TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
H.P. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/33548)
Karar Tarihi: 25/5/2022
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Kemal ÖZEREN
Başvurucu
H.P.
Vekili
Av. Sariye YEŞİL TOZKOPARAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, pasaport iptali nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/11/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
5. 2013 yılından beri Romanya'da yaşayan başvurucuya ait hususi damgalı pasaport İçişleri Bakanlığı (İdare) tarafından 27/9/2016 tarihinde iptal edilmiştir.
6. Başvurucu anılan işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle seyahat özgürlüğünün kısıtlandığını, işlemin kamu yararından yoksun ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
7. Ankara 13. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 1/2/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) ile iltisaklı olduğu tespit edilen yurt dışında bulunan bir üniversitenin başkanı olduğu, FETÖ/PDY şüphelisi olarak yurt dışında bulunduğunun tespit edildiği vurgulanmıştır. Mahkeme ilgili mevzuat kapsamında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığını belirtmiştir.
8. Başvurucu bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu; Romanya’da eğitim ile ilgili iş sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin sahibi olduğunu, söz konusu şirketin ilköğretim, lise ve üniversite öğrencilerine dil kursu, spor ve kültür desteği ile gezi, yaz okulu ve kamp programları düzenlediğini ifade etmiştir. Pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle iş seyahatlerini gerçekleştiremediğini vurgulayan başvurucu, hakkında terör örgütüne üyelik suçundan yürütülen bir ceza yargılamasının söz konusu olmadığını belirtmiştir.
9. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 19/9/2018 tarihinde, usule ve hukuka uygun olan Mahkeme kararının kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.
10. Nihai karar, başvurucuya 12/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Öte yandan UYAP kayıtlarının incelenmesi neticesinde Muğla 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 31/10/2017 tarihinde başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yakalama kararı verildiği görülmüştür.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. İlgili mevzuat, uluslararası hukuk, Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları için bkz. Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 24-32; Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 22-30.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Anayasa Mahkemesinin 25/5/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvuruyu İnceleme Usulü
14. Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-242) kararında ayrıntıları belirtilen ilkelere dayanarak başvurucunun şikâyet ettiği idari işlemlerin OHAL ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğuna ve incelemenin Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılması gerektiğine karar vermiştir. Bu inceleme sırasında öncelikle söz konusu tedbirin başta Anayasa'nın 13. ve 20. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Onur Can Taştan, §§ 41-45; Yağmur Erşan, §§ 41-45).
B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
15. Başvurucu; 2013 yılından beri Romanya'da yaşadığını, bu ülkede bulunan eğitim sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin sahibi olduğunu, söz konusu şirketin ilköğretim, lise ve üniversite öğrencilerine dil kursu, spor ve kültür desteği ile gezi, yaz okulu ve kamp programları düzenlediğini ve pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle iş seyahatlerini gerçekleştiremediğini belirterek yerleşme ve seyahat hürriyetinin ve çalışma hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Öte yandan hakkında herhangi bir idari ve adli soruşturma bulunmadığını ifade eden başvurucu, bu hususun derece mahkemelerince gözardı edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte başvurucu kendisine uzun süre pasaport verilmediğine yönelik bir şikayette bulunmamıştır. Ayrıca başvurucu, ticari faaliyetlerini gerekçe göstererek kimlik bilgilerinin kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını talep etmiştir.
16. Bakanlık görüşünde, başvurucunun mevcut başvuru kapsamında mağdur sıfatının devam edip etmediği ile iç hukuk yollarını tüketip tüketmediği hususlarının kabul edilebilirlik değerlendirmesinde dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
17. Başvurucu, Bakanlık görüşüne cevap dilekçesinde daha önceki beyanlarını tekrarlamakla birlikte mağdur sıfatının bulunduğunu vurgulamıştır.
2. Değerlendirme
18. Anayasa'nın "Yerleşme ve seyahat hürriyeti" kenar başlıklı 23. maddesi şöyledir:
"Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;
Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz."
19. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı ve yurda girişi engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların, özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu durumlarda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir. Ancak bu şekilde inceleme yapılabilmesi için bireysel başvuru formunda başvurucuların şikâyet edilen tedbirin özel ve aile hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut verilere dayalı olarak uygun şekilde ortaya koymaları gerekmektedir (Onur Can Taştan, §§ 47-50; Yağmur Erşan, §§ 47-50).
21. Somut olayda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan başvurucunun Romanya'da yaşadığı, bu ülkede diğer ülkelerle de faaliyetleri bulunan bir şirketin sahibi olduğu, pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle iş seyahatlerini gerçekleştiremediği ve bu nedenle özel hayatının etkilendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda söz konusu idari işleme bağlı şikâyetlerin bir bütün olarak Anayasa’nın 20. maddesi ile güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Onur Can Taştan, § 40; Yağmur Erşan, § 40).
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
23. Romanya’da yaşayan ve aynı ülkede eğitim sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin sahibi olan başvurucunun pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle iş seyahatlerini gerçekleştiremediği gözönüne alındığında başvurucunun diğer ülkelerle ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu ve bu nedenle özel hayatının etkilendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun pasaportunun iptal edilmesinin Anayasa’nın 20. maddesi ile güvence altına alınan özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Onur Can Taştan, § 51; Yağmur Erşan, § 51).
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
24. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
25. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34; R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82).
(1) Kanunilik
26. Başvurucunun pasaportunun iptaline dair işlemin 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun 22. maddesi ile 23/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin ve 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 5. maddesi temelinde yürütüldüğü görülmüştür. Bu durumda başvuru konusu idari işlemin ve yargısal kararların yeterli bir hukuki temele sahip olduğu, özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır (Onur Can Taştan, § 55; Yağmur Erşan, § 55).
(2) Meşru Amaç
27. Bu bağlamda terör örgütleriyle mücadele kapsamında uygulanan tedbirler çerçevesinde başvurucunun pasaportunun iptal edildiği dikkate alındığında özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin millî güvenliğin sağlanması meşru amacına dayandığı anlaşılmıştır (Onur Can Taştan, §§ 56-58; Yağmur Erşan, §§ 56-58).
(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
28. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
29. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat Üstündağ, § 46).
30. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 48).
31. Buna göre özel hayata saygı hakkına yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(b) İlkelerin Olaya Uygulanması
32. Öncelikle belirli istisnai durumlarda OHAL koşullarında terör örgütü ile bağlantısı olduğu belirlenen kişiler yönünden yurt dışına çıkışı ve yurda girişi sınırlandıracak çeşitli geçici tedbirler alınması mümkündür. Ancak bu tedbirlerin kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması amaçları doğrultusunda uygulanmalarının zorunlu olduğu kişilerin öznel durumlarıyla ilişkilendirilerek yeterli bir şekilde ortaya konulmalıdır. Ayrıca OHAL koşulları ve özellikle darbe teşebbüsü sonrasındaki süreç dikkate alındığında terör örgütlerinin millî güvenlik aleyhine yurt dışında ve yurt içinde yürüttüğü faaliyetleri engellemek, terör örgütü ile mücadele kapsamında yürütülen idari ve adli soruşturmaların etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla anılan yapılarla ilgisi tespit edilen kişilerin yurt dışına çıkışlarını ve yurda girişlerini kontrol edecek geçici tedbirler uygulanmasının kamu düzeni ile güvenliğinin sağlanması amacına yönelik gerekli ve amacı gerçekleştirmeye elverişli bir tedbir olmadığı söylenemez (Onur Can Taştan, §§ 63, 64; Yağmur Erşan, §§ 63, 64).
33. Açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde Romanya’da yaşayan ve aynı ülkede eğitim sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin sahibi olan başvurucunun, pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle iş seyahatlerini gerçekleştiremediği gözönüne alındığında diğer ülkelerle ekonomik ve mesleki bağlarının koptuğu anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkında uygulanan pasaportunun iptaline yönelik tedbirin FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu tespit edilen yurt dışında bulunan bir üniversitenin başkanı olmasına dayandırıldığı görülmüştür. Bununla birlikte başvurucunun FETÖ/PDY şüphelisi olarak yurt dışında bulunduğuna yönelik tespit Mahkeme kararında yer almaktadır.
34. Mahkeme kararı incelendiğinde başvurucunun pasaportunun iptal edilmesine ilişkin idarenin bildirdiği genel gerekçe ile yetinildiği, başvurucunun FETÖ/PDY şüphelisi olduğu tespitine yönelik ayrıca bir araştırma ve değerlendirme yapılmadığı, maruz kaldığı idari işlemin nedenlerinin başvurucunun öznel durumuyla ilişkilendirilerek somutlaştırılmadığı görülmüştür. Bu hâlde başvurucu hakkındaki tedbirin -başvurucunun diğer ülkelerle olan ekonomik ve mesleki bağları da gözetildiğinde- uygulanmasının demokratik bir toplumda ölçülü bir tedbir olduğunun ortaya konulamadığı söylenebilir.
35. Buna göre başvurucu hakkında uygulanan söz konusu tedbir olağan dönemde Anayasa'nın 13. ve 20. maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olduğundan bunun olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığının incelenmesi gerekir.
c. Anayasa'nın 15. maddesi Yönünden
36. Anayasa'nın 15. maddesine göre savaş, seferberlik veya OHAL dönemlerinde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulabilmesi ve bunlar için Anayasa'nın diğer maddelerinde öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi mümkündür. Ancak Anayasa'nın 15. maddesi, bu hususta kamu otoritelerine sınırsız bir yetki tanımamaktadır. Anayasa'nın diğer maddelerinde öngörülen güvencelere aykırı tedbirlerin Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunmaması, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı bulunmaması ve durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir. Anayasa Mahkemesince Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme bu ölçütlerle sınırlı olacaktır. Anayasa Mahkemesi bu incelemenin usul ve esaslarını ortaya koymuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 192-211, 344; Yağmur Erşan, § 69).
37. Özel hayata saygı hakkı; savaş, seferberlik ve OHAL yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında değildir. Dolayısıyla bu özgürlükler yönünden OHAL dönemlerinde Anayasa'daki güvencelere aykırı tedbirler alınması mümkündür. Ayrıca anılan hakka ilişkin tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe (olağanüstü dönemlerde de korunmaya devam eden bir güvenceye) aykırı olduğu da saptanmamıştır. Bu durumda başvurucunun pasaportunun iptal edilmesinin Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu tespit yapılırken elbette ülkemizde olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ile olağanüstü hâl ilanı sonrasında ortaya çıkan ve süreç içinde değişen koşulların yanı sıra başvuruya konu olayın özellikleri ve başvurucunun tutumu da dikkate alınacaktır (Yağmur Erşan, §§ 70, 71; ayrıca benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349).
38. Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının sınırlandırılması veya durdurulması için başvurulan aracın amacı gerçekleştirmeye elverişli ve bunun için gerekli olmasını, ayrıca araçla amacın ölçülü bir oran içinde bulunmasını ifade etmektedir (AYM, E.1990/25, K.1991/1, 10/1/1991). Buna göre tedbir, olağanüstü durumu oluşturan tehdit veya tehlikenin ortadan kaldırılması amacına ulaşma bakımından elverişli ve bu amacın gerçekleşmesi için gerekli olmalı; ayrıca ulaşılmak istenen amaç doğrultusunda ortaya çıkan kamu yararı ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandıran tedbirin birey üzerindeki olumsuz etkisi arasında orantısızlık bulunmamalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 204; Yağmur Erşan, § 72; birçok karar arasından bkz. AYM, E.2013/57, K.2013/162, 26/12/2013).
39. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı, ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Nitekim müdahalenin süresi arttıkça bireyin üzerindeki külfet de ağırlaşmaktadır. Bunun yanında bir tedbir kısa süreli olmakla birlikte kapsamı veya ağırlığı itibarıyla temel hak ve özgürlükleri çok ciddi ölçüde etkileyebilir. Böylece tedbirin ağırlığı, süresinden bağımsız olarak bireyin aşırı bir külfet altına girmesine neden olabilir. Diğer taraftan temel hak ve özgürlüklere yönelik ölçüsüz veya keyfî müdahaleler karşısında bireylere, bunlara karşı koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerin sağlanması gerekir. Dolayısıyla bireylerin bu güvencelerden önemli ölçüde yoksun bırakılmaları ölçülülük ilkesiyle bağdaşmayacaktır. Ayrıca bir tedbirin olağanüstü durumu oluşturan tehdit veya tehlikeyi bertaraf etmeye elverişli, bunun için gerekli ve ulaşılmak istenen amaç ile orantılı olup olmadığı hususlarında söz konusu tehdit veya tehlike ile karşı karşıya kalan ve onunla mücadele etme bakımından öncelikli sorumluluğu bulunan kamu makamlarının geniş bir takdir alanı bulunmaktadır. Bununla birlikte bireysel başvuruya konu edildiğinde alınan tedbirin bu takdir alanını aşıp aşmadığını incelemek Anayasa Mahkemesinin görevidir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 208-210; Yağmur Erşan, §§ 73, 74).
40. Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde darbe teşebbüsü sonrasında ilan edilen OHAL sürecinde on binlerce şüpheli hakkında darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan teşebbüsle olmasa da teşebbüsün arkasındaki yapılanma (terör örgütü) olan FETÖ/PDY ile bağlantılı eylemleri sebebiyle ceza soruşturmaları yürütülmüş ve bu kişilerin önemli bir kısmı hakkında yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi koruma tedbirleri uygulanmıştır. Buna karşılık anılan yapılanmayla bağlantısı bulunan çok sayıda kişinin de yurt dışına kaçtığı ve haklarında ceza soruşturmaları ve kovuşturmaları bağlamında yakalama emirlerinin çıkarıldığı bilinmektedir. Bu bağlamda anılan örgütle bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 79; Yağmur Erşan, § 75).
41. Somut olayda başvurucu; eğitim sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin sahibi olduğunu, pasaportunun iptal edilmesi nedeniyle Romanya dışındaki iş seyahatlerini gerçekleştiremediğini ifade etmektedir. Başvurucu hakkında Muğla 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından yakalama kararı verilmiş, başvurucunun Romanya'da yaşıyor olması nedeniyle bu karar uygulanamamıştır. Başvuruya konu pasaportun iptaline ilişkin işlem de başvurucunun aynı ülkede bulunan ve FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu belirtilen üniversitenin başkanı olması nedeniyle tesis edilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun bulunduğu ülke olan Romanya'dan Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu kullanarak başka ülkelere gitmesinin engellenmesine yönelik olarak alınan tedbirin OHAL koşullarında meşru kabul edilmesi gerektiği söylenebilir.
42. Öte yandan başvurucunun kendisine uzun süre pasaport verilmediği yönünde bir iddiası bulunmamaktadır. Bununla birlikte başvurucu hakkında yürütülen soruşturma kapsamında yakalama kararı verildiği de göz önüne alındığında Mahkemenin ilgili mevzuatı, başvurucu hakkındaki tespitleri, OHAL şartlarını ve anılan tedbirin terör örgütleriyle mücadele bağlamında kamu düzeni ve güvenliğini sağlamada elverişli bir yol olduğu hususlarını gözeterek bir sonuca ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun pasaportunun iptal edilmesinin OHAL koşullarında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu değerlendirilmiştir.
43. Dolayısıyla başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelik Anayasa'nın 13. ve 20. maddelerinde yer alan güvencelere aykırı bu müdahalenin OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa'nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde- başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/5/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.