TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUHAMMET SAİT KULOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/3295)
|
|
Karar Tarihi: 4/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Muhammet Sait KULOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Yusuf TAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; gazetecilik faaliyetleri kapsamındaki
eylemlerin tutuklamaya konu edilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 5/2/2018 ve 26/4/2018 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2018/13877
numaralı bireysel başvurunun 2018/3295 numaralı bireysel başvuru ile
birleştirilmesine; incelemenin 2018/3295 numaralı dosya üzerinden yapılmasına
karar verilmiştir.
5. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın
özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiaları bakımından kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve özgürlüklerin
ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Gazeteci olan başvurucu, Subuohaber adlı internet
haber sitesinin genel yayın yönetmenliğini yapmıştır. Subuohaber adlı internet
haber sitesi hakkında (terörle bağlantılı olarak) yapılan şikâyetler üzerine
30/6/2016 tarihinde Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca erişimin
engellenmesine karar verilmiştir.
10. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı
organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok
uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör
Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen
bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri
[GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
11. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke
genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle
bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı
sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki
yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından
soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet
Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
12. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başvurucuyla birlikte otuz beş kişi hakkında FETÖ/PDY'nin medya yapılanmasıyla
bağlantılı oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır.
13. Başvurucu, bu soruşturma kapsamında 22/7/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır.
14. 23/7/2016 tarihinde İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığında hazır edilen başvurucunun Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesi
alınmıştır. Başvurucu, ifadesinde "Subuohaber isimli internet sitesinin
kurucusuyumdur. Ancak herhangi bir örgüt adına algı operasyonu yapmadım, şu
anda bana göstermiş olduğunuz, Subuohaber İnternet sitesindeki haberlerin
yapıldığı doğrudur, ancak ben ekonomik kaygılarla ve yaşımın gençliğinden
dolayı internet sitesi kurmuştum. Bu internet sitemin tanınması için ve tamamen
ekonomik kaygılarla o dönem popiler olan fuat avni'nin başka görsel veya yazılı
haber kaynaklarında olan paylaşımlarını kaynak göstererek kullandım. Sonrasında
bu hesabın trol hesap olduğunu anlayınca fuat avni'nin güvenilmez trol bir
hesap olduğu yönünde haber sitemde haberde yaptım. Ö.A.nın eşi Y.T. ile
birlikte Kocaeli Üniversitesine geldiğinde tanışmıştım, yaklaşık 4 yıl kadar
önceydi. Gazetecilik kulübü başkanı idim, bu vesile ile tanıştık, fuat avni
hesabının yeni popiler olduğu dönemde Ö.A. benim Subuohaber haber sitemin takip
edilmesi yönünde fuat avni'ye öneride bulundu. Bu öneri sonrasında beni takip
edenlerin sayısı arttı. Burda takip edenlerin sayısının artmasını ticari amaçlı
ben istiyordum. Kesinlikle hiçbir örgütle ilgim yoktur, algı amacımda olamaz
zaten son bir yıldır site aktif değildir, yeni evlendim, son 6 aydır
Habertürk'te çalışmaktayım, üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum."
şeklinde beyanda bulunmuştur.
15. Başvurucu 24/7/2016 tarihinde örgüte bilerek ve
isteyerek yardım etme suçundan tutuklanması talebiyle İstanbul 1. Sulh Ceza
Hâkimliğine sevk edilmiştir.
16. Başvurucu sorgusunda "Ben örgütlü bir suça ait
herhangi bir emir almadım. Ben 2014 yılının Ağustos ayında Subuo haber sitesini
bizzat kendim kurdum ve yönettim. Aynı zamanda editörlerde bana yardımcı oldu.
Ben bu gruba ait insanlarla görüşmem ve emir almam gibi bir durum olmadı.
Ajanslardan topladığım haberleri yayınlıyorduk. Ben fuatavni haberlerin başka
sitelerde olduğu için kaynak göstererek haber yaptım. Fuatavni çok popüler bir
hesap olduğu için bizde başka sitelerden alıntı yaparak haberleri yayınladık.
Fethullah Gülen'i basından tanırım. Fethullah Gülen'i kendimi bildim bileli
kendi düşüncesine uygun şahıslar yetiştirip devlete adam yerleştirip daha sonra
devleti ele geçirmeye çalışan bir şahıs olarak bilirim. Fuatavni hesabının ise;
ilk başlarda popüler bir hesap olduğunu ve yabancı istihbarat örgütlerinin
yönlendirdiğini ve onlar tarafından kullanıldığını düşünüyordum. Daha sonra ise
Fethullah Gülen'in amaçlarına hizmet eden bir hesap olduğunu anladım. Bir süre
o hesaptan yapılan bilgileri haber olarak kullandım. Daha sonra doğru
olmadığını anlayınca haber yapmaktan vazgeçtim. Son 6 aydır siteden ayrıldım ve
habertürkte işe başladım. Fetö örgütüyle herhangi bir bağlantım yoktur.
Herhangi bir örgüt üyesinden talimat almadım. Haberleri ajansları kullanarak ya
da başka sitelerden alıntı yaparak yayın yapıyordum. Herhangi bir kişiden
emniyet veya yargı mensubundan bilgi alıp haber yapmıyordum. Atılı suçlamayı
kabul etmiyorum. Suçsuz olduğumu düşünüyorum. Serbest bırakılmayı talep
ediyorum."şeklinde açıklama yapmıştır.
17. Başvurucu, İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin
24/7/2016 tarihli kararıyla örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan
tutuklanmıştır. Tutuklama gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheli Muhammet Sait Kuloğlu'nun
üzerine yüklenen örgüte bilerek isteyerek yardım etme suçunun vasıf ve
mahiyeti, mevcut delil durumu ve özellikle şüphelinin alınan beyanında haber
kaynağı olarak kullandığı tweter kullanıcısının Fethullah Gülen örgütüne hizmet
ettiğini kabul ettiği gözönüne alınarak kuvvetli suç şüphesinin var olduğu
kanaatine varılarak ve şüphelinin üzerine yüklenen suçun CMK 100/3 maddesinde
sayılan suçlardan olması nazara alınarak şüphenin CMK.100 ve devamı maddeleri
uyarınca tutuklanmasına... [karar
verildi.]"
18. Başvurucu 26/7/2016 tarihinde tutuklama kararına
itiraz etmiştir. İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği 1/8/2016 tarihinde, kararda
usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar
vermiştir.
19. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
hazırlanan 16/1/2017 tarihli iddianameyle başvurucunun silahlı terör örgütüne
üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle İstanbul 25. Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
20. İddianamede, başvurucunun genel yayın yönetmeni
olarak göründüğü Subuohaber isimli sitede örgütün kara propaganda aracı
olarak kullandığı fuatavni ile röportaj yapıldığı, sonrasında da çok
sayıda örgüt lehine haberler yapılıp fuatavni hesabının paylaşımlarının
topluma duyurulduğu ve bu şekilde örgüt lehine kamuoyu oluşturma
faaliyetlerinde bulunulduğu belirtilmiştir. İddianamede başvurucunun genel
yayın yönetmeni olduğu Subuohaber isimli sitede örgütün amaçları
doğrultusunda faaliyet gösterdiği ve örgüt üyesi olduğu ileri sürülmüştür. Başvurucuya
isnat edilen eylemler şöyledir:
Başvurucunun "www.subuohaber.com" isimli
internet sitesinin genel yayın yönetmeni olduğu ve sitesinin sosyal paylaşım
sitesi olan Twitter hesabından;
i. 16/9/2014 tarihinde "@fuatavnifuat ile çok Özel
Röportaj Çok Yakında subuo.tv de" ve "Özel Duyuru Şubuo Haber
Fuatavni'yle röportaj yapıyor sizde sorularınızı #ŞubuoHaber etiketiyle
yazabilirsiniz",
ii. 27/9/2014-28/9/2014 tarihlerinde Fuat Avni
röportajının Subuohaber'de bayramda olacağı,
iii. 3/10/2014 tarihinde "Fuat Avni Bayramda
Subuo’da" başlığı ile “www.subuohaber.com/roportaj/fuatavni - bayramda
- subuda - h767.html"... uzantılı linkte yazar ismi belirtilmeden Fuat
Avni ile yapılacak röportajın bayramda yayımlanacağı,
iv. 4/10/2014 günü saat 14.52'de "Sitemize yapılan
yavaşlatmalara rağmen bu röportaj rekora gidiyor. Fuat Avni Subuo haberde"
başlığı ile "subuohaber.com/roportaj/fuat-…" kısaltılmış linki
verdiği,
v. 8/10/2014 tarihli "Fuat Avni Karşı Şubuo
Haberi’in sorularını yanıtladı" başlığıyla "http://www.subuohaber.com/roportaj/fuat-avni-717-gun
bekleyin-dedim- cunku-h767.html" uzantılı linkte Fuat Avni ile yapılan
röportajın yayımlandığı ve yazar olarak Subuohaber'in röportaj yapan olarak
gösterildiği belirtilmiştir.
21. İddianamede ayrıca 15 Haziran 2014 ile 5 Ocak 2016
tarihleri arasında "fuatavni" içerikli yaklaşık dört yüz
doksan üç (493) paylaşım yapıldığı, Fuat Avni içerikli haberin yapıldığı 3 Ekim
2014 tarihinde siteye ait eski index kayıtlarındaki künye bilgilerinde genel
yayın yönetmeninin M. Sait Kuloğlu (başvurucu) olduğu ve subuohaber.com
sitesindeFuat Avni kullanıcısı ile röportaj yaptığı ve Fuat Avni kullanıcısı
ile ilgili paylaşımlara yer vererek kamuoyunda sürekli gündemde kalmasını
sağladığı ileri sürülmüştür. Bu kapsamda başvurucunun belirtilen sitede
yayımladığı iddia edilen haberlerin ve paylaşımların iddianamede anlatılan
kısmı şöyledir:
- 28/8/2015 tarihli ve "Fuatavni Yeni Operasyon
Hakkında Flaş Açıklama" başlıklı "Y..., 1 Kasım'dan da
koalisyon çıkacağını gördü. Bütün muhalif sesleri kesmeyi kendisi için tek
çıkış yolu görüyor." şeklindeki paylaşım,
- 19/10/2015 tarihli ve "Fuatavni Oy Hırsızlığı
İçin Yeni Planları Deşifre Etti" başlıklı "Y. ve avaneleri,
seçim hileleri için sürekli toplantı halindeler. Koalisyonun kaçınılmaz olması
bütün planlarını bozuyor." şeklindeki paylaşım,
- 23/10/2015 tarihli ve "Fuatavni Saldırı
Düzenlenecek Yerleri Yazdı" başlıklı "Y. ve İsrafsaray'daki
siyonistlere göre tek başlarına iktidar olmanın tek yolu kaosun derinleştirilmesi.
IŞİD en önemli piyonları oldu." şeklindeki paylaşım,
- 28/10/2015 tarihli ve "Fuatavni'den Darbe
İddiası" başlıklı "Y, uzun zamandır planladığı Saray darbesini
hayata geçirmek için son kozlarını oynuyor. Planlarını hızlıca devreye soktu."
şeklindeki paylaşım,
- 29/10/2015 tarihli ve "Fuatavni Yazdı"
başlıklı "Boyun eğdiremediklerinin, boynunu vurmak Y...lerin fıtratında
var." şeklindeki paylaşım,
- 29/10/2015 tarihli ve "Fuatavni'den ŞOK Sandık
İddiası" başlıklı "Sosyal medya üzerinden hergün yeni bir
skandal iddiaya imza atan Fuatavni seçime 2 gün kala "sandık
hırsızları" iddiasıyla gündeme oturdu. Fuatavni seçime 2 gün kala gündeme
bomba gibi oturacak bir iddiada bulundu. Seçim sandıklarında usulsüzlük
yapılacağını iddia eden Twitter fenomeni Fuatavni ŞOK listeye yer verdi." şeklindeki
paylaşım,
- 31/10/2015 tarihli ve "Fuatavni: 1 Kasım 2015
Bitiş Tarihi Olacak" başlıklı "Y, sandık başında sıkıyönetim
ilan edilmesini istedi. Oy verme işlemini kontrol edecekler için 'Atın dışarı
gitsin' dedi." şeklindeki paylaşım,
- 11/2/2016 tarihli ve "Yeni Fuatavni Hayırlı
Olsun" başlıklı "Yeni Fuatavni hayırlı olsun A. ve ekibinin,
G. ile görüşmesinden hemen sonra AKP’nin küfürbaz trol ve troliçeleri A. ve
ekibine karşı adeta saldırıya geçtiler. Tabii bu saldırıda kullanılacak en
önemli argüman, E.nin saraydaki işlerini anında haber eden Fuat Avni oldu. Bir
türlü bulunamayan Fuat Avni konusunda troller ve havuz adeta topaça dönmüş
durumdalar. AKP içindeki kavganın alevleneceği anlaşıldı." şeklindeki
paylaşım,
- 12/3/2016 tarihli ve "Fuat Avni'den Bomba Füze
İddiası" başlıklı "Twitter fenomeni Fuat Avni, Cumhurbaşkanı
E.nin talimatıyla Meclis'te 'tüzük değişikliği' yapılacağını iddia etti.
Yapılcak değişilikle Meclis'teki diğer partilerinin yasalara itirazlarının
anlamsızlaşacağını da ileri süren Fuat Avni 'Yasa hazırlama ekibi kuruldu.
Ekip, F.....'in çıkarılmasını istediği yasaları hazırlayıp Meclis'e gönderiyor'
dedi. Twitter'daki Fuat Avni hesabından 'İsrafsaray'ın talimatı ile Meclis'te
tüzük değişikliği yapılacak. Muhalefetin çıkartılacak yasalara itirazı
anlamsızlaşacak' yazıldı." şeklindeki paylaşım,
- 22/3/2016 tarihli ve "Fuat Avni Saray'daki
Zarrab Telaşını Yazdı" başlıklı "Eski derinler, uzun zamandır
ilk kez F'in avanelerinden ayrı bir araya geldiler. K., eski adamlarla irtibata
geçti. 2. İki yıldır devleti yeniden ele geçirdiklerini düşünenler, F'e ateş
püskürüyor. K. 'Artık Rusya'ya da kaçamayız' dedi. 3. Gün boyunca E. ve B.,
İsrafsaray'la irtibata geçmeye çalıştı. Korkudan kimse F'e bunu söyleyemedi.
Fuat Avni Saray'daki Z. telaşını yazdı." şeklindeki paylaşım,
- 6/4/2016 tarihli ve "Fuatavni'yi Saatler
Geçmeden Haklı Çıkardılar" başlıklı "Fuat Avni'nin, Cemaate
yönelik bir 'kumpas' planının harekete geçirildiğini iddia etmesinin üzerinden
kısa bir süre geçmişken, iktidar medyasının kanalları söz konusu iddiayla
ilgili haberleri yayınlamaya başladı. Fuat Avni'nin son iddialarının ardından
iktidara yakın kanallardan doğrulayan türde haberler yapmaya başladı."
şeklindeki paylaşım,
- 6/4/2016 tarihli ve "Fuatavni'den Yeni Kumpas
İddiası" başlıklı "Twitter fenomeni Fuat Avni, bugün sosyal
medyada yankı uyandıran şok bir iddiayı gündeme getirdi. İddiaya göre Gülen
cemaatini terör örgütü PKK ile 'işbirliği' içinde göstermek için sözde cemaat
evleri üzerinden kumpas kurulacak..." şeklindeki paylaşım,
- 10/4/2016 tarihli ve "Fuatavni'nin Bu
Yazdıkları H.F.ye" başlıklı "Sosyal medya paylaşımları
nedeniyle gündemden düşmeyen esrarengiz fenomen Fuatavni bu kez H.F.yi hedefe
oturttu. Fuatavi sosyal medya hesabından R.Z. iddianamesine ilişkin bilgiler ve
Saray'da bu konunun yankılarını paylaştı. Saray'a gerçekleştirilen bir
ziyaretten de bahseden Fuatavni İ.K.nın Z. sosyal medya paylaşımları nedeniyle
gündemden düşmeyen esrarengiz fenomen Fuatavni bu kez H.F.yi hedefe
oturttu." şeklindeki paylaşım,
- 11/4/2016 tarihli ve "Fuatavni ile İlgili Bomba
İtiraf" başlıklı "Telekomünikasyon İnternet Daire Başkanı A.K,
'Fuat Avni’nin hesabının filtrelenmesi teknik olarak mümkün değil, dünyada
böyle bir teknoloji yok. Fuat Avni kendini saklayabiliyor. Bu özelliği var,
engellememiz mümkün olmuyor' açıklaması yaptı. Milli Piyango İdaresinin
hesapları geçen hafta Meclis KİT Komisyonunda görüşüldü. Telekomünikasyon
İnternet Daire Başkanı A.K..: Fuat Avni’nin hesabının filtrelenmesi teknik
olarak mümkün değil, dünyada böyle bir teknoloji yok." şeklindeki
paylaşım,
- 14/4/2016 tarihli ve "Emniyet Teşkilatı Paralel
Konusunda Yorgun" başlıklı "Twitter fenomeni Fuat Avni dün
akşam yine olay yaratacak iddialar kaleme aldı. Fuat Avni, 'Emniyet Genel
Müdürlüğü'nün heryere 'paralel yapı soruşturmalarını mahkumiyetle sonuçlanacak
şekilde tamamlayın' yazısı gönderdiğini' öne sürdü. Twitter fenomeni Fuat Avni
Emniyet teşkilatında paralel yapıyla mücadele konusunda bir yorulma ve
bıkkınlık havası olduğunu öne sürdü." şeklindeki paylaşım,
- 5/5/2016 tarihli ve "Fuatavni'den ŞOK!! Yine
'Gezi' mi Geliyor" başlıklı "Fuatavni'den ŞOK!! Yine 'Gezi' mi
geliyor! Fuatavni sosyal medya hesabından bomba iddialarda bulundu. Sarayın
hazırlattığı bir raporda halkın sabrının tükendiği ve sokak eylemlerinin kapıda
olduğunu iddia etti. Sosyal medya fenomeni Saray'ın kendi ekibini kurmak
istediği iddialarına da yer verdi. Sosyal meda fenomeni Fuat Avni, Enin
ekibinin hazırladığı raporda 'toplumun patlama noktasına geldiğinin' yazdığını
öne sürdü." şeklindeki paylaşım,
- 5/5/2016 tarihli ve "Fuatavni Yine Bildi"
başlıklı "Fuatavni yine bildi! R.A., 'Fuat Avni isimli Twitter
fenomeni, sizin Hizmet Hareketi karşıtı propaganda yapmanız için Türk hükümeti
ile anlaştığınızı iddia etti. Türk Hükümeti için mi çalışıyorsunuz?' şeklindeki
soruya ise 'Evet. Türk hükümeti tarafından kiralandık.' cevabını verdi. Basın
toplantısında 'Hizmet Hareketi' karşıtı propaganda yapmak amacıyla Türk
hükümetiyle kontrat imzaladıklarını itiraf eden A., 17-25 Aralık yolsuzluk
soruşturmalarını 'hükümete darbe' olarak niteledi. A., 'Gülen Hareketi, siyaset
yapmak istiyorsa parti kursun' diye konuştu. Washington'da bir basın
toplantısında konuşan A. & LLP Partners adlı şirketin kurucusu R.A.,
Afrika'da faaliyet gösteren Türk okullarını kapattırmak için hükümet tarafından
kiralandıklarını doğruladı." şeklindeki paylaşım,
- 22/10/2016 tarihli ve "Fuatavni'den Flaş
İddia" başlıklı "Y'nin korkuları ve paralel paranoyası
yüzünden, güvenlik birimleri ve istihbarat kurumları rutin işlerini bile
yapamaz hale geldiler." şeklindeki paylaşım,
22. Öte yandan Körfez Cumhuriyet Başsavcılığının
2016/4937 Soruşturma sayılı dosyasında 2015 yılında sözleşmeli subay olan ve
darbeye katılmak suçundan müdafi huzurunda ifadesi alınan tanık G.K.
başvurucuyla ilgili olarak özetle "2009-2010 yıllarında İzmit’te üniversite
öğrencisi olarak bulunduğu sırada kaldığı örgüte ait evde Muhammet Salih
Kuloğlu'nun da kaldığını ve ev abiliği yaptığını" beyan ederek başvurucuyu
teşhis etmiştir.
23. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara
ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"www. subuhaber.com sitesinin
sosyal medya hesabı olan subuohaber.com@subuotv kullanıcı adlı twitter
hesabından 15 Haziran 2014 ile 05 Ocak 2016 tarihleri arasında 'fuatavni'
içerikli yaklaşık dört yüz doksan üç (493) adet paylaşım yapıldığı, Fuat Avni
içerikli haberin yapıldığı 3 Ekim 2014 tarihinde siteye ait eski index
kayıtlarındaki künye bilgilerinde Genel Yayın Yönetmeninin Sait KULOĞLU olduğu
anlaşılmıştır. Subuohaber.com sitesi tarafından Fuat Avni kullanıcısı ile
röportaj yapmakla kalmayıp Fuat Avni kullanıcısı ile ilgili paylaşımlara yer
vererek kamuoyunda sürekli hesabın gündemde kalmasını sağladığı
anlaşılmaktadır.
...
Şüpheli Sait Kuloğlu'nun genel yayın
yönetmeni olarak göründüğü 'Subuohaber' isimli sitede örgütün karapropaganda
aracı olarak kullandığı "fuatavni" ile röportaj yapılması, sonrasında
da çok sayıda örgüt lehine haberler yapılıp 'fuatavni' hesabının paylaşımlarını
topluma duyurarak kamuoyu oluşturma faaliyetleri dikkate alınarak şüphelinin
örgüt amacı doğrultusunda faaliyet gösterdiği ve örgüt üyesi olduğu kanaatine
varılmıştır."
24. İddianame İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
1/2/2017 tarihinde kabul edilmiş ve dava Mahkemenin E.2017/67 sayılı dosyası
üzerinden yürütülmeye başlanmıştır.
25. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan
yargılamanın ilk duruşması 27/3/2017 tarihinde başlamış, 31/3/2017 tarihine
kadar devam etmiştir. 31/3/2017 tarihinde İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi,
başvurucu dâhil yirmi bir sanığın tahliyesine karar vermiştir. Tahliye
kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... Muhammet Sait Kuloğlu
... üzerilerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suç
vasfının ileride sanıklar lehine değişme ihtimali, sabit ikametgah sahibi
olmaları ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak sanıklar ve müdafilerinin
tahliye taleplerinin kabulü ile başka suçtan tutuklu ve hükümlü değiller ise bu
suçtan bihakkın tahliyelerine, bu hususun temin için Cezaevi Müdürlüğüne
müzekkere yazılmasına, tahliyelerine karar verilen sanıklar hakkında CMK.nun
109-3-a maddesi kapsamında yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol hükümlerinin
uygulanmasına ...
[karar verildi.]"
26. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 31/3/2017 tarihinde
tahliye kararına itiraz etmiştir. İtirazda; başvurucu ve tahliyesine karar
verilen diğer sanıkların 17-25 Aralık sürecinde örgüt lehine algı operasyonu
amacıyla yayınlar yaptıkları, yine aynı amaçla sosyal medyada çok sıklıkla
paylaşımlarda bulundukları, örgütün sosyal medya algı operasyonunun önemli
ayağını oluşturan ''fuatavni'' isimli Twitter hesabı ile ilgili sıklıkla
paylaşımlarda bulunarak algı operasyonları yaptıkları, sanıklardan bazılarının
özellikle 15 Temmuz darbe girişimi öncesi darbenin gerçekleşeceği anlamına
gelen paylaşımlar yaptıkları, darbe girişimi sonrası örgüt lehine ve darbe
girişiminin örgüt ile ilgisinin olmadığı şeklinde kamuoyu algısı oluşturmak
amacıyla yine sosyal medyada paylaşımlarda bulundukları, sanıklar bakımından
örgüt üyeliğini gösteren devamlılık, suç kastı ve eylem yoğunluğunun olduğu,
dosyada mevcut olan açık kaynak araştırmalarının, tanık beyanlarının ve elde
edilen diğer delillerin bu hususu gösterdiği, sanıklar hakkındaki delillerin şu
aşamada tam olarak toplanmadığı ve bu yönüyle tahliye kararlarının usul ve
yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
27. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi 31/3/2017 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını kabul ederek başvurucu hakkında yakalama
emri çıkarılmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... Muhammet Sait
Kuloğlu'nun üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetleri, atılı suçların
işlendiğini gösterir kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut
delillerin mevcut olması, sanıkların atılı suçu gerçekleştirme şekilleri ve
kasıtlarının yoğunluğu, yasada söz konusu suçlara ilişkin düzenlenen cezaların
alt ve üst sınırları itibari ile ve sanıkların kaçma şüphelerinin bulunması
hususları bütün olarak değerlendirildiğinde tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu
anlaşılmakla, Cumhuriyet savcısının itirazın kabulüne,
Sanıklar ... Muhammet Sait Kuloğlu
haklarında CMK 94. ve devamı maddeleri gereğince yakalama emri düzenlenmesine
ve haklarında yeteri kadar yakalama emri çıkartılmasına ... [karar verildi.]"
28. Yakalama müzekkeresine istinaden İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi 1/4/2017 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.
Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... Muhammet Sait Kuloğlu
... üzerlerine atılı suçların vasıf vemahiyetleri, atılı suçların işlendiğini
gösterir kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcut
olması, sanıkların atılı suçu gerçekleştirme şekilleri ve kasıtlarının yoğunluğu,
yasada söz konusu suçlara ilişkin düzenlenen cezaların alt ve üst sınırları
itibari ile ve sanıkların kaçma şüphelerinin bulunması hususları bütün olarak
değerlendirildiğinde sanıkların CMK 100 madde gereğince ayrı ayrı
tutuklanmalarına ...
[karar verildi.]"
29. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi 8/3/2018 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluğunun devamına karar
verilmiştir. Mahkûmiyet kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Körfez Cumhuriyet Başsavcılığı'nın
2016/4937 soruşturma sayılı dosyasında ile 2015 yılında sözleşmeli subay olan
ve darbeye katılmak suçundan müdafi huzurunda ifadesi alınan Tanık G.K.
'2009-2010 yıllarında İzmit’te üniversite öğrencisi olarak bulunduğu sırada
kaldığı örgüte ait evde sanık Muhammet Salih Kuloğlu'nun da kaldığını ve ev
abiliği yaptığını' beyan ederek sanığı teşhis etmiş, mahkememizce tanık olarak
dinlenen G.K., daha önceki beyanını sanık lehine değiştirmiştir. Tanığın
mahkememizdeki beyanlarının inandırıcı olmadığı, sanığı kollar mahiyette
olduğu, müdafi huzurundaki beyanında sanığı net olarak teşhis ettiği
göründüğünden ilk ifadesinin doğru olduğu yönünde mahkememizde kesin kanaat
oluşmuştur.
... sanık Sait Kuloğlu'nun genel yayın
yönetmeni olarak göründüğü 'Subuohaber' isimli sitede örgütün karapropaganda
aracı olarak kullandığı 'fuatavni' ile röportaj yapılmış, fuatavni’nin 493
paylaşımı internet sitesinde yayınlanmış, sonrasında da çok sayıda örgüt lehine
haberler yapılıp 'fuatavni' hesabının paylaşımları topluma duyurulmuş,
fuatavni’nin twitleri yayınlanarak övgü dolu ve terör örgütünü destekler
mahiyette açıklamalar yapılmış, bu şekilde örgüt lehine kamuoyu oluşturma
faaliyetlerinde bulunulmuştur.
Her ne kadar sanık Muhammet Sait Kuloğlu
atılı suçlamaları kabul etmemiş ve tamamen ticari kaygılarla hareket ettiğini
savunmuş ise de, genel yayın yönetmenliğini yaptığı subuohaber internet
sitesinin neredeyse tek faaliyetinin fuatavni twitlerini yayınlamak, FETÖ/PDY
terör örgütünün propagandasını yapmak olduğu, FETÖ/PDY’nin en önemli
isimlerinden olan Ö.A.nın subuohaber haber sitesinin takip edilmesi yönünde
fuatavni'ye öneride bulunduğu, tanık G.K.nın Körfez Cumhuriyet Başsavcılığı'nın
2016/4937 srş. sayılı dosyası ile 2015 yılında sözleşmeli subay olan ve darbeye
katılmak suçundan müdafi huzurunda ifadesi alınan '2009-2010 yıllarında
İzmit’te üniversite öğrencisi olarak bulunduğu sırada kaldığı örgüte ait evde
sanık Muhammet Salih Kuloğlu'nun da kaldığı ve ev abiliği yaptığı' şeklindeki
ifadesi ve teşhisi nazara alındığında sanığın üniversite çağından beri FETÖ/PDY
terör örgütü içerisinde yer aldığı, sonrasında da örgüt ile bağını koparmayarak
kurduğu internet haber sitesi vasıtasıyla yoğun şekilde örgütün propagandasını
yaptığı, incelenen bilgisayarında FETÖ liderine ait sohbet görüntüleri,
incelenen cep telefonunda örgütle irtibatlı sosyal medya hesaplarının tanımlı
olduğu, tüm bu delillerin sanığın örgüt hiyerarşisi içerisinde bulunduğunu
desteklediği görülmüş, sanık savunmalarına itibar edilmemiştir..."
30. Başvurucunun tutukluluğun devamı yönünden bu karara
yaptığı itiraz, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince 23/3/2018 tarihinde
reddedilmiştir.
31. Anılan karar 28/3/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiş ve başvurucu tarafından 26/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
32. İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna
başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 22/10/2018
tarihli ilamıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
33. İstinaf mahkemesi kararına karşı da temyiz yoluna
başvurulmuş olup temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi 16/3/2020
tarihli kararıyla başvurucu hakkındaki mahkûmiyeti onamıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. İlgili Kanun
Hükümleri
34. İlgili hukuk için bkz. Hanım Büşra Erdal,
B. No: 2017/35344, 9/6/2020, §§ 37-46.
B. Yargıtay
İçtihatları
35. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14/1/2019 tarihli ve
E.2018/3259, K.2019/207 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Bir hücre evi ya da en küçük örgüt
biriminin sorumlusu erkekler için 'abi', kadınlar için “abla”dır. Abilik
örgütte hocalık makamıdır. Hiyerarşiye göre üst tabaka belirler ve görevine son
verir. Üyeler abiye itaat etmek mecburiyetindedir. Lider ve abilerin alttakiler
tarafından seçimi söz konusu olmaz ve onaylamalarına da gerek yoktur. Abilik
dokunulmazdır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 4/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
37. Başvurucu; kuvvetli suç şüphenin varlığını
gösteren gerçek ve somut deliller olmadan gazetecilik faaliyetleri niteliğinde
olan eylemleri nedeniyle tutuklandığını, tutuklamaya gerekçe olan tüm
haberlerin internetten toplandığını ve bu nedenle delilleri karartma ya da
tanıkları etkileme ihtimalinin bulunmadığını, isnat edilen haber ve
paylaşımların daha önce tüm basın organlarında paylaşılan haber ve tweetler
olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Başvurucu ayrıca 31/3/2017 tarihli duruşmada tahliyesine karar
verilmesi sonrasında bu karara yapılan itiraz üzerine itiraz mercii tarafından
yeniden tutuklama kararı verildiğini ve daha sonra tekrar tutuklandığını ve
tahliyeye rağmen yeniden tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında verilen
tutuklama kararında açıklanan gerekçeler, iddianameyle isnat edilen eylemler
ile bu eylemlere ilişkin olarak dayanılan delillerin içeriği ve mahkûmiyet
kararı dikkate alındığında başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden
şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin, kuvvetli suç şüphesinin ve tutuklama
nedenlerinin bulunduğu, tutuklamanın ölçülü olduğu değerlendirilmiştir.
Bakanlık ayrıca başvurucunun şikâyetine yönelik incelemenin Anayasa’nın 15.
maddesi kapsamında yapılması gerektiğini, bu kapsamda yapılacak incelemede de
yukarıda belirtilen hususların dikkate alınması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
ve Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları
bağlamında tutuklamanın şartları oluşmamasına rağmen başvurucunun
tutuklandığına yönelik şikâyetinin açıkça dayanaksız olması nedeniyle kabul
edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
2. Değerlendirme
39. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler,
özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
40. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim
veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda
da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
41. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği"
kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
42. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının tutuklamanın hukuki olmadığına
yönelik olduğu değerlendirilmiş ve Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası
bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
sonucuna varılmıştır.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
43. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir
durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu
temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
44. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve
tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün
arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır.
Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan
olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No:
2016/49158, 26/7/2017, § 57).
45. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. Genel İlkeler
46. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate
alınacak genel ilkeler için bkz. Şahin Alpay, [GK] B. No: 2016/16092,
11/1/2018, §§ 77-91.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
47. Somut olayda ilk olarak başvurucunun tutuklanmasının
kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe
teşebbüsü ve arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'ye üye olduğu
iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında örgüte bilerek ve isteyerek yardım
etme suçundan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100.
maddesi uyarınca 24/7/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu
hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
48. Öte yandan başvurucu, yargılandığı davada tahliyesine
karar verildikten sonra Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itiraz üzerine
yeniden tutuklandığını, buna karşılık tahliye kararına itiraz etmesinin mümkün
olmadığını ileri sürmüştür.
49. Somut olayda başvurucunun tahliyesine karar verilmesi
sonrasında bu karara itiraz edilmesi üzerine itiraz mercii tarafından -tahliye
kararının kaldırılarak- başvurucu hakkında (yeniden) tutuklama kararı verilmesi
söz konusudur. Buradaki tutuklama kararı esasen tahliye kararının itiraz mercii
tarafından kaldırılması üzerine hürriyetten yoksun bırakılmaya devam edilmesini
sağlamaya yönelik bir işleve sahiptir. Dolayısıyla anılan karar bir şüpheli
veya sanığın yeniden tutuklanmasına değil de tutukluluğun devam ettirilmesine
ilişkindir.
50. Bu bağlamda başvurucunun yargılandığı davada
tahliyesine karar verildikten sonra tahliye kararına Cumhuriyet savcısının
itiraz etme yetkisinin (itiraz tarihi itibarıyla) olup olmadığının
belirlenmesi, itiraz mercii tarafından verilen bir kararla tutukluluğun devam
ettirilmesinin kanuni bir dayanağının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından
önem taşımaktadır.
51. Anayasa Mahkemesi Hanım Büşra Erdal (B. No:
2017/35344, 9/6/2020) kararında 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin
93. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 104. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
yapılan değişiklikten önceki dönemde de Cumhuriyet savcısının kovuşturma
aşamasında verilen tahliye kararlarına itiraz etmesinin kanuni dayanağının
bulunduğu sonucuna varmıştır (Hanım Büşra Erdal, §§ 71-82). Somut olay
yönünden de anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
52. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
53. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında, isnat
edilen suçların işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
somut delillerin dosyada bulunduğu belirtilmiş ve buna ilişkin olarak
başvurucunun alınan beyanında haber kaynağı olarak kullandığı Twitter
kullanıcısının FETÖ/PDY'ye hizmet ettiğini kabul ettiği belirtilmiştir (bkz. §
17).
54. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede
başvurucunun kurucusu ve genel yayın yönetmeni olduğu "Subuohaber"
isimli sitede örgütün kara propaganda aracı olarak kullandığı "fuatavni"
ile röportaj yapmasına, sonrasında da örgüt lehine çok sayıda haber yapılıp "fuatavni"
hesabının paylaşımlarını topluma duyurarak kamuoyu oluşturmak suretiyle örgüt
amacı doğrultusunda faaliyet göstermiş olmasına dayanılmıştır (bkz. §§ 20-23).
Yapılan yargılama sonucunda başvuru hakkında verilen mahkûmiyet kararında ise
iddianamedeki bulgularla birlikte başvurucunun öğrencilik yıllarında bu yapının
evlerinde kaldığı ve ayrıca ev abiliği yaptığı yönündeki tanık beyanına da
dayanılarak silahlı terör örgütü suçundan cezalandırılması yönünde karar
verildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 29).
55. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 5/7/2019 tarihli ve
E.2019/521, K.2019/4769 sayılı kararında "fuatavni" isimli
Twitter hesabının FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda, propaganda faaliyetleri
için kullanılan bir sosyal medya hesabı olduğunu ifade etmiştir.
56. Anayasa Mahkemesi de Ayşenur Parıldak (B. No:
2017/15375, 28/11/2018) kararında başvurucunun "Sosyal medyada
FETÖ/PDY'nin bir yayın organı gibi hareket eden ve sürekli şekilde örgüt
propagandası yapan fuatavni isimli hesabın kullanıcıları ile sosyal medya
hesabı üzerinden doğrudan mesaj (DM) yoluyla iletişim sağladığı soruşturma
makamlarınca tespit edilmiştir." diyerek anılan olgunun başvurucu ile
FETÖ/PDY arasında örgütsel bir ilişki bulunduğuna -dolayısıyla başvurucunun suç
işlediğine- dair kuvvetli belirti olarak kabulünün mümkün olduğunu ifade
etmiştir (Ayşenur Parıldak, § 59). Anılan kararda
"fuatavni" isimli sosyal medya hesabından yapılan paylaşımların
beğenilmesi veya yaygınlaştırılması değil bu hesabın kullanıcıları ile
başvurucunun doğrudan mesajla yoluyla iletişim kurması kuvvetli belirti
incelemesine esas alınmıştır.
57. Soruşturma dosyasında, başvurucunun kurucusu ve genel
yayın yönetmeni olduğu haber sitesinde FETÖ/PDY'nin propaganda aracı olarak
kullandığı "fuatavni" ile röportaj yaptığı ve sonrasında da
çok sayıda örgüt lehine haberler yapılıp "fuatavni" hesabının
paylaşımlarını topluma duyurarak kamuoyu oluşturmak suretiyle örgüt amacı
doğrultusunda faaliyet gösterdiği ileri sürülmektedir. Esasen "fuatavni"
isimli sosyal medya hesabının FETÖ/PDY'nin sosyal medyadaki en bilinen
propaganda araçlarından biri olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Anılan
hesap üzerinden özellikle FETÖ/PDY'nin illegal yönünün kamuoyunca bilinirlik
kazanmaya başladığı süreçte -7 Şubat MİT krizi, 17-25 Aralık soruşturmaları,
MİT tırlarının durdurulması gibi olaylar sürecinde ve sonrasında- sistematik
bir şekilde örgütsel mesajlar paylaşılmıştır. Buna karşılık anılan mesajların
binlerce kişi tarafından beğenme veya retweet yoluyla yaygınlaştırıldığı,
ayrıca bu mesajların çeşitli yayın organlarında ve internet sitelerinde haber
konusu edildiği bilinmektedir. Bu bağlamda "fuatavni" isimli
sosyal medya hesabından yapılan paylaşımların beğenilmesi, retweet yapılmasının
ya da habere konu edilmesinin tek başına örgütsel bir davranış olarak kabulü
mümkün değildir. Ancak somut olayda başvurucunun eylemlerinin kişisel bir tavır
ya da habercilik yapma davranışının çok ötesine geçtiğini gözardı etmemek
gerekir.
58. Başvurucu örgütsel propaganda için kurulduğu bilinen
ve Yargıtay tarafından da ifade edilen bir sosyal medya hesabının
kullanıcılarıyla röportaj yapıp bunu kendi internet sitesinden duyurarak
örgütün propagandasının yapılmasına katkıda bulunmuştur. Başvurucunun bu
davranışının Ayşenur Parıldak kararındaki eyleme benzer nitelikte olduğu
söylenebilir. Başvurucu dahası "fuatavni" isimli sosyal medya
hesabından yapılan yaklaşık 500 örgütsel mesajı, sahibi ve genel yayın
yönetmeni olduğu internet sitesinde yayımlamıştır. Başvurucunun yaklaşık on
sekiz ay boyunca örgütün propagandasının yapıldığı bir sosyal medya hesabındaki
her örgütsel mesajı paylaştığı görülmektedir. Buna göre başvurucunun kişisel
bir tutumun ötesinde örgütsel bir tavırla (örgütün propagandasına destek
amacıyla) hareket ettiğini söylemek mümkündür. Bu itibarla "fuatavni"
isimli Twitter hesabından yapılan paylaşımların başvurucu tarafından haber
sitesinde yayımlanarak FETÖ/PDY lehine toplumsal algı oluşturulduğu iddiasına
yönelen suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir.
Buna göre yapılan haber ve paylaşımların soruşturma makamlarınca ve tutuklama
tedbirine karar veren hâkimliklerce başvurucu yönünden somut olayın koşullarına
göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin
temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez.
59. Kovuşturma dosyasında, subay olan ve darbeye katılmak
suçundan şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan G.K.nın başvurucunun FETÖ/PDY ile
irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda
bulunduğu da görülmektedir (bkz. §§ 22, 29). Tanık soruşturmada başvurucu
aleyhine verdiği beyanı kovuşturma aşamasında kabul etmeyerek başvurucu lehine
değiştirmiş ise de Mahkemece itibar edilen ve müdafii huzurunda verdiği
beyanında başvurucunun "üniversite öğrencisi olarak İzmit'te bulunduğu
sırada bu örgüte ait evde kaldığını ve başvurucunun da bu evde kaldığı hatta ev
abiliği yaptığını" ifade etmiş ve başvurucuyu teşhis etmiştir (bkz. §
22). Tanığın bu anlatımı karşısında başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan
kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk
Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin
ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile
irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını
başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul
etmiş (Selçuk Özdemir, § 75; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Metin
Evecen, § 58; Mustafa Mendeş, B. No: 2018/1349, 30/10/2018, § 51), Ziya
Arslan (B. No: 2017/25033, 9/6/2020, §§ 45-46) başvurusunda ise ev
abiliğinin Yargıtay kararlarında belirtilen (bkz. §35) konumunu da dikkate
alarak bu durumu başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir
belirti olarak kabul etmiştir.
60. Buna göre soruşturma mercilerince başvurucunun "fuatavni"
isimli Twitter hesabından yapılan paylaşımları haber sitesinde yayımlayarak
FETÖ/PDY lehine toplumsal algı oluşturduğu yönündeki tespitler ile FETÖ/PDY ile
irtibatının olduğuna hatta ev abiliği yaptığına dair somut olgu isnadı
barındıran tanık anlatımının somut olayın koşullarında suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu
söylenemez. Sonuç olarak başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan
kuvvetli belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.
61. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
62. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen olayların
toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin
örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike darbe
teşebbüsüne ilişkin faaliyetler kapsamında ülke genelinde binlerce kişi
tarafından icra edilen, suç oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin
aynı anda işlenmesi, bunun yanı sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi
olan on binlerce şüpheli hakkında doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye
mensubiyet nedeniyle ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate
alındığında soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §
271; Selçuk Özdemir,§ 78).
63. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle
bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan
FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş
olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede
uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak
soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında
barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için
bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).
64. Başvurucunun tutuklanmasına esas alınan silahlı terör
örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçu Türk hukuk sistemi içinde ağır
cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin
olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden
durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak,
B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2), [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, § 148).
65. Somut olayda İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğince
başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı
terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, Kanun'da öngörülen yaptırımın
ağırlığına ve 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer
alan katalog suçlar arasında olmasına dayanıldığı görülmüştür (bkz. § 17).
66. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki
genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul
2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen-
kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
67. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
68. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin
-özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran
Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı
soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik,
hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık
atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) dikkate alındığında
bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
69. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu
söylenemez.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın
hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık
olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
71. Öte yandan başvurucu, yargılandığı davada tahliyesine
karar verildikten sonra Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itiraz üzerine
yeniden tutuklandığını belirterek bu durumun hukuka aykırı olduğunu ileri
sürmüştür.
72. Somut olayda başvurucunun tahliyesine karar verilmesi
sonrasında bu karara itiraz edilmesi üzerine itiraz mercii tarafından -tahliye
kararının kaldırılarak- başvurucu hakkında (yeniden) tutuklama kararı verilmesi
söz konusudur. Buradaki tutuklama kararı, tahliye kararının itiraz mercii
tarafından kaldırılması üzerine hürriyetten yoksun bırakılmaya devam edilmesini
sağlamaya yönelik bir işleve sahiptir. Dolayısıyla anılan karar bir şüpheli
veya sanığın yeniden tutuklanması biçiminde olmayıp tutukluluğun devam
ettirilmesine yöneliktir. Buna göre somut olayın koşullarının Abdullah Kılıç
(B. No: 2016/25356, 8/1/2020) kararından farklı olduğunun belirtilmesi
gerekir. Zira anılan karara konu olayda başvurucu tahliyesine karar verildikten
sonra Savcılık tarafından başlatılan yeni bir soruşturma kapsamında
tutuklanmıştır.
73. Bu nedenle başvurucu hakkında kovuşturma aşamasında
tahliye kararına itiraz sonrasında sürdürülen tutukluluğun hukukiliğinin
Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında ayrıca incelenmesi uygun
görülmemiştir.
74. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddeler)
bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına
gerek bulunmamaktadır.
B. İfade ve
Basın Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
75. Başvurucu; sosyal medya paylaşımlarını haber yaptığı
için gazetecilik faaliyetleri dolayısıyla tutuklandığını, genel yayın
yönetmenliği yaptığı dönemdeki sosyal medyada en çok paylaşılan ve tüm basın
yayın organlarında yayınlanan haber ve tweetlerle yapılan haberler nedeniyle
tutuklandığını belirterek ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
76. Bakanlık görüşünde, ifade ve basın özgürlüğü ile
ilgili olarak başvuruya konu davanın derdest olduğu gerekçesiyle başvurunun
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğu ileri
sürülmüştür. Bakanlık ayrıca başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine
ilişkin iddialarının esasında tutuklamanın hukuki olmadığına yönelik olduğunu,
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin yukarıda yapılan değerlendirmelerin
de yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiğini, başvurucu hakkında
soruşturma konusu yapılan eylemlerin başvurucunun mesleki faaliyetine ilişkin
olmayıp terör örgütü lehine yaptığı eylemler olduğunu, başvurucu hakkında
düzenlenen iddianamede ve gerekçeli kararda başvurucunun terör örgütü üyesi
olma suçunu işlediğine ilişkin çeşitlilik, süreklilik ve devamlılık içeren
delillerin tek tek açıklandığını belirterek gazetecilik faaliyetleri kapsamında
tutuklanmadığı, iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olduğunu dile
getirmiştir.
2. Değerlendirme
77. Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve
basın özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette
bulunma hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini
incelerken öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun
makul süreyi aşıp aşmadığını değerlendirmekte; daha sonra tutuklamanın
hukukiliğine ya da tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da
dikkate alarak diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini
belirlemektedir (Erdem Gül ve Can Dündar, B. No: 2015/18567, 25/2/2016,
§§ 92-100; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§
111-117; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§
191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 105-116; Kemal
Aktaş ve Selma Irmak, B. No: 2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal
Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014, §§ 61-75; İbrahim Ayhan,
B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894,
2/1/2014, §§ 60-74).
78. Somut olayda başvurucunun tutuklanmasının hukuki
olmadığı iddiası incelendiğinde başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden
şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama
nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna
varılmıştır (bkz. §§ 47-70). Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate
alındığında başvurucunun yalnızca ifade ve basın özgürlüğü kapsamında kalan
eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden
farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
79. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklanmasının
ifade ve basın özgürlüğünün ihlal ettiği iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin
bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklanma dolayısıyla ifade ve basın özgürlüklerinin
ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
4/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.