TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAMZA YAMAN BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2018/34354)
Karar Tarihi: 18/10/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucu
Hamza YAMAN
Vekili
Av. Hatice Kübra EKİCİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; gözaltındaki şüphelinin başkalarına teşhir için elleri arkasından kelepçelenerek dolaştırılması nedeniyle kötü muamele yasağının, gözaltındaki tutulma koşulları nedeniyle uğranılan manevi zararların tazmini istemiyle açılan davanın görev yönünden reddi nedeniyle kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla 18/7/2016 tarihinde yakalanarak gözaltına alınan başvurucu, 20/7/2016 tarihinde tutuklanarak ceza infaz kurumuna götürülmüştür.
3. Başvurucu -başka hususlar yanında- gözaltı sürecinde elleri arkadan kelepçelenerek başkalarına teşhir için araçla Ankara içinde dolaştırıldığını belirtip gözaltında tutulduğu yerlerdeki ve savcılık ifadesi ile sorgu için getirildiği adliyedeki tutulma koşullarından yakınarak sözü edilen süreçte görev alan kolluk görevlileri, hâkim ve savcılar hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Savcılık yürüttüğü soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiş ve başvurucunun bu karara itirazı sulh ceza hâkimliğince reddedilmiştir. Başvurucu, Anayasa Mahkemesine konuyla ilgili yaptığı başvuruda (Hamza Yaman (k.k.), B. No: 2017/33305, 12/5/2020) başka iddialara ek olarak suç duyurusunda dile getirdiği iddiaları ortaya atmıştır. Anayasa Mahkemesi, uygulamanın kötü muamele yasağının oluşması için aranan ağırlık düzeyine ulaşmadığı gerekçesiyle kelepçeyle ilgili iddiayı açıkça dayanaktan yoksun bulmuş; tutulma koşullarına yönelik iddiayı ise -Nebahat Baysal Gül (B. No: 2016/14634, 28/5/2019) kararına atıf yaparak- başvurucuya makul ölçüde başarı sunabilecek yolun tam yargı davası olduğu gerekçesine dayanarak başvuru yollarının tüketilmemesi sebebiyle kabul edilemez görmüştür.
4. Başvurucu, vekili aracılığıyla Adalet Bakanlığı (Bakanlık) ile İçişleri Bakanlığı aleyhine tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde başka hususlar yanında başvurucu, başkalarına teşhir amacıyla elleri arkadan kelepçeli olarak dolaştırıldığından ve adliye aşaması da dâhil olmak üzere gözaltı sürecindeki tutulma koşulları ile kolluk görevlilerinin tutumlarından söz ederek davalı idarelerin hizmet kusurları nedeniyle manevi zarara uğradığını öne sürmüştür.
5. Tam yargı davasıyla ilgili yargılamayı yapan idare mahkemesi; hâkim ve savcıların ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında yaptıklarının yargılama faaliyeti içinde yer aldığı, Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine kolluk kuvvetlerince tesis edilen gözaltına alma, gözaltı süresinin uzatılması ve salıverme işlemlerinin yargılama faaliyetine bağlı adli kolluk hizmeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve anılan süreç sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davanın çözüm yerinin koruma tedbirleri nedeniyle açılan tazminat davalarıyla ilgili yargılamayı yapmakla görevli mahkemeler olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
6. Başvurucu, davanın konusunun yargısal işlem ve eylemler olmayıp bu işlem ve eylemler sırasında haksız yere kelepçe takılması ve kamuoyuna teşhir gibi uygulamalar yapılması ile nezarethanedeki ve adliyedeki barınma, beslenme, temizlik, havalandırma ve dinlenme gibi hususlara ilişkin koşullar olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur ancak başvurucunun istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
7. 25/10/2018 tarihinde nihai kararı öğrenen başvurucu 26/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu, ellerinin arkadan kelepçelenmesinden ve başkalarına teşhir edilmekten yakınmıştır. Bakanlık görüşünde başvurucunun ileri sürdüğü kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın savunulabilir olup olmadığının ve bu yasakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında ihlal iddiasını yinelemiştir.
10. Başvurucunun ihlal iddiası kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
11. Başvurucu, aynı ihlal iddiasıyla daha önce bireysel başvuru yapmış ve Anayasa Mahkemesi uygulamanın kötü muamele yasağının oluşması için aranan ağırlık düzeyine ulaşmadığı gerekçesiyle iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna kesin olarak karar vermiştir (bkz. § 3).
12. Açıklanan gerekçeyle başvurunun mükerrer başvuru niteliğinde olması nedeniyle başkalarına teşhir için başvurucunun ellerinin arkadan kelepçelenmesinden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun reddine karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağıyla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, adliye aşaması da dâhil olmak üzere gözaltı sürecindeki tutulma koşulları ile kolluk görevlilerinin tutumlarından ve davanın konusunu yanlış tespit ettiğini iddia ettiği idare mahkemesinin davayı görev yönünden reddedip tazminata karar vermemesinden şikâyet etmiştir. Bakanlık görüşünde başvurucunun ileri sürdüğü kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın savunulabilir olup olmadığının ve bu yasakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun hakkında uygulanan koruma tedbirlerinin haksız olduğu iddiasıyla tazminat davası açtığı ve söz konusu davanın başvurucu hakkında yürütülen ceza yargılaması derdest olduğu için tazminat talep edilmesine imkân veren bazı hâllerin somut olayda oluşmadığı, gözaltı ve tutuklama sonrasındaki fiziki koşullardaki yetersizlik ve kötü uygulamaya ilişkin iddiaların ise söz konusu dava kapsamında incelenemeyeceği gerekçesiyle reddedildiği ancak bu kararın henüz kesinleşmediği açıklanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında tam yargı davasının konusunun yakalama ve gözaltı gibi koruma tedbirlerine ilişkin karar ve işlemler olmadığını, hakkında uygulanan koruma tedbirleri nedeniyle ayrı bir dava açtığını ifade etmiştir.
14. Başvurucunun dile getirdiği olgular ve ihlal iddiaları; tam yargı davası üzerine başvuru yapması, tam yargı davasında iddialarının esasıyla ilgili bir karar verilmemesi, başvuruya konu yargılama sürecinde verdiği istinaf talebini içerir dilekçe (bkz. § 6) ile Bakanlık görüşüne karşı beyanı dikkate alınarak münhasıran kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı kapsamında incelenmiştir.
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
Muammer TOPAL bu görüşe katılmamıştır.
16. Anayasa Mahkemesi Cüneyt Durmaz (2) ([GK], B. No: 2016/35468, 15/12/2021, §§ 47-51) başvurusunda; yukarıda bahsi geçen Nebahat Baysal Gül kararında yer alan gözaltında tutmanın yargısal nitelik taşıyan bir karara dayandığına, gözaltı işleminin gerçekleştiği nezarethanelerin yönetim, denetim ve işletilmesinin idare tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğuna, nezarethane koşullarının ilgili ulusal ve uluslararası hukukta belirtilen standartlara uygun hâlde bulundurulmasından idarenin sorumlu olduğuna, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari yargıda tam yargı davası açılabileceğine ilişkin tespitleri tekrar ederek idare mahkemesinin başvurucunun kötü muamele iddiasına temel teşkil eden tutulma koşullarını araştırarak sonucuna göre başvurucunun zararının tazmin edilip edilmeyeceğine karar vermek yerine davayı görev yönünden reddetmesi nedeniyle kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
17. Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından verilen 18/4/2022 tarihli ve E.2022/145, K.2022/206 sayılı karar ile 30/5/2022 tarihli ve E.2022/211, K.2022/295 sayılı kararda Cumhuriyet savcısının talimatıyla yürütülen ceza soruşturması nedeniyle gözaltına alınan ve bu süreçte nezarethanede tutulan davacının işlemlerinin Cumhuriyet savcısı sorumluluğunda sürdürüldüğüne işaret edilerek kolluk personelinin adli görevleri sırasında gerçekleştirdikleri eylemler nedeniyle uğradığı ileri sürülen kötü muamele iddialarıyla açılan tazminat davasının görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu belirtilse de bireysel başvuru sözü edilen kararlardan önceki bir tarihte yapılmıştır. Bu nedenle Cüneyt Durmaz (2) kararındaki tespit ve değerlendirmelerin somut başvuruya da uygulanabilir olduğu sonucuna varılmıştır.
18. Varılan sonuç doğrultusunda yapılan incelemede başvurucunun açtığı tam yargı davasında hakkında uygulanan koruma tedbirlerinin haksızlığı nedeniyle değil adliye aşaması da dâhil olmak üzere gözaltı sürecindeki tutulma koşulları ile kolluk görevlilerinin tutumlarından dolayı davalı idarelerin hizmet kusurları nedeniyle tazminat talep ettiği ancak idare mahkemesinin meseleyi koruma tedbirleri nedeniyle tazminata ilişkin hukuki düzenleme çerçevesinde değerlendirerek görevsizlik kararı verdiği görülmüştür. Başvurucu, istinaf talebinde açıkça davanın konusunun yargısal işlem ve eylemler olmayıp nezarethanedeki ve adliyedeki barınma, beslenme, temizlik, havalandırma ve dinlenme gibi hususlara ilişkin koşullar olduğunu belirtse de başvurucunun istinaf talebi reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesine göre başvuruya konu tam yargı davasında iddiaların esasının değerlendirilmesi gerekirdi.
19. Açıklanan gerekçelerle gözaltındaki tutulma koşulları yönünden Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde teminat altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
20. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini ve kendisine manevi tazminat olarak 300.000 TL, maddi tazminat olarak 40.000 TL ödenmesini talep etmiştir.
21. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019,§§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
22. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Başvurunun başkalarına teşhir için başvurucunun ellerinin arkadan kelepçelenmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiası yönünden mükerrer olması nedeniyle REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. Gözaltındaki tutma koşulları yönünden kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA Muammer TOPAL’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde teminat altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Muammer TOPAL’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 6. İdare Mahkemesine (E.2016/5339, K.2018/912) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/10/2022 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
1. Başvurucu, vekili aracılığıyla Adalet Bakanlığı (Bakanlık) ile İçişleri Bakanlığı aleyhine tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde başka hususlar yanında, başkalarına teşhir amacıyla elleri arkadan kelepçeli olarak dolaştırıldığından ve adliye aşaması da dahil olmak üzere gözaltı sürecindeki tutulma koşulları ile kolluk görevlilerinin tutumlarından söz ederek davalı idarelerin hizmet kusurları nedeniyle manevi zarara uğradığını öne sürmüştür.
2. Tam yargı davasıyla ilgili yargılamayı yapan idare mahkemesi; hakim ve savcıların ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında yaptıklarının yargılama faaliyeti içinde yer aldığı, Cumhuriyet Savcısının talimatı üzerine kolluk kuvvetlerince tesis edilen gözaltına alma, gözaltı süresinin uzatılması ve salıverme işlemlerinin yargılama faaliyetine bağlı adli kolluk hizmeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve anılan süreç sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davanın çözüm yerinin koruma tedbirleri nedeniyle açılan tazminat davalarıyla ilgili yargılamayı yapmakla görevli mahkemeler olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
3. Başvurucu, davanın konusunun yargısal işlemler ve eylemler olmayıp, bu işlem ve eylemler sırasında haksız yere kelepçe takılması ve kamuoyuna teşhir gibi uygulamalar yapılması ile nezarethanedeki ve adliyedeki barınma, beslenme, temizlik, havalandırma ve dinlenme gibi hususlara ilişkin koşullar olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur, ancak başvurucunun istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
4. Uyuşmazlık Mahkemesinin 26.02.2018 tarih ve E:2018/108; K:2018/108 sayılı kararında "Konuya İlişkin mevzuat hükümleri ile somut olay birlikte incelendiğinde; 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanununun ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikayetleri incelemek, karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere kurulan infaz hakimliklerine ilişkin hükümleri kapsadığı; Kanunun 4. Maddesinde, hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları... gibi işlem veya faaliyetlerine ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamanın infaz hakimliklerinin görevleri arasında sayıldığı; ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle şikayet yoluyla infaz hakimliğine başvurulabileceğinin hüküm altına alındığı hususları gözetildiğinde; davacının daha önce kaldığı üç kişilik odadan alınarak, (davacının hücre olarak nitelediği) tek kişilik odaya alınmasına yönelik işleme yaptığı itirazın/şikayetin değerlendirilmesinin, adli yargı yerinin/infaz hakimliğinin görev ve yetkisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna” ulaşıldığına karar vermiştir.
Konu hakkında Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından 2018 ile 2022 yılları arasında çok sayıda karar verilmekle içtihat oluşmuş bulunmaktadır. Keza Mahkemenin 30.05.2022 tarih ve E:2022/211, K:2022/295 sayılı kararı ile ceza soruşturması sırasında gözaltı süresince kötü muameleye maruz kalındığı ileri sürülerek uğranılan zararın giderilmesi istemiyle açılan manevi tazminat davasının adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgilere göre başvurucu idari yargı yerinin görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine, adli yargı yerinde dava açmaksızın bireysel başvuruda bulunmuştur.
Halbuki başvurucunun idari yargı yerinin görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine adli yargı yerinde dava açması; davanın esasının aleyhine sonuçlanması ve kararın kesinleşmesi sonucunda bireysel başvuru yapması gerekirdi.
Bu durumda anılan konuda etkili yol olarak görülen adli yargı yerinde dava açılmaksızın bireysel başvuru yapılması nedeniyle başvuru yolları tüketilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle başvuru hakkında, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerekirken, başvurunun kabulü ile esası hakkında verilen ihlal kararına katılmadım.
Üye