TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERGİN DOĞRU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/18520)
|
|
Karar Tarihi: 10/2/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN YILMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ergin DOĞRU
|
Vekili
|
:
|
Av. Barış YILDIRIM
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda ayakta sayım
uygulamasına karşı gelinmesi üzerine darbedilme nedeniyle insan haysiyetiyle
bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 4/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, olay tarihinde Elazığ 2 No.lu Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak tek
kişilik odada tutulmaktadır.
10. İnfaz Kurumunda 16/2/2018 tarihinde gerçekleştirilen
sayım sırasında aralarında başvurucunun da olduğu yüzden fazla tutuklu ve
hükümlü slogan atarak kapılara vurdukları, sayıma kalkmadan, bulundukları
alanda durmakta direndikleri ve sayım yapılmasına engel olmaya çalıştıkları
gerekçesiyle infaz koruma memurları tarafından uyarılmıştır.
11. İnfaz koruma memurlarının uyarılarını dikkate almayan
tutuklu ve hükümlüler hakkında zor kullanılarak tutuklu ve hükümlülerin sayım
vaziyeti almaları sağlanmış ve sayım tamamlanmıştır.
12. Yaşanan bu olay üzerine İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu
Başkanlığı tarafından sayım işlemi esaslarına uymayan tutuklu ve hükümlüler
hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
13. Başvurucu hakkında yürütülen disiplin soruşturması
sonucunda başvurucunun "kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek
biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak" fiillerinden dolayı iki
ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası ile cezalandırılmasına
karar verilmiştir.
14. Başvurucu, ayakta sayım yapıldığı sırada görevli
infaz koruma memurları tarafından darbedildiğini iddia etmiş ve Kurum revirinde
muayene olmak istediğini İnfaz Kurumuna bildirmiştir. İnfaz Kurumunda hekimin
21/2/2018 tarihinde görevli olması nedeniyle başvurucu hakkında bu tarihte darp
ve cebir raporu düzenlenmiştir. Rapordaki tespitler şöyledir:
"- Şuur açık koopere oryante
- Fiziki muayene bulguları doğal.
- Sağ göz orbital alanda ekimoz hafif,
ödem yok."
15. Başvurucu vekili, Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına
hitaben yazdığı 27/2/2018 tarihli dilekçe ile başvurucunun tek kişilik odada
tutulmakta iken 16/2/2018 tarihinde ayakta sayım uygulamasına tabi tutulmak
istendiğini, zaten tek kişi olması nedeniyle buna gerek olmadığını belirtmesi
üzerine odanın demir kapısına fırlatıldığını, gözünden ve burnundan
yaralandığını, 18/2/2018 tarihinde infaz koruma memurlarının ayakta sayım
yapmak amacıyla tekrar başvurucunun odasına geldiklerini ve bu kez sırtına
vurarak müvekkilini darbettiklerini, ikinci darp eylemi gerçekleştikten üç gün
sonra müvekkilinin revire gidebildiğini ileri sürmüştür.
16. Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen
soruşturmada başvurucu hakkında darp ve cebir raporu aldırılmış, olaya ilişkin
güvenlik kamera kayıtları temin edilmiş ve şikâyete konu hususlara ilişkin
olarak İnfaz Kurumundan bilgi istenmiştir.
17. İnfaz Kurumundan Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilen cevap yazısında Bakanlık Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
tarafından gönderilen 7/2/2018 tarihli yazıda personele yönelik saldırı, rehin
alma gibi eylemlerin önlenmesi amacıyla sayımların odanın alt katında tüm
tutuklu/hükümlüler belirli bir nizamda, ayakta görülecek şekilde alınması
hususundan bahsedildiği, bu doğrultuda ayakta sayım yapılacağının tutuklu ve
hükümlülere bildirildiği ve sayım almaya başlandığı ifade edilmiştir. Ayrıca
ilgili yazıda, sayım vermek istemeyen tutuklu ve hükümlülerin idarenin
uygulamasına karşı gelerek toplu olarak eylem yaptıkları, slogan atarak İnfaz
Kurumunun düzenine karşı geldikleri belirtilmiş; bu nedenle haklarında disiplin
soruşturması başlatıldığı bildirilmiştir.
18. İnfaz Kurumu yazısında ayrıca 6/4/2006 tarihli ve
26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) 22. maddesinin
(8) numaralı fıkrasında yer alan "İnfaz ve koruma başmemuru ile infaz
ve koruma memuru, kurumun güvenliğini bozan firara teşebbüs, isyan, rehin alma,
saldırı, yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif
fiziki direnme gibi olaylar ile 5237 sayılı Kanunun 25 inci maddesindeki meşru
savunma ve zorunluluk hâli ortaya çıktığında kurum en üst amirinin izni ile zor
kullanabilir. Acil hâllerde tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla izin
alınmaksızın da zor kullanılabilir. Durumu derhâl en üst amire iletir. Zor
kullanan personel gerekenden fazla kuvvet kullanamaz." şeklindeki
düzenleme kapsamında orantılı güç kullanılarak sayım düzeni aldırılmaya
çalışıldığı, bu sırada darbedildiğini iddia edenler hakkında darp ve cebir
raporu aldırıldığı, alınan raporlarda herhangi bir darp ve işkencenin söz
konusu olmadığının ifade edildiği belirtilmiş; ayakta sayım vermek istemeyen
tutuklu ve hükümlülerin el kamerası ile kayıt altına alındığı bildirilmiştir.
19. Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan
soruşturmada İnfaz Kurumunun kamera kaydı görüntüleri dosyaya getirtilmiş ve
görüntülerin çözümü yaptırılmıştır. Düzenlenen bilirkişi raporunda görüntülerin
hareketli vaka kamerasına ait olduğu, ses kaydının yapıldığı, tarih/zaman
aralığının görülmediği ifade edilmiş; "personelin mevcut görüntülerde
herhangi bir darp/kötü muamele/onur kırıcı hareket olayının TESPİT EDİLEMEDİĞİ,
İzlenen 94 adet mov. formatında toplamda 31 dakika 43 saniye uzunluğundaki
görüntülerde de söylem olarak görevli personelin veya tutuklu/hükümlü şahısların
herhangi bir tehdit/hakaret/slogan/küfür vb. eyleminin TESPİT
EDİLEMEDİĞİ..." belirtilmiştir.
20. Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından
düzenlenen 15/3/2018 tarihli Genel Adli Muayene Formu'nda, yeni oluşmuş darp ve
cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir.
21. Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 3/4/2018
tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararın
gerekçesi şöyledir:
"Elazığ Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Adli Tabiplik Birimi tarafından düzenlenen 15/03/2018 tarihli genel
adli muayene formunda müşteki Ergin Doğru'da tramvatik lezyona rastlanmadığı
görülmüş olup;
Olaya ilişkin kamera görüntülülerinin
incelenmek üzere bilirkişiye teslim edildiği düzenlenen bilirkişi raporunda
görevli personel tarafından mevcut görüntülerde herhangi bir darp/kötü
muamele/onur kırıcı hareket olayının mümkün olmadığı bilirkişi raporundan
anlaşılmakla;
Açıklanan nedenlerle;
Müşteki vekili iddialarının soyut iddia
niteliğinde kaldığı, cezaevi görevlilerinin herhangi bir görevini kötüye
kullanma suçunu işlemediği anlaşılmakla,
Elazığ 2 nolu Yüksek güvenlikli Kapalı
Ceza infaz Kurumu görevlileri hakkında KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER
OLMADIĞINA..."
22. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan
itiraz, Elazığ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 26/4/2018 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Anılan karar başvurucuya 3/5/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
23. Başvurucu 4/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
24. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
"Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Kasten başkasının vücuduna acı
veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi,
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 - 5328
S.K./4.mad) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi
müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti
üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
...
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu
nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
...
İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın,
verilecek ceza yarı oranında artırılır."
25. 5237 sayılı Kanun'un "Zor kullanma
yetkisine ilişkin sınırın aşılması" kenar başlıklı 256. maddesi
şöyledir:
"Zor kullanma yetkisine sahip kamu
görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği
ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde, kasten yaralama suçuna ilişkin
hükümler uygulanır."
26. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet
savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya
başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir
öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin
gerçeğini araştırmaya başlar."
27. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Kurumların iç güvenliği"
kenar başlıklı 33. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Kurumların iç güvenliği,
Adalet Bakanlığına bağlı infaz ve koruma görevlileri tarafından
sağlanır..."
28. Tüzük'ün 22. maddesinin (8) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(8) İnfaz ve koruma başmemuru ile
infaz ve koruma memuru, kurumun güvenliğini bozan firara teşebbüs, isyan, rehin
alma, saldırı, yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif
fiziki direnme gibi olaylar ile 5237 sayılı Kanunun 25 inci maddesindeki meşru
savunma ve zorunluluk hâli ortaya çıktığında kurum en üst amirinin izni ile zor
kullanabilir. Acil hâllerde tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla izin
alınmaksızın da zor kullanılabilir. Durumu derhâl en üst amire iletir. Zor
kullanan personel gerekenden fazla kuvvet kullanamaz."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
29. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu; tek kişilik odada tutulduğu İnfaz
Kurumunda 16/2/2018 tarihinde ayakta sayım uygulamasına tabi tutulmak
istendiğini, bu uygulamaya karşı geldiğinde infaz koruma memurları tarafından
demir kapıya fırlatıldığını, vücudunun birçok yeri yaralanacak şekildedarbedildiğini,
aynı gün revire gitmek istediğini ancak talebinin dikkate alınmadığını, bu
olaydan yaklaşık beş gün sonra revire gidebildiğini, ilk darp eyleminden iki
gün sonra 18/2/2018 tarihinde infaz koruma memurlarının tekrar odasına
geldiklerini, ayakta sayım alınacağı gerekçesiyle sırtına tekme attıklarını,
göz çevresindeki morarma bulgularının sağlık raporuyla tespit edildiğini
belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde, başvurucunun tutulduğu İnfaz
Kurumunda yapılmak istenen ayakta sayım işlemine karşı slogan atıp kapılara
vurarak mukavemet gösterdiği, infaz koruma memurlarının ise sayım işlemini
gerçekleştirmek adına başvurucunun direncini kıracak şekilde orantılı kuvvet
kullandığı ifade edilmiş; başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunun asayişi ve
güvenliği ile Ceza İnfaz Kurumu idaresinin otoritesi açısından yakın tehlike
oluşturduğu, bu disiplinsiz davranışı nedeniyle yasal mevzuat gereği İnfaz
Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından hakkında yürütülen disiplin
soruşturması neticesinde başvurucuya iki ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma
disiplin cezası verildiği belirtilmiştir. 21/2/2018 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu
reviri tarafından düzenlenen sağlık raporundaki "Sağ göz orbital alanda
ekimoz hafif, ödem yok." tespitinin sayım işlemini gerçekleştirmek
adına başvurucunun ve yüzden fazla hükümlü ve tutuklunun direncini kıracak
şekilde orantılı kuvvet kullanılması ile orantılı olduğu değerlendirilmiştir.
32. Bakanlık görüşünde ayrıca 27/2/2018 tarihli şikâyet
dilekçesinin Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına ulaşması üzerine gerekli
soruşturma işlemlerine başlandığı, Cumhuriyet savcısının başvurucunun kötü
muameleye maruz kaldığına ilişkin iddiasının gerçekliğini tespit için 14/3/2018
tarihinde İnfaz Kurumuna yazılı talimatlarını ilettiği, bu doğrultuda 15/3/2018
tarihinde Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesinde başvurucunun muayenesinin
gerçekleştirildiği, alınan raporda herhangi bir yeni oluşmuş darp ve cebir
izinin saptanmadığının ifade edildiği belirtilmiştir. Ayrıca Cumhuriyet
savcısının başvurucunun kamera kayıtlarının incelenmesi talebini de dikkate
alıp soruşturmaya katılımını sağlayarak talepleri doğrultusunda sayım işlemi
yapıldığı sırada kayıt altına alınan kamera görüntülerini temin ettiği, alınan
bilirkişi raporunda infaz koruma memurlarının başvurucuya karşı herhangi bir
darp ve kötü muamele teşkil eden eylemleri ile herhangi bir tehdit ve hakaret
içerikli konuşmanın tespit edilemediğini belirttiği, soruşturmanın iki aylık
kısa bir süre içinde tamamlandığı, bu çerçevede kötü muamele yasağına ilişkin
usul yükümlülüğün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği kanaatinde
olduğu bildirilmiştir.
33. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel
başvuru formunda ileri sürdüğü iddialarını tekrarlamış; ayrıca Bakanlık
görüşünde belirtilen kamera görüntülerini izlemediğini, slogan atma eyleminden
önce darbedildiğini, olaya ilişkin etkili soruşturma yürütülmediğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
34. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz.”
35. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri
" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının kötü (insan haysiyetiyle bağdaşmayan) muamele
yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. İnsan
Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
i. Genel
İlkeler
38. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan
maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü
fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı
hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293,
17/7/2014, § 80).
39. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 81).
40. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın
5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması
beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için
soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu
kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi
ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar
değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 95).
41. Aynı şekilde bir muamelenin Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık
derecesine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın
somut koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin
süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık
durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç
dikkate alınmalıdır. Muamelenin heyecanın yükseldiği ve duygu yoğunluğunun
olduğu bir anda meydana gelip gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 83).
42. Tutuklu ve hükümlüler ceza infaz kurumu yönetiminin
sorumluluk ve kontrolüne tabidir. Özgürlüklerinden yoksun olan bu kişilerin
kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia etmeleri durumunda vücutlarında bir yaralanma
tespit edilmişse söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir
açıklama getirme yükümlülüğü devlete aittir. Özellikle iddiaların doktor
raporlarıyla desteklendiği hâllerde kötü muamele yasağının ihlali bakımından
açık sorunlar ortaya çıkabilir (Serdar Avci, B. No: 2015/19474,
9/1/2020, § 56; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137,
20/4/2016, § 95; S.D. B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89-91).
43. Anayasa'nın 17. maddesi ceza infaz kurumunda
güvenliği sağlamak, düzeni korumak ve suç işlenmesini önlemek için güç
kullanımını yasaklamamaktadır. Ancak bu kapsamda sınırları belli bazı
durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması
koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü
muamele olmadığı kabul edilmektedir. Ayrıca kişinin kendi davranışından veya
tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu
neviden fiiller prensip olarak kötü muamele yasağını ihlal edecektir (Ali
Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
44. Başvurucu; tek kişilik odada tutulmakta iken ayakta
sayım uygulamasına tabi tutulmak istendiğini, odada başka kimse olmaması
nedeniyle ayakta sayım vermek istemediğini, bunun üzerine infaz koruma
memurları tarafından demir kapıya fırlatıldığını, vücudunun birçok yerinden
yaralanacak şekilde darbedildiğini, ilk darp eyleminden iki gün sonra infaz
koruma memurlarının tekrar odasına geldiklerini, ayakta sayım alınacağı gerekçesiyle
sırtına tekme attıklarını ifade etmiştir.
45. İnfaz Kurumu Hekimliğinin 21/2/2018 tarihli raporunda
başvurucunun sağ göz orbital alanda hafif ekimoz olduğu tespit edilmiştir.
46. Başvurucu, infaz görevlilerinin ayakta sayım
yapmasına direndiğini ve bu nedenle zor kullanıldığını kabul etmiştir. Diğer
taraftan İnfaz Kurumunun ilgili yazısından, slogan atıp kışkırtıcı davranışları
olması nedeniyle başvurucu üzerinde zor kullanarak sayım işleminin
gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. İnfaz Kurumu tarafından Savcılığa
gönderilen yazıda her ne kadar yaşanan bu olay nedeniyle darp ve cebire maruz
kaldığını iddia edenler hakkında sağlık raporu alındığı ve alınan raporlarda
darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmişse de başvurucu hakkında 21/2/2018
tarihinde düzenlenen raporun aksini ortaya koyan, olay tarihine ait herhangi
bir rapor sunulmamıştır.
47. Başvurucunun İnfaz Kurumunda tutulmakta iken meydana
gelen yaralanmasının -doktor raporuyla belirlenen- ne suretle ortaya çıktığını
açıklama yükümlülüğü kamu makamlarına aittir. Buna karşılık başvurucu hakkında
yürütülen ceza soruşturmasında bu yaralanmaya ilişkin herhangi bir açıklama,
değerlendirme, belge veya beyan bulunmamaktadır.
48. Başvurucunun infaz koruma memurlarına karşı direndiği
belirtilmiş ancak başvurucunun fiilleri tam olarak ortaya konulamamıştır. Bu
nedenle zor kullanma yetkisinin orantılı kullanılıp kullanılmadığı konusunda
bir tespitte bulunmak mümkün değildir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi
başvurucunun sağ gözündeki hafif ekimoz şeklindeki yaralanma nedeniyle kötü
muamele yasağının ihlali için aranan asgari ağırlık eşiğinin aşıldığı kanaatine
varmıştır.
49. Başvurucunun yaralanmasının niteliği dikkate
alındığında eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak tanımlanması
mümkündür.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde
güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi
boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
b. İnsan
Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağının Usul Boyutunun İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
i. Genel
İlkeler
51. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu
bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve
ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa
cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek
durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları
önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları
olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında
meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 110).
52. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından
hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir
muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde -Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri”
kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında-
etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma,
sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır
(Tahir Canan, § 25).
53. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz
edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı
aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri
toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği
soruşturma bağımsız bir şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir
ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı;
soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve
temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, §
114). Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu
denetimine tabi olarak, özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak
etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
54. Yürütülecek ceza soruşturmalarının amacı, kişinin
maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde
uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç
yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan
burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin
başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma, cezalandırma
hakkı veya tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla
sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 77).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
55. Anayasa Mahkemesi, insan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Bir başka
ifadeyle başvurucunun İnfaz Kurumu görevlileri tarafından hukuka aykırı olarak
ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunduğu kanaatine varmıştır. Bu durumda
sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli ve etkili
resmî bir soruşturma yapılması gerekmektedir.
56. Başvurucunun ceza soruşturması sırasında olaylarla
ilgili bilgi sahibi olduklarını iddia ettiği Ceza İnfaz Kurumunda kalan bazı
tutuklu ve hükümlülerin tanık olarak dinlenmesini talep ettiği ancak soruşturma
kapsamında bu kişilerin ifadelerine başvurulmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca
soruşturmayı yürüten Savcılık tarafından hiçbir şüphelinin ifadesi
alınmamıştır.
57. Ceza soruşturması kapsamında başvurucunun doktora
sevk edilerek adli muayenesi yaptırılmışsa da olaydan yaklaşık bir ay sonra
15/3/2018 tarihinde düzenlenen raporun dosyaya alınmasıyla yetinilmiş, İnfaz
Kurumu hekimi tarafından düzenlenen 21/2/2018 tarihli rapor ise dikkate
alınmamıştır. Dolayısıyla 18/2/2018 tarihinde gerçekleştiği iddia edilen kötü
muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini
sağlayabilecek özenli bir soruşturma yürütüldüğünü söylenmek mümkün
gözükmemektedir.
58. Öte yandan bilirkişi tarafından incelenen, tarih ile
saat bilgisi bulunmayan kamera görüntülerinde ne başvurucuya karşı bir zor
kullanma eylemi ne de başvurucunun direnmesi gibi bir eylem tespit
edilebilmiştir. Dolayısıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda dikkate
alınan bu görüntülerin başvurucunun ayakta sayım uygulamasına direndiğine
ilişkin beyanı ve İnfaz Kurumunun ayakta sayım uygulamasına direnenler üzerinde
zor kullandığına ilişkin kabulü ile çeliştiği gözlemlenmektedir.
59. Belirtilen bu tespitler ışığında maddi gerçeğin
ortaya çıkarılması için gerekli delillerin toplanması ve değerlendirilmesi
konusunda Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada, Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı
açısından gerekli özenin gösterildiği söylenemeyecektir.
60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
61. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
62. Başvurucu, ileri sürdüğü hak ihlallerinin tespiti ve
yeniden soruşturma yapılmasına karar verilmesi ile 20.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
63. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
64. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
65. Başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin Elazığ
Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararından
kaynaklandığı anlaşılmıştır.
66. Bu durumda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeni
soruşturma ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden soruşturma
yapılarak Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal
kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu
sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Elazığ
Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2018/4575) gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
67. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için insan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlali nedeniyle yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında taleple bağlı
kalınarak başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
68. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul
boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
soruşturma yapılmak üzere Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 10/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.