TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET ZEKİ DUMAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/33216)
Karar Tarihi: 16/9/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucular
Mehmet Zeki DUMAN ve Diğerleri (bkz. ekli tablo)
Başvurucular Vekili
Bkz. Ekli Tablonun E Sütunu
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B) sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı satırında yer alan 2018/33216 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, haklarındaki yargılamaların uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiasıyla çeşitli tarihlerde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
9. Mahkemenin 16/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
10. Ekli tablonun (F) sütununda belirtilen başvurucular, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek durumda olduğunu belirterek ve ilgili belgeleri sunarak adli yardım talebinde bulunmuşlardır.
11. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve ekli tablonun (F) sütununda gösterildiği üzere adli yardım isteminde bulunan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar Yönünden
1. Başvurucuların İddiaları
12. Başvurucuların tümü, bireysel başvuru konusu yargılamaların uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler; ihlalin ortadan kaldırılması ve tazminat taleplerinde bulunmuşlardır.
13. Diğer taraftan başvuruculardan Erkan Karaman'ın 11/9/2019 tarihli ve 2019/32491, 11/9/2019 tarihli ve 2019/32104, 11/9/2019 tarihli ve 2019/32736 numaralı bireysel başvurularına ek olarak 10/12/2019 tarihinde göndermiş olduğu dilekçelerinde makul sürede yargılanma hakkı dışında birtakım iddialarda bulunduğu ve avukatını azlettiği görülmüştür. Söz konusu iddialara ilişkin şikâyetlere, anılan başvuru numaralarına ilişkin başvuru formlarında hiçbir şekilde değinilmemesi nedeniyle ek dilekçeyle sunulan şikâyetler yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
14. Başvuruculardan Fırat Alkan ile Vehbi Alkan'ın 5/11/2018 tarihli ve 2018/33279 numaralı, yine 24/4/2019 tarihli ve 2019/15044 numaralı bireysel başvuru dosyalarında başvurucu Vehbi Alkan hakkında varsayıma dayalı olarak ceza verildiği ve etkili bir yargılama süreci yürütülmediği şikâyetlerinin makul sürede yargılanma hakkı ile beraber ileri sürüldüğü anlaşılmıştır. Dosyaların temyiz incelemesi için halihazırda Yargıtay nezdinde incelemesinin devam ettiği de gözetilerek bireysel başvurulara konu şikâyetlerin münhasıran makul süre şikâyeti bakımından değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
16. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
17. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).
18. Diğer taraftan medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
19. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
20. Bununla birlikte, elkoyma veya müsadere kararı malikin mülkiyet hakkını etkilemektedir. Mülkiyet hakkının bir medeni hak olduğu hususunda tartışma bulunmamaktadır. Dolayısıyla ceza mahkemesi tarafından yürütülse bile elkoyma ve müsadereye ilişkin yargısal sürecin medeni hak ve yükümlülükler kapsamında bir uyuşmazlık olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin adil yargılanma güvencelerinin başvurucunun aracına el konulmasına ilişkin yargısal süreç yönünden de uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır (Musa Doğan ve Abdulhalık Ay, B. No: 2014/13154, 16/2/2017, § 44).
21. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında ekli tablonun (H) sütununda belirtilen 4 yıl 8 ay 11 gün ile 14 yıl 10 ay 19 gün bulan yargılama sürelerinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları Yönünden
23. Başvuruculardan Mehmet Reşit Beyaz ve Şakir Çimendur'un 2018/26911 numaralı bireysel başvurusunda makul sürede yargılanma hakkı dışında, hırsızlığa teşebbüs suçundan dolayı yapılan yargılama sırasında keşif yapılmadığı ve eksik inceleme sonucunda karar verildiği ileri sürülmüştür.
24. Başvurucu Ahmet Aydın'ın 2018/30533 numaralı bireysel başvurusunda makul sürede yargılanma hakkı dışında, kaçakçılık suçundan yapılan soruşturmada müdafi olmaksızın kolluğun baskısıyla ve başvurucunun iradesi etki altına alınarak ifadesinin alındığı ileri sürülmüştür.
25. Başvurucu Tamer Tunç'un 2019/22389 numaralı bireysel başvurusunda makul sürede yargılanma hakkı dışında, kasten yaralama suçundan yapılan yargılamada yapılan işlemlerin tarafına tebliğ edilmeyerek savunma hakkının ortadan kaldırıldığı ileri sürülmüştür.
26. Başvurucuların belirtilen şikâyetleri yönünden açık bir ihlalin bulunmadığı değerlendirildiğinden diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
28. Başvurucular, ihlalin tespitiyle birlikte 10.000 TL ile 45.000 TL aralığında değişen miktarlarda manevi tazminat ve yine aynı miktarlarda maddi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
29. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
30. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruya konu her bir davanın özel koşulları dikkate alınarak hesaplanan ekli tablonun (I) sütununda belirtilen net tutarlarda manevi tazminatın başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
32. Başvuruculara 3.000 TL vekâlet ücretinin müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL, 364,60 TL ve 446,90 TL harçtan oluşan yargılama giderlerinin ise adli yardım talebinde bulunmayan başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir. Bununla birlikte aynı dosya kapsamında birden fazla başvurucunun olması durumunda harcın müştereken ödenmesi gerekmektedir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinde bulunan ve Ekli tablonun (F) sütununda belirtilen başvurucuların adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. 1. Başvurucuların makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Ekli tabloda (I) sütununda belirtildiği şekilde başvuruculara belirtilen tutarlarda manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin ise REDDİNE,
E. Ekli tabloda (G) sütununda belirtildiği şekilde; başvuru harçlarının adli yardım isteminde bulunmayan başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE, aynı dosya kapsamında birden fazla başvurucunun olması durumunda ise başvuru harçlarının MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. 3.000 TL vekâlet ücretinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için ilgili mahkemelere ve savcılıklara GÖNDERİLMESİNE (ilgili mahkemeler/savcılıklar ekli tablonun (D) sütununda belirtilmiştir),
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.