logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İsmet Dündar [2. B.], B. No: 2018/32750, 21/10/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMET DÜNDAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/32750)

 

Karar Tarihi: 21/10/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

İsmet DÜNDAR

Vekili

:

Av. Murat YILDIRIM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen bir delile dayanılarak mahkûmiyet kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/10/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. 12/5/2002 tarihinde müştekiler N.K. ve S.K.nın içinde bulunduğu araç İstanbul'un Pendik ilçesi Harmandere Mahallesi'nde bulunan Kurtköy gişelerinden geçiş yaptıkları sırada aralarında resmî üniformalı jandarma personelinin de bulunduğu bazı şahıslar tarafından durdurulmuştur.

9. Araçtan indirilen müştekilerin gözleri bağlı bir şekilde ormanlık alana götürüldükleri, burada silah zoruyla müştekilere iki adet çek imzalattırıldığı, müştekilerin darbedildiği ve paralarının gasbedildiği iddia edilmiştir.

10. Olayla ilgili olarak Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından soruşturma başlatılmıştır.

11. 27/5/2002 tarihli teşhis tutanağına göre müştekiler N.K. ve S.K. kollukta kendilerine gösterilen değişik şahıslara ait fotoğraflar arasından başvurucunun fotoğrafını seçerek silahlı gasp olayı sırasında kendilerini gasbeden kişilerden biri olduğunu teşhis etmişlerdir. Bu tutanak müştekiler tarafından imzalanmıştır.

12. Soruşturma kapsamında beyanına başvurulan müşteki S.K., olay tarihinde başvurucu tarafından gözlerinin siyah ve beyaz renkli bir bez (puşi) ile bağlandığını ifade etmiştir. 28/5/2002 tarihli teşhis ve elkoyma tutanağına göre bahsi geçen bez (puşi), olaya karıştıkları iddia edilen şüphelilerin ikamet adreslerinde yapılan aramalar kapsamında bir şüphelinin ikametgâhında ele geçirilmiş ve müşteki tarafından da teşhis edilen beze el konulmuştur.

13. Soruşturma sonucunda bir kısım şüpheli hakkında silahlı gasp suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır. Dava dosyası Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2002/332 sayısına kaydedilmiştir.

14. Başvurucuyla ilgili olarak 25/10/2002 tarihinde gıyabi tutuklama kararı verilerek hakkındaki dosya tefrik edilmiştir. Yapılan tüm aramalara rağmen başvurucunun yakalanamaması üzerine dosyanın sürüncemede kalmaması için Başsavcılığın 5/11/2002 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı gasp suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır.

15. Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava fiilî ve hukuki irtibat nedeniyle Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2002/332 sayılı dosyasında birleştirilmiştir.

16. Başvurucunun hazır bulunmadığı 14/10/2002 tarihli celsede müşteki S.K.nın beyanı alınmıştır. S.K. beyanında özetle olay tarihinde üç ayrı noktaya götürüldüklerini, başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler tarafından baskı ve şiddet gördüklerini ifade etmiştir.

17. 19/5/2006 tarihinde yakalanan başvurucu, Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesinin aynı tarihli kararı ile tutuklanmıştır.

18. Yargılamanın 15/6/2006 tarihli celsesinde başvurucu, müdafii eşliğinde savunma yapmıştır. Başvurucu savunmasında özetle olay mahalli olan İstanbul Anadolu Yakası'na 2000 yılından itibaren hiç geçmediğini, dolayısıyla atılı suçun işlendiği iddia edilen tarihte olay yerinde bulunmasının mümkün olmadığını ileri sürmüştür. Aynı celsede hazır bulunan müşteki S.K., olayın üzerinden uzun süre geçtiğini ve başvurucuyu hatırlayamadığını ifade etmiştir.

19. Başvurucu, Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/6/2006 tarihli kararı ile tahliye edilmiştir.

20. Başvurucunun müdafii; esas hakkındaki mütalaaya karşı yaptığı savunmada özetle başvurucu hakkındaki tek delilin 27/5/2002 tarihli fotoğraf teşhis tutanağı olduğunu, teşhis işleminin hukuka aykırı olması nedeniyle teşhis tutanağını delil olarak kabul etmediklerini beyan etmiştir. Başvurucu müdafii; dosya içinde herhangi bir fotoğraf bulunmadığını, müştekilere 27/5/2002 tarihinde yaptırılan teşhisin hangi fotoğrafa dayanılarak yaptırıldığının belirli olmadığını ileri sürmüştür.

21. Soruşturma aşamasında başvurucu aleyhinde beyanda bulunan diğer sanıkların bu beyanlarına ilişkin tutanağı imzalamaktan imtina ettiklerinin gözönünde bulundurulması gerektiğini belirten başvurucu müdafii, yargılamanın 22/9/2011 tarihli celsesinde söz konusu beyanların delil olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürmüştür.

22. Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/9/2011 tarihli kararı ile başvurucunun müştekiler N.K. ve S.K.ya yönelik nitelikli gasp ve hürriyeti tahdit suçlarından hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Dosyada ayrıntılı ve olayı aydınlatacak tarafsız bir tanık beyanı bulunamamıştır. Sanıklar üzerlerine atılı suçu inkar etmişlerdir.

Dolayısı ile mağdurların sanıklara iftira atmasını gerektirecek bir neden de bulunamadığından mağdurların olayın başından itibaren aşamalarda değişmeyen beyanlarına itibar edilmiş ve sanıkların suçu gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır."

23. Başvurucunun talebi üzerine duruşmalı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26/9/2012 tarihli kararı ile başvurucu hakkında müşteki S.K.ya yönelik yağma ve her iki müştekiye yönelik özgürlüğü kısıtlama suçlarından kurulan hükmün onanmasına, müşteki N.K.ya yönelik yağma suçundan kurulan hükmün ise bozulmasına karar verilmiştir.

24. İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) bozma kararına uyularak devam edilen yargılamanın 10/7/2014 tarihli celsesinde başvurucu müdafii dosya içinde bulunan fotoğraf teşhis tutanağını kabul etmediklerini, bu teşhisin usule uygun olmadığını, daha önce aleyhte beyanda bulunan diğer sanıkların başvurucuyu tanımadıklarını ifade ettiklerini ve aleyhe de başka bir delil bulunmadığını ileri sürmüştür.

25. Mahkemenin 24/2/2015 tarihli kararı ile başvurucunun müşteki N.K.ya karşı gece vakti birden fazla kişi ile birlikte silahla yağma suçundan 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Tüm dosya kapsamı, Yargıtay ilamı ve mahkememizin önceki kararı ile, sanıkların mağdurlar [N.K.] ve [S.K.yı], geceleyin orman içersine götürdükleri ve burada her iki mağdurun para ve eşyalarını gasp ettikleri ve ayrıca senet aldıkları, senedin bilahare mağdurlara iade edildiği anlaşılmıştır.

Sanıklar (...) ve İsmet Dündar’ın mağdur [S.K.], yönelik yağma ve özgürlüğü tahdit, mağdur [N.K.ya], yönelik özgürlüğü tahdit suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri Yargıtay onamasından geçerek kesinleşmiştir. Anılan sanıkların mağdur [N.K.ya], yönelik nitelikli yağma suçundan eylemlerine uyan ve lehlerine olan 5237 sayılı TCK m. 149/1-a,c,h uyarınca TCK m.37/1 delaletiyle ayrı ayrı cezalandırılmalarına, birden fazla nitelikli halin aynı olayda gerçekleştiği anlaşılmakla ceza miktarının teşdiden tayinine, sanıkların bu mağdura yönelik zararı soruşturma aşamasında kısmen gidermiş olmaları ve mağdurun kısmi ödeme nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına muvafakatinin olduğu anlaşılmakla verilen cezadan TCK m.168/3 uyarınca ½ oranında indirim yapılmasına, sanıkların mahkeme safahatindeki davranışları lehlerine değerlendirilerek TCK. m 62 uyarınca takdiri indirim uygulaması yapılmasına karar verilmiştir."

26. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26/9/2018 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır.

27. Başvurucu 26/10/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 21/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

29. Başvurucu; kollukta yapılan teşhis işleminin usule uygun olarak yapılmadığını, hukuka aykırı nitelikteki bu delilin belirleyici delil olarak hükme esas alınması suretiyle mahkûmiyetine hükmedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca delillerin doğru değerlendirilmediğini belirterek eşitlik ilkesinin, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı çerçevesinde incelenmiştir. Başvurucu, N.K.ya yönelik nitelikli yağma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünü şikâyet konusu yapmıştır.

31. Anayasa'nın 36. maddesine " ...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hakkaniyete uygun yargılanma hakkı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca değerlendirme yaptığı birçok kararında, kanuni bir temele dayanmadan veya hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin yargılamada kullanılmasıyla ilgili olarak ileri sürülen iddiaları -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi- adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelemektedir. Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yapılan değerlendirmelerde Anayasa’nın 38. maddesinin altıncı fıkrası da dikkate alınmaktadır (Orhan Kılıç, B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 43).

32. Ancak bireysel başvuruya konu davadaki eylemlerin kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Dolayısıyla somut başvuruyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin rolü, derece mahkemelerince yapılan değerlendirmelerin ve varılan sonuçların hukuka uygunluğunu denetlemek değildir. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç, § 44).

33. Bu konuda değerlendirme yapılırken delillerin elde edildiği koşulların, onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurup doğurmadığının da dikkate alınması gereklidir (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542, 4/11/2014, § 60). Hakkaniyete uygun bir yargılama, delillerin gerçekliği ve güvenilirliği konusundaki kuşkuların giderilmesini ve delillerin güvenilirliğine ve gerçekliğine etkili bir şekilde itiraz etme fırsatının tanınmış olmasını zorunlu kılmaktadır (Orhan Kılıç, § 47).

34. Anayasa Mahkemesi; delillere yönelik hukuka aykırılık iddialarıyla ilgili olarak başvuruculara delillerin gerçekliğine itiraz etme ve kullanılmalarına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediğini, bu konuda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gözetilip gözetilmediğini, savunmanın menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler sağlanıp sağlanmadığını incelemektedir (Orhan Kılıç, § 48).

35. Kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde ediliş yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen ya da derece mahkemelerince hukuka aykırı oldukları tespit edilen delillerin kabul edilmesinin yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediğinin Anayasa'nın 36. ve 38. maddeleri açısından değerlendirilmesinde -yargılamanın bütünlüğü içinde- somut davanın kendine özgü koşulları dikkate alınmalıdır (Orhan Kılıç, § 51).

36. Başvuru konusu olayda 21/5/2002 tarihinde meydana gelen yağma olayına ilişkin olarak başlatılan soruşturma kapsamında 27/5/2002 tarihinde yapılan teşhis işleminde mağdurlara başvurucunun fotoğrafının da aralarında bulunduğu değişik kişilere ait fotoğrafların gösterildiği ve mağdurların kendilerini gasbeden şahıslardan birinin başvurucu olduğunu bu fotoğraflar arasından teşhis ettikleri anlaşılmaktadır.

37. Öte yandan başvurucu hakkında 25/10/2002 tarihinde gıyabi tutuklama kararı verildiği, uzun süre yakalanamayan başvurucunun 19/5/2006 tarihinde yakalanmasını müteakip bozma öncesi yargılamada olayın mağdurlarının hazır bulundukları duruşmada savunmasının alındığı, kovuşturma aşamasında başvurucu ile yüzleşen mağdurların olayın üzerinden uzun zaman geçmesi nedeniyle başvurucuyu hatırlayamadıklarını beyan ettikleri görülmektedir.

38. Başvurucu; belirleyici delil olarak hükme esas alınan fotoğraflı teşhis tutanağının hukuka aykırı olduğunu, mağdurlar tarafından kesin olarak teşhis edilemediğini, aleyhine başka delil de bulunmadığı hâlde mahkûmiyetine hükmedildiğini ileri sürmektedir.

39. Mahkemece yapılan değerlendirmede ise başvurucuya iftira atmalarını gerektirir bir neden bulunmadığı gözetilerek mağdurların yargılama aşamalarındaki değişmeyen beyanlarına itibar edildiği belirtilmiş ve beyanlarından hareketle başvurucunun atılı suçlardan mahkûmiyetine hükmedilmiştir.

40. Somut olayda başvurucunun yargılandığı davada delil olarak kullanılan fotoğraf teşhis tutanağının hukuka aykırı delil niteliğinde olduğuna dair soyut iddiası dışında herhangi bir somut olgu bulunmamaktadır. Kaldı ki mahkeme gerekçesinde doğrudan teşhis tutanağına dayanılarak hüküm kurulmamıştır. Mahkemece mağdurların yargılama aşamalarında istikrarlı beyanlarda bulunmaları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir sonuca ulaşıldığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 23, 26).

41. Başvurucunun delillerini sunma ve delillerin değerlendirilmesi konusunda farklı bir muameleye tabi tutulduğuna dair somut bir olgu bulunmamakta olup mahkûmiyet hükmü, duruşmada başvurucu ve müdafiinin huzurunda tartışılmış delillere dayandırılmıştır. Delillerin değerlendirilmesinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bulguya da rastlanmamıştır. Diğer taraftan başvuru dosyası incelendiğinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir delil de bulunmamaktadır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

43. Başvurucu, bireysel başvuru konusu yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

44. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

45. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).

46. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).

47. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında başvurucuya suç isnadının bildirildiği 19/5/2006 tarihi ile nihai kararın verildiği 26/9/2018 tarihi arasındaki 12 yıl 4 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

48. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

50. Başvurucu, ihlalin tespiti ile manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

51. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

52. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 28.000 TL tutarında manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 28.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294, 70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2012/591, K.2015/40) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(İsmet Dündar [2. B.], B. No: 2018/32750, 21/10/2020, § …)
   
Başvuru Adı İSMET DÜNDAR
Başvuru No 2018/32750
Başvuru Tarihi 26/10/2018
Karar Tarihi 21/10/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen bir delile dayanılarak mahkûmiyet kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi