logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Musa Kırmızı [1.B.], B. No: 2018/33255, 16/6/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSA KIRMIZI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/33255)

 

Karar Tarihi: 16/6/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Hikmet Murat AKKAYA

Başvurucu

:

Musa KIRMIZI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, öğretmen olarak çalışma izninin iptal edilmesi ve yeniden çalışma izni düzenlenmesinin yasaklanması nedenleriyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/11/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim İş Eğitimi Öğretmenliği bölümünden mezun olmuştur. Başvurucu, Sakarya'da faaliyet gösteren bir özel okulda görev yapmak için 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun 8. maddesi çerçevesinde çalışma izni talep etmiş ve söz konusu çalışma izni kendisine verilmiştir. Başvurucu daha sonra Sakarya'da faaliyet gösteren başka okullarda öğretmenlik yapmıştır. Başvurucuya son olarak İstanbul'da faaliyet gösteren bir özel okulda İstanbul Valiliği tarafından çalışma izni düzenlenmiştir. Başvurucu 12/8/2014 tarihinden itibaren söz konusu okulda öğretmen olarak çalışmaya başlamıştır.

6. Kamu Personeli Seçme Sınavı neticesinde 2016 yılının Şubat ayında yapılan öğretmen atamalarında başvurucunun Karaman'daki bir devlet okuluna atanmasına imkân tanınmıştır. Bunun yanında Millî Eğitim Bakanlığının 12/2/2016 tarihli bir yazısı ile daha önce bir özel öğretim kurumu ile sözleşme yapanların talepleri doğrultusunda en geç 1/9/2016 tarihine kadar göreve başlayabilecekleri duyurulmuştur. Başvurucunun en son görev yaptığı özel öğretim kurumuyla yaptığı sözleşmenin 12/8/2016 tarihinde son bulacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucu, özel öğretim kurumuyla yaptığı sözleşmenin sona ermesini beklediğini başvuru formunda ifade etmektedir.

7. Bu arada Olağanüstü Hal (OHAL) tedbirleri kapsamında 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı OHAL KHK'sı) 2. maddesinde yapılan düzenlemeyle, millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen KHK ekindeki listede yer alan özel öğretim kurum ve kuruluşları kapatılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığının 21/7/2016 tarihli ve 7783529 sayılı Genelge'si (Genelge) ile de; "Cumhuriyet Savcılıklarınca haklarında işlem başlatılan özel öğretim kurumları ile özel öğrenci yurtlarından yönetimine kayyum atanmayan kurumlar ve kayyum atanan kurumlarda kayyum ataması yapılmadan önce görev yapan, yönetici, eğitimci, öğretmen, uzman öğretici, usta öğretici ve diğer personelin Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri (MEBBİS) üzerinden tespitleri yapılarak çalışma izinleri valiliklerce iptal edilecek, bu personele başka bir özel öğretim kurumunda çalışma izin onayı düzenlenmeyerek MEBBİS üzerinde gerekli bilgiler işlenecektir" kuralı getirilmiştir.

8. Başvurucunun çalıştığı özel öğretim kurumu da millî güvenliğe tehdit oluşturduğu, FETÖ/PDY ile aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçeleriyle 667 sayılı OHAL KHK'sı hükümleri gereği 23/7/2016 tarihinde kapatılmıştır.

9. Genelge hükümleri gereği, başvurucunun çalıştığı okulun kapatılması nedeniyle özel okuldaki çalışma izni 1/8/2016 tarihinde iptal edilmiştir.

10. Çalışma izninin iptal edilmesine ilişkin işlemin ve 667 sayılı OHAL KHK'sının iptali talebiyle ilk derece mahkemesi olarak Danıştay nezdinde 29/9/2016 tarihinde açılan davada, Danıştay Beşinci Dairesi tarafından 5/7/2017 tarihinde görevsizlik kararı verilmiştir.

11. Görevsizlik kararının ardından ise her iki talebe yönelik ayrı dilekçelerle dava açılması gerektiği belirtilerek 9/10/2017 tarihinde başvurucunun dava dilekçesi İstanbul 6. İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Dava dilekçesinin reddine ilişkin karardan sonra başvurucu, 4/1/2018 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile çalışma izninin iptaline ilişkin işlemin iptalini talep etmiştir.

12. Mahkeme 28/6/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; 5580 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri ile Genelge hükümleri hatırlatıldıktan sonra, başvurucunun 667 sayılı OHAL KHK'sı ile kapatılan özel okulda öğretmen olarak çalıştığı, 21/7/2016 tarihli Millî Eğitim Bakanlığı Genelgesi gereğince, başvurucuya söz konusu okulda çalışabilmesi için verilen çalışma izninin iptal edildiği ifade edilmiştir. Söz konusu Genelge'nin mahkeme kararıyla iptal edildiğine veya idarece geri alındığına ilişkin bir iddianın bulunmadığı vurgulanarak yürürlükte bulunan mevzuata uygun olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği belirtilmiştir.

13. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı istinaf başvurusu, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesinin 19/9/2018 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilmiştir.

14. Nihai karar 13/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 12/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. İstanbul Valiliği İl Millî Eğitim Müdürlüğünden başvurucunun çalışma izninin iptaline dair kararın kaldırılıp kaldırılmadığı hakkında 18/1/2022 tarihinde bilgi istenmiştir. Anayasa Mahkemesine gönderilen cevabi yazıdan başvurucu hakkında çalışma izninin iptaliyle birlikte mesleğin icrasını engelleyen yasağın kaldırıldığını gösteren herhangi bir karar alınmadığı anlaşılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. İlgili hukuk (ulusal mevzuat, uluslararası düzenlemeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları) için bkz. Ayşe Ortak [GK], B. No: 2018/25011, §§ 20-30.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Anayasa Mahkemesinin 16/6/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

19. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, § 17/9/2013).

B. Başvuruyu İnceleme Usulü

20. Anayasa Mahkemesi başvuru konusunu değerlendirdiği kararında; başvurucunun şikâyet ettiği idari işlemin OHAL süresini aşar şekilde uygulandığı gözeterek Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında bir inceleme yapılamayacağına hükmetmiştir. Bu bağlamda başvuru, Anayasa’nın olağan dönemde hak ve özgürlükleri sınırlama ve güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olan 13. maddesi bağlamında incelenecektir (bkz. Ayşe Ortak, §§ 34-38).

21. Ayrıca Ayşe Ortak kararında Genelge kapsamında kalan kişilerin çalışma izinlerinin iptali ile başka bir özel öğretim kurumunda çalışma izni düzenlenmeyeceğine ilişkin yasağın ve bu bilgilerin MEBBİS'e işlenmesinin tek bir idari işlemle uygulandığı tespit edilmiştir. Buradan hareketle çalışma yasağının çalışma izninin iptalinin doğal sonucu olarak öngörüldüğü, bu bağlamda ayrı ayrı idari işlemlere veya incelemeye tabi olmadığı vurgulanarak çalışma izninin iptali ve özel öğretim kurumlarında çalışma yasağının tek bir tedbir olarak incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır (Ayşe Ortak, § 39). Somut olayda da anılan karardaki değerlendirme ve sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı görülmüştür.

C. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu; hakkında herhangi bir yargı kararı olmaksızın terör örgütleriyle kendisinin irtibatlandırılmasının mümkün olmadığını, kişileri mahkûm etmeninin yargısal bir işlev olduğunu, yargı yetkisinin yürütme veya yasama organı tarafından kullanılamayacağını, bir genelge ile suçlandığını ve mahkûm edildiğini ileri sürmüştür. Bu kapsamda bir daha öğretmenlik yapamayacak şekilde lisansının iptal edildiğini belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

23. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Anılan maddeye adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kendisine bir suç isnat edilen herkesin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına dair 38. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Fameka İnş. Plastik San ve Tic. Ltd. Şirketi, B. No: 2014/3905, 19/4/2017, § 27).

24. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

25. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin iki yönü bulunmaktadır. Güvencenin ilk yönü; kişi hakkındaki ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen, bir başka ifadeyle kişinin ceza gerektiren bir suçla itham edildiği (suç isnadı altında olduğu) sürece ilişkin olup suçlu olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar. Güvencenin bu yönünün kapsamı sadece ceza yargılamasını yürüten mahkemeyle sınırlı değildir. Güvence aynı zamanda diğer tüm idari ve adli makamların da işlem ve kararlarında, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçlu olduğu yönünde ima ya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli kılar. Dolayısıyla sadece suç isnadına konu ceza yargılaması kapsamında değil ceza yargılaması ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer hukuki süreç ve yargılamalarda da (idari, hukuk, disiplin gibi) masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilir (Galip Şahin, B. No: 2015/6075, 11/6/2018, § 39).

26. Güvencenin ikinci yönü ise ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirir (Galip Şahin, § 40).

27. Masumiyet karinesinin sağladığı ve yukarıda anılan güvencenin dışında kalan, ayrıca suç isnadına ve suç ithamına ilişkin olmayan durumlara yönelik ihlal iddiaları ise masumiyet karinesinin kapsamı içinde yer almamaktadır.

28. Somut olayda bireysel başvuruya konu derece mahkemesi kararında başvurucunun terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı olduğuna ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı ve bir suç ithamı bulunmadığı ve bireysel başvuruya konu edilen derece mahkemesindeki yargılamanın bir ceza yargılaması niteliği taşımadığı ve kararda kullanılan dilin başvurucunun masumiyetini sorgulamadığı değerlendirilmiştir.

29. Buna göre hakkında ceza yargılaması ve suç isnadı bulunmayan, herhangi bir suçla itham da edilmeyen başvurucunun ihlal iddialarının masumiyet karinesi kapsamına girmediği anlaşılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

31. Başvurucu; çalışma izninin iptali ve yeniden verilmemesine ilişkin işlemlerde terör örgütüyle bağlantısının idare tarafından ortaya konulmadığını, bu yönde bir inceleme yapılmadan da davasının reddedildiğini ifade etmiştir. Ayrıca olağanüstü hâl dönemi sonrasını etkileyecek şekilde elde ettiği lisans diplomasının iptal edilmesinin ölçülü olmadığını, bu şekilde SGK kaydının sonlanması nedeniyle bir daha iş bulamayacağını, adil yargılanma, mülkiyet, özel hayata ve aile hayatına saygı hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Bakanlık görüşünde; çalışma izninin iptal edilmesinden sonraki süreçte mağduriyet yaşanmasının önüne geçmek amacıyla, FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatı, iltisakı bulunmayan kişilerin itiraz edebileceği bir mekanizma oluşturularak koşulları sağlayan kişilere çalışma izni düzenlendiği belirtilmiştir. Bu kapsamda valiliklerde oluşturulan Değerlendirme Komisyonu'nun yapılan yeni başvurular hakkında çalışma iznine ilişkin değerlendirmeler yaptığı ve çalışma izinleri iptal edilen kişilere çalışma izni düzenlediği ifade edilmiştir. Öte yandan, yeni yapılan başvurulara yönelik verilen ret kararlarına karşı idare mahkemesi önünde dava açılmasında engel bulunmadığı ileri sürülmüştür. Diğer taraftan başvurunun esasa ilişkin olarak ise başvurucunun itirazları dikkate alınarak dava konusu işlemin incelendiği ve çalışma izninin iptal edilmesine ilişkin işlem hakkında derece mahkemesince hukuka uygun olduğuna dair karar verildiği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun çalışma izninin iptal edilmesine ilişkin kararın OHAL döneminde alınması nedeniyle, yapılacak inceleme esnasında Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınması gerektiği görüşünde bulunulmuştur.

33. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu beyanında iddialarını yinelemiştir. Ayrıca İstanbul Valiliği nezdinde oluşturulan Komisyona 17/10/2016 tarihinde başvurduğunu ve bir sonuç alamadığını belirtmiştir. Diğer taraftan bireysel başvuruya konu edilen idari işlem nedeniyle kamuya öğretmen olarak atanamadığını ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

34. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz."

35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

36. Başvurucunun iddialarının, çalışma izninin iptal edilmesi ve başka bir öğretim kurumunda çalışmasına izin verilmemesi nedeniyle mesleğini yapamamasına ilişkin olduğu görülmektedir. Kişilerin mesleki hayatlarının onların özel hayatlarıyla sıkı bir ilişkisinin olduğu ve meslek hayatına yönelik tedbirlerin ya da müdahalelerin söz konusu olduğu dava süreçlerinde özel hayata saygı hakkının gündeme geldiği yadsınamaz. Bununla birlikte öncelikle bu tür işlemlerin mesleki hayata yönelik tedbirlerin ya da müdahalelerin hangi durumlarda özel hayat kapsamında görülmeye uygun olduğu veya başvuru konusu edilen uyuşmazlıkların hangilerinin bu bağlamda uygulanabilir kabul edileceği hususlarında ölçütler belirlenmesi ve bu ölçütler dikkate alınarak değerlendirmeler yapılması gerekmektedir (Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 82, Ayşe Ortak, § 54).

37. Somut başvurunun da bu yönüyle ele alınması ve yapılacak değerlendirmeler neticesinde özel hayata saygı hakkının uygulanabilir olduğu sonucuna ulaşılması durumunda başvurucunun tüm iddialarının özel hayata saygı hakkı bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

a. Uygulanabilirlik Yönünden

38. Başvurucunun mesleki hayatına yönelik müdahalenin özel öğretim kurumlarında öğretmen olarak çalışmasının yasaklandığı da dikkate alındığında özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı söylenebilir. Zira alınan tedbirin başvurucunun başkaları ile ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânını önemli ölçüde zayıflatması, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi ile mesleğini icra edebilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurması muhtemeldir. Bu durumda sonuca dayalı nedenlerle başvurunun özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu kanaatine varılmış ve başvurucunun mesleğini icra etmesinin engellenmesine ilişkin iddiaları bir bütün hâlinde anılan hak kapsamında değerlendirilmiştir (Ayşe Ortak, §§ 56-59).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

39. Anayasa Mahkemesi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kurulan Komisyona başvuru yolunun ileri sürülen hak ihlali iddialarını esastan incelemek suretiyle gerektiğinde giderim sağlayabilecek nitelikte, tüketilmesi gereken etkili bir yol olmadığına karar vermiştir. (Ayşe Ortak, §§ 60-64). Somut olayda da bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı anlaşılmıştır.

40. Açıklanan gerekçeyle açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Esas Yönünden

41. Özel hayata saygı hakkına yönelik negatif ve pozitif yükümlülükler arasındaki sınırların kesin biçimde tanımlanması ve birbirinden ayrılması her zaman mümkün değildir. Devlet için öngörülen negatif yükümlülükler, her durumda özel hayata saygı hakkına keyfî surette müdahaleden kaçınmayı gerekli kılar. Pozitif yükümlülükler de özel hayata saygı hakkının korunmasını ve bireyler arası ilişkiler alanında olsa da özel hayata saygının güvencelerini sağlamaya yönelik olaya özgü tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, § 46; Tamer Mahmutoğlu, § 98).

42. Başvurucunun öğretmen olarak çalışmasına imkân sağlayan çalışma izninin İdare tarafından iptal edildiği, çalışma yasağı öngörüldüğü ve derece mahkemelerinin de bu işlemi onayladığı dikkate alındığında başvurunun devletin negatif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmektedir (Ayşe Ortak, § 68).

 (i) Müdahalenin Varlığı

43. Başvurucunun çalışma izninin iptal edilmesi ve bir daha özel eğitim kurumlarında çalışma izni verilmemesi şeklinde tesis edilen idari işlemin yargı kararıyla iptal edilmeyerek kesinleşmesi, bu suretle mesleğini yapma imkânından mahrum bırakılması nedeniyle başvurucunun özel hayata saygı hakkına müdahalede bulunulduğu sonucuna varılmıştır (Ayşe Ortak, § 69).

 (ii) Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

44. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

45. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34; R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82).

46. Müdahalenin kanuniliği kapsamında çalışma izninin iptal edilmesine ilişkin gözetilmesi gereken ilkeler Anayasa Mahkemesinin Ayşe Ortak kararında ayrıntılı olarak açıklanmıştır (bkz. Ayşe Ortak, §§ 72-85). Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi anılan kararda öğretmen olarak çalışma izninin iptal edilmesi ve yeniden çalışma izni düzenlenmesinin yasaklanması suretiyle gerçekleştirilen müdahalenin bir genelgeye dayandırıldığı ve buradan hareketle ilgili kanunlarda açık bir düzenleme olmaksızın bir idari işlem ile mesleği icra etmenin engellendiğini, dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağının olmadığını tespit ederek özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mevcut başvuruda anılan karardaki tespitlerden ve sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır.

47. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik koşulunu sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

E. Giderim Yönünden

49. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesine ve 2.500.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Ayrıca maddi zararlarının tespitini talep etmiştir.

50. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

51. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

52. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için özel hayata saygı hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 6. İdare Mahkemesine (E.2018/29, K.2018/1212) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 20.000 TL tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/6/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Musa Kırmızı [1.B.], B. No: 2018/33255, 16/6/2022, § …)
   
Başvuru Adı MUSA KIRMIZI
Başvuru No 2018/33255
Başvuru Tarihi 12/11/2018
Karar Tarihi 16/6/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, öğretmen olarak çalışma izninin iptal edilmesi ve yeniden çalışma izni düzenlenmesinin yasaklanması nedenleriyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Masumiyet karinesi (idare) Konu Bakımından Yetkisizlik
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Meslek (atama, disiplin, OHAL hariç işten çıkarma) İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5580 Özel Öğretim Kurumları Kanunu 4
8
9
10
KHK 667 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 2
Yönetmelik 20/3/2012 Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 26
27
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi