TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İ.D. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/2774)
|
|
Karar Tarihi:10/2/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Melek ŞAHAN
|
Başvurucu
|
:
|
İ.D.
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması,
tutukluluğun makul süreyi aşması, özel soruşturma usulüne uyulmayarak yetkili
olmayan mahkemelerce tutukluluk incelemesi yapılması ya da itirazın
değerlendirilmesi, sulh ceza hâkimliklerinin yapısı ile bağımsız ve tarafsız
olmaması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın
yapılması, tutukluluğa itiraz değerlendirmelerinde savcılık görüşünün tebliğ
edilmemesi, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluk incelemesi
sonunda verilen kararların tebliğ edilmemesi/geç tebliğ edilmesi, tutukluğun
devamına dair karara yapılan itirazın değerlendirilmemesi/geç değerlendirilmesi
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; savunma hakkının engellenmesi
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 5/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018
tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları
-olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun
yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü
(FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir
yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
8. Başvurucu, en son Akşehir Adliyesinde hâkim olarak
görev yapmıştır.
9. Darbe teşebbüsü sonrasında Akşehir Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu 17/7/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır. İfade tutanağına göre başvurucuya yöneltilen
FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçlamasına dair olay ve olgular açıklanmıştır.
İfade esnasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ve müdafii
Savcılıkta ayrıntılı şekilde savunma yapmıştır.
10. Başvurucu, Savcılık tarafından üzerine atılı silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 18/7/2016 tarihinde
Akşehir Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
11. Başvurucu, Akşehir Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan
sorgusunun ardından 18/7/2016 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklanmıştır.
12. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; Yalvaç
Sulh Ceza Hâkimliği 22/7/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
13. Akşehir Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkındaki
soruşturmanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesi gerektiğini
belirterek 30/8/2016 tarihinde yetkisizlik kararı vermiştir.
14. Yargılama süresi içinde değişik tarihlerde farklı
mahkemelerce tutukluluk durumu değerlendirilen başvurucunun son olarak Ankara
2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/7/2017 tarihli kararıyla tutukluluk hâlinin devamına
karar verilmiştir. Bu karar başvurucuya 11/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve
karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz, Ankara 3. Sulh Ceza
Hâkimliğince 25/12/2017 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
15. Başvurucu 5/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 25/1/2018 tarihli
iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
cezalandırılması istemiyle kamu davası açmıştır.
17. Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesi 1/2/2018 tarihinde
iddianameyi kabul etmiş ve E.2018/22 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması
başlamıştır.
18. Mahkeme 2/5/2018 tarihinde yaptığı ilk duruşmada
başvurucunun savunmasını almıştır. Mahkeme anılan duruşma sonunda başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
19. Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesi 27/9/2018 tarihinde
yaptığı duruşmada terör örgütüne üye olma suçundan başvurucunun 7 yıl 6
ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme anılan duruşma
sonunda hükümle birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin kaldırılmasına, yurt
dışına çıkmamak ve belirlenen yerlere belirlenen sıklıkta imza atmak suretiyle
adli kontrol kararı uygulanmasına da karar vermiştir.
20. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava
istinaf mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
21. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No:
2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
23. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak -UYAP
üzerinden temin edilen ve sunduğu belgelerden- geçimini önemli ölçüde
güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan,
bireysel başvuru tarihi itibarıyla tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunan
başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmesi gerekir.
B. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller
olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma
tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, adli kontrolün
neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, görevli ve yetkili olmayan
mahkemece görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
b. Değerlendirme
25. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklamanın
hukuki olmadığı iddiasıyla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda
bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2016/15141,
2017/20825, 2017/21777, 2018/1176 ve 2018/1178 sayılı dosyalar üzerinden Birinci
Bölüm ve İkinci Bölüm tarafından yapılan incelemeler sonunda açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği
tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden mükerrer başvuru
niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer
başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
27. Başvurucu; tahliye taleplerinin kabul edilmediğini,
tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeden yoksun olduğunu, bu
kararlarda tutuklama nedenlerinin somut olgulara dayalı olarak açıklanmadığını,
kendisi yönünden bir kişiselleştirme yapılmadığını ve adli kontrolün yetersiz
kalma nedenlerinin gösterilmediğini, tutukluluğa yönelik itirazlarının da
gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini, dolayısıyla somut hiçbir neden
gösterilmeden matbu gerekçelerle sürdürülen tutukluluğun makul süreyi aştığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen
azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece
mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise hüküm kesinleşmemiş olsa da 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018,
§§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).
29. Bireysel başvuruda bulunduktan sonra 27/9/2018
tarihinde mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun
ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Yapısı ile Bağımsız ve Tarafsız Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
31. Başvurucu; hakkında tutuklama kararı veren ve
tutukluluk incelemelerini yapan sulh ceza hâkimliklerinin kapalı devre olarak
adlandırılabilecek bir sistemle çalıştığını, bağımsız ve tarafsız olmadığını
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
32. Sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim güvencesini
sağlamadığına, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığına ve tutukluluğa itirazın
bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı
etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar Anayasa
Mahkemesince birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin
yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan
yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, §§
101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78,
94-97). Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan
kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
4. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
34. Başvurucu; tutukluluk incelemelerinin, tutukluluk
hâlinin devamına dair kararlara yaptığı itirazlarının ve tahliye taleplerinin
duruşmasız olarak değerlendirildiğini ve uzun süredir hâkim önüne çıkmadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
35. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B.
