logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Tugay Bek [1.B.], B. No: 2018/30943, 21/6/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

TUGAY BEK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/30943)

 

Karar Tarihi: 21/6/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Nahit GEZGİN

Başvurucu

:

Tugay BEK

Vekili

:

Av. Sevil ARACI BEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; haksız gözaltına alma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, gözaltında olumsuz koşullarda tutulma, kelepçe takılması ve bu sırada darbedilme ile olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle de insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/10/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Başvurucunun İddiaları İle İlgili Soruşturma İşlemleri

9. Başvurucu 1975 doğumlu olup avukattır.

10. Başvurucu, PKK/KCK terör örgütüne üye olma ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından yürütülen ceza soruşturması kapsamında 12/12/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/12/2016 tarihli kararıyla başvurucunun imza atmak suretiyle adli kontrol altına alınmasına ve yurt dışına çıkışının yasaklanmasına karar verilmiştir.

11. Başvurucu gözaltında tutulduğu 14/12/2016 tarihinde hakkında sağlık raporu alınması amacıyla Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğüne götürüldükten sonra gerekli olmadığı hâlde ellerinin arkadan kelepçelendiğini ve bir grup kolluk görevlisi tarafından darbedildiğini ileri sürmüştür.

12. Türkiye Barolar Birliğinin 19/12/2016 tarihli yazısıyla başvurucu hakkında 12/12/2016 tarihinde başlatılan yakalama ve gözaltı sürecinde, başvurucuya yapıldığı duyumu alınan kelepçe uygulaması ile darp fiiline ilişkin olarak Adana Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunulmuştur.

13. Başsavcılık iddialara ilişkin olarak bir soruşturma başlatmış, kolluğa, yakalama ve gözaltı süreci ile ilgili olarak düzenlenen belgelerin, olayla ilgili kamera görüntülerinin, başvurucu hakkında düzenlenen doktor raporlarının gönderilmesi talimatı vermiştir.

14. Kolluk, başvurucu hakkındaki doktor raporlarını Başsavcılığa göndermiş, başvurucunun yakalanmasıyla ilgili görüntü kayıtlarının ise bulunmadığını Başsavcılığa bildirmiştir.

15. Başsavcılık, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünden başvurucuya ilişkin doktor raporlarının incelenmesini ve başvurucu hakkında kesin bir rapor düzenlemesini istemiştir. Şube Müdürlüğü 7/3/2017 tarihinde bir rapor düzenlemiştir.

16. Başsavcılık başvurucunun iddialarına ilişkin fotoğrafları da içeren bir rapor düzenlenmesi için bir bilirkişi belirlemiştir. Bilirkişi 3/4/2017 tarihinde raporu düzenlemiştir.

17. Başsavcılık 4/4/2017 tarihinde kolluktan Adana İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) koridorunu ve nezarethane giriş çıkışını gösteren güvenlik kamerası kayıtlarını da istemiştir.

18. Kolluğun 11/4/2017 tarihli yazısında istenen nezarethane görüntü kayıtlarının yeni görüntü kaydı sebebiyle silindiği ifade edilmiş, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğüne ait 14/12/2016 ve 15/12/2016 tarihli güvenlik kamerası görüntülerinin tamamının CD ortamına aktarılarak gönderildiği bildirilmiştir.

19. Başsavcılık 4/4/2017 tarihinde kolluktan şu hususları talep etmiştir:

- Başvurucunun Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde gözaltında bulunduğu üçüncü günde, rapor düzenlenecek yerde görevli polis memurlarının teşhise elverişli fotoğraflarının gönderilmesi

- Aynı yerde ve aynı günde görevli olup TEM'de çalışan polis memuru O.nun ve Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde görevli, elli beş yaşlarında, kır saçlı, renkli gözlü, resmî kıyafetli polis memurunun belirlenmesi, şüpheli olarak ifadelerinin alınması amacıyla Başsavcılığa müracaatlarının sağlanması

- Başvurucunun emniyet müdürlüğünde iken hastaneye gitmek istediğini söylediği hâlde ellerinin arkadan kelepçelenmesinde ısrar eden ve böylece hastaneye sevkini engelleyen memurların tespit edilmesi ile ifadelerinin alınması amacıyla başvurularının sağlanması

- Başvurucu gözaltına bulunduğu sırada yanında bulunan kişilerin kimlik ve adres bilgilerinin gönderilmesi

- Başvurucunun gözaltında tutulduğu üçüncü günde, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğüne götürüldüğünde, başvurucuyu muayene eden doktorun tanık olarak ifadesinin alınması amacıyla başvurusunun sağlanması

20. Kolluğun 25/5/2017 tarihli yazısıyla 4/4/2017 tarihinde talep edilen hususların tamamlandığı belirtilmiş, bu kapsamda başvurucunun 14/12/2016 tarihinde sağlık raporu alınması amacıyla Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğüne götürüldüğü sırada görevli polis memurlarının fotoğrafları ve aynı güne ait görev listesi gönderilmiştir. Ayrıca Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde görevli polis memurunun F.M. olduğu tespit edilmiş, F.M. ile tanık doktora bilgilendirmelerin yapıldığı ifade edilmiştir. Öte yandan başvurucunun 15/12/2016 tarihinde hastaneye gitmek istemediğine dair tutanak ile başvurucuyla birlikte gözaltında bulunan kişilerin bilgileri de gönderilmiştir.

21. Başsavcılığın kolluğa yazdığı 13/6/2017 tarihli yazıyla, F.M.nin belirtilen tanıma uymadığı ifade edilmiş; Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde görevli elli veya elli beş yaşlarında, kır saçlı, renkli gözlü ve resmî kıyafetli polis memurunun başvurmasının sağlanması istenmiştir.

22. Başsavcılık kolluğa yazdığı 25/5/2017 tarihli yazıyla, bilirkişi raporunda yer alan ve başvurucunun darbedildiği fotoğraflarda görülen polis memurlarının tespit edilmesini, ifadelerinin alınması amacıyla Başsavcılığa başvurmalarının sağlanmasını istemiştir.

23. Kolluk 16/6/2017 tarihinde Başsavcılığın 25/5/2017 tarihli yazısına bir cevap vermiştir. Bu cevapta, gönderilen fotoğraflardaki görüntü kalitesinin düşük olması ve gece karanlığı nedeniyle fotoğraflardaki resmî üniformalı görevlilerin tespitinin mümkün olmadığı bildirilmiş; bu yönde düzenlenen tutanak da Başsavcılığa gönderilmiştir.

24. Başsavcılık; Bağlar Polis Merkezine yazdığı 15/11/2017 tarihli yazıyla, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde 12/12/2016 ile 19/12/2016 tarihleri arasında görev yapan kırk beş veya elli yaşlarında, beyaz saçlı, renkli gözlü, orta boylu, hafif kilolu, A. isimli polis memurunun kimlik ve görev yeri bilgilerinin gönderilmesini istemiştir.

25. Bağlar Polis Merkezinin 28/11/2017 tarihli cevap yazısında, belirtilen kolluk görevlisinin A.A. olduğunu ve Mersin'e atandığı bildirilmiştir.

1. Adli Tıp Kurumu Raporu

26. Başvurucu hakkında Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünün düzenlediği 7/3/2017 tarihli raporun ilgili kısmı şöyledir:

"... Adana Devlet Hastanesi Adli Tıp Polikliniği'nin 12/12/2016 tarih ve 48886 sayılı raporunda; alın sağ yanında yaklaşık 3 cm, 2 cm, orta hatta yaklaşık 3x1 cm abrazyon, sağ el bileği iç yüzde yaklaşık 2 cm çizgisel abrazyon, üst yüzde 2 adet yaklaşık 7 cm abrazyon, sol el bileği iç yüzde yaklaşık 1x0,5 cm abrazyon, burun üzerinde orta hat ön yüz alt uçta 2 adet yaklaşık 1 cm abrazyon mevcut olduğu,

Adana Devlet Hastanesi Adli Tıp Polikliniği'nin 12/12/2016 tarih ve 49025 sayılı raporunda; burun sırtında 1 cm lineer cilt çiziği, sağ el bileğinde sarmalar tarzda kırmızı renkli hiperemi, bu lezyon üzerinde 1-2 cm cilt abrazyonu, sol el bileğinde sarmalar tarzda hiperemi, bu lezyon üzerinde 1 cm cilt abrazyonu, alnın sağında 3-4x2 cm kırmızı renkli yüzeysel cilt abrazyonu, kafada yumuşak doku şişliği görüldüğü,

Adana Devlet Hastanesi Adli Tıp Polikliniği'nin 12/12/2016 tarih ve 49150 sayılı raporunda; burun üstünde yaklaşık 2 cm lik sıyrık, alın sağ tarafında yaklaşık 1 cm çaplı ekimoz, oksipital bölgede yaklaşık 0,6 cm çaplı ödem ve palpasyonla hassasiyet, sol omuzda palpasyonla hassasiyet, her iki el bilekte yüzeysel sıyrık, sağ el 2.ve 4.parmakta eklem üstünde dermatit (1 yıldır olduğu beyanı ile) 3.parmak tırnak kısmında yüzeyel sıyrık, sol arka toraksta alt kosta üzerinde yaklaşık 6 cm ve yaklaşık 3 cm olan lineer ekimoz mevcut olduğu,

Adana Devlet Hastanesi Adli Tıp Polikliniği'nin 12/12/2016 tarih ve 49291 sayılı raporunda; yeni görülen lezyon görülmediği, sol omuz ağrısı için nöroşirürji ve ortopedi polikliniği önerildiği, şahsın aktif şikayeti olmadığı, normal olduğu görüldüğü,

Adana Devlet Hastanesi Adli Tıp Polikliniği'nin 12/12/2016 tarih ve 49387 sayılı raporunda; eski rapora ek yeni lezyon bulunmadığı,

Adana Devlet Hastanesi Adli Tıp Polikliniği'nin 12/12/2016 tarih ve 48438 sayılı raporunda; yeni lezyon bulunmadığı,

Adana Devlet Hastanesi Adli Tıp Polikliniği'nin 12/12/2016 tarih ve 48562 sayılı raporunda; yeni lezyon bulunmadığı,

Adana Devlet Hastanesi Adli Tıp Polikliniği'nin 12/12/2016 tarih ve 48742 sayılı raporunda; yeni lezyon saptanmadığı kayıtlı olduğuna göre;

SONUÇ:

Kişide yumuşak doku lezyonlarına neden olan yaralanmasının,

1- Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum OLMADIĞI,

2- Kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte OLDUĞU,

3-Vücudundan kemik kırığı tarif edilmediği kanaatini bildirir rapordur."

2. Bilirkişi Raporu

27. Bilirkişinin 3/4/2017 tarihli raporunda olaya ait fotoğraflar ile bu fotoğraflara ait açıklamalara yer verilmiş ve şu hususlar ifade edilmiştir:

"... Soruşturma dosyasında mevcut 2 adet CD ile 1 adet DVD incelenmiş olup DVD ve CD'lerin içerisinde 'Adli Tıp Girişi, Adli Tıp Protokol Girişi ve Adli Tıp İçini' çeken üç farklı açıdan kurulu kamera kayıtları olduğu,

Kamera kayıtlarının (güvenlik kamerasının tarih ve saatine göre) 14/12/2016 günü saat 21:29:59 ile 23:59:57 arasını çeken kayıtlar olduğu,

Kamera kayıtlarında herhangi bir ses kaydı olmayıp kayıtların sadece görüntüden ibaret olduğu,

Kamera kayıtlarında 14/12/2016 günü saat 22:27:16 da müştekinin Adli Tıpa getirildiği, saat 22:51:38 de müştekinin Adli Tıp içerisinde masanın yanında duran resmi kıyafetli polis memuru ile bir müddet konuştuğu, polis memuruna doğru eli ile işaret yaptığı, saat 22:57:37 de sivil kıyafetli bir polis memuru tarafından müştekinin koltuklara doğru götürüldüğü ancak müştekinin geri döndüğü ve masanın yanında bulunan resmi kıyafetli polis memuru ile konuşmaya devam ettiği, akabinde sivil kıyafetli polis memuru tarafından müştekinin yerine oturtulduğu, 23:03:02 müştekinin masanın yanında duran resmi ve sivil kıyafetli şahıslar ile tekrar bir şeyler konuştuğu, saat 23:04:02 de müştekinin doktor odasına girdiği ve saat 23:05:21 de geri çıktığı, daha sonra müştekiye polis memurları tarafından kelepçe takılmak istendiği ancak müştekinin karşı çıktığı, saat 23:05:40 da polis memurları tarafından müştekinin yere yatırıldığı, saat 23:07:12 de müştekinin ikinci kez doktor odasına girdiği ve saat 23:14:14 de geri çıktığı, daha sonra polis memurları ile müştekinin tartıştıkları, polis memurlarının müştekiyi tuttukları, saat 23:15:11 de müştekinin kendisini arkaya doğru attığı bunun üzerine saat 23:15:12 de polis memurlarının müştekiyi yere yatırdıkları, saat 23:16:01 de polis memurlarının müştekiye kelepçe takarak götürmeye çalıştıkları ancak müştekinin gitmek istemediği ve polis memurlarına karşı direndiği, polis memurlarının ise müştekinin başını öne eğerek Adli Tıp'ın içerisinden çıkarmaya çalıştıkları, saat 23:16:10 da polis memurları tarafından müştekinin Adli Tıp'ın ön kısmına çıkartıldığı ancak müştekinin yine polis memurlarına direnmeye devam ettiği bu esnada bir polis memurunun sağ ayağı ile müştekiye tekme attığı, saat 23:16:13 de ve 23:16:16 da başka bir polis memurunun müştekiye iki kez tekme attığı, saat 23:16:17 de ise müştekinin polis aracına bindirildiği görülmüştür.

Ayrıca kamera kayıtlarında herhangi bir ses kaydı olmamasından dolayı müştekinin tehdit ve hakarete maruz kalıp kalmadığının tespitinin bu görüntüler üzerinden yapılamayacağı kanaatine varılmıştır..."

3. Olaya İlişkin Olarak Düzenlenen Tutanak

28. Başvurucunun iddia ettiği olay hakkında 14/12/2016 tarihi saat 23.50'de kolluk görevlileri tarafından bir tutanak düzenlenmiş ve söz konusu tutanak, yedi polis memuru tarafından imzalanmıştır. Bu tutanakta özetle başvurucunun görevlilerin yanına gelerek "Polislere söyle, düzgün davransınlar yoksa karşılığını bulurlar, kötü olur." şeklinde tehditte bulunduğu, şüphelilerin kaçmaması, görevlilere ve kendilerine zarar vermemeleri amacıyla on dokuz şüpheliye kelepçe takıldığı ancak başvurucunun kelepçe takılacağı sırada "Siz kimsiniz lan bana kelepçe takacaksınız, benim kim olduğumu biliyor musunuz da bana kelepçe takmaya çalışacaksınız, ben avukatım bana kelepçe takamazsınız." dediği, başvurucuya ellerini uzatması, kelepçe takılmaması hâlinde zor kullanılarak kelepçe takılacağı yönünde defalarca ikazda bulunulduğu ancak başvurucunun eliyle direndiği ve bu sırada üç kolluk görevlisinin yaralandığı belirtilmiştir.

29. Tutanakta ayrıca orantılı bir şekilde bedensel kuvvet kullanılarak başvurucunun yere yatırıldığı, bu sırada başvurucunun kafasını yere vurduğu ve kendisine zarar verdiği, başvurucuya kelepçe takıldığı, tekrar sağlık raporu alınması amacıyla doktor nezaretinde kelepçesinin açıldığı ve muayenenin gerçekleştirildiği ifade edilmiştir. Muayene sonrasında başvurucunun kelepçe takılmasına tekrar direndiği ve "Yine taktırmayacağım, sıkıyorsa gelin zor kullanın, kelepçe takın da görelim, bana asla kelepçe takamazsınız, taktırmayacağım." yönünde ifadeler kullandığı, başvurucuya arkasını dönüp ellerini birleştirmesi, direnmesi hâlinde kendisine zarar verebileceği yönünde ikazlarda bulunulmasına rağmen başvurucunun direndiği ve bir polis memurunun üniformasının bacak kısmını çekerek yırtılmasına neden olduğu, başvurucuya orantılı bir şekilde güç kullanarak usulüne uygun kelepçe takıldığı, polis aracına bindirilerek Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne getirildiği belirtilmiştir.

4. Tanık Beyanları

30. Tanık Dr. İ.H.Ş.nin 14/11/2017 tarihinde alınan beyanında özetle başvurucuyu muayene ettiğini, herhangi bir darp veya cebir izi görmediğini, muayene sonrasında dışarıdan sesler duyduğunu, başvurucunun "Yardım edin, yapmayın." dediğini duyduğunu, kalabalıkta başvurucuyu görmediğini, arbede yaşandığı için başvurucuyu tekrar muayene ettiğini, bulguları önceki rapora ilave ettiğini, başvurucuya kimlerin vurduğunu bilmediğini ifade etmiştir.

31. Tanık H.B.nin 22/8/2017 tarihinde alınan beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"Müşteki Tuğay BEK ile aynı tarihte emniyetin nezarethanesinde kaldım. Hergün akşamüstü Adli Tıp Birimine muayene için iki araçla götürülüyorduk. Son gittiğimizde Tuğay BEK ayrı, ben ayrı araçtaydık. Adli Tıp Birimine gittik, vakit akşamdı. Hepimiz muayene olduk. Tuğay BEK muayaneden çıkınca TEM'deki sorumlu memura 'Biz gelirken bazı tahrikler oldu, sorumlu sizsiniz, sorunu siz çözün' dedi. Bu sırada içeride adli tıp'da resmi polis memuru vardı. Bu kişinin ismini bilmiyorum. Bu memur Tuğay BEK'e 'sen ne demek istiyorsun, neyi, kimi suçluyorsun' dedi. Tuğay BEK'de bu memura 'ben sizinle muhattap değilim, sorumlu memur ile konuşuyorum' dedi. Muayene olduktan sonra salona geçtik. Salondayken arabaya bindirmek için kelepçelenmek istenildi, ters kelepçe takılacağı söylendi. Memurlar, ters kelepçe takıyoruz, dedi. Tuğay BEK'de ellerini öne doğru getirerek 'kelepçeleyebilirsin ama ters kelepçe ahlaki değildir, insan onuruna aykırıdır, ben bunu kabul etmiyorum, ben avukatım' dedi. Çevik kuvvet görevlileri ters kelepçe takacaklarını söylediler. Tuğay BEK tekrar yanı [aynı] davranışta bulundu ve ters kelepçeyi kabul etmedi. Bunun üzerine 10-15 tane polis Tuğay BEK'i zoraki yere yatırdılar, kafasına yumrukla vurdular, kaç kişinin vurduğunu bilmiyorum. Yerdeyken Tuğay BEK'e ters kelepçe taktılar ve yerden kaldırdılar. Tuğay BEK alın kısmından yaralanmıştı, bu nedenle polis memurlarına 'ben tekrar muayene olmak istiyorum' dedi. Polis memurları muyaneye götürdüler, tekrar çıkınca tekrar ters kelepçe takılacağını söylediler. Tuğay BEK ellerini uzatarak, bu şekilde kelepçeleyebilirsiniz, dedi. Polis memurları kabul etmediler. Tekrar Tuğay BEK'i yere yatırdılar, ters kelepçe taktılar. Bu şekilde alıp arabaya götürdüler. Müşteki Tuğay BEK'i yere yatırıp darp eden polislerin kim olduğunu ve isimlerini bilmiyorum. Ancak TEM'de görevli sivil memurun ismini bilmiyorum, kendisini görürsem tanırım. Bilgim ve gördüm bundan ibarettir, başka diyeceğim bir şey yoktur. Dedi."

32. Tanık O.S.nin 15/8/2017 tarihinde alınan beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"... Müşteki Tugay Bek ile aynı tarihlerde emniyette nezarethanede kaldım. Aynı otobüsle rapor almak için Adli Tıp birimine götürülüyorduk. Ben çapraz arkasındaydım. Müşteki, yanındaki arkadaşı ile konuşuyordu. Çevik kuvvetten genç bir polis ismini bilmiyorum 'konuşma' diye uyardı. Müşteki de konuşabileceğini söyledi. Konuşmalar sırasında polis memuru, müştekiye 'sen zanlısın, ters kelepçe takarsam görürsün' dedi. Müşteki de 'konuşmak yasak değil, suç değil, konuşabilirim' dedi. Avukat olduğunu da söylemişti. O andan itibaren tüm polislerin bize karşı tavırları sertleşti. Muayene öncesi polis memurları kelepçeleri hazırladılar. Masanın üzerine bıraktılar. Muayenesi biteni ters kelepçeliyorlardı. Müştekiye sıra geldiğinde 'ben direnme hakkımı kullanıyorum' dedi. Orada Adli Tıp'da görevli polis 'yatırın şu haini' dedi. İsmini bilmiyorum. Ancak orada sürekli nöbet tutan bir polisti. Bu polis memuru da dahil olmak üzere en az 3-4 polis müştekiyi yere yatırdılar. Müşteki de direndi. Müştekiyi bağırta bağırta ters kelepçe taktılar. Polis memurları araya sıralandılar. Bizim görmemize mani olmak istediler. Ancak ben yine de müştekinin yere yatırılıp ters kelepçe takıldığını gördüm. Müşteki, bağırıyordu, acılı sesler çıkartıyordu. Daha sonra otobüse götürdüler. Tekme ve tokatla bindirdiler. Polis memurları çevik kuvvette görevli polis memurlarıydı. Hatta ben de orada mağdur olmuştum. Kelepçe ters takıldığında bileğimin birisi fazla sıkılmıştı. Polis memuruna, 'size kelepçe takılması öğretilmiyor mu' dedim. Polis memuru da 'senden mi öğreneceğiz' diye cevap verdi. Benim bağırtma temden bir polis memuru geldi. Ben öğretmen olduğum için bana 'hocam kasıtlı değil' dedi. Bir keski aradılar. Elime batan kısmı kestiler. Daha sonra kelepçeyi normal olarak ters taktılar. Bileğimin ağrısı geçmişti. Ben ters kelepçeye karşı gelmiş değilim. Müşteki ile birlikte emniyete getirildikten sonra müşteki 'başım ağrıyor' diyordu ve terliyordu. Biz de görevli polis memuruna doktora gitmesi gerektiğini söyledik. Polis memuru yeniden ters kelepçe takacağını söylediler. Müşteki, kabul etmedi. Bunun üzerine müştekiyi yine yere yatırdılar. Ters kelepçe takmaya çalıştılar. Ancak bundan sonrasını ben görmedim. Ben orada nezarethanede olduğum halde yapılan muameleyi gördüğüm için 'yapmayın, çocukları var' diye bağırmıştım. Emniyette de ters kelepçe takmak isteyen polisin adını bilmiyorum. Benim bilgim bundan ibarettir dedi."

33. Başsavcılık tarafından dinlenen ve başvurucu ile aynı tarihte nezarethanede kalan diğer on bir tanık da benzer yönde beyanda bulunmuştur.

5. Başvurucunun Beyanı

34. Başsavcılık tarafından 4/4/2017 tarihinde başvurucunun beyanı alınmıştır. Başvurucu beyanında özetle;

- Gözaltında bulunduğu üçüncü günde Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğüne giderken araçtaki bir diğer şüpheliye müziğin güzel olduğunu belirtmek istediğini, oradaki kolluk görevlisinin hiçbir şekilde konuşamayacaklarını söylediğini, itiraz edince "Önüne dön lan, sana ters kelepçe takarım." dediğini, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğüne getirildiklerinde muayene sırası geldiğinde bankoya yaklaşarak oradaki görevliden İstanbul'un Beşiktaş ilçesinde patlayan bomba sebebiyle Çevik Kuvvetin gergin olduğunu, Çevik Kuvveti uyarmasını istediğini, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde görevli olduğunu tahmin ettiği elli beş yaşlarında, kır saçlı, renkli gözlü, resmî kıyafetli polis memurunun kendisine "Sen polisi tehdit mi ediyorsun, terbiyesiz, vatan haini." gibi ifadeler kullandığını,

- Bu sırada TEM'de görevli O. isimli polis memurunun kolluk görevlileriyle konuştuğunu, sonrasında muayenesi sona eren şüphelilere ters kelepçe takılması talimatı verdiğini, bunun üzerine aynı polis memurunun yanına yaklaşarak bunun kötü muamele olduğunu ve onur kırma amacı taşıdığını, kelepçesiz geldiklerini, güvenlik ihtiyacı varsa düz kelepçe takabileceklerini söylediğini,

- Muayenesi tamamlandıktan sonra da ellerinin önden kelepçelenebileceğini söylediğini, O. isimli kolluk görevlisinin telefonla konuştuktan sonra "Ters kelepçe takıyoruz." dediğini, Çevik Kuvvet polislerinin kendisini önce ayakta, sonra yere yatırarak darbetmeye başladığını, vücuduna ve kafasına vurduklarını, bir polisin ağzını kapatarak burun deliklerine parmaklarını sokup kafasını arkaya yatırdığını, bu şekilde direncini kırdıklarını ve kelepçe taktıklarını,

- Kendisini ayağa kaldırdıkları sırada ağzını açtıklarında doktora seslendiğini ve böylece ikinci kez muayene olduğunu, doktorun vücudundaki darp izlerini rapora yazdığını,

- Muayene sonrasında kolluk görevlilerinin tekrar ters kelepçe takmak istediğini, kabul etmemesi üzerine bu kez daha sert bir müdahale ile karşılaştığını, önce ayakta, sonra yerde darbedildiğini, yere yatırıldığını, ters kelepçe takıldıktan sonra Çevik Kuvvet otobüsüne götürüldüğünü, ters kelepçe takıldıktan sonra da özellikle Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğü giriş kapısında toplanan kolluk görevlileri ile polis otobüsünün girişinde toplanan Çevik Kuvvet polisleri tarafından kafasının üst tarafına, saçlı deri bölgesine çok sayıda yumruk atıldığını,

- Her iki kelepçe takılması sırasında Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde görevli, resmî kıyafetli polis memurunun görevli olmadığı hâlde kendisine arkadan tekme atarak "Vatan haini, şerefsiz, bir de avukat olacaksın." gibi ifadeler kullanarak darbettiğini, o sırada Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde bulunan Çevik Kuvvet polislerinin tamamının darbedilmesine katıldığını, kamera kayıtlarından bu durumun tespit edilebileceğini,

- Nezarethaneye getirildiğinde ağrıları olduğunu belirtmesine rağmen doktora götürülmeyip darp izlerinin gizlenmeye çalışıldığını beyan etmiş ve sorumlulardan şikâyetçi olmuştur.

35. Başsavcılık 3/7/2017 tarihinde başvurucuya fotoğraflar göstermiştir. Başvurucu, fotoğraflar üzerinden bir teşhis yapmasının mümkün olmadığını, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğündeki kadın memurlar dışındaki polis memurlarının darbedilmesine ve kelepçe takılmasına katıldığını ifade etmiş ve şikâyetini tekrarlamıştır.

6. Şüpheli İfadeleri

36. Şüpheli O.O. 26/5/2017 tarihinde alınan ifadesinde başvurucunun sağlık raporunun alınması amacıyla Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğüne götürüldüğünü, muayene için bekledikleri sırada başvurucunun kolluk görevlilerini tehdit ettiğini, diğer şüphelilerle konuştuğunu, onları kışkırttığını, ikazlara uymadığını, bu nedenle kalabalık bir grup oldukları için sağlık raporu alınan şüphelilere, kaçmalarını, kendilerine ve başkalarına zarar vermelerini önlemek amacıyla muayeneleri sonrasında kelepçe takıldığını, başvurucunun bu duruma karşı çıktığını, sağlık raporu alındıktan sonra başvurucuya da kelepçe takmak istediklerini ancak başvurucunun direndiğini, bu nedenle yere yatırılarak kelepçelendiğini ifade etmiştir.

37. Şüpheli O.O. ayrıca başvurucunun "Yaralandım, tekrar doktor raporu almak istiyorum." dediğini, başvurucu hakkında ikinci kez doktor raporu alındığını, muayene çıkışında başvurucunun kelepçe takılmasına yeniden direnip kendisini sağa sola atarak kelepçelenmesini engellemesi sonucu başvurucuya direncini kıracak ölçüde bedensel kuvvet uygulandığını, yere yatırılarak kelepçelendiğini, ayağa kaldırıldıktan sonra polis otobüsüne götürüldüğünü beyan etmiştir. Meydana gelen olayda yaralandıklarını ve bu konuda rapor aldıklarını, kendilerini yaralayan ve tehdit eden başvurucu hakkında şikâyette bulunduklarını ifade etmiştir.

38. Şüpheli A.A. talimat yoluyla 14/3/2018 tarihinde alınan ifadesinde özetle olay günü başvurucunun kolluk görevlilerine direndiğini ve kolluk personelini tehdit ettiğini, görevli polislerin başvurucuyu etkisiz hâle getirerek yere yatırdığını ve kelepçe taktığını, getirilen şüphelilerden onları getiren polislerin öncelikli olarak sorumlu olduğunu, bu nedenle başvurucuya fiziksel temasta bulunmadığını ve başvurucuya hakaret etmediğini ifade etmiş; sadece başvurucunun polise söylediği "Söyle bana adam gibi davransın, benimle adam gibi konuşsun." sözlerine cevap verdiğini beyan etmiştir.

B. Soruşturma Sonucunda Verilen Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

39. Başsavcılık 28/3/2018 tarihinde başvurucunun kelepçelenmesine ve doktora götürülmemesine dair şikâyetleri hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... Yakalanan kişinin direnmesi, saldırıya yeltenmesi veya saldırıda bulunması hallerinde kendisine kelepçe takılacağı, kelepçe, kişinin iki eline önden veya arkadan takılabileceği gibi güvenlik amacıyla bir kolluk ile kelepçeli götürülen kişiye bağlanarak da kullanılabileceği, kanun koyucunun kelepçenin nasıl takılacağını öngörmediği, kelepçe takılmasının kolluğun takdirine bırakıldığı, bu nedenle müştekinin kelepçelenmesinin normal olduğu, yasaya aykırılığın söz konusu olmadığı,

Müşteki Tugay Bek, ters kelepçe takılması sırasında her ne kadar darp edildiğini iddia etmiş ise de,

Yukarıda belirtilen 14/12/2016 tarihli tutanakta bildirildiği üzere kelepçe takılmasına karşı geldiği, kelepçe takmak için görevlilerce yere yatırıldığı ve zor kullanıldığı, bu sırada başını yere vurarak kendisine zarar verdiği, şüpheli polis memurlarının zor kullanma yetkileri dahilinde yaralanmaların meydana geldiği,

Müşteki Adli Tıp Biriminden Tem Şubeye götürüldüğünde tekrar doktora götürülmek istediğini beyan ettiği, ancak şüpheli polis memurlarının kendisini doktora götürmediklerini ve şikayetçi olduğunu beyan etmiş ise de,

Müşteki 15/12/2016 günü saat 01.00 sıralarında midesinin bulandığını söyleyip hastaneye giderek tedavi olmak istediğini nezarethane görevlisine iletmesi üzerine tedavisi yaptırılmak üzere nezarethaneden çıkartıldığı, hastaneye götürmek için ters kelepçe takılmak istendiğinde 'ben ters kelepçe taktırmam, takmak isterseniz de zor kullanmak zorundasınız' demesi üzerine kendisine ters kelepçe takmak zorunda olduklarını, uygun şekilde izah edildiğinde 'bana ters kelepçe takacaksanız tedaviye gitmiyorum' diyerek nezarethaneye geri döndüğüne dair 15/12/2016 tarihli olup saat 01.35'te düzenlenen tutanağa göre kendisinin doktora gitmediğinin tüm dosya kapsamından anlaşılmakla müştekinin iddiaları konusunda şüpheliler hakkında KAMU ADINA KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA..."

40. Başvurucu anılan karara itiraz etmiş; dilekçesinde Başsavcılıktaki beyanını tekrar etmiştir. Başvurucunun itirazı Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 31/7/2018 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 10/9/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

41. Başvurucu 8/10/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

C. Soruşturma Sonucunda Açılan Davaya İlişkin Süreç

42. Başsavcılık 28/3/2018 tarihinde şüpheli A.A. hakkında hakaret ve kasten yaralama suçlarından iddianame düzenlemiştir. İddianamede özetle suç tarihinde Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde görevli olan polis memuru A.A.nın başvurucuya "Sen polisi tehdit mi ediyorsun, terbiyesiz, vatan haini." deyip tekme atarak üzerine atılı suçları işlediği ifade edilmiş ve cezalandırılması talep edilmiştir.

43. Adana 9. Asliye Ceza Mahkemesi 11/6/2019 tarihinde A.A.nın atılı suçlardan cezalandırılmasına ve ilgili hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

44. Bu karara yapılan itiraz Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/9/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

45. Başvurucu bu kararı bireysel başvurusuna konu etmemiştir.

D. Başvurucu Hakkında Açılan Ceza Davasına İlişkin Süreç

46. Başvurucu hakkında 4/7/2017 tarihli iddianame ile kolluk görevlileri A.K. S.K.ve O.O.ya karşı görevi yaptırmamak için direnme suçundan cezalandırılması istemiyle dava açılmıştır. İddianamede özetle kelepçe takma işlemi sırasında başvurucunun müştekilere direnerek eliyle vurduğu, görevlileri tırnağıyla yaraladığı, bu nedenle müştekilerin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı ifade edilmiştir. Kovuşturma inceleme tarihi itibarıyla devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

47. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

 (3) Kasten yaralama suçunun;

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

işlenmesi halinde şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."

48. 5237 sayılı Kanun'un "Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" kenar başlıklı 256. maddesi şöyledir:

"(1) Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır."

49. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salȃhiyet Kanunu'nun "Zor ve silah kullanma" kenar başlıklı 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.

Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.

İkinci fıkrada yer alan;

a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,

b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,

ifade eder.

Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.

Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.

..."

50. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Yakalanan veya tutuklanan kişilerin nakli" kenar başlıklı 93. maddesi şöyledir:

"(1) Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir."

51. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin "Yakalanan ve nakledilecek şahıslara uygulanacak tedbirler" kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

52. Anayasa Mahkemesinin 21/6/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

53. Başvurucu, usul ve yasaya aykırı olarak uzun süre gözaltında tutulduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

54. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

55. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150).

56. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Gözaltında Olumsuz Koşullarda Tutulma Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

58. Başvurucu, gözaltında olumsuz koşullarda tutulduğunu belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

59. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

60. Anayasa Mahkemesi gözaltında tutulan kişilerin nezarethanedeki tutma koşullarının yetersizliği nedeniyle kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddialarıyla ilgili olarak temel ilkeleri ortaya koyduğu ve değerlendirmelerde bulunduğu kararında, şikâyete konu yetersiz koşullardaki tutma hâli sona ermişse idari yargı yolunda açılacak tam yargı (tazminat) davasını etkili bir yol olarak kabul etmiştir (Nebahat Baysal Gül, B. No: 2016/14634, 28/5/2019, §§ 17-31; ayrıca yetersiz miktarda yiyecek ve içecek verilmesi iddiası yönünden bkz. Tuncay Gürsen, B. No: 2016/35379, 15/1/2020, §§ 17-23). Bu başvuruda da anılan içtihatta belirlenen temel ilkeden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

61. Bu durumda 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi dikkate alındığında ulaşılabilir ve tutulma koşullarının standartlara uygun olmaması sebebiyle doğan maddi ve manevi zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen tam yargı davası başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.

62. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Kamu Görevlilerinin Kasıtlı Fiilleri Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

63. Başvurucu; gözaltında bulunduğu 14/12/2016 tarihinde bir grup şüpheliyle birlikte sağlık raporu alınması amacıyla Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğüne götürüldüğünü, bu süreçte kolluk görevlilerinin sert tavırlar sergilediklerini, muayene öncesinde kolluk amirine bu durumu söyleyerek görevlileri uyarmasını istediğini, muayene işlemi biten şüphelilere gerekli olmadığı halde ellerinin arkadan kelepçelendiğini ifade etmiş;

- Muayenesi bittikten sonra kendisine de ters kelepçe takılmaya çalışıldığını, polis memurlarına bunun gerekli olmayıp ellerinin önden kelepçelenebileceğini söylediğini ancak oradaki tüm memurlar tarafından üzerine bastırıldığını, tekme ve yumruk darbeleri ile yere yatırılıp hakarete ve tehdide maruz bırakıldığını, bu haldeyken ellerinin arkadan kelepçelendiğini,

- Kafasına ciddi darbeler aldığı sırada bir kolluk görevlisinin burun deliklerine iki parmağını soktuğunu, ağzını kapatarak nefes almasını engellediğini,

- İkinci kez muayene olmak istediğini, bu nedenle kelepçelerin çıkarıldığını ancak muayene sonrasında tekrar ters kelepçe takılmak istendiğini, kabul etmeyince darbedildiğini, getirildiği otobüse kadar Çevik Kuvvet polislerince bir koridor oluşturulduğunu, aradan geçerken tekme ve yumruklarla darbedildiğini belirterek kötü muamele yasağının, adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

64. Bakanlık görüşünde, Başsavcılığın ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında başvurucunun iddialarını incelediği, şüphelilerin ifadelerine yer verdiği, kolluk kuvvetleri vasıtasıyla bilgi, belge ve kamera kayıtlarına ilişkin başvurucunun beyanlarının aksi yönde bilgileri ihtiva eden tutanağı özetlediği ve alınan sağlık raporlarının içeriklerine değindikten sonra kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verdiği bildirilmiştir.

65. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.

b. Değerlendirme

66. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

67. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

68. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

69. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

 (1) Genel İlkeler

70. Demokratik toplumun temel değerlerinden olan kötü muamele yasağı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin üçüncü fıkrasında kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

71. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi unsurlar önem taşımaktadır. Anayasa’ya göre kötü muameleler yoğunluk farkı dikkate alınarak işkence, eziyet ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muamele olarak nitelendirilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 83, 84).

72. Kötü muameleye ilişkin iddiaların gerçekliği makul bir şüphenin ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt, yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Özellikle kişinin sağlıklı olarak gözaltına alındığı ancak salıverildiği zaman vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda, söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğünün kamu makamlarına ait olduğu belirtilmelidir (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 94, 95).

73. Diğer taraftan Anayasa'nın 17. maddesi bir yakalamayı gerçekleştirmek için güç kullanımını yasaklamamaktadır. Ancak bu tür bir güç sadece kaçınılmaz ve asla aşırı olmamak kaydıyla kullanılabilmektedir. Ayrıca kişinin kendi davranışından veya tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu neviden fiiller kural olarak kötü muamele yasağına aykırılık oluşturur (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 81).

74. Tutuklu veya hükümlülerin ceza infaz kurumu dışında bulundukları süre boyunca kaçmalarının önlenmesi, kendilerine veya başkalarına zarar verme tehlikesinin bertaraf edilmesi amacıyla kolluk görevlileri tarafından kelepçe gibi bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçların kullanılması kural olarak Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden sorun oluşturmamaktadır. Ancak bu tür tedbirlerin alınıp uygulanmasında tutuklu veya hükümlülerin fiziksel veyahut ruhsal durumları ile tedbirin olası olumsuz etkilerinin birlikte dikkate alınarak bir sonuca ulaşılması gerekir (Ö.U., B. No: 2016/62587, 23/6/2020, § 32).

75. Anayasa Mahkemesinin istikrarlı içtihadına göre kişinin maddi ve manevi varlığı koruma hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin bir yönü bulunmaktadır. Bu kapsamda özellikle kasıtla işlenen kötü muamele fiillerinin aydınlatılmasını, sorumlularının belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesi gerekir. Bu soruşturmanın temel amacı, kişilerin maddi veya manevi varlığına yönelik saldırıları önleme amacı taşıyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

 (a) Kelepçe Takılması ve Bu Sırada Güç Kullanımı Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

76. Somut olayda başvurucu, sağlık raporunun alınması amacıyla götürüldüğü Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünde gerekmediği hâlde ellerinin önden değil arkadan kelepçelenmesinden ve bu sırada kendisine yönelik bedensel güç kullanılıp yaralanmasından şikâyet etmektedir.

77. Başvurucu, PKK/KCK terör örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan yirmi bir şüpheliyle Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğüne götürülmüştür. Başvurucunun 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde başlayan olağanüstü hâl döneminde gözaltına alındığı anlaşılmıştır.

78. Her ne kadar başvurucu güvenlik sorunu olmadığını belirterek ellerinin arkadan kelepçelenmesinin gerekli olmadığını iddia etmiş ise de naklin güvenli şekilde sağlanabilmesi amacıyla başvurucunun bedensel hareketlerini kısıtlamaya yönelik kelepçe kullanılmasının olayın koşulları ve seyri dikkate alındığında makul bir tedbir olduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca başvurucunun ellerinin arkasına alınarak kelepçe kullanılmasının da olayın koşulları dikkate alındığında başlı başına başvurucunun haysiyetini zedeleyecek mahiyette olduğu değerlendirilemez (benzer yöndeki karar için bkz. Murat Köse, B. No: 2017/37375, 13/10/2020, § 34).

79. Bu aşamadan sonra incelenmesi gereken husus kelepçe kullanılmasının ve bu sırada uygulanan bedensel gücün başvurucuda yarattığı fiziksel sonuçlardır. Başvurucu her iki muayenesi sonrasında ters kelepçe takılmasına direnmesi üzerine zor kullanıldığını ifade etmiştir. Kolluk tarafından düzenlenen tutanağa ve bilirkişi raporuna göre başvurucu, kelepçe takılmasına direnmesi nedeniyle yere yatırılmış, sonrasında birkaç kolluk görevlisi tarafından tutularak kendisine kelepçe takılmıştır.

80. Başvurucu hakkında düzenlenen raporda; alnın sağ yanında abrazyonlar (sıyrıklar), sağ el bileği iç yüzeyde abrazyon, üst yüzeyde yaklaşık 7 cm'lik iki abrazyon, sol el bileği iç yüzeyde yaklaşık 1x0,5 cm abrazyon, burun üzerinde ve ön yüz alt uçta, yaklaşık 1 cm'lik iki abrazyon mevcut olduğu belirtilmiştir. Başvurucunun bedensel güç kullanılarak yere yatırıldığı sırada başvurucuya kelepçe takıldığı; mevcut yaralanmalarının, direnmesi sonucunda yere yatırılmasına ve kelepçe takılmasına bağlı olarak alnında, burnunda ve el bileklerinde oluşan sıyırıklar şeklinde olduğu görülmüştür. Başvurucu kelepçe takılması sırasında memurlarca darbedilip kafasına ve vücudunun değişik bölgelerine vurulduğunu iddia etmiştir. Ancak, olaya ilişkin kamera görüntülerini inceleyen bilirkişinin raporunda bu yönde bir tespit yer almadığı gibi doktor raporunda da bu iddiayı doğrulayan bir belirleme bulunmamaktadır. Başvurucu da bilirkişi raporuna karşı herhangi bir itiraz ileri sürmemiştir. Dolayısıyla kelepçe takılması amacıyla başvurucu üzerinde kullanılan gücün orantılı olduğu değerlendirilmiştir.

81. Bu durumda somut olayda başvurucuya kelepçe takılmasının ve bu sırada güç kullanılmasının kötü muamele oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

82. Açıklanan gerekçelerle başlık altında incelenen iddialar yönünden Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.

(b) Başvurucunun Kolluk Aracına Bindirilirken Darbedilmesi Nedeniyle İnsan Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

83. Başvurucu, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünden çıkarılıp polis otobüsüne götürülürken orada bulunan kolluk görevlileri tarafından darbedildiğini ileri sürmüştür.

84. Başvurucunun bu şikâyetlerine konu yaptığı fiillere ilişkin kamera görüntülerinin Başsavcılık tarafından elde edildiği ve bu kayıtlar hakkında bilirkişi incelemesi yaptırıldığı görülmüştür. Söz konusu bilirkişi raporunda başvurucunun polis aracına götürüldüğü sırada iki kolluk görevlisinin başvurucuya tekme attığı ifade edilmiştir (bkz. § 27). Başsavcılık, kolluk görevlisi A.A. hakkında başvurucuya karşı hakaret ve kasten yaralama suçlarını işlediği iddiasıyla iddianame düzenlemiştir.

85. Bilirkişi raporunda başvurucuya tekme attığı tespit edilen memur A.A. hakkında dava açılmışken aynı bilirkişi raporunda başvurucuya A.A. gibi tekme attığı ifade edilen diğer polis memuru hakkında neden dava açılmadığı yönünde Başsavcılığın ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında herhangi bir açıklama yapılmamıştır.

86. Bu tespitler doğrultusunda başvurucunun kelepçelenerek kontrol altına alınıp polis aracına götürüldüğü bir sırada güç kullanımının gerekliliğini ortaya koyan bir durumun ortaya konulamadığı ve dahası eylemin tekme atmak şeklinde gerçekleştirilmesi de dikkate alındığında kötü muamele yasağının ihlal edildiği değerlendirilmiştir.

87. Söz konusu eylemin başvurucuda yarattığı fiziksel ve özellikle de ruhsal etkileri gözönünde bulundurulup somut olay diğer koşulları ile birlikte değerlendirildiğinde kötü muamelenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak nitelendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

88. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

iii. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

89. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

90. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 1.000.000 TL maddi ve 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

91. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

92. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

93. İhlalin kovuşturmaya yer olmadığı ya da daimî arama kararı gibi bazı nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden soruşturma yapılması sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden soruşturma yapılması kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili Cumhuriyet başsavcılığının yeniden soruşturma yapılması sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı Cumhuriyet başsavcılığının yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden soruşturma yapma kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

94. İncelenen başvuruda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul yönden ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin Başsavcılık kararından ve kamu görevlisinin eyleminden kaynaklandığı anlaşılmıştır.

95. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda yapılması gereken iş, Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren ve ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun bir soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi de gerekmektedir.

96. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 117.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

97. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

98. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,7 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gözaltında olumsuz koşullarda tutulmadan dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kamu görevlilerinin kasıtlı fiilleri nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Kelepçe takılması ve bu sırada güç kullanılması nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

2. Darbedilme nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Adana Cumhuriyet Başsavcılığına (Verilen karar 2016/84382 numaralı soruşturma dosyasıyla ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 117.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,7 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Tugay Bek [1.B.], B. No: 2018/30943, 21/6/2023, § …)
   
Başvuru Adı TUGAY BEK
Başvuru No 2018/30943
Başvuru Tarihi 8/10/2018
Karar Tarihi 21/6/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, haksız gözaltına alma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, gözaltında olumsuz koşullarda tutulma, kelepçe takılması ve bu sırada darbedilme ile olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle de insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
İhlal Olmadığı
İhlal Manevi tazminat, Yeniden soruşturma

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 86
256
2559 Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 16
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 93
Yönetmelik 1/6/2005 Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği 7
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi