logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Abdulbaki Sanlav ve diğerleri [1.B.], B. No: 2018/31589, 31/3/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULBAKİ SANLAV VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/31589)

 

Karar Tarihi: 31/3/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Cafiye Ece YALIM

Başvurucular

:

1. Abdulbaki SANLAV

 

 

2. Feride SANLAV

 

 

3. Ferit SANLAV

 

 

4. Susan SANLAV

 

 

5. Şerafettin SANLAV

 

 

6. Şükrü SANLAV

Başvurucular vekili

:

Av. Mahmut KAÇAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda önleyici idari tedbir alınmaması sonucu bir mahpusun yaşamını yitirmesi ve olaya ilişkin olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/12/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucular; Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) mahpus iken 17/11/2014 tarihinde yaşamını yitiren 1978 doğumlu Ş.S.nin eşi, annesi, babası ve kardeşleridir.

10. Başvurucuların yakını Ş.S. Erciş Ağır Ceza Mahkemesince 18/3/2010 tarihinde başvurucu Ferit Sanlav'ı kasten öldürmeye teşebbüs etme, başvurucu Şükrü Sanlav'ı kasten yaralama suçlarından 11 yıl 8 ay hapis cezası ve 1.240 TL adli para cezası ile cezalandırılmış; Erciş Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alınmıştır.

11. Başvurucuların yakını 12/8/2014 tarihinde nakil yoluyla geldiği Ceza İnfaz Kurumunda 16/11/2014 tarihinde, aynı koğuşta kalan K.Ç. ile tartışmış; tartışma sonucu başvurucular yakını ile K.Ç. birbirlerini yaralamıştır. İnfaz ve koruma memurlarının olaya müdahalesi sonrası her iki hükümlünün Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Eğitim ve Araştırma Hastanesi) sevki ile muayenelerinin yapılması sağlanmıştır. Muayene sonrasında her iki hükümlü de farklı tek kişilik odalara alınmıştır.

12. 16/11/2014 tarihinde Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen raporda, Ş.S.nin alt dudakta ve sol el 3. parmakta 1x1 cm büyüklüğünde abrazyon olarak tarif edilen yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirtilmiştir.

13. 17/11/2014 tarihinde saat 17.00 sıralarında yemek dağıtımı için gelen infaz ve koruma memuru, Ş.S.nin kaldığı T24 numaralı tek kişilik odanın kapı mazgalından seslendiği hâlde cevap alamaması üzerine vardiya başmemurunu çağırmıştır. Vardiya başmemuru ile infaz ve koruma memuru oda kapısını açarak içeriye girdiklerinde Ş.S.nin yatak çarşafından yırtarak aldığı bez parçasını tuvalette bulunan su vanasına bağlayarak kendisini asmak suretiyle intihar ettiğini görmüşlerdir.

14. Ceza İnfaz Kurumu görevlileri 112 Acil Servise haber vermiş, olay yerine gelen acil servis ekibi yaptıkları muayenede Ş.S.nin hayatını kaybettiğini bildirmiştir.

A. Ceza Soruşturması Süreci

15. Van Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) ölümle ilgili resen ve derhâl soruşturma başlatmıştır. Nöbetçi Cumhuriyet savcısı olay tarihinde saat 18.30 sıralarında Olay Yeri İnceleme ekibi ile birlikte olay yerine gelerek çeşitli araştırmalar yapmıştır. Yapılan araştırmalar sonucu düzenlenen 18/11/2014 tarihli tutanakta; başvurucuların yakınının oda girişinde sol tarafta bulunan, tuvalet ve banyo olarak kullanılan bölümde tuvalet sifonunun demirine boynundan asılı vaziyette ve yarı oturur şekilde bulunduğunun görüldüğü, yapılan ölçümde ası ipinin bağlandığı sifon vanasının zeminden 123 cm yüksekte olduğu, sifon üzerinde bulunan düğüm ile ölenin boynunda bulunan düğüm arasının 46 cm olarak ölçüldüğü, asıda kullanılan ipin çarşaf parçalarının örülüp urgan hâline getirilmesi sonucu yapıldığı belirtilmiştir. Olay Yeri İnceleme ekipleri ayrıca oda içindeki ranza üzerinde aynı renkte, bir kısmı yırtılmış çarşaf olduğunu ve çarşafın muhafaza altına alındığını, odada intihar mektubu veya başka delil olmadığını, oda kapısı üzerinde yan duvarda kamera bulunup kameranın oda kapısını ve koridoru görecek pozisyonda olduğunu bildirmiştir. Olay yeri ve civarının kamera kayıtları alınarak fotoğrafları çekilmiştir.

16. Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince düzenlenen 17/11/2014 tarihli tutanakta; saat 17.00 sıralarında tekli odalara akşam yemekleri dağıtılırken T24 numaralı odaya gelindiğinde mazgal açılıp başvurucuların yakınının odada görülmemesi üzerine kendisine seslenildiği, cevap alınamayınca da oda kapısının vardiya başmemuru ile açıldığı, Ş.S.nin çarşaftan yırtarak örmek suretiyle elde ettiği ipi tuvaletin su vanasına asarak intihar ettiğinin görüldüğü belirtilmiştir.

17. Cumhuriyet savcısı bilirkişi eşliğinde ölü muayene ve otopsi işlemi gerçekleştirmiş; 17/11/2014 tarihli otopsi raporunda ölümün ası sonucu meydana geldiği, kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için organ parçaları, kan ve göz içi sıvısında toksikolojik ve histopatolojik inceleme yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.

18. Başsavcılık, Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığından cesette histopatolojik ve toksikolojik inceleme yapılmasını, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinden de tüm tıbbi belgeler ışığında ölenin kesin ölüm nedeninin tespitini istemiştir.

19. Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığınca düzenlenen 22/12/2014 tarihli raporda ölenin kan ve göz içi sıvısında yapılan incelemede uyuşturucu madde, alkol ve ilaç bulgusuna rastlanmadığı ifade edilmiştir.

20. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi 25/2/2015 tarihli raporda, otopsi raporu ve her türlü tıbbi belgenin incelenmesi sonucu başvurucuların yakınının ölümünün ası sonucu meydana geldiğini bildirmiştir.

21. Başsavcılık; Ceza İnfaz Kurumundan başvurucuların yakınının hangi ceza infaz kurumundan nakil yoluyla geldiğinin, nakil tarihi ve gerekçelerinin bildirilmesini istemiştir. Başsavcılık ayrıca başvurucuların yakınının sağlık probleminin olup olmadığının, sağlık problemi varsa revire veya hastaneye götürülme tarihinin, herhangi bir tıbbi muayenenin yapılıp yapılmadığının, başvurucuların yakınının ilaç kullanıp kullanmadığının, Ceza İnfaz Kurumu psikoloğu ile görüşüp görüşmediğinin, bu yönde bir talebinin olup olmadığının, Başsavcılığa, Bakanlığa, mahkemelere gönderilmiş veya gönderilmemekle birlikte gönderilmesini talep ettiği herhangi bir dilekçesinin bulunup bulunmadığının bildirilmesini, talep dilekçesinin bulunması hâlinde suretlerinin gönderilmesini istemiştir.

22. Başsavcılık araştırmayı derinleştirerek başvurucuların yakınını açık ve kapalı görüş günlerinde ziyarete gelen kişilerin tarihleri ile birlikte bildirilmesini, ölüm olayına ilişkin olarak Ceza İnfaz Kurumu görevlileri hakkında disiplin soruşturması yapılıp yapılmadığını, yapılmışsa soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesini Ceza İnfaz Kurumundan istemiştir.

23. Ceza İnfaz Kurumu 24/11/2014 tarihli cevap yazısında Ş.S.nin Erciş Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan 12/8/2014 tarihinde geldiğini, nakil geldiği 12/8/2014 tarihinden itibaren açık ve kapalı görüş kaydına rastlanmadığını, ziyaretçisinin gelmediğini, herhangi bir sağlık problemi bulunmadığını, revire çıkmadığını, Erciş Açık Ceza İnfaz Kurumunda fırın atölyesinde çalışması nedeniyle kâr payı talebi dilekçesi gönderdiğini, başka bir konuda talep dilekçesinin bulunmadığını bildirmiştir. Ceza İnfaz Kurumu ayrıca başmemurlar A.T., A.E. ile infaz ve koruma memurları U.D., F.K., M.K. hakkında yapılan idari soruşturma sonucunda Disiplin Amirliğince disiplin cezası verilmesine yer olmadığına dair karar verildiğini bildirmiştir.

24. Ceza İnfaz Kurumunca 21/11/2014 tarihli Psikososyal Servis raporunda Ş.S.nin 12/8/2014 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna nakil olarak geldiği, 20/8/2014 tarihinde ilk görüşme yapılarak tanıma formu düzenlendiği, olumsuz bir durum gözlemlenmediği, Ş.S.nin Psikososyal Servisine herhangi bir başvurusunun olmadığı belirtilmiştir.

25. Başsavcılık 26/1/2015 tarihinde Ceza İnfaz Kurumundan başvurucular yakınının tekli koğuşa alınma nedeni ile buna karar veren görevlinin kimlik bilgilerinin bildirilmesini istemiştir. Başsavcılık 23/2/2016 tarihinde başvurucular yakını hakkındaki tüm disiplin soruşturmalarına ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesini talep etmiştir.

26. Ceza İnfaz Kurumu, Ş.S.nin kaldığı odalara, tekli koğuşa alınmasına, yapılan disiplin soruşturmalarına ilişkin bilgi ve belgeleri göndermiştir.

27. Başvurucular vekili 27/6/2016 tarihli dilekçe ile soruşturmanın etkin, eksiksiz, süratli ve düzenli bir şekilde yürütülmesini, olay yeri incelemesi sırasında adli tıp uzmanı bulundurulmadığını ve otopsinin ölüm olayını aydınlatıcı nitelikte yapılmadığını, hukuka aykırılıkların giderilmesi için Adli Tıp Kurulundan ayrıntılı bir rapor alınmasını, olay yerine ait kamera görüntülerinin uzman ve tarafsız bilirkişiye çözümünün yaptırılmasını, olay yerinin fotoğrafları ve görüntülerinin tespit edilmesini, tespit edilecek şüphelilerin ifadesinin alınmasını talep etmiştir.

28. Başvurucular vekilinin talebi doğrultusunda Başsavcılık, Ceza İnfaz Kurumundan olay tarihine ait kamera kayıtlarının gönderilmesini istemiş, Ceza İnfaz Kurumu kamera kayıtlarının çözümü yaptırılmak suretiyle hazırladığı raporu göndermiştir.

29. Kamera kayıtlarının yapılan çözümünde Ş.S.nin kaldığı odaya saat 07.14'te ekmek dağıtımı yapıldığı, saat 07.47'de kahvaltı verildiği, saat 08.17'de sayım yapıldığı, Ş.S. ile saat 08.59'da ve saat 11.40'ta görüşüldüğü, saat 11.42'de Ş.S.ye yemek verildiği, sonrasında saat 12.30'da ve saat 14.59'da Ş.S.yle tekrar görüşüldüğü, saat 17.11'de infaz ve koruma memuru F.K.nın koridora yemek dağıtımı için girdiği, saat 17.16'da odaya yemek verileceği esnada görevli F.K.nın çalışan T.K. ile birlikte telaşlı bir şekilde koridordan çıkıp aşağı doğru koştukları, saat 17.18'de tekrar koridora geldikleri, görevliler M.K., O.D., A.T., O.T., H.P. ve diğer görevlilerin olay yerine geldiklerinin tespit edildiği belirtilmiştir.

30. Başsavcılık 26/5/2017 tarihinde Van Adli Tıp Kurumuna müzekkere yazarak ölende vücut dokunulmazlığının ihlali niteliğinde herhangi bir yaralanmanın olup olmadığının bildirilmesini istemiştir.

31. Van Adli Tıp Kurumu 29/5/2017 tarihli cevap yazısında ölenin ölümüne en yakın tarih olan 16/11/2014 tarihinde darp nedeniyle Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirildiği ve alt dudakta 1x1 cm'lik abrazyon, sol el 3. parmakta 1x1 cm'lik abrazyon olarak tarif edilen yaralanma dışında ölende bir yaralanmaya rastlanmadığı bildirilmiştir.

32. Cumhuriyet savcısı, hükümlü K.Ç.nin Ş.S.yi yaralama eylemi nedeniyle müşteki şüpheli sıfatıyla ifadesini almıştır. K.Ç. 17/11/2014 tarihli ifadesinde Ş.S. ile 16/11/2014 tarihine kadar hiçbir sorun yaşamadıklarını, olay günü kapıya infaz ve koruma memurunun gelerek yemek karavanasını istediğini ancak Ş.S.nin karavanayı vermediğini, bu nedenle tartışıp birbirlerine vurmaya çalıştıklarını, her ikisinin dudaklarından yaralandığını beyan etmiştir. K.Ç. ifadesinde ayrıca S.Ş.nin kapıyı tekmeleyip zile bastığını, sinirle kapıya kafa attığını, sonrasında infaz koruma memurlarının geldiğini, ikisini de koğuştan çıkararak önce hastaneye götürüldüklerini, sonra da tekli koğuşlara yerleştirdiklerini, olayın anlık gerilimle gerçekleştiğini, tırnakları ile birbirlerini dudaklarından yaraladıklarını beyan etmiştir.

33. Cumhuriyet savcısı olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma memuru olarak görev yapan F.K.yı tanık sıfatıyla dinlemiştir. Tanık F.K.nın 17/11/2014 tarihli ifadesi şöyledir:

"...Yukarıdaki bilgiler doğrudur ve bana aittir, ben tanıklık yapacağım hususu anladım, ben Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yapmaktayım. Dün ben vardiya iznindeydim. Bugün saat 08:00-19:00 arasında tekliler koğuşlarının koridorunda görevliydim. Bugün öğleden önce ve öğleden sonra T-24 koğuşunda kalan [Ş.S.] havalandırma iznine çıkmadı. Fakat kendi koridorunda bulunan diğer hükümlüler havalandırmaya çıkmıştı. Bugün saat 16:30-17:00 arasında tekli koğuşlara akşam yemeği dağıtımı yapıyordum. Alt kattaki tekli koğuşlardan sonra üst kattaki tekli koğuşlara yemek dağıtımı yaparken en köşede bulunan T-24 koğuşuna yemek vermek için iki üç kez seslendiğimde içeriden cevap gelmedi. Mazgalı açıp baktığımda odada kimseyi göremedim. İlk önce firardan şüphelendim. Hemen gidip İnfaz Koruma Memuru [M.K.ya] durumu söyledim. O da İnfaz Koruma Başmemuru [A.T.ye] haber verdi. Üçümüz birlikte T-24 koğuşuna girdik. İçeride kimseyi göremedik. Fakat banyo kapısını açtığımızda [Ş.nin] kendisini lavabonun su vanasının olduğu yere örmüş olduğu çarşafla astığını gördük. Nabzını ve kalp atışlarını dinlediğimizde öldüğünü anladık. Nabzı ve kalbi atmıyordu yine de 112 acili aradık. Elektroşok uyguladılar. Fakat geri dönüş olmadı. Hükümlüler havalandırmaya kendi istekleri ile çıkarlar. Çıkmaları zorunlu değildir. Ayrıca koğuşlarda bulunan zil ile bize isteklerini bildirirler. Gün boyu [Ş.] zile basmamıştı. Sayımlar sabah vardiya teslim alınırken ve akşam teslim edilirken yapılır. Sabah sayımında kendisi hayattaydı. Fakat akşam sayımı saat 19:00 olduğu için sayım yapılmamıştı. [Ş.nin] herhangi bir sorunu olup olmadığını bilmiyorum. Öğle yemeğini almıştı. Gün boyu koğuşunda herhangi bir taşkınlık, bağrışma sesi gelmedi. Olayla ilgili bilgim ve görgüm bundan ibarettir."

34. Cumhuriyet savcısı, R.T. isimli hükümlü tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık R.T.nin 17/11/2014 tarihli ifadesi şöyledir:

"...Yukarıdaki bilgiler doğrudur ve bana aittir, ben tanıklık yapacağım hususu anladım, ben Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktayım. 14/11/2014 cuma günü tekli koğuşlardan olan T-23 koğuşuna disiplin nedeni ile geçtim. Dün, yani 16/11/2014 tarihinde hatırladığım kadarıyla 19:00-20:00 civarında yanımdaki T-24 koğuşuna Çaldıranlı olduğunu söyleyen [Ş.] adlı hükümlü getirildi. Benim koğuştaki açık pencereden onun koğuşundaki açık pencereden iletişim kurduk. Kendisi ile konuştuk. T-22 koğuşunda bulunan [L.Ö.] de kendi penceresinde konuşuyordu. [Ş.] bizden çay istedi. Biz semaverimiz olmadığını söyledik. Yarın havalandırmaya çıktığımızda çay içeriz dedik. Kendisi yarın havalandırmaya çıkacak mıyız dedi. Ben de çıkarız dedim. Fakat kendisi bugün ne öğleden önce ne de öğleden sonra havalandırma çıkmadı. Ben öğleden sonra havalandırmadan saat 16:30 civarında koğuşuma döndüğümde kendisine pencereden seslendim. Kendisi ses vermedi, konuşmadı. Saat 17:00 civarında akşam yemeği geldi. O sırada yemeği getiren infaz koruma memuru T-24 koğuşundaki mazgalı açtı. Daha sonra koşarak aşağıya seslendi. Kendisinin ayak seslerini ve mazgalı açma kapama seslerini duydum. [Ş.] bugün gün boyu odasında sessiz kaldı. Odasından herhangi bir bağrışma, gürültü veya kavga sesi gelmedi. Kendisi dün akşam konuştuğumuzda herhangi bir sorunundan bahsetmedi. Kendisinin neden tekli koğuşa geldiğinden de bahsetmedi."

35. Cumhuriyet savcısı, A.T. isimli ceza infaz kurumu başmemurunun beyanına başvurmuştur. 26/1/2015 tarihinde A.T.nin tanık sıfatıyla alınan beyanı şöyledir:

"...Yukarıdaki bilgiler doğrudur ve bana aittir, ben tanıklık yapacağım hususu anladım, Ben Van M Tipi Ceza İnfaz Kurumunda İnfaz ve Koruma Başmemuru olarak görev yaparım. 16/11/2014 tarihinde d-8 koğuşundaki kavga olayı sırasında ben izinliydim. Görevde değildim. Ertesi güngörevde iken saat 17:20 civarında İnfaz ve Koruma memuru [M.K.] T-24 tekli koğuştan ses gelmediğini söyledi. Biz de diğer İnfaz ve Koruma memuru arkadaşlarla bu koğuşa hemen girdik. Koğuşa girdiğimizde hemen banyo kısmına baktığımda, [Ş.nin] asarak intihar ettiğini gördüm. Orada [M.K.] nabzını ve boynunu kontrol etti. Atmadığını tespit ettik. 112 acili aradık. Doktor ekip geldi. Onlarda kontrol ettiğinde [Ş.nin] ölmüş olduğunu tespit ettiler. koğuşa girdiğimizde şüpheli bir durum görmedik. [Ş.nin] nevresimi kullanarak bir nevi urgan haline getirerek kendisini astığını gördüm. [Ş.yi] D-8 koğuşunda kalırken tanıyordum. Kendisi sorunsuz, kimseye zarar vermeyen bir hükümlüydü. neden intihar ettiği konusunda bir fikrim yoktur.''

36. Cumhuriyet savcısı, A.E. isimli ceza infaz kurumu başmemurunun beyanına başvurmuştur. 26/1/2015 tarihinde A.E.nin tanık sıfatıyla alınan beyanı şöyledir:

"Yukarıdaki bilgiler doğrudur ve bana aittir, ben tanıklık yapacağım hususu anladım, 16.11/2014 tarihinde saat 15:55 civarında C Blok görevlisi İnfaz ve Koruma Memuru [B.B.nin] D-8 koğuşunda, olay olduğunu bildirmesi üzerine İnfaz ve Koruma Başmemuru olarak yetkili Vardiya Başsorumlusu olduğum için, koğuşun bulunduğu yere, diğer İnfaz ve Koruma Memurları ile gittik. Mazgalda baktığımda, [Ş.S.] kapının olduğu yerde, dudağı kanamış bir şekilde duruyordu. Sonra kapıyı açıp girdik. Olayı koğuştakilere sorduk. [Ş.S.] koğuştan alınmasını istedi. Zaten kendisini darp raporu için hastaneye gönderecektik. Daha sonra [Ş.yi] ve [K.yi] hastaneye gönderdik. Hastane dönüşlerinde, bu tür olaylarla karşılaştığımız durumlardaki gibi, disiplin soruşturması da yürütüleceğinden, koğuştaki diğer kişileri etkilememeleri ve ayrıca güvenlik için, geçici olarak tedbiren [Ş.] ve [K.yi] tekli odalara yerleşimini yaptırdım. Zaten genel uygulama bu şekildedir. Aksi halde, kendi koğuşlarında bulunduklarında soruşturmanın selameti etkilenecek ve koğuşun huzursuzluğu da devam edebilecektir. Yani tekli odalara yerleşimlerini ben kendi insiyatifimle yaptım. Zira kural bu şekildedir. Ertesi gün [Ş.S.] tekli koğuşta intihar etmiş. Ben 17:11/2014 tarihinde saat 19:00 da vardiya görevime başladım. Yani intihar ettiğinde ben görevimin başında değildim.''

37. Cumhuriyet savcısı olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma memuru olarak görev yapan M.K. isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık M.K.nın 26/1/2015 tarihli ifadesi şöyledir:

"...Yukarıdaki bilgiler doğrudur ve bana aittir, ben tanıklık yapacağım hususu anladım, Ben Van M Tipi kapalı Ceza İnfaz Kurumunda İnfaz ve Koruma Memuru olarak görev yaparım. 16/11/2014 tarihindeki [Ş.S.] ve [K.Ç.nin] koğuşlarındaki kavga olayı sırasında ben izinliydim. Ertesi gün vardiyam geldiğinde görev yaparken, İnfaz ve Koruma Memuru [F.K.] saat 17:20 civarında yanıma gelerek T 24 koğuşundan ses gelmediğini söyledi. Zaten o sırada koğuşlara akşam yemeği dağıtılıyordu. Daha sonra ben, başmemur [A.T.ye] söyleyip hep birlikte T24 koğuşuna gittik içeriye girdiğimizde, tuvalet kısmında asılmış vaziyette [Ş.yi] gördük. Nabzına ve boynuna baktığımda, atmadığını tespit ettim. 112 acili arayıp ambulans ile doktor ekibi istedik. Doktorlar kontrol ettiğinde, [Ş.nin] öldüğünü tespit ettiler. Biz koğuşa gittiğimizde şüpheli bir durum görmedik. Bir kavga izi veya bırakılmış bir mektup, not kağıdı görmedik. [Ş.yi] kontrol eden doktor, [Ş.yi] o halde gördüğünde, bir kimsenin bu kadar ölmek istediğini ilk defa görüyorum dedi. Çünkü [Ş.nin] kendini astığı yerin yerden yüksekliği ve kendisini zorlaması düşünüldüğünde, ne kadar ölmek istediği anlaşılacaktır. Bilgim ve görgüm bundan ibarettir... "

38. Cumhuriyet savcısı, Ş.S. ile aynı koğuşta kalan Ö.K. isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık Ö.K.nın 26/1/2015 tarihli ifadesi şöyledir:

"...Yukarıdaki bilgiler doğrudur ve bana aittir, ben tanıklık yapacağım hususu anladım, Ben Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlüyüm. [Ş.S.] ile D-8 koğuşunda kalırken, 16/11/2014 tarihinde [K.Ç.] ile koğuş havalandırmasında kavga ettikleri sırada, ben üst kattaydım. Alt kata indiğimde, her ikisini ayırmışlardı.[Ş.S.] koğuş kapısının olduğu yerde, kapıyı tekmeliyordu. Ayrıca zile basmıştı. İnfaz ve Koruma memurlarını gelmesini istiyordu. İnfaz ve Koruma memurları gelip her ikisini aldılar. [Ş.S.] ile koğuşta önceleri konuştuğumuzda bekar olduğunu, babasının öldüğünü, kardeşini elinden yaralaması nedeniyle annesinin küskün olduğunu, bu nedenle kendisini kimsenin ziyaret etmediğini söylüyordu. Ayrıca [Ş.S.] telefon açma hakkını hiç kullanmıyordu. kendisi sorunlu birisi değildi. Bilgim ve görgüm bundan ibarettir."

39. Cumhuriyet savcısı, ölen ile aynı koğuşta kalan R.S., K.K., M.N.B. ile infaz ve koruma memuru U.D.nin tanık sıfatıyla beyanlarını almış; tanıklar benzer beyanlarda bulunmuştur.

40. Başsavcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği verileri dikkate alarak hükümlü K.Ç. hakkında basit yaralama ve intihara yönlendirme suçundan, Ceza İnfaz Kurumu görevlileri hakkında da görevi kötüye kullanma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. 29/5/2017 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda; Olay Tutanağı, Olay Yeri İncelemesi Tutanağı, otopsi raporu, Kamera Çözüm Tutanağı, tanık beyanları belirtildikten sonra yapılan değerlendirme kısmı şöyledir:

"..Ölen [Ş.S.nin] olay günü infaz kurumunda kaldığı T-24 numaralı odada ası sonucu ölmesinde bir başkası tarafından kasten öldürüldüğüne dair herhangi bir iz, emare ve delilin bulunmadığı, ayrıca intihar etmesinde bir başkasının öleni intihara azmettirdiğine, teşvik ettiğine, intihar kararını kuvvetlendirdiğine ya da intiharına herhangi bir şekilde yardım ettiğine dair bir delilin bulunmadığı, kurumda görevli infaz ve koruma memuru olan şüphelilere ve kurum yönetimine meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmeleri için neticenin oluşumuna sebebiyet veren icrai davranışa eşdeğer bir ihmali davranış veya görevi ihmal niteliğinde bir eylem yada herhangi bir kusur izafe edilmediğinden üzerlerine atılı suçun yasal unsurları oluşmadığı, 16/11/2014 tarihinde kavga ederek karşılıklı olarak birbirlerini darp eden [Ş.S.] ile müşteki-şüpheli [K.Ç.nin] yaralanmasının niteliği itibari ile meydana gelen ası sonucu ölüm olayı arasında neden ve sonuç ilişkisinin bulunmadığı, bu haliyle müşteki-şüpheli [K.Ç.nin] eyleminin basit yaralama suçunu oluşturduğu, suçun TCK'nun 86/2 maddesi uyarınca soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayet şartına bağlı olduğu, ancak [Ş.S.nin] 17/11/2014 tarihinde ölüm olayının gerçekleşmiş olması nedeniyle şikayetçi olup olmadığı yönünde yazılı veya sözlü bir beyanının bulunmadığı, her ne kadar olayla ilgili müştekilerin alınan ifadelerinde şikayetçi olduklarını beyan etmiş iseler de, müştekilerin takibi şikayete bağlı olan suçtan dolayı doğrudan bir zarar görmedikleri, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan şikayet hakkının ölen [Ş.S.ye] ait olduğu, ölenin basit yaralama suçu bakımından sağlığında kullanamadığı şikayet hakkının ölümünden sonra müştekiler tarafından kullanılmasının mümkün olmadığı, şikayet yokluğu nedeniyle soruşturma ve kovuşturma şartının oluşmadığı, müşteki-şüpheli [K.Ç.ye] yönelik gerçekleşen basit yaralama suçu bakımından [Ş.S.nin] 17/11/2014 tarihinde ölümü nedeniyle TCK'nun 64. maddesi uyarınca kovuşturma imkanı bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle kamu görevlisi olan şüpheliler hakkında suçun yasal unsurları oluşmadığından, müşteki-şüpheli [K.Ç.] hakkında suçun unsurları oluşmadığından ve şikayet yokluğundan kamu adına kovuşturmaya yer olmadığını..."

41. Başvurucular vekili tarafsız, hızlı ve etkin soruşturma yapılmadığını, taleplerine ilişkin değerlendirme yapılmadığını, başvurucuların ifadelerinin alınmadığını, olay yeri incelemesi sırasında adli tıp uzmanı bulundurulmadığını, maddi delillerin yeterince incelenmediğini, intihar riskini bilmek için idarenin çaba göstermediğini, denetim ve gözetim yükümlülüğünün yerine getirilmediğini belirterek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazda bulunmuştur.

42. Van 1. Sulh Ceza Hâkimliği (Sulh Ceza Hâkimliği) 13/7/2017 tarihinde itirazın kabulüne, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına, dosyanın Başsavcılığa gönderilmesine karar vermiştir. Anılan kararda; kamera görüntülerinin bilirkişi marifetiyle incelenmesi, Ş.S.nin ailesiyle psikososyal sorunlar yaşayıp yaşamadığının araştırılması, Ş.S.nin kaldığı T24 numaralı oda ile irtibata geçen görevlilerin tanık sıfatıyla dinlenmesi, 16/11/2014 tarihinde Ş.S.nin tekli odaya alınmadan önce kaldığı koğuşta, koğuş arkadaşı K.Ç. ile aralarında yaşanan tartışma ile ölüm olayı arasında irtibat bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi için C.A. ve E.S.nin bilgi ve görgülerine başvurulması gerektiği belirtilmiştir.

43. Cumhuriyet savcısı, Sulh Ceza Hâkimliğinin kararı doğrultusunda soruşturma işlemlerine devam etmiş; yapılan soruşturma kapsamında ölen ile aynı koğuşta kalmakta olan E.S. isimli şüphelinin ifadesine başvurmuştur. E.S.nin 18/9/2017 tarihinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadesi şöyledir:

"...Bana sormuş olduğunuz konuyu anladım. [Ş.S.yi] ceza infaz kurumunda aynı odada kalmamızdan dolayı tanırım. Hatırladığım kadarıyla bayramdan bir gün önce [C.A.] ile tartıştı. Temizlik dolaysıyla aralarında tartışma yaşanmıştı. Sözlü tartışma yaşanmıştı. [Ş.S.] odadan çıkmak istediğini memurlara söyledi. Hatta bizler bayramdan sonra çıkmasının daha iyi olacağını tavsiye ettik. Ancak [Ş.S.] odadan ayrıldıktan bir kaç gün sonra veya daha uzun bir süre sonra öldüğü haberini aldık. [Ş.S.] kendisine zarar verme eğilimi olan bir kişiydi. Kendisine okumuş olduğunuz şekilde seni keseriz veya benzeri tehdit içerikli bir söz söylemedim. Görevli memurlarda [Ş.S.nin] kendisine zarar verme eğiliminde olduğuna bizzat şahittirler. Olay günü anlattığım gibi temizlik işinden dolayı [C.A.] ile aralarında tartışma yaşandı. Hatırladığım kadarıyla [Ş.S.] elindeki çatal ve bıçakla kendisine zarar vermeye kalktı. [Ş.S.yi] yatıştırmaya çalıştığımız halde bir türlü yatışmadı. Bunun üzerine görevli memurlar odasını değiştirdi. [K.Ç.] isimli kişiyi tanımıyorum belki fotoğrafını görsem hatırlarım. [Ş.S.] oda değişikliğinden önce benim kaldığım odada kimseyle kavga etmedi. 6 ay kadar birlikte kaldık. Daha eskiden tahliye olan bir kişiyle tartışması vardı. Başka herhangi bir tartışmasına veya kavgasına şahit olmadım. Daha önce kendisine zarar verme eğilimi vardı. Psikolojik sorunlu görünüyordu. Ailesinin olmadığını söylerdi ve maddi durumu iyi değildi. Ancak öldüğünü haber aldıktan sonra ailesinin olduğunu duyduk. [Ş.S.ye] yönelik tehdit veya başka suretle herhangi bir eylemim olmadı. [C.A.] isimli kişide tehdit etmedi. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir."

44. Cumhuriyet savcısı, Ş.S. ile aynı koğuşta kalmakta olan C.A. isimli şüphelinin ifadesine başvurmuştur. Tanık C.A.nın 18/9/2017 tarihli ifadesi şöyledir:

"...Yukarıdaki kimlik ve adres bilgileri bana aittir, doğrudur. Bana sormuş olduğunuz konuyu anladım. 2014 yılında Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındım. Geçici koğuştan sonra yerleştiğim odada [Ş.S.] kalıyordu. Bu odada bir süre beraber kaldık. Yaklaşık 10 gün beraber kaldıktan sonra [Ş.S.yi] odadan aldılar. [Ş.S.nin] intihar olayı ile ilgili herhangi bir bilgim yoktur. Ailevi sorunları olduğunu bana kısaca anlatmıştı. Bana babasını ve abisi trafik kazasında kaybettiğini, babasının adına kayıtlı taksi durağı ve marketinin olduğunu, amcasının kendisine sahip çıktığını ancak daha sonra babasından kalan mallarla ilgili aralarında anlaşmazlık yaşandığını, bir defasında tartışma esnasında amcasının oğlunu silahla kolundan vurduğunu anlatmıştı. [Ş.S.] odada meydancı olarak iş yapıyordu. Benimle arasında herhangi bir sorun yaşanmadı. Oda temizliği konusunda [Ş.S.] ile odada kalan diğer hükümlü/tutuklular ile arasında sözlü tartışma yaşandı. [Ş.] tartışmadan sonra odada kalmayacağını artık burada durmam şeklinde sözler söyledi. Eline aldığı çatalı kendi boğazına dayadı ve bardak falan kırdı ancak kendine zarar vermedi. Olayı gören infaz koruma memurları [Ş.S.yi] odadan aldılar. Benim bildiğim kadarıyla hücreye gönderildi. Daha sonra hücreden alınıp başka koğuşa verilmiş. Oradan tekrar hücreye verilmiş. Bu anlattıklarım bir aylık süre zarfında yaşanan olaylardır. Benim [Ş.S.] ile aramda bire bir yaşanan bir olay yoktur. Kendisine seni keseriz şeklinde bir söz söylemedim. Başka kimse de tehdit etmedi. Anlattığım şekilde sadece temizlik konusunda aramızda koğuş içerisinde bir tartışma yaşandı. [Ş.S.nin] infaz kurumunda bir sorunu olup olmadığını husumetli olup olmadığını bilmiyorum. Daha önce trafik kazasında hatırlayabildiğim kadarıyla babası ve annesini kaybettiğini söylemişti. Abisini de kazada kaybedip kaybetmediğini tam olarak hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla ailevi sorunlardan dolayı amcasının çocuğunu vurmuş. Kendisine sahip çıkılmadığını söyleyerek dert yandığı oluyordu. [Ş.S.nin] intihar ettiğini şu an ilk kez sizden duyuyorum. İntihar olayı ile ilgili herhangi bir şey bilmiyorum. Ben Van M Tipinde üç ay kadar kaldıktan sonra İstanbul iline sevk geldim. Zaten tutuklu olduğum için [Ş.S.nin] olduğu odada kısa bir süre kaldıktan sonra başka bir odaya alınmıştım. [Ş.S.ye] herhangi bir kimsenin zarar verip vermediği konusunda herhangi bir bilgim yok. [Ş.S.yi] ne ben ne de bir başkası tehdit etmedik. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Şahsı doğru dürüst tanımam. Kısa bir süre ceza infaz kurumunda bulundum. İddialar asılsızdır. Söyleyeceklerim bundan ibarettir."

45. Cumhuriyet savcısı olay tarihinde yemek dağıtmakla görevli hükümlü T.K. isimli tanığın ifadesine başvurmuştur. Tanık T.K.nın 16/2/2018 tarihli ifadesi şöyledir:

"...Olay tarihinde Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlüydüm. İşçi statüsünde çalışıyordum. Mutfakta görevliydim. C blokta yemek dağıtıyordum. Gün boyu yemek dağıttım. Akşam saat 17:10 sıralarında mesai bitiminden sonra tek kişilik odaların olduğu bölüme şu an ismini hatırlamadığım bir görevli ile gittik. Görevli kapıyı çaldı ancak içeriden cevap verilmedi. Kapı mazgalında yemeğini verecektik. Ses gelmeyince görevli kapıyı daha sert çaldı. Yine kapıya gelen olmayınca mazgaldan içeriye baktı. Ancak içerideki hükümlü/tutukluyu göremedi. Bunun üzerine kapıyı açtı ve içeriye gireceği sırada kapının girişinde hemen sol taraftaki banyoda şahsı gördü. Bana dönüp hemen başmemurluğa haber ver dedi. Bende koşarak alt kata indim ve ilk gördüğüm memura durumu haber verdim. Onlar da üst kata olayın olduğu yere geldiler. Görevliler geldikten sonra ben mutfağa döndüm. Daha sonra ne olup bittiğini bilmiyorum. Ben bu şahsın odasına aynı gün içerisinde öğle yemeği vermek için gittim. Yemek dağıtımı esnasında yemeği görevlilere veriyordum. Görevli de kapı mazgalından koğuşta bulunanlara yemeklerini dağıtıyordu. Kapı mazgalına ben bakmadığım için şahsı görmedim. Görevli kapıyı çalıp şahısta yemeğini alarak içeriye gittiğinden ve aralarında herhangi bir konuşma geçmediğinden herhangi bir söz duymadım. Şahsa yemeği verilirken herhangi bir sorunu veya talebi olduğuna dair görevliye bir şey söylemedi. Söyleseydi duyabilecek mesafede duruyordum. Bu şekilde yemekleri dağıttık. Daha sonra da akşam yemeği dağıtmak için gittiğimizde söz konusu intihar olayı yaşanmıştı. Bu kişi ile ilgili olarak bildiğim tek şey kaldığı odada kavga ettiği için tek kişilik odaya alınmış olmasıydı. Yemek dağıtımı sırasında süpheli bulduğum veya dikkatimi çeken olağan dışı herhangi bir durum yoktu. Hatırladığım kadarıyla öğle yemeği ve akşam yemeği dağıtımı için farklı memur eşliğinde dağıtıma çıktım. O tarihte üç infaz ve koruma memuru o bloktan sorumluydu. Ancak ismen infaz ve koruma memurlarını tanımıyorum. Görsem tanıyabilirim. Anlattıklarımın dışında konu ile ilgili bildiğim ve gördüğüm başkaca bir husus yoktur. Söyleyeceklerim bundan ibarettir."

46. Başsavcılık; Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan İ.D. ile Ceza İnfaz Kurumu görevlileri M.Y., T.K., N.K.K., S.A., M.K., F.K., Y.E., S.A.nın tanık sıfatıyla beyanlarını almıştır. Tanıklar benzer nitelikte beyanda bulunmuştur.

47. Başsavcılığın talimatı üzerine olay günü görev yapan doktor F.D. ve adli tıp uzmanı N.K.nın 19/10/2017 tarihinde kolluk tarafından tanık sıfatıyla beyanları alınmıştır.

48. Başsavcılık 22/8/2017 tarihinde kamera görüntülerinin incelenmesi için bilirkişi tayin etmiş, bilirkişi marifeti ile kamera görüntülerinin incelenmesi sonucu düzenlenen rapor Başsavcılığa sunulmuştur.

49. Başsavcılığın talimatı üzerine 27/7/2017 tarihinde başvurucu Susan Sanlav dışındaki tüm başvurucuların beyanları kolluk kuvvetleri tarafından alınmıştır. Başvurucu Susan Sanlav'ın ise adres bilgilerinin belirlenememesi nedeniyle ifadesinin alınamadığına dair tutanak düzenlenmiştir.

50. Başsavcılık, Adli Tıp Kurumu Birinci İhtisas Kurulundan (Birinci İhtisas Kurulu) Ş.S.nin kesin ölüm sebebinin ve kişinin ölümünde bir başkasına atfedilebilecek kusur bulunup bulunmadığının belirlenmesi yönünde rapor düzenlenmesini talep etmiştir.

51. Birinci İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 29/1/2018 tarihli raporda kişinin ası dışında travmatik bir tesirle ya da zehirlenerek öldüğüne ilişkin tıbbi delil bulunmadığı, ası fiilinin kişi canlı iken gerçekleşmiş olduğu, kişinin ölümünün ası sonucu meydana geldiği, kişinin ölümüne neden olan asının kendisi tarafından yapılmasının mümkün olduğu oybirliği ile belirtilmiştir.

52. Başsavcılık, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı kaldırması sonucu yaptığı yeniden soruşturma sonucunda Sulh Ceza Hâkimliğince vurgulanan tüm hususları inceleyerek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. 19/6/2018 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Ölen [Ş.S.nin] olay günü infaz kurumunda kaldığı T-24 numaralı odada ası sonucu ölmesinde bir başkası tarafından kasten öldürüldüğüne dair herhangi bir iz, emare ve delilin bulunmadığı, ayrıca intihar etmesinde bir başkasının öleni intihara azmettirdiğine, teşvik ettiğine, intihar kararını kuvvetlendirdiğine ya da intiharına herhangi bir şekilde yardım ettiğine dair bir delilin bulunmadığı, kurumda görevli infaz ve koruma memuru olan şüphelilere ve kurum yönetimine meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmeleri için neticenin oluşumuna sebebiyet veren icrai davranışa eşdeğer bir ihmali davranış veya görevi ihmal niteliğinde bir eylem yada herhangi bir kusur izafe edilmediğinden üzerilerine atılı suçun yasal unsurları oluşmadığı, [Ş.S.nin] 03/10/2014 tarihinde C-6 numaralı odada kaldığı dönemde şüpheliler [C.A.]ve [E.S.] ile tartıştığı olayda şüpheliler tarafından tehdit edildiğine dair soyut iddia dışında bir delilin bulunmadığı, ayrıca şüphelilerin meydana gelen intihar olayıyla ilgili olarak suç teşkil eden bir eylemlerinin bulunmadığı, 16/11/2014 tarihinde kavga ederek karşılıklı olarak birbirlerini darp eden [Ş.S.] ile müşteki-şüpheli [K.Ç.nin] yaralanmasının niteliği itibari ile meydana gelen ası sonucu ölüm olayı arasında neden ve sonuç ilişkisinin bulunmadığı...

Açıklanan nedenlerle kamu görevlisi olan şüpheliler hakkında suçun yasal unsurları oluşmadığından, şüpheli C.A. İle E.S. hakkında delil yetersizliği nedeniyle ve müşteki-şüpheli [K.Ç.] hakkında suçun unsurları oluşmadığından ve şikayet yokluğundan kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına..."

53. Başvurucular vekili 30/7/2018 tarihinde aynı gerekçelerle kovuşturmasızlık kararına itirazda bulunmuştur.

54. Van 1. Sulh Ceza Hâkimliği 13/9/2018 tarihinde Başsavcılık tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek itirazın reddine karar vermiştir.

55. Bu karar 6/11/2018 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.

56. Başvurucular 3/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Ölüm Olayıyla İlgili Olarak Yürütülen Tazminat Davası Süreci

57. Başvurucular, yakınları Ş.S.nin idarenin gözetim ve denetimi altında iken intihar ederek ölümü nedeniyle idarenin kusurlu olduğu iddiasıyla idare aleyhine Van 3. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) maddi ve manevi tazminat istemiyle tam yargı davası açmıştır.

58. İdare Mahkemesi 25/1/2017 tarihli kararıyla davalı idare ile intihar etme olayı arasında illiyet bağı bulunmadığından idarenin kusurunun olmaması nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.

59. Başvurucular, İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

60. Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 13/12/2017 tarihinde İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğunu belirterek istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermesi üzerine başvurucular vekili temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Dava, başvuru tarihi itibarıyla Danıştayda derdest olup henüz sonuçlanmamıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

61. İlgili hukuk için bkz. Serfinaz Öztürk, B. No: 2014/18274, 21/9/2017; Nejla Özer ve Müslim Özer, B. No: 2013/3782, 21/4/2016; Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No: 2013/6979, 20/5/2015.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

62. Anayasa Mahkemesinin 31/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık görüşü

63. Başvurucular, Ş.S.nin tutulduğu odada koğuş arkadaşı ile yaşadığı darp olayından sonra idarece herhangi bir psikolojik inceleme yapılmaksızın tek kişilik odaya konulup intihar düşüncesinin olup olmadığını anlamak için çaba gösterilmediğini, tek kişilik odaya alındıktan sonra intiharın öğrenildiği saat olan 17.00'ye kadar odanın kontrol edilmediğini, idarenin gözetim ve denetim yetkisini yerine getirmeyerek koruma yükümlülüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir. Başvurucular yapılan soruşturmada maddi delillerin yeterince incelenmediğini, yakınlarının tek kişilik odaya konulmasının ölüm olayına etkisinin araştırılmadığını, olay yeri incelemesi sırasında adli tıp uzmanının bulundurulmadığını, soruşturmanın makul sürede tamamlanmadığını, kamera görüntülerinin çözümünün bağımsız ve tarafsız bilirkişilerce yapılmadığını belirterek yaşam hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

64. Bakanlık görüşünde Ş.S.nin Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmesini müteakip hiçbir açık veya kapalı görüşte ziyaretine gelen olmadığı, hayatına son vermesi açısından yakın akrabaları olan başvurucuların ihmalkâr davranışlarının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık başvurucuların iddiasının aksine ölenin hücre hapsine alınmadığını, bu sebeple psikolojik değerlendirmeye tabi tutulmadığını, İdare Mahkemesinde yürütülen yargılama sonrasında da devlet görevlilerinin bir ihmali ve dolayısıyla idarenin sorumluluğunun tespit edilmediğini bildirmiştir. Bakanlık ayrıca ölenin ceza infaz kurumunda barındırıldığı süre içinde yazılı veya sözlü olarak baskı ve şiddet gördüğüne dair beyanı olmadığı gibi psikolojik sorunları olduğuna, kendisine tedavi sunulmadığına dair herhangi bir şikâyetinin olmadığını, psikiyatri muayene randevusu olmasına rağmen kendi isteğiyle muayeneye gitmek istemediğini, sağlığının korunması ve kendisine zarar vermemesi açısından önleyici tedbirlerin alındığını bildirmiştir. Bakanlık, Başsavcılığın yaşanan ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulmasına ve sorumlu kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan bağımsız bir soruşturmanın yürütülmesi adına resen harekete geçtiğini, ölüm olayını aydınlatabilecek bütün delilleri topladığını ve etkili bir soruşturma yürüttüğünü değerlendirmiştir.

65. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında bireysel başvuru formunda belirttikleri iddiaları tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

66. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, yaşama, ...hakkına sahiptir.”

67. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

68. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının özünün yaşam hakkının korunmamasına ve ölüm olayı hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesine ilişkin olması nedeniyle anılan şikâyetler yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.

69. Başvuru formunda Ş.S.nin öldürülme ihtimalinden söz edilmemiş, kendi eylemine karşı korunmadığı ileri sürülmüştür. Bu nedenle yaşam hakkının maddi boyutu yalnızca Ş.S.nin yaşamının kendi eylemine karşı korunmadığı iddiası kapsamında incelenmiştir.

C. Kabul Edilebilirlik Yönünden

70. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda ölen Ş.S.; başvurucuların eşi, oğlu ve kardeşleridir. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

71. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı birbiriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).

72. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin pozitif yükümlülükleri açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi devlete, elindeki tüm imkânları kullanarak bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını, bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

73. Bu kapsamda bazı özel koşullarda devletin kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de bulunmaktadır (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 74). Ceza infaz kurumlarında gerçekleşen ölüm olayları için de geçerli olabilecek bu yükümlülüğün ortaya çıkması için ceza infaz kurumu yetkililerinin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 72). Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif yükümlülük yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53; Sadık Koçak ve diğerleri, § 74).

74. Tutuklanan veya hürriyeti bağlayıcı cezasının infazına başlanan kişilerin daha önce sahip oldukları pek çok özgürlükten mahrum kalmalarının ve günlük yaşamlarında ciddi nitelikte bir değişim yaşamalarının doğal bir sonucu olarak psikolojik durumları bozulabilmekte, dolayısıyla kırılgan ve korumasız bir konumda bulunan bu kişilerin intihar riski artabilmektedir. Bu nedenle yasal ve ikincil düzenlemelerin ceza infaz kurumu yetkililerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevi yüklemesi, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının tehlikeye atılmasını önleyici tedbirler alınmasını sağlaması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle ceza infaz kurumunda kalan kişilerin davranışlarının ve sağlık durumlarının takip edilmesi, gerektiğinde doktor muayenesine başvurulması, diğer yandan bu konuda eğilimi olduğu anlaşılanlar açısından kendileri için en uygun yerlerde kalmalarının temin edilmesi, intihar eylemlerinde kullanılabilecek kesici/delici eşyalara, kemer, çamaşır ipi veya ayakkabı bağcıkları gibi eşyalara el konması suretiyle bu tip risklerin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 73).

75. Bu bağlamda bir tutuklunun veya hükümlünün kendine zarar verme ihtimalini kişi özgürlüğüne aşırı bir sınırlama getirmeyecek ölçüde en aza indirecek tedbirlerin alınması yetkililerden beklenebilecektir. Bir hükümlü veya tutuklu açısından daha sıkı tedbirlerin gerekip gerekmediği ve bunların uygulanmasının makul olup olmadığı, başvuru konusu yapılan her bir somut olayın koşullarına göre değişecektir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 74).

76. Yaşam hakkı kapsamında devletin öncelikle yaşamı tehlikeye girebilecek kişilerin yaşamını korumak için yeterli yasal ve idari bir çerçeve oluşturması gerekmektedir. Aynı yükümlülük ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerlidir. Bu kapsamda ceza infaz kurumu yetkililerince yerine getirilecek kontrol ve denetim işlemleri ile bu konuda alınacak diğer tedbirlerin mevzuatta ayrıntılı olarak düzenlendiği daha önce Anayasa Mahkemesince tespit edilmiştir (Nejla Özer ve Müslim Özer, §§ 74-89; Hilmi Moray, B. No: 2013/3053, 21/4/2016, §§ 25-36).

77. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).

78. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının her olayda bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).

79. Soruşturmaların makul bir süratle yürütülmesi gerekir. Bazı durumlarda soruşturmanın ilerlemesine engel olan güçlükler bulunabilir. Ancak böyle bir durumda dahi yetkililerin süratle hareket etmeleri olayın aydınlatılabilmesi, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması, hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).

80. Başvurucular koruma yükümlülüğünün yerine getirilmediğinden ve etkili bir soruşturma yürütülmediğinden yakınmaktadırlar.

81. Somut olayda yukarıda yer verilen ilkeler dikkate alındığında öncelikle Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin Ş.S.nin kendini öldürme riskini bilip bilmediklerinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin ortaya konması, riski bildikleri veya bilmeleri gerektiği sonucuna varılması hâlinde ise Ş.S.nin yaşamının korunması açısından gerekli önleyici tedbirleri alıp almadıklarının tespiti gerekmektedir.

82. Başvuru formu ve ekleri ile soruşturma dosyası ve tazminat davası dosyası incelendiğinde Ş.S.nin ceza infaz kurumuna girmeden önce psikolojik bir rahatsızlığının bulunduğuna dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı gibi ceza infaz kurumuna kabulü sırasında ve ceza infaz kurumunda kaldığı süre içinde psikolojik bir rahatsızlığının olduğuna dair herhangi bir şikâyet tespit edilememiştir. Ceza soruşturmasında Ş.S.nin tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulan koğuş arkadaşları ile infaz ve koruma görevlileri de Ş.S.nin herhangi bir psikolojik rahatsızlığı olduğuna dair bilgilerinin olmadığını, intihar etmesi yönünde şüpheli herhangi bir hareketinin bulunmadığını belirtmiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin Ş.S.nin kendini öldürme riskini bildikleri veya bilmeleri gerektiği sonucuna varılamayacaktır.

83. Dolayısıyla intihar riskinin öngörülebilir olmadığı somut olayda başvurucuların, yakınlarının intihar eylemine müdahalede olağan dışı bir gecikme yaşandığına veya sağlık hizmetlerine erişimde sorun olduğuna dair bir şikayetlerinin de bulunmadığı dikkate alındığında idarenin koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir. Bu durumda etkili soruşturma yürütülmesi yükümlülüğünün incelenmesi gerekmektedir.

84. Başvurucular, ceza soruşturması sürecinde soruşturma makamına sunduğu benzer dilekçelerde soruşturma sırasında beyanlarının alınmadığını, olay yeri incelemesi sırasında adli tıp uzmanının bulundurulmaması nedeniyle yeniden adli tıp kurumundan rapor alınması gerektiğini, soruşturmanın makul sürede tamamlanmadığını, kamera görüntülerinin çözümünün bağımsız ve tarafsız bilirkişilerce yapılmadığını, etkili soruşturma yapılmadığını ileri sürmüş (bkz. §§ 41, 53); bireysel başvuru formunda da benzer şikâyetlerde bulunmuşlardır (bkz. § 63).

85. 29/5/2017 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın Sulh Ceza Hâkimliğince kaldırılmasından sonra Başsavcılıkça yeniden başlatılan soruşturma aşamasında farklı tanıkların beyanlarına başvurulduğu, pek çok müzekkere yazıldığı, yeni uzmanlık raporları alındığı, bir başka deyişle yeni delillerin toplandığı, başvurucuların beyanları alınıp talepleri doğrultusunda işlemler yapılarak soruşturma sürecine etkili bir şekilde katılmalarının sağlandığı görülmektedir.

86. Belirtmek gerekir ki Anayasa’nın 17. maddesi gereğince yürütülecek soruşturmalarda soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin olarak ileri sürülen her türlü iddiayı ve talebi karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır. Soruşturma kapsamında yürütülecek soruşturma işlemlerinin belirleyicisi, yetkili soruşturma makamlarıdır (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62).

87. Başvurucular soruşturmanın makul sürede tamamlanmadığını iddia etmişse de soruşturma işlemlerine ölüm olayının gerçekleştiği 17/11/2014 tarihinde derhâl ve resen başlandığı, 2 yıl 6 ay 12 gün sonra 29/5/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ancak başvurucuların itirazı üzerine Sulh Ceza Hâkimliğinin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı kaldırarak soruşturmanın genişletilmesi için dosyanın Başsavcılığa gönderilmesine karar verdiği anlaşılmıştır.

88. Başvurucuların şikâyetlerine ilişkin varsa sorumluların tespiti için gerekli deliller toplanarak derinleştirilen soruşturmanın toplam 3 yıl 9 ay 26 günlük sürede tamamlandığı, anılan sürede Başsavcılığın olayı aydınlatmak ve başvurucunun iddialarını karşılamak için gerekli özeni ve çabayı gösterdiği dikkate alındığında soruşturmanın makul özen ve süratle yürütülmediğinden söz edilemeyecektir.

89. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının korunmamasına ve ölüm olayı hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 31/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Abdulbaki Sanlav ve diğerleri [1.B.], B. No: 2018/31589, 31/3/2022, § …)
   
Başvuru Adı ABDULBAKİ SANLAV VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2018/31589
Başvuru Tarihi 3/12/2018
Karar Tarihi 31/3/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda önleyici idari tedbir alınmaması sonucu bir mahpusun yaşamını yitirmesi ve olaya ilişkin olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin diğer iddialar Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 6
81
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 87
86
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 116
111
8
82
80
79
78
71
57
18
16
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 9
45
46
180
Yönetmelik 17/6/2005 Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik 7
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi