TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NKT TEKNOLOJİ DAĞITIM TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/26844)
|
|
Karar Tarihi: 24/2/2021
|
R.G. Tarih ve Sayı: 28/4/2021-31468
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucu
|
:
|
NKT Teknoloji Dağıtım Ticaret
Limited Şirketi
|
Temsilcisi
|
:
|
Turgay YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Alaaddin COŞKUN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kıymet takdirine itiraz talebiyle açılan
davada keşif ve bilirkişi incelemesi için gereken gider avansının yatırılmadığı
gerekçesiyle davanın reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 9/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu hakkında borçlusu olduğu banka tarafından
icra takibi başlatılmıştır. Söz konusu icra takibi kapsamında başvurucu adına
kayıtlı taşınmazlar üzerine alacaklı bankanın talebine istinaden haciz
konulmuş, satış için kıymet takdir raporu düzenlenmiştir.
9. Başvurucu, taşınmaz için yapılan kıymet takdirinde
taşınmazın değerinin çok düşük belirlendiği gerekçesiyle Denizli 3. İcra Hukuk
Mahkemesinde (Mahkeme) kıymet takdirine itiraz davası açmıştır. Mahkeme, dava
dosyası üzerinden ve kesin olarak verdiği 18/5/2018 tarihli kararla davayı
reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; davanın açıldığı sırada 195 TL gider
avansının yatırıldığı, söz konusu avansın genel tebligat ve yazışmalara yönelik
olduğu, bilirkişi ve keşif incelemesine yönelik yatırılmış masraf olmadığı
belirtilmiştir. Kararda, başvurucu tarafından 16/4/2018 tarihinde kıymet takdir
raporunun öğrenilmesi üzerine davanın süresinde açıldığını ancak dava açılırken
veya açıldıktan sonra yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretlerin
yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiği vurgulanmıştır.
10. Nihai karar başvurucuya 7/8/2018 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
11. Başvurucu 9/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili
Mevzuat
12. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun ''Harç ve avans ödenmesi'' kenar başlıklı 120. maddesinin (1)
ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"Davacı, yargılama harçları ile her
yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan
tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.
Avansın yeterli olmadığının dava
sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için
davacıya iki haftalık kesin süre verilir."
13. 6100 sayılı Kanun'un 114. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
" Dava şartları şunlardır:
...
g) Davacının yatırması gereken gider
avansının yatırılmış olması
....''
14. 6100 sayılı Kanun'un 115. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, dava şartı noksanlığını
tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı
noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir.
Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu
sebebiyle usulden reddeder.''
15. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun
128/a maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kıymet takdirinin tebliğ edildiği
ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra
dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikâyette bulunabilirler.
Şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme
veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir; aksi
hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın şikâyet kesin olarak reddedilir."
2. Yargıtay İçtihadı
16. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12/1/2016 tarihli ve
E.2015/31612 , K.2016/496 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Alacaklı tarafından ipoteğin
paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun sair fesih
nedenleri yanında, kıymet takdirine itiraza ilişkin icra mahkemesinin ret
kararının doğru olmadığını ileri sürerek ihalenin feshini istediği, mahkemece şikayetin
kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK'nun 128/a maddesine göre;
"Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren
7 gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra
mahkemesinde şikayette bulunabilirler. "Aynı maddenin son fıkrasına göre
kıymet taktirine karşı yapılan şikayet hakkındaki icra mahkemesi kararı kesin
olup temyiz edilemez.
Kıymet takdirine itiraz üzerine
mahkemece verilecek kararlar kesin olmakla beraber süresinde şikayet hakkının
kullanıldığı hallerde icra mahkemesince itirazın incelemesiz reddedilmesi
halinde, icra mahkemesi kararının, ihalenin feshinin istenmesi sırasında
incelenmesi mümkündür. Ancak, kıymet taktirine süresinde itiraz etmeyerek
yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanlar, kıymet takdirine ilişkin hususları
ihalenin feshi sebebi olarak ileri süremezler.
İİK'nun 128/a-1. maddesi son cümlesinde
ise; ''Şikayet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin
mahkeme veznesine yatırılması halinde yeniden bilirkişi incelemesi
yaptırılabilir; aksi halde başka bir işleme gerek olmaksızın şikayet kesin
olarak reddedilir...” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükmün uygulanabilmesi için
borçlunun yatırması gereken miktarın mahkemece belirlenmiş olması gereklidir.
Şikayetçi yasada yazılı olan ve gerekli masraf olarak ifade edilen miktar
saptanmadan bu masrafı kendiliğinden belirleyip yatıramaz. Zira, hakimin emri
olmadan vezneye paranın yatırılması mümkün değildir. Mahkeme heyetinin yasal
yolluğunun belli olduğu düşünülse bile, kalan keşif gideri için ne miktar avans
yatıracağını şikayetçi bilemez.
6100 sayılı HMK'nun ''Harç ve avans
ödenmesi'' başlıklı 120. maddesinin gerekçesinde ''...her türlü tebligat
ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri karşılayacak
tutarın avans olarak davacı tarafından dava açarken yatırılması zorunluluğu
getirilmiştir. Bu avansın yetmemesi durumunda ise tamamlanması için davacıya
kesin süre verileceği hususu hüküm altına ..'' alındığı belirtilmiştir.
Somut olayda; borçlunun İstanbul 19.
İcra Mahkemesinin 2014/1208 E., 2014/1284 K. sayılı dosyasında kıymet takdirine
itiraz ettiği, dilekçenin ibraz edildiği 09.09.2014 tarihinde 40,70 TL'si harç
olmak üzere toplam 180,70 TL gider avansı yatırdığı, dilekçe üzerine itiraz
edene yatırması gereken bakiye masraflarla ilgili not yazılmadığı gibi muhtıra
çıkarılarak noksan keşif ve bilirkişi ücretini yatırması için mehil verilmeden
İİK'nun 128/a maddesi gerekçe gösterilerek 7 gün içinde masrafların yatırılmadığı
gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verildiği görülmüştür.
Borçlu, kıymet takdirine itiraz
dilekçesini ibraz ederken HMK'nun 120. maddesinin gerekçesinde belirtildiği
üzere keşif ve bilirkişi ücretini de karşılamak üzere avans yatırmıştır. Mahkemece
HMK'nun 115/2. maddesi gereğince noksan ücret ve masrafların miktarı da
belirtilerek mahkeme veznesine yatırılması için kesin mehil verilmeden itirazın
reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle kıymet takdir raporunun
usulüne uygun olarak kesinleştiği kabul edilemez.
..."
17. Yargıtay Hukuk
Genel Kurulunun 15/12/2020 tarihli ve E.2017/12-349, K.2020/1031 sayılı
kararının ilgili kısmı şöyledir:
...
"26.
İİK’nın 128/a maddesinin 1. fıkrasında yer alan şikâyet tarihinden itibaren 7
gün içinde gerekli masraf ve ücretin yatırılmasına ilişkin düzenleme HMK’da
öngörülen gider avansının özel şeklidir. Bu hükmün uygulanabilmesi için itiraz
edenin yatırması gereken miktarın mahkemece belirlenmiş olması gereklidir.
İtiraz eden, yasada yazılı olan ve gerekli masraf olarak ifade edilen miktar
saptanmadan bu masrafı kendiliğinden belirleyip yatıramaz. Zira, hâkimin emri
olmadan vezneye paranın yatırılması mümkün değildir. Mahkeme heyetinin yasal
yolluğunun belli olduğu düşünülse bile, kalan keşif gideri için ne miktar avans
yatıracağını itiraz eden bilemez.
..."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes
davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda
karar verecek olan,... bir mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına
sahiptir..."
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ifade edilen hakkın kurucu unsurlarından
birinin mahkemeye erişim hakkı olduğunu belirtmiştir (Golder/Birleşik
Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 36). Mahkemeye erişim hakkı,
Sözleşme'nin 6. maddesinde yerini bulan güvencelerin doğal bir parçası olup (Lawyer
Partners A.S./Slovakya, B. No: 54252/07, 16/6/2009, § 52) bu kapsamda (1)
numaralı fıkra, herkesin kişisel hakları ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü
iddiasını bir mahkeme veya bir yargı yeri önüne çıkarma hakkını güvence altına
alır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).
20. Mahkemeye erişim hakkı, niteliği gereği devlet
tarafından düzenleme yapılmayı gerektirdiğinden mutlak bir hak olmayıp
sınırlamalara tabidir. AİHM'e göre bu hak, Sözleşme'nin tanımlamaksızın kabul
ettiği bir hak olduğundan bir hakkın kapsamını belirleyen (çerçevesini çizen)
sınırlardan başka sınırlamalara da tabi olabilir ancak hiçbir durumda bu
sınırlamalar hakkın özünü zedelememelidir (Golder/Birleşik Krallık, §
38).
21. Ayrıca bu sınırlama, meşru bir amaç izlemeli ve
kullanılan araçlarla gerçekleştirilmek istenen amaç arasında makul bir
orantılılık ilişkisi bulunmalıdır; aksi takdirde bu sınırlama 6. maddenin (1)
numaralı fıkrasıyla bağdaşmaz (Ashingdane/Birleşik Krallık, B.
No: 8225/78,28/5/1985, § 57).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 24/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
23. Başvurucu, gerekli harç ve masrafları yatırdığını
ancak eksik masraf ve ücretin kendisi tarafından belirlenmesinin mümkün
olmaması sebebiyle 2004 sayılı Kanun'un 128/a maddesinin uygulanamayacağını ve
Mahkeme tarafından ilgili masraflara ilişkin ara kararı verilmeden veya Tensip
Tutanağı'nda bu durum belirtilmeden davanın reddedilemeyeceğini belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, kıymet takdirine itiraz davasında
davanın açılmasından sonra yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretlerin
yatırılmadığı gerekçesiyle davanın esasının incelenmemesidir. Bu itibarla
başvurucunun ihlal iddiaları adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan
mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın
Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34; Mehmet Ziyat Özdemir, B. No:
2014/13899, 12/6/2018, § 37).
27. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve
özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan
en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından
görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden
faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının
tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının
sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B.
No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
28. Başvuruya konu davada, davanın açılmasından sonra
yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretlerin yatırılmadığı gerekçesiyle
esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik
bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
29. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler,
...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz."
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir
sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
31. Somut başvuruda davanın esasının incelenmemesi
yönündeki mahkeme kararının 2004 sayılı Kanun'un 128/a maddesinin birinci
fıkrasına dayandığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun
mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu
anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
32. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için
herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir
şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel
sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları
bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir
sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer
alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Dava
açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım
düzenlemelerin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya
koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır (AYM,
E.2014/112, K.2014/203, 25/12/2014).
33. Somut olayda başvurucunun açtığı kıymet takdirine
itiraz davasının keşif ve bilirkişi incelemesi için gerekli masrafların yedi
günlük sürede yatırılmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Yargılama
giderlerinin ödenmemesi nedeniyle kıymet takdirine itiraz davasının reddedilmesine
hükmedilmesinin öngörülmesindeki amaç, kıymet takdirine itiraz davasının
sürüncemede kalmasının önlenmesi ve dolayısıyla yargılamaların makul süre
içinde tamamlanmasının hedeflemesi olup anayasal açıdan meşru bir amaca
dayandığı sonucuna ulaşılmıştır.
iii. Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
34. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak
Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan
sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede
zorlaştırmaması gerekir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya
fiilî sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
35. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük hukuk
devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun
gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir.
Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla
sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına
geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
36. Ölçülülük ilkesi öngörülen müdahalenin ulaşılmak
istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, ulaşılmak istenen amaç
bakımından müdahalenin zorunlu olmasını ve bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir. Öngörülen tedbirin kişiyi olağan dışı ve aşırı bir yük altına
sokması durumunda müdahalenin ölçülü olduğundan söz edilemez (AYM, E.2011/111,
K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2014/176,
K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015; E.2016/16, K.2016/37,
5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri,
B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38). Müdahalenin ölçülülüğü değerlendirilirken
ilgili yasal düzenlemelerle birlikte somut olayın koşulları ve başvurucunun
tutumu da gözönünde bulundurulmalıdır (Ahmet Ersoy ve diğerleri, B. No:
2014/4212, 5/4/2017, § 50).
37. Mahkemeye erişim hakkının sınırlanması için seçilen
aracın öngörülen amaca ulaşılabilmesi bakımından elverişli olması gerekir.
Ayrıca seçilen araç bu hakkı en az zedeleyici nitelikte olmalıdır. Bununla
birlikte hakkı daha az zedeleyen aracın tercih edilmesi gerektiğinin
söylenebilmesi için söz konusu araç, aynı amacı gerçekleştirmeye uygun
olmalıdır. Daha hafif sınırlama teşkil eden aracın tercih edilmesi hâlinde
öngörülen amaç gerçekleşmeyecek ise daha ağır müdahale oluşturan aracın seçimi
hususundaki tercih, Anayasa’ya aykırı olmaz. Bunun dışında hangi müdahale
aracının tercih edileceği hususunda kamu otoritelerinin belli ölçüde takdir
yetkisi bulunmaktadır (Mustafa Berberoğlu, B. No: 2015/3324, 26/2/2020,
§ 48).
38. Öte yandan mahkemeye erişim hakkına yönelik
müdahaleler orantılı olmalıdır. Orantılılık, amaç ile araç arasında adil bir
denge kurulmasını gerektirmektedir. Buna göre mahkemeye erişim hakkına
getirilen sınırlamayla ulaşılmak istenen meşru amaç ve başvurucunun mahkemeye
erişim hakkından yararlanmasındaki bireysel yarar arasında makul bir orantı
kurulmalıdır. Hedeflenen amaca ulaşıldığında elde edilecek kamusal yararla
kıyaslandığında sınırlama ile kişiye yüklenen külfetin aşırı ve orantısız
olmaması gerekir (Mustafa Berberoğlu § 49) .
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
39. Başvuruya konu uyuşmazlıkta, başvurucu tarafından
kıymet takdirine itiraz davası açılırken bir miktar (195 TL) gider avansı
yatırılmıştır. Başvurucunun kıymet takdiri yapılan taşınmazın belirlenen
değerinin çok düşük olduğunu belirterek itirazda bulunmasına rağmen keşif ve
bilirkişi incelemesi için gereken gider avansını yatırmadığı gerekçesiyle dava,
Mahkeme tarafından esasa girilmeden reddedilmiştir. Mahkemenin gerekçeli
kararında, şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin
mahkeme veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi
yaptırılabileceği belirtilmiş; aksi hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın
şikâyetin kesin olarak reddedilmesinin mevzuat gereği olduğunu ifade
edilmiştir.
40. Mahkeme tarafından davanın reddedilmesine dayanak
olarak belirtilen 2004 sayılı Kanun'un 128/a maddesinin gerekçesinde kıymet
takdirine itirazda hak ve zaman kaybının önlenmesi ve farklı uygulamaların
ortadan kaldırılmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Kıymet takdirine itiraz
davası açan kişiler tarafından yeniden yapılacak kıymet takdiri için gerekli
olan keşif ve bilirkişi ücretinin belirli süre içinde yatırılmaması sebebiyle
davanın esasının incelenmeyerek reddedilmesinin gereksiz yere dava açılmasının
hak ve zaman kaybının önlenmesi ile farklı uygulamaların ortadan kaldırılması
bakımından elverişli bir araç olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
41. Bununla birlikte mahkemeye erişim hakkına yapılan
müdahalenin gerekli olup olmadığı da incelenmelidir. Kıymet takdirine itiraz
davalarında, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içindedava açılması
gerektiği değerlendirildiğinde davanın gerekli masrafların yatırılmamış olması
nedeniyle reddi hâlinde yeni bir dava açılmasının imkânsız olduğu
anlaşılmaktadır. Kıymet takdirine itiraz talebiyle açılan davalarda dava açma
süreleri hak düşürücü süre niteliğindedir. Davanın esasa ilişkin değerlendirme
yapılmadan reddedilmesi hâlinde süresi içinde yeni bir dava açılması
imkânsızdır. Bu husus gözetildiğinde davanın gerekli masrafların davanın açılmasından
itibaren yedi günlük sürede yatırılmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin
mahkemeye erişim hakkına yönelik ve oldukça ağır bir müdahale niteliği taşıdığı
ifade edilebilir. Dolayısıyla bu nitelikteki ağır bir müdahaleye ancak daha
hafif, alternatif bir aracın bulunmaması hâlinde müracaat edilebilmelidir.
42. 6100 sayılı Kanun'un 120. maddesinde, gider avansı
tarifesinde belirlenen tutarın dava açılırken mahkeme veznesine yatırılmasının
zorunlu olduğu, avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde
mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verileceği
düzenlenmiştir. Nitekim yukarıda yer verilen Yargıtay kararlarında da
eksikliğin -noksan ücret ve masrafların miktarı da belirtilerek- mahkeme
veznesine yatırılması için kesin mehil verilerek giderilmesi yolunda bir
uygulamanın olduğu görülmektedir. Bu uygulamanın temel hakların kullanılmasının
asıl, sınırlandırmanın ise istisnai olduğu yaklaşımına daha uygun olduğu
tartışmasızdır.
43. Belirtilen mevzuat hükümleri ve Yargıtay kararı
gözetildiğinde eksikliğin tamamlatılması şeklinde daha hafif bir müdahale
aracının da mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Ancak somut olayda Mahkeme daha
başta en ağır olan müdahale aracını seçmiştir. Mahkeme eksik masraf ve ücreti
tamamlatma yoluna başvurmadığı gibi daha hafif olan bu müdahale aracına
başvurmamasının nedenine ve bu aracın öngörülen meşru amaca ulaşmayı
sağlayamayacağına ilişkin bir açıklama da yapmamıştır. Mahkeme 6100 sayılı
Kanun'un davanın doğrudan reddedilmesini önleyecek söz konusu hükümlerinin
somut davada neden uygulanamayacağını da tartışmamıştır. Nihayetinde Mahkemenin
bu yorumunun başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız kıldığı açıktır (benzer
bir değerlendirme için bkz. Mustafa Berberoğlu, § 54) .
44. Bu itibarla Mahkemenin başvurucu tarafından
tamamlanabilecek masraf ve ücreti tamamlatmak için noksan ücret ve masrafların
miktarını da belirterek mahkeme veznesine yatırılması için başvurucuya kesin
mehil verebilecekken katı bir yorumla davanın esasının incelenmeksizin
reddine karar vermek suretiyle ulaşılmak istenen amaç için daha hafif bir
müdahale aracı yerine en başta başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız kılan
ağır bir aracı tercih etmesinin gereklilik ilkesine uygun olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
47. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini istemiş ve maddi
ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
48. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
49. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
50. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine
ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
51. İncelenen başvuruda, başvurucunun davasının keşif ve
bilirkişi incelemesi için gerekli masraf ve ücretin yatırılmadığı gerekçesiyle
esasına girilmeksizin kesin olarak reddinekarar verilmesi nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
52. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
Denizli 3. İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
amacıyla Denizli 3. İcra Hukuk Mahkemesine (E.2018/281, K.2018/284)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 24/2/2021tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.