TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHDİN TAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/33102)
|
|
Karar Tarihi: 29/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucu
|
:
|
Mehdin TAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulselam KAVŞUT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; terör olaylarından doğan zararların tazmin
edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, buna ilişkin idari ve yargısal sürecin
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 6/11/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında
Diyarbakır Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna
26/7/2005 tarihinde başvurmuş ve talebinin kısmen reddedilmesi üzerine
Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
9. Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 30/11/2010
tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda başvurucunun yaşadığı Diyarbakır'ın Kulp
ilçesi Hamzalı köyünde terör olaylarının yaşandığı ancak köyün boşaltılmadığı
belirtilmiştir. Yalnızca bu köyün Yolçatı ve Grekori mezralarının boşaltıldığı
ifade edilmiştir. Subjektif güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik ve sosyal
sebeplerle göç etmeden dolayı uğranılan zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında
idare tarafından karşılanmasına hukuken olanak bulunmadığı vurgulanmıştır.
10. Başvurucu 17/2/2011 tarihinde kararı temyiz etmiştir.
11. Danıştay Onbeşinci Dairesi 16/10/2014 tarihinde
mahkeme kararını bozmuştur. Kararda köyde görülen nüfusun geçici köy korucusu
ve ailelerine yönelik olduğu görülmekle anılan köyün terör eylemleri veya
terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle tamamen
boşaltıldığı ifade edilmiştir.
12. Mahkeme bozma kararına uyarak 2/4/2015 tarihinde dava
konusu işlemi iptal etmiştir. Kararda Komisyonun köyde yapmış olduğu keşfe
ilişkin tutanakta başvurucunun imzasının bulunmadığı ifade edilmiştir. Öte
yandan keşif yapılacağına ilişkin başvurucuya tebligat yapıldığına ilişkin bir
bilginin bulunamadığı belirtilmiştir.
13. Kararın kesinleşmesi üzerine başvurucu tarafından
5/1/2016 tarihinde idareye başvurularak 39.199,88 TL zararın güncel değerler
üzerinden ödenmesi talep edilmiştir. Talebine cevap verilmemesi üzerine
başvurucu 4/5/2018 tarihinde idareye tekrar başvurarak 11.933,40 TL'nin güncel
değerlerden hesaplanmasını, hesaplanması mümkün değilse yeni bir keşif
yapılarak zararının tespit edilmesini talep etmiştir.
14. İdare 8/10/2018 tarihinde başvurucuya 28.430,74
TL'lik ödeme yapmıştır.
15. Başvurucu 6/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 29/9/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu; uzun süren yargılama nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının, terör nedeniyle mallarına ulaşamamasından dolayı
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
19. Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ise de Komisyon ilk derece derece mahkemesi kararına göre yeniden
değerlendirme yaparak başvurucuya 28.430,74 TL'lik ödeme yaptığından, anılan
tutar dava konusu edilmediğinden bu aşamada Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkı bakımından başvuru yollarının tüketilmediği
anlaşılmıştır. Bu nedenle ayrıca değerlendirme yapılmasının gerekmediği
sonucuna ulaşılmıştır.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi
olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman
icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların
yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin
Akyıl, § 41).
23. Bu hususlara ek olarak Anayasa Mahkemesi 5233 sayılı
Kanun kapsamında yapılan yargılamalarda komisyonların belli bir dönem içinde
geçici olarak olağanüstü iş yükü artışı ile karşılaşmasından kaynaklanan
gecikmelerde kamu otoritelerince zamanında ve yeterli tedbirlerin alınmış olup
olmadığını da gözönünde bulundurmaktadır. Gerekli tedbirler alınmışsa makul
sürenin hesaplanmasında olağan yargılamalara kıyasla daha esnek bir yaklaşım
benimsemektedir (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 60, 72; Mahmut
Can Arslan, B. No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 59, 71; Mehmet Gürgen, B.
No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 57, 67; Celal Demir, B No: 2013/3309,
6/2/2014, §§ 57, 69).
24. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 13 yılı aşan yargılamaya
ilişkin sürenin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
27. Başvurucu, ihlalin tespitiyle 100.000 TL manevi
tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
28. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
29. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı
karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
30. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Diyarbakır 2. İdare Mahkemesine
(E.2015/346, K.2015/332) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 29/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.