TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
F.H. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/34168)
|
|
Karar Tarihi: 3/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
F.H.
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; gözaltında kolluk görevlilerinin darp, tehdit
ve hakaretine maruz kalma ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının
etkisiz olması ile gözaltında tutma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının,
gözaltı ve tutukluluk işlemleri nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının
bunların yanı sıra adil yargılanma hakkının, suç ve cezada kanunilik ilkesinin,
özel hayat ve aile hayatına saygı hakkının, ifade hürriyetinin, ayrımcılık
yasağının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 13/9/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına
(FETÖ/PDY) üye olma, resmî belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşları
zararına dolandırıcılık suçları isnadıyla 29/9/2016 tarihinde gözaltına
alınmış; 13/10/2016 tarihinde tutuklanmıştır.
10. 2/5/2019 tarihinde başvurucunun resmî belgede sahtecilik,
kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık suçlarından beraatine,
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine kararı verilmiş olup
istinaf incelemesi devam etmektedir.
11. Başvurucu 28/10/2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına verdiği dilekçede gözaltında kötü koşullarda tutulduğuna ve
gözaltında kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin şikâyette bulunmuştur.
12. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başvurucunun iddiaları hakkında Ankara Emniyet Müdürlüğünden bilgi talep
edilmiş; başvurucunun sağlık raporlarının, kamera kaydı görüntülerinin, ilgili
belge, tutanak, nezarethane raporu, ifade tutanağı ve fotoğrafların dosyaya
sunulması istenmiştir.
13. Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından başvurucunun adli
muayene raporları, ilgili tutanaklar ile başvurucunun gözaltı sürecinde görev
yapan polis memurlarının listesi Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmuştur.
14. Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından başvurucunun Kamu
Personeli Seçme Sınavı'nın (KPSS) eğitim bilimleri testinde yaşanan
usulsüzlükler kapsamında gözaltına alındığı, Mali Suçlarla Mücadele Şube
Müdürlüğünde nezerathane bulunmaması nedeniyle başvurucunun Asayiş Şube
Müdürlüğü nezarethanesine konulduğu bildirilmiştir.
15. Mali Suçlar Şube Müdürlüğünün kameralarının kapasitesini
dolması nedeniyle 30-35 günlük kayıt tutulabildiği, bu nedenle başvurucunun
gözaltı tarihlerine ilişkin görüntülerin temin edilemediği Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına bildirilmiştir.
16. Asayiş Şube Müdürlüğündeki görüntü alan cihazların
ise 15 Temmuz darbe teşebbüsü nedeniyle gerçekleşen su baskını ve elektrik
arızası nedeniyle çalışmadığının 19/7/2016 tarihinde tutanak altına alındığı,
söz konusu arızanın 21/10/2016 tarihinde giderildiğinin aynı tarihli tutanakla
tespit edildiği anlaşılmaktadır.
17. Başvurucu hakkında gözaltında tutulduğu süreçte
düzenlenmiş, Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi antetli, on altı adli
muayene raporu bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu muayeneler en az yedi farklı
doktor tarafından gerçekleştirilmiştir.Başvurucu tutuklandıktan sonra ise
başvurucu hakkında Etimesgut Sait Ertürk Devlet Hastanesinde adli muayene
raporu düzenlenmiştir. Toplam on yedi sağlık raporunun tamamında başvurucuda
darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiş, herhangi bir şikâyet
kaydedilmemiştir. Adli muayenelerin bir çoğuna güvenlik görevlilerinin de
katıldığı anlaşılmakta ise de gözaltı sürecindeki 29/9/2016, 5/10/2016,
9/10/2016, 21/10/2016 tarihli muayenelere güvenlik görevlilerinin katıldığına
ilişkin bir kayıt olmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu tutuklandıktan sonra
düzenlenen 14/10/2016 tarihli raporda da muayeneye güvenlik görevlisinin
katıldığına ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır.
18. Müdafi B.E. ile başvurucunun 11/10/2016 tarihinde
yalnız görüştürüldüğüne ilişkin tutanak da dosyaya sunulmuştur.
19. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başvurucunun gözaltı sürecinde 4/12/2004 tarihli ve 5271 tarihli Ceza
Muhakemesi Kanunu uyarınca atanan müdafi B.E.nin tanık sıfatıyla beyanı
alınmıştır. Tanık beyanı şöyledir:
"... Şikayetçi F.H.'yi hatırladım.
Kendisine Ankara Barosu tarafından CMK uyarınca müdafii olarak atandım. Kendisi
sorguya geldiğinde herhangi bir yara, bere, zor kullanmadan oluşmuş olabilecek
herhangi bir rahatsızlığına rastlamadım. Sorgu öncesinde görevli polis
memurları şüpheli ile baş başa görüşebilmem için gerekli imkanı zaman ve yer
olarak sağladılar. Sorgu neticesinde tutanak tanzim edildi. Gerek şüphelinin,
gerekse benim bütün söylediklerimiz aynen tutanağa geçirildi. Şüphelinin
iddiası her ne kadar ifadesine ekleme yapılmasını polislerin engellediğine
yönelik ise de böyle bir durum yaşanmadı. Onun ve benim bütün söylediklerimiz
tutanağa geçirildi. Polis memurları oldukça nezaketliydiler. Ayrıca şikayetçi
benim ile yaptığı ön görüşmede dahil olmak üzere herhangi bir şekilde göz
altında iken zor kullanıldığına dair kötü muameleye, maruz kaldığına dair
herhangi bir şey söylemedi. Eşine yönelik kötü muameleden de söz etmedi. Ben
müdafii olarak atandığım dosyalarda şüphelilere her defasında bu tür durumlarla
karşılaşıp karşılaşmadığını sorarım. Bu şahsa da sordum. Kesinlikle böyle bir
iddiayı bana söylemedi. Söylese idi zaten tutanağa geçirip, gerekli yasal
işlemlerin başlatılmasını sağlardım. Bildiklerim bundan ibarettir."
20. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 17/4/2017 tarihli
kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararın gerekçesi
şöyledir:
"15 Temmuz 2016 günü meydana gelen
kalkışma sırasında silahlı terör örgütü mensuplarınca Ankara Emniyet
Müdürlüğünün bombalandığı, bu sebeple binalarda ağır yıkım ve tahribatların
oluştuğu, elektrik hatlarının kesildiği, su ve kanalizasyon şebekelerinde büyük
hasarlar meydana geldiği, tüm güvenlik kamera sistemlerinin kullanılmaz hale
geldiği, nezarethanelerin zarar gördüğü tespit edilmiştir.
Bu tarihten sonra yapılan
soruşturmalardaki şüpheli sayısının çokluğu sebebi ile emniyet kuvvetleri
gözaltına alınan şüphelileri zorunluluk karşısında yönetmelikte belirtilen
sayıdan fazla olarak nezarethanelerde tutmuş iseler de; bunun 15 Temmuz 2016
günü yaşanan kalkışmadan kaynaklandığı, görevlilerin şüphelilere baskı, taciz
ve başka bir amaç ile bu işlemi gerçekleştirdiklerine dair bir delilin
bulunmadığı, kanalizasyon, elektrik ve su şebekelerinin büyük zarar görmesi
sebebi ile doğal ihtiyaçların karşılanmasında güçlük çekildiği, bunun da
görevlilerin kasti davranışından kaynaklanmadığı, binanın zarar görmesinden
ötürü olduğu, özellikle şikayetçinin tanık olarak gösterdiği müdafiinin
polislerin bütün beyanlarını tutanağa geçirdikleri, şikayetçinin kendisinin
gözaltında bulunduğu sırada herhangi bir kötü muameleyle veya işkence ile
karşılaşmadığına dair beyanları karşısında şikayetçinin soyut iddiası dışında
dilekçelerinde belirtilen iddialar ile ilgili görevliler hakkında kamu davası
açmak için yeterli şüphenin... [bulunmadığı]"
21. Başvurucunun yaptığı itiraz, Ankara 1. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 20/7/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucu 13/9/2017
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 3/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Gözaltındaki
Tutma Koşulları Yönünden
23. Başvurucu, gözaltındayken kapasitenin çok üzerinde
kişi ile birlikte tutulduğunu, tutulduğu yerin soğuk olduğunu, yatak, yastık ve
yorgan verilmediğini, tuvalet ve banyo ihtiyaçlarının uygun olarak
giderilemediğini, sıcak su verilmediğini belirterek kötü muamele yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son
cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen
işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir."
26. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan
kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim
mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir
(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök,
B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
27. Anayasa Mahkemesi gözaltında tutulan kişilerin
nezarethane tutma koşullarının yetersizliği nedeniyle kötü muameleye maruz
kaldığı yönündeki iddialarıyla ilgili olarak temel ilkeleri ortaya koyduğu ve
değerlendirmelerde bulunduğu kararında, şikâyete konu yetersiz koşullardaki
tutma hâli sona ermişse idari yargı yolunda açılacak tam yargı (tazminat) davasını
etkili bir yol olarak kabul etmiştir (Nebahat Baysal Gül, B.
No:2016/14634, 28/5/2019, §§ 17-31; Tuncay Gürsen, B.No: 2016/35379, §§
17-24). Eldeki başvuruda anılan içtihatta belirlenen temel ilkeden ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Gözaltında Kötü Muamelede Bulunulduğuna İlişkin İddia
Yönünden
a. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu, Anayasa Mahkemesine sunduğu bireysel
başvuru dilekçesinde on dört günlük gözaltı süresince defalarca dövüldüğünü,
ellerinin arkadan kelepçelendiğini, kendisine ve eşine ağır küfredildiğini,
dizüstü yere çöktürülerek kendisine vurulduğunu ileri sürmüş; konuya ilişkin
etkili bir soruşturma yürütülmediğini belirterek Savcılığa verdiği dilekçeyi ek
olarak sunmuştur.
30. Başvurucunun tutuklandıktan on beş gün sonra Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu dilekçede özetle gözaltındayken polis
memurları tarafından elleri arkadan kelepçelenerek dizleri üstüne çökmesinin
istendiğini, yüzüne şiddetli şekilde defalarca tokat atıldığını, kendisine ve
eşine zarar verilmekle, cinsel saldırıda bulunulmakla tehdit edildiğini,
kendisine ve eşine yönelik küfürlere ve hakaretlere maruz kaldığını,
bildiklerini anlatması ve itirafçı olması için zorlandığını belirttiği, ayrıca
doktor kontrollerinin uygun şekilde yapılmadığını, talep ve şikâyetlerini
muayeneyi yapan doktorlara iletemediğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.
31. Bakanlık görüşünde; başvurucunun kötü muameleye
ilişkin iddialarının Savcılık tarafından araştırılarak başvurucunun iddialarını
destekler nitelikte yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer
olmadığına karar verildiğinin, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları
inceleme yetkisinin ikincilliği bağlamında Savcılık soruşturması neticesinde
varılan kanaatten ayrılmayı gerektirir bir husus bulunmadığının
değerlendirildiği, başvurucunun şikâyeti ile ilgili atılabilecek makul
adımların atıldığı, usul yükümlüğünün gereğinin yerine getirildiği, bu nedenle
başvurucunun şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
reddedilmesi gerektiği kanaati bildirilmiştir.
32. Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurucu özetle
soruşturmanın derhâl ve resen başlatılmadığını, tüm delillerin toplanmadığını,
adli muayene raporlarının veriliş şekillerinin hukuka aykırı olduğunu,
soruşturmanın etkili şekilde yapılmadığını belirtmiştir.
b. Değerlendirme
33. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
34. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri,
(...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
35. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan
maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü
fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm
altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014,
§ 80).
36. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 81).
37. Anayasa’nın 17. maddesi Anayasa'nın 5. maddesiyle
birlikte değerlendirildiğinde devlete ayrıca kişilerin işkence ve eziyete ya da
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını
engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Anılan yükümlülük, devletin
kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini idari ve yasal mevzuat aracılığıyla
koruma hususundaki pozitif yükümlülüğünü oluşturmaktadır.
38. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu
çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve
Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir
soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, §
110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
39. Bir şikâyet yapılmadığında bile kötü muameleyi
gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 116).
40. Bu noktada kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına
alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma
tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda
makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak
kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili
iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı
bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 94).
41. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın
5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması
beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut
iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki
bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat
edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar
değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 95).
42. Bir soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle
işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir.
İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden
uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık
ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de
oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma
yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394,
6/3/2014, § 28).
43. Aynı şekilde bir muamelenin Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık
derecesine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın
somut koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin
süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık
durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç
dikkate alınmalıdır. Muamelenin heyecanın yükseldiği ve duygu yoğunluğunun
olduğu bir anda meydana gelip gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 83; Özge Özgürengin, § 49; Ali Ulvi
Altunelli, § 56).
44. Anayasa Mahkemesi, asgari eşik seviyesini aştığı
varsayılan kötü muamele iddialarında öncelikle bu konudaki kanıtlama sorununu
ele almaktadır. Burada kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu
ileri süren kişilerin -ispat külfetinin devlete geçtiği durumlar istisna olmak
üzere- kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş
olabileceklerini gösteren emare ve delil sunmaları gerektiğini belirtmek
gerekir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, § 45).
45. Mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan
yetersiz açıklamaları, iddialarının deliller ile desteklenmemesi hatta kimi
zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer
konulardaki çelişkili ifadeleri, müdafilerinden farklı iddiaları ileri
sürmeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu
durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin
derhâl bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi
durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde
dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin
etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye
girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, § 46).
46. Kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili
makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda
haklı bir neden ileri sürüldüğünde kişilerin iddialarını desteklemek için
kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek
durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir
düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin incelenebilmesi
mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).
47. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
48. Somut olayda başvurucu hakkında toplam on yedi adli
muayene raporu düzenlendiği, muayene raporlarının tamamında başvurucuda darp ve
cebir izine rastlanmadığının kayıt altına alındığı anlaşılmaktadır. Adli
muayene raporlarına, başvurucunun kötü muamele olayına ilişkin herhangi bir
şikâyeti de kaydedilmemiştir. Başvurucu doktor muayenelerinin kolluk
görevlilerinin yanında ve usule uygun olmayan şekillerde yapıldığını ve
şikayetlerini iletemediğini de beyan etmektedir. Raporların incelenmesinde, en
az yedi farklı doktor tarafından başvurucunun muayene edilerek rapor
düzenlendiği tespit edilmektedir. Bunun yanı sıra diğer raporlarda muayeneye
katılan kişiler arasında güvenlik görevlileri işaretlenmiş bulunmakla birlikte
9/9/2016, 5/10/2016, 9/10/2016, 21/10/2016 tarihli dört raporda muayeneye
güvenlik görevlilerinin katıldığına ilişkin bir kayıt bulunmadığı
anlaşılmıştır.
49. Başvurucu tutuklandıktan sonra ise hakkında farklı
bir Devlet Hastanesinde rapor düzenlenmiş olup bu raporda da herhangi bir darp
ve cebir tespit edilmediği gibi başvurucunun bir beyanı da kaydedilmemiştir.
Başvurucu da tutuklandıktan sonra yapılan muayenesinde şikayetlerini iletip
iletemediğine ilişkin bir açıklama yapmamıştır. Anılan muayeneye güvenlik
görevlisi katıldığına ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır.
50. Başvurucunun gözaltı süresince müdafiliğini yapan
avukat B.E. ile yalnız görüştüğünün tutanak altına alındığı başvurucunun bu
tespite yönelik bir itirazının bulunmadığı görülmektedir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
alınan beyanında avukat B.E.nin; başvurucu ile görüşmesi sırasında sormasına
karşın başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına yönelik bir beyanda
bulunmadığını, kendisinde de bu yönde bir izlenim oluşmadığını beyan ettiği
anlaşılmaktadır.
51. Başvurucunun gözaltında maruz kaldığını ileri sürdüğü
kötü muameleye ilişkin iddialarını gözaltı sürecinde dile getirmekten
çekinebileceği makul görülmekle birlikte anılan iddiaları yalnız görüşme
gerçekleştirdiği müdafiine ya da ifadesinin alınması sırasında adli makamlara
ilettiğine ilişkin veri bulunmadığı, başvurucunun tutuklandıktan sonra
gerçekleştirilen muayenesi sırasında da kötü muamele şikâyetlerini iletmediği
anlaşılmaktadır. Farklı doktorlar tarafından gerçekleştirilen on yedi adli
muayeneye ait raporun da hiçbirinde kötü muamele iddialarını destekler
nitelikte bir bulgu tespit edilmemiştir.
52. Yukarıda açıklanan hususlar, başvurucunun şikâyeti
üzerine başlatılan soruşturmada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da
başvurucunun kötü muamele iddialarını destekler nitelikte delil elde
edilemediği hususu ile birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun kötü
muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Eşinin
Gözaltında Kötü Muameleye Maruz Kaldığına İlişkin İddia Yönünden
54. Başvurucu, kendisiyle birlikte gözaltına alınan
eşinin gözaltında kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürmüştür.
55. Anayasa’nın 148. maddesinin (3) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir…”
56. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesine göre Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale
yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden
dolayı başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur
Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42-45).
57. Başvurucunun eşinin maruz kaldığını ileri sürdüğü
kötü muameleden kişisel olarak etkilendiğini ortaya koyamadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle başvurucunun anılan iddiaya ilişkin mağdur sıfatı bulunduğu
söylenemez.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Özgürlük ve
Güvenlik Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia Yönünden
59. Başvurucu, tutuklamanın hukuki olmadığını ileri
sürmekte ise de anılan iddia daha önce Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 2016/78345 numaralı başvuruda incelenmiş ve başvuru açıkça
dayanaktan yoksun bulunarak 21/2/2018 tarihinde kabul edilemezlik kararı ile
sonuçlanmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle mükerrer olduğu
anlaşılan başvurunun bu kısmının reddine karar verilmesi gerekir.
2. Hukuka
Aykırı Gözaltı ve Gözaltı Süresinin Makul Olmadığına İlişkin İddia Yönünden
61. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı
süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu
iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, §§ 64-72; Hidayet
Karaca, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri, §§ 141-150; İbrahim
Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
62. Öte yandan Anayasa Mahkemesi olağanüstü hâl şartları
altında geçici bir süre için azami olarak otuz güne kadar uygulanan gözaltı
süresinin uzunluğunun makul olup olmadığı hususunu incelemiş ve bu konuda 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Neslihan
Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 30-37).
63. Somut olayda yakalama ve gözaltı sürecinden sonra
tutuklanan başvurucu yönünden yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuki
olmadığına ve/veya kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığına ya da
gözaltında tutulma süresinin makul olmadığına ilişkin iddialarla ilgili olarak
anılan kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
64. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil
Yargılanma Hakkının, Suç ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
65. Başvurucu, hakkında açılan ceza davasında adil
yargılanma hakkının ve suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
66. Somut olayda başvurucu, hakkında yargılama devam
ederken Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa
Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla da başvurucu hakkındaki davada
istinaf incelemesi devam etmektedir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ve
suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkin
şikâyetlerini derece mahkemelerinde ve kanun yolu süreçlerinde ileri sürebilme
ve ileri sürülmüş ise bu şikâyetlerin bu aşamalarda inceletme imkânı
bulunmaktadır. Başvurucu tarafından yargılamanın sonuçlanması beklenmeden bireysel
başvuruda bulunulduğu görülmüştür.
67. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
68. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, § 17).
69. Somut olayda başvurucu, ceza soruşturması kapsamında
cep telefonuna ve tabletine el koyulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşse de bu tedbirlere karşı itiraz yoluna başvurduğuna
ilişkin bilgi veya belge sunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun hukuk sisteminde
mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu
sonucuna varılmıştır.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Diğer İhlal
İddiaları Yönünden
71. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve
dayanılan Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda
bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu
gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak
ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan
deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler
olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu
gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği, buna ilişkin
gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276,
9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19;
Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret
Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19 ).
72. Somut olayda başvurucu, özel hayata ve aile hayatına
saygı hakkının, ifade hürriyetinin ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ancak ihlal iddialarına yönelik bir açıklamada bulunmamış; dosyaya
ihlal iddialarına ilişkin bilgi ve belge sunmamıştır.
73. Bu kapsamda başvuruya konu ihlal iddialarıyla ilgili
deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını kanıtlamak ve bu suretle hukuki
iddialarını ortaya koymak yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu
tarafından yerine getirilmemiştir.
74. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu kapsamda kalan
iddialarının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Gözaltında tutma koşulları yönünden kötü muamele
yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gözaltında kötü muameleye maruz kalındığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Eşin gözaltında kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin
iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın mükerrer
başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
5. Hukuka aykırı gözaltı ve gözaltı süresinin makul
olmadığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Adil yargılanma hakkının, suç ve cezada kanunilik
ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 3/12/2020 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.