TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN FATİH TAMER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/31316)
|
|
Karar Tarihi: 20/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin Fatih TAMER
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdullah Erkam TAMER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, üç kişilik ceza infaz kurumu ziyaretçi
listesi oluşturma talebinin süresinde yapılmadığından reddedilmesi nedeniyle
özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 12/10/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanması (FETÖ/PDY) terör örgütüne üye olma suç isnadıyla 5/3/2018 tarihinde
tutuklanarak Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) konulmuştur.
10. 18/7/2018 tarihinde olağanüstü hâl (OHAL)
uygulamasının kaldırılması üzerine başvurucu 23/7/2018 tarihinde üç kişilik
ceza infaz kurumu ziyaretçi listesi sunarak nişanlısıyla görüşme talebinde
bulunmuştur. Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem
Kurulu Başkanlığının 6/8/2018 tarihli kararı ile 17/6/2005 tarihli ve 25848
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri
Hakkında Yönetmelik'in (Ziyaret Yönetmeliği) 9. maddesinde liste verilme
zorunluluğunun 60 günlük süreye tabi olduğu ancak başvurucunun Kuruma kabul
tarihine göre bu sürenin geçmiş olduğu belirtilerek talebin reddine karar
verilmiştir.
11. Başvurucu, Kuruma kabulü sonrasında üç kişilik
ziyaretçi listesinin bildirilmesi hususunda kendisine bir tebliğ yapılmadığını,
kaldı ki OHAL döneminde ailesi dışında ziyaretçi kabulüne izin de
verilmediğini, OHAL dönemi bittikten sonra üç kişilik ziyaretçi listesi
oluşturması için süre verilmesi gerektiğini belirterek Konya İnfaz Hâkimliğine
başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun şikâyeti, Konya İnfaz Hâkimliğinin
14/8/2018 tarihli kararı ile Ceza İnfaz Kurumu kararında usul ve yasaya
aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
12. Başvurucunun anılan karara itirazı Konya 1. Ağır Ceza
Mahkemesince 18/9/2018 tarihinde reddedilmiştir. Bu karar, başvurucuya
19/9/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 12/10/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün
10/3/2020 tarihli yazısında; başvurucunun tutuklu olarak Kuruma geldiği
5/3/2018 tarihinde OHAL döneminin devam ettiği, tutukluların ziyaretçilerinin
22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin (667 sayılı KHK) 6. maddesinin (e) bendi
uyarınca sınırlı olduğu, bu nedenle Kuruma gelişinde başvurucuya üç kişilik
liste bilgisi hakkında tebligat yapılmadığı belirtilmiştir.
15. Başvurucu, bireysel başvuru sonrasında 18/1/2019
tarihinde Yalvaç T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. Yalvaç T
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 18/3/2020 tarihli yazısıyla
başvurucunun burada üç kişilik ziyaretçi listesi oluşturma talebinde bulunduğu
ve talebinin de kabul edildiği bildirilmiştir.
16. Terör örgütüne üyelik suçundan yargılandığı davada
Konya 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/11/2018 tarihli kararıyla başvurucunun 8 yıl
9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmedilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Hükümlüyü ziyaret" kenar
başlıklı 83. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi
koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya
kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu
hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en
fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere
çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir."
18. Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinin ikinci fıkrası
şöyledir:
“Hükümlü ve tutuklular, birinci fıkrada
sayılanlar dışında kalan üç ziyaretçisinin adı ve soyadı ile bilmesi hâlinde
adresini ceza infaz kurumuna kabulünden ve kendisine bu hususun tebliğ edildiği
tarihten itibaren 60 gün içinde bildirir. Bu ziyaretçiler, ölüm, ağır hastalık,
doğal afet, hükümlü ve tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını
ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu hâller dışında
değiştirilemez. Ceza infaz kurumu yönetimince, gerekli görülmesi hâlinde
bildirilen ziyaretçiler hakkında, ziyarette bulunmalarında sakınca bulunup
bulunmadığı konusunda kolluk aracılığıyla araştırma yaptırılır. Sakıncalı
görülenlere ziyaret izni verilmez ve yeni ziyaretçinin bildirilmesi istenir.”
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 20/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu; OHAL döneminde 667 sayılı KHK.nın 6.
maddesinin (e) fıkrasında sınırlı olarak sayılan kişiler dışında kimseyle
görüşülmesine izin verilmediğini, mevzuata göre 60 günlük sürenin kendisine bu
konuda yapılacak tebliğden itibaren başlayacağının belirtildiğini, Ceza İnfaz
Kurumuna kabul edildiği 5/3/2018 tarihinde üç kişilik ziyaretçi listesi
oluşturması yönünde tarafına bir tebliğ yapılmadığını belirtmiştir. Başvurucu,
OHAL uygulamasının kaldırılması sonrasında ziyaretçi listesi oluşturma
talebinin süresinde yapılmayarak reddedilmesi nedeniyle özel hayata ve aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde; başvurucunun süresinde talepte
bulunmaması nedeniyle ziyaretçi listesi oluşturma talebinin reddi şeklindeki
müdahalenin mevzuata uygun olduğu ve meşru amaç taşıdığı bildirilmiştir.
22. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında,
bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz.”
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Anayasa Mahkemesinin benzer kararları dikkate alındığında başvurucunun
ziyaretçi listesi oluşturma isteminin reddedilmesi nedeniyle görüşme hakkının
kısıtlandığı ve bu suretle dış dünya ile sağlıklı bir ilişki kurmasının
engellendiği yolundaki iddiası, Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel
hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (Mehmet Zahit Şahin, B. No:
2013/4708, 20/4/2016, § 28; Ethem Zariç, B. No: 2014/4137,
9/11/2017, § 27).
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
25. Somut olayda başvurucunun bireysel başvuru sonrasında
18/1/2019 tarihinde Yalvaç T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği ve
burada üç kişilik ziyaretçi listesi oluşturma talebinde bulunduğu ve talebinin
de kabul edildiği anlaşılmakta ise de başvuru konusu olan 23/7/2018 ile
18/1/2019 tarihleri arasında (yaklaşık 6 aylık sürede) nişanlısı ile
görüşemeyen başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddiasının incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
27. Somut olayda uyuşmazlık, başvurucunun ziyaretçi
listesi oluşturma talebinin reddedilmesinden kaynaklanmaktadır. Başvuruya konu
kararın Ceza İnfaz Kurumunda önce tutuklu daha sonra hükümlü olarak bulunan
başvurucunun dış dünya ile iletişim kurması ve sosyal ilişkilerinin
sınırlandırılması yönünde etkiler doğurması nedeniyle özel hayata saygı hakkına
müdahale teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
29. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13.
maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20.
maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru
amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil
Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B.
No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370,
27/2/2020, § 34).
i. Kanunilik
30. Başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebinin
reddi işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate alındığında
müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu
değerlendirilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, §§ 47-56).
ii. Meşru Amaç
31. Müdahalenin kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi
genel amacı çerçevesinde ceza infaz kurumlarında güvenliğin ve disiplinin
sağlanması şeklinde meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin,
§ 57).
iii. Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
32. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin
hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek
önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, § 36).
33. Hükümlü ve tutukluların ziyaret hakkı
değerlendirilirken ceza infaz kurumunun güvenliğinin ve düzeninin sağlanması
ile hükümlü ve tutukluların dış dünyayla iletişim kurmaları ve sosyalleşmeleri
suretiyle iyileştirilmesi ilkeleri arasında makul bir dengenin kurulması
gerekir (Mehmet Zahit Şahin, § 62).
34. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelere
gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm koşulları
çerçevesi dâhilinde, olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi
gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği
suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Mehmet
Zahit Şahin, § 63). Bu bağlamda başvuru konusu olay bakımından yapılacak
değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece
mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı
hakkının kısıtlanması bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygunluk ve ölçülülük ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde
ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Mehmet Zahit Şahin, § 64; Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 68).
35. Demokratik bir toplumda, güvenliğin ve disiplinin
sağlanması amacıyla ceza infaz kurumlarına gelebilecek ziyaretçi sayısının
sınırlandırılması mümkün olmakla birlikte hükümlü ve tutukluların öznel
durumlarının da dikkate alınması ve bu hususta somut olayın koşullarının
gerektirdiği esnekliğin temin edilmesi gerekir. Bu anlamda ceza infaz
kurumlarında güvenliğin ve disiplinin sağlanmasındaki kamu yararı ile tutuklu
ve hükümlülerin sosyal ilişkiler kurabilmelerindeki bireysel yarar arasında
makul bir denge gözetilmelidir.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
36. Somut olayda başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma
şeklindeki talebi Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı
tarafından Ziyaret Yönetmeliği'nde belirtilen altmış günlük süre içinde
sunulmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Ziyaret Yönetmeliğinin 9. maddesinin
ikinci fıkrasında hükümlü ve tutuklulara üç kişilik ziyaretçi listesi talep
edebilecekleri hususunun tebliğ edilmesi gerektiği, 60 günlük sürenin bu tebliğden
itibaren başlayacağı düzenlenmiştir. Somut olayda başvurucuya üç kişilik
ziyaretçi listesi oluşturması hakkında tebligat yapılmadığı anlaşılmaktadır
(bkz. § 14). Bu durumda başvurucunun talebinin reddedilmesinin Ziyaretçi
Yönetmeliği'nin söz konusu hükmüne aykırı olduğu açıktır.
37. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin Mehmet Sevik (B.
No: 2017/24068,18/7/2019, §§ 36, 37) kararında 5275 sayılı Kanun'da ziyaretçi
isim listesinin bildirilmesi için herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmediği,
Ziyaret Yönetmeliği'nde belirtilen sürenin hak düşürücü değil düzenleyici süre
olarak yorumlanabileceği vurgulanmıştır. Anılan kararda, idarenin ve derece
mahkemelerinin Ziyaret Yönetmeliği'ndeki altmış günlük sürenin hak düşürücü
olduğu şeklindeki yorumlarının başvurucunun ceza infaz kurumunda kaldığı süre
boyunca ziyaretçi belirleme ve kabul etme hakkından yararlanamaması sonucuna
yol açtığı, başvurucunun talebinin salt altmış günlük sürenin geçtiğinden
bahisle reddedilmesinin özel hayata saygı hakkı ile kamu güvenliği amacı
arasında adil denge sağlamaktan uzak olduğu belirtilmiştir.
38. Somut olayda başvurucuya ziyaretçi listesi
oluşturması yönünde hiçbir tebligat yapılmadığı gibi idarenin ve derece
mahkemelerinin Ziyaret Yönetmeliği'ndeki altmış günlük sürenin hak düşürücü
olduğu şeklindeki yorumları, başvurucunun Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda kaldığı süre boyunca ziyaretçi belirleme ve kabul etme hakkından
yararlanamaması sonucuna yol açmıştır. Bu şekilde ziyaret hakkına getirilen
kısıtlamanın hükümlü ve tutukluların dış dünyayla iletişim kurması ve
sosyalleşmesi suretiyle iyileştirilmesi ilkelerine uygun düştüğü söylenemez (Mehmet
Sevik, § 37). Bu nedenle başvurucunun ziyaretçi listesi oluşturma talebinin
reddedilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin ilgili ve
yeterli gerekçelere dayandırılmadığı, müdahalenin demokratik toplum düzeninde
gerekli bir müdahale olmadığı sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
41. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 30.000 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
43. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
44. İncelenen olayda, derece mahkemesinin hak düşürücü
nitelikte olmayan bir süre düzenlemesine dair katı yorumunun başvurucunun
ziyaret hakkına kısıtlama getirilmesine yol açması nedeniyle ihlal sonucuna
ulaşılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararlarından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte başvurucunun 18/1/2019 tarihinde
Yalvaç T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği, ihlalin başvurucunun
Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı süre için geçerli olduğu, bu
nedenle ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak eski hâle
getirme ilkesi çerçevesinde özel hayata saygı hakkının ihlali nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Konya İnfaz
Hâkimliğine (14/8/2018 tarihli ve E.2018/2762, K.2018/2755 sayılı kararla
ilgilidir) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 20/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.