No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
36. Anayasa Mahkemesi Salih Sönmez (B. No:
2016/25431, 28/11/2018) kararında tutukluluk incelemelerinin duruşmasız
yapılması ve/veya makul sürede hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetini
incelemiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararda başvurucunun inceleme tarihi
itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak
verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını
sağlamayacağı ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş ve bu
durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili
bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata
hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır (Salih Sönmez, §§
162-177).
37. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür
ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru
yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel
başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi
kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru
yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır.
38. Somut olayda Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesi 1/2/2018
tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve E.2018/22 sayılı dosya üzerinden yargılama
başlamıştır. Başvurucu -1 yıl 9 ay 14 gün sonra- 2/5/2018 tarihinde yapılan
duruşmada mahkeme önüne çıkmış ve itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme
fırsatına sahip olmuştur. Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan karardan
ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk
incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası
ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Tutukluluğa
İtiraz İncelemesinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
40. Başvurucu, tutukluluk incelemeleri yapılırken alınan
savcılık görüşünün kendisine bildirilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
41. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutukluluğa
itiraz incelemesinde alınan savcılık görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddiasıyla
ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan
şikâyetiyle ilgili olarak 2018/1176 sayılı dosya üzerinden Birinci Bölüm tarafından
yapılan inceleme sonunda anayasal ve kişisel önemden yoksun olması
nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden
başvurunun bu şikâyet yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer
başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
6. Soruşturma
Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
43. Başvurucu; soruşturma dosyasında gizlilik kararının
bulunması nedeniyle hakkındaki suçlamaları öğrenemediğini, savunmasını
hazırlayamadığını ve iddia makamı ile eşit şartlarda bulunmadığını belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
44. Başvuru konusu olayda ileri sürülen soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak daha önce bireysel başvuruda
bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2016/15141,
2017/21777 ve 2018/1176 sayılı dosyalar üzerinden Birinci Bölüm ve İkinci
Bölüm tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit
edildiğinden başvurunun bu şikâyet yönünden de mükerrer başvuru niteliğinde
olduğu anlaşılmaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer
başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
7. Tutuklamaya
Karşı İtiraz Hakkının Etkin Olarak Kullanılamadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
46. Başvurucu; Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 5/5/2017
tarihli tahliye talebinin reddi ile tutukluluk hâlinin devamına ilişkin
kararına 16/5/2017 tarihli dilekçesiyle itiraz ettiğini, itirazı hakkında bir
karar tebliğ edilmediği için 1/12/2017 tarihinde yazdığı dilekçeye verilen
cevapta "itiraz dilekçesinin Hakimliğimize ulaştığı, ancak itiraz
hususunda C.Başsavcılığı tarafından ilgili dosyanın gönderilmediğinden
değerlendirilmeye alınmadığının" belirtildiği, Savcılığın ihmali ile
tutukluluğun devamına ilişkin karara etkili bir itirazda bulunamadığını iddia
etmiştir. Başvurucu ayrıca 2017 yılı Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında verilen
tutukluluğun devamı kararlarının kendisine tebliğ edilmediğini, yazdığı
dilekçeler üzerine kararın verilmesinden 5 ay sonra tebliğlerin yapıldığını, bu
sırada tutukluluk incelemelerinin devam ettiğini ve itiraz ettiklerinin
kesinleştiğini ancak geç yapılan tebligatlar nedeniyle daha önceki tarihlerde
verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararlara etkili bir itirazda
bulunamadığını belirterek Anayasa'nın 19., 36. ve 40. maddelerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
47. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama
işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları
durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine
imkân sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla tahliyesine karar verilmiş ya da hükümlü hâle gelmiş başvurucular
yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa anılan yolun tüketilmesi gereken
etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş başvurucular
yönünden bkz. Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar
Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40;hükümlü hâle gelmiş
başvurucular yönünden bkz. Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394, 31/10/2018,
§§ 57-60). Somut olayda başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından
anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
1. Başvurucunun
İddiaları
49. Başvurucu, hakkındaki suçlamadan ve delillerden
haberdar olmadığı için savunmasını yapamadığını ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Buna göre somut
olayda başvurucunun iddialarının özü adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin olup başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa'nın 36. maddesi
kapsamında incelenmesi gerekir.
51. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe
Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
52. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılamanın
sonuçlanmadığı (bkz. § 20), adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürülen bu
iddiaların yargılama sürecinde ve kanun yolunda incelenmesi imkânının bulunduğu
anlaşılmaktadır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. Tutuklamanın hukuki olmamasına ilişkin iddianın mükerrer
başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Sulh ceza hâkimliklerinin yapısı ile bağımsız ve
tarafsız olmamasına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Tutukluluğa itiraz incelemesinde alınan savcılık
görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması
nedeniyle REDDİNE,
6. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına ilişkin
iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
7. Tutuklamaya karşı itiraz hakkının etkin olarak
kullanılamadığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 10/2/2021 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.