logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Ekber Alavi [1.B.], B. No: 2018/28806, 14/9/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ EKBER ALAVİ BAŞVURUSU

Başvuru Numarası: 2018/28806

 

Karar Tarihi: 14/9/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

Ali Ekber ALAVİ

Vekili

:

Av. Ümüt TİMOÇİN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, velayet davasının reddedilmesi ve dava sürecinin sürüncemede bırakılması nedenleriyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, D.U. isimli kişiyle olan evlilik dışı birlikteliğinden 2008 yılında dünyaya gelen D.nin biyolojik babasıdır. D.U.nun, çocuğu Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna (Kurum) yerleştirmek ve evlatlık vermek istemesi üzerine anılan Kurum tarafından Çocuk Mahkemesine bu yönde talepte bulunulmuş ve çocuk hakkında koruma kararı verilmiştir. Akabinde çocuk, evlat edinme öncesi geçici bakım sözleşmesiyle 2008 yılı aralık ayında hâlen bulunduğu ailenin yanına yerleştirilmiştir. Ayrıca Aile Mahkemesince çocuk D.nin evlat edinme işlemleri sırasında anne ve babasının rızasının aranmamasına 2010 yılında karar verilmiştir.

3. Başvurucu, çocuğun kendisinden habersiz şekilde aile yanına yerleştirildiğini ileri sürerek çocuğun evlatlık verilmemesi talebini de içerecek şekilde 2009 yılında babalık-tanıma beyanının tespiti davası açmıştır. Aile Mahkemesi talep doğrultusunda tedbir kararı vermiş ve tanıma beyanıyla küçüğün babasının başvurucu olduğuna 2010 yılında karar vermiştir. Karar 2012 yılında kesinleşmiştir.

4. Başvurucu; çocuğun tedbir kararından önce geçici bakım sözleşmesiyle koruyucu aileye teslim edildiğini ancak tedbir kararının verilmesinden sonra söz konusu kararın uygulanmadığını, kararın uygulanmaması nedeniyle çocuğun kendisine teslim edilmediğini ve koruyucu ailede kalmasına devam edildiğini belirterek çocuğun teslimi ve velayetin kendisine verilmesi talebiyle 2012 yılında velayet davası açmıştır. Başvurucu, çocuğuyla görüşememesi durumunda telafisi güç zararların oluşacağını ve velayet hakkı talebinin karşılanmaması durumunda en azından çocuğuyla kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesi gerektiğini de ifade etmiştir.

5. Söz konusu yargılama süreçlerinde alınan uzman raporlarında çocuğun birlikte yaşadığı kişilerle anne-baba ilişkisi kurduğu, biyolojik baba olan başvurucuyu yabancı olarak algıladığı, çocuğun anne-baba olarak hitap ettiği kişilerden ayrılmasının travmaya neden olabileceği, çocuğun bu durumu reddettiği belirtilmiştir. Ayrıca raporda küçüğün başvurucuyla görüşüp görüşmemeye on sekiz yaşını doldurduktan sonra kendisinin karar vermesinin uygun olacağı ifade edilmiştir.

6. Aile Mahkemesi, başvurucunun düzenli bir yaşantısının olmadığını ve uzman raporlarında yer verilen hususları gerekçe göstererek söz konusu davanın reddine karar vermiştir. Temyiz talebi üzerine Yargıtay, anne D.U. tarafından velayet görevinin yerine getirilmediğini, bu durumda çocuğun velayetinin başvurucuya verilmesi gerektiğini belirterek anılan kararı 2015 yılında bozmuştur.

7. Aile Mahkemesi bozma kararına uymayarak önceki ret kararında direnmiştir. 2016 yılında verilen söz konusu kararın gerekçesinde, önceki gerekçelere yer verilerek çocuğun başvurucuya teslim edilmesi durumunda travma yaşayacağı ve üstün yararı gereğince hâlen bulunduğu ailede kalmasının uygun olacağı belirtilmiştir. Ayrıca çocuğun kişiliğinin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi adına çocukla kişisel ilişki kurulmasına da yer olmadığı ifade edilmiştir. Direnme kararına karşı başvurucu tarafından yapılan temyiz talebi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenmiş ve Aile Mahkemesince verilen ret kararı 2018 yılında onanarak kesinleşmiştir. Onama kararının gerekçesinde Aile Mahkemesince açıklanan gerekçelere yer verilmiş ve çocuğun üstün yararı gereğince hâlen bulunduğu aile yanında kalmasının uygun olacağı belirtilmiştir. Oyçokluğuyla verilen kararda; çocuğun biyolojik babasının başvurucu olduğu, asıl olanın velayet olduğu ve çocuğun biyolojik babasının velayeti altında kalmasının onun yararına olduğu gerekçesiyle direnme kararının bozulması yönünde ileri sürülen görüşün çoğunluk tarafından benimsenmediği de ifade edilmiştir.

8. Başvurucu nihai hükmü 6/8/2018 tarihinde öğrendikten sonra 4/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; çocuğunun olduğunu öğrendiği tarihten itibaren hukuki mücadele içinde olduğunu, gerçeğe ve hukuka aykırı gerekçelerle kendisine velayet hakkı tanınmadığını ve Kurum tarafından hazırlanan rapordaki aleyhine bazı ifadeler dikkate alınarak karar verildiğini iddia etmiştir. Ayrıca çocuğunun babasını tanıyamadan büyüdüğünü, çocuğuyla aile kurma hakkının elinden alındığını, telafi edilemeyecek zararlara neden olunduğunu ve yargılamanın makul olmayacak şekilde uzun sürdüğünü belirterek aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Başvuru aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir. Başvurunun niteliği itibarıyla aile hayatına saygı hakkının maddi ve usul boyutu yönünden ayrı ayrı değerlendirmelerin yapılması gerektiği açıktır.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Somut olayda başvurucunun aile hayatına saygı hakkının güvencelerinin korunup korunmadığının tespit edilebilmesi amacıyla kamusal makamların pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediği irdelenmelidir. Bu bağlamda somut başvuruya doğrudan uygun düşen ilkelerin hatırlatılması gerekir. Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında, çocukların zorunlu olarak kamu korumasına alındığı veya çocuklara yönelik koruyucu tedbirlerin uygulandığı durumlarda, ebeveynin çocuğu ile yeniden bütünleşmesini sağlamaya yönelik tedbirlerin alınması konusunda devletin pozitif yükümlülüklerinin bulunduğunu vurgulamıştır. Buna göre kamu makamlarının ailenin bütünleşmesini kolaylaştırma noktasında kendilerinden beklenilen tüm makul tedbirleri alması gerekir. Anılan yükümlülük mutlak olmayıp özellikle belirli bir süre başka şahıslarla yaşayan çocuk söz konusu olduğunda velayet ya da kişisel ilişki derhâl tesis edilemeyebilir ve bu durum birtakım hazırlayıcı tedbirlerin alınmasını gerektirebilir (Cengiz Kılıç, B. No: 2013/3181, 3/2/2016, §§ 47-50). Bu önlemlerin nitelik ve kapsamı davanın koşullarına bağlı olmakla birlikte olayın tüm taraflarının anlayış ve iş birliği içinde olması önemlidir (M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 131; Cengiz Kılıç, §§ 83-84).

14. Öte yandan başvuruya konu dava grubu açısından kamusal makamlarca alınan tedbirin yeterliliği, ilgili tedbirin uygulanma hızıyla doğrudan ilgilidir. Ulaşılacak sonuçtan bağımsız olarak kaybedilen zamanın çocuk ve onunla görüşemeyen ebeveyn arasındaki ilişkiler üzerinde geri dönülmez sonuçlar ortaya çıkarabileceğinden ivedi olarak harekete geçilmesi zorunludur (M.M.E. ve T.E., § 125; Cengiz Kılıç, § 78). Dolayısıyla alınan kararların hukuka uygun olup olmadığı konusunda ilgililerin lehine ya da aleyhine de olsa hızlı şekilde bir karar verilmemesi usule ilişkin yükümlülüklerin ihlali anlamına gelebilir (Murat Demir [GK], B. No: 2015/7216, 27/3/2019, § 83).

15. Başvuru konusu olayda, küçüğün doğumundan kısa süre sonra çocuğunu tanıma ve görüşme girişimlerinde bulunduğu açık olan başvurucu ile çocuğun bir araya getirilmesi, gerektiğinde mevzuatta koruyucu ve destekleyici tedbirler şeklinde düzenlenen hazırlayıcı tedbirler alınarak çocuğun ebeveynine yabancılaşmasının önüne geçilmesine yönelik adımlar atılması konusunda kamusal makamların hareketsiz kaldıkları görülmektedir. Çocuğun gelişiminin zarar göreceğine yönelik açıklanan gerekçelerin başvurucu ile çocuk arasında en azından kişisel ilişki kurulmasına yönelik girişimlerde bulunulmadan ve bu hususta çocuğun üstün yararı değerlendirilmeden kabul edilmesi, neticede kişisel ilişki kurma talebinin dahi karşılanmaması nedenleriyle aile hayatına saygı hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği değerlendirilmektedir.

16. Ayrıca altı yıla yakın süredir devam eden yargılamanın sürüncemede bırakılması ve başvurucunun çocuğuyla yeniden bir araya gelme konusundaki hukuki belirsizliğin ulaşılacak sonuçtan bağımsız olarak hızlı bir yargısal süreç yürütülerek giderilmemesi nedenleriyle aile hayatına saygı hakkının usul boyutunun da ihlal edildiği anlaşılmaktadır.

17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

18. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

19. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

20. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bakırköy 4. Aile Mahkemesine (E.2016/201) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ali Ekber Alavi [1.B.], B. No: 2018/28806, 14/9/2022, § …)
   
Başvuru Adı ALİ EKBER ALAVİ
Başvuru No 2018/28806
Başvuru Tarihi 4/9/2018
Karar Tarihi 14/9/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, velayet davasının reddedilmesi ve dava sürecinin sürüncemede bırakılması nedenleriyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Çocuk (velayet, kişisel ilişki, Lahey Sözleşmesi, koruma kararları) İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi