TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSMET DÜNDAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/32750)
|
|
Karar Tarihi: 21/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Zehra GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
İsmet DÜNDAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat YILDIRIM
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen bir
delile dayanılarak mahkûmiyet kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede
tamamlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 26/10/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. 12/5/2002 tarihinde müştekiler N.K. ve S.K.nın içinde
bulunduğu araç İstanbul'un Pendik ilçesi Harmandere Mahallesi'nde bulunan
Kurtköy gişelerinden geçiş yaptıkları sırada aralarında resmî üniformalı
jandarma personelinin de bulunduğu bazı şahıslar tarafından durdurulmuştur.
9. Araçtan indirilen müştekilerin gözleri bağlı bir
şekilde ormanlık alana götürüldükleri, burada silah zoruyla müştekilere iki
adet çek imzalattırıldığı, müştekilerin darbedildiği ve paralarının
gasbedildiği iddia edilmiştir.
10. Olayla ilgili olarak Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı
(Başsavcılık) tarafından soruşturma başlatılmıştır.
11. 27/5/2002 tarihli teşhis tutanağına göre müştekiler
N.K. ve S.K. kollukta kendilerine gösterilen değişik şahıslara ait fotoğraflar
arasından başvurucunun fotoğrafını seçerek silahlı gasp olayı sırasında
kendilerini gasbeden kişilerden biri olduğunu teşhis etmişlerdir. Bu tutanak
müştekiler tarafından imzalanmıştır.
12. Soruşturma kapsamında beyanına başvurulan müşteki
S.K., olay tarihinde başvurucu tarafından gözlerinin siyah ve beyaz renkli bir
bez (puşi) ile bağlandığını ifade etmiştir. 28/5/2002 tarihli teşhis ve
elkoyma tutanağına göre bahsi geçen bez (puşi), olaya
karıştıkları iddia edilen şüphelilerin ikamet adreslerinde yapılan aramalar
kapsamında bir şüphelinin ikametgâhında ele geçirilmiş ve müşteki tarafından da
teşhis edilen beze el konulmuştur.
13. Soruşturma sonucunda bir kısım şüpheli hakkında
silahlı gasp suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır. Dava
dosyası Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2002/332 sayısına kaydedilmiştir.
14. Başvurucuyla ilgili olarak 25/10/2002 tarihinde
gıyabi tutuklama kararı verilerek hakkındaki dosya tefrik edilmiştir. Yapılan
tüm aramalara rağmen başvurucunun yakalanamaması üzerine dosyanın sürüncemede
kalmaması için Başsavcılığın 5/11/2002 tarihli iddianamesi ile başvurucu
hakkında silahlı gasp suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası
açılmıştır.
15. Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava fiilî
ve hukuki irtibat nedeniyle Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2002/332 sayılı
dosyasında birleştirilmiştir.
16. Başvurucunun hazır bulunmadığı 14/10/2002 tarihli
celsede müşteki S.K.nın beyanı alınmıştır. S.K. beyanında özetle olay tarihinde
üç ayrı noktaya götürüldüklerini, başvurucunun da aralarında bulunduğu
şüpheliler tarafından baskı ve şiddet gördüklerini ifade etmiştir.
17. 19/5/2006 tarihinde yakalanan başvurucu, Kartal 2.
Sulh Ceza Mahkemesinin aynı tarihli kararı ile tutuklanmıştır.
18. Yargılamanın 15/6/2006 tarihli celsesinde başvurucu,
müdafii eşliğinde savunma yapmıştır. Başvurucu savunmasında özetle olay mahalli
olan İstanbul Anadolu Yakası'na 2000 yılından itibaren hiç geçmediğini,
dolayısıyla atılı suçun işlendiği iddia edilen tarihte olay yerinde bulunmasının
mümkün olmadığını ileri sürmüştür. Aynı celsede hazır bulunan müşteki S.K.,
olayın üzerinden uzun süre geçtiğini ve başvurucuyu hatırlayamadığını ifade
etmiştir.
19. Başvurucu, Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/6/2006
tarihli kararı ile tahliye edilmiştir.
20. Başvurucunun müdafii; esas hakkındaki mütalaaya karşı
yaptığı savunmada özetle başvurucu hakkındaki tek delilin 27/5/2002 tarihli
fotoğraf teşhis tutanağı olduğunu, teşhis işleminin hukuka aykırı olması
nedeniyle teşhis tutanağını delil olarak kabul etmediklerini beyan etmiştir.
Başvurucu müdafii; dosya içinde herhangi bir fotoğraf bulunmadığını,
müştekilere 27/5/2002 tarihinde yaptırılan teşhisin hangi fotoğrafa dayanılarak
yaptırıldığının belirli olmadığını ileri sürmüştür.
21. Soruşturma aşamasında başvurucu aleyhinde beyanda
bulunan diğer sanıkların bu beyanlarına ilişkin tutanağı imzalamaktan imtina
ettiklerinin gözönünde bulundurulması gerektiğini belirten başvurucu müdafii,
yargılamanın 22/9/2011 tarihli celsesinde söz konusu beyanların delil olarak
kabul edilemeyeceğini ileri sürmüştür.
22. Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/9/2011 tarihli
kararı ile başvurucunun müştekiler N.K. ve S.K.ya yönelik nitelikli gasp ve
hürriyeti tahdit suçlarından hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir.
Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyada ayrıntılı ve olayı
aydınlatacak tarafsız bir tanık beyanı bulunamamıştır. Sanıklar üzerlerine
atılı suçu inkar etmişlerdir.
Dolayısı ile mağdurların sanıklara
iftira atmasını gerektirecek bir neden de bulunamadığından mağdurların olayın
başından itibaren aşamalarda değişmeyen beyanlarına itibar edilmiş ve
sanıkların suçu gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır."
23. Başvurucunun talebi üzerine duruşmalı olarak yapılan
temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26/9/2012 tarihli
kararı ile başvurucu hakkında müşteki S.K.ya yönelik yağma ve her iki müştekiye
yönelik özgürlüğü kısıtlama suçlarından kurulan hükmün onanmasına, müşteki
N.K.ya yönelik yağma suçundan kurulan hükmün ise bozulmasına karar verilmiştir.
24. İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
bozma kararına uyularak devam edilen yargılamanın 10/7/2014 tarihli celsesinde
başvurucu müdafii dosya içinde bulunan fotoğraf teşhis tutanağını kabul
etmediklerini, bu teşhisin usule uygun olmadığını, daha önce aleyhte beyanda
bulunan diğer sanıkların başvurucuyu tanımadıklarını ifade ettiklerini ve
aleyhe de başka bir delil bulunmadığını ileri sürmüştür.
25. Mahkemenin 24/2/2015 tarihli kararı ile başvurucunun
müşteki N.K.ya karşı gece vakti birden fazla kişi ile birlikte silahla yağma
suçundan 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Gerekçeli
kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Tüm dosya kapsamı, Yargıtay
ilamı ve mahkememizin önceki kararı ile, sanıkların mağdurlar [N.K.] ve [S.K.yı],
geceleyin orman içersine götürdükleri ve burada her iki mağdurun para ve
eşyalarını gasp ettikleri ve ayrıca senet aldıkları, senedin bilahare mağdurlara
iade edildiği anlaşılmıştır.
Sanıklar (...) ve İsmet Dündar’ın mağdur
[S.K.], yönelik
yağma ve özgürlüğü tahdit, mağdur [N.K.ya], yönelik özgürlüğü tahdit
suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri Yargıtay onamasından geçerek
kesinleşmiştir. Anılan sanıkların mağdur [N.K.ya], yönelik nitelikli
yağma suçundan eylemlerine uyan ve lehlerine olan 5237 sayılı TCK m.
149/1-a,c,h uyarınca TCK m.37/1 delaletiyle ayrı ayrı cezalandırılmalarına,
birden fazla nitelikli halin aynı olayda gerçekleştiği anlaşılmakla ceza
miktarının teşdiden tayinine, sanıkların bu mağdura yönelik zararı soruşturma
aşamasında kısmen gidermiş olmaları ve mağdurun kısmi ödeme nedeniyle etkin
pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına muvafakatinin olduğu anlaşılmakla verilen
cezadan TCK m.168/3 uyarınca ½ oranında indirim yapılmasına, sanıkların mahkeme
safahatindeki davranışları lehlerine değerlendirilerek TCK. m 62 uyarınca
takdiri indirim uygulaması yapılmasına karar verilmiştir."
26. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26/9/2018 tarihli kararı
ile hüküm onanmıştır.
27. Başvurucu 26/10/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 21/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Hakkaniyete
Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
29. Başvurucu; kollukta yapılan teşhis işleminin usule
uygun olarak yapılmadığını, hukuka aykırı nitelikteki bu delilin belirleyici
delil olarak hükme esas alınması suretiyle mahkûmiyetine hükmedildiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca
delillerin doğru değerlendirilmediğini belirterek eşitlik ilkesinin, kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete
uygun yargılanma hakkı çerçevesinde incelenmiştir. Başvurucu, N.K.ya yönelik
nitelikli yağma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünü şikâyet konusu yapmıştır.
31. Anayasa'nın 36. maddesine " ...ile adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye'nin
tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hakkaniyete
uygun yargılanma hakkı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca değerlendirme yaptığı birçok kararında, kanuni bir temele
dayanmadan veya hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin yargılamada
kullanılmasıyla ilgili olarak ileri sürülen iddiaları -Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi gibi- adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı kapsamında incelemektedir. Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında
yapılan değerlendirmelerde Anayasa’nın 38. maddesinin altıncı fıkrası da
dikkate alınmaktadır (Orhan Kılıç, B. No: 2014/4704, 1/2/2018, §
43).
32. Ancak bireysel başvuruya konu davadaki eylemlerin
kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, delillerin kabul
edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile uyuşmazlığa derece mahkemeleri
tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru
incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Dolayısıyla somut başvuruyla
ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin rolü, derece mahkemelerince yapılan
değerlendirmelerin ve varılan sonuçların hukuka uygunluğunu denetlemek
değildir. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi
esasen derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç, § 44).
33. Bu konuda değerlendirme yapılırken delillerin elde
edildiği koşulların, onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurup
doğurmadığının da dikkate alınması gereklidir (Güllüzar Erman, B. No:
2012/542, 4/11/2014, § 60). Hakkaniyete uygun bir yargılama, delillerin
gerçekliği ve güvenilirliği konusundaki kuşkuların giderilmesini ve delillerin
güvenilirliğine ve gerçekliğine etkili bir şekilde itiraz etme fırsatının
tanınmış olmasını zorunlu kılmaktadır (Orhan Kılıç, § 47).
34. Anayasa Mahkemesi; delillere yönelik hukuka aykırılık
iddialarıyla ilgili olarak başvuruculara delillerin gerçekliğine itiraz etme ve
kullanılmalarına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediğini, bu konuda
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gözetilip
gözetilmediğini, savunmanın menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler
sağlanıp sağlanmadığını incelemektedir (Orhan Kılıç, § 48).
35. Kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde
ediliş yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen ya da
derece mahkemelerince hukuka aykırı oldukları tespit edilen delillerin kabul
edilmesinin yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediğinin Anayasa'nın
36. ve 38. maddeleri açısından değerlendirilmesinde -yargılamanın bütünlüğü
içinde- somut davanın kendine özgü koşulları dikkate alınmalıdır (Orhan
Kılıç, § 51).
36. Başvuru konusu olayda 21/5/2002 tarihinde meydana
gelen yağma olayına ilişkin olarak başlatılan soruşturma kapsamında 27/5/2002
tarihinde yapılan teşhis işleminde mağdurlara başvurucunun fotoğrafının da
aralarında bulunduğu değişik kişilere ait fotoğrafların gösterildiği ve
mağdurların kendilerini gasbeden şahıslardan birinin başvurucu olduğunu bu
fotoğraflar arasından teşhis ettikleri anlaşılmaktadır.
37. Öte yandan başvurucu hakkında 25/10/2002 tarihinde
gıyabi tutuklama kararı verildiği, uzun süre yakalanamayan başvurucunun
19/5/2006 tarihinde yakalanmasını müteakip bozma öncesi yargılamada olayın
mağdurlarının hazır bulundukları duruşmada savunmasının alındığı, kovuşturma
aşamasında başvurucu ile yüzleşen mağdurların olayın üzerinden uzun zaman
geçmesi nedeniyle başvurucuyu hatırlayamadıklarını beyan ettikleri
görülmektedir.
38. Başvurucu; belirleyici delil olarak hükme esas alınan
fotoğraflı teşhis tutanağının hukuka aykırı olduğunu, mağdurlar tarafından
kesin olarak teşhis edilemediğini, aleyhine başka delil de bulunmadığı hâlde
mahkûmiyetine hükmedildiğini ileri sürmektedir.
39. Mahkemece yapılan değerlendirmede ise başvurucuya
iftira atmalarını gerektirir bir neden bulunmadığı gözetilerek mağdurların
yargılama aşamalarındaki değişmeyen beyanlarına itibar edildiği belirtilmiş ve
beyanlarından hareketle başvurucunun atılı suçlardan mahkûmiyetine
hükmedilmiştir.
40. Somut olayda başvurucunun yargılandığı davada delil
olarak kullanılan fotoğraf teşhis tutanağının hukuka aykırı delil niteliğinde
olduğuna dair soyut iddiası dışında herhangi bir somut olgu bulunmamaktadır.
Kaldı ki mahkeme gerekçesinde doğrudan teşhis tutanağına dayanılarak hüküm kurulmamıştır.
Mahkemece mağdurların yargılama aşamalarında istikrarlı beyanlarda bulunmaları
ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir sonuca ulaşıldığı
anlaşılmaktadır (bkz. §§ 23, 26).
41. Başvurucunun delillerini sunma ve delillerin
değerlendirilmesi konusunda farklı bir muameleye tabi tutulduğuna dair somut
bir olgu bulunmamakta olup mahkûmiyet hükmü, duruşmada başvurucu ve müdafiinin
huzurunda tartışılmış delillere dayandırılmıştır. Delillerin
değerlendirilmesinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan
bulguya da rastlanmamıştır. Diğer taraftan başvuru dosyası incelendiğinde silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak başvurucuya
delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların
sağlanmadığına ilişkin bir delil de bulunmamaktadır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
43. Başvurucu, bireysel başvuru konusu yargılamanın uzun
sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
44. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
45. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi
birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak suç
isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
46. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
47. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında başvurucuya suç isnadının
bildirildiği 19/5/2006 tarihi ile nihai kararın verildiği 26/9/2018 tarihi
arasındaki 12 yıl 4 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak
gerekir.
48. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
50. Başvurucu, ihlalin tespiti ile manevi tazminata karar
verilmesi talebinde bulunmuştur.
51. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
52. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında net 28.000 TL tutarında manevi tazminatın başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 28.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.294, 70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 1.
Ağır Ceza Mahkemesine (E.2012/591, K.2015/40) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 21/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.