logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(E.K. [1.B.], B. No: 2018/27442, 21/6/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

E. K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/27442)

 

Karar Tarihi: 21/6/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Fatma Gülbin ÖZTÜRK

Başvurucu

:

E.K.

Vekili

:

Av. Güneş ÇALMAŞUR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; açılan davadan haberdar olunmaması, icra aşamasında faturanın tebliğ edilmemesi ve tahkikat aşamasında bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi sebebiyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin, yargılamanın uzun sürmesi sebebi ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları ile likit olmayan alacak yönünden icra inkar tazminatına hükmolunması sebebi ile yargılama sonucunun adil olmadığı iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/8/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Özel hastanede sağlık hizmeti alan başvurucu adına aldığı hizmete karşılık olarak 24.015,15 TL tutarında fatura tanzim edilmiş ve anılan faturaya dayalı olarak başvurucu hakkında ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Hakkında yürütülen icra takibine itiraz eden başvurucu aleyhine 10/8/2012 tarihinde İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) itirazın iptali davası açılmıştır.

9. Mahkeme, 14/8/2012 tarihli tensip zaptı ile dava dilekçesinin, davacı tarafça davalı başvurucuya ait olduğu bildirilen adrese, tebliği için işlem yapmıştır. 30/1/2014 tarihli 1. celsede başvurucuya çıkarılan tebligatın bila tebliğ döndüğü ve icra dosyasına vekil aracılığı ile itirazda bulunulduğu tespitinde bulunan Mahkeme, başvurucunun Amerika Birleşik Devletlerindeki (ABD) adresinin tespiti için New York Türkiye Konsolosluğuna yazı yazılmasına, icra dosyasındaki vekil adına bilgi amaçlı davetiye çıkarılmasına karar vermiştir. 22/5/2014 tarihli ikinci celsede ise başvurucuya ait olduğu bildirilen yurt dışı adresine tebligat yapılması şeklinde ara karar tesis etmiştir.

10. Başvurucunun yurt dışı adresine yapılan tebligat da başvurucu bildirilen adreste bulunmadığından bila ikmal iade edilmiştir. 5/3/2015 tarihli dördüncü celsede başvurucunun Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS) kaydının da bulunmadığının tespitinin ardından davacının talebi üzerine başvurucuya ilanen tebliğ yapılması yönünde ara karar tesis edilmiştir. 22/10/2015 tarihli altıncı celsede dava dilekçesi ve tensip zaptının başvurucuya ilanen tebliğinin yapıldığı belirtilmiş ve yargılamanın esasına geçilerek bilirkişi incelemesi yapılması yönünde ara karar tesis edilmiştir.

11. Yapılan yargılama sonucunda; bilirkişi raporu dikkate alınarak başvurucunun aldığı tedavi hizmetinin acil kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu sebeple ücrete tabi olduğu, başvurucu tarafından ilgili hastanenin tercih edildiği, başvurucunun Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) hastası olarak değerlendirildiğine dair bir belge olmadığı ve özel hasta statüsünde ücretlendirildiği belirtilerek 6/7/2017 tarihinde davanın kabulüne ve itirazın iptaline karar verilmiştir. Karar 2/10/2017 tarihinde başvurucunun Türkiye'de yaşayan annesine, başvurucu ile aynı konutta yaşadığı şerhi ile tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu, 16/10/2017 tanzim tarihli dilekçe ile karara karşı istinaf isteminde bulunmuştur. Başvurucu; istinaf dilekçesinde takibe dayanak faturanın kendisine tebliğ edilmediğini, faturanın delil olabilmesi için tebliğ zorunluluğu bulunduğunu, bilirkişi raporunun hastane kayıtları ve hasta dosyası olmadan ve davacı şirketin ticari defterleri incelenmeden hazırlandığını, davacının faturada belirtilen sağlık hizmetini verdiğini ispatlayamadığını, MERNİS adresinin ABD olmasına rağmen kendisine dava dilekçesi ve eklerinin tebliğ edilmeden gıyabında yargılama yürütülmesinin savunma hakkını ihlal ettiğini, bilirkişi raporunun kendisine tebliğ edilmediğini, aldığı tedavi hizmetinin acil müdahale niteliği taşıdığını, ücretin fahiş olarak belirlendiğini ve bu durumun Anayasa ile teminat altına alınan sağlık ve sosyal güvenlik haklarına aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmüştür.

13. Duruşmalı yapılan istinaf yargılaması sonucunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 18/7/2018 tarihli kararı ile başvurucunun istinaf isteminin esastan kesin olarak reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun yurt dışı adresi olarak bildirdiği adres de dâhil olmak üzere tebligat çıkartıldığı bununla birlikte tebligatların bila tebliğ iade edildiği belirtilerek başvurucuya yasal prosedür yerine getirilerek dava dilekçesinin ilanen tebliğ edilmiş olduğuna işaret edilmiştir. İlamda; başvurucu hakkında icra takibi yapılabilmesi için faturanın tebliğini zorunlu kılacak bir yasal düzenleme bulunmadığı, başvurucunun duçar olduğu kanser hastalığının bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere hastanelerin acil servisinde müdahale ve tedavi gerektiren bir hastalık olmadığı, bu hastalık nedeniyle davacı hastanede hem teşhis hem de yatarak tedavi gördüğü saptamasına yer verilmiştir. 2010 tarihli Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) yer alan ilave ücret alınmayacağı yönündeki hükmün SGK ile sözleşme imzalayan sağlık kuruluşlarını bağlayıcı nitelik arz ettiğini belirten Bölge Adliye Mahkemesi davacı hastanenin SGK ile sağlık hizmeti sunum sözleşmesi bulunmadığını ve 2010 tarihli SUT'ta yer alan ilave ücret alınmayacağı yönündeki hükmün SGK ile sözleşme imzalayan sağlık kuruluşlarını bağlayıcı mahiyette olduğuna dikkat çekmiştir. Başvurucunun istinaf dilekçesinde bilirkişi raporunun kendisine tebliğ edilmeden dosyanın karara bağlandığına ilişkin itirazlarına yönelik olarak ise istinaf incelemesinin duruşmalı yapıldığı, bu aşamada başvurucuya bilirkişi raporu tebliği sağlanarak itirazlarını bildirme imkânı tanındığı belirtilmiştir.

14. Nihai karar başvurucu vekiline 2/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 31/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Kanun Hükümleri

15. 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun "Siyasî Temsilcilik Aracılığıyla Yabancı Ülkedeki Türk Vatandaşlarına Tebligat" kenar başlıklı 25/a maddesi şöyledir:

"Yabancı ülkede kendisine tebliğ yapılacak kimse Türk vatandaşı olduğu takdirde tebliğ o yerdeki Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu aracılığıyla da yapılabilir.

Bu hâlde bildirimi Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğu veya bunların görevlendireceği bir memur yapar.

Tebliğin konusu ile hangi merci tarafından çıkarıldığı bilgilerinin yer aldığı ve otuz gün içinde başvurulmadığı takdirde tebliğin yapılmış sayılacağı ihtarını içeren bildirim, muhataba o ülkenin mevzuatının izin verdiği yöntemle gönderilir.

Bildirimin o ülkenin mevzuatına göre muhataba tebliğ edildiği belgelendirildiğinde, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğuna başvurulmadığı takdirde tebligat otuzuncu günün bitiminde yapılmış sayılır. Muhatap Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğuna başvurduğu takdirde tebliğ evrakını almaktan kaçınırsa bu hususta düzenlenecek tutanak tarihinde tebliğ yapılmış sayılır. Evrak bekletilmeksizin merciine iade edilir.

Bu maddeye göre kazaî merciler tarafından çıkarılacak tebligatta, tebliğ evrakı doğrudan o yerdeki Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğuna gönderilebilir."

16. 7201 sayılı Kanun’un "İlanen Tebligat" kenar başlıklı 28. maddesi şöyledir:

 “Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır.

Yukarıki maddeler mucibince tebligat yapılamıyan ve ikametgahı, meskeni veya iş yeri de bulunamıyan kimsenin adresi meçhul sayılır.

Adresin meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tesbit edilir. Bununla beraber tebliği çıkaran merci, muhatabın adresini resmî veya hususi müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettirir.

Yabancı memleketlerde oturanlara ilanen tebligat yapılmasını icabettiren ahvalde tebliği çıkaran merci, tebliğ olunacak evrak ile ilan suretlerini yabancı memlekette bulunan kimsenin malüm adresine ayrıca iadeli taahhütlü mektupla gönderir ve posta makbuzunu dosyasına koyar. ”

17. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun "Fatura ve Teyit Mektubu" başlıklı 21. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. "

18. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ''İtirazın İptali'' kenar başlıklı 67. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

 (Değişik: 9/11/1988-3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.''

19. 2004 sayılı Kanun'un "İlamsız Takip" üst başlıklı 42. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yoliyle veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder."

20. 25/4/2006 tarihli 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun "Adres Bilgisi ve Güncellenmesi " başlıklı 49. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

"Yerleşim yeri adresi yurt dışında olan Türk vatandaşlarının adres kayıtları, yaşadıkları ülkede kullanılan adres verilerine veya o ülke ve bağlı olduğu temsilcilik bilgisine göre tutulur. "

21. 5490 sayılı Kanun'un "Bildirim Yükümlülüğü ve Süresi" başlıklı 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

"Adres bildiriminin, yirmi işgünü içinde yapılması zorunludur "

B. Yargıtay Kararı

22. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi (Daire), tedavi masrafı nedeni ile faturaya bağlı başlatılan ilamsız alacak takibine yapılan itirazın iptali davasında davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin kararı temyiz mahkemesi sıfatıyla incelemiştir. Daire, borçlu tarafından alacağın tutarının tahkik ve tayininin mümkün olduğunu, bu hâli ile alacağın likit ve muayyen sayılacağını belirterek kabul edilen asıl alacak miktarı üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu, alacağın bilirkişi incelemesi sonucunda belirlendiği ve davacının başka zararının oluşmadığı gerekçesiyle bu istemin reddedilmiş olmasını düzelterek onama nedeni yapmıştır (13/7/2011 tarihli ve E.2011/4844, K.2011/11447 sayılı karar).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 21/6/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; dava dilekçesi ve tensip zaptının yargılama sırasında usulüne uygun şekilde kendisine tebliğ edilmediğini, ilanen tebliğ yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, uyuşmazlığın karara bağlanmasında tesirli bir delil olan bilirkişi raporunun tahkikat aşamasında takibe konu faturanın ise icra takibi sırasında kendisine tebliğ edilmediğini belirterek hak arama özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucu ayrıca, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.

2. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel şikâyetlerinin yargılamada etkin rol alamadığı iddiasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu şikâyetlerin adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

26. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunma hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

27. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).

28. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, § 19).

29. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılama ilkesinin ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).

30. Hakkaniyete uygun yargılanmanın temel unsurları, yargılamanın çelişmeli olması ve taraflar arasında silahların eşitliğinin sağlanmasıdır. Anılan ilkelere uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir. Ancak silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri uyarınca taraflara delillerini sunma ve inceletme noktasında uygun imkânların tanınıp tanınmadığı yargılamanın bütünü nazara alınarak değerlendirilecektir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini yargılamanın bütünü ışığında denetlemektir (Fazlı Celep, B. No: 2015/1025, 21/3/2018, § 25).

31. Yargılama safahatı dikkate alındığında; Mahkeme tarafından tensip zaptı ile davacı tarafından bildirilen adrese tebligat çıkartıldığı, müteakip celselerde ise başvurucunun adres araştırmasının yapılması amacı ile gerek kamu mercilerine gerekse başvurucunun icra takibi aşamasındaki vekiline yazı yazıldığı ve son olarak MERNİS kaydının sorgulandığı görülmektedir. Tüm bu işlemelerin ardından başvurucuya usulüne uygun tebliğin gerçekleşememesi sonucunda Mahkeme, davacının da talebini dikkate alarak ilanen tebliğ işlemi yapmıştır.

32. Başvurucunun hakkında yürütülen icra takibinden haberdar olduğu, ilgili takibe vekili vasıtası ile itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Türk vatandaşı olan başvurucunun 5490 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrasında öngörülen adres bildirme yükümlülüğünü aynı Kanun'un 49. maddesinde belirlediği usulle yerine getirmediği görülmektedir. Yine de Mahkeme tarafından başvurunun adresinin tespitine yönelik gerekli araştırmalar yapılmış, gerekli kamu mercilerinden ve başvurucunun icra dosyasındaki vekilinden başvurucuya ait adres bilgileri sorulmuştur.

33. Bu durum üzerine olumlu sonuç alamayan Mahkeme tarafından yargılamanın diğer tarafı olan davacının da talebi gözetilerek dava dilekçesi ve tensip zaptının 7201 sayılı Kanun'un 28. maddesi uyarınca ilanen tebliği yoluna gidilmiştir. Tüm bu saptamaların ışığında adres bildirme yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılan başvurucu yönünden yargılama merci tarafından gerekli adres araştırması işlemlerinin yapıldığı, olumlu sonuç elde edilememesinin ardından ilanen tebliğ işlemlerinin yürütüldüğünün açık olduğu, başvurucunun olgusal ve hukuksal inceleme yapmaya tam yetkili istinaf yargılaması aşamasında yargılamadan haberdar olarak yargılamanın sonucuna yönelik istinaf nedenlerini de ileri sürebildiği anlaşılmakla başvurucunun silahların eşitliği ilkesinin bir unsuru olan usule ilişkin haklarda davacı karşısında zayıf duruma düşürülmediği sonucuna ulaşılmıştır.

34. Başvurucunun diğer bir şikâyetinin yargılama sonucunu belirleyici delil niteliği taşıdığı anlaşılan bilirkişi raporunun ilk derece yargılamasının tahkikat aşamasında kendisine tebliğ edilmemesine yönelik olduğu açıktır. Bununla birlikte, istinaf incelemesi duruşmalı yapılmış ve yargılamanın bu safahatında başvurucuya rapor tebliği sağlanarak rapora karşı itirazlarını ileri sürebilme imkânı tanınmıştır. Bu durum, dikkate alındığında başvurucuya davacı karşısında usule ilişkin haklar bakımından eşit imkânların istinaf aşamasında sağlandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifade ile başvurucuya bilirkişi raporuna yönelik itirazlarını sunma imkânı istinaf aşamasında tanınarak başvurucunun savunma hakkında meydana gelen kısıtlama telafi edilmiştir.

35. Silahların eşitliği ilkesi uyarınca davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması gerekir (bkz. benzer yönde bir değerlendirme için; Yaşasın Aslan, § 32). Bu itibarla yargılama makamlarınca başvurucunun dezavantajlı durumunu giderildiği, başvurucunun usul kurallarında öngörülen dengeleyici imkânlardan yararlandırıldığı anlaşılmakla başvurucunun silahların eşitliği ilkesinin bir unsuru olan usule ilişkin haklarda davacı karşısında zayıf duruma düşürülmediği sonucuna ulaşılmıştır.

36. Başvurucunun bir diğer şikâyeti ise hakkında başlatılan icra takibi sırasında takibe esas teşkil ettiğini ileri sürdüğü faturanın ödeme emri ile birlikte kendisine tebliğ edilmemesi sebebiyle hakkındaki takibin geçersiz olduğuna ilişkindir. Başvurucu hakkındaki takibin 2004 sayılı Kanun'un 42. maddesine göre başlatıldığı, ilgili takibin başlaması için alacaklının takip talebinde bulunmasının yeterli olduğu açıktır. Bu bağlamda usulüne uygun bir takip için söz konusu faturanın ödeme emri ile birlikte tebliği zorunluluğunun başvurucu tarafından ortaya konulamadığı görülmektedir. Yine bireysel başvuruya konu yargılama sırasında delil niteliği arz eden faturanın başvurucuya tebliğinin sağlandığı da dikkate alındığında başvurucunun iddiasının çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkesine bir müdahale teşkil etmediği sonucuna ulaşılmıştır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

38. Başvurucu, yargılamanın makul süre içinde tamamlanmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

39. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

1. Başvurucunun İddiaları

41. Başvurucu öncelikle sağlık ve sosyal güvenlik haklarının Anayasa ile güvence altına alındığını, aldığı sağlık hizmeti sebebi ile hakkında icra takibi başlatılmasının ve hakkında açılan itirazın iptali davasının kabul edilmesinin ilgili haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu bu iddiasına ek olarak takibe konu alacağın likit olmadığını ve bu sebeple Mahkemece aleyhinde %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini belirterek hukuk devleti ve eşitlik ilkesi ile adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmektedir.

2. Değerlendirme

42. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun sağlık ve sosyal güvenlik haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetine benzer türde bir şikâyet Anayasa Mahkemesince Mehmet Hadi Tunç (B. No: 2013/1958, 7/7/2015, § 28) kararında daha önce incelenmiştir. Anılan kararda, sağlık ve sosyal güvenlik haklarının Anayasa’nın 56. ve 60. maddelerinde güvence altına alınmış olduğuna dikkat çeken Anayasa Mahkemesi anılan hakların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamında bulunmadığını vurgulamış ve başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Başvurucunun diğer ihlal iddiaları ise aşağıdaki şekilde değerlendirilmiştir.

43. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı, davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır.

44. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

45. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme "kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi" olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

46. Eldeki uyuşmazlık yönünden başvurucu hakkında başlatılan icra takibinin faturaya dayalı olduğu, borçlu tarafından alacağın tutarının tahkik ve tayininin mümkün olduğu sonucuna ulaşılarak icra inkâr tazminatına karar verilmiştir. Yargıtay içtihadının da bu yönde olduğu görülmektedir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13/7/2011 tarihli ve E.2011/4844, K.2011/11447 sayılı kararı). Bu bağlamda başvurucu tarafından aleyhinde icra inkar tazminatı hükmedilmesini engelleyen bir kanun hükmü ileri sürülmediği gibi başvurucunun bu iddiasını destekler mahiyette yerleşik bir yargısal içtihat da sunulmamıştır.

47. Netice olarak yargılamada mahkemelerin yorumu açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatası içermediği gibi başvurucu tarafından da bu yorumun yerleşik içtihattan saptığı ya da derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığı gösterilebilmiş değildir.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. 1. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(E.K. [1.B.], B. No: 2018/27442, 21/6/2023, § …)
   
Başvuru Adı E.K.
Başvuru No 2018/27442
Başvuru Tarihi 31/8/2018
Karar Tarihi 21/6/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, açılan davadan haberdar olunmaması, icra aşamasında faturanın tebliğ edilmemesi ve tahkikat aşamasında bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi sebebiyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin, yargılamanın uzun sürmesi sebebi ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları ile likit olmayan alacak yönünden icra inkar tazminatına hükmolunması sebebi ile yargılama sonucunun adil olmadığı iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 7201 Tebligat Kanunu 25/a
6102 Türk Ticaret Kanunu 21
2004 İcra ve İflas Kanunu 67
42
5490 Nüfus Hizmetleri Kanunu 49
50
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi