TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İNAN ÖZDEMİR TAŞTAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/34137)
Karar Tarihi: 25/5/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Kemal ÖZEREN
Başvurucu
İnan ÖZDEMİR TAŞTAN
Vekili
Av. Oya AYDIN GÖKTAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, pasaport verilmesi talebinin reddi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/11/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde araştırma görevlisi olarak görev yapmaktayken 7/2/2017 tarihli ve 29972 (mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 686 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (686 sayılı KHK) ile kamu görevinden çıkarılmıştır. Bununla birlikte 686 saylı KHK'nın 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun hususi pasaportu iptal edilmiştir.
6. Başvurucu, kendisine umuma mahsus pasaport verilmesi talebiyle 3/3/2017 tarihinde başvuruda bulunmuştur. Bu talebin reddedilmesi üzerine işlemin iptali istemiyle başvurucu tarafından iptal davası açılmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun 22. maddesinde yer alan pasaport veya seyahat vesikası verilmeyecek kişiler arasında yer almadığını ve kendisine pasaport verilmesi talebinin reddedilmesinin maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürmüştür. Pasaport verilmesi talebinin reddedilmesiyle seyahat hürriyetinin ihlal edildiğini vurgulayan başvurucu, yurt dışına çıkışının genel güvenlik bakımından mahzurlu bir durum olmadığını belirtmiştir.
7. Ankara 14. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 7/5/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun olağanüstü hâl kapsamında alınan tedbirler bağlamında kamu görevinden çıkarıldığı ve başvurucunun ülkeden ayrılmasında genel güvenlik bakımından mahzur görüldüğünün tespit edildiği belirtilmiştir.
8. Başvurucu bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu; hakkında yürütülen herhangi bir ceza soruşturması ya da kovuşturmasının olmadığını, yurt dışına çıkış yasağı bulunmadığını vurgulayarak İdare Mahkemesince bu hususlarda araştırma yapılması talebinin değerlendirilmediğini ifade etmiştir.
9. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 19/9/2018 tarihinde, usule ve hukuka uygun olan İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.
10. Nihai karar, başvurucuya 24/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. 686 sayılı KHK'nın "Kamu personeline ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.
(2) ... Bu kişiler hakkında bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir..."
12. 686 sayılı KHK'da yer alan düzenlemeler 6/2/2018 tarihli ve 7086 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun ile kanunlaşmıştır. 686 sayılı KHK'nın 1. maddesinin yukarıda aktarılan ilgili kısmı da 7086 sayılı Kanun'un 1. maddesinde aynen kabul edilmiştir.
13. 5682 sayılı Kanun'un "Pasaport veya vesika verilmesi yasak olan haller" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yurt dışına çıkmaları; mahkemelerce yasaklananlara, memleketten ayrılmalarında genel güvenlik bakımından mahzur bulunduğu İçişleri Bakanlığınca tespit edilenlere ve terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen yurtdışındaki her türlü eğitim, öğretim ve sağlık kuruluşları ile vakıf, dernek veya şirketlerin kurucu ve yöneticisi olduğu veya bu yerlerde çalıştığı İçişleri Bakanlığınca tespit edilenlere pasaport veya seyahat vesikası verilmez."
14. Ayrıca ilgili hukuk için bkz. Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021 §§ 19-30; Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 19-32.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Anayasa Mahkemesinin 25/5/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucu; hakkında herhangi bir cezai soruşturma veya kovuşturma yürütülmediğini, yurt dışına çıkış yasağı bulunmadığını, buna rağmen kendisine pasaport verilmediğini belirterek pasaport verilmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle seyahat özgürlüğünün, eğitim hakkının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bununla birlikte başvurucu vekili tarafından bireysel başvuru formunda başvurucunun işsiz ve bir çocuk babası olduğu, Almanya'da bulduğu işe gidemediği, akademik çalışmalarını gerçekleştiremediği ve ailesinin geçimini sağlayamadığı vurgulanmıştır.
17. Bakanlık görüşünde; 24/10/2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun ile 5682 sayılı Kanun'a eklenen ek 7. madde uyarınca başvurucunun yeniden pasaport talebinde bulunabileceği, bu hususta başvurucunun olağan başvuru yollarını tüketip tüketmediği hususunun kabul edilebilirlik incelemesinde dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
18. Anayasa'nın "Yerleşme ve seyahat hürriyeti" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;
Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir..."
19. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
20. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
21. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
22. Pasaport, yabancı ülkelere gidecek olanlara kamu otoritesi tarafından verilen ve yabancı ülke yetkililerinin kimlik incelemesinde geçerli olan belgedir. Anılan belge, bireyin vatandaşı olduğu ülke sınırlarından çıkma ve yabancı bir ülke sınırlarından geçerek bu ülkede serbestçe dolaşma imkânının bulunduğunu ifade eder. Pasaport iptali ya da kişiye pasaport verilmemesi hâllerinde kişinin sınırları geçmesinin yasaklandığı açıktır. Ancak başka ülke ile ailevi, ekonomik, mesleki bağlamda sıkı kişisel ilişkileri olan bireyler açısından seyahat özgürlüğünün ve özelde sınırları geçmenin özel hayatın geliştirilmesi açısından önemli olduğu söylenebilir (Yağmur Erşan, § 48; Onur Can Taştan, § 48). Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların, özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu durumlarda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir. Ancak bu şekilde inceleme yapılabilmesi için bireysel başvuru formunda başvurucuların şikâyet edilen tedbirin özel ve aile hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut verilere dayalı olarak uygun şekilde ortaya koymaları gerekmektedir (Onur Can Taştan, § 47-50; Yağmur Erşan, § 47-50).
23. Öncelikle belirtmek gerekir ki bireysel başvuru formunda başvurucu vekili tarafından başvurucunun işsiz ve bir çocuk babası olduğu, Almanya'da bulduğu işe gidemediği, akademik çalışmalarını gerçekleştiremediği ve ailesinin geçimini sağlayamadığı vurgulanmıştır. Bununla birlikte aynı vekil tarafından başvurucunun kocası olan O.C.T.nin aynı konudaki 2018/32475 sayılı bireysel başvuru dosyasında aynı ifadelerin bulunduğu görülmektedir. Bu bağlamda söz konusu mesleki bağa ilişkin ifadelerin başvurucuya değil başvurucunun kocasına ilişkin olduğu, söz konusu ifadelerin kopyalanmak suretiyle başvurucunun bireysel başvuru formuna aktarıldığı, başvurucunun yurt dışına çıkma gerekliliklerine ve gitmek istediği ülke ile olan kişisel bağlarına ilişkin olarak ise bir açıklamada bulunulmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla somut olayın koşullarında özel hayata saygı hakkı yönünden inceleme yapılmamıştır.
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun maruz kaldığı idari işlemin özel veya aile hayatını nasıl etkilediğine, hangi hakkın neden ihlal edildiğine ilişkin somut olaya uygun açıklamalar içeren özenle hazırlanmış bir başvuru formu ibraz etmediği görülmüştür. Öte yandan başvurucunun mahkemenin gerekçesine dair şikâyetinin de olduğu gözönüne alınarak başvurunun gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
27. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
28. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
29. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
30. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).
31. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 18/6/2013, § 24).
32. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul ya da esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
33. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
34. Başvurucunun 686 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmasıyla birlikte aynı KHK'nın ilgili hükmü uyarınca pasaportunun iptaline karar verilmiştir. Akabinde kendisine umuma mahsus pasaport düzenlenmesini talep eden başvurucunun bu talebi reddedilmiş ve başvurucu tarafından bu işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır. Dava dilekçesinde; 5682 sayılı Kanun'un 22. maddesinde yer alan pasaport veya seyahat vesikası verilmeyecek kişiler arasında yer almadığını ve kendisine pasaport verilmesi talebinin reddedilmesinin maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ayrıca hakkında hâkim kararına bağlı olarak verilmiş bir yurt dışına çıkış yasağı bulunmadığını vurgulayan başvurucu, bu iddialarını derece mahkemeleri önünde dile getirmiştir.
35. İdare Mahkemesince 686 sayılı KHK'nın ilgili hükümlerine değinilerek başvurucunun OHAL tedbirleri kapsamında kamu görevinden çıkarıldığı, pasaportunun buna bağlı olarak iptal edildiği ve söz konusu KHK uyarınca pasaportu iptal edilen başvurucuya yurt dışına çıkmasında genel güvenlik bakımından mahzur bulunduğundan bahisle pasaport verilmediği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi ise usule ve hukuka uygun olan İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.
36. 686 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılan ilgililerin mevcut pasaportlarının iptal edileceğine ilişkin hüküm anılan düzenlemede yer almakla birlikte, süreç içerisinde ilgililerin umuma mahsus pasaport talep etmeleri hâlinde bu taleplerinin reddedileceğine yönelik herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte 5682 sayılı Kanun'un 22. maddesinde pasaport veya seyahat vesikası verilmesinin yasak olduğu hâller sayılmıştır. Ne var ki İdare bu kapsamda başvurucunun öznel durumuyla ilgili bir gerekçe ortaya koymamıştır. Derece mahkemelerinin kararlarında da başvurucunun pasaport veya seyahat vesikası verilmesi yasak olan kişiler arasında bulunup bulunmadığına ilişkin somut bir değerlendirme yapılmadığı, başvurucunun kamu görevinden çıkarılmasına bağlı olarak pasaportunun iptal edildiği şeklindeki gerekçeyle yetinildiği görülmektedir. Bu bağlamda derece mahkemelerince davanın sonucuna etkili olabilecek bu husus hakkında ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulmamış, başvurucunun umuma mahsus pasaport düzenlenmesi talebinin reddedilmesi şeklinde ortaya çıkan maddi olaya ilişkin hukuksal düzenlemeler, derece mahkemeleri tarafından kurulan hüküm ile bağlantılandırılmamıştır.
37. Netice itibarıyla başvurucu hakkında terör örgütü ile ilişkisini dolayısıyla başvurucunun millî güvenliğe tehdit oluşturan faaliyetlerde bulunduğunu gösteren ceza soruşturması ya da kovuşturması ile yurt dışına çıkış yasağı öngören bir mahkeme kararının mevcut olmadığı, bu konuda derece mahkemelerinin de ayrıca araştırma yaparak değerlendirmede bulunmadığı, dolayısıyla başvurucunun hangi eylemleri ya da ilişkileri nedeniyle yurt dışına çıkışının engellendiğinin yetersiz inceleme ve gerekçe nedeniyle belirsizliğini koruduğu görülmüştür. Bu yargılama nedeniyle de geçici olması öngörülen bir tedbirin uzun süre devam ettirilmesine sebep olunduğu anlaşılmıştır.
38. Sonuç olarak başvurucunun uyuşmazlığın çözümü için esaslı nitelikteki iddia ve itirazları derece mahkemelerince konu ile ilgili makul ve yeterli bir gerekçeyle karşılanmamıştır. Bu sebeple yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. Giderim Yönünden
40. Başvurucu ihlali tespiti ile yeninden yargılama yapılmasına ve 150.000 TL tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmektedir.
41. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
42. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
43. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 14. İdare Mahkemesine (E.2017/853; K.2018/877) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesine (E.2018/1077) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/5/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.