddine karar vermiştir.
22. 16/12/2019 tarihinde Adli Tıp Birinci Üst Kurulu
tarafından hazırlanan mütalaa dosyaya sunulmuştur. Raporda, başvurucunun cezai
sorumluluğunun tam olduğu belirtilmiştir.
23. Mahkemenin 27/2/2020 tarihli kararıyla suçun haksız
tahrik altında işlendiği belirtilerek başvurucu, neticeten 20 yıl hapis
cezasına mahkûm edilmiştir. Başvurucuya verilen hapis cezasının süresi dikkate
alınarak tutukluluk hâlinin hükmen devamına karar verilmiştir. Başvurucu
müdafii, kararı temyiz etmiştir. Temyiz incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
24. 5237 sayılı Kanun'un "Nitelikli haller"
kenar başlıklı 82. maddesi şöyledir:
"(1)
Kasten öldürme suçunun;
...
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş
veya kardeşe karşı,
...
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
25. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklulukta geçecek
süre" kenar başlıklı 102. maddesi şöyledir:
"(1) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/18 md.) Ağır ceza mahkemesinin
görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre,
zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
(2) Ağır ceza mahkemesinin görevine
giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde,
gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve
Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez.
(3) Bu maddede öngörülen uzatma
kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri
alındıktan sonra verilir.
(4) (Ek:17/10/2019-7188/18 md.)
Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine
girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler
bakımından ise bir yılı geçemez. Ancak, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap
Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan
suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen
suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek
altı ay daha uzatılabilir.
(5) (Ek:17/10/2019-7188/18 md.) Bu
maddede öngörülen tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada on beş yaşını
doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış
çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır."
26. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi"
kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar
dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
27. Mahkemenin 2/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
28. Başvurucu; tutukluluk hâlinin Mersin 1. Sulh Ceza
Mahkemesinin 19/4/2011 tarihli kararıyla başladığını, 19/12/2017 tarihli hüküm
kararına kadar yaklaşık 6 yıl 8 ay devam ettiğini, yargılama süresince ceza
infaz kurumunda tutuklu kalması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca yargılama boyunca tutuklu kalması nedeniyle
Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan masumiyet karinesinin de ihlal edildiğini
belirtmiştir.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasının Anayasa'nın
19. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bununla
birlikte başvurucu, bireysel başvuru formu ve eklerinde Anayasa'nın 19.
maddesinin hangi fıkrasının ihlal edildiğine ilişkin bir açıklamada
bulunmamıştır. Bu itibarla başvuru formunda yer alan ifadeler ile başvurunun
yapıldığı tarih dikkate alınarak başvurucunun şikâyetinin tutukluluğun makul
süreyi aştığına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun
şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında
incelenmesi gerekir.
30. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre
içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince
duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir
güvenceye bağlanabilir."
31. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son
cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen
işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir."
33. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi
hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel
başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi
zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
34. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun
kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden
başvurucunun devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin
tespitini ve tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu
yolu tüketmesi gerekir (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 46).
35. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen
azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece
mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise -hüküm kesinleşmemiş olsa da -5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet
Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B.
No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).
36. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra
27/2/2020 tarihinde mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun tutukluluğun
kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde
kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun kanunda
öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil olma niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle yargısal başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
38. Başvurucu; davanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını, başvuruya konu yargılamanın uzun süredir devam ettiğini,
yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılması gerektiğini
belirterek Anayasa'nın 36. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
39. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20.
maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a
geçici madde eklenmiştir.
40. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
41. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği yahut hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır (Ferat Yüksel, §§ 26-35).
42. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun
kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı, tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel,
§§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta
ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli
giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
43. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Diğer İhlal
İddiaları Yönünden
1. Başvurucunun
İddiaları
45. Başvurucu, mahkûmiyete esas olacak yeterli delilin
bulunmadığını, dosyadaki eksik inceleme nedeniyle maddi gerçeğin ortaya
çıkmasının engellendiğini ileri sürmüştür. Bu kapsamda olay yerinde tespit
edilen parmak izlerinin arşivden taramasının yapılmadığını, parmak ve kan izlerinin
karşılaştırılmadığını, ilgili kurumlardan lehe verilen sağlık raporlarının
karara esas alınmadığını belirtmiştir.
2. Değerlendirme
46. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
47. Başvurucu hakkındaki yargılama devam etmektedir.
Somut olayda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 2/12/2020tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.