TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
UĞUR TOMURCUK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/26602)
Karar Tarihi: 15/3/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Çağlar ÖNCEL
Başvurucu
Uğur TOMURCUK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin, disiplin cezasına ilişkin yargılamada hakkaniyete aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olarak Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
A. Mektubun Ekinde Bulunan Şiire El Konulmasına İlişkin Süreç
7. Başvurucu, eşine 28/3/2018 tarihinde bir mektup ile bu mektubun ekinde yer alan bir sayfa şiiri göndermek istemiştir. Mektubun ekinde yer alan şiirde genel olarak başvurucunun eşine olan özlemini ve duygularını dile getirdiği ifadeler yer almaktadır.
8. Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) 5/4/2018 tarihinde mektubun alıcısına gönderilmesine, mektubun ekinde yer alan şiirin ise sakıncalı olarak değerlendirilmesi nedeniyle muhatabına gönderilmemesine karar vermiştir. Anılan kararda, şiirsel anlatımların örgüt içi haberleşme ve şifreli mesajlaşmaya neden olabileceği ifade edilmiştir.
9. Başvurucu, anılan karara karşı Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yaptığı itirazında; eşine yazdığı şiirin aşk ve sevgi temalı olduğunu, Disiplin Kurulunun somut bir gerekçeye dayanmaksızın tamamen yoruma dayalı olarak haksız bir karar verdiğini belirtmiştir. Mahkeme, başvurucunun itirazını 24/4/2018 tarihli kararla reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; mevzuat hükümleri ve Disiplin Kurulu kararı tekrarlandıktan sonra mektubun ekindeki şiirin sakıncalı ifadeler içerdiği, itiraza konu kararın hukuka uygun olduğu değerlendirilmiştir.
10. Başvurucu tarafından bu karara karşı Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 18/7/2018 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararda; İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğu, başvurucunun itirazlarının yerinde olmadığı belirtilmiştir.
11. Nihai karar 20/7/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
B. Hücre Cezası Verilmesine İlişkin Süreç
12. Ceza İnfaz Kurumunda 29/12/2017 tarihinde yapılan aramada başvurucu ve başvurucu ile aynı koğuşta yer alan A.G.nin birlikte kullandığı elbise dolabının alt kısmında tıraş bıçaklarının sap kısmı kesilerek ve ucuna sert ve sivri metal takılarak yapılmış üç adet kesici delici alet bulunmuş ve bu aletler fotoğraflanarak tutanak düzenlenmiştir.
13. Başvurucu hakkında bu olay nedeniyle disiplin soruşturması yapılmış ve sözlü savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında; bulunan cismin kendisine ait olmadığını, bu dolabı hükümlü A.G. ile birlikte kullandıklarını, belirtilen cismin dolabın içinden değil dolabın ayaklarının olduğu alt kısımda bulunduğunu ifade etmiştir.
14. Disiplin Kurulu Başkanlığının 5/1/2018 tarihli kararı ile başvurucunun on yedi gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararda; başvurucu ve diğer hükümlülerin savunmaları, tanık beyanı ve olay tutanağı dikkate alınarak başvurucunun dolabında kurum görevlileri ve diğer hükümlülere zarar verebilecek bir cisim bulundurduğu tespitine yer verilmiştir.
15. Başvurucu, anılan karara karşı İnfaz Hâkimliğine itirazda bulunmuş; arama sırasında bulunan cismin kendisine ait olmadığını, bu cismin dolabın içinde bulunmadığını, olay kapsamında düzenlenen tutanağın kendisine gösterilmediğini beyan etmiştir. Mahkeme başvurucunun itirazını 6/6/2018 tarihli kararla reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; mevzuat hükümleri ve Disiplin Kurulunun kararı tekrarlandıktan sonra başvurucunun savunmasının makul olmadığı, bu itibarla itiraza konu kararın doğru olduğu belirtilmiştir.
16. Başvurucu, bu karara karşı Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesine sunduğu itirazında önceki beyanlarını tekrar etmiş, ayrıca İnfaz Hâkimliğinin duruşmasında "Suç işleme kastım yoktur." şeklinde beyanda bulunmamasına rağmen, tutanağa bu ifadelerin yazıldığı ileri sürmüştür. Başvurucunun itirazı 4/7/2018 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararda; İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğu, başvurucunun itirazlarının yerinde olmadığı belirtilmiştir.
17. Nihai karar 3/8/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 68. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez..."
19. 5275 sayılı Kanun'un "Oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel eşyalar" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"(1) Kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri veya bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbî malzeme ve diğer ihtiyaç maddeleri yönetmelikle düzenlenir."
20. 5275 sayılı Kanun'un "Hücreye koyma" kenar başlıklı 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
...
g) Üçüncü fıkranın (g) bendinde belirtilenler dışında kalıp da Kanuna uygun olarak yasaklanmış bulunan her türlü eşya, araç, gereç veya malzemeyi ceza infaz kurumlarına sokmak, bulundurmak, kullanmak..."
21. İlgili hukuk için ayrıca bkz. Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Anayasa Mahkemesinin 15/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
23. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu; eşine yazdığı şiire örgüt içi haberleşme iddiası ile el konulmasının hukuka aykırı olduğunu, Disiplin Kurulunun kararında hiçbir somut gerekçe bulunmadığını belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında yargı süreci ve konu ile ilgili mevzuat hükümlerine yer verilerek başvurucunun haberleşme hürriyetinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması hususunun Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğu bildirilmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektubun ekinde yer alan şiirin sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
28. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (aynı kararda bkz. §§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir. Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
30. Disiplin Kurulu, başvurucunun gönderdiği mektubun ekinde yer alan şiirin sakıncalı olduğunu değerlendirerek mektuba el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
31. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
32. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 37-46) kararında, somut olayda da uygulanan 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı tespiti yapılmıştır. Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
33. Somut olayda Disiplin Kurulunca şiirin alıkonulma sebebi olarak şiirsel anlatımların örgüt içi haberleşme ve şifreli mesajlaşma olabileceği ihtimali gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun mektubunun denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-51).
34. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.
35. Ayrıca ceza infaz kurumu yetkilileri, mektup gönderme ve almanın infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği vermelidir (Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
36. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir.
37. Öte yandan özellikle suç işlenmesinin önlenmesi, kamu düzeninin korunması ile ceza infaz kurumunun güvenliğini sağlama ve terör örgütleri ile mücadele amaçları doğrultusunda terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü veya tutuklu olanların yazışmaları ile ilgili daha geniş sınırlamalar getirmenin mümkün olduğu vurgulanmalıdır. Ancak bu sınırlamanın temel hak ve özgürlüğü tamamen ortadan kaldıran ya da kullanılmasını imkânsız hâle getiren nitelikte olmaması gerekir. Bu kapsamda özellikle örgüt üyelerinin yazışmalarda kullandıkları ve ilk bakışta bir anlam ifade etmeyen, sadece muhatabının anlamlandırabileceği özelliğe sahip şekillerin, kısaltmaların, çizimlerin ve kelimelerin şifre kabul edilerek yazışmalarda kullanılmasının yasaklanmasının suç işlenmesinin önlenmesi ve terör örgütleri ile mücadele amaçları kapsamında zorunlu bir tedbir olmadığı söylenemez. Ancak hükümlü veya tutuklunun şifreli bir dil kullanarak örgütsel haberleşme sağladığına yönelik tespitin, gönderen ile muhatap ve yazışma içeriği bir bütün hâlinde değerlendirilerek yeterli bir gerekçeyle açıklanması gerekir (K.Ö., B. No: 2017/34068, 28/1/2020, § 34).
38. Somut olayda, başvurucunun eşine iletmek istediği şiirde bu kişinin doğum gününü kutladığı ve ona olan özlemini dile getiren cümlelerin yazıldığı anlaşılmıştır. Disiplin Kurulu kararında şiirsel ifadelerin sadece muhatabının anlayabileceği bir özelliğe sahip olduğu, örgütsel haberleşme amacıyla yazıldığı hususlarının somut olarak ortaya konulamadığı görülmüştür.
39. Bu kapsamda başvuruya konu şiire yönelik müdahalede, bu şiire özgü, kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna varılmış; başvurucuya gönderilen şiire el konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu; dolabında kesici alet bulundurduğundan bahisle hakkında on yedi gün hücreye koyma cezası verildiğini, bu cezanın haksız olduğunu, tutanağın kendisine gösterilmediğini beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca; duruşma tutanağına kendisi tarafından beyan edilmeyen ifadelerin yazıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
44. 6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
45. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
46. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir (bkz. 29). Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
47. Somut olayda başvurucu, duruşmada suç işleme kastım yoktur şeklinde beyanda bulunmamasına rağmen, duruşma tutanağına bu ifadelerin yazıldığını beyan etmiştir. Yargılama sonucunda itirazın reddine karar verildiği, bu kararın gerekçesinde başvurucunun üzerine atılı disiplin suçunu ikrar ettiğine veya beyanlarının hükme dayanak oluşturduğuna ilişkin bir açıklamaya yer verilmediği görülmüştür. Dolayısıyla yanlış yazıldığını beyan ettiği hususun hükme esas alındığına ilişkin bir tespit bulunmadığından başvurucunun anılan iddiasının yargılamanın sonucuna etki edebilecek mahiyette olmadığı söylenebilir.
48. Bununla birlikte başvurucu, disiplin soruşturması başlatılmasına dayanak olan tutanağın kendisine gösterilmediğini ileri sürmüştür. Söz konusu disiplin soruşturması neticesinde verilen hücre cezasına ilişkin kararda başvurucunun sözlü savunmasının alındığı, başvurucunun bu savunmasında tutanağın içeriğinde yer alan bilgilerden haberdar olduğunu beyan ettiği görülmüştür. Buna karşın başvurucu, tutanağın kendisine gösterilmemesinin disiplin cezası verilmesine etkisinin ne olduğu konusunda hiçbir açıklama yapmamış ve cezaya konu olan kesici delici aletin bulunduğu dolabın kendisinin kullanımında olduğunu tekrar etmiştir.
49. Bu itibarla başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Giderim Yönünden
51. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 750.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
52. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
53. Öte yandan tazminat talep etmesi ve ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğin haberleşme hürriyetine yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (E.2018/3243, K.2018/3555) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